25 Mayıs 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

25 Mayıs 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Çocukların Geçenlerde - Lon - Üraya yonl gelen bir Arkadaşımı ziyarete Bitmiştim. — Baktım karısı bir yanda ses- SİZ sessiz ağlıyor, ye- G yaşlarındaki oğul- ları da üst katta hiç- hnp duruyordu. Ma Ür bu ağlamalara #ebeb şu imiş: Çocuk #ifolunmaz bir suç Yüzünden mektebde ğ düşmüş, $ocuğunu küçük bir =iyıh düşmüş gö- £ , arkadaşların - birinin kalem kutusunu, ikisinin ça- bir ikisinin de kalemlerini gizlice Yani çalmış, aman yarabbi ne fe- tin çalmış. Zavallı kadın yıldırımla vurulmuş gi- Bdi Bir türlü gözyaşlarını tutamıyordu. — Üzülmeyiniz, dedim, çocuğunuzun, ='f'hüxde bu —kadar — büyüttüğü- Biderebilir. Küçüklerin hatalarını büyüklerinki ile bir totmamalı. Bu gözleri meyüs anneyi teselli için değildim. Aynen bir hakikatti. Z anne, babaların en büyük hatamız : Yavrularımızım — kusurlarını kendi. ölçümüzle Meselâ gu anlattığım vak'ayı tahlik e- Gelim: Doğruluk insanın doğuşunda mev- Ud olan bir şey değildir. Cemiyet içinde Mlyı mecbur olan insan, onü sonra- fan Öğrenir. Çocuklar, cemiyet hayatına edebilmek için yıllara muhtaç- * doğru olmayı da tıpkı temiz ol- Öğrendikleri gibi öğrenmek mecbu- ler. Daha minimini iken ona ği bebeklerin oyuncağını lursa kendi oyuncaklarını da alacağı öğretilir. Çocuklar bu doğruluk mefhumu- buk bellerler, bazıları daha meselâ temizliği kiminin er, öğrenmesinden bir farkı a e V g L eee ea d aa AERRECAP eee ie eeei gşg;;; F SÜ AM S DN SAa # FÇt 2i £ arasıra bataya — düşerler. erginler tarafından işlenen cü- tutamayız. luğu birakıp — eğriliğe bir sebeb vardır: Ken- gıkılmaz bir — güçlükle ya haksızlığa uğramış, ya- vaziyete düşmüş gibi gör- mutlak manevi bir hu- duymaktadır. çalmaların en bariz sebebini, müşkülden sıyrılmak aramalıdır. Bu vaziyet pek iyük bir itina ve dikkatle cle d f di $ l EZi İt TiT İ H demin söylediğim dostu- Jonathanı alıyorum. Bu aile Belmeden önce bir kasabada Ti gidip Kasabanın büyük şehirlere serbest yaşayışına alışmıştı. kırları seviyordu. Londrada büyük bir koleje yazdırdılar. mektebde herkes kendi ha- idi. Ona pek aldırış eden olmadı. Bidip gelirken gördüğü evler, tokaklar d: kazabanınkine benze- Çocuk bütün muhitini, muhi- ördüklerini yadırgadı ve kendini içinde hapsedilmiş gibi duy- huzursuzluğa düştü. An- farkında değildi. Çünkü ona A Çocuk Terbiyesi: Çocuk ta oranım küçük ilk | hizsızlik geliyordu. Bu mektebin | saymayız. Çocuk bu düşüncemizi bir kusurlarını şiddet göstererek değil, tatlılıkla düzeltmeliyiz! ÇEVİREN YAZAN Anne Padler l—-l K. Neyyir I göre Londraya yerleşmek bir nimetti. Fazla olarak kocası terfi de etmişti. Jonathan kederinde yalnız kaldı. Her- kese küstü. Hele oyunlarıma dalıp ken- dini ihmal eden arkadaşlarından bütün bütün nefret etmiye başladı. Onların meydanda bıraktığı kalem, defter, para gibi ufaktefek şeylerini aşırmaya başla- dıy Daha akıllıca bir iş olacağı için gitgi- de açıktakileri almaktan vazgeçti, kur- nazca palto ceblerini karıştırmaya, ora- da ne bulduysa iç etmiye başladı. Mak- sad şu idi: Çocuklar kaybolan eşyalarını ararken o kendini kasabadaki gibi mu- Mitine hâkim, göze çarpar bir vaziyette görecekti. İşin manevl tarafı aklından bi- le geçmiyordu. 'Tanıdığım çocuklardan bir başkası da Jonathanın girdiği yola başka sebeblerle sapmıştı. Anlatayım: Doris adındaki bu kızcağız on yaşında idi, Küçük kardeşi hastalanmıştı. Tabil gerek annesi, gerek babası hasta yavru- larile fazlaca meşgul oldular, Dorisle es- kisi kadar alâkadar olamadılar. Küçük kız avunmak için Jonathanın yaptığını yaptı: Kâğıd bıçağından kalem kutusuna varıncıya kadar eline ne geçerse aşırma- ya başladı. Tabii bu arada parayı da geç- medi. Bu hal aylarla devam etti. Nihayet bir taraflan öğretmeni, bir taraftan da an- nesi işin farkına vardılar. Sebebi bul- makta gecikilmedi. Doris, evde daima pek çok sevildiğine inandırıldı. Yüreği rahat edince hırsızlığın da arkası kesildi. Gene sekiz yaşlarında bir oğlanın an- nesi uzunca bir zaman için dışarı gitmiş, onu hizmetcilerin eline bırakmıya mec- bur kalmıştı. Çocuk annesini son derece özlüyordu, yesini unutamıyordu. Arayıp bulamadığı o büyük şefkatin boşluğunu belki doldurur diye para çalmıya alıştı. Bütün bu misallerden şu neticeyi çı- karmak lâzımdır: Çocuğun arasıra dü- rüstlükten ayrılması büyük cezaları is- tilzam eden bir cürüm değil ancak yü- reğindeki gizli bir kederin, bir ukdenin garib bir tezahürüdür. Bunun içindir ki kendimizle kıyas ederek hüküm — vere- mez, cezalandıramayız. Garibdir, biz büyükler umumiyetle para çalan çocuğa, paradan başka şeyler aşırandan daha çok kızarız. Hattâ para çalmadıkça onu pek te hırsızlık ediyor türlü kavrıyamaz, Çünkü ona göre pa- ranın hususi bir kıymeti yoktur. Gözün- de bir parça çikolata ne ise bir ellilik te odur. Bunun için para aşırdığı vakit da- ha fazla hiddet gösterilmesini haksızlık sayar. Bazı anne baba, alışmasım diye, yav- rularına para yüzü göstermezler, Çocuk mmekteb dönüşü arkadaşlarının şunu bu- nu aldığını görür. Kendini onların ya- nında küçük bir mevkle düşmüş sanar. Böyle bir çocuğun ötekine berikine im- rene imrene bakıp ta eline geçeni aşır- SON POSTA Sayfa Zehirlenenleri dün Adliye Haberler ! doktoru da muayene etti Bir çırpıda 7 milyon dolarlık çek yazan kadın Nevyork (Mayıs) — Amerikanın en meşhur kadın elbisesi ressamlarından Madarn Kramer cebindeh çıkardığı bir çeke, en ufak bir heyecan — eseri bile göstermeksizin 7 milyon dolar rakamı- nı yazarak, karşısında azami heyecan ile bekliyen zata uzatmış, ve Nevyor - kun 1400 odalı en meşhur otelinin ta- (Baştarafı 1 inci sayfada) tir, Diğer taraftan da hastalardan sıhhi ye doktoru tarafından yeniden muayene edilmişlerdir. Bunlardan bir kısmının üç gün sonra tekrar muayenelerine lüzum görülmüş ve kendilerine bu hususta lâ- zım gelen tıbbi tenbihat verilmiştir. Kumkapı polis merkezi tarafından, Kü- çükpazarda toptan süt ticareti yapan Petro ile Ayayorgi köyündeki mandıracı Mehmede aid kazan, güğüm ve süt koy- mağa mahsus bütün kablar toplanarak merkeze götürülmüştür. Bunların içinde farla mikdarda kalayları silinmiş kaplar olup olmadığı tedkik edilmektedir. Dün sabah saat ona kadar polis tara - fından hastaneye kaldırılıp tedavi altına alınanların mikdarı 23 kişiye baliğ ol - muştur. Yen! tesbit edilen isimler şun - lardır: Küçük Ayasofyada Medrese sokağında 6 numaralı evde Eftalya, Lângada 41 nu- marada Kigork, Lângada 15 numarada 55 yaşında Anna, Nuruosmaniyede Sofçu hanmda oturan 1628 numaralı polis me- muru Asaf ayni handa mukim Agop kı- zı Turista, Lângada 2 yaşında Marika. Bundan başka zehirli sütten az mik - darda içip hafif surette zehirlenenler ve kendi kendilerini muayene ettirenler de vardır. Vaziyetin aydınlanabilmesi için dün geç vakte kadar kimyahanenin vereceği rapora intizar edilmiş ise de rapor henüz gelmemiştir. Vaziyetin bugün kat'i suret- te tavazzuh edeceği ümid edilmektedir. Zehirlenme hâdisesinde gerek mandı- racı Mehmedin, gerek toptancı Petronun ve gerekse sütçü Cemilin bir ihmal ve dikkatsizliği tesbit edildiği takdirde bun- lar hakkında derhal takibata başlanacak ve şiddetle cezalandırılacaklardır. Sihhat Müdürlüğü de tahkikat sahillerinde ve Nevyorkun mutena caddesi olan Beşinci caddede mütead - did binaları vardır. Ve kendisi de Na- polyon'un Jozefine hediye ettiği ya - takta yatmaktadır. * 100 kilometre giten otomobillden telefonla konuşulabilecek Paris panayırında birkaç gündenbe- ri teşhire başlanmış telemobil isminde bir âlet vardır ki ihtira eden zatın id - diasına bakılacak olursa hattâ yüz ki- lometre sür'atle giden bir otomobilin Iıçindekl yolcuya istediği bir telefon a- İbonesi ile muhavereye girişmek ve o - nun cevablarını dinlemek imkânını ver mektedir. Bu, kısa mevceli bir rağyo makine - sidir. Harekete getirildiği zaman ken- di eşi olan diğer bir makineyi de tah - rik eder, Farzedelim ki bu makinenin eşi telefon dairesindedir, harekete gel- miştir, artık oradan istenilen telli bir telefon abonesini almak işden bile de - ğildir. * Şapka hırsızlığı yapan papaz Londra (Mayıs) — 38 yaşında bir papaz şapka hırsızlığı — yaptığı için © hafta hapse mahküm olmuştur. Papaz başında bir kasket olduğu hal de büyük bir mağazaya giderek melon şapka görmek istemiş, Birkaç dakika muhtelif boyda şapkaları tecrübe et - tikten sonra kendi kasketini pantalonu- nun cebine tıkıştırarak başında — yeni şapka olduğu halde gayet tabil bir yü- rüyüşle mağazadan çıkmıştır. Fakat İngilterede büyük mağazaların husu « İstanbul sıhhiye müdürü Ali Rıza şun- ları söylemiştir: «— BSabahleyin gazetenizi okuyunca hâdiseye muttali oldum. Hidise gece ce- reyan ettiği için ve tahkikat ta hemen sona erdirilememiş bulunduğundan alâ- kadarlar derhal bizi haberdar etmeğe lü- zum görmemişler. Zehirlenenlerin kal - dırıldıkları veya başvurdukları hastane- lerle birer birer temasa geldik. Kendile - ririden lâzım gelen malümatı aldık, Sütten zehirlenme vak'alarına Ööte - denberi tesadüf olunmaktadır. Fakat bu kadar şümullü olana şimdiye kadar te - sadüf edilmemiştir. Hâdiseye sıhhiye mü- düriyeti derhal lâzım gelen alâkayı gös- termiş ve bu hususta icab edenlere di - rektifler verilmiştir. İçenleri zehirliyen Kimyahanenin vereceği raporla vaziyet bugün kat'i surette tıvaz_ıuh edecektir lardan hıfzissihha mütehassısı doktol Zeki dedi ki: «— Bu gibi hâdiseler olabilir. Zira, gx cak günlere girmekteyiz. Sıcağa karşı mütehammil olmadığından haricden gie ren mikroblarla derhal bozulabilir. Bu Bibi sütleri içenlerde de tesemmüm alâ « metleri görülebilir. Kab çalığı sütlerden başka tarzda bozulanları tefrik etmek ka- bildir.» Bir dahiliye mütehassısının Mi Dahiliye mütehassısı doktor Ali Rıza da bu hususta şunları söylemektedir: «— Sütten zehirlenme hâdiselerine te- asdüf olunabilir. Fakat böyle bir kaç sems ti birden ıztırdlılar içinde kıvrandıran ve hastaneye koşturan hâdiseye ömrüme de rastlamamıştım. Sütten zehirlenince hemen ilk tedbir olarak hastayı kustur- malı, midesini temizlemeli ve zehirle « nene can vermek için enjeksiyon yap « malıdır. Süt işi çok mühim bir iştir. Eğer bele» diye şiddetli tedbirler alırsa temiz süt ieobilir, aksi halde bu gibi hâdiselere dai- ma rastlarız.» 7 sutçünün söyledikleri Sütçüler cemiyeti idare heyeti Âzasıne danbir zat ta şu fikirdedir: w— Sözlerime başlamadan evvel bir hi « kâye anlatmak isterim: Vaktile köylünün bie ri İstanbula gelmiş, süt satarak zengin ol « muş, bilâhare bir gemiye binerek. köyünü Gemi yol alırken adamcağız abdesthane- ye girmek zaruretinde kalmış ve kemerini geminin direğine asmıştır. Gemideki yolculardan birinin bir maymus nu varmış. Oralarda dolaşmakta imiş. Ke « merl direkte asılı görünce hemen tırman « mış, almiş ve direğin daha yüksek yerine çızarak beklemeğe başlamış. — Köylünün işl bitmiş, direğin dibine dönmüş, fakat kemce rini maymunun elinde görmüş. Bu esnada maymun kemeri açmış, içinden bir altın &« hp denize, bir altını da köylünün kucağına atmaya başlamış, köylü de bu vasiyet kare gasında feryad ve figana başlamış. Yolculardan biri hale istiğrabla bakarak kemerin sahibine sormuş: — Ne iş yaparsın sen birader? Bu para we ları nasıl kazandın? Kemerin sahibi cevab — Bütcü idim. Şimdi sılaya gidiyorum. Boran yolcu mukabele etmiş: — Öyleyse bağırıp çağırma. Maymun işi doğru yapıyor. Suyun kazandığını suya, sü- tün kazandığını sana veriyor. Ne dövünüp duruüyorsun? Bu hikâye biraz garib ama, ne yapalım? Şehirde süt işlerini biran evvel tanzim et « mek için icab eden tedbirlerin alınmasını be« lçdiyeden istedik. Henüz müsbet cevab ala e madık. Süt satışları bu şekilde devam edere 8e böyle hüdiselere dalma rastlarır. — Biran evvel tedbir alınmalıdır.> Halk Bankası mürakıblikleri Ankara 24 (Hususi) — Halk Bankası mürakıbliklerine Etibank muhasebe mü- dürü Fuad Denker ve Emlâk Bankası & sivil polisleri aldıkları aylığa hak kazanan insanlardır. Bunlardan birisi papazın manevrasını görmüş ve ken - disini sokağa kadar takib ettikten son- ra cadde ortasında durdurmuştur. Pa- paz: — Hakkınız var, şapkanın bedeli 150 kuruştur, buyurunuz, demişse de hu - susf polis papazı zabıtaya teslim et - mekten geri kalmamıştır, maması kolay şey değildir. Bütün arka- daşları gibi kendinde de harcamak hak- kını duyan yavru ergeç hırsızlığa meyle- debilir. Bu mevzuda dikkat edilecek bir nokta daha var: Çocuk, ailesinin büdocesine en uygun mektebe verilmelidir ki kendini arkadaşlarından aşağı görmek ıztırabına ve bunun doğuracağı yanlışlıklara düş- mesin. Bir kız çocuğu tanırım. Annesi, babası - gösteriş için - onu gelirlerinin erişemiyeceği masraflı bir mektebe ver- diler. Arkadaşlarının çoğu zengin gço- cuklarıydı. Süslü giyiniyorlar, bol para harcıyorlardı. Kızcağız onlar gibl yapa- madıkça Üüzülüyor, umudsuzlanıyordu. Nihayet aşırabildiğini almaktan geri durmadı. Yaşı on dördü bulduğu için, küçük bir çocuk gibi, hırsızlığın bir cü- rüm olduğunu bilmiyor değildi. Kaba- hatlı düşmemek için çantaları açmıyor, kilidli gözlere yanaşmıyor, fakat fırsatı da elden kaçırmıyordu. İşte ebeveynin bu yolda bir hatası da- saş sebebler bunlardan ibarettir. Sıra bu İzeltmez, daha berbad bir hale koyar. muhasebe müdürü Sermed Çifter seçil « mişlerdir. Sıvasta bir kaçakçı yakalandı Sıvas (Husust) — Eski kaçakcılardan Rıza Süzer şehre 40 kilo kıyılmış 41 kilo yaprak tütün sokmak isterken yakalane sütten de br nümune alımmış, tahlil e - dilmek üzere kimyahaneye gönderilmiş- tir.> Doktorların mütaleaları Bir sütçünün sattığı sütle bir kısım şe- hir halkının zehirlenmesi şimdiye ka - dar görülmüş vak'alardan olmadığı için | mıştır. Kaçakçının bir Alman filintası bu hususta bazı doktorlarla konuşmayı | kırk kurşunu ile beraber müsadere edil- faydalı bulduk. Görüştüğümüz doktor -| miş ve bakkında takibata başlanmıştır. ha; Öyle anneler, babalar tanırım ki ev- |ti diye - çocuk hiçbir vakit kendini mu- MmMuMçhymM.Mwmurmhw a göre Paraları aköllir, çocuğun kıabarasını 8- | nemelkdir, Akşi takdirde bir çocuğu Üü - tekrar koyacağız diye - içindekini | ” mmıdulı.lkdmül:yınm.yı ğil, bir âsiyi yola getirmek güçlüğile kar- A karşıya geliriz. vermezler, Kitabını alır, hırpalarlar. Ka- lemini kullanır, kaybederler, Sonra da| Yapılacak şey şudur: Acaba çocuk ne- den meyua, neden kendini mağdur gö- #nun neden günün bunün malıma teca- vüz ettiğine gaşar, kızarlar. Düşünmez- | rüyor, Bunun sebebini bulmalı, Sebeb ortadan kaldırılınca - onda dokuz - hır« ler ki çocuk, başkalarının hakkına hür- meti annesinin, babasın: areketlerin- vrar sızlık ta sona erer. Yeter ki uzun bir za- man ve yılmaz bir sabir göze alınsın. den öğrenir. Niksarda bir çocuğu Çocukların hirsızlık etmelerindeki e- otomobil ezdi Niksar (Husust) — Yaşar isminde bir şoför otomobilile Dağdelen oğulla- rından Bay Ahmedin 10 yaşındaki ço« cuğuna çarparak ağır surette yarala - mış, çocuk birkaç saat sonra ölmüştür. » Bizim doğruluk ölçülerimize aykırı git- | Şoför tevkif edilmiştir. kötülüğü giderecek terbiye sistemine gel- di. Her şeyden önce şunu hatırdan çıkar- mamalı: Çalan çocuk ergin bir hırsızdan tamamen ayrıdır. O sadece ya teselli a- rıyan bir küskün, ya da utanç saydığı maddi mahrumiyetini telâfiye Öözünen yarılış bir sistem kurbanıdır. Ona şiddet göstermemelidir. Şiddet bu kusuru dü-

Bu sayıdan diğer sayfalar: