9 Ocak 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

9 Ocak 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

z | Çocuğu Yedi yaşında minimini se- Ya Göğüslüğü, eski, beyaz dak barları, değişecek başka bir em için, fazla yıkanmak- Zeki gözlerile bize ba- e, Sen Na Öğleden sonra mı geliyorsun « « e Merdim! ban De iç iş yapıyor?. Mİ dolu doru: acıyı azırlanan gözleri, parhı- kelime küçük yüreğini Yİ gevşetiyor: ar.. çahişmyor, bize bakıyor © kardeşim var.. biri dört öbürü de bir buçuk yaşı- 1 vi ka İt e ayarinda, N İng inş ve Kardeşlerine kim bakıyor?.. ollarmı büyük bir adam Kiya acıyor, sonra bir tane- eye göğsüne vuruyor: Annem sabah karanlığı r. Ben öğleye kadar bakıyorum. San sonra kim bekiyor?.. be © Yalnız kalıyorlar evde.. ben < İiyorum, Kardeşlerimi min- N a bırakıyorum. Hiç yara- ler. dört buçuk yaşındaki, ir Ka Anahtarı nerede .. Sik elini beline soktu, koca A Gikârdı; (barındırma odası) uz. Ben düşünüyo- ifi değil: Yalnız okü- an değil! Bvde kalanları da , Ki, * ik Barblerin saçacağı zehirden e reka yapılıyor. İs- Rt mukadderatanı ve mu- , çilerime teslim edeceğimiz etek) isimli, gazdan daha "dr belki maddi imkönsz Bang», ettirdiği vâsi teşkilât kağ mâni olmuştur. Biz de bu İK a arasnda idik. Fakat ii e *N korunma yerleri gibi, kü- iy Socukları barındırma: odas e e İmuş bulunuyoruz. Ahnan- Se eke, #nsa, İrmiltere, Amerika, Din mebsul bulunduğu sas Mü lerinde ötedenberi çocuk ğ ka babaları çalıştığı * için, m amlar, sokaklarda ziyan az fabrikalarda, yahud mü. ayr i “ İssis edilen müessesen »butada meşgul ve terbiye Ve teşkilât şimdiye kadar edilmiştir; çocuk, mek Kami” İk memnunum, tabii... Barı ndırma odasında miniminilere kahvaltı ; ek kusan tehlikeden kurtar. Ki etlerin aklına gelmemiş- ; | Çocuk barındırma odaları sokaktan kurtarmak için nasıl çalışılıyor? ! mphanede mecmua okuyan küçüklerden biri başını kaldırarak sualime cevab — tebden çıktıktan sonra çantasım eve â“ tar, sokekta toz toprak, çamur içerisinde yuvarlanır, tramveya atlar, türlü ahlâk sızhkler öğrenir, mektebin ve ailenin tulturmağa çalıştığı tenbiye aşısını yaba- nileşlirir.. hele zaruret yüzünden aânrne- İleri, babaları çalışmak mecburiyetinde olan çocuklar en kestinme yoldan sokağın tebaası olur, bir (sokak çocuğu) haline gelirler. Bilhassa talebe çokluğu yüzün- den mekteblende tatbik edilen çifte tedi risat, çocuğa günün yarıdan fazlasını te- berrü etmektedir. Bu yüzden üç saatlik bir mekteb misefirliğinden sonra çocuğu ağaç tepelerinde (Tarzan) gbi bağın ken, köşe başlarında ellerinde mantar j tabancaları, meröilleri burunlarına ks- dar bağlanmış Tim Mak Koy'u taklid e- derken görürüz. İstanbul Kültür Direktörlüğü, bütün bunları nazarı dikkate alarak, ileri mem- leketlerdeki bu içtimai teşekküllerin kü- çük bir nümunesini meydana getirmiş- #ir: İki gün evvel açılan (Çocuk barın- dırma) odaları. aye şu «İlk okul zamanları dışında, barınacak uygun yı i olmıyan işci çocuklarıran okul içinde yardım görmeleri, sokağın menfi tesirlerinden kurtarılarak müte- bassıs öğretmenlerin nezareti altında ye- bilmelerini, ve günlük harızlıyabilmelerini temin..» Bu çok bayırlı ve ümidli teşebbüsün fasliyet sahasına geçmiş şeklini görmek için ayağıma üşenmedim. Bunlardan Fa- tih 13 üncü ilk okulandakini ziyarete gittim. Mektebin genç ve çalışkan başöğret- meni Sami Tav beni nezaketle karşıladı. Suallerime cevab verdi, görmek istedik- lerimi gösterdi. Yazımın başma aynen aldığım konuş- mâ bittikten sonra başöğretmen dedi ki; — Bu çocuk, öğleden sonra gelir. Mek- tebimizde çifte tedrisat yapılıyor. «Seni barındırma odasına &layım!ı dedim. — Olâmaz! Cevabını verdi. Çünkü size anlattığı şekilde kardeşlerine bakıyormuş. İşte (Barındırma odası) nın gayesi budur. Evde kimsesi olmıyan, annesi, babası ça- Tışan çocukları buraya almak, burada meşgul etmek ve kendisile meşgul olmak, bu surelte sokağın kötü tesirlerinden ko. rumağa çalışmak! vazifelerini SON POSTA mü — Şu balde burası içtimat bir sıiğınak!, — Evet gaye 0. (Çocuk barındırma) odası 200 metre karelik bir yeni pavyon. Ortada bir Ping-Pong masası., iki yüz kitab ve mec- mualık bir kütübhane. çocuklar müta- lsadalar, Çocuk mecmuaları okuyorlar. İki parti olarak geliyorlarmış. Birinci parti 6,45 te geliyor, 11 de çıkıyor, ikinci parti 4 te geliyor, 19 da paydus oluyor. muş. Bu suretle gelir gelmez yasa ve te- mizlik muayenesi yapılıyormuş! Bu saatler arasında çocuklar, gelen o yunları, mütalea, müzik, resim vesaire ile meşgul oluyorlar. Öğretmenleri ter. biyevi masallar anlatıyor. Sabahleyin geldikleri zaman kendile- rine çây ve sanduviç veriliyor, akşam - lar! da Dir kahvaltıları var. Sami Tav diyor ki: — Bazı çocuklara aileleri ihtimam et miyor. Evde annesi, babam var, fakat hiç meşgul olmuyorlar. Çantasını atınca doğ- rü tramvaya atlamağa koşuyorlar. Bul gibileri zorla alıyorum, burada meşgul m olsunlar, sokağı umutsunlar diye. ira). bunlar sokak çocuğu olmağa meyletmiş- terdir. Çocukları buraya ısındırmak için eli- mizden geleni yapıyoruz. Küçük bir çocuğun yanma otaruyo- rum, Mecmua okuyor: — Nesil diyorum, buradan memnun müsün? Çok! — Sokak mı iyi, burası mı?. — Burası... Akşam ahnem, bübam ge- linciye kadar sokakta donuyorum. Bu- rası sıcak, hem karnım doyuyor, Ben ak- şamları yalnız kuru ekmekle zeytin ye- rim. Burada sıcak çay var. Çocuklarma karşı derin şefkatle bağlı başöğretmene «Allâha ısmarladık, diyo- rum! Yazımı şu satırlarla bağlamak isterim: Çocukları sokaktan kurtarmak için bu teşkilâtı genişletmek, daha şümullü bir hale getirmek bizim vazgeçemiyeceğimiz işlerden olmalıdır. Hayırsever vatandaşlar; Arasıra elinizi (Çocuk barındırma) o- dalarına uzatınız. Göndereceğiniz bir kutu çikolata veya şeker, fakir minlmini. lere hayatlarını daha çok sevdirecek, on. ları sokaktan biraz daha uzaklaştıracak» tır. Nusret Safa Coşkun TARİHTEN Yazan: 1393 senelerimde Papa beşinci pi Bizans imparatoru Yuanis Paleologosu kabul ediyordu. Bu adam genç Osmanlı amları annem babam gelinciye kadar | devletinin müthiş tazyiki karşısında ti ğ ta donuyordum. Burası hem sıcak, hemde karnım doyuyor.,, remiş, tahtını ve tacını kaybetmekle korkarak Paâpadan yardım <dilenmeye gelmişti. Asırlardanberi Katolik kilisesi- ne sarsılmaz bir kin ve nefret besliyen ortodoks kilisesini de Papanın hâkömiye- ti altına vereceğini söylüyordu. Sonra Papanın önünde üç defa secde ediyor; Onun ayağımı, elini, ağzını öpüyor; lüt- fen, Papanın bindiği katırın yularını çek- mek şerefine kavuşuyordu. Bizans imparatoru bu şerefsiz hareket- lerden. bu haysiyet fedakârliklarından hiçbir fayda göremedi. Çünkü Papanın nüfuzu Avrupa krallarını bir haçlı seferi için birleştirecek kadar kuvvetli değildi. Yani Paleologos fümldsiz ve pişman bir ra onu Venedikte görüyoruz. Orada dur- madan borç yiyor; kendisine lâyık oldu- Bunu söylediği bir ibtişam içinde yaşı- yordu, Venediğin faizcileri Bizanstan ge- lecek olan paraları karşılık tutarak bol bol kredi açıyorlar; fakat günler ve haf- talar geçtiği halde hiçbir para gelmedi- Bini görerek sinirleniyorlardı. İmparator da beklemekten usarmıştı. Yola çıkacaktı. Fakat Venedik memur- ları ona gelerek: — Cümhuriyetin hududlarından dışarı çıkamazsınız! Dediler, — Niçin? — Borçlu bulunduğunuz paraları ga- Tart elmeriz lâzamdır. Ona kim kefil olurdu? Teminat olarak ne verebilirdi? Bizans imparatoru yabancı bir mem- lekette mahpus kaldı. İstanbulda kendi yerine bıraktığı oğlu Andronikos'a haber yolladı: — Ne yaparsan yap; istersen kilisele- rin hazinelerini bile zorla al; fakat beni bu rezaletten kurtar! Andronkos rahat rahat ve tek başına Kasablar 45 kuruşa Karaman eti Satıyorlar Züleymaniyede okuyucularımızdan Riza Berk bildiriyor: Belediye et satışlarına nark koydu- ğu ve pazarlıksız satış kanunu da mer'iyet mevk'ine girdiği halde, hâlâ bircek semtlerde kasablar eti bildik- leri flata satmakta devam etmektedir- ler. Dün "Tahtakale civarında bir ka- sebdan et almak istedim. Bir kilo kâ- raman etini 45 kuruşa verdi Ben eti narka göre vermesi lâzım geldiğini söylediğim ve üzerindeki etikette 36 kuruş olduğu halde; bana karaman eti- ni kendilerinin 38 kuruşa aldığını ve 45 kuruştan aşağı vermesine İmkân bulunmadığını söyledi. Bu vaziyet kar- şısında alâkadarların dikkat nazarını çekmeği Tüzumlu buldum. ye Beş senedir nüfus cüzdanı alamıyan bir göçmen Okuyucularımızdan Bigada Haşi- min hanında Razgat göçmenlerinden Ramazan oğlu Ali yazıyor: Ben Bulgaristan göçmenlerindenim. Firar suretil tek başıma beş sene ev- vel Bigaya geldim. Nüfusa geçmek ve nüfus cüzdanı almak için tam beş yık dır uğraşıyorum. Nüfus memurluğu «tabiyet kâğıdın yapıldı, lâkin cevab gelmedi. diyor. Beş senedenberi bü- tün didinmelerime rağmen vatandaş- lık hakkını alamadım ve iskân mua- melesi göremedim. Hüviyet cüzdanım olmağığı için maişetâmi temin Için baş- ka kaznlars da gidemiyorum. Beni bu halimle hiç kimse ne çırak ve ne de çoban diye yanma almıyor, Çok acına- SAYFALAR Osmanlı tarihinde ilk saltanat kavgası Kadircan Kaflı dalalık saydı, Aldırmadı. Fakat Selânik- te vali bulunan kardeşi Emanuel, nesi varsa sattı, babasını serbest bıraktırdı. Yuanis payıtahta döner dönmez üçün- cü oğlu Teodoru Bursaya gönderdi: — Ordunuzda hizmet etmek şerefini oğlumdan esirgemeyiniz! Size kara olan hürmetim ve bağlılığım daha çok artmış- tır. Teveccühlerinizden beni mahrum ot- meyiniz! Dedirtti, Birinci Murad, imp: bağışladı. İmparator oğlu Andronikosu affetme- mişti, Hükümet işlerini Emanuel'e verdi. Andronikos buna çok kızdı. Kaybettiği saltanatı zorla ve entrika ile almağa ka- rar verdi, Fakat bu ışi tek başına yapmadı: O sı- rada birinci Murad Anadoluda bulunu- yordu. Rumelideki kuvvetler şehzade Savcının idaresine bırakılmıştı. Androni. kostan gelen adamlar genç şehzadeye fı- sıldadılar: — Sukan Murad şehzade Beyazıda çok ehemmiyet veriyor. Sakanatı ona bira- kacağına ve sizin açıkta kalacağınıza şüphe etmeyiniz. Efendimiz Amdronikos diyor ki; eğer biz ikimiz birleşmiş olsak ihtiyarlamış olan babalarımızın Üzerine yürür; müşterek ve fena talihimizi iyili- ğe çevirebiliriz. Bu sözler şehzadenin zaten saltanat ar- zusile çarpan kalbinde pek tatlı akisler yaptı. Gerçekten son zamanlarda bir ke- nara atılmış bulunuyordu. Bir hareke$ yapmak, şimdiden saltanatı ekle etmek akılkılık olurdu. İki prens çabuk anlaştılar ve asker top- lamağa başladılar, & Murad bunu haber aldığı zaman kaş- ları çatıldı ve sakah titredi, İlk olarak, Bizans imparatorunun kendisine ihanet etmesi ihtimalini düşündü. Hemen gön derdiği bir elçi şu emri götürüyordu: Rumelideki fesad eğer onun eseri değilse buraya kadar gelsin ve isbat et sin! Eğer gelmezse şüpbelerimin doğru olduğüna kanaat edeceğim ve bu hiya netin cezası pek müthiş olacaktır, (Devamı 14 üncü sayfada) ratorun kusurunu cak bir heldeyim. Alâkadar makam lara arzetmenizi dilerim. * Okuyucularımıza cevablarımız Okuyucularımızdan Beyandda © mekli nafta fen memuru Bay Osmana İkincikânunun 15 inde gaz kursları açılacaktır, * Okuyucularımızdan Klânğda maha kim şubesi müdürü Bay Necmeddin Örge: Radyo programı gazetemize verildi. Bi gün neşredilmektedir. Bu sebeble arzunuzun yerine getirilmesi bugünkü şekle göre imkânsızdır. * Okuyucularımızdan Gemlik Hami diye mahallerinde İstiklâl caddesinde Bey Ali Cekigile: Usülen belediyeye müracaat ediniz. Talebiniz kanun! ise yerine getirilece- ği şüphesizdir, * Namık Kemal hakkındaki bir yaz ya cevab gönderen olayucumuza: Mevzuubahs kıt'anın noksan yazılışı herkesin bildiği bir şeyi tekrar etme- mek içindir. * Okuyuculanmmızdan Nazmiye: Şahsi mütalea karıştığından deva: muna imkân görülemedi. X Uşakta Müftü han Yerli Mallar Evi Nuri Frkayaya: Fotograf tahliH bir öcrete tâbi de dildir. Arzu eden okuyucuların gün. derdikleri fotograflar mütehassıs ar. kadaşımız tarafından tahlil ve neşre dilir, z

Bu sayıdan diğer sayfalar: