8 Ağustos 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

8 Ağustos 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İĞük ü HĞA UP TU ee HURADĞNAMLU V O R U AAA Er a a D aa SDY “Son -Posta,, nın Hikâyesi HAR BAA MKSN KA TC L — Yazazı : Doktor İbrahimden bir arkadaşına: «... Onu gene dün harman yerinde gör- 'düm. Sen ömründe acaba bu kadar enii onun vücudü belki senin Şulmı ne kadar merak ediyorum bilsen, n ar mabudesi Müjgünın kadar | de yerli halk görünüşte epey açılmış. Bu- mütenasib, gözleri Sevimin çapkra ba-|nunla beraber kadımları gene büyük bi kışlı iri siyah gözleri kadar mubteşem! kontrol altında yaşıyorlar, plâjl değil.. fakat onda bir şey var dosturm. O kadın, tam manası ile canlı ve ateşli bir kadın Harman yerinde döven başında idi. Ö- küzleri sürüyordu. Resim çekmek — için münasib bir yer arıyormuş gibi yaparak inceden inceye tedkik ettim. Boynu öyle uzun ki.. vücudü topluca, beli incecik ve her hareketinde insana vücudü bu inor- cik bel kısmından dağılıp kopacakmış bir heykeltraşı imrendirecek kadar biçimli. Sonra esmer, ince uzun bir yüz düşün ve bu yüze bir çift kıymetli mücevheri ha- tırlatan koyu elâ gözler tak ve büyücek | hissini veriyor. Göğsü, omuzları pembe dudaklar.. Biliyorsun ki <S.» ye o kadar istiyerek gelmedim. Bu güzel yaz mevsiminde İs- tanbulu bırakmak, vekâletten güçlükle kopardığım bir aylık izini uzak küçük bir Anadolu kasabasında geçirmek bana biraz ağır geliyordu, fakat annemi, ba- bamı kırmak ta olamazdı. yarların artık keyiflerine payan yok. Örtülerinin altından güçlükle sezdiği- | me göre bu kasabanın bütün — kadınları | zel, fakat benim harman peri- başka âfet. İsmini harman perisi Ayağına siyah, sarı benekli hal r çekiyor, taze ekmek kabuğu rengindeki pembe, esmer tenini gürler- den esirgiyecek bir gekilde —mintanının | düğmeleri dalma açık. Yalnız bir şey dik-| çarptı. Saçları keeık Başına ince- r, beni görün- şını çevirir. Başını çevirirken gözlerinde aşina bir tebessüm| Hattâ bir defasında kendimi mnutmuş, onu hayran hayran seyre ken birdenbire ince kahkahalarla güle- vek döveninden atlayıp saman yığınları- nn arkasına kaçtı. Anadoluda kızları pek erken evlendir- mek üdet olduğuna göre benim hurman 'Takvor müstehziyane güldü: — İrahmetlik bi kek etüd MAN PE perisinin de'evli oldüğünu sanıyorum. Belki eteklerinin etzafında dölaşıp du- n küçük çocuklardan bir ikisi de onun- gır. Acaba kimin karısı? Bu mes'üd ada- DA araları fazla gülen, biraz süslenen, yabancıla: $ik sik görünen genç kadımlara -derhal fena gözle baktıklarını duydum. Bu yüz- den harman perisinin bulunduğu tarafa gok sık gitmekten de korkuyorum. (Be- nim yüzümden ona en küçük bir zarar gelmesine de tahammül edemem, fakat muhakkak bir yolunu bulup gizlice ona yaklaşmalıyım. Bu kadın beni çıldırtıyor. Rüyalarımda bile anunla uğraşmaya baş- ladam. Bazan bana yaklaştığını, koyu, elâ gözleri garib korkulu bir ateşle yanaklarının ucu kızarmış, yüzünü du- daklarıma uzatlığını görüyorum. Sonra birdenbire bayali kayboluyor we heyecan içinde uyanıyorum. Ne ise gşimdi senirle biraz da başka şeylerden kanuşalım. Bi- zim doaktor Kemalin ilh.» İkinei mektub: Peride 'yorrle harmanda gördüğüm kadın hak- | kında izahat almak istiyorum> diye, baş- Askeri Fabrikalar Umum Müdürlüğünden; Tesviyeci ve tornacı alınacaktır. Kırıkkalede bulunan bir fabrikamız için 300 tornacı ile,50 teaviyeci alınacaktır. fİsteklilerin Arıkara, Zeytiriburnu ve İz mir Silâh Habrikalarımıza — müracaat- ları, «5054» âl a Celâl — Mmmmalie tım. Evde 'bu merakımı tatmin edecek amın ahbab kümet memurları ağır, Onlatla böyle bir ıny başlı insanlardı.. momaoamuauamam a n RiPi diş, nezle, grip, romatizma Baş, Nevralji, kıriklik ve bütün ağrılarınızı derhal ikeser. BH WE BEN İcabınün günde 3 kaşe ahmnabili. O H köylere, ’u ere gidiliyordu. Oralar &| Birini buli sayı aklımdan geçirmi- 'ar değll&ım İHem bana malümat vere- cok kimsenin muhakkak -yetli olması lü- , fakat onâ ne diyecektim: «Filân lamak pek münasebetsizce »bir ihareket olmaz mıydı? 'Tabil adam derhal: «Vay çapkın vay gelir gelmez kadınlarımıza göz koymuş!» diye, yerinden sıçrıyacaktı. Peki bir çare, bir çare...durmadan 'bu. ça< «Dostum, <Yoksa harman perisine üşik vu oldun, diyorsun, we sakım bu Kköylü reyi arıyor, kafamı yoruyondum. Bir akşam gene harman perisini gör- miye gitmiştim, fakat onu İlk defa orada bulamadım. İçime derhal derin ibir üzün- tü düştü. Kendi kendime: «Beceriksiz, sen (hâlü çare aza. İşte onu kaçırdın. Bel- ki de 'bir daha onu ihiç göremiyeceksin» diye, söylenmeye başladım. (Dönüşte yal bana ,pek uzun ve sıkıcı geldi, meğerse evden de ibeni bekliyorlarmış. Babamla, annem eşraftan ibirine yemeğe davetli olduğumuzu söylediler, büsbütün ikeyfim kaçtı. Hiçbir yere gidecek hâlde değildim, yaşlarında, zeki bakışlı afacan bir şeydi. Büyüğü biz aturup konuşmaya başladık- tan epey sonra geldi. 'Bahçede, ağaçların altında oturuyor- duk, dallara iiki üks lâmbası asmışlardı. (Karşımızda kocaman bir havuz wardı, et- raf çiçek we yeşillik içinde idi. İhtiyarlar aytı oturmuşlardı. Biz genç mühendisle orilardan 'biraz ötede oturuyorduk. (Hara- retli bir konuşmaya dalmıştık, bir aralik onun yerinde kımildadığını gördüm. Son- lar yanıp söndürerek, pembe bir gülü hatırlatan büyücek taze dudaklarında hatfif bir t*tebessüm kıyrımı ile beni güz- mekte devam ediyor, ve belli iki için üçin şaşkırilığımla alay ediyordu. Ah dostum emin öl bu yeni, zarif ikilığı içinde evvel- kinden hin kat güzel ve çekidi idi. Gonra ne *tatlı 'bir sesi vardı we me güzel ikonu- şuyordu.. Meğerse yazın «S» e gelince Pöylüler- Zavallı ihti- - İsevinçle ürperiyardum. Çünkü bu koyu, k amcam Kegâm Bey Kaşeryan as- keriye tabibi idi. Aptuülmecit wak - tında tıptaz yüs- etsin deyi Parize git - imiş idiyse, ora - dan GöDüşte mi - ralaylığılan sa -| ray dokteru 6l -| muşudu. — Kıyak dilberine âyice gönül kaptırıp ta onu ika- çırmaya n kalkma> diye de benimile alay ediyorsun, fakat e Wdesen hakkın var. Evet azizim harman perisine Üşik: oldum ve pek yakında onunla evleniyo- Tum. Sana her şevi baştan arilatacağım. Harman perisini gene sık sık görüyo- rum. Beni görünce eskisi gibi başını çe- virir ve gülerdi, fakat son zeamanlarda onda bazı değişiklikler (olmuştu ki gö- zümden kaçmıyordu. Başımı biraz başka tarafa çevirsem derhal beni göz hapsine jaldığını hissediyardum. Sonra bazan gör- lerini gözlerime terkediyordu. O zaman elü gözler bana öyle ateş, aşk dolu görü- nüyorlardı ki, Bana lâkayd olmadığı muhakkaktı. İ- kimiz de birbirimizden hoşlanıyorduk, fakat muhit, etraftaki insanlar «dikenli bir çit gibi bizi birbirimizden ayırıyordu. Peki ne yapacaktık? 'Onun kimin nesi alduğunu, ne tarafta oturduğunu da merak etmiye başlamiş- zem değil. İster so- van yesin, ister sar rımsak. - Kursağına İleketin en tanınmış asil atlelerinden bi-| le berâber, oriların kilığına girip beraber çâlışmaya bayilırmış ve ailesi bir türlü onu bu huyundan vazgeçiremiyormuş. ©O gecenin sabahı onunla evlenmek is- tediğimi bizimkilere söylediğim zaman ne katlar şaşırdıklarımı tasavvur edemez- sin.. fakat çok ta sevindiler, babam der- hal babası ile görüşmeye gitti ve pek ça- buk müsbet cevabı aldık. Doğrusu ben her şeyin bu kadar kolaylıkla yoluna gi- receğini 'hiç tahmin etmemiştim. Senin anlıyacağın harman perisinin karım ol- ması artık birkaç günlük iş dostum, İs- tanbula pek yakında beraber döneceğiz. Şimdiden bizim küçük #«partımanı hazır- lamaları siçin ilh..o ra gülümsiyerek: <Size kız kardeşimi tak- dim edeyim efendim» dedi, genç kız her- halde arkadan gelmiş olacaktı. 'Onu gör- Bi- memiştim. Derhal yerimden fıtladım, idir dedi Çok ta mühevver İnsanlardır. | göngüm. TUğradığım hayreti sana nasil fı en yarı faıu rleri İstanbulda geçiyor, arlatayım tostum!. Karşımda ( bir şığl-.ı mühendistir. Avrupadan — yeni 1 duruyordu.. yalnız'bu, şalvatlı, ba- geldi. Sen yaşta çok kibar bir genç. Kız- « i AU gı yemenili harman perisi değildi. Üze- larını da kolejde okuttular.» 5 BAA $ E ginde wücudüne yapışık 'beyaz ipek bir Annemin verdiği tafsilât hoşuma git- i medi'de değil “Genç-mühentlisi merak et- vti Söçlüğnü ke SÜ AA İ » tim. :Burada 0 ikadar arkadaşsız, yalnız (GdüTU taramıştı ve ib aaçlar muntazar kalmıştım 'ki?. "Hem sonra derhal kafam- kOndülelerle pıril piril patlıyordu. Kesktin da bir şimşek çaktı. Samimiyeti biraz 1- | bâkışlı koyu, «lâ gözleri hafif müstehzi Jerletip bir sırasına getirerek mühendise | bir tebessümle üzerime saplanmıştı, mü- harman perisinden bahsedemez miydim “bendisin aesi ile kendimi biraz topladım. sanki.. belki de o 'benim bilmediğim bir |Genç «adam: #Necmiye bir aralık doktor çok şeyleri 'biliyordu. Bana yol göstere-|olmaya kalkmıştı diyordu, «onra neden- bilirdi. |se wazgeçti, fakat hâlâ tibbi eserler oku- Hakikaten mühendisin ailesi hoş, kibar maya bayılır. Onurla iyi arkadaş olaca- insanlardı. Hele kendisi pek nazik we iyi |iğinızı samyorum.» (Genç ikızın elini mnasıl bif çocuktu. Dethal birbirimize 1myndik. |sıktığımı, neler kekelediğimi bilmiyo- Kız kardeşlerine gelince küçüğü on dört ' SON 'POSTANIN EDEBİ POMANI ihtiyarları kırmak ta doğru olmıyacaktı. Sesimi çıkaramadım. Giderken, yolda annem: «Bu agile mem- YARINKİ NÜSHAMIZDA: Bulunan mektub Çeviren: Faik Beremen lindeki tütün paketini welan bize de, Bit iki kahve yap. Demindenberi çene İçaldığın işin dalgasını gonra sana an- Hlatması benden. .O vakit, bak senin de nasıl hoşuna gider. İfakat hanım, karşısında bir parça- cık zor yörünce yelkenleri suya indi- rTen, erkeğin tecellüdüne kolaylıkla bo- yun.eğen kadınlardandı. Onun için, To- rikten yılıyordu. Hiç esini «çikarma « idan, paketi uzattı, kendi de mutfağa, kahve pişirmeğe gitti. yüzüne — bakmakta olduğunu gördü. (Karısının ne ca « alim adamıdı. Yevropanın sularını Sa » rıiyerin sularından daha eyi — bilirdi. Der idi ki: «Romatizman varısa, hiç durma Vişiyi boyla, Peklik çekoorsan »Jafım bundan dışarı - Lemse'nin Mar- yenbadına git. Mayasılın var dersen.. Torik gene dayanamadı, atildı: k — Mahmut paşa başında, tapon ma- |ğazacıların kumaş çeşidi saydıkları gi- bi, ne kadar dert varsa sayıp dökecek- sin, anlaşıldı. Sen çok bilmiş, antika bir adama benziyorsun. Bizim babalı - İım yerinde olsam, seni yanıma alır, hem sızılarıma şifa bulmak, hem de| pinelerimi dökmek için, dosdoğru, © dediğin yerlere cızlamı çekerdim.. De- ğil mi, beybaba? © aralık, sokaktan dönen İfakat ha- ne zıkkım girecekse girsin. Ama, pire - lerini dükmeğe ge lince, guradan şu - raya gidemez. Na - file, kocamı baştan çikarmağa uğraş - ma, çorbacı! Karşın- da beni bulursun! 'Takvor, kapının dibindeki iskemle - nin Üzerinde tersi - jne oturmuş Toriğe: pf <«Amma da zorlu | karı, hıl» demek is- !ıw:n bir —i —— Gurabi efendi, evlâtlığı ile bir al - müuşlar, İfakat hanımı Avrupa seya - hatine imale etmişlerdi. Takvor da bir kaç defa daha Üsküdara gitmiş, gelmiş, seyahat proğramımı onlarla beraber ta- sarlamıştı. Kurnaz simsar, hiç kendini ileri sürmediği halde, işi öylesine ge - tirmişti ki, bizzat Gurabi efendi, er « meninin de mutlaka hu seyahate üşti- — Ülüki, — hatun!irakini gart koşmuştu. WNe de tuhaf tuühaf| Takvor: söylersin! İşiden de,| — Gidemem. bunda işlerim vardır. seni zâlim ceberut,| diyerek, naza çekti ise de, — Gurabi beni de en kilibik lefendi olsun, karısı olsun: bir mendebur ko -| — A! Biz kendi kendimize nyr uzak, k ca sanır.. yabancı diyarlara gidemeyiz. İlle sef SY İDT NİNT 'Diyecek. oldu. İfa-|bizimle gelecek, bize sağdıç olacaksın! daloz olduğunu bil- diği ve ağzından çı- kan sözlerin mahzı hakikat — olduğuna kani bulunduğu halde, €le güne kar- gı haysiyetini ko - rumak kaygusile, işi alaya boğmak iste - di: İfakat hanım: <— 'Ne 0, ne bunu serdi; nım, tam Jâfın üstüne gelmiş, Toriği ağzımdan çıikari son cümleyi işitmiş Sırtından yeldirmesini çıkarıp atmasi- le, odadan içeriye dalması bir oldu. — Ne, ne, ne, ne,?, Cızlamı çekecek, pirelerini dökecek te kimmiş bakay ben de anlayım? dedi; nüp, ilâve etli: — Ayranın m) kabardı?. Ne oldun? Para, gözlerini döndüriyor galiba? araya girip te izahat ği münasip gördü: — Bayımızımn romatizmalarına deyır konversasyon edoorduk. Koenne Yev- ılıcalarından birine gitse de su - ropa yanye olsa deyi.. ve kocasına dö- - |On üç yaşımda Üsküdara gelin müstehzi, yarı tehdidkâr hir tarzda: — Ne 0? dedi; ne işmarlaşıp duru yorsunuz? Dağlı sizde “ise, beykozun iher daim benim elimde olduğunu bil- miş olun. Alimallah, hir çakacak olur- «am, hepinizi kaput ederim. Necmi iyi- sini bilir. Sen de öğren de, cahil kal - mamış ol, emi, kümes sim:s herif? Bana adla, sanla, Molla Süzefli İfakat | derler. “Ehenceddin Kasımpaşalıyımı, dim, welâkin damarlarımdaki kan değişmedi. Ayağına bastıran, ağzından lokmasını | çaî’iımn..rr.ım.cı,sı—e gelen hkımd:mı değilim. İnanmazsan, Gurabi efendinin ira gilkerim, 'bir tanecik piresi 'kalmaz, |değil mi, efendi?. 'Hu! sana diyorum!. ette, süklüm püklüm, ağız ı;madanfka-. hanım perdeyi 'bir kat dâha yük -| — demişlerdi. duran kocasının yüzüne haâktı.. cevab |seltti: İfakat hanım da, önce biraz ayak di bekledi. Ve baktı.ki bu cevab gelmiyor,| — 'Sen sus! Sana lâfım yök.. Yaban- |remişti. lâkırdıya devam etti: cilardan cesaret 4lıp da böbürlenmeğe| —— Oralar hep Güvurustam.. ben ezeil — 'İşte, gördün a? 'Ona göre, ayağını |kalkışma, Marifetlerini 'bir bir ortaya İsesi duşmazsam »olmaz. Sonra da, on” derik al, Gurabi efendinin dökecek döküveririm sonra. Seni, etek âüşkünü İlar yemeklerini domuz yağı ile pişi < resi varsa, bana söyler, ben onu cicim |papas, senl! rirler, ben tiksinirim, aç kalırım.. d kilimi gibi viranede sopa İle vura vu-| 'Bu derece tâhâkküm, 'bu —mertebe|yaoardu. tahkir ve tezyif, Toriğin erkeklik gu-| Takworun verdiği teminat bu endi* ruruna dokundu. Olurduğu yerden|şeleri tedricen yatıştardı: davranarak: — Parizde bilem cami ararsan bur yanında son derece mahcub, ne diye-| — 'Kes artik, anne hanım! dedi. Saç- lursun, Bütün dünyada milyonla mü * ceğini, ne yapacağını bilemiyordu. [ma sapan lüflara yekün tut. K.ırşındn-w ürman vardır. Osmanlıdırlar dersemi Korkak nazarlarımı üsullacik etrafta|ki iskele babası değil, nihayet senin 'yalan.. velakin maroken, tünizyen, ai? |gezdirdi; 'bir köşede, evlâflı manevisi-|öhlindir, bel Nezaket gösteriyor, ağız |jeriyen olmak üzere —bir sürü ademi Zavallı 'Gurâbi efendi, —yabancının mah suratı! Sor, bak. Gerdeğe girdiği - |nt — Ben ne halt karışterdığını bilmi - yorum, Omun orası benim üstüme ez- iz gece, kimkimin ayağına bastı? Durdu.. gözlerini yere eğmiş bir va-lı da, "Takvorun, hayretten büyü- düş gözlerile, alik alık İfakat bıyik altından gülümsediğini, kar- rçrmyor diye, bizim önümüzde kendi- hanımın' sin! kirli paçavraya döndürmek senin 'hanımlığına, kadınlığına yaraşmaz, E- seyabet ederler, F'u.nııdılıid.ndsım.ulçinuml— YArkam var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: