24 Eylül 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

24 Eylül 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ER İZİ İtalya ve harb Yazan: Muhittin Birgen ma YE isa son müh senesi içinde, İtal - yanın yükssrten atıp tuttu dükçe, bu sütunlarda dalma bu Şüksek ve büyük kelimeli politikanın elddi olmadı- ğını söylemiştim. İşler sıkışıp ta harb bir emri vaki olduğu zaman ise İtalya, birden- bire değişti. Bu gibi ahvalde her zaman takib eylediği sakin gözleme siyasetine o nvdeb esti. İtalyanın Türkiye için. bizi elddi sorette rahatsız edebilecek bir kuvvet olduğu hak - kmdak! tahminler: ben hiç bir vaki iyii - rak etmedim. Bundan dolayı, bizde İtalya «- Jeyhinde yapılan neşriyatı da lüzumsuz sa - yanlardan oldum. Çünkü, İtalyanın Türki - yeye karşı düşmanlık edebilmesi için, bun « dan çok evvel bir hayli dilşmanlarla ufraş- ması ve bunlari yenmesi iizım gelirdi, Hini' hacetta kendi memleketini müdafnaya kâfi) gelebileceği bile şüpheli olan kuvvetlerinin Çok büyük bir kısmı ile ucu Türkiyeye ka - dar gelebilecek bir sergüzeşte çıkması için mn deli olmazı bile kâfi değildi. Bu- Bun için, ben İtalyan matbustının palavrası- na karşı sakin ve likayd kalmayı dalma ter- cih ettim. Beni sakin ve vaziyetten emin ol- mıya sevkeden hessblar, Avrupadaki kuvvet müvazenelerine İstinad ediyordu; ayni kü - vet müvazeneleri İlaliyayı, bugürkü harbde Dostluk ile kini yalnız bir noktada yekdiğerine benzerler: İkisi de ayni derecede sebatsızdırlar. s Bir noktada birleşen zidlar.. Eylül 24 Sözün kısası Hikâyei - hal Filmâzi E. Ekrem Talu na, kimi Kerim âğa, kimi Ew rim dâyı, kimi de Kerim peh. Mvan diye hitab ederdi. Kahbı, kıyafes ti, kellesi, kulağı yerinde idi. Bütün mâs halle halkınm hürmetini kazanmıştı; ve bu umumi hürmete yarıdan fazla kos «* ku karışıyordu. Zira, ağızdan ağıza dö laşan rivayetlere bakılırsa Kerim ağa, dayı veya pehlivarın 6 âna küdar sırtını yere get'ren olmamıştı. Üstelik de, dile lere destân olan gücünü ve kuvvetini sâde kendi nefsini korumak hususun e da değil, himayesine sığınan zuafayı sp» yanet için de kullandığı söyleniyordu. Onun sözü sened, erori mutlaka infa zı lâzım gelen bir formandı. Her yapte Hı ayni isabet, her dediği roshzı keramei #. Gebe &adınlar, anne olacaklarını an Olünciye katar dostum veya düşmanım diyebilirsin. Fakat |ladıkları zaman, Kerim ağanın yoluma inan Ki seni yalancı çıkarmak küçük bir tesadüfün elindedir. | gözeler, doğscak çocuğun, onun gibi SÖZ ARASINDA sakin ve suluü mühafaza etmiye sevkeyledi. İtalya Için mukadder olan poli- *ika da zaten bundan fbaretti. Pakat, şimdi bahsin bu tarafını bırakalım, bu, geçmişe ald mese:elerdir. * Son günlerde, gazetelerde İtalya, halen Av- rupanın en sakin, smihsever, en makul SÖZ - lert söyliyen bir memleketi oldu. Milâno ve Romanin bugünkü hayatları hakkında tas - irler yapan bazı muhabir mektublarını o - kudum. Bundan üç hafta evvel karanlıklara gömülü duran bu şehislerde bozün hayat tekrar o eski parlaklığını iktisab etmiştir. Artık tayyare baskınlarından korkmak, teh- Uke işaretlerine kulax vermek, «acaba yarı- na sağ çıkacak mıyım? diye gözlerini endişe De kapamak devri geçmiştir. Tiyntrolar. si - nemalar, konserler, barlar, hülâsa, bütün İtalya gündüz para kazanmanın çarelerini dlştinmek. gece de tam ziya ile tenvir edilmiş gebirler içinde eğlermekie meşguldür. Balkan siyasetinde İtalya, sulh, sükünet taraftarı oldu, Kendisine Macaristanda dahâ farla dost, Yugoslavyada daha fazla itimad, Bulgaristanda sempati aramakla mesuldür. Yunanistan bir aralık endişeye düşürmüş olan bazı askeri hareketlerden dolayı, Ro - ma Atina tle bir fikir teatis'ne girişti ve De- tieede Yunanistanı emniyet telkin etmeğe muvaffak oldu. Yunanlstar, bu emniyet için. de eflâh altına aldığı askerleri birkaç gün - denberi terhis ediyor. Balkanlarda böyle olduğu gibi İtalya Ak - denizde de ayni sivaset! takib ediyor ve do- layısile burün Avruonda en makul sözleri söyliyen bir unsur haline gelmiş bulunuyor. İtalyan matbuatının son günlerdeki neşri - yatı hep esulha fikri etrafında dönüyor İtal ya,.blyük ve elddi bir harbo #irmekten çe - kinir; çünkü bu harb hangi taraf aleyhine olsa, bu memlekete netice itibarle harablık getirecektir ve fayda vemiyecektir. Bundan dolayıdır ki sulh fikrinin maşiri olmak vazi - fesini kendi üzerine almıştır, Hepimiz bil- yoruz ki Duçe harblu Jüzumin ve hayırlı bir gey olduğunu her gerdiğ! yerde tekrar eder- di, Bugün harbin aleyhindedir; çünkü, harb, fen kapıya gelmiş bulunuyor. Sulh zama nında harbden bahsstmek kony olduğu ka - dar harb zemanmde man irine atılmak güç olmasaydı, İtalya, bügün pektlâ, ya bir ta - rafta, yahud diğer tarafta bulunabilirdi! Halbuki, İtalya, şu dakikada Avrupanın en sakin, en bitaraf, en makul sözlü bir mem - leketi oldu. İtalyan radyolarını dinleyiniz: Bütün mubariblere ve dünya hidiselerine ald haberleri tam bir bitaraflık ruhü içinde ve- Tiyor. İtalya, beş senelik bir siyasetle Alman- yanın yanında ve askerl bir ittifak muahe - desi e Almanyanın müttefiki olduğu balde, bütün harekâtile, belki biraz Almanyaya kar- nı dost, fakat bütün neşriyatile bitaraftır. Niçin böyle oldu? Neden İtslya, böyle bir siyasete geldi? Bizce bu suallein cevabla - rini şu İki noktada toplamak lâzımdır: 1 — İtalya, hangi taraf lehine harbe işti - Tak etse, Rusya ile Almanya arasındaki ade- mi tecavüz paktından sonra, mutlaka büyük zaylata uğrar, Bu saşlat, onun için 9 Kadar| ağır olabilir ki, bir müddet harbden sonra İtalyanın #op yirmi senede yaptığı çeylerin hepsi, bu arada rejim de dahil olduğu halde, yıkılıp gider. Şu halde, İtalya, harbe, ancak, pek az fedakârlık mukabilinde kat'i ve müs. bet bir netioe alacağı zaman iştirak edebi - Mr. O zamana kada; sakin, sulhçü ve bita - raf kalmak zaruridir. 3 — İtalya, çok Iyi görüyor ki harb devam ettiği ve uzun sürdüğü tekü'rde Avrupa için çok vahim ihtimalle: vardır, Uzun bir harbin #onu, bilhassa Almanyanın sefaleti ve mağ- Mübiyeti ile netieelenecek bir harbin neticesi, Avrupanın göbeğinde pek vahim içtima! hâ- diselerin zuhuruna sebeb olabilir. Şu halde İtalya, icabında iyi bir müdahaleci rolü oy- myabilmek için, evvelâ kuvvetleri itibarile sağlam, dahili vaziyeti itibarilo daha iyii ve harici münasebetleri !tibarile de dostu çoğal- mış bir halde bulunmalıdır. İşte, İtalya bunları düşünüyor. Duçe iç - timal ilimlerle ve cemiyet meselelerile çok meşgul olmuş bir insandır. O, pekâlâ görü- Koşucu Wooderson İtfaiye neferi oldu Dünya bir mil rekordmeni Wooder son, Londra itfaiye grupuna (girmişti Yarışlarda olduğu kadar, yeni vazilesin de de azami muvaffakiyet yöstermek is- tiyen koşucu, büyük bir hevesle işine sa- rılmıştır. Burada, onu bir alarm mevzii wrken örüyorsunuz. Skualos denizaltı gemisi yüzdürüldü Amerika açıklarında batan, Ameri - kanın Skualos denizaltı gemisi, kazadan 113 gün sonra yüzdürülebilmiş, ve tersa neye alınmıştır. Gemi de 24 cesede ras- lanmıştır. Alfikadar dairelerin mütehas- sısları, batma hidisesinin ne süretle vu- kua geldiğini araştırmaktadırlar. Şuşnig öldürüldü mü? Le Toumal gazetesine göre, eski A » a | Ge apn 7 çe ; Hergün bir fıkra | Bir Fransız fıkrası Bir nefer koltuğunun altında bir şemsiye ile dolaşıyordu. Genç bir mülâzim gördü. Durdurdu: ... — Askerlerin şemsiye taşvmalar, yasaktır. O şemsiyeyi ver. Nefer şemsiyeyi verdi. Mülâzim ki ucundan tutup dizine çarptı, Şem. siyeyi kırdı. Nefere döndü: — Şimdi ismini ve künyeni söyle. — Altıncı fırka, sekizinci alay, dördüncü bölükten Yanbasan. Peki sen görürsün! Mülâzim yürümek üzere iken ne - fer sordu: — Sizin ismihiz. — Benim ismim mi, sana ne? — Kendim için sormuyorum. Ge- neral, benden şemsiyetini istemişti, onu, götürüyordum. Kim kırdı, diye sorarsa ona söyliyeceğim. i Bilekte taşınan Künyeler İngilterede neşredilen yeni bir emiri 8, bütün sivil ahali ve tayyare müslah. demini, üzerinde sahibinin ismi, adresi vusturya Başvekili Dr. Şuşnig kurşuna|ve telefon numarası bulunan şu bilezik - dizilmiştir. Gazete 18 aydanberi mah - pus bulunan Şuşmig'in Avusturyakların Alman davası uğrunda kahramanca har- betmeleri için neşredilmek £tenilen be.| yannameye imzasım atmayı reddetti - ğinden öldürüldüğünü ilâve etmektedir. —<———————— yor ki, Avrupanın karnında büyük bir sancı, göbeğinde pek büyük hâdiselerle yüklü gö- rünen bir gebelik var. Bunun için, İtalya, hâ- diseleri uzaktan dlkkat'e seyretmek ve icn - bmda her ihtimale karşı harır bulunmak mecburiyetindedir. Bu gibi ihtimallerde ona dostlar da lâzımdır, Eğer, İtalya bu defa müs takili bir siyaset yapmak (isterse, dostlarımı kendinden büyükler.nde deği, kendinden küçük kuvvette olanlar arasında aramahdır. Benim gördüklerime ve anladıklarıma gö- re İtalya, bugün böyle bir hava içinde bulu- nayor. Bu havada henüz tebellür etmiş ye- gâne unsur da gunden ibarettir: Bakmak ve beklemek. İŞTER «münferid müsademeler olmuştur.» Gene dün çıkan Fransız tebliğinde de şu cümle vardı: İNAN, İSTER İNAN, Dün çıkan Alman tebliğinde şu cümleyi gördük: — «Garb cephesinde yalnız piştar kuvvetleri arasında leri takmaktadırlar, İSTER TERİ Leh Hariciye Nazırının Karısı ve kızı Polonya Hariciye Nazırı Beck'in ka jr da kızı ile birlikte Romanyaya ilti - Jca etmiştir. Madam Beck 44 yaşında ol. masına rağmen güzelliğini ve cazibesini harikulâde bir surette muhafaza etmek- tedir. En eski bir Leh ailesine mensub- dur. Kızı Coanna 20 yaşındadır. Harb patlamadan evvel, musiki ve has'aba - kıcılık tahsi) etmekte idi. Coanna, Ma - dam Beck'in ilk kocasından olan kızı - ,dar. Erkek elbiselerinde bir yenilik Erkek elbiseleri modası (İngiltereye mahsustur. En büyük erkek terzileri Lönârada bulunduğu gibi en çık erkek elbiseleri de Londrada yapılır. Heliharb dolayısfle ber sahada bir yenilik görüldüğü misillü şimdi de Lon dra terzileri yeni bir karar vermişlerdir. Bu karara göre erkek ceketlerinde sol ta rafta üstte yapılmam mecburf olan men dil cebi bundan böyle sağ tarafta dahi yapılabilecektir. İngilizler geceleri sokakta beyaz çorap giyiyorlar Harb dolayısile Londrada geceleri © lektrikler söndürülmekte ve şehir zifiri karanlıkta kalmaktadır. Bu yüzden pi - yadelerin herhangi bir şekilde bir kaza- ya uğramamalarını düşünen Çesir baş - komiseri nahiyesindeki kadın ve erkek - lerin, geceleri sokağa çıktıkları (vakit beyaz çorap giymelerini tavsiye etiniş - tir. INANMA! — «Bugün cephenin heyeti umumiyesinde sükünetle geç. Muharebenin 4 üncü günündeyiz ve karşıkarşıya elde süngü ile bekliyen askerin miktarı en aşağı 8 milyon kişi- NANMA! jmerd, onun gibi «insanı kâmil, olması İçin uzun uzun yüzüne bakarlardı. Ev'nden sokağa çıktığı zamanlar, her kes etrafını alır, buyur ederdi. Kahveci altına en temiz iskemlesini sürer, ma * halle imamı çay ısmarlar, ihtiyarlar eğ rafını alır, gençler karşısında elpençe divan dururlardı. Mahallede, zavalh, . çelimsiz bir de (Kuş Mehmed) vardı. Mektebin yanı « başında, saraylı hanımın akaret dük « kânlarının birinde manavlık ediyordu. Kerim Ağa bu Kuş Mehmede hernedem se teveccüh gösteriyordu. Kuş Mehmed de bu teveccühten böbürleniyor, ken « ini birşey zannediyordu. Bir sikimi »ı olduğu halde, sırtını Kerim Ağaya dayâmş, şuna buna kafa tutuyordu. Günün birinde, Kuş Mehmedin dülğ- kânmm yamıbaşında, yabancının bizi geldi, bir kavun karpuz sergisi kurdu. Bu suretle, bir defa ona rekabet etmiş o- Juyordu. Sonra da onu muhtelif suret « lerde i2'ac ediyordu. Kih sergisini, Kw şun dükkânı hizasına taşırıyor, kâh o « nün küfelerini deviriyor, mostrasını bo zuyordu. Kuş Mehmed geldi, derd yandı: — Bu herif benimle debelleş oldu.. Ne yapayım? diye sordu. Dayan! O sana birşey yöpamaz. anda ben varım! cevabını aldı. Bu sözler Kuş Mehmede cesaret ver di. O da, komşusunun karpuzlarını çiğ | nedi. Bunun - üzerine o kapıştılar. Cılız Mehmed bir fasıl mükemmel dayak yes İdi; evinden çıkamaz hale geldi; hâmisi ae haber gönderdi. Kerim Ağa, bu haber geldiği zaman İ Hacının kahvesinde çubuk içiyordu. Ges İlen adama: — Benden Kuşa selâm söyle... dedi; korkinasın. Ben buradayım! Üc gün sonra, Kuşdm, komşusu arasın- da daha zorlu bir dslaş oldu. Bu sefer, zavallı Mehmed, vüzü gözü sarılı, kolu İtek değneğile sürüne sürüne bizzat hâs misine dehalet etmeğe geldi: İ — Herif canıma okuyacak, ağam!. Sen İbilirsin gayri. — Bir halt edemez, ben burada fke « nel, O vurursa sen de vur, korkma! Bu muhavereyi dinliyen maballek de pehlivanı teyid makamında baş sallıyor lardı, Kerim Ağa, Kerim Dayı, Kerim peh- livar. Ayarındaki bir adamın himaye et- tiği bir kimseye hangi babayiğit el do- kundurabilirdi?! p Üç gün sonfa, zavallı Kuş Mehmedi ölü olarak, caminin arkasındaki arsada buldular. Tam dokuz yerinden bıçaklan« mıştı.. Bu faciayı pehlivana bildirmekten herkes korkuyordu. Duyar daymaz, kim bilir o, nasil kükriyecek, coşaçak, ifrit kesilecek, katili bulup paramparça ede.” cekti? , Hayır; hiçbiri Olmadı. Kerim Ağa vak'ayı haber aldive sadece: — Tuh! dedi; insin dediğin bu kadar da tapon olur mu ya? İyi ki araya gir « memişim. Elin bir metelik etmez evli dı için benim de başım nâre yanacaktı!, Şimdi bu uzak hatırayt nc münase « betle yâd ettim? Ben de bilmiyorum. Fakat, herhalde, benim bizsat ve lâyikile takdir edemediğim bir münasebet ola « cak ki yarım asır evvelki şu hikâyeyi an asır sonra şuracığa cıziktırıver « E. Ekrem Tolu Kerim Ağaya A

Bu sayıdan diğer sayfalar: