21 Eylül 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

21 Eylül 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

21 Eyldi SON POSTA Majinonun tarihi Fransızlar Alman hududundaki aşılmaz seddi nasıl yaptılar? gan srnamasnesnensnesnen A “Son Posta Emekli General H. Emir Erkilet , nın askeri muharriri ZAN eee Resimlerden birinde gördüğünüz buğday tarlasının altında dünyanın en kuvvetli istikkdm hattına aid tesisat vardır. Diğer resim hattın tahtezzemiin elektrik santrallarından birini gösteriyor aribdir ki 1914-19 harbinden sonra, memleketk tahkimi uğurunda en çok emek ve para sarfeden devlet, bu harbden Bem muzaffer ve hem de en kuvveti olarak çıkmış olan Fransadır. Bunun sebebi gele- cekte bir harbin onun topraklarında cereyan etmesini hiçbir suretle istememesidir. Pilvaki geçen Büyük Harbde Fransanın bilhassa şimali şarki eyaletleri fevkalâde bir harabiyet görmüş ve bu yerlerin yeniden ta- mir ve ihyası Fransaya milyonlara malol- muştu. Fakat harbden sonra Fransanın As- keri kuvvet üstünlüyi o kadar fazla idi ki, hiçbir devlet Fransaya bir taarruz harbi yapmağı düşünemezdi. Üstelik onun kıt'ala- rı Ren boyunda butumuyo: ve hatti buraya kadarki Alman eyaletlerinin Almanyadan ayrilmasını temin edecek tedbirlerle meşgul oluyordu. Ancak Almanya leslihata başladıktan ve Fransa Ren eyaletini tahliyeye mecbur Ol- duktan sonra memleketin cımniyei tekrar bahse mevzu olmağı başladı. Ayni zamanda Fransanın hududlarının ne suretle tahkimi icab ettiği hakkında bir takım tetkik ve mü- talenlara yol açıldı. Dalmi tahkimattan is- tifade hususundaki fikirler bidayette pek ây- Kır idiler. Tabildiz ki mutlak bir askeri te- fovvuka malik olan bir memlekette tahki- mata para sarfedilmesi aleyhinde pek çok söz söylenebilirdi. Çünkü büyük kuvvetlerle harbi Otaarruzl olara; yapmak ka - bildi. (o Babumus (O Fransanın Oo müteaddid cepheli (o harb (oyapması memul de - gidi, Bunun iin OFransanm Oo şark cephesini daimi tahkimat rında deği, muvakkat usulle tahkim ve tanzim etmesi kâfi gelebilirdi. Muvakkat usul şudur: Bariş samanı hü- dudun yalnız en mühim noktalarında birkaç hafif tahkimat yapılır. Hudud bölgesinin yol, demiryolu ve muhabere şebekeleri noksansız olarak inşa olunur. Bundan başka, seferber- likte veya büyük siyasi krizlerde hudüud mev- zileri derhal inşa olunabilmek icab eden her türlü tahkimat malzemesi bilbesab tedarik ve mıntaka mıntaka depo edilir, Pütün piya- de ve topçu mevzileri evvelden tamamile ke- şii ve tesbit olunur. Hattâ buralardan, müm- hedeflere aliş yapılarak istikamet ve mesa- İeler tesbit olunur. İşte bu suretle hazırları- mış bir muharebe sahası maksada kâr) gele- bilir ve gelecek bir harbde vazifesini pekâlâ görebilirdi. Fakat bu, Fransanın emniyeti Için kâfi görülmüyordu. Bu fikrin muhalifleri Fransanın şark ve şimal! şarki hududunda en kuvvetli müstah- kem tabyalardan müleşekkli sık bir tahki- mat zincirinin (hattının) vüende getirilme- sini istiyorlardı. Bu tahkimat glaciri o ka- dar makineli tüfek, dik veya düz mahrekli afır top ve yanlayıcı top mevzilerini ve steş emniyetli mahfuz yerleri ihtira edecekti ki ber bir tanrruğ âşılmuz ve geçilmez bir ateş manlası De durdurulabile'n. Ataş emniyetli mahfuz yerden maksad her nevi ve cins top mermisine karşı mafuziyet temin eden yerdir (*7. Müstahkem zincir veya hat alsteminin ni- bayet delinmeğe mahküm olduğunu söyliyen diğerleri müstahkem hat yerine daha küçük fnkat araziye uygun olarak çok miktarda serpilmiş piyade mevzilerinden mürekkeb bir müstahkem şerid (antıh) vücude getirihne- sini istiyorlardı. Bunlara göre yarmaya kar- şı koyabilecek olan şey münferid büyük tab- yaların metaneti değil, küçüklükleri süyesin- de nazardan mahfuszet! ve çoklukları do- İnyısile arazi kapiamaları müzakün kılan da- Şınık küçük piyade mersileridir. Fransada nihayet orta bir daimi takkim wlünün tatbiki kararlaşmıştı. Pilvaki bu da bütün hududun kapatılmasını taleb edi- yordu, fakat kuvvetli büyük tabyalar yalnız düşmanın muhtemel taarruzlarına en riyade müzaid olan yerlerde yapılacaklardı. Maamafih Fransanın kati kararına Belçi- kanın durumu da müessir oluyordu. Efer Belçika şark hududlarını Pransız tahkimat hattından itibaren ve bunun bir devamı şek- inde tahkim etmek isterse Fransanın İşi esaslı surette kolaylaşırdı. Yanl bu suretle mertebe daha barış zamanı muhtelif F*7 Mer nevi bombalara karşı mahfuziyet temin eden yerlere bomba emniyetli mahfuz yer denir. Fransız tahkimat cephesi Belçika hududun- da bitebilirdi. Aksi takdirde Fransızlar Bel- çika hududlarını da tahkime mecbur ola- caklardı. Belçiksda ise, siyasi ve mali sebeblerle, İlman hududunun, Fransız tabktmatını de- İvam ettirecek bir şekilde, tahkimi aleyhinde bulunuluyordu. Buna rağmen Pransizlar, 1977 de, Belçikahlaria anlaşmışlardı. Fransız yüksek harb meclisi hudud tahki- mat programını /1.1929 da şu suretle kabul ve tesbit etmişti: Hududa mütevali müstah- kem mntakalardan müteşekkil bir tahkim sistemi yöcude getirilecektir. Bu tahkimat mıntakaları şunları Meiz şimalindeki mıntaka, Lanter mintakam Ren müdafaası, İnşa tarn hakkında da şunlar söylenmişti: Cephede piyade tabyaları ve ateş emniyetli mahfuz yerler. Mukavemet hattının mühim yerlerinde araziye uydurulmuş büyük #abyt- Jar veya tabya zruplarıı Bu tabyalar veya tabya grupları ateş emniyetini halz bir ta- kım yeraltı korldorlarle daha geride keza yer altında vücude getirilmiş mahfuz kışla- lara bağlı Bülünaraklsrdır. Bundan maksad gerldeki ihtiyatlara hareket serbestisi ver- mektir. Tpçn mevzilerinde hizmet erleri için mahfuz yerler yapılacaktır. Mukavemet hat- tı o suretle intihsb clunacıktır ki bu hat teknik itibarile kov müdafaa fakat bu yözden mümkün mertebe az arasi terkolunsun. İşte Mafino müstahkem mevzii bu karar ve bu talimat fizerlse hududun hemen geri- sinde biribirine batı, yani müterali, tahki- mat mıntakaları halinde vücude gelmişti. Bu tahkimat mıntakaları kuvvetçe biribirle- rinden farklıdırlar. Majino müstahkem mev- ziline, her türlü bastın Fhtimallerine karşı, devamlı bir işgal kuvveti tertib ve tahsis o- lonmuştu. Bu müstahkem mevetin, kendisi- ne mahsus bir işgal ordüsile bernber, yarat- tığı emniyet perdesi gerisinde seyyar Fransız ordusu hiçbir tehdlde maruz kalmadan, münhasıran sevkülceyşin Icabatı bakımın- dan serbestpe toplanabilecekti, Majlno mevzlinin mahiyetinin tetkikini yarına bırakıyoruz. H. R. Erkilet Gdilebilsin, | Kahakçınm köşkündeki eğlence Hacı Ali ağa, doğruca Alemdarın çadırına giderek meseleyi nekle't:. Alemdar, büyük bir memnuniyet göstererek: — Abe. bu işe, Allah yardım ediyor. O de- Ukanılt ile beraber çit Kabakçımn işini bitir. | Diye, emir verdi. Kabakçı Mustafa Rumelihisarında, Eoğa- -n füsunkür manzatesina hâkim olan bir köşkte yerleşmişti ve (1293 senesi Cemaziyü- hır ayının 19 uncu Çarşamba günü) eski ocak ağalarından Hac Receb isminde biri- nin k'zı ile nikâhı aktediimisi O gün, Kabakçırıa köskünde bayat, eğlen- celerle geçmişti. Mükemmel bir kına gecesi tertib edilmiş, bu eğlenceler, sabaha kadar devam etmişti, Gece yarısından aonr kek yorgun dü serek birer tarafa çekilmisli, Kahekçı Mus- tafa da, ertesi gece neil olacağı rifaf hülya-| larına dalarak derin Dir uyku içinde idi Sabaha karşı, köskün etrafı kuvvetli bir asker kütlesi tarafından sarıldı. Dört kişi, kapıyı çaldı, Herkes derin uykuda olduğu için, kapı £€6 açıldı ve, Köşkün her taraftan sarıldığının kimse farkında olamadı. Kapını atan, o dört kişiyi görür büylük bir hayrete kapılsrak sordu” — Ne #stiyarsunuz Hacı Al ağn, dehsetli bir sesle cevab verdi: Hakkında em'r var, Kabakçiyı istiyo- görmez, "ir. Bu korkunc hitat karsısında, kapıyı açan ndam &eri cekt1', Önde, Turna Mehmed ol- mak üzere bu dört kişi, sessizce iceri girdi, Turna Memed, derkal etindeki hançeri, o adamın boğazına dayandı: Kabakcı, nerede yatıvrır?. Göster. Dive, mırıldandı. Korkusundan. iri tiril triyen adam, onları köskün Ost katına çi- kararak, parmağını bir kapıya uzattı. “Turna Mehmed, bu kanma övle bir atihış atıldı ki, kanının Kanadler:, börk his ça- tartı Ye, açılarak arkasına dayandı. Kahakçı Mustafa: — Bre, kimdir 07. Diye, yatağından fırladı ve sonra, başı- cunda yanan balmumunun #ltrek ışığı car. pan Turna Mehmedin öfkeden (o kipkirmiz kesilmiş olan çehresini görür görmez, büyük bir dehset, içinde kalarak: — Rak. #Ahir, ölüler de dirilirmiş... Diye, mırıldandı. 'Turna Mehmedin disleri gıcırdadı; — Katil. Alçak katli! Kahbe katil. Na- mussuz, katil... Begünleri düşünemedin mi? Diye bağırdı. Kabakçı, o kadar şaşırmıştı ki, kendisini #lâhile müdafaa etmek lâzra gelirken, bunu yapamamıştı: — Bre, benden ns İstiyorsunuz. benim e- vime, ne cesaretle giriyorsunuz. Çikin,.. Diye, bağırmaya başlamıştı. Fakat bu bağırmanm son sözleri, boğazın- da kalmıştı. Turna Mehmedin hancer, bir anda havılanmış.. Kabakçının sol kulağının altından girerek, boynunu parçalamıştı. Nihayet. Turna Mehmed, ahdini yerine getirmişti. İhtiras uğuruna İstanbulu kana boyayan sefil (hilâl sergerdesinin başını, | kendi ele kesmiş: — Çok şürür. ocağımızdan çıkan yanı, tepeledim. Demişti, HATİCE SULTANIN SON MEKTUBU müş. bir zamanlar, içinden biilür sesli genç kız kahkahaları taşan (Lâbrent) in ağaçları üzerinde baykuşlar tünemişti, Sarayın her tarafı bir türbe siiküneti al. mıştı. Bom altın yaldızlı duvarları ve tavan- Jarı, örümcek ağları sarmıştı. Hatice sultan, birdenbire çökmüş, adeti #htiyarlamıştı. Üç gündenbeci elinden dü. şürmediği bir mektubu, son defa clsrak o Kuduktan #onra, odtsmin köşesindeki! yazi masasına olurmuş. şu mektubu yazmaya başlamıştı: fAziz dostum Mellingi, Pelfiketlerimin en mustarlb anında. elime gelen mektubim, ben! pek çok memnun elti Hayattaki saadetlerin, birer serab olduğun- dan bahsediyorzur.. ve buna da kendini mia sal olarak gösterin; Ne kadar, bakkın var. Pelket, sahis tayin etmiyor. İster, en Aci mevkide yaşıyan bir insan. isterse, beşert mevkilerin en yüksek şahiknemda ömür süs ren bir sultan olsun: ayni şiddetle ve ayni sayletle hücum ediyor ve, büyük bir İnsafış- lıkla onu, bir anda yere seriyor. Kardeşim üçüncü Selimi parçalıyan han. çerler, benim kalbim! de lime lime etti. Beni bundan dolayı tesalli etmeye enlışırken, asiz, müslümanlar. çok buhtirarsınız. Dininizde, sizl sabır va terezkile sevkedecek cok büyük itikadlar var» diyorsun.. Doğru. Eğer o ile kadiar olmasaydı kim bilir simdi, ben me olurdum. Bu acı feliketlerim arasında bina göster Giğin alâkaya, nasl tesekkür edeceğim! bil- miyorum. Ancak 71 var ki, beni bizrat tessiii etmek icin işini, gücünü terkederek burayg kadır getmene de lüzum görmüyorum... Çönkü, geldiğin zaman eski Hatice sultam bulamıyacakam. Belki de, ihtiyar ettiğin »ahmet ve Külfetlers pişman olacaksın. Bana. ne İle mesi olduğumu soruyor. sun... Şimdi hayatı tek bir meşçuliyetim var. O da, sen gitiikten sonra, başbaltacı ö- larak sarayıma alman ve bana karşı emsfi- siz fodakârhklarda bulunan . (Turna Meh. med) isminde bir adamın ruhuna, sık ak (fatiha) okumakla vaki geçiriyorum. Bu mer ve cesur adım. İstanbulu Xana boya» yan ve kardesim üçüncü Selimin ixetine sebeb olan Kabakçı Mustafanın kafasını kesmek suretile, bu cantye “cezasını kanlle ödetti. Fakat, kanleşi olan Kabakçı Musta- fanın einayetlerinder arlanarak, bunun nes toesi “olan hüslalk'an hazin bir surette ölün gitti, Artık kendimi, hakikatin en kuvvetli gö- zile görüyorum. ve tamarsile İdrak ediyorum ki: ben de o yolan voleusuyum. Yakında, Tura Mehmedi kakib edeceğim O zaman da ben! hatırin, Melling... İstan» bulun, Boğasm fünunkür güzelliklerini dü- sündüğün saman, stadet semasından derin bir bietife doğru kayın sönen bir yıldın da hatırlamayı unutma.. | Hatice Sultan SON 18 #yldi 1939, Paşalimanı Ziya Sakir Avrupa trenleri rötarle geldiler Tarife mucibince saat 7.20 de gelmesi lenb eden Semplon ekspresi dün bir buçuk sasi rötarle ve saat 6,25 de gelmesi icab eden kon- vanslyontl treni de, &p saat rötarle Birkeciye gelmişlerdir. Ekspresle mezunen memleke - #inde bulunmakta olan Bulgar ataşemlliteri Tam yedi aydanberi, Hatlee sultanın sa-jile bazı Türk ve Iraklı yolcular şehrimize rayı, matemi bir sikün içinde idi Mimari gelmişlerdir. Konvansiyonel trenile de Ay - OMeling) in emsalsiz bir san'at dehasile rapada bulunmak'"a olan birkaç vatandaşı « yaptığı bahçenin her tarafım otlar bürü- muz memlekete dözmüşlerdir. Genç bir horoz gibi şahlardım: — Zengin olsam da kimsenin beni zorla evlendireceğini zannetmiyorum. Ben iste- mezsem kim beni evlenmeğe mecbur ede- 9 ve Mecbur etmezler; yalnız etrafını saran gençler sana o &ater tatlı sözler söylerler, seninle o kadar yakından meşgul olurlar ki sen de onlardan birinin ağına düşersin. — Beni o kadar aptal mı zannediyorsu- nuz? — Yalnız senin için deği, hepimiz için de vaziyet böyledir, hepimiz ayni tehlikelere MATUZUR, — Sizi bihiyorum amma ben berhalde kendimi ve serbestimi son kuvyetimle mü- dafan edeceğim, bunz emin olabilirsiniz. İs- ter zengin, ister fakir olayım, ben ber zaman benim ve kimse osai değiştiremez. — Senin keçi gibi inadrı ve kaya gibi seri olduğun malüm; fakas öyle erkekler var ki seni kuzu gibi uysal ve balmumu gibi yu - muşak yapabilir. * hid beyin ricası Üzerine Rana hanım inin giyinme vesir ihtiyaçlarımla zeşgul olmağa başlamıştı. Bir sabah beni odasına — Ne renk eşvab yapmak istiyorsun ki- m? Geceleret bunu düşündüğüm ve bu güzel elbisenin hâyallle yaşartığım için bilâtercâ- düd cevab verdim: —— Pembe tülden usun ve bol etekli bir ge- 08 esvabı istiyorum efendim. Müdirem bu Lehalüküme gülümsedi, — Peki kızım, vasin bu hasusta bana sali- Biyet verdi, ursuların makul clnak şartile CE «Son Posta» nın tefrikas: 44 YA seni dilediğin gibi giyinmekte serbest bıra-| kacağım. Pembe vulden esvab güzel olur ve sana yakışır; hem burnu, bem de bununla! yakışacak ayakkaoı, mendil vesalreyi almak İcin bugün öğleden sonra seninle Beyoğluna gideriz. Sevincimden içim isime sğmıyorda. Ya- maçlara, ağaç dallarına takılarak parçala- nan bazma entarilerim, neredesiniz? Bir de- fa de gelip beni bu şafak rengi tüller içinde görünüz! Nihayet, büyük helecanlarla (beklediğim İgün geldi. Vasimin aşağıda, misafir odasın. da beni beklediğini haber verdikleri zaman kalbim duracak zannettim, fakat bu sevin- İelmi arkadaşlarıma belli etmeği kibrime ye- İ diremiyerek birkaç dakika elimdeki işimle meşgul oldum. Etrafımdakilerin hepsi, bil- hasın Nazlı telâş ediyordu” — Gitsene; Cahid beyi niçin bekletiyor- sun? — Onun gibi bir adamın akrabası olmak ne büyük saadet! — Ne talihli kızmışsın Semiha, böyle meş- hur bir adamla her zaman görüşüp konuşa- biliyorsun. söze karıştı: — Ah, onun giyi bir kocası olmak ne bü- Yanmaz bir saadet olurdu! Hayretle yüzüne baktım: — Onun gibi bir koca mı? — Öyle ya; ne kadar meşhur olsa, o da berkesi gibi etten ve kemikten bir insan değli mi? Merdivenlerden Koşarak inerken Müfide- Bin bu sözlerini, tuba! bir şey gibi döşünü- yordum. — Cahid bey bir kadını sever ve onunla evlenir mi? İki seneye yakın bir zamandanberi onu bütün insanlardan başka türlü görmeğe © kadar alışmıştım ki böyle bir ihtimal beni bilâihtiyar güldürdü Salonun kapısını açtığım zaman onu du- yardaki talebe resimlerine bakmakla meşgul buldum. Beni görünce dost bir gülüşle elin! uzattı: ie — Hazir mısın Sımiha? — Evet elendim, müsaade ederseniz mü- Mektebin en yaşlı talsoesl olan Müflde bi-| diremden izin ahp hemen geleyim. — Peki yavrum; seni bekliyorum. Otomobile bindiğim'z saman sordum: — Annenize sölarız Viyanadan döndüler mi? — Evet, bir hafta evvel geldiler; hattâ bu- gün seni almak içir bizzat annem gelecekti amma çok meşgul olduğu işin soksğa çık- madı. Biraz çekingen bir tavırla suallerime de. vam ettim: — Evinizde çok misafir var mı? Bu #üatime şaşmış gibi yüzüme baktı, Bir elile otomobili Mare etmekte devam ederek ötekile elimi tuttu. — Yoksa Semiha gene vahşi bir kız mı? — Hayır, fakat yabancılardan o çekiniyo- rum, 3 — Niçin? — Ben! gülünç bulurlar diye... Kaşlarını çattı: — Seni niçin gülünç bulacaklarmış? Artık senin İstanbulda ve İyi bir aile içinde büyü- müş bir genç kızdan farkın var mı? — Bilmiyorum vs bn tereddüd beni üzüyor İşte... — Ne manasız şeyler düşünüyorsun! 'Tekrar yüzüme bakti ve benim çok cekin- gen bir tavırla dişatisinı seyrettiğimi görün- &e, sesine ciddi bir ahenk vererek sözüne devam etti: — Vasis! bulunduğum bir genç kinn hep- kesin içinde gülün; olmasını istemediğim Için bu kadar zamandanberi seni kendi övi- mize bile getirmemiştim. Bugün seni bizsat abp eve götürdüğüm ve bu gece de anneni ve ablamla birlikte tiyatroya gitmene müsa- ade ettiğim. artız böyle bir tehlikenin mev- ewd olmadığını isbat kâfi değil midir? Büyük minnet ve şükranla yüzüne baktım: — Ba sözlerinirle benim üzerimden ne küs dar ağır bir yük kaldırmış olduğunuzu ta- savvur edemezsiniz. Bize nasl teşekkür ede. ceğimi bümiyorum. — Teşekküre hacsi yok Semiha; yalnız be- ni memnur etmek İstersen, herkesin yanımda. da benimle olduğu gibi tabiliğini ve sadeli- ğini muhafaza edersin. — Sizi memnun etmek için elimden gelen her şeyi yapscağıma emin olabilirsiniz. Bu sörlerimden sonra ikimiz de sustuk. Vestm kalabahir caddelerden otomobili bü- yük bir meharet ve süratle sürüyordu. Ben de 'etrafımla meşgul olarak ora hitab etmedim. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: