18 Kasım 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

18 Kasım 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Setascesa Büyük harbin gizli kalmış beş hâdisesi: 3 Harbin ortasında İngiltereyi Demirden yapılma bu yelkenli, kömür yüklü olduğu halde 1876 senesinde ateş alınca, tayfası tekneyi İsrakıp kaçmaşlar, yelkeali de yirmi y keudi kendime yanmış ve Tahiti adamna düşerek sönmüştür. Bugün bu gemi hâlü kullanılmaktadır Normanlı fatihlerden Robert Guişcard, bir bağırmasile 60 bin kişiyi harbe sürerdi SON POSTA Avustralyalı bisiklet — şam- piyonu Nicholsan,bisikleti ile Yayda tam 90 bin kilomotra yol kal'etmiştir MRMRA N Gees ada ea ASA SAA RA AAA sulha teşvik eden lord Eski Hariciye Nazırlarından olan lord Lansdowne'un Daily Telegraph gazetesinde çıkan mektubu hiddet uyandırmış ve zavallı adam çok ağır hakaretlere hedef olmuştu Lansdowne tülh mektubu nedir? - Ve mnsdwıne kimdir? Lansdowne muhafa- İ ür bir aristokrattı. Arthur Balfour'un 'lınî:îı arkadaşı ve eski hariciye nazırla- ı<—nm ve «Entente Cordiale» fikrinin im;'uıu idi, 1914 de de bütün hücum ve Ara rağmen bu fikrinde sebal et- Mişti, h':mdov.—ne 1917 yılında, Londrada çı- z Daily Telgraph gazetesinde, katliğ- "iukır:.ıhyü verilmesini istiyen meşhur öt Ubunu neşredince, İngiltere matbu- '" ekserisinin hücumuna maruz Kal- (!ı.u;-'fit'ıce İngiliz onu vatan haini diye ükki etti. n YA harbinde, hiçbir devlet adamı bu .u*“" küfre ve ta'na maruz kalmamışti. Yarlatı; Lansdowne'u kederlendirdi. İhti- L Fakat bir kere olsun ağzından Yanla T şikâyet bile işitilmedi. Onu tent- mim"' Pu_harekeıinin sarsılmaz ve — Ssâ- Vi b bir inanış mahsulü olduğunu pek İlki 'Yorlardı. lm“n““"_ Timese verilip te neşrinden bi 'a edilen, sonra da Daily Telgraph'ta mş."d'_“îk!ub, Enceden inceye hazırlan- Lorg ;?hnülmüş bir. plândı; karardı. Möna “Ahsdowne, parlâmentoda bir sulh B'Uouişm seferberliği yapılması — için, İükre ;la danışmıştı. Fakat Balfcur bu k ""îrd.i' Uarız çıkınca, işi gazetelere ak- ml;;r'fi_namdownfnin, 1916 yık 1 ikine “hinde kabineye, daha kat'i ifadeli ;,_:;m bir lâyiha sunduğunu, bu lâyi- tereggi, DAf zafer hakkındaki şüphe ve 'düdlerini izhar ettiğini yalnız kabi- tu hm?m:? bazılarile bir iki yakın des- lyinadi George, barb hatıralarında, bu Geline, an etraflıca bahseder. < Kuvvetli !le bu Jâyihayı çürütmekle beta- Otiyar diplomatın yüksek seciyesi- Larg y ütYduğu takdiri de saklamaz. | Mühtş, “ansdowne'nun kabineye verdiği YAda şunlar vardı: Onaj azlığı, Filonun kabiliyetsizliği, ve - de- K Remilerine karşı aczi, D. -N!I]ı-:lvrın istismarı, Vasatı h'»1uanam harb masrafları «günde Lord *$ milyon İngiliz lirası>. © İngiii ca, itilâf bloku âkidleri - nqçrg “izlerin bel bağlıyamıyacaklarını, İarın çe 7Sünun Rus ve Romen hudüd- bitarar gatiğını, Amerika ve İsveç gibi 'âııng.,—"l'?'"_ nezdinde İngiltererin BidişiyiBt güçlüklerin gitgide arttığını ""Eıilk.ve netice İtibarile: Te, bir anlaşma için müzakere- v Blzaltı Yazan: Philip Jordan ye girmek imkânlarına sed çekmemeli- gdir» diyordu. Belçika, İskandinavya, Japon ve Rus kaynaklarından, Alman gruplarından te- resçüh eden ve sulh hareketlerini göste- ren vesikalardan da bahsaeden Jord, İn- gilterenin yakın bir zamanda bu mesele ile muhakkök surette meşgul olacağı ka- nartini beslemekte idi. , Lard, «maziyi küfi derecede tatmin etx miyecek ve İstikbal için de emniyet ver- miyecek bir sulha razı olamayız» gözile, arzuladığı anlaşma siyasetinin ana hatla- rımı da çizmiş oluyordu. Muhtıra, kabine azasile, 6 zamarnıkl er- kâmıharbiye reisi General (Roberison ile başkumandan General Haig'e “dağıtıldı. Generaller, muhtırayı iyi bir görüşle kar- şıladılar. Asguith hükümeti, vaziyeti in- ceden inceye tetkik ve mütaleadan san- ra, zafersiz bir sulha yanaşmak fikrini kökünden reddetti ve eğer düşman böy- le bir sulh niyetini anlıyacak olursa <bu mnazzamı mücadelenin gayesi olan he- deflerden hiç birine ulaşmak mümküa o- lamıyacaktır» kanaat ve neticesine var- dı. Sanra böyle bir sulh, Almanyanın ga- ifb olarak tanınmasını istilzam edecekti ki buna da imkân yoktu. Ayni zamanda Mister Asgulth'in, sözile: «— Böyle uzun, mahuf, muzlim, ıztırab ve zulüm resmi geçidi; şerefsiz bir an- laşma ile netli elendirilemezdi.» Görünürde, muhtıraya dair alakl söz- Ter söyliyen, sadece © zamanki hariciye nazırı Edward Grey olmuştu. Asguith kabinesinin dağılmasile, Lord Lansdowne tekaüde, inzivaya çekildi. Fakat aradan bir sene geçtikten sonra Daily Telegraph- ta sesini yükseltince, itilff devletlerinin vaziyeti ciddi bir surette bozulmuş ve sarsılmıştı. Denizaltı gemilerinin yarat- tığı tehlike, öyle blr şekil ve hal almıştı ki, İngilterede azami bir korku baş gös- termişti. Rusya İhlilâl içinde çöküp git- mişti. İtalya daha hâlâ Caporetto mağ'ü- biyeti ile çırpınıp duniyordu, İngiliz or- dusu Paschendaele'de darmadağın ol- muş, bozguna uğramıştı. Fransız ordusu- nun yarısı İsyan etmiş bir halde idi Bü» tün Fransada mağlübiyet hissi meş'um bir tarzda yayılıyordu. Ludendorff za- manla çarpışarak, savaşarak, Amerika- dan gelen yardımın tesiri evvel harbi bitirmek istiyordu. Üünmeden sulh teklifinin tam sırası olduğunu san- dı. Mektubu, ifade itibarile mutedil ve ihtiva ettiği fikirler bakımından da ga- yet mantıki idi. Fakat efkârı umumiye- deki aksi, harb zamanlarının kör düş- manlıkları sırasında, halktan mantıki bir mukabele beklemenin ne kadar-abes ol- duğunu gösterdi. Lord Lansdowne şunları teklif — edi- yordu: 1 — Düşman ülkelerinde sulh grupla- rını harekete getirmek için, İngilterentü, büyük bir devlet ölün Almanyanın | mühlâlini, mahvını istemediğini, bunun- la uğraşmadığını, ne de, gene Almanya- nan istemediği bir hükümeti iş başına getirmek bususunda tazyiklerde bulun- madığını apaçık anlatması icab ederdi. 2 — İngilterenin Almanyayı beynelmi. lel ticari kotnonitelerden uzaklaştırmak, | çıkarmak niyetinde bulunmadığını, — de- nizlerin serbestisi hususunda lâzım ge'en meseleleri konuşmaya, incelemeye ama- de bulunduğunu ve harb meselesine dön- meden, ihtilâfları halletmek için bir an- laşma yapmıya hazır olduğünu — bildir- mesi lâzım gelirdi. İşte bu kanaatlere dayanarak, Lord Lensdowne: — Tamamile emin olmamakla beraber, yeni yıla şerefli ve ebed müddet bir sulh- la girileceğini ümid ediyordu. Buzi gazetelerde bir takım şuhsiyetler bu mesajı hürmetle karşıladılar. Bunun- la beraber mektub umumiyet itibarile keskin bir muhalefet havası. yaratmıştı. Ayvrupada ise karmakarışık bir hüsnü- kabul gördü. Harbe daha yeni girmiş o- lan Amerikalılar, mesajı beğenmediler. Onlar bu raddeye ulaştırdıkları harbin devamını istiyorlardı. (Devamı 12 inci sayfada; Lord Lansdowne, bu anı fırsat bildi ve | | | ir tiyatrosunun komedi ve vodvil da Mmevsimin üçüncü eserini de seyrettik. onun bu kısmı - adınin ifadesile seyircisini güldürecektir. Fakat güldürmek için ne yapacak? Evvelâ bu tiheti tayin etmek lâzım. * Senelerdenberi kuvvetli bir varlık ha- Nnde yaşıyan Tepebaşı tiyatrosunda eser seyrettik, aktör seyretmedik. Orada ak- tör eseri temsil ediyor. Fakat berikin- de iş böyle değil: — Mktör birinci plâ- na çıkıyor, eser ikinci plânda kalıyor. Aktör esere uyacağına; eseri kendine uyduruyor ve oyun eğlenceyle, alayla |oynanıyor, seyirci de kahkahalarla gülüp eğleniyor. Komedi tiyatrosu da aktörünü koömedi eserine intibak ettirmeli ve ala alaheyle geyirciyi güldürmeyi bir yana bırakıp kamedinin esprilerile seyirciyi — tebessü- mme alıştırmalıdır. Seyirciyi katıla katıla güldürmek maksadile dil çıkarmanın ye- ri Şehir tiyatrosu sahnesi olmamalıdır. Böyle gülmek, eğlenmek istiyenler için tulüat sahneleri yök değil kit. * * «Atoş böceği», komedi ve vodvil tiyat- rosuna rejisörle birlikte girdi. Piyeste rol alanlardan Şevkiyeyi rejisörün ko- nuşturduğu, "Halidenin jestlerini rejisö- rün idare ettiği pek belli! Sahnede hâkim retisördür. İşte bizim istediğimiz komedi ve vod- vil tiyatrosu! Madem ki bu tiyatro da bu yola girdi. bundan sonra da yolunu şa- şarmasın! Üi K, Necatinin Malnar Frenç'ten tercü- me ettiği «Ateş böceği» komedisi dört perdedir. Birinci perdede, sinemalarda yöl gösteren bir kız görürüz. Kızın adı Lwiz'dir. O bir ateş böceği gibi yanıp sö- nen fenerile sinema seyircilerine yol gös- teren bir kimşesizdir. Kendisini bir ticaret şirketinin müdürü Konrad'a, avukat ka- Tısı olarak tanıtmıştır. Konrad'la yemek yerler. Konrad'ın müsteşar bir arkadaşı vardır. O da gelir, fakat sarhoştur. Luiz'e karşı tuhaf hareket eder, Luiz kızar, ko- var. Konrad Luiz'in kocasına iyilik et- mek ve bu yoldan Luiz'i rahat yaşatmak ister. Kocasını sorar. Luiz telefon ıehbe—l rinde Mişka isimli bir avukat bulur. O- nun kocası olduğunu Kanrad'a - söyler. Konrad ertesi gün avukatı müdür oldu- gu şirkete alacaktır. ğ İkinci perde avukatın — yazıhanesinde geçer. Avukat fakirdir. Müşterisi yok, alacaklısı çoktur, Luiz bu avukata gelir, işi anlatır. Avukat evvelâ kızar, fakat refaha kavuşacaktır. Kabul eder. Konrad geldiği zaman Luiz'i orada bulur. Avu- kata iş teklif eder. Üçüncü perdede avukat yeni girdiği hayata intibak edebilmek için her şeyi değiştirmektedir. Yazıhanenin duvarları kâğıdlanmıştır. 'Yeni yeni eşyalar gelir. Avukat mem- ehir tiyatrosunda Baron de Loaguevitle 70 yaşına dar bekür kalımı aa nun.. Fakat bu arada Luiz girer. Luiz, 4 gece Konradla buluşacağı yerde Konra- dın oturduğu otelin garsonile buluşmuş. tur. Hem onunla evlenecektir. Kendini satmaktansa bu tarzda hareket etmeyi daha doğru bulmuştur. Konrad, avukatı işinden çıkarır. Yeni alınan eşya geri gider. Üçüncü perdeden sonra tiyatrodan biri sahneye çıkar, ve anlatır: Tiyatroda gös- terilen hayattan bir parçadır. Fakat ha- yat bu değildir. Hayat yürür ve değ'şir. 'Ön sene sonra acaba ne olmuşlur? Dördüncü perde açıldığı zaman on se- ne sonrayı görürüz. Avukat bir profe» sördür. Eski kâtibi. Karolin karımıdır. Luiz'in nişanlandığı garson lokanta aç- mış, iflâs etmiş, tekrar garsonluğa başla- miştir. Konrad gene tüccardır. Birinci perdede Luiz'in kovduğu müs- teşar da bir tüccar olmuştur ve Luiz'in kocası da odur. * Bu mevzu hoş esprilerle süslüdür, Te- sadüflerde bir vodvilin mantıksız karı« şıklığı yöktur. Biraz uzun olmakla bera« ber sıkıcı da değildir. Oynıyanlar içinde Ralide ile Şevkiye çok muvaffak olmuş- lardır. Halide jestleri ve konuşmasile e- sere tamamile uymuştur. Şevkiye, eserin belil başlı rolünü yapıyor. Operetlerde şımarık röllere çıkan o, bu tarzda bir ro- lü ilk defa üzerine aldı. Şarkısız, danssız ve tulüatsız bir temsilin bütün yükü ü- zerinde. Şaykiye yadırgamıyor. Aksamı- yor. Sahnenin icabına uyuyor ve muvaf- fak oluyor” Gâarsön rolünde Reşid, müs- teşar rolünde Refik Kemal seneden se- neye olgunlaşan — san'at kabiliyetlerini gösteriyorlar. rolünü Konrad rolile, avukat Mişka vodvil sahnemizin en usta sa «den Vasli ile Hazıra yapıyorlar. İsmet Bulüsi

Bu sayıdan diğer sayfalar: