23 Aralık 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

23 Aralık 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

a siYET kt t Birtncikânım SON POSTA Denizaltıların Büyük harbde gösterdikleri en mühim muvaffakiyet * VEDİKEN VAK'A Kumandan son emri verdi: “Üçüncü torpili hazırlayın! Üçüncü gemi de batırılacak!,, İngilizlerin üçüncü gemisi Kiresi, batan iki geminin askerlerini to Büyük harbe takaddüm eden senelerde 'Uzun münakaşalara sebeb olan deniz me- selelerinden bir tanesi de denizallı ge- Mileri idi. O zaman da, sanki, aynen bu- Künü yaşıyorduk. İki taraf vardı, bir ta- Hesinin menfaatleri büsbütün denizlere Bağlı idi. Tablatile bunlar daha ziyade deniz ticaretlerini muhafaza edebilecek Silâh Htiyorlardı. Binsenaleyh bu gibi tlcarete kasteden silâhlar iead edildikçe. büyük propagandalar yaparak, bulunan Zemilerin faydalı bir şey olamıyacağını; Mahküm bir vasıta okduğunu göstermeğe Çalışıyorlardı. Diğer taraf ta karşının de- Riz menfaatlerine kasteden grup idi. Bunlar da bilâkis bulunan silâhların yük- Sek kifayette olduğunu iddia ediyorlar, Bununla her nevi işin başarılabileceğini töylüyorlardı. İşte denizaltılar, büyük harbe böyle bir durumds girdi. Fakat harbe giren Al- Rian denizaltıları, bugün denizlerde gör- Güğümüz gemiler kadar mükemmel ve kullanışlı değildi. O botların iki büyük derdi vardı: Benzin makineleri ve mık- Hatis esası üzerine yapılan puslaları... Bunlardan benzin makineleri. tabiati- , ekzost bacalarına ihtiyaç gösteriyordu. Binaenaleyh deniz üstüne çıkan bir de- hizaltı gemisi bacalar dikmek, teller Zermek gibi külfetii işler görüyortu. Miknatis puslalar ise — mk sik ayarını Kaybediyor ve dolayısile gemilerin seyir- lerinde selâmet kalmıyordu. e yüzbaşı Vediken denizlere böyle Bgemi (le çıktı, U 9 numarasını alan Rtmisinin, daha vazifeye gilmek üzere, ıWnd&ı çıkarken puslası bozüldü ve Sesur kamutan yıldızlardan istikamet a- larak seyretmeğe başladı; tıpkı orman- larda yolumu kaybeden seyyahlar gibi. Pakat o omuzlarında yalnız kendi yükü- Bü değil, gemisindeki bütün tayfaların Mes'uliyetini taşıyordu. Herhalde kendi- finde bir Türk azmi hissetmişti. Çünkü Vazifesine Türk gibi başladı, Türk gibi Bitimdi. Vedikenin vazifesi Alman erkânıharbiyesi İngilizlerin 15 Bylülde kanala arker nakledeceğini öğ- Tenmiştir. O, ismi geçen yere den'zalti. lar göndermek süretile nakliyatı imha Veya hiç olmazsa zarara sokacaktır. Pa. ardı arası kesilmiyen fırtınalar, de- Bi denizaltıların, gemilerin bile denize fıkmasına mâni oluyordu. Vazife için 1â- Rim gelen direktifleri alan komuları ve Tayfalar sabırsızlıkla fırtınanın bitmesi- hİ ve denizlerin durulmasını beklıyor. lârdı. (48) gündür harb başlamış, İngi- lerin Heligolant adasına yaplığı ceşur Ve muvatfakiyetli bir taarruz ile batırdı- Üç krüvazör ve birçok muhribe mu. Kabil, Almanlar henliz çeteleye bir çen- Tik'bile yapmamışlardı. Fırtınadan dolayı ancak 10 Eylü'de fze çıkarı denizaltıcılar, işte, bu inti- hissile de meşbu idiler. Yapılacak 'eket oldukça şümullü idi. Birçok de- Dizaltı gemisi kanala gidecek, İngiliz as- tlerini nakleden ticaret gemilerini av- Yacak; zırhlı kruvazör filoları da mu- Ayyen bir mesafeye kadar giderek, sabit ân denizaltıları görmeğe muvaffak Olup onları kovalarsa, botların kaçması- Ra destek ve vasıta olacaktı. süretle Vediken 20 Eylüle thlı kruvazörlerle beraber — seyretmiş "e bu tarihte onlardan ayrılarak Heliyo- d sularından çıkmıştır. İşte bu anda denizler puslasını bozmuş — va talih Mnu denizlerde gözsüz bırakmıştır. Çün- —dw.ıııır gemilerin gözü mahiyetin. ir. O bozulursa gemilerin istikamet İması çok güçleşir. Bu gibi hallerde l kumandanlar geriye dönmek karanı ** verirler. Halbuki Vediken her ne pa- kadar Atına olursa oldun gitmek istiyordu. İn- | :lterı- adaları ile Fransa arasında sey- .:nrıı. yalnız bu iki memleketin düş- ' oluşundan mühim değildi. L Son Posta'nın plamağa çalışıyordu. O da devrildi ve battı denizcilik mütehassısı yazıyor —| Priskopta bir Kanal ve kanala civar olan deniz sisli, Puslu, akıntılı, sahilleri çok sığ ve düş- man karakolunun sık olduğu bir yerdi. Geminin karaya oturması ihtimali çok olduğu gibi, sis arasınddaan birdenbire çi- kacak destroyerlere yakalanmak korku- su da fazla idi. Zira 0 zamanın denizaltı Ja Onların dalması, bacanın gıkarılması, motörün soğuması vesaire gibi uzun manevralara ihtiyaç gösteri- yordu. İşte Vediken bunları göze almış gidi yordu. O, yalnız düşman ile değil, deniz. lerle fırtınalarla, talih ile, hülâsa her şey ile boğuşmağa gidiyordu. Henüz, kruvazörlerden ayrılmıştı ki ikinci kumandanı puslanın bozulduğu haberini verdi. Bu talihsiz vak'a karşı- sında mürettebat geri dönmek heyeca- pına düştüler. Onlar, hiçbir muvaffaki- yet istihsal etmeden geri dönmenin, ne kadar büyük bir skandal olacağını dü- şünmüyorlardı. Onları mütecssir eden nokta, bhilhassa, muvaffak İşte bu düşünce onlara büyük harbın en büyük muvaffakiyetlerinden bir tanesi- ni vadetti. Vediken puslasız seyretmek için — şu çareyi buldu. Gözü ile nediği ve fa- kat civarında seyretmekte olduğunu bil- diği diğer öenizallılara telsizle sordu. —- Dalgalar, şimale nazaran, kaç de- receden geliyor? . ette ki Artık onun için şimal, dalgala: diğ! istikamet olmuştu. O bu va: sastlerce seyretti.. Yirmi ve yi Eylül arasındaki gecede komutan tebata istirahat vermek istedi. İki denberi gemi, fındık kabuğu gibi zallan- miş ve tayfanın başını sersem — etmişli Herhalde kanala gelmeden evvel nerke- sin böyle istirahate ihtiyacı vardı. Vedikenin emri üzerine gemiyı derin- lere daldırarak geceyi dibde geçirmeği istediler. Lökin fırlmanın azameti bura- ya de tesir ediyor ve zuman zaman dev- rilmek tehlikesini gösteriyordu. Rahat edelim derken büsbütün can sıken bu ;hal botu tekrar su Üzerine çıkmağa muc- ,bur etti. Gemi, bermutad çalkalamıyor, ne otür« mağa, ne uyumağa ve ne de doğru dü- iş görmeğe müsaade ediyordu. Ha- vanın şiddetinden değil denizaltılar, o |civarda karakol yapması muhtemel olan arakol gemileri bile kaçmışlardı te sabahı beklemekten başka medi. Çönkü, ancak o zaman, tına durabilir ve denizler sakinleşebi- İlirdi. Gemiler için grup, gece yarısı ve tulü anları bu gibi değişiklikler bakımın. dan mühimdir. » | olamamaktı, terassud anı İsine gidiyor, bütün mürettebat, kaptan yorlardı. gemileri, bugünküler gibi, hemen dalı-|lül gecesinde görüldü. Nöbetçi zabiti, ka- | Tecek marasında uyumakta olan kamutana — Ufukta er Ça Pamuk, Prenses ve Yedi cüceler filmi İstanbulda Film baştan sona kadar bir şiir halindedir. Müzik kısmı bu şaheseri bir kat daha güzelleştirmektedi> Üç senedenberi hazırlanmakta oldu- ğunu duyduğumuz, bir senedenberi de Avrupa ve Amerikanın bir çok sinema- Jarında birden aylarca gösterildiğini ve küçük büyük herkesin takdirlerini ka- zandığını öğrendiğimiz (Pamuk pren - ses ve Yedi cüceler) filmi nihayet İs - tanbula geldi. Evvelki akşam Taksim sinemasında husus! bir seansta hükfimet erkânına ve matbuat mümessillerine gösterildi. Filmin mevzuunu anlatacak değiliz. Bıunu ilk olarak gene bu sütunlarda ©- kuyucularımıza sunmuştuk. (Pamuk prenses ve Yedi — cülceler) filmine, sinemanın şimdiye kadar vilcu de getirmiş olduğu en mükemmel eser desek hiç te mübalâsa etmiş olmayız. Yüzlerce insanm Üç sene mütemadi- yen çalışmak suretile vücüde getirmiş oldukları bu film «insan» — zekâsınm nelere kadir olduğuma güzel bir misal- dir. İnsan bu filmi seyreyledikten sonra bir kere daha görmek, — bir kere daha takdir etmek arzusunu duyuyor. Walt Disney'in alelâde bir san'atkâr değil, fakat san'atinin ekralı» olduğu - nu teslim eylememek kabil değildir. (Pamuk — Prenses ve Yedi cüceler) Filvaki ertesi günü seyahate biraz da- |fi'mi bu büyük san'atkârın diğer eser- ha sakin hava ile devam edildi. Gemi, |leri gibi komik bir eser değildir, şâtra- her şeye rağmen tam yol süratle vazife-|ne bir eserdir. Film serapa şiirdir. Gözel Pamuk prensesin ormanlar yerinde, hemen mahvedecek bir av arı-|içinde dolaşması, cücelerle hayat sür - mesi, rengârenk kuşların, hayvancıkla- Düşman tarafından ilk alâim 21-22 Ey-|rın ona arkadaşlık etmeleri hep görü - lerdir. kısımlarında renkler do- Filmin bazı artılar görünüyor! diye|nukluk arzev'emektedir. Bunu filmin haber vermesi üzerine komutan, daha mrevzuunun elddiliğine bağışlamak 1 - kaptan köprüsüne çıkmadan: — Dalmağa hazır ölunuz! cab eder. Sihirbaz kadının sabahm sisleri ara- Emrini vermişti. Nitekim bu tedbir|sında sudan geçmesi; şiddetli bir bora- hotu büyük tehlikeden kurtarmıştı Şim-|nın tesirile inleyen ormanın içine dalıp di U 9 düşmanın karakol sahası su altın- | kaçması, ölümü, filmin —en heyecanlı dan geçiyordu. Sabah sâat altıya kadar | safhalarını tesk'l etmektedir. devam edilen bu seyirde düşmanın ka- rakal gemileri selâmetle atlatıldı. Düşman kruvazâr filosunun görü Daha henüz, karakol hattını muvaffa- kiyetle geçmekten mütevellid sevinç zail olmamıstı ki komutan tekmil müret*eba. ta: — Dikkat! Düşman! Komutasını veriyordu. O büyük — bir dikkatle etrafı tarassud ettiği perıskopu- nun aynasında birçok gemi direkleri gör- müştö, Bu gemiler ne olabilirdi? İşte bu- nu herkes ve herkesten fazla Vediken, merakla bekliyordu. Bu anda onun bey- ninde, bir iâhza için, ölüm, muvaffakiyet, mağlübiyet mefhumları bir resmi geçid yapmıştı. Belki gemilerin ne olduğu, bir saniye çinde anlaşılacaktı. Fakat o an- |'da, Vediken için, saniyeler kim bilir ne |kadar uzundu. Üç düşman kruvazörünün, epeyce are- lıklarla, birbirinin yanısıra gelmekte ol- duğunu görünce, Vediken, bir tereddüd devresi geçirdi: «Acaba bu gemilere hücum edeyim mi?» Ya bu gemilerin arkasında daha büyük avlar varsa?» Biraz bekliyeyim!» «Deklersem düşman kaçar!» İşte bir an içinde toplanan bu kısa mü- lâhazalordan sonra Vediken karar verdi. «Eldeki bir kuş, daldaki on kustan iyi- dir!» Talih bu kararı vermekte onunla bera- ber oldu. Çünkü bu gemilerin arkasında bir başkaları yoktu. Bunlar sadece İngil- terenin (Hug), (Ebukır) ve (Kıresi) kru- vazörleri olüp orta sütratle seyrediyor. lardı. gemiyi bir anda elektrikledi. Şimdi kim- kimse kımıldamıyordu. Herkes, bir heyecan içinde, onun emrini Komutanın (hücuma hazır ol!) emri| se konuşmuyor, kimse nefos ıl:ınyoı-.W büyük | kak» adı ile çevrilen film, Pariste gös- bekli- | terilmeğe başlanmıştır. Film, çok gü - Yeni bir Fransız yıldızı ransız stüdyolarında «Neş'esiz sö- yordu. Geminin, mürettebatının, birçok |zel ve enteresandır. Birçok sinema mü- allenin mukadderatı komutanın, periskop | nakkidleri umumiyet itibarile filme * mi çevrilişinde ise başkadın rolünü yu- yi not ve yer vermişlerdir. Evvelce çev- |karıda resmini gördüğünüz Marguerl Tilen bu filmde «Jean» ismindeki genç 'te Deval yapmaktadır. la bakan tek gözüne bağlanmıştı. (Devama 10 uncu sayfada) Wald Dismeyin yarattığı «Pamuk Prensese Filmin müzik kısmı dahi çok kuy « vetlidir. Denilebilir ki mürik esasen b'» sahe- ser olan bu filmi bir kat daha p” — lleş- tirmiştir. Müziğin en güzel parçala - rından biri de (prensim ne vakit gele - cek!) valsidir. * (Pamuk prenses) — filminden evvel davetlilere başlıbaşına — fevkalâde bir eser olan Alman Ufa stüdyosunun vü- cüde getirmiş olduğu — Röntgen filmi gösterilmiştir. Şimdiye kadar fenni ba« kımdan bu kadar mükemmel, bu kadar kuvvetli bir eser vücude getirilmemiş desek hiç te mübalâga etmeyiz. Röntgen şuaının tatbik tarzları, in « san ve hayvan vücudlerinin dahili bü- tün azaları mükemmel bir surette gö - rülmekte ve tetkik edilmektedir. Hele fnsanın nefes alışını, yemek — yiyişini görleren kısımları her türlü — takdirin fevkindedir. Katrin Hepburn kaçakçılıkla itham ediliyor Amerikanın en cazib yıldızlarından Katrin Hepburn'u bilmiyen yoktur. Amerikadan alınan haberlere nazar ran bu güzel sinema yıldızının kaçak suretile Paristen tuvalet takımları ge- tirttiği haber alınmış ve hakkında tah- kikata girişilmiştir. Katrin Hepburn hakkında zabıta ve Adliyenin tahkil->t yapmaları Amerfe kada büyük bir heyecanı mucib ol « muştur. Ş Bir film için çok ince bir hesab Bin franklık «beş yüz» banknotun kalınlığı ne olabilir? Bu kalınlık «on dört» santim olarak tosbit edilmiştir. Bundan sinemaya ne? demeyinizi Alman rejisörlerinden Kurt Bernhardi Fransada «Carrefour» adında büyüli bit film çevirmek Üzeredir. Filmda san'atkârlardan biri rol icabı olan dix ğer birine 500,000 frank veriyormuş **|Hakikate muvafık olarak film çevir * mek için san'atkâr bu kalınlığı tesbil ettirmiş ve ona göre paraların yerini tutacak kâğıdları hazırlatmış! Eğlenceli bir komedi Ufa stüdyosu (Balayı Seyahati) adında eğlenceli bir komedi çevirmektedir. Bu komedideki baş rol, Fransız san'atkârı Francoise Rosay tarafından yapılacaktır. —i ee kız rolünü Greta Garbo yapmış ve bü:- yük bir muvaffakiyet kazanmıştır. Ye-

Bu sayıdan diğer sayfalar: