8 Mayıs 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

8 Mayıs 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Şe Ş gm” “Son Posta, nın Hikâyesi “Aman: Yük rr AMA Çemen > İZ Elbise tröstünün idare heyeti retsi, â- deta deli gibi odasında dolaşmağa baş. ladı. Nihayet dolaşmaktan yorularak, de- rin bir göğüs geçirdikten sonra koltuğu- na gömüldü: — Arkadaşlar, dedi, şimdi ne yapaca- ğız?. Ha?. Ne yapicağız?. Bu işi nasıl € delim?. Tröstün idare heyeti azaları önlerine bakıyor, bir tek kelime söylemiyorlardı. İdare heyeti reisi tekrar ayağa kalkarak: — Ne yapmalı?. Şimdı ne yapmalı? Pazartesi günü ayakkabı tröstünün kasa- darı, on iki bin ruble para zimmetine gs- girerek ortalıktan kaybolmuş, Salı günü gramofon plâkları tröstünün kasadarı da Sekiz bin ruble cebine indirerek bilinmi yen bir istiksmete çekilip gitmiş. Çar. şamba günü de «İgolka.Bulavkar iğne İröstünün kasadarı on bin rubleyi deva yapmış. evv le komşu koopera- tifin kasadarile elel vererek bil. tün gün para çalmışlar. akşama kadır yirmi bin rublenin hakkından — gelerek gece karanlığında «firara kadem: büs- #aışlar.. faciayı görüyor musunuz? Bizim caddede «tütün tr. » nden maada pa- Tası aşırılmıyan tröst ve kooperatif kel. mamış, Velhasıl vaziyet çok fena., «Klep. tol is edets salgın bir hastalık gibi et rafı sardı Bunun bizim müesseseye de sirayetinden pek korkuyorum... «Elbise tröstüs nün idare heyeti reis sözünü bitirmeğe vak't bulamadan, oda- min kapısı ardına kadar açıldı Bir trü?- gör gibi, tröstün başodacısı Nikita içeri girdi. Nefes nefese: — Olan biten işlerden haberini, mı?. dedi. «Tütün *r&s'üs nün koopera tifi, gümüş para halindeki kasanın mev. cudunu arabaya yükliyerek istasyona gö- #ürmüş.. tam on beş bin ruble peta. Biran için odanın içinde ölü bir sessiz. 4k dolaştı. Nihaye: tröstün idare heyeti reisi, ölü gibi sararmış bir halde sestiyi). Bi bozdu: — Ben esasen bunun böyle olacağımı! tahmin ediyordum, dedi. Demek arlık sx Ta bize geldi... Çünkü bu caddede, bizden başka parası aşırılmamış kooperati! ve tröst kalmadı. İdare heyeti reisi telâşlı telâşlı saatine «Son Posta» nın edebi romanı: 9 İuldul Nerime, küçük kalbinin kuvvetle çarptığını ve ellerinin titrediğini hisset- ti. Feridunun ağzından çıkacak karar, şüphesiz ki kat” olacaktı. Bu takdirde de, kimbilir, belki ömrü oldukça bu kasvetli konakta tek başına Kalacşk, Zerrinle Fahriyenin neş'eli (o ve sevimli arkadaşlıklarını ebediyen kavbedecek- tv. Kadife sibi parlıyan göz bebeklerini, gayri iktivari bir sürette karşısındaki genç adama dikti. Bu gözlerde yalva- Tan, dilenen bir mena vardı fakat, de- Jikantının hiç bir vakit titremiyen mas Vi gözleri, bu müessir çocuk bakışları karşısında da soğuk bir lâkaydilikle ha- # reketsiz kaldı ve Feridun bey, soğuk bir sesir annesine cevab verdi: — Reşadlar çok şayanı hürmet kim- Selerdir. Biraz kuş beyinli oldukları muhakka'r ise de Nerime mademki kü- çük kızlar: mektebte görüyor, bazı ba- 7 onların evine gitmesine müsaade &- dilebilir sanırım. — Pekâlâ, mademki oğlum bunda bir mahzur görmüyor, o halde Nerime Re- şad'ara bilir; fakat bir şartla, sizde birlikte giderek ona daima o ailenin kusurlarını, intizamsızlığını, israfım, İasasızlığnı ve fazla neş'esini göstere- Yek kızınızın onları taklid etmemesine dikkat etmelisiniz: çilnkü onun vaziye- tinde hir kızın böyle fena misalleri k disine örnek ittihaz etmemesi, bilâkis bunlardan bir ibret dersi alması lâzım- dır. Yarın Nerime de, bu vaziyetinde onlar: tökl'de yeltenmesin! Çekinden ve titrek bir nazar Feridu- na teşekkür-etti, fakat genç adam bunu “SON POSTA 'arabası ile | Alaz. mel İbakarak tekrar odanın içinde dolaşmağa | Bütün tröstümüz büyük bir dikkatle size | başladı: " bakıyor!. Sizin hareketlerinizi kolluyor. — Aman Allahim parayı, ne yapmalı?.. Yapmayın, dostlarım, yapmayın!, Siz di- Iİ Nasıl etmeli?. diye söylendi. Nikita, şu Zerleri gibi yapmayın!, Yüzünüzü karart kasadar ile muhasibi buraya çağır!, Fakat mağa değmez!, Kasanızın mevcudu ne rica ederim biraz çabuk ol. Malüm ya?, kadar?, On bir bin kadar bir şey. değil Miys 88 İnhisarlar U. Müdürlüğünden I — İdaremizin Paşabahçe müskirat fabrikası için plân ve şartnameleri muci# © bince 7 eded maa teferrüat tahammür kabı kapalı zarf usulile eksiltmeye kon “ muştur. TH — Montaj dahi; olarak muhammen bedeli sif 23.000 lira, muvakkat te * tminatı 1725 liradır. di TI — Eksiltme 11/Mayıs/939 Perşembe günü saat 15 de Kabataşta Levazım v8 © mübayaat şubesindeki alım komisyonunda yapılacaktır. j IV — Şartname ve plânlar her gün sözü geçen şubeden ve İzmir, Ankara bağ müdürlüklerinden 115 kuruş bedel mukabilinde alınabilir. VW — Münakasaya iştirak etmek istiyen firmalar verecekleri malzemenin te « ferrüat ve evsafını göslerir tekliflerini minakasa tarihinden on gün evveline kadar İnhisarlar Umum Müdürlüğü müskirat fabrikaları şubesine vermeleri vâ Anlarsın ya?. Ayağını biraz çabuk tut mi?. kuzum; iş işden geçmeden buraya gel sinler!, Takriben beş dakika sonra kasadarla muhasebeci, başları yukarıda, mağrur bir eds ile odadan içeri girdiler. Tröstün idare heyeti reisi bunları gö- rünce sevinçle haykırdı: İ — Sevgili dastlarım, aziz dostlarım! İ Hoş geldiniz, safalar getirdiniz!, Sizi bi İle sağ ve salim gördüğüme bilseniz ne ka- dar memmun oldum!, Neye ayakta düru- İ yorsumuz7, Olurunuz canım; aramızda ! teklif tekellüf mü var?. Nikita, koş san- dalya geti ayır, hayır. ben adeta bunak gibi olmuşum!. Nikita, sandalya değli, koltek getir, koltuk", Anladın mı?, Kahve?. Çay?. Ne emredersiniz? İvan! İvaniç, size kaç parça şeker o koyayım?, Pavel Vasilyeviç siz niçin limon koymu. İyorsunuz?. Dok ri he göre Timon pek favdalı bir nesne imiş. dahili ifrazata pek yardımı dokunurmuş. He-he-het,, Tröstün idare heyeti relsi, tröstün mu. hasebecisi ile kasadarının yanına yokla şarak, muhabbetle her ikisinin. ellerin. jden tuttu. Tâ gözlerinin içine bakarak: İ — Tabii duydunuz, dedi, caddemizin bizden başka sön müstahkem mevkii o- İlan «tütün tröstü, de sukut etti; Tröstin kasadarı.. tröste aid on beş bin rubleyi araba fle götürmüş. Muhasebeci ile kâsadar, seslerini çıkar- mak$ızın kendlerine söylenen şeyleri dinliyorlardı. İdare heyeti reisi kederli bir oda ile sözle; devam etti: — Evet, araba götürmür!. Arabaya Jatlıyarak gitmiş! n anlıyacağınız b:a| caddede bir biz kaldık!, Muhasebeci ile kasadar, hiçbir şey söy. | lemeden sadece söylenenleri diyorlar. dı. Tröstün idare hevefi teisi, gözleri ya- şarmış bir halde sözlerine devam etti: — Aziz dostlarım İvan İvaniç ve Pavel Vasilyeviç! Bütün Ümidimiz sizdedir. Yuvalı Yazan: GÜZİN DALMEN görmezlikten gelerek büyük bir lâka - yidlikle başını öteye çevirdi ve kâtibi- ne bir sual sordu: Nerime için için sevinmiş, bu sevinci- ni ancak annesile yalnız kaldıkları z8- man meydana vermişti. Reddedileceğine emin olduğu bir tek- Jifini Feridunun yanında yaparak buna muvaffak olduğundan dolayı çok mem-| run olan Hâtice hanım, kızının saadeti karşısında büsbütün neş'elenerek he-| men giyindi ve gözel Nisan güneşi al-| tında bile kasvetli olan konaktan çıka râk babçe duvarın takiben yan sokak-! İtan «Bülbül yuvasına gittiler. | Bu darieyi, vaktile, Feridunun bü- İyük amcalarından biri, çok sevdiği bir! gözdesini konaktan ve ortaklarından! İ Kasadar kısık bir sesle — On iki bin beş yüz ruble, dedi. İdare heyeti reisi büyük bir canhlıkla: — İşte görüyorsunuz, ya. dedi; on iki bin beş yüz ruble, Bu kadar bir para için namusunuzu kirletmeğe değer mi?. Kasa| mevcudunuz otuz bin - kırk bin falan ol.| saydı, eh, neyse. halbuki on iki bin beş| yüz! Değmez. dostlarım, değmez!, Bunun gEnizi k'rletmeğ değmez! Unun için! ze ? bir âmir sıfatile değil, bunu Allah göstermesin - bir kardaş, bir arkadaş si. fatile rica ederim. bu kadar bir para elinizi kirletme; Yapmıynesğıniza de ir haydi bana söz veriniz!, Veriyor mu- sunuz? ! Kasadarla muhssebesi yer» o bakarak! susu vorlardı. ! Tröstün idare heyeti reisi, can sıkıntı. sınt ifade eder bir tarzda e! yarak: — Yerlerinize gidiniz, öyleyse, dedi. * — Arkadaşlar, kasrdarın göslesine dik- ?. Sonra muhasebecinin bakışlar beğenmedim. alım?. Evet ne yapalım?. lütfen aşağıya, vezne. | ye kadar iner misiniz?. Güya tesadüfen rmiş gibi yaparak erada ne olup ne bit. i anlayıveriniz!, Hey Nikita, sende kapının önüne çıkarak oradak, arabala.| rın hepsini kapıdan defet!, O civarda a- raba falan bırakmel, * — Stepan Adolfoviçin gözlerine dikkat ettiniz mi?, Ttöstün idare heyeti relsi sapsarı ke. silerek: — Nasıldı onun gözleri? diye inledi. — Nasıl olacak, vek acaib.. sonra Niki- tanın gözleri de tuhaftı,. şüpheli şüpheli ışıldıyorlardı.. (Devamı 13 üncü sayfada) Hacı ı zadelerin böyle güzel bir evi yıkılmağa bıraktıklarına pek şaş yorum doğrusu: Bir gün Süheylâ hanı- ma söv'ivecek oldum: -Lüzumsuz ve masr*t tamirsta girişmeğe hiç sebeb yok. Bu ev oturulamıyacak hale gelir- se biz de ıya verir, yıktırırız» c vabinı verdi. Düşününüz bir kere bu güzel binayı, ufak bir tamir uğruna fe- da edecekler, Hatlee hanım hayretini gizliyemedi; — Ne yazık! Bu güzel boyalar, oy- malar hep heba olacak... Böyle bir şes ye karar vermek için Süheylâ hanımın güzellikten hiç bir şey anlamaması lâ- zım gelir! Ya çocuğu? Nutlaka o da bu noktada annesine benziyor. — Onun nasıl olduğunu hiç bilmiyo- rum çünkü ömründe bu eve ayrk bas- mış değildir. Hem doğrusunu İsterse- niz onu fal rum gibi birşey ... Sokakta gör üz zaman lütfen bir selâm vermiye tenezzül eder, işte o ka- dar. — Acaba annesinden daba iyi kalbli midir dersiniz? münakasaya iştirak vesikası almaları lâzımdır. VI — Mübürlü teklif mektubunu kanuni vesaik ile beşinci maddede yazılı ve sika ve 95 7,5 güvenme parası makbuzu veya banka teminat mektubunu ihtiva edecek olan kapalı zarfların eksiltme günü en geç saat 14 de kadar yukarıda adi geçen komisyon başkanlığını makbuz mukabilinde vermeleri lâzımdır. (1922) ÇAPAMARKA | HUBUBAT UNLARI SIHHAT VE KUVVET kaynağıdır. — Zannelmem... Süheylâ hanım on) ve musikile meşgul olmuştu. Eksef dan nefret ediyor. Ben öldükten sonra| vaktini İstanbulda geçirir ve oradi. yavrucağımın o kadının ellerinde kala- | şârkı dersi ve konserler vererek hayâ” rum. icağını düşündükçe büsbütün üzülüyo-| tını kazanırdı. Fakat bir senedenbef” boğazı hasta olduğu için istirahat ed genç bir kız olur, kendi hayatını kazan-| yuvasısında geçiriyordu. mıya başlar ve orlara ihtiyacı kalmaz | Meliha, Hatice hanımla kızma kar$ — Hayır o vakte kadar yaşamama) Füzumundan fazla sevimli ve mültefi! imkân yoktur. Bitkin, harab bir hal -!davrandı; amma onun bu halleri Hat deyim, konakta geçireceğim günlerde ömrümü pek uzatacak kadar mes'ud saatlerle dolu değildir. Hiç olmazsa Feridun bey başka türlü bir alam ol - saydı!... Ölümümden sonra kızıma ©- nun vasi tayin edileceğine eminim, fa- kat kızıma iyi bakması için ona tavsi- ye ve ricalarda bulunmıya cesaret €- demiyorum. Onun yüzüne bakınca ka- nımm donduğunu zannediyorum So - Buk ve uzak gözlerile beni eziyor. Bun- dan başka pek de genç... — Genç mi? Kırk yaşında adamları tanırım ki ondan kat kat daha genç - tirler. Annesinin gururla söylediği gi- — Ortada bunu ispat edecek bir şey İ bi, Feridun bey akil, muhakeme ve | hanıma çok hoş göründüğü halde hef nedense Nerime bu güzel hoşlanmadı. O günden sonra her Pazar günü a rime öğleden sonrayı «Bülbül yuva “ sında geçiriyor ve akşama kadar gil Tüp eğleniyor, şarkı söyfüyor, müz” dinliyordu. Paraca çok sıkıntıda ol * dukları halde Reşadlar kendilerini Ü züntüye kaptırmıyorlar, ertesi gün M© yapacaklarını, ne yiyeceklerini düşü”. meden zevk ve safa içinde vakit g riyorlardı. y Hdlice hanım; bu noktada Sühey”” hanıma hak vermiye mecbur kalmı: a Bu evde intizam ve idare yoktu; 9 t #l — O zamana kader Nerime büyür,| yor ve bu vaktini İzmirde « Bülbü ayırmak için yaptırmıştı. Evvelce de yok... Onun için memurlarına ve mal- söylediğimiz gibi bu bina, Arab mima-| yetindekilere karşı fevkalâde sert, risi tarzında, oymalı, sedef kakmalı ve mağrur ve soğuk bir şekilde müteaz - haricen olduğu gibi dahilen de fevkalâ-| xim derler. Maamafih onun havikulâde de süslü ve itinalı yapılmış bir ev iken | zeki ve akıllı bir adam olduğunu, çok bugün bakımsızlık yüzünden harab ol. okumuş olduğunu da söylüyorlar. Bü- muştu. Ne tahtaların, ne de duvarların | tün bunlara rağmen, Allahtan beni on- İ ciddiyet timsalidir. Biraz da iyi kalbl! |cuklara lâzım gelen ciddi terbiye veri? en-|. irengi kalmamış, tavanlar düşmiye yüz| tutmuştu. Behçeye gelince, buradaki ağaçlar da o kadar sıklaşmış ve büyü- müştü ki, bazı yerleri bir orman haline İ selmisti. Küçük Feridle Şevket bu a- #açlıkların arasından çıkmak İstemez- lerdi. Nuriye hanım misafirlerine izahat verdi: — Bütçemiz o kadar dar ki evi ve bahçeyi intizama koymamızın ve lâzım gelen tamirleri yapmamızın imkânı yoktur. Bunu istemediğimden değil ya pamadığımdan bu halde kalıyor; ancak, dan bir şey rica edecek vaziyete düşür- memesini dilerim. Hatice hanım mırıldanıyor gibi ce - vdb verdi; — Halbuki biz onun sayesinde yaşı- yoruz. Nuriye hanım misafirinin elini mu - habbetle sıktı: — Size pek acıyorum... Süheylâ ha- nım da fevkalâde mütehakkim ve se - vimsiz bir kadındır. İnşallah güzel kı- zıniz bu taştan kalbleri yumuşatmıya muvaffak olur. Hatice hanım başını salladı: olmıya gayret etse, bütün bu mezi - yetlerile kusursuz bir adam olacaktı. Hatice hanım içini çekti: — Onların iyi kelbli olmasma imkân var mı? Zavallı yavrum bu evde kim - bilir ne kadar ıztırab çekecek, ne ka- dar göz yaşı dökecek, hain yumruklar sitmda nasıl inim inim inliyecek? İki kadın “bu suretle derdleşip ko - nuştukları sırada küçük kızlar, yanla- rında Nej#d ve beyaz elbiseli bir genç kadm olduğu halde, gülerek içeriye girdiler. Nuriye hanım bu güzel kadını hemen misafirine takdim etti; — Görümcem Meliha... Meliha hanım yirmi beş yaşında, zarif giyinmiş, mat çehreli, büyük kur- şuni gözlü ve siyah saçtı güzel bir dul- du. O da ağabeyisi gibi güzel sesli idi miyor, herkes kendi havasında yaş! yordu. ? Esasen bunu Nuriye hanım da bi” yordu ve aralarındaki samimiyet art ” tıktan senra bir gün Hatice hanıma raf etmekten çekinmedi: — Evimizin ivi idare n bön herkesten iyi biliyorum fakat, Hai beklemediğim bir zamanda ve bu * kete hazirlanmadan günün birinde * çocukla, parasız bir halde ortada * mak kolay mı? Maamafih benim © kabahatim yok deği! amma, bizim zaman terbiyesi gördüğümüzü ve şeyi erkekten beklemiye alıştığı” nazarı itibara alırsanız, benim gibi © cemi bir kadının gene vaziyeti pek gi na idare etmediğini takdir edecek?” (Arkası var"

Bu sayıdan diğer sayfalar: