3 Temmuz 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

3 Temmuz 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

p w ? 1 j iş ği . vE e TE MER KR ETİ Er rr nz AE EEE Şe 2 ESR ARL Rİ a rr mn Ea ei deyi mmm lm a ay NİZC Rus donanması Sovyet Rusyanın şimdiki deniz | kuvvetleri Almanya için çok mühim bir tehlike teşkil eder “SON POSTA, nın Tarih Müsabakası No. 38 Civan kapıcıbaşı Padişahlar için: “Yer yüzünde Allahın gölgesidir. Herşeyinde Allahın bir ilhamı vardır, sözünde ve işinde hata olmaz, bize yanlış görünen hareketinde bile bir hikmeti ilâhiye vardır ,, diyen riyakâr bir sad- razam; devlet hazinesini alabildiğine sovan bir vezir.. iz V DEN IK | Asıl adı Mehmed idi. Hicri 1018 yılına | Tbrahimin bile nazarı dikkatine çarpmış Sarı Rüstem|ve bir gün kendisine sormuştu: doğru doğmuştu. Meşhur Paşanın Kanuninin kızı Mihrimah sultan. dan olan kızının uhfadından idi, bundan Mürü «Sultanzade Mehmeğ» diye şöhret almıştı, Pek küçük bir yaşta iken saray gil manları arasına alınmış, hicri 1030 da, ikinci Osman Hetin seferine giderken #a- raydan kapıcıbaşılık ile çıkmıştı. Henüz on dört yaşında gayet güzel bir çocuk ol. duğundan asker arasında «Civan Kapı. cibâşıs diye anılmıştı. Sultanzade olması münasebetile süratle terakki etmiş, otuz yaşlarında iken kubbe veziri olmuştu. Sul tan İbrahimin ilk zamanlarında, .$9d£0,! yirmeğe çalışanlar arasında bulunmuş,| Kara Mustafa Paşanın azil ve idamından! sonra sadrazam olmuştu. Civan Kapıcıbaşı Mehmed Paşa, ken. di çıkarı uğruna her fedakârlıkta bulu. nabilen insanlardan biri idi. Dejenere bir adam olan İbrahimin yanında mevkiini Muhafaza edebilmek için padişahın her arzusunu yerine getirmeği bir meslek e.| dinmişti. Her hafta muntazaman İbrahi- me para ve kıymetli eşyalardan mürek. keb hediyeler takdim ederek (İbrahimi rüşvete alıştıran o olmuştu. Padişaha yerdiklerini de, zulüm ve tazyik ile hal. kın kesesinden çıkarırdı. Zamani mü. verriblerinin nakletiiklerine göre erind ve kallâş bir şehir oğlanı, ayyar ve ayyaş! Lalam Kara Mustafa Paşa bazan bana itiraz ederdi. Bu iş makul değildir derdi, senden hiç onun gibi bir söz işit. medim! Dedi. Civan Kapıcıbaşı hiç utanma. dan şu cevabi verdi: — Siz yeryüzünün halifesi, Allahın gölgesisiniz. Her şeyiniz bir ilhamı rab. banidir. Sizden söz ve iş ile hate çıkmaz. Makul değil gibi görünen şeyler cisa da altında bir hikmeti rabbaniye vardır! Civan kapıcıbaşının bu sözlerinden İb. rahim çak istifade etti. Bundan sonra, retini gösterebilenler çıksa bile: — Sizin sözünüz garezdir, benden ha- ta çıkmaz! Bu işimde bir hikmeti rabba. niye vardır! Demeğe başladı. Diğer taraftan, bu a. şağı ruhlu sadrazams karşı çok ağır mu. amelelerde bulundu. Onun her nevi ha. Karetd, tahammül” edeceğini © anlamıştı. Bir gün şeyhülislâm Abdürrahim efendi kendisini ziyaret etmişti. Sadrazam, Ab. dürrahim efendiye Sultan İbrahimin bir hattı hümayununu göstermişti. Bunda padişah sadrazama şöyle hitab ediyordu: «Bre mütevelli yapılı kodoş, bre kar. puz kıyafetli P... ecdadın Medineye bu kadar cevahir ve emval göndermişler. Adam gönderip orada olan emvali ve ce. olmak üzere meşhur» idi, Onun bu riyakâr siyaseti, bizzat Edebi tefrikamız: 3 KOYDEKİ DOST Evvdiki günkü ve dünkü kısmın bülüsası: vehiri cümlesin getirdesin ve illâ senin de (Devami 14 üncü sayfada) (“Son Posta, nın deniz işleri mütehassıs yazıyor | Rusya müstakbel bir dünya nüfusile harbinde, şüphesiz, en kuvvetli söz söyliyen mil letlerden birisi çiacektır. Ancak bu sö zün şümulü karalarda kalmamalı, deniz. lere doğru da intikal etmelidir. 1914 e kadar milletler arazi kapmak için birbir. lerile boğuşurlardı. Napolyon, meşhur fütuhatında kendisine lâzım olrmyan ka. ra parçalarına bile bayrak dikmiştir. Os. manlı imparatorluğunun lüzumsuz fetih. leri de bu esaşa dayanırdı. Fakat biz bu. gün harb hedeflerinin ehemmiyetli su. rette değiştiğini görüyoruz. Bugünkü he. def komşusunun topraklarını zaptetmek değil, bilâkis kendine iktisadi varlıklar âramak ve bulmaktır. Gerçi İtalya Ha. beşistan ve Arnavudluğu (zaptetmekle, Almanya da malüm olan müstakil dev. letleri çiğnemekle birer toprak serisi el. de ettiler; fakat tetkikimizi derinleştire - cek olursak bu fütuhatın altında iktısa - di hedefler yatmakta olduğunu görürüz. Bu mesele haddi zatında MEvzukmuz. dan uzak gibi görünürse de Rusyamn bu İ çerçeve içinde sulh cephesine ne gibi hiz. metlerde bulunabileceğini etüd etmek faydalıdır. Malümdur ki deniz, milletle. rin iktisadi hayatında başlıca mevkii ih. raz etmiş bir unsurdur. Bugün aşağı yu. karı her millet bu unsurdan istifndelen. meğe çalışıyor. Sirf, bundan dolayıdır ki harb siklet merkezleri karadan deniz. lere doğru intikal etmektedir. Rusya durumu . $ -vmumu dunya Yeüvazenesinde Huş de. Yüz seksen milyonu bulan al hizmetler düşer. Bu mühim hizmetleri Ruslara tahmil eden ultık denizinin coğrafi durumu ve Rus donanmasının Alman ikmal yollarına tecavüz etmek imkânlarıdır. Gerçi bir defa daha tebarüz ettirmiş. tim; fakat mevzuu alâkadar etmesi nok. itasından tekrarı çok faydalı olacaktır: Basit bir ceb atlasına bakacak olursak Almanyanın iki denize malik olduğunu görürüz. Bu denizlerden şimal denizi na. yuni âlan bir tanesi Almanyayı İngille- reye bağlar. Fakat bu denizde İngilizler, yalnız kuvvet üstünlüğü ile değil, coğ. rafi vaziyetlerde de Allmanlâra hâkim: dirler. Atlas denizine açılmak istiyen AL man ticaret yemileri açik denize kolay kolay çıkâmaz. İngiliz harb' gemileri ta- rafından imha €dilirler, Bilâkiş İngiliz önce sersemletti, sonra azdırdı. Daha sonra yuları boynuma taktı. Orada ev- Burhan Cahid yaptım. Mektebi bitirdiğim zaman ne yapacağımı bilmiyordum. Birçok insan- Muharrir, güneşli bir günde bir otomobll|lar gibi beh de tesadüfün akışına kapıl- | tenezzühü esnasında, tozlu bosnuk bir yola|dım. Hariciye memuru oldüm. Ve mer- sapıyor. Uzaktâ ağaç kümeleri görülmekte-| kezde iki Sene kalmadan Paris sefareti dir. Arabayı bir gölgeliğe çekip yemek ye - mek istiyor. Fakat bir hendeği geçerken 1- kâtibliğine tayin edildim. Düşünün bir lak topraktâ tekerlekler patina? yapıyor.) Kere... Çocukluğu hemen hemen çift - Nihayet tarlada çalışan köylüler yardıma|likte, gençliğinin bir kısmı da yatılı bir koşuyorlar. Otomobil gene yola çıkıyor. Bülmektebin duvarları arasında. geçmiş * sırada çifülğin beyi Osman Bey geliyor, hâ- diseyi öğreniyor. Muharrire çiftliğe bir delikanlı hayata girer girmez ken- beraber yemek yemeği teklif ediyor. İris) ini Pariste buluyor. Parise gittiniz mi Ge otomobile biniyorlar. Biraz sonra çiflik) hiç? bahçesine giriyorlar; Osman Bey: «Şu camlı kapıda durabiliriz!» diyor. Çiftlik binasına giriyorlar. Oturup konuş- mağa başlıyorlar. Osman Bey hayatını an- — İki defa. — Çok kaldınız mı? — Bir seyahatimde bir ay, ikincisinde latıyor. On yedi senedenberi çittiktedir. Bu|ancak yedi gün. müddet zarfında ancak Ik! defa İstanbula inmiştir. -Sapasağlam bir adamdır. Saçları! Me, bundan evvelki hayatı zamanında be - yazlaşmıştır. (Romah devam ediyor) , kadar (o hayatım çok o gürülüülü O geçti; (babamdan bana yalniz bu çiftlik okalmış- tı. Tabsilimi bu çiftliğin geliri ile Kırk o yaşıma nie sirin a Gi yllleğip idin — Parisi tanımamışsınız demektir. Ber orada dört yıl kaldım. Yirmi bir yaşımdan yirmi beş yaşıma kadar. Bi- zim çiftliğin iradına, kâtiblik tahsisatı nı katmak da fayda vermiyordu, Bere- kel gençlik var. Gençlik öyle bir ser - vettir ki Paris gibi yerde Amerikalı milyoner ihtiyarlar kadar itibar kazan- dırır. Ne ise Paris dört yıl içinde beni lendim. Hem de bir Fransız kadını ile. — Ne diyorsunuz. — Ya. kızımla oğlumu bu Fran- sız dünyaya getirdi. Bu Fransız kadınını görmek ister gi- bi gözlerimin köşke doğru kaydığını se- zen Osman bey yüzünü buruşturdu. — Onu kaybedeli çok oldu. İyi kalbli bir kadın, şefkati! bir ana idi. Çocuk'la- rımı çok küçük bıraktı. Diyebilirim ki oniarı ben yetiştirdim. Daha doğrusu yatılı mektebler yetiştirdi. o Analarını bilmezler. Pariste evlendikten sonra memuri » yette kalamadım. Karımmn bir Fransiz harb malzemesi fabrikasında bir amca” sı vardı. O fabrikanın şark memleketle- ri mümessili oldum. Bu işe hazırlanmış olmadığım halde karımın da yardımı ile bir #ki yıl içinde adamakıllı piştim ve epey para kazandım. Oğlum Fran- sada doğdu. Kızım Bükreşte.. fakat ter. biyelerinde hiç bir kusur yoktur. Ecne- bi mekteblerde okudular amma milli - yet hisleri daha keskindir. Onlarla ko- nuşsanız ilk defa oğlumu züppe, kızımı hoppa zannedersiniz. Fakat hiç de öyle değildir. Çok cana yakındırlar. Karım Kahirede tifodan öldü. Ondan sonra İşimi gücümü bıraktım. O za - mandanberi bu. çiftlikteyim.: Kızım biz kuvvetlerine Baltık denizinde çok fa. Sovyetlerin memleketimize ge len bir doru ve eği denizaltısı e icaret. gemileri, Alman donanması — İÇİ Tü m amanlnasını v SE denizde kapalı olduğu için, kolayca is! üncü $ yem - a Me dikleri yerlere gidebilirler. Demek ml ini Sx J Ti ine yor ki şimal denizi Almanlara, kiz da hiç di ünmeder kullanışlı ve elverişli bir deniz # ç Biraz da Baltık denizine bakaftYı", Kat'iysn,0 hüsusta.tama manlar Büyük Harbde de şimağıhil olmakla beraber kut” wi nin bu gayri müsaid durumungırgelen dedikodulardan ve öşdir wd Ikmamışlar ve nihayet kıje”1le «ylerden bU hayatin'pek araş j malta oldukları harbi sitisaden Kbishayet Olmadığını anlıyo ii mişler ve silâhlarını"teslim etmi rahat bir o ÖMÜksüörmekw £ Onlar daha ziyade ticaretlerini | “l6le uöraşmaktan Zevk di denizinden inkiğaf ettirmek İslerler. 2. ” ) , veç; Norvef” Bibi memleketler Almanya''ile ona baktı, İnce çizi“ yacebu. ticareti in ilk basamaktır. Bundan son./r Üebir şekilde eye ibiyolan bu ra Almanyaya lâzım olan iptidat madde.) kuki$ güneşi altindise, Si” yapacağı der Baltık Yölile Almanyaya girer. Bü. | ithekyan saçları ile endi htel” Almanya yük Harbde de girmiştir. gibi dable toe aşı, 2 rak imkân.! Büyük Harbde de girmiştir; diyoruz. |larma Diğ Ke. sevvlet için bu Çünkü o zaman Almanlar Baltık denizi.) güç bir iştir. Yoksa Almanya bazı tasav. ne hdikim idi. Gerçi Almanlar bu denizde | vurprestlerin düşündüğü (gibi, mühim pek âz kuvvet bulundürmuşlardır. Rus. (Devamı 12 inci sayfada) Vildan iki yıl evvel bir mühendisle ev- |â:ğ: yoktur. Münasebetsiz bir kadını lendi. Mes'ud mu. değil mi orasını he- |çatmasın da. Çok şükür kızım evlendi. nüz anlıyamadım. Çünkü çocuklarım a- |En büyük endişem o idi. ' cılarını saklamasını bilecek kadar iyi| — Kızınız da İstanbulda değil mi? terbiye aldılar. Oğlum Vedad * benimi —- Evet. Kocasi genç bit mühendis. bundan yirmi beş yıl evvelki Paristeki | Belki tanırsınız, Süleyman Demirtaş. devrimi YaşIyor sanırım.Gerçi şimdiye| — Ya. çok işittim. Hattâ yakın bir kadar bir münasebetsizliğini işitmedim |dostumun apartımanını yaptı. Çok amma pek uslu olduğunu zannetmiyo-İmethediyorlar. rum. Çok şükür henüz evlenmek aklına| — Ben de öyle tahmin ediyorum. A- gelmiyor. iğırbaşlı, genç olmasına rağmen işine Osman beyin anlattığı bu sile hikâye-|çok bağlı görünüyor. si ağır kaçan yemek üstüne cilâ verdi. | Osman beyin aile hikâyesi bende git. Çok samimi olduğuna şüphe olmıyan |tikçe merak uyandırmıya, zihnimde ga» Osman bey ayni zamanda istediğim gi-İrib bir âile halitası çizilmişti. Şimdi ibi kafası dolgun, hayatı dolgun bir a-|yıllarca Parisi altüst ettikten sonra ve damdı. Etrafımızda görüp tiksindiğimiz |gene yıllarca dünyayı gezdikten sonra sonradan görmelerden değildi. Hayatı- İçiftliğe çekilmiş bu olgun insanın sa nin çerçevesi İçinde temiz kalmasını v€ | yahatlerde peydahlanıp yabancı iklim- insan gibi yaşamasını bilmiş bir adam- İlerde, yabancı insanlar arasında yeti « dı. Çocuklarından bahsederken onlara İşen çocuklarını mezak ediyordum. bem analık hem babalık etmiş olmanın| Çiftlik aşçısına sinema ertistinin ağı verdiği içli muhabbetle gözleri aydın-İni koyan küçük han:mın kocasını, geng lanıyordu. mühendisi şahsen tanımamakla berd- Dedim ki: ö ber cidâi bir iş adamı olduğunu işit » — Oğlunuz da İstanbulda mı? miştim. Kimbilir, belki İstanbulda bir Başını salladı! fırsat bana bu iyi babanın çocukların da tanıtır. Osman bey herhalde çocukların! ço seviyor, sevmesi de tabii. Sevdiği ve genç yaşmda kaybettizi bir kadının hatıraları. — İstanbulda, üç ay evvel bir ban * kanın açtığı imtihanı kazandı. Zeki çocuktur. Umarım ki çabuk (ilerler. Beyoğlunda küçük bir apartımanda be- kâr yaşıyor. Fakat eskilerden birinin dediği gibi belki bir gün bile bekâr kal. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: