22 Nisan 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

22 Nisan 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA elzelenin merkezi Akpınar koyunde sağ kalanlar felâketi anlatıyorlar On Dakikada Herşey Olup Bitmişti! Köy muallimi “ Bir. Bırden, gök gurultusune benzeyen bir gürültü oldu. Bunu, hiçbirimizi ayakta bırakmıyan © büyük sallantı takib etti. Ayağa kalktığımız zaman köy bir harabeye dönmüştü,, diyor * » * İşte şarada kucağındaki çocuğa ekmek yedirmeğe çalışan beyaz sa - kallı bir ihtiyar... Kaybettiği oğlu ile gelininden kalan yavrunun ağ- zına lokmaları uzatırken göz yaşları ile de saçlarını ıtlatıyor. Ötede şehirden henüz dönen bir baba ki ölen ve köylü tarafından gömülen yavrusunu enkaz arasında beyhude arıyor... Zelzele mıntakasında sıcak sular fışkırıyor, birçok yerler metreler - boyunca Çatladı. Yukarıda zemindeki korkunç yarıkları görüyorsunuz, (Ulus) Akpınar, 300 evli ve 1200 <e yakın nü- fuslu, Kırşehrin Köşker nahiyesine bağlı, :;l ağaçlı, güzel, şirin, zengin, bir köy - * İnsan burada mazi sigasını kullanırken b kıa..ı- acı duyuyor... Çünkü Akpınar, Bittiğimizden 48 saat evvel ayakta idi. Onu, harablığı anlatan bir yığın ha- '“dı bulduk; taş üstünde taş kalmamış- K”)c yaklaşırken ilk gözümüze gelen Tatzarlığa toplanmış olan köylüler, oldu. Bize yol gösteren Karaisalı «Ölülerini Römüyorlar!> dedi. & olarak kucağındaki dört beş yaşın- ahi bir yavruya yarım ekmeği yediren Tabiat mukadderatınım kendi varlığına karşı, nasıl bu kadar merhametsiz ve zalim olabileceğini insan bir türlü kabul etmek istemiyor. Dar vadinin içindeki evler tamamile yıkılmıştı. Burası, bir enkaz yığını halin- de idi. Her bir evin çöküntüsü üzerinde 'yarı bellerine kadar toprağın içine dalmış eşyalarının ve yiyeceklerinin bakiyeleri- Hi arıyan köylüler vardı. Köyün mualli- mi Bay Rafet Türköz bize bu aramanın sabahleyin daha başka şeyler üzerinde olduğunu söyledi: «— BSabahleyin yıkıntı arasından ölü- lerini çıkardılar.. Onlar daha tamamile bitmedi. Şimdiye kadar 62 ölü gömdük. bir :)ıllıyırh konuştuk. Evlâd ve torun H:ınlı:ın :lr bahı::ddcde ıxtır:zımıı inde akışı lar hazin “'_“:vbmı Misiniz? Dün, gelininin ı:"- ._ © iki torunundan birisinin ölü - dmb;: yadigârı yuvasının enkazı b'“ı u*aı:ıp çıkaran ihtiyar köylünün, ha < mda toplanarak, küçüğün al- Saçlarına damlıyan yaşlar, bize, yedi '.u.xilnn €v yıkan ve iki yüz elliden Vatandaşımızın hayatına —malolan 'Dın bir tarihi gibi geldi, z Mlolıel n çıkarılan ölüler " le faciasının bütün teza- Hütlerinin kül halinde toplandığı köydür. Aikpınar köyünde taş taş üstünde kelmamıştır. (Ulus) Fakat daha ne olduğu bilinmiyenler var, ki tabif bunlar da bu enkazın altındadır. Fakat nerede?, Yakın köylerden yardım- cılar geldi. Onlar olmasaydı ölülerimizi bile gömemiyecektik...» Dün Akpımnarın elli iki ölüsü, hazin ol- duğu kadar basit bir dekor içinde gö - müldü. Ölüler mezarlığa bir kağnı ara- basile taşındılar, Mezarlığın yanıbaşın- da beş altı kazanın içinde sıcak su vardı. Orada hemen yıkanıyor ve gömülüyor- du. Kefenlerden çoğu da yakın köyler - den gelmişti. Başöğretmen anlatıyor Elli iki ölünün içinde bir tek erkek Topraklar kazılıyor.. Enkaz kaldırılıyor... Belki bir veya bir kaç kur ban daha butunacak (Ulus) yoktu. Hepsi kadın ve çocuktu. Zelzele, sinsi ve hain zelzele, en çok müdafaasız olanları, gaflet halinde yakalamıştı. Baş öğretmen B. Rıfat, faciayı şöyle anlattı: «— Zelzele, tam saat on üçü çeyrek ge- çe oldu. Çünkü biz, an üç buçukta derse gıreıxı O gün 23 nisan bazırlıkları yap - k kları, ders saatinden ön t:q ı.ıkıı..ı el mektebin bahı toplamıştım. Kendilerine, program ha - zırlıklarını anlatmıya hazırlandığım sı- rada, ant bir gürültü oldu. Gök gürültüsü- ne benzer, fakat daha boğuk ve yerin altından gelen bir gürültü.. ve sonra hiç birimizi ayakta bırakmıyan o müdhiş sal- lanma oldu. Hepimiz yere yuvarlandık. Çocuklara derhal yere yüzü koyun yat- malarını ve yerlerinden kalkmamalarını haykırdım, Sarşıntı bir dakika kadar ve fasılalı olarak Iki defa, fakat ayni şiddet- le devam etti. Birbiri arkasından çatırdı- lar, yıkılmalar feryadlar, İniltiler duyu- yordum. Bu hal, asla anlatılamıyacı Tan bir manzaradır. Hayat ve ölüm, cadele halinde idi. Azgın tabiat, insan ve Ansan eseri olarak ne var, ne yoksa hep - sini tahrib ediyordu. «Sarsıntı biraz hafiflediği ve ayağa kalktığım zaman gördüğüm — manzaraya inanamadım. On dakika evvel, yerli ye - rinde olan köy bir yıkıntı yerine dön - müştü. Toprak altından gürültüler gel « mekte ve yer sallanmakta devam edi - yordu. Tarlada, sürülerinin başında ve diğer işlerinde olan erkekler evlerine doğru koşuyorlardı. Herkes, facianın bü- yüklüğünü anlamıştı. «Fakat muhakkak dışarıdan yardım lâzımdı. Gözüme meydanda kendini kay- betmiş bir halde sağa sola koşan başıboş bir at ilişti. Hemen ona atladım ve Sofu- lar köyüne doğru koşturmıya başladım. Vilâyet merkezine telefonla muhabere e- dilebilecek en yakın köy bu idi. Hemen vilâyeti buldum, karşıma çıkan jandarma kumandanına faclayı anlattım. Derhal üç doktor geldi. 26 ağır yaralıyı otomobillerle Kırşehbrine naklettiler. Şim- di ikinci kamyonu bekliyoruz. O da gel - dikten sonra ağır yaralımız kalmıyacak.» Neden yalnız kadın ve çocuk? Muallim, ölüsü meydana çıkarılan 25 İkurbanın neden yalnız kadın ve çocuk olduğunu şöyle anlattı: «— Vakit öğleyi geçmişti. O saatte bü- tün erkekler işlerinin başında idiler, Evde olanlar kadınlar ve çocuklardı. Bü. tün evler, gördüğünüz bu 200 den fazla ev bir dakika içinde yıkıldı. Hiç kimse kıpırdamıya bile vakit bulamadı. Çıkar - dığımız ölüler arasında cidden hazin man zaralılar çoktu: Bir anne, memede olan yavrusunu emzirirken, duvaran altında | Karakol yıkılmıştır. Fakat yandarma açıkta vazıfesini görüyor. (Olus) kâlmıştı. Onu yavrusile beraber yanyana |tum, Mektebe göndermemiştim. Eğet toprağın altından çıkardık. Bu arada, Akpınarlıların iki talihini söylemeliyiz: Evvelâ zelzele gündüz ol- muştur. Eğer gece olsaydı 1200 küsur nü- fustan bir tekinin kurtulması bile hemen hemen imkânsızdı. İkincisi de zelzele saatinde mevcudu 63 olan mekteb tale - besinin bahçede bulunması idi. Bu bulu- nuş, onların hepsinin hayatını: kurtardı. 23 nisanı şimdi daha çok seviyorum. Bü- tün talebem de, kendilerinin ikinci defa dünyaya gelişleri olan bu millt bayram gününü jübile olarak kutlayacaklardır. Mektebin halini görüyorsunuz: Çatı ol- duğu gibi çöktü. Eğer biz içinde olsaydık 63 yavrumla beraber, bugün hiç biri - mizi hayatta bulamıyacaktınız... Muallimle beraber köyü dolaşıyo - ruz. Bir köylü kadın ağlıyarak karşı - mıza çıklı: «— Ben © gün Gülsümü ba- »a yardım etsin diye evde alıkoymuş - evlâdım mektebe gitseydi kurtulacak « tı. Evi temizlerken duvar üstüne yı - kıldı öldü.» diyordu. Zavallı anne.. ömrünün sonuna ka- dar kızını evde bırakan tesadüften vi dan azabı çekecek... Elimizden geldiği kadar onu teselli ettik. Karısı ve dört çocuğu Akpınarda bir Rıza baba vardır. K yünde çok sevilen bu çalışkan köy mün 13 çocuğu varmış... Zelzele Rıxza babanın karısını ve dört çocuğunu bir den almış.. Biz Rıza babâyı — anlattıklarından büsbütün başka; çökmüş, posalaşmış, erimiş bir halde bulduk. Gözlerinin fe- xi kaçmıştı. Belli ki göz yaşı guddeleri artık kurumuştu. Bu annenin hikâyesi de acıklıdır: Dört yaşında kadar olan çocuğunun ö- (Devamı 11 inci sayjada) Zelzele sahasından feci bir sahne, ablası nın sırtında bir yavrucağız korku içinde hüngür hüngür ağlıyor, (Ulus) he — aai aa ÜÜ AD TRDER Ğİ

Bu sayıdan diğer sayfalar: