2 Kasım 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

2 Kasım 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Li - İ'»%: » î İ ! t İ SON POSTA İkinciteşrin *2 Hergün Meclis Açılırken Yazan: Muhittin Birgen T ürkiye Büyük Millet Moeclisi, dün, At kün senelik nutkile açıldı. Radyo ile dinlediğimiz bu nutuk bütün Türklere kuvvet Ve ferah verecek bir vesikadır. Türkiye Cumhuriyetinin Reisi ve Türk milletinin Önderi olan A- tatürk, millet vekillerine, geçen sene ken- di elile kurmüş olduğu hükümetin hem | bir hesabını verdi, hem de orun yeni se- neye aid projelerini anlattı. Atatürkün uğurlu ve isabetli ellerile kurulmuş olan | iyi| bir hükümetin, ancak iyi ve çok yapması mukadderdir. Bu bir hakikattir; eminiz ki Başvekil Celâl Bayar da bu hakikati, bir senelik hükümet relsliği ile bir kere daha isbata muvaffak — olduğu için kendisini, haklı olarak, çok bahtiyar hissetmiştir. Hattâ iftihar dahi duymuya bol bol hakkı vardır. Geçen sene, ayni tarihte, yeni teşek - kül etmiş olan bu hükümeti, Atatürk, senelik nutkile, meclise takdim ederken Ona yeni hükümetin şunu ve şunu yapa- cağını mufassalan anlatmıştı. Bu sene ise, yapılacağı söylenilen şeylerin hepsinin yapılmış olduğunu ve hattâ barı yerler - de daha ileri gidilmiş bulunduğunu Bü- yük Şef, Millet Meclisine memnuüniyetle hikâye etti. Biz, millet sıfatile yapılan şeylerden memnun, Celâl Bayar, hükü- Mmet reisi sıfatile, senelik imtihanı mu - vaffakiyetle verdiğinden müftehir, şimdi gözlerimizi gelecek senelere çevirebili - Tiz. * Gelecek senelerin ve en yakın merhale ol mak üzere önümüzdeki senenin işleri, en evvel Celâl Bayar programının sırasile ikmal edilecek olan parçalarıdır. Bunla- rın bir kısmı tahakkuk etmiş bir kısmına başlanmış ve bir kısmı da tedricen ta - hakkuk ettirilmek üzere, proje tezgâhina alınmıştır. Atatürkün açma nutku da bunları böylece tesbit ediyor. Bu seneki nutukta en ziyade göze çar - pan şey, nutkun ordu ve donanmaya aid olan fıkralarıdır. Atatürk ordunun” ve donanmanın takviyesi Tüzumu üzerinde bilhassa durmuştur. Bu da sebebsiz de - ğildir: İki gün evvel yazdığımız gibi, dün- yanın büyük bir silâhlanma yarışı içinde bulunduğuna göre, bizim için de bacak- larımıza küvvet vermekten başka yapıla. cak bir şey yoktu. Atatürk, işte bu nok- taya bilhassa işaret etmiştir. Bu işaret, tam bir isabet demektir; çünkü dünya, kahraman dünyası olmaktan çıkıp silâh dünyası oluyor. Türkiyede kahraman boldur; fakat, bu kâfi gelemez, silâhı da daha fazla bollandırmak ve daha fazla çeşidlendirmek lâzımdır! Atatürkün nutkunda bir nokta bilhas- sa dikkatimizi celbetti: Hükümet, donan. mamızın ve tersanemizin genişletilmesi programını birinci plâna almıştır. Demek oluyor ki beynelmilel silâhlanma yarışın- da Türkiye, bu sene, denize doğru açıl - mıya karar vermiştir. Bunum çok isabet- H bir karar olduğunu söylemeğe lüzum ol- mamakla beraber bir kaç kelime ile bahis Üzerinde durabiliriz. z ) Türkiye cihan harbine girmezden ev- vel, kendisine kuvvetli bir donanma yap- makla meşguldü. Bugün, hâlâ. İngiliz do- nanmasının ana kuvvetlerini teşkil eden iki dritnotun Türkiyeye doğru yola çı - kacakları zamanlarda idi ki harb patladı ve gemileri İngiltere doğrudan doğruya kendi filosuna ilâve ediverdi. Eğer, ma- lüm maceradan sonra Yavuz, tâbiiyetini tebdil etmemiş olsaydı, cihan harbinde elimizde işe yarar bir deniz kuvveti bu - hunmıyacaktı. Cihan harbinden sonra, uzun zaman, çok masraflı bir silâh olan deniz silâhı, bizim için ikinci derecede kuvvetlendi - rilmesi lâzım gelen bir silâh oldu. Ancak yakın zamanlardan, yani Türk büdce . sine inkişaf gelmeğe başladığı devirden beridir ki donanmamıza daha fazla bir İhtimam ile baktık. Demek oluyor ki bu sene bu ihtimam bir kat daha ileri sürü- Tecektir. İmparatorluk devrindeki donanma plâ- nımız büsbütün başka idi. Her impara - torluk gibi, biz de, o zamanlar, denizde müdafaaya kadir olduğu kadar tanrruza | da salih bir kuvvet yüzdürmek istiyor -| duk. Bunun için işe dritnotlarla girişmiş- tik.Fakat bugünkü milli Türkiye - sulh Resimli Makale Hertkesin muhitinde «tatlıya tuzluya karışmamakla tanın- miş> bir veya bir kaç kişi vardır, hemen daima hürmet görürler, ikbale erişirler, kimseye Yenalıkları dokunmadığı için ekseriyet bunların dostudur. Fonelon, «fena ta ister» öemişt — Faydasız insan.. — yapmamak kâfi değildir, iyilik yapmak Fikri ve karakteri olmıyan adamla konuş- maktan çekiriniz, bir ağaç gölgesi daha faydalıdır, hiç de- ğilse sizi güneşten korür. SÖZ ARASINDA 3 üncü defa evlenen 41 yaşındaki Sinema yıldızı Meşhur yıldız Doris Kenyon, 4| ya- şında olduğu halde geçen hafta Nev- yorkta 3 üÜncü defa olarak evlenmiş - tir. Doris'in son kocası, ianınmış - film aktörü Milton Silis idi. Milton ölmüş- tür. ——— ——— Türkiyesi, hak Türkiyesi - ne impara - torluk iddiasındadır, nede - bundan do- layı - taarruz kuvvetleri yanmayı düşü- nüyor. Cumhuriyet tarafından donanmayı takviye hususunda yapılan plânların en mümeyyiz vasfı müdafaa kuvveti vücüude getirmektir. Bu, maliye ve iktisad bakı « mundan da müreccah, yahud zarüri olan bir plân teşkil eder: Çok tahtelbahirli, seri torpitolu, muhribler ve küçük, seri kruvazörlü, icabında küçük bir düşman flosile karşı karşıya gelebilecek silâh- lara da malik bir filo. İşte, cumhuriyet bunu yapmak istiyor, Atatürkün, dünkü nutkundan öğreniyoruz ki bu sene, bu sahada büyük bir hamle yapılmak üzere- dir. Celâl Bayar bükümeti böyle bir plânın tahakkuku için her şeyden evvel lâzım olan şeyi hazırlamıştır: Para, Bir taraf. tan İngiltere, öbür taraftan Almanya Türkiyenin işlerini rahat görebilmesini temin edecek mali kredilerini vermiş bu- JTunuyorlar” Şu halde, önümüzdeki sene GERRERERAREA ASAT ARARAA SAA AASERGEGEERERREETAE GAREEEEREGERGEERTAREEGE GAT ERE SA GEREEREGERE SEREESEEİ artık tahakkuk senesidir. Sade ordu ve donanma bahsinde değil,, bir çok sanayi YYT Hergün bir fıkra Çakmak taşları Köyden ilk defa şehre inecek olan ; bir köylüye hemşerileri nasihat ver - diler: — Dikkat et, şehirde yankesiciler j çoktur. Paranı sağlam bir yerine koy :| ki çarptırmıyasın. ğ Köylü: — Ben işimi bilirim! Deyip, doğru harman yerine koştu. Bir döğenin altından çıkardığı çak - mak taşlarını - bir çıkına doldurup ? koynuna soktu. Şehre indiği zaman : bir kahveye girdi. Kahvede bir ımıd-ğ det oturduktan şonra: — Bana, şehirde yankesiciler ça tur, dediler, halbuki yalanmış; işte kesemi koynumda taşıyorum, kimse daşırmadı. Diyerek çakmak taşı çıkınını şıkır- dattı. Bir köşede sâakin sakin kahvesini içen bir adam gülerek cevab verdi: — Çakmak: taşlarını boşuna şikir - İ datıyorsun. Biz onu çoktan yokladık. ! Pa eee LA Erkekler yeleklerinin son düğmelerini niçin iliklemezler? Londrada Eton koleji ve bu kolejin an'aneleri meşhurdur, İngilterenin en bellibaşlı diplomatları ve devlet adam- ları bu mektebden mezundurlar. Eton'un yarattığı an'aneler arasın - da, hemen hemen her şık giyinenleri- mizin bilâistisna tatbik ettikleri bir| Adet de vardır. | Bu âdet, yeleğin son düğmesini açık | bırakmak âdetidir ki, her Eton'lunun buna riayet etmesi mecburidir. İ $ $ $ İ $ Vahşiler arasında kalmağı tercih eden kız Cenubt Afrikaya giden bir seyyah ©- rada bir kabile arasmda genç ve güzel bir beyaz kız görmüştür. — Bu kızın bir seyyah kafilesi arasından orada — kalan bir çocuk olduğunu anlamış, ka Te » isine kızı alıp götürmek istediğini söy - lemiştir. Kabile reisi razı olmuş, meseleyi kıza açmışlar.. Kız gitmemek için çok — ısrar etmiştir. Seyyah tarafından — kendisine anlatılan medenf İnsanların hayatı kızın zerre kadar alâkasını celbetmemiştir. teşebbüslerinde de tahakkuk senesi... 'Türk milleti, istikbale ferahla, emni - yetle ve geniş bir kalble bakmakta hak - Hıdır. Aldanma ihtimali yoktur! Muhittin Birgen Almanyada Şoförlere tatbik Edilen garib cez E Almanyada, seyrüsefer nizamlarına mugayir hareket eden şoförleri ceza - landırmak için yeni bir sistem tatbik edilmektedir. Seyrüsefer memuru, yolsuz bir ha- rekette bulunan şoförü - her kim olur- ga olsun - sokak ortasında durdurarak, etomobilin lâstiğindeki havayı boşalt- makta ve bu süretle şoförü, yoluna de- vam edebilmek için el pompasile lâs - tiği şişirmeğe icbar etmektedir. Bu sistemin çok müsbet ve ameli neticeler verdiği anlaşılmaktadır, 31 çocuklu İngiliz etmediğinden dolayı hırsız- lıkla ilham edilen 69 yaşında William Andrew, Londra sulh hâkimi tarafın - dan İsticvabı esnasında 31 çocük baba- sı olduğunu söylemiştir. Ömründe ilk defa bir babanın bu ka- dar çocuğu olabileceğini tşiten hâkim, mahkemede bulunduğunu unutarak Willlam'ın şahst hayatile alâkadar ol - muş ve suçlunun iki defa evlendiğini; birinci karısmdan 24, ikincisinden de 7 çocuğu olduğunu öğrenimiştir. Hayretler içinde kalan hâkim, neti - cede beraet kararı vermiştir. LSTER İSTER İNAN, Radyoda bir zat konferans veriyordu. Malt meselelerden bahsediyordu, finans sahasında geçirilen istihaleleri anla tıyordu. N'hayet görülen terakki hamlelerini rakamla isbat İSTER İ İNAN, İSTER etmek istedi, şöyle dedi: «— Seneden seneye ne kadar Inkişaf elde edildiğin! gös- teren rakamlar aşağıda yazılıdır.» İNANMAI! NANMA! ŞTT Te Yo N Sözün Kısası | Efendi Mı-!—!el 2 E Te f $ gün, üç gece devam eden Cumhuriyetin on beşinci yıl bayramında, İstanbul sokaklarının ka- labalığını görenler, artık «mahşei» in ne demek olduğunu merak etmiycceyı lerdir, Şahrin bir milyona yakın halkı © Üç gün ve üç gece, tam bir aşk ve heyecanla, tejimi ve onu kuran büyük- leri kutladı Sevincin nihat mertebesi bundan başka türlü olamazdı. İhtiyar, genç, çocuk.. kadınlı, erkekli, kalabalık çoş- kun bir sel halinde Edirnekapısından Şişliye, Maçkadan Topkapıya durma- dan aktı. Hele geceleri, biran oldu ki kaldr rımlarda, bir gedik bulup da ileziye döğrü adım atmak kabil olmuyordu. Herkes gmuz omuza, yüz yüze, kendini cereyana kaptırmiş, onunla gidiyordu. Şehrin bütün nakil vasıtaları cefer- ber olmuştu. Caddelerde, otomobiller, tramvaylar, arabalar, çekçek arabala- rına, yük arabalarına, kamyonlara va« rıncaya kadar, uzun bir şerid halinde, biribirlerini takib etmekte idiler. Sokaklarda en demokratik sahnelere şahid oluyorduk. Zenginin, markalı husust otomobili, y zevkini çıkarmak için arifane ile tutu « lan kamyona yol veriyordu.. Üç gün. Üç gece. Bu hengâme sa- bahlara kadar sürdü Ne bir kavga, ne bir dövüş, ne bir sızıltı, ne ileri geri bir söz.. İşitilme- di. İçenler oldu. Meyhanenin dumanlı havasında, sevincine, coşkunluğuna cfe lâ arayanlar bulundu.. * Lâkin ne bir sarkıntılık, ne bir taş « kınlık, ne bir harfendazlık.. görülme- di... O günler, polis muhbirliği eden ar « kadaşlar, bütün bir yılda belki ilk de- fa elleri boş döndüler: Vukuat yoktu! Meşhud suçlar mahkemesi o günler işsiz kaldı... Bu, iftiharla kaydolunacak bir vâ « kıadır. O, bir milyona yakın İstanbul halkı, Cumhuriyete karşı nasıl bir sevgi ve bir saygı duyuyor ki, onun bayramın« da her türlü ihtiraslarını, asabiyetini, kötü huylarını yenecek küdreti nef - sinde buluyor! Yok! Hiç şübhe etmiyelim ki necib, «efendi» bir milletiz! Zülen onun için değil midir ki, tut tuğumuz yolda sürçmeden, aksamadan ilerliyoruz, ve ilerliyoceğiz? Ücretli memur ve müstahdemlerin yardım sandığı aidatı Üecretli memur ve müstahdemlerin üce retlerinden kesilen yardım sandığı aidatı- nin bu memur ve müstahdemterden ayrı« lanlara ne suretle iade edileceği talimata namenin maddeleri ile tayin edilmiş ve buna göre işten ayrılan her memur ve müstahdem için ayrı ayrı encümen ka«< rarı istihsali lâzım gelmekte bulunmuş- tur. Bu şekil hem bu işle alâkadar şubele- re fazla külfet ve hem de alâkadarlara ay« rıca muamele takibi gibi üzücü bir iş tahr mil etmektedir. Talimatnamenin bu madı: deleri şehir meclisi toplantıları esnasınd? tadil edilecektir. Yeeasesencese vEENERENANR A Bee cene eere e AKAKAK AA rna AA ecank TAKVIM esil, vrerecencA

Bu sayıdan diğer sayfalar: