18 Aralık 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

18 Aralık 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İ Ş ee FÇT : | | İ y — ti büsbütün bozulmuş 12 Sayla “Son Posta,, nın | LÂTİNCE DERSİNDE Hd in öğretmendi; Hoholka da idadt talebesi idi. Florentin idadik | dırmağa başladığı zaman Hoholka tit - rer, kalkma rırası kendisine yaklaştıkça bu' titreme bir sıtma nöbeti halini alır - di Florentin lerini Huholkaya diktiği Hoholka tavana bakmağa ihayet kurtuluşu, sınıftan Çık- ders sırası kendisine geldik- çe hep böyle ya| - Fakat Hoholkayı asıl korkutan gey yazılı müzekere idi. Bir gündü. Fiorentin, her zamanki tid- di tavrile sırıfa girdi, Kürsüye geçip ö- defterl imzalarken, bugün lâ- | tincoden yazılı müzakere yapacağını bil- dirdi Şimdi Hobolkanın kafası yalnız abdest- — hane ile meşgüldü. Burası, dersten ka - çan bütlün talebenin biricik - sığınacağı yerdi. Fena not almadansa defterini be- — yaz olarak vermesi daha maküldü. Şa - yed öğreltmen kendisine bir şey soracak olursa: — Mazeretim vardı, diyebilirdi, kar - nım ağrıyordu. Abdesthanede idim. Bü- tün bir saat orada kaldım, Öğretmen buna ananmıyacak — olursa Hoholka onu sbdesthaneye - götürebilir ve duvardaki: «Vaslov Hoholka, J inci Sinif, 16-X1. imızasını ve tarıhini gösterebilirdi. Hoholka düşündüğünü tatbik etti. Def- terini ve kalemini sıranın üstünde bıra - karak yavaşça ayağa kalktı. Ve «çıkmak kanına susamak gibi, bu seste derin bir sevindireceğiniz yerde, abdesthanede 0- zaruretinde» olduğunu söyliyerek kapı « dan fırladı. Soluğu, dağru abdesthanede aldı, Hokolka ekalesine» çekileli on beş da- kika olmadan, zoridordan bir ayak sesi duyuldu. Zapısı Gibinde bir ses: F — Hohaolka, haydi derse!. diye haykır- r Hoholka, pek meşgul bir insan edasile: — Gelemem, dedi, meşgulüm. Arzadan bir müddet daha geçtikten son- Ta öğretmen Florentinin gönderdiği elçi- lerin biri gidip, biri gelmeğe başladı.. â bu elçilerden ön dördüncüsü geri ü zaman bile Heholka, hülâ ab - anede olurmakta devam ediyor ve «meşgüulüm, gelemem!» sözlerile öğret - menin inadını kıracağını umuyordu. Ar- tık öğretmenle Hoholka arasında harb başlamış demekti. Ufak bir aralıktan son- Ta on beşil çi de göründü. Hoholka - nn kapısını vurarak bağırdı: — Derhal derse gelmen emrediliyor! Hoholka, “ıpkı Leonii Termopilde Pers elçilerine verdiği cevab gibi büyük bit gururla: — Gelemem, meşgulüm cevabını tek. Tarladı. Yazan: Yaroslav Haşek Muailim kürsüye geçip önündeki defteri müzakere yapa n sonra gene bir sessizli di. Upuzun koridorun en uzak Köşelerindeki ayak seslori bile gayet va- zih olarak :sidiliyordu. Hoholka saniye- leri saymağa başladı. Allı yüz kadar say- dı. Florentinin son elçiyi gönderişinden - beri lakriben ön dakika geçmişti. Bir - denbire koridorun öte tarafından iri ve ağır bir ayak sesi duyuldu. Az sonra Ho- kolkanın kapısı gene çalındı — Hoholka, çıkınız oradan. Sizden baş- ka yazılı müzakeceye iştirak etmiyen kal- madı, diyen kalın bir ses duyuldu. Hoholka korktu. Çünkü bu ses, bizzat Florentinin sesi idi. Genç bir talebenin Bu cevabd baş göst #fke ve kin vardı. Fakat Hoholkanın ma- neviyatı kırılmadı. Sakin bir sesle: — Bay öğretmen, gelemem; meşgu - lüm. — Fakat ben çıkmanızı emerediyorum. Hoholkanın ruhunda, deruni bir müca- dele başladı. Fakat çok geçmeden «müu - kavemet, (fikri galebe çaldı. Kati bir sesle: —- Mazur görün bay öğretmen, dedi, çıkmama imkân yok, — Demek çıkmıyacaksınız?. — Meşgülüm çıkama Florentin doğru Girektâ soluğu aldı: — Bay direktör, diye söze basladı. ida- di birinci sınıf talebesinden Hohalka lâ- tince vazifesini yı stha- neye kapandı; hütün ısrarlarıma rağmen bir saattenberi hir türlü oradan çıkmı - yor. Direktör bu sözleri işitir işitmez ayağa kalktı. Bu edebsizce harekete karşı du duğu öfkeden ötürü gözleri parlama başladı. Öğretmenle direktör, beraberce, Hoholkanın «tahassün» ettiği <kale» ye yollandılar, Kapıyı çalan Florentin oldu: “Son Posta , nın edebt romanı: 8 'Bir Genç Kızın Romanı | : ç k ğ ğ Seni Ta annenin zalen pek zayıf olan sıhha- dünyaya getirdikten — son- Ve kadıncağız yavaş yavaş sönmeğe başlamış. Sen altı yaşında iken anneni kay- betmişsin. Bir taraftan memleketten u- / zak kalmak, bir taraftan da çok sevdiği karısının ölümü babanı pek sarslığı i- çin, seni leyli olarak burada bıraktık- tan sonra hem kardeşini görmek, hem de senelerdenberi uzaklarda yaşadığı için büsbütün ihmal ettiği veraset işle- rini halletmek üzere Trabzona gitmiş. Ancak zavallı adam oradaki işlerini dü- zeltip tekrar İzmire gelmek için çaba- larken hastalanmış. Amcanın oğlu o sı- Tada Trabzonda imiş. Baban artık ken- disinden ümid kalmadığımı anlayınca yeğenini Çağırmış ve seni ona emanet etmiş: «Kızımı git gör, onu hayatta yal- Niz birakma!'» demiş, Müdirem anlatırken, bir kedi gibi o- na sokulmuş ve sözlerini, nefes bile al- maktan korkarak dinlemiştim. O susun- Muazzez Tahsin Berkand ca içimi kemiren sualler birer birer ağ- zımdan döküldü: — Siz annemi gördünüz mü? Nasıl- dı? Bana söyler misiniz? — Anneni tesadüfen bir defa gör- müştüm kızım. Sen, tıbkı ona benziyor- sun. Bu sözler, bilmiyorum neden, içime bir ferahlık verdi. — Şimdi İzmirde annemin akrabası yok mu? — Hayır kızım... Yahud belki var da ben tanımıyorum, — Peki.. babamın beni kendisine e- manet ettiği amcamın oğlu nerededir? — Bugün ondan da haberim yok kı- zım. İki senedir seni arayıp sormadı, Ondan evvel vakit vakit ona bir mek- tub gönderir, senin hakkında malümat verirdim; onun cevabları da muntaza- man gelirdi. İki senedenberi mektubla- rıma artık cevab göndermediği için ben de yazmıyorum. — Ne iş yapıyor? — Avukattır kızım. AY SON POSTA Ruscadan çeviren: H. Alaz aralarken bugün İâtinceden yazılı * bildirdi | -- Hohalka, dedi, buraya kulak veri - niz.. Yanımda direktör var, Derhal çık - manızı emrediyoruz. Direktör de 1âfa karıştı: — Bana bakın Hoholka, dedi, muka - vaz geçiniz!, Sonra hakkınızda Z. jerede oturuyorsunuz? 5 numaralı cağ vemetti f ev — Annesi iknaa çalıştı — Beni dinleyin Hoholka, dedi, dersinden alacağınız iyi notla anr turuyorsunuz!. Bu olür mu, hiç?. Anne - jnize hiç acımıyor musunuz?. Haydi ar « tık çıkınız', Size emrediyorum: Derhal | Joradan çıkıp vazifenizi yapınız!. — Çıkamam, bay direktör, işim daha bitmedi, — Artık bu yaptığınız kâfı, Sınıf def « terine bakkınızda fena bır işaret koya - eczğım.. | —. Çıkamam — Tavır ve hareket numaranızı kıra - ebden kovacağım. tmenin gözleri şimşeklendi. Direk- tör öfkelendi. Her ikisı de, âğır bir ha - abdesthane kapısına yüklendiler, Bu. müthiş ve biaman bir bi du. Ho- holka, « rrızlar» n «köle» yİ fethe- dememel in bütün kuvvetile, ârka « n, kapıya dayandı. Kapı gicırdamağa | adı. Kısa bir zaman sanra, büyük bir tırtı İle kapı kırıldı. Direktörle öğret . men, kapı ile beraber abdesthanehin içine Birdiler, Fakat abdesthane bomboştu. d anlarının» eline diri diri. geçme - — Onu ilk gördüğünüz zaman 25 yaşlarında olduğuna göre bugün 33-34 arında olmalıdır değli mi? Öyle olmak icab eder. miz de susmuştuk, Benim kalbi- min üstündeki büyük düğümün mesi için daha bir şey sormak İâzımdı | ses ama buna cesaret edemiyordum. Müş- fik ve duygulu müdirem bunu anlamış | olacak ki yavaşca saçlarımı okşıyarak | Hoholka |& T a— —0 — Kendinize acımıyor musunuz ? NEVR Bir tek kaşe NEVROZİN Alacak yerde bu ıstıraba katlan- mak ne demek? Baş ağrısı Diş ağrısı Kırıklık Nezle, adale Ağrıları Bütün bunları en seri ve en kat'i şeki'de YAK kaşe'erile geçer icabında günde 3 kaşe alınabi!r & SE Te z Hepsine 50 lira kıymet konulan Cerra hpaşâda Davutpaşa mahallesinde Koca- Direktör mü'âyim bir dille Hoholkayı , gA başa caddesinde 101-101/1 yeni No, lı ahşap cv ve altındaki dükkânın enkazı açık artırmaya konulmuştur. Şar bilir. İstekliler 3.lira 75 kuruşluk ilk te 3/1/938 Pazartesi günü saat 14 de Daimi Eminönü kaymakam ve B. Ş. Müdürlü mahzuru izale edilecek olan Kumkapı M yokuşundaki 24 sayılı dükkânların sahi makamına kalm olmak üzere ilân olunur. tmamesi Levazım Müdürlüğünde görüle- minat makbuz veya mektubile beraber Encümende bulunmalıdırlar. (8413) ğünden: Tehlikesine binaen hedmen uhsinehatun mahallesinin İbrahimpaşa bleri adresi meçhul olduğundan tebliğ B — 48451 Baş, dış, nezle, grip, romatizma va bülün ağrııarııîızı derhal keser. İcatında günde üç kaşa alınabilir. Taklitlerinden sakınmız ve her yerde ısrarla GR'PİN isteyiniz. mek için köş göz arasında abdesthane -| ye yağl: ışarak boşluğa doğru haykırdı: nin penceresinden fırlamıştı. Florentin düşünceli bir eda ile: — Maamafih, onun için yapılacak en makul hareket bu dedi. Aksi takdir- ci ma bir 20t alacaktı. ikanın fırladığı pencere- Direktör Hi dığı için mağazanın tasfiye muamelesi|mavi idi. — Hoholka, seni üç hafta izinsiz bıra- kıyorum. YARINKİ NÜSHAMIZDA: Yara izi... Yazan: Kadircan Kaflı Yanındaki ki bir. kızın neticesinde sana bin beş yüz lira kadar ' saçlarını okşuyor, ona: bir para kalıyordu. Mahkeme tarafın- dan sana vâsi olarak seçilen âamcanın oğlu bu parajyı bankaya yatırıp her ây Muayyen bir mikdarının İzmir kız li- ğüne verilmesi için ban- ya talimat vermişti. Bu suretle sen kimseye yük olmadan bugüne kadar yaşadın. Bunun için boş yere kendini sordu: — Başka öğrenmek istediğin bir şey var mi yavrum? et efendim. — Niçin söylemiyorsun öyle ise? — Sorsana Selma? - — Bunca senedir bana kim baktı? İhtiyaçlarımı kim temin etti? — Amcanın oğlu İzmire geldiği va- kit babanın buradaki mağazasını tas- fiye etti ve bütün parayı da, biricik va- ris sıfatile bittabi senin namına banka- ya yatırdı. — Bu parayı bankadan kim çekip sarfediyordu? Müdirem yavaşca güldü: — Böyle inceden inceye tahkikat yaptığını duyanlar seni avukat sana- caklar. ÜzZMe yavrum. Müdirenin sesinde benim acımı an- hıyarak acıyan bir titreyiş vardı ve bu ince duygusu için ona bütün kalbimle minnettar kaldığımı anlatmak için bir hamlede boynuna sarıldım. — Benim fedakâr ve yüksek ruhlu anacığım, size neler borclu olduğumu biliyorum ve bunu bildiğim için sizi bu kadar çok seviyorum , O akşam yatağıma yattığım vakit i- çimdi mi bir takım duyguların dep- reştiğini anlar gibi oldum. Bu, ilk de- fa olarak duyduğum bir ana baba has- reti, yuva hâsreti, aile ve memleket has- reti idi. Trabzondaki halam, Ankaradaki am- nasıl insanlardı acaba? Gö- camın oğ! zümün 3 dık bahçelerinin ortasında ihtiya — Çok merak ediyorum; lütfen söy- ler mişiniz anneciğim? — Peki kızım, dinle: Babanın piyasaya bircok barcları kal- büklüm bir kadın beliriyor.. uzun boy- ü bir kadın... iyamda, amcamın oğlunu gördüm. Onun da böyü uzun, gözleri Haberin var mı? İzmirdeki Selma öldü.. diyordu. Korku ile gözlerimi açtım. Ter için- de idim ve kalbim gümbürdeyerek çar- pıyordu, Bu manasız korkumla alay e- derek tekrar gözlerimi kapadım. Ertesi sabah bütün bu yabancı ha- yallerin uçup gittiklerini ve her günkü neş'emin kalbime dolduğunu sevinçle gördüm, Beni senelerdenberi arayıp sormıyan akrabalarıma hasredecek bir saniyeme, bir nefesime, bir düşünceme bile acı- dim, e Müdiremin'anlattığı şeylerden bir parçası, vakit vakit kalbimin üstüne bir neşter gibi saplanıyor: — ÂAnnem dul bir kadının kızı tmiş; demek ki o da öksüz ve fakirmiş... Za- vallı anneciğim beni kim bilir ne kadar severdi.. ölürken kim bilir ne kadar 17- tırab çekti. — Keşki babam Trabzona giderken beni de beraber götürseydi! Orada nasıl olsa kendi kanımdan, kendi soyumdat nsanlar kalmıştır. Zavallı müdireciğim beni ciddet bir ana gibi sevmiş ve bana sonsuz bit şetkatle bakmı Babamdan kalan pa: va bunca senelik yaşayışıma yetismed” elbette... (Arkasn var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: