8 Ekim 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

8 Ekim 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Birinciteşrin SON POSTA Sayfa 5 Hitlerin nutku sulhü hazırlamışa benzemiyor, maneaanamana, ememslüsiamenanansnaez Emekli G YAZAN . eneral H. Emir Erkilet “Son Posta,, nın askeri muharriri - fakat ümid kesilmemiştir! 0000000010000 00 00000 enem amman Yi an Alman Rayhştagında Cuma gü ai öğyi Avrupada pg esi bekienen bir nutukla 1084 harbini en sulh oluvereceğini ummak n ağırlık ve şümulünü lâyıkile tükdir gt olurdı i tuktan beklediği ağam Dünyasın bu nu - hü Şydinlatacak “açık hemen sulh oluvere - & #ürsüsünden düny aya Şa dikie eitirebilereğini ta - ii “OX veyahnd bilâkis onun hasım. Wer #man dileyeceğini imi gal Büz düşmek demektir, i i mi teraber, yani harb henüz kati Gü muh, eraomişken, bile, Fütlerin i iel ve mülkün kılabilecek bir etmek boş bir e m 3 bir emel Tikla SeEnİaNtİ Uktizamdır. Nea Alman. e makul b ie Peddedemezlder, Niteçi, siz vaki olacak bie <e tetkik olunag Pakaş Jay iü evrei, ir 5 ekinin Ağını söylemiş, me olursa olsun, ösüş iibarile Yay ir İN 8 — heye aratın aczim, Mirat ez e stemeden salk olması mi. an İÇİN VE bahumuş Al o İmanya im danş rÜZGÂFININ bir - ummak hemen hemen mu E Bİdidİr. Ta sebeble, mun- cösoeğini hale inanmakla bi nda: fani ii den ey urlamağı düşünüyör idiyse takim Mi vel, redleri kabi > ak J€nİ Sul esaalarım açık bi avene bir mülâyemeğ karışır - Versay muahedesi, inin haksız ve gadı 2 ne eihakleyi çoktu. Fakat pu ME Kork nema diy, (© e karışık bir helecanla cevab yer. Zihinde bir Mnra; — Tantmıyorum. dah. w Nerede oturuyorsun? Kendiminkinden kav: 'vetli bir iradenin te- siri ültanda hareket ederek, bu çetrefii uv. Sanlı, öcayip, bakış ka yala dina cevab yermek ilerisinde sarı boyalı evde. olduğumu, gözlerinin i Seri geri gittiğini gör. — Barı boyalı ev. g yan boyali eta Barı boyalı er... Orhidi Sesinde torku ve mü tümden fırlıyarak yüzüne MR gatlıyacakmış gibi kuvvetle çarpıyoraz — Cahid Oğuzu mu? Evet in Oğuz. Beni burada hapseden a - — NE söylüyorsunuz? Sena li © fena adam besi buraya kapadı. Tez seneler Yar... Bana hiç bir « ya iyor artık; bak ne çi isem Yar... Bas - - Yemek yok. çay yok. Ah- pr İstersex Hatice örn- re yok. bahçe yok. deniz yok. a- hahtar Ömerde... Simdi Ömer yok, Hatice y- dolaptan aldım. Denize gei- beraber denize... Babası Ah- #7 arıyormuş gibi durduktan Lehistanda harabe heline gelen ve duru bazı ışıklar -| | | bir şehirde son mücüdele: Bir Alman eskeri ve havada bir el bombası meselâ Hırvat, Çek, Slovak ve Leh gibi Av- rupenın. nıyay'yen yerlerinde topluca sakin bulunan eski milletlere © hayat, istiklâl ve hilrriyet veren maddelerine ancak hürmet ve riayet edilebilir, Filvaki Büyük Harb mu- ahedeler: bu güzel ve insani maddeleri ni de siyaset enirikalarile kirletmekten g€- ri kalmamışlardır. Meseli Çekoslovakya v€ Lehistan kurulurken onların içine milyon - larca Almannın sakin bulundukları yerleri #axlen katmak ve üstelik Lehiztanin taşı - a, Almanyayı ikiye bölen bir Koridor belâ- $i sarmak bu zavallı milletlerin osükün ve rahat içinde yaşamaları imkânlarını daha bidayette selbetmek demekti Bilbassa Çekoslovakya gibi sayıca ve mem leğetçe küçük bir milletin Almanya aleyhin- de bir Fransiz . Rus ittifakı sistemine Bir * mesi, ve sokulması büyük bir hata idi. Kü - çük milletler için icabında silâhla da müda- isa olunabilecek olan, bir bitaralıktan da- Ba döğru ve selâmevli bir yol yoktur Fakat ne olursa olsun Bohemya, Moravya, Slovakya ve Lehistanda bulunan milletlere hürriyet ve istiklâlleri iade olunmak ve bu memleketlerde, şimdiki gibi Avrupayı her İmanya da, diğerleri de kurtuldular. zaman kana boyayacak birer ihtilâf ve inti Jâl kaynağı değil, bilâkis birer sulh ve me - deniyet yuvası kurmak iktiza eder. Hitler de Gsaa isibarile tarihi ve olnagrafik temelicr üzerinde kurulacak olan milli hududisra mu arız değildir. Nasil muarız olabilir ki ikti - dür mevkline geleli beri Almanyaya mii ve tarihi hududlarını vermek onun en birinci ve en büyük bir gayesidir. O halde sulhün tecellisini biran evvel te - menni edenlerin, Hillerin bu gelerki nulkun- da aradıkları noktaların başiıcalar; bunlar-| dı, Biz istiyorduk ki Hitler nutkunda, ma- kul, tarihi ve etnogratik o hududlar içinde müstakil bir Lehistanın yeniden teşekkü - İüne #nuarız olmadığını açıkça ve hiç çekin- meden söylesin ve ayni zamanda hür, müs- ,fakil ve bitaraf bir Çekya ie bir Slovakya -| Kk ve köLinm Almanyanın asi emeli olduğunu n- (ümid edebiliriz. Fakaş memieketler ve me - Şık ve vazıh bir surette beyan etsin. Fakat Lehistan, münhasıran bir Alman » Rus İşi - dir dedikten sonra sulhlan ve konferanatan bahsetmekte hatalı bir tenakuz vardır veya»! «Son Postan nın tefrikasr 6! ES medi sevmiyor, hip sermiyoi O dakikada çocuk manasız ve boş gözle - rini bana Goğru kaldırdı ve ben onların jâdilüne bir sulh olab hud biz bir şey anlamıyoruz. Tevazu ve mü- senet her vakit zâf alâmeti değildir. Pa. &at zayıflar, durumlarını göstermemek için ekseriyetle st perdeden konuşmak yolunu| tutarlar, İşin esas ve hakikatine gelince, harb ne kadar uzarsa uzasın eğer günün birinde bir takım meseleler Konuşmak için bir mass ba- şında toplanmak var ise o halde bunu yap- mak için neden evvelemirde insan kani ve hayata heder olsun ve Avrupa bir harabeye dönsün? İki sene, üç sene, dört İ sene hülüma harb ne kadar devam ederse et- sin 4 İgörüşmekte esas iibarile bir mani olmamak alnız bir tarafın! yüz binlerce nda konuşulacak şeyleri bugünden azımdır. Fakat mutlaka dediği olabilmek yan! sulhü müsakere de - gil dikte edebilmek için euhakkâk ki o ta- rafın hasmını yere sermesi iktiza eder. Pa. kat böyle bir sulbian acaba ne gibi bir fay- da umulur? Bundan 2) yil evvel de böylece| dikte edilmiş sulhler yapılmalı; mıydı? Bo- ğazlanmak istenen bir sürü harb kurban « ları arasında bizzat biz de yok muyduk? O vakit mağlübiyet boyunduruğundan en evvel kurtulan biz idik; fakat zamanla Al - O halde 1939 harbinin gene mağlübiyet ve izm:hlâlile bittiği: ğini nereden bile - cetiz? Adaletin dizginleri bizim elimizde bu- İlunmıyacaklar ki ne yapabileceğimizi em - niyetle söytiyebilelim Fi oğlunun ise ne ya- pacağı bilinmez. Bahusuz bir Avrupa hara - besi üstünde kurulacak bir baykuş adale tinden ne çikar? İşte bisi de, iş şok uzamadan ve Avrupa bir harabeye dönmeden sulh olacağına inan dıran bu düşüncelerdir ve bunlar büsbütün esassız değildir. Hitlerin nutku bugün için bu sulhü bazırlamışa - benzemiyorsa yarın başka yollar ve başka vasıtalar o meydana çıkabilir ve nihayet kara ve havada bugün- kü ihtirazlar devam ettiği müddetçe sulhü deniyetler birbirinin ardından harab olma- #n ve orduların gözü kızmağa başladıktan #owra İş işden tamamlile geçer. Eğer Paris ve Londra sulh olmamasını ve ASLABRIN EPRARI 7 , onu öldüre -İrum. Cahidden evvel deniz vardı. ber vakit deniz. Sonra deniz yok Cahid var. Cabld... Birdenbire yumruklarım sari boyalı eve doğru uzatarak sıktı. rengini görerek titredim ve boğuk bir sesle| — Cahid bana denizi göstermek istemi » sordum: — Babası? Onun babası kimdir? — Cahid... — Siz. siz Cahldin karısı misiniz? lerini uzatarak parmaklarını garib bir şeride kıvırdı. — Cahidin karısı, evet Sonya Cahidin ka- rsi... Zavallı Sonyat Onu hiç sevmiyorum. © benim düşmanım? Sesinde vahşi bir öfke titriyordn amma ben bunu farkedecek halde değildim. Etra- fımda her şey dönüyor, döntiyordu. Genç kadın başını çevirerek denize daldı. O #aman yüzünde peyda olan sükürete, göz- lerinde parlıyan saadete hayret ve korku ile baktım, Ellerini dua ediyor gibi göke doğru kaldırmıştı. — Denizi hep uzaktan görüyorum.. pence - remden oraya bakışorum. Ben denli istiyo yor.. Ahmede de İstemiyor. Şimd! anahtar Berede biliyorum. Gece Ahmedle berber Çi- kacağım.. bir kayık. sonra Karadeniz... Oğlunun ismini söyleyince başını eğerek yerdeki yevbeye baktı ve gözlerinde müthiş bir korku ile tekrar onun elini tuttu. — Haydi Ahmed. Eatlee belki uyumuyor simdi... Benim meveydiyetimi unutmuş, daha doğ- rusu ben yokmuşum gibi oğlunu elinden tu- tap sürükliyerek koşa koşa içeri girdi, ar - kadan kapıyı tekrar kapadı. E Ben orada hareketsiz kalmıştım. Beynimin içi bir saniye içinde boşalmış gibi id. Ku - laklarım oğulduyor, etrafım kerarıyordu. Fena bir rüya geçirdiğimi, kâbus İçinde o)- duğumu zannederek elimi terli alnıma gö - türdüm, Hayır, «Son Posta» nın tarihi tefrikasr 17 Yazan: Reşad Ekrem Hükümdar gözdeleri Gevheri Hanım: — Hiç ben Benli Yusufumu bir Güllü Fnt- ma kabbesi uğruna göz göre astırir miyim?! Dedi; ve ilâve etti: Haydi şimdi arkasını da ben sana an- lstayım Yusuf Bey. senin Sultan Muradia vuruştuğunu, Sultan Muradı yaraladığını ha- ber alinca dünya başıma yıkılmış sandım. Hemen en sadık adamlarımdan Hurşidi erte- 8i gün sana gönderdim. — Evimin nerede oldufunu bilir miydiniz sultanım? > İnsan bülbül: delikanlı? — Sonra efendim sultanım? — Seni de bostancılar evden kaldırmışlar, arkasından Hurşid gitmiş . Evvelâ Sullan Murad varayım, ayıklırına kapanayım de- ün yuvasını bilmez mi İdim. Fukat Murad zalimin, gaddarın biridir. Sonra aklıma Zerefşau geldi. — Zeretşan benim azadlı câriyelerimden- &ir, Akılı ve sadık bir kırcağızdır. Benim saray İmamına vermiştim onu. Hâni imam ihtiyardır da, eh gençlik bu... Bizim Zeref- şan da celid Kars Alinin gönlünü çelmiş. O da maşallah. babayiğitin birldir... Berii Yusuf: — Şimdi anlıyorum... Şimdi anlıyorum... Dedi. Her san'atın bir sirri olduğu gibi, cel - Iâdiığın da bir dırrı varmış, Cellâd isterse, Ü- meği öyle geçirirmiş ki. adam tıkanır, bayi- lir, fakat boğulmaymış... Eğer tezine yeti - şilirse kurtarılırmış... Kara Ali, o gün seni sabahleyin asacağına, seni akşama (yakın götürüp aslı. Yamakları ile beraber de he -| men götürüp denize attılar... Benli Yusuf gözlerini hayretle açtı: — Beni astıktan sonra denize de ml e' tlar?.. Gerherli Esma Hanım sultan güldü: — bühi Beni! Yusuf. . Ben çocuk gibi saf- sn... Hala kamçı ile kovalayıp dağıttıktan sonra #eni bir arabaya attılar. . Biraz $i dükten sonra da Kara All yamaklarını dı, Birkaç sokak sonra da arebr teslim etti, gitti. Esmer güzeli delikanlı, gecirdiği korkunç sergüzeştin bir sırrını çözememisli, Hanım sultana: — Sultanım efendim dedi, Kara All gibi Bir öellid parçası, koza bir hünkâr yaralıyan bir adımı böyle nasıl kurtarıp kaçırmağa örsarti eder?.. : Gevherli hanım manalı bir tebessümle: — Orasını Zerefşan anlasın! Dedi, Gevherli Hanım sultan elini tekrar deli - kanlının alnına koydu: — Hâlâ ateşin var Yusufsuğum... dedi. Delikanlı: — Sultanım, sizin aşkınızla artık ben ö » Tünelye kadar cayır cayır yânarım! cevabi- nı verdi. Sonra, ayağile, (o bacaklarını oğan çocuğun eline vurup dışarı çıkmasını işaret etti, Çöcuk kalktı. Benli Yusuf vöcudünü ya- İtağının bir kenarın otarak içinde bir kişilik anin kapım daha yer actı Tam du sırada odanın usulca açıldı. İçeriye bir cariye girdi. Çok güzel bir kızdı. Ayaklarının uemin basarak birkaç adım attı ve durdu. Onu gören Gev- a m harbin muhakkak devamını istiyor idiseler onların Berlini bir defa bombalamaları kö- fiydi, Pakat mademki bunu yapmadılar ve e | zelliği de buri Hari hanım hemen ayağa kalktı Kıza doğr gitti: | — Ne o Sahbâ kalfa, bir haberin mi var?, Dedi. Kız: — Evet sultanım... Diyerek Gevherli hanımın gözlerine baks ti. Bu bakışla, gizli bir şey söyliyeceğini an- Iatiyordu. Gevherli hain başmı uzattı. Sah bâ kalfa hanım sultanın kulağına bir şeyler fısıldadı. Gevherli harım sultanın gözleri bir kat daha barlayıvermişti, Fakat, Benli Yu» #ufu kuşkulandırmamak için Kaşlarını çatıp) Sahbâ kalfa odadan çıkarken. — Bir daha bu gibi münasebetsiz geyler | için m civanımla meşgulken biz! rahalaş etme. Anladın mı? Diye azarladı Benli Yusufun ayaklarını ve bacaklarını 0- Ban çocuk ta onunla beraber o çıktı. Yek » İmişlik Gevherli hanım sultan, yedi kollu al» tn şamdarın mumların teker teker sö — dürdü HASAN HALİFENİN BAĞI Güneş üç mızrak boyu yükselmişti. Yeni- İçeri ağası Hasan Halifenin sahilsarayı, Bo- gaziçinin en güzel yapın, gümüş suyuna ba. tırılmış gibi partıyordu. Pakat sahllsarayın gerisindeki ormanda güneşin sıfı bile hâlâ girememişti, Dördüncü Sultan Muradın gözdelerinden )olan Hasan Halifenin bağı Rumelihisarı çi- | yarında, Akıntıburnundan Bebek koyuna Xâ dar uzanan âahili ve gerisindeki (tepeleri kaplıyordu. Hasan Haltfe, Akıntıburnunda, deniz kenarında on yedinci asır Türk mi - marisinin en güzel ezerlerinden biri olarak bir sahilsaray yaptırtmıstı. Denizin, rihtım- temellerini yalayıp dördüğü bu saray, pırpır İportir ve mermi, tunları, büyüklü küçük. Vü kubbe ve kemerleri, geniş saçakları, tahta, kepenkli pencereleri, sarma eahnis ve cumbaları, girinti ve çıkıntıları İle gayri « muntazam bir bina idi. Bütün orijinal gü - idi. Adı, tarihin eçhulü İolan mimar, tenazurdan kaçmış, eşsiz bir ta» biat güzelliğinin Iç o güzelikir Aherk- tar t nişi. Hasan Halife sarayı, muazzam der"), muh İtesem Mi, Devrin vezir sarayları sekiz yüz, dokuz yüz oda olarak yapılırken, Hasan Ha- eser life sahllsarevı sneak yüz (oda kadar Jet, mermer, yaldız ve boyanın © en İnceleri, bu sarayda bol bol Bareanmıştı, o Penrerelerin tahta kepenkleri ceviz ve kayın ağacların - dan ve üzerleri sedef naköşlı (di, Camların bepsi en nefis İngiliz billürundan İdi. Ma - azzam bir imparatorluğun bütün zengin « göndesi olan muhteris delikanlının azamet ve haşmet disküntüğü, bu sahilsarayda Yü. canlihis ile tesessim etmişti, Hasan Halife, velinimet U için sarayında (ayr bir daire yaptırtmıstı, Bir hamam, bir ji yemek salonu, bir yatax odası, ve bir taht | salonundan mürekkeb olanı ba dalre ise, yün jlerce san'atkârın elinden çıkmış bir nefise- er meomuasıydı. Hamam en güzsi pantelik Omermerinden idi. Soyunma odasının tavanı altın yaldıdı ve duvarları çini kaplıydı. Ortasında mer - mer bir havuz vardı. Hamamın içine gelin. 66, ve soyunma yerinin iki yanında, karşı - bir damlacık © liklerini emrine hasır bulunduraa bir gencin. yapmıyorlar ve gerilerdeki askeri hedefleri |bklı, çift kurnalı küçücük İki balvetten (bas 'de tahrib etmek istemiyorlar © halde sulh ümidleri yardır; ve bu böyledir. çe 1. E. Erkilet AZ kadın görmüştüm. Onun Cahidin karısı ol- duğunu kendi ağzından işltmletim... Onun evli olduğunu şimdiye kadar bana niçin kimse söylememişti? Bu sülütun sebe- bi ne? Bu kadın niçin Cahidin kendisini ve çotuğunu hapsettiğini, yemeksiz ve esvahal buraktığını iddia ediyor? Gözel, sekt ve tem bir erkek olan Cahld Oğuzun oğlu bu ei, sıska ve amal ucube mi? Ondan utandığı iel mi onu herkesten uzakta Yaşatıyor? Fakat hayır, onun gibi vüksek bir adamın böyle bir alçaklığı irtikâh etmesine inikln tasavvur edilemes. ().. nazarımda dirüsüüğü, namus ve fazileti temsil eden adam... O halde bu kadın yalan söylüyordu. Niçin? Ne maksadla? Yoksa, Yarabbi. yoksa bu ka- dın deli mi id? Halbuki sakin bir tavırla konuşuyor ve sözlerinin manasım tartıyor gibiydi. Bazı kesik ve manasız cümlelerini Türk olmayısma ve konuşmakta müşkülde çektiğine hamletmietim. Göx gürüMlülerinin. yaklaştığına, havanın rüya deği.. hakikaten bu yabancı | korkunç bir şekilde karardığına ehemmiyet retti. Fakat ziynet ve ihtişamı le bir şahe - ser idi. (Arkas var) vermeden kendimi otlârın üzerine attım. Za- vallı bâşim ateşler içinde yanıyor, fikirlerimi, muhakememi bir uraya toplamağa imkân bulamıyordum, Karısı!.. Hayir, buna imkân olamazdı! Bu» güne kadar niçin ondan balsetmemişti? Ne ©. ne de etrafındakiler bunu niçin saklamığe lardı? Onu niçin bütün © gözlerden uzakta yaşstıyordu? Böyle güzel bir kadını serme. si, onunla iftihar etmesi icab etmez miydi? Halbuki kadın ona slçak, cellâd, hain de - di; onu en feci ve müthiş sözlerle ithızm et- fi. Hayır, onun bütün bu müthiş şeyleri yap mış olması tasavvur edilemezdi. 'Bir iki dakikadanberi iri iri yağmur tans- leri düşmeğe baslamıştı. Birdenbire kızıl bir #imaek çaktı, ayni saniyede kulakları sağır edici bir tarraka koptu, Yerimden dehşetle fırlayarak koşmağa başladım. Şimşekler biz İbirini taklb ediyor, rüzgür nefesimi kesiyor, İbardaktan boşanırcasma yağmur yağıyor İdu. Bir üi dakikada bahçeyi s€l basmış, yü- rümeği güçleştirmişti. Dizlerime kadar suys batarak koşmsfğa çalışıyordum. — Semiha! Onun sesi beni çağırıyordu. Vaziyetin ko» mik ve feci olmasına rağmen yüzümün ki- sardığını hissettim ve cevab vermedim; fa - kat 9 beni görmüş, koşarak yanıma gelmiş- di. — Bu kadar sizlik! Havanın aklara gitmek ne ihtiyat « alinl görmedin mi? Haydi koş, yoksa seller bizi alıp götürecek... (Arkan var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: