12 Nisan 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

12 Nisan 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ua Ap ur a. ğ i İ k PA A Rv in ağ emi in ıl et o m 1 pi 8 Sayfa SON POSTA EAA AAA AAA AAA i ÇANAKKALE! Rarimum. General Cemil Conkun hatıraları; 14 samunn Boğazda bir Haliç vapuru Alayımı yerleştirecek yerleri iedkik ettim. (Bereket) in hassasiyeti burada, yere düşenlerin kurşun olmamasından, top mermisi olmasından dolayı, korkak. Yığa dönmüştü! Zavallı kısrağın, ci- varımıza inen her merminin aksi istika meline doğru sıçrayordu. Böylece dört nala volumuza devam ediyorduk Küçük Mehmed bey tepesinde, ta - burlara yer ararken grupun istihkâm kumandanı Efret yanıma geldi: «Bu - reda değil, Alçıtepenin şark ve cenub mailesinde duracaksınız.» dedi. Yaveri hemen gelmekte olan alayıma gönder- dim ve taburların o istikamete yürü - melerini emrettim. Ben de Alçı - tepeye doğru (Bereket)i sürdüm. Ta - burlar geldikçe yerleştirdim. Sonra, ileri gidip muharebeyi seyre bakladım. üm manzara: Hep ayni cehen- nem! ei | bei Çanakkalede Türk askerlerinden birkaçı istirahat halinde 5 e doğru bir Haliç vapurunun Çanak- 20,15 de 36 ıncı alayın ikinci müda-| kaleden geldiğini gördük, kaçtık! Domuz faa Hattını tutacağı bildirildi. Oraya &i-)dere hiz derken, 2 inci fırka karargâhına uğra -İminin üzerine top almağa başladı! Ge-| ıng yaklaşınca, düşman, ge- dım. Bir de ne göreyim? Bizim fırka) mi hem ilerliyor, bem de imdad düdü- kumandan, orada değil mi? Bana: ğü çalıyordu. Nihayet - sahile “doğru —Bugün kıtaa* gene birbirine karış-| döndü. Fakat tekneye isabet eden mer- tn, 2 inci fırka erkânıharbi Kemal bey| milerden, gemi tutuştu. İçindekilerden yaralandı, dedi. (bilâhare, Kemal beyi,| bazıları kendilerini denize attılar. Düş- sedye İle hastaneye götürürler iken|manın bir, iki torpido muhribi Haliç Yarasının çok ağır olmasına rağmen,| vapurunun etrafın" çevirdiler. Hem de- bu kahraman #sker, gene neş'eli idi.| nizde olanları ve hem de geminin için- Az sonra da Kemal beyin öldüğünü|de bulunanları aldılar, Sonra, işittiği duydum. Yazık!) me göre, bu vapurda, Marmaradaki İn- 2 inci fırkanın biraz daha Boğaz ta-| giliz denizaltılarından birinin mürette- rafında olduğunu öğrendim. Oraya git-| batı varmış! Her nasılsa, sıkışmışlar! tim Hasan Askeri beyi buldum. Vazi-| Canlarını kurtarmak için, civarların- yeti bir dereceye kadar anladım. 2 ta-| dan geçen Haliç vapurunu durdurmuş- burumu 2 nci müdafaa hattı siperleri-| lar, binmişler! Böylece, bir Türk vapu- ne yerleştirdim. 3 üncü tabur ile ma -İruna geçmek suretile canlarını kurta- kinelitüfek bölüğünü yanımda ihtiyatta!ran İngilizler, Boğaza kadar gelmeğe bıraktım. Artık, taarruzu bekliyebilir- |muvaffak olmuşlari, Küçü bir Haliç vapurunu gören 226.915: Taarruz ne vakit dlacak, | düşmanın. işe bu kadar ehemmiyet ver- nasıl yapılacek, diye uyumadan sabahı | mesi, korkaklığını ne güzel gösteriyor. ettik. 3,15 de pi — O halde, başka bir konuşma mev- zuu bulalım, Bu sefer de siz açın, tatlı tarafından. — Ne söyliyeyim? Bilmem ki! — Mahur faslını mı seversiniz, A - cemaşiranı mı? Füruzan gayrlihtiyari güldü. — İlâhi Hürmüz hanım! Çocuksunuz vallah, billâh! Bunu sormak nereden aklınıza geldi? — Ya, ne sorayım ye? Sardan hoş - lanmaz mismız? — Hoşlanırım. Fakat müsaadenizle deminki bahse avdet edelim. Sizden ©- pey seyler öğreniyordum — Öyle mi? Size bilmediğiniz şey - ler mi Bğrettim-? Vah, cahil delikanlı, vah!, Ah, Füruzan bey! Siz, bütün er- kekler böylesiniz. — Ne gibi? — Duygularınızı ikrar etmek hepi - nize ağır gelir. Nefsinlze yediremez - siniz. — Hangi duygumu ikrar edeyim? — Deminden, gidiyordum. Niçin bı- rakmadınız beni, gideyim? İmtihanda, mümeyizin zor bir sua - Hile karşılaşmış zayıf bir mekteb çocu- ğu gibi, Füruzan birdenbire vereceği cevabı bulamadı. Ve bir şey demiş ol- mak için: — Şey. dedi; sizinle sohbet etmek- ten zevk alıyorum da.. — İnsan, lâkayd bulunduğu bir kim- senin sohbetinden zevk duyar mı? — Kim dedi size, lâkaydım diye? Hürmüz mütehayyir bir tavır te - kındı: — Sir, kendiniz öyle demiyor mu - sunuz? Füruzan gene sıkışmıştı. Gönlünde u- yanan hissi itirafa bir türlü dili var - mıyordu. Fakat acaba (bu his ne idi? Onu, hakikatte, kendisi dahi tayin e - demiyordu: Aşk İle heves arasında bir histi o.. güzel, cazib ve şuh bir kadı - nın karşısında bulunuyordu. O kadın - Ja uzun bir maceraya atılmak mu, yok- “Ah ne si sa bir iki münase - betten sonra, heve - sini almış olarak ay- rümak mı istiyor - du. Bunu bilemiyor- du, işte. Hürmüş, kendislle tanışan er- keğin sadece nefsi - ne hitsb eden, onda gelip geçici arzular uyandıran kadınlar- dan değildi. Tekmil varlığından öyle, ta- rifi müşkül bir dey- yale nebean ediyor- du ki, Asaba, kalbe ve ruha nüfuz ede - rek, muhatabın, baş tan aşağıya kavrı - yordu. Füruzan o gece menfi o düşünceler, kendini kaptırmış, çekemiyor, ayrıla - mıyordu. Hürmüz tekrar birazıcık naz ve istiğnaya başlayacak olsa, ayağına kapanıp da yalvarmıyacağından emin değildi. Kadının sualini birkaç dakika cevab- sız bıraktı. Sonra, bütün cesaretini top- ıyarak, davayı ne türlü alevlendirece- ginin de farkında olmiyarâk: — Hanımefendi! dedi. o Farzedin ki ben de size karşı Jâkayd değilim.. ne 0- lacak? Hürmüz kahkaha (ile güldü. Ve bu kahkahasında, kazanılmış (zaferin de tesiri şüphesizdi. z aid olmasına aldanarak, gemiyi batır- dı. Yoksa, hem Haliç vapurunu alacak, hem de İngiliz bahriyelilerini ârizasız- ca kurtaracak idi! Saat 20 ye doğru 12 nci fırkadan gelen bir emirde, 6 nci fırkanın 17 nci dayı ile beraber, frkamızın mıntakayı teslim alacağı; düşmanın eline geçirdiği siper dahi dahil olmak üzere, 36 ıncı alayın sol cenah" işgal edeceği; 21.30 da devir ve teslimine başlanıp, şafaktan evvel işe nihayet verilmesi bildirili -| yordu. Taburlerın, bire: saat fasıla ile Ke - revizdere sol cenah mınlaka kuman danlığı karargâhında bulundurulma; nı emrettim. Sonra, ben de oraya git- tim. 34 üncü #lay kumandanı Yümni bey ile mıtaka ve 5 inci alay kuman- danı Nazif bey ile buluştum. Her teıd! takviye kıt'aları ile dolu. Askerler, dere içinde düşman topçusu- na yemlik olmuşlar. Şehidler, yerlerde yatıyorlar. Cepheyi, vukuaisız teslim aldık. 23.6-915: Sabaha kadar yerleşmek ile vakit geçti.Şafak sökerken sol cenah tan alınan üç Fransız esirini - ikisi yaralı - getirdiler. Bunlar, dün sabah Domuzdereye getirilen Fransızlar gibi pek kopuk değildiler! Hele, yarasız o- lan Marsilvalı Fransız, temenna ite ediyordu! Esirler, dördüncü müstemli- ke alayından imişler, Kendilerini istic- vab ettim: Alayları, pek ziyade zayiata uğramış? 24-6-915: Siper kazmakta ve düzelt- mekte olan neferlerimize düşman gece top ve tüfek ateşi yapıyor. Maksadı, siper kazdırmamak değil! Taarruzu - muzdan kuşkulanıyor da ondan! İ Sabahleyin, siperleri dolaştım. Gece, ateşten “dolayı - tatmamlıyamamışlar! Dehşetli bir alabanda verdim! Herkes, tekrar iş başına koştu! Sağ cenahımız de ateşi başladı. Saat | Bereketversin, düşman, vapurun bize| ilerisindeki makineli tüfek ateşimizin Son Posta'nın Romanı: 102 Kadının sualini birkaç dakika cevabns bıraktı. menfi niyetlerle gelmişti. Şimdi artık| gören adam ne olur? — Bedbaht.. — Yahud ki mes'ud. Telâkkiye, mi - zaca ve bu aşkın doğuracağı (o Âkibete göre.. aşk da hayat gibidir, Füruzan bey. İnsan ona hangi camın arkasından bakarsa o camın renginde görür. Ka « ra gözlük hayatı okaranlık gösterir. pembe gözlük de pembe. Tabi! ruh göz- lüğünden bahsediyorum.. Füruzan ağız açmayınca, kadın gene devam etti: —Ey, Füruzan bey! Artık sizinle dost gibi konuşabiliriz. Karşılıksız kalmıya- cağından emin olarak, size şimdi gön - Tümü açayım: Ben, hayatımda ilk defa- 1839 danberi istihale geçiren ve bu- gün ömrünü bir sera dayıyan ilk mek- tebciliğimiz; sosyal bünyemizin ihti - yaçlarını karşılıyabilecek bir müessese olmuş mudur, orta, lise ve üniversite tahsilindeki aksaklıklardan ilk mek - tebler ne dereceye Kâdar mes'uldür - ler?.. Maarif hayatımızın en karakte - ristik derdlerini ne zameh ele aldıksa bep aklımıza işe üniversiteden başla - mak, ıslahat yapmak geldi. Fakat tari- hi zaruretler yollarında eski çehrele- rile hâlâ devam etmekte ısrar ettiler. rak, tetkikine koy ağa mecbur ©i - duğumuz ilk mekteblerde, bilhassa, şu İunsurlar ve kıymet hükümleri üzerin- de duruyoruz: Öğretmen, öğrenci, sınıf, — İmtihan, program. Öğretmen: Anlayışımıza göre adlan- dırışımızdan da belli ki o, yalnız öğret- meği vazife bilmeğe mecbur edilmiş bir adamdır. Dersleri, hayatı, hattâ âdabı muaşereti bile öğretecektir. Onun elin- de yesâre vasıtası «söz», metodu «top- lu tedris» denilen bir nevi sanka ku - şu» dur. Öğrenci: Bir hafıza ambarı ki; her yıl aldığını bir yı) evvelkilerinin ye - rine koyarak tahsil müddetini bitirin- ce hayatta, mücerred buda ikame edi- len bir gmudun halini almağa namzed- terdim! Bu mmtakanın siperleri, esasen pek garib idi. Fakat şimdi, elde kalanlardan ancak bir takımlık ksldar bir siper, düş- manın taarruz istikametine ateş edebi- Uyor! Şu halde tekmil alay, düşman faarruzuna karşı bir takımla ateş mu- kabelesinde bulunabilecek demektir! Bu mmtakanın bizi rahatsız eden iki hususiyeti dha var: Cesed kokusu ve #lülerin üstünde toplanan - sineklerin İ korkunç yekünu! Bardakların' üzerini bir mendil ile kapamadan su içmek imümkün değil! Ölüler, günlerce, hattâ haftalarca si duymaktayım. Bu seniz temin ederim. vab vermiş olmak kinayeniz benim çok gücüme gitti.. neden mi? Zira ben sizi öy- le mükemmel görü- yorum ki, kadın kal- binin ne demek ol - zı, paşa karısı, fahi - şe.. bunların arala - rında kalb farkı, duygu farkı yok - tur, AslA!, Hepsi de bir duyar, bir se - ver, bir sızlar, bir kırılır, bir kanar, Bir kadın ast! bir aileden yetiştiği için, o - nun duygularının da mutlaka asfi ol - ması lâzım gelmiyeceği gibi, fahişe ol- makla da behemehal zelil, sefil olmaz. Ben bu yola kendim, istiyerek düşme - dim. Beni buraya talih sevketti. He - nüz, tahmin ettiğinizden çok gencim. Beni kurtaracak.. kendimi değilse bile hislerimi çirkeften kurtaracak bir er - keğe daha rastlamamıştım. Karşımıza siz çıktınız. Hâlâ, kim olduğunuzu bile bilmiyorum. Öyle iken sevdim «zi. İk görüşte, ruhumun beklediği o adam siz — Ne mi olacak? Seven ve karşılıkldır ki bir adama karşı aşk denilen his-'olduğunuzu anladım. Kalbinizde kar - Bu vaziyet karşısındal pek tebif ola- |” nu size, ne ile ister-| için söylüyorum. O Sınıf: Yaşıyarak öğrenmek, yarat © mak hak ve hürriyetini çocukların € © rile onları yalnız dinlemeğe mahküff ederek cezalandırmak için yapılmış © tar. İmtihan: Bizde tahsil hayatının g# yesidir. Mektebcilik zihniyetimiz, ha * yatı imtihan odası, insanları mümeyj zannettikçe mücerred buuda çok am lar daha ikame edecektir. Program: General «Veygande» in ği gibi «bir gramofon plâğı ki, on birbirimizi aldatmak için çalar ve g& ç » bu tarife pliğın nazariyele doldurulmuş olduğunu ilâve etmek 5 İ tırarmdayız. Beş ana unsurunun asil vazifeleri” den hangi anlayışlarla inhirdt ettiril * diklerini en kısa tarzda anlatmağa gi lıştığımız mektebler, öğretmenlerini İ yetiştirici yapar, öğrencilerini de hây için en muvafık bir «initiation» na bi koyursa, sınıf, imtihan, program m8” selelerini de kendiliğinden halletmiş ©* lacaktır. Rasyonel Türk inkılâbının istikametini» vermekte gecikmiyecek * tir. Haziranda toplanacak olan Maal Şurasını bu fhtiyacı duymanın bir 18“ aksiyonu s4ymak yersiz olmaz. Gümüşhacıköy: Cemil Solakoğlü altında siper yapım düşmanımızı gös-| gömülmeden açıkta kaldıkları için, bir leş gibi, taaffün etmişler! Havayı nesimiyi o kadar ağır ve oi de bulandırıcı bir koku kaplamış ki İd san, her yaplığı şehik ve zefir harek& tinde derin bir ürperme hissediyor, Bİ ürperme, vücudümüzün ve duygu has” salarımızm tahammülü haricinde. Öğürmemek için, mümkün olsa ten füs bile etmiyeceğim! Sineklere gelince, miktarları milysr” Yarı aşan bu müz'iç mahlüklar, cesed © lerin üstünde vızlayarak dolaşıyorlaf ölülere konuyorlar... (Arkası var) Yazan: Sabih Alaçam şılık uyandıramasaydım pek bedbaht olacaktım. O, ilk geldiğiniz gece istiskal ettiniz. Ben o geceyi nasıl ge “ çirdim, biliyor musunuz? o Dünyadi duyguları redde uğrayan bir insan, bir husus bir kadın kadar zavallı, muzta © rib kim vardır? Affedersiniz; durma “ dan söylüyorum, fakat bu sözlerim, haftadanberi içimde biriken hicranla © rın, bazan ümid, bazam da yeis getire? düşüncelerin toplu bir ifadesidir. Eğe” İben bu, mes'ud olduğum gecede, içimi ci böyle kana kana dökemiyecek olursani fena olurum. Tahammül edin.. dinleyiğ beni Füruzan bey!. Bundan sonra y#” nınızda biç konuşmam.. sade $izi din “ lerim, Söz veriyorum. Seven insani sevgisini hfykirmesı çok büyük bir . sellidir.. Firuzan bey. Füruzan, Sev yorum.. çıldırasıya seviyorum. seni! Son derece heyecana gelmiş, titri “ yordu. Güzel yüzü daha da tembel” miş, aşkın nurile teni aydınlanmış gi idi. Füruzan da çok mütehassisti. O böyle bir hitaba ilk defadır maruz yordu. V ye doğru uzanan elleri, sevinçten ai lamak Üzere arayerdeki masanm üz€ 2 rine kapanan kıvırcık başa rastladı” o başı tuttu.. ve yerinden kalkarak, se rı bir ibrişim yumağını andıran saçli” ra sıcak bir öpücük kondurdu... Ramazanın dik haftası bitmiş, ikinÖ” si başlıyor. Mübarek günün şer&i resmi hayat faaliyetini husust hayat devretmiş, devlet devairi gün ortası” du şöyle bir iki sast dolduktan s0! ikindiyo doğru hemen köâmilen boşal © mış. Erkin ve memurinden bir kt camiye, ibadete gitmiş, diğer kısmı W” iitlerin! öldürmek üzere sokaklara, P'” yasaya dökülmüş, (Arkası var) ik rejimi ilk mektebciliğimize «hays *veceğini bilemedi. İleri “ LZ SERBEST SUTUN İĞ Maarif hayatımızda en büyük derdimiz ai linden alan bir hapisane, dar sıralâ © i

Bu sayıdan diğer sayfalar: