16 Eylül 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

16 Eylül 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

16 Eylül SON POSTA VAZIYET SPOR (Baştarafı 1 inci sayfada) 1 — Aksayışarkta Rusya ile .aponya sra- #ında senelerdenberi devam eriezelen budud müsademeleri durdurulacaz, Tokyo ile hlos- kova arasında mütarek: yapılacaktır. 2 — Sovyet Rusya e Japonya srasında bir ademi tecavüz paktı ako.unacaktır Bunlar tahakkuk ederse Savşet Rusyanın şimdilik istikameti meçhul herhangi bir fa- Miyete geçeceği anlaşılır. Onun, Japonlarla Anlaşması arkasını temin emek İstemesin- dendir. Şimdi Japonlara ne gibi bir taviz veriidi- Bini anlamak kalır ki bu hususta Japopyaya Çinde harekel serbestisi verilmesi hatıra ge- lebilir. Rus - Japon ademi tecavüz paktı dünya Için yeni bir sürpriz olacak ve âlernşümül bir mahiyet kazanacaktır. Bu pıktın Rite. rin bir tertibi olduğuna şüphe edilemez. İngilterenin Sovysi Rusya - Almanya ade- mi tecavüz paktının akiindenberi Japonya- yı, hattâ bazi tavizler mukabili kuzanmağa çalıştığını billyoruz. Şimdi dir Sovyet Rus- ya - Japonya adami tecavüz paktı İngiliz si- yasetinin Japonyada yeni bir muvalfaziyet- sizliği sayılacaktır. Almanyanın bu yeni siyase; manevraları- nın ilk netioasi, Röyter ajansının tahminine göre, mütecanis bir küçük Leh baski mak üzere bu momleks'in Rusya ile Aman ya arasında taksimi olacaktır. Zater. Pra' gazetesi Lehlilerın mağlübiyetini dahı ziy: de bunların gayri mütecanis bir milet ol- malarına atfediyor ve Lehistanda pek çok beyan Rus ve Ukranyalının bulunduğuna ediyor. Adı geçen gazetenin ba yazısı yada Rusların şimdiden Iehistanda ala- cakları yerleri garanti etmek istedikleri su- relinde tefsir edilmiştir. Bu münasebetlerle Rusyada bir milyon tutan 19 yaşlı genclerin Jsilâh altına alınmaları nazarı dikkati celbri- i mektedir. |, Yeni küçük Lehistan: Almanların Lehis- tandan 1914 deki yerlerini istekleri ma- Iümdur. Bunlar Almanlarla meskün Danzig ve Koridor bölgeleri, Torn şehrinin bulun- duğu Culmerland, Pozen eyaleti, Tarnavie ve Katoviç viâyetleridir. Rusyada beyaz Ruslarla meskin Vi Slovnik ve Pinsk gibi mücavir eyaletleri gi- mak İstiyecek, belki de İemberg ve Tarvopol gibi Ukranyablarla meskün yerler de Uk- ranyaya verilerek bu snretle 15 ilâ 18 milyon halis Polonyatının sakin bulunduğu mınta- kalarda denizsiz ve Romanya ile hüdud ve irtibalsız yeni ve küçük bir Polonya kurula- caktır. Amerikan enternasyonul faaliyeti; o A- merika hariciye nawrı Hullün Japon elçisi İle uzunca görürmüş olması ve Moskuya A- merika sefirinin Rusyadaki Amerikan teba- asına memlekete dönmelerini tarsiye etme- si ve Amerikada bitaraflık kanunu ve mu- İharihlere silâh verilmesi möseleleri etrafin- da büyük hareketler olması burada genin öl- çüde bir enternasyonal faaliyetin mevcudi- yeline delâlet eder, Bu itibarla pek yakın istiknal yeni ve çok İ ehemmiyetli siyasi ve askeri hidiseler ve sürprizlerle mahwanl addulunabilir. M.E. Erkilet Bergamanın Kurtuluş bayramı Bergama 15 (A.A.) — Dün Bergama, kurtuluş bayramını eşsiz bir tezahürat, la kutluladı. Etraftan köy ve kasabalar. dan bu büyük günü görmek ve yaşatmak için binlerce köylü ve şehirli Bergama- da toplanmış bulunuyordu. Saat dokuzda atilan topla merasime başlanmış askerin ve balkın ihtiram du- Tuşu esnasında bir sübay tarafmdan bay rağımız hükümet konağına çekimiş ve bu günün askeri kıymet ve büyüklüğü anlatılmıştır. Bergamalılar dün bütün gün ve gece en coşkun bir sevinç içinde bu güzel yıl dönümünü kutladırlar. Yağ, benzin ve petrol mübayaalarına dair Başvekâletin bir tebliği Ankara, 15 (Hususi) — Resmi müessesele. re alınacak yağ, benzin, petrol, mistarin ve müştaklarmın mübayas ve mönakasalurın- da #lrma rasrkalarının zikredümesi Bağve- kületten dairelere tebliğ edilmiştir. Çin orta elçimiz Ankara 15 (Hususi) — Hariciye hu - kuk müşavirlerinden Emin Âli Sipahi, Çin hükümeti nezdine orta eiçi tayin e. dildi, Fransa ile ticari Münasebat başladı İzmir 15 (A.A.) — Yeni Türk - Fran- sız tcaret anlaşması İükümlerine göre Fransı İle ticari muamelelere başlanmış» tar. Gümrükte mevcut Fransız malı az ise de gerek Fransaya gönderilmek gereki ithal edilmek üzere bir çok müracaatlar; vukubulmaktadır. Daladye Yugoslavya Elçisini kabul etti Paris, 15 (A.A) — Daladye öğleden sonra Yugoslavyanm Paris elçisini kabul etmiştir. İzmir müstahsilleri Ankarada Ankara, 15 (Husus) — İzmir müstahsiie- nı nemına seçilen heyet dün akşam geldi, bu gün alâkalı makamlaria temaslarına bağla- dı. Londrada tehlike işareti Londra, 15 (A.A.) — Düm saat 14 e doğru düşman tayyarelerinin (o geldiği haber alındığı için Soutrin . On . Scx'da tehlike işareti verilmiştir. Alarm yirmi dakika sürmüştür. nezareti bir yanlışı miştir. olduğunu bildir - İstanbul Eelediyesi İlânları (5 mi ema Belediye Pen İşleri Müdürlüğü makine şubesi için bir makine fen memuruna ihtiyaç vardır. 190 lira ©eret verilecektir. 'Tahiblerin san'atlar okulu veya muadili gülizce ve bonservislerile birlikte veya almanca Hsanlardan birine kâfi derecede vâkıf İstanbul Belediyssi Rekliğine bir okuldan diploma almış ve fransızca, in- olmaları şartile diplomaları istida le müracaatları, o (7370) İstanbul Limanı Sahil Sıhhiye Merkezi Satınalma Komisyanundan : 1 — Merkesimiz müstahdemini için nümunesi veçhile (150) takım maakaskot kışlık elbise yaptırılacaktır. Beher tukımının bedeli (15) Mira (65) kuruştan tutarı iradır. Bu iye ald şartname — Eksilime sokağında — Muvakkat (187) Mira .— merkesimiz levazım memurluğundan parasız 4/Birinelteşrin/1939 Salı günü sani 15 te Oalatada Karamustafapaşa mezkür merkez satın alma komisyonunda yapılacaktır. 12504) alınır. (80) kuruştur. teminat parası Bu eksilimeğe gireceklerin bu gibi işler yaptığına dair 1939 senesi Ticaret Odası vesikabarını göstermeleri şarltır. (7363) Geniş masası, rahat koltuklarile burası tam çalışmak için hazırlanmış rahai Obir köşe. Cahld beyi burada tasavvur (ediyorum ve yanlarındaki bu yerlere old tasvirleri tek - rarlıyorum. Bir gün bu düşüncelerimi Nahide hanıma açtım. İhtiyar hanımefendi şefkatle yüzü - me bakarak bana şu sözleri söledi: — Benin bu ince noktaları anlayacak ka- biliyette olduğuna pek menmun oldum kı - sım. Bak Cahidin âhnesile ablası bunu tak- dir edemiyorlar ve onun Mersinde gelip o - turmasına, şaşıyorlar. Bu sabah onlardan bir mektub aldım. Bu sene Mersine gelemiye - ceklerini yanyorlar. Bu sözler içime garib bir rahatlık verdi Kendilerinden pek hoşlanmadığım bu ha - nimlerin beni rahat bırakacaklarına sevin- dim, Vasimin gelip on beş gün kadar burada)” kalacağını düşünmek üzüntüsü yetmiyor mu? O zaman bugünkü gibi serbest kala - mıyacağım, dilediğim gibi gezip tozamiya - cağrım amma hiç olmazsa karşımda sevimli bir yüz göreceğim, annesile ablası gibi asık suratlı kadınlar değil! Vasimi sevmiyorum (amma O iyi kalbi, elddi ve terbiyeli bir adam! Bunu itiraf et- memek haksızlık olur. Essen herkesin onu sevmesi de bünu isbat oimiyer o mu? Hele AN hz yengesinm ondan bahsederken ağzı kulak - larma varıyor. Nihayet, Eylülün ortalarına doğru ondan bir telgraf geldi. İk! gün sonra Mersinde 0- lacağını yazıyordu. Bu haber ortalığı altüst etmeğe kâfi geldi. Nahide hanımdan başlı- yarak bütün ev halkını bir telâştır aldı. mi ortalığı temizliyor, kimi bahçeyi düzel tiyordu. Hattâ Cahid beyin dadısı olan Su- zlâli hacı onun sevdiği bütün (yemekleri, tatlıları, börekleri hazırlamak için kendi - sine muntazam bir plân çizmiş, sevgili oğ- Tunun Mersinde kalacağı günler zarfında 0- a yedireceği bütün yemekleri raya Koy - Bnva gelince, bu son serbestlik günüm - den azami istifade etmek ümidilç bütün vaktimi bahçede ve deniz kenarında geçir - miş ve akşam esat alti vakitleri, Kolumda, balık dolu bir sepet, —gallba bu kip lgy ml kadar bahsetanemiştim. Mu- cemden şimdiye a maksi tutuyorum. Bazan bugünkü gibi Kısmetimin çok açık olduğu ve otuz kırk balık tuttuğum. zamanlar da oluyor— saçlarım dağınık, a - Bilâhare istihbarat! Tekirdağlı A'man peh'ivanı ile tekrar karsılaşacak Türkiye başpehlivan Tekirdağlı Hü- seyine mağlüb olmadığını iddia eden Alman pehlivanı Villi Marn, Pazar gü - İnü Taksim stadında ikinci bir müsaba. ka yapacaktır. Bu mevsim zarfında yaptığı bütün mü sabakaları büyük bir muvaffakiyetle ka- zanmış olan başpehlivan Tekirdağlı Hü İsevinin Almana karşı yapacağı bu inti - İkam maçında gene galib gelmesi ihtima- İli vardır. ğ Bununla berâber, kuvvetli bir pehli > van olan Almanın karşısında Hüseyinin fazlaca dikkatli davranması lâzımdır. Günün ikinci ve mühim güreşlerine biri de Mülâyim ile Habeş pehlivanı Ka sım Tafari arasındaki müsabakadır. Her ki pehlivanın hakeme, her türlü karara tiraz hususunda birbirlerine pek ziyade benziyen müssbaka karakterleri bu mü. sabakayı pek sert bir şekle sokmuş © - Yacaktır. Mülâyimin hatalı güresi dolayısile müsabakayı yarıda bırakan Rus Skratlof! bu defa Dinsrh Mehmedle karşılaşacak- tır. Molla Mehmed de çok zevkli bir gü- reş yapan Yugoslav Skoviç ile karşıla- Ka Müsabakalara saat 3 te başlana- caktır. Kaymakam hir Arasında Ankara, 15 ıHusurli — Fatih Kaymakamı İhsan Sakızlı Sileye Şe kaymakamı Rebii Karatekin Fat'he, Pvüç kaymakamı Haşim Geyveye, Geyve kaymakam: Sali AN Yücel Eyübe, İstanbul Seferberlik Müdürü Naji Si- Mvriye, Büvri kaymakamı Ekrem Gönen İz- tanbul Seferberlik Müdürlüğüne, Tosya kay- makami Şahap Ural Yayiağa, Istenbul Se- ferberlik Şube Şefi Esn* Onat Tosyaya, Hu- kuk mezunlarından Kadr) Eregan Saimbey- İlye nakleditmişlerdir. Ankara borsası Asim - Kapanış Hatları 15: 9-93) l | ÇEKLER Açılış 0.2105 Kapanış 031 çıplak bir halde eve dönmüştüm. Gan Pntfun wn iafrilnen 92 SAATİN YELKOVANI Şeyhislâm Atâ Molla, saraya öyle bir za - manda gitmişti ki, sutan Selimin doğumuna tesadüf eden saat ve dakikaya rastgelmişti, O doğacağı ozaman, o müncocimbaşının (Eşref sant)i beklemarine rağmen, tablat hükmünü icra etmiş. beklen saat ve daki- kadan evvel dünyaya gelmişli... Şimdi de talih ve mukadderat ahkâmı göstermiş. ezeli nasibin ona takdir etliği clive zuhör etmişti, Şeyhislâm Atâ efendi, oldukça z bir nlayla saray kapısına düyrie Kai efendiye refakat eden asker kalabalığını gö- hema ner kapıları açmaktan korkmuş- Bu kanlı fhtilâlin baş mürettibi olan Atâ efendi, saray kapısmda da bir facla vüöcude getirmeden çekinmişti. Kapıcılara adetâ yal- vararak güçlükle kapının bir kanadını açtı- rabilmişti. VâkıA içeriye yalnız başına girmemişti. Re- fakatinde, yüzden fazla asker bulunmakta !di. Fakat kurnaz şeytislim, içeride euhür edecek bir arbedede, en evvel kendisinin katledilmesinden Korkarak: — Yiğitler.. dilâvezleri, Bizim buraya gel- mekten muksadımız, bir elçilikten gayri bir şey değlidir. Zinhar, olmaya ki enderunn. hümayunda bir kimseye tasalldt ve tecavüz! etmeyesiniz. Diye, hepsini sıkı siki tembih etmiş. sonra, içeri girmişti. Baray meydanları, tamamlle tenha idi. Kn- deran halkindan kalan birkaç kişi de şey - hislâmı görünce, birer tarafa çekilmişlerdi. AtA Molla, korku ve tereddüdler içinde, Akağalar kapısına geldiği zaman, kızlarağası na haber gönderdi. Onu. oraya davet etti: — Ağa hazretleri. milletin ve erkânı devle- tin kararımı ihtiva eden “su âzlsayı, gultan Kr han hazretlerinin yedlerine tesilm edi- ninz. Dedi. Kırlarağası, bu soğuk HMadeden, bütün acı hakikatleri anladı, Hemen oraya yığılara! — Ben. efendime, böyle bir şeyi nasıl ve - rebilirim? Diye, hüngür hüngür ağlamıya basladı. Atâ Mollanın, taştan daha katı olan kalbi hissiz zannedilen şu Ihtiyar Habeşli kadar ile müteessir olmadı. — Bak, ağa efendi... Böyle işlerde, naz ve istiğna olamaz. Keziye, imdir. Bir saniye dahi tehire tahammülü yoktur, Sonra, mEs'i olursunuz. Ben, nasıl vazifemi fa ediyor « sam, #iz dahi öylece hareket edin. Diye, adetâ kızlarağısını tekdir başladı. | Zavallı kızlarağası, Seyhude yere mukave. | 0lân metin hiç bir fayda temin edemiyeceğini an- Tadı. Atâ Mollanın verdiği kâğıdı alarak ye- rinden kalktı. Ağlaya ağlaya, Lâle bahçesine doğru yürümiye başladı. 3 üncü Selim bu sırada, (Sünnet odasında 441. Yalnız katmak ihtiyacını hissettiği için, bemşiresi Hatice sultanı haremde birakmış, henüz buraya gelmişti. Ayakta duran silâh - tar AlI paşa ile konuşarak, harledeki vaziyeti öğrenmekte idi. Daha hâl taht ve aaltanalından ümidini kesmiyen bedbahi padişah: — Asilerin cümle taleblari kabul edildi, Ne acebdir ki, daha hâlâ dağılmazlar... Ortada, bir söz sahibi de bulunmaz Kİ, kendilerine gönderip nasihat ettirelim, Kaymakam pasa ile şeyhislâm efendi de, tarafımıza uğramaz oldular. Diyordu. Bllâhtar Ali paşa; Atmeydanındı ve Babı Alinin kapılarında yükse'en. İstemezük!. Feryatlarım duyduğu halda, bunu efendi. sine söylemiyordu. Ellerini uğuşturarak: — Esef etmeyin, sultanım. Elbet, meselenin bir çarel hasenesi bulunur. Diye, onu oyalamıya çalışıyordu. İşte bu sırada, kızlarağası, Sünnet odümna girdi. 3 üncü Selim, onun telâşlı halini görür görmez, birdenbire yüreği oymiyarak elini göğsüne bastırıp: geniş eline bırakırken onu taklld etmekten Tam o dakikada kapıda bir otomobil durup| kendimi alamadım ve her zamanki cesur, Cahid beyle Ayda dışarı çıkmasınlar mı? Kanmın yüzüme yükseldiğini (hissettim; çünkü daha gelir gelmez ondan acar İşik - mek hiç hoşuma gitmiyordu. Ben taşlıklan geçerken vasimin yengesi - 'ni hararetle öptüğünü gördüm. Hanımefen- İdi de, sesinde çok müşfik bir titreyişle ona: — Sen) gördüğüme çok memnun oldum sevgili oğlum... diyerek onu yanaklarından — Ben de çok memnunum yengeciğim ve emin olunuz ki, her şeye rsğmen beni bura- za cezbeden sizsiniz. Tekrar birbirinin boynuna sarılarak öpüş- tüler. İkisinin de yüzlerinden büyük bir saa- 'det rüzgüri geçiyordu. Ben bir köşeye sinmiş, bu mağrur adamın çosuklaşmasına bayretle bakiyor, ona kendimi göstermeden nasl sivi- sp yukarı çızabileceğim! düşünürken bir çifti yeşil görün Üstümde dolaştığını hiasettim. — Bonjur Semiha... Senin keyfini kaçıra- cak olan bu somurtkan Tasinin geldiğine pek memntn olmadın değil mi? Hafifçe gülümsüyordu. Ben de elimi onun hattâ biraz küstah tavrımla ona cevab ver-| dim: — Eğer beni hapssdeceğinizden, yahud ya- nıma bir bekçi koyacağınızdan kötkmasam, sizin şelmenize sevinecektim. — Hayır, o kadar vahast göslerecek deği - Um. Şimdilik sana &ihhetinden çök memnun olduğumu söyliyebilirim, Bursadan aynlrken çok zayif ve renksiz idin. Şimdi yanaklarm pembeleşmiş, bir parça toplanmışsın; hattâ birkaç santim uzamişsm!, — Zavallı çiftliğimi acaba tekrar ne zaman göreceğim? a — Kimbilir, belli olmaz... Masmafih, yen. gemin mektublarından anladığıma göre sen burasını pek sevmişsin. — Evet, burada her seyı sevdim: Eri, bah- çeyi, ev halkını, denizi, kayaları, Mersini, yengenizin ahbablarını, komşu (çocuklarını, her şeyi. bütün maalmemnuniye burada geçirebilirim. Cahid beyin gözlerinden seri bir Işık geçti. — Benim doğd.ğum ve büyüdüğüm bu ver. lerin boşuna gi'miş olmasına çok sevindim Bemiha,.. Benim nazarımda burası dünyo- 5, Hör, ağa. elindeki kâğıd nedir?, Hayır Kalirağan Boğuzın, , Kelimeler - ilani im, da düğüm — Allah, hayırlara tebdil etsin, sultanım, Diye, mukabele ederek, şeyhizlim ALA e- fendinin verdiği kâğıdı, 3 üncü Seltme verdi. Selim, kâğıdın mühürlerini koparırken parmakları Ütiriyorda. Kendisine, bildiren bu (hal fetvasını arlamış gibi, bir türlü onu açmıya cesaret edemiyordu. Nihayet kâğıdı açmış. sür'atle göz gezâir- mişti. O anda rengi, sapsarı kesilmişti... Böy- lece birkaç saniye düşündükten sonra, ağır ağır yerinden kalkmış... a yapalım?. Saltanatia nasib, bu ka- talih ve mukadderatı tebdil etme) elinde değil... Diye, söylenmiş. ve, — Zâlike takdirti axizâl alim... Ayelini okuyarak harem dair mişti Acaba, onun doğduğu zaman, saatin ye: vanımı parmaklıyarak: a ii? — Doğan şehzade, tam (saati muhtar)da dünyaya geldi. Mutlak ve muhakkak, cihan- gir olacak, ME Diye, 3 üncü Mustafayı aldatan münseçi efendi nerede idi? Ve simdi burada grisi yene ipe yelkoyanını parlamakla, bade ht darm şu büyük felâketini edebilecek mi idi?, ye * Akağalar kapısında bekliyen hisli, Atâ efendi, derhal vellahd ahanda Münir ine çekil Ti Kahvecisi Abdurrahman ağayı öelbede - — Var, şehzade hazretlerine de bulunsunlar. me e Dedi. Ayni zamanda, kapıcıbaşıya da, İts vukubulacağımı bildirerek; — Devlet erkânı, yoldadır. Tez, kapılar a- ar a diye emir verdi. Sarayda bu hadiseler cereyan ederken, Ba« İbiâliden de bir kafile hareket etmişti. Musa paşa, bu kafilenin önünde bulunu - yordu. Kazeskerler 1s devlet ricali de onu takib ediyordu. Bu kafile, Alayköşkünlin dibinde yatan, za- valı Ahmed efendinin parçalanmış cesedi önünden geçerken, lime lime olan bu kanlı nâşa bakanların tüyleri ürperiy fakat, bu feci manzara, oradan geçenlerden hiç birine «iddi bir ibret ve intibah dersi vermiyordu. Musa paşa, ancak böyücek bir çocuk kadar yayif, sıska vicudü e parlak bir küheylân atın üzerinde, kamburunu çıka- ra çıkara, küçük ve çipli gözlerini etrafa dolaştıra dolaştıra saray kapısından giriyor. ve şu anda, efendisine ettiği bu büyük ha — Detten, zerre kadar teessür eseri göstermi - yordu. Akağalar kapısında, iki büzük hain birleş- mişlerdi. Şimdi aralarında şu kısa mubavere geçiyordu. — Aceb, padişahı nevcah hazretleri hazır mı, şeyhislim efendi hazretleri?. — İhtimal ki hazırlanmakla meşgul “olu- yorlar,.. Bizler, (Münkâ- sofam'inı gidip, zati hümayunlarma orada intizar eyliyelim. Bu karar üzerine, Musa paşa ie Alü Molla ae Biriyorlar.. önde koşuşan haremağa- ları: — Destart, Seslerile bağırırlarken, Kuşhane kapısın - dan, harem taşlığından geçerek ( Hünkür kapısıludan içeri giriyorlar. kapı arâhkla - rından akseden hıçkırıklara ve kadın feryad- larına zerre kadar ehemmiye: vermiyerek, zarif aynalar, beyaz ve mavi çinilerle müzey- yen olan Hünkâr sofasna g'riyorlar.. kılap- tan işlemeli şiltelerle döşenmiş olan sedirlere kurularak, mağrurana bir eda ile, Osmanlı tahtına çıkacak olan (şehrade Mustafa)yı bekliyorlardı. (Arkası var) nın en güzel köşesidi Arda, uslu dur! Köpek, Nahide hanım elendinin etrafında döndükten sonra onun omuzlarına siçramıya başlamıştı. Bu güsel hayvena, bilâlhtiyar bis raz öfke ve kinle baktım. Zavallı Tapımı isırmıştı. Benim bu mahzun tavrım vasimi güldürdü. — Efendisini müdafaa ediyordu, ne yap-a sın! Boş yere tekrar o günü düşünerek kı - rarma ve Ayda İle bariş artık! Köpeğini çağırdı, yanıma yaklaştırdı. Bu güzel hayvanın ipek başını okşamaklan kens dimi alamadım, O da bunu bekliyormuş gibi hemen üstüme sıçradı, yanaklarımı, yaladı. — İşte dastluk munhedesi imzalandı. Bun- dan sonrada ne ozurlu ne de onun efendisi olan vasinle aranızda hiç bir bulut kalmadı. gın, bütün anlaşamamaslıkların ortadan kalktığını #mld ediyorum. — Eler çok müstebid olmazsanız! — Ve sen de İtsatli ve uysal olursan! İkimizde gülmiye başladık. Nahide hanım da bize iştirak etti; fakat o sırada gözlerim yemek odasinin kupısına gidince, orada, arü- hk kapıdan bir çift keskin gözün bize bak- tığını gördüm. Süzidil bacının nazarlarında okuduğum vahşi düşmanlık beni iliklerime kadar titretti, Benim baklığım tarafa başım çeviren YA #tm de Suğidili görmüştü. — Gel dadı, nasılam bakalım? Onlar #amimi sözlerle konuşürlarken ten kendi kendime soruyordum” — Niçin, bu kadın niçin ediyor? Bunun sebebi nedir? (rkas: var) | benden nefreb

Bu sayıdan diğer sayfalar: