23 Ekim 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

23 Ekim 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hergün Bitaraflar wi Yazan: Muhittin Birgen ugün bir tarafında büyük ve söndü. rülmesi müşkül bir yangın çikmiş olan Avrupada dört yüz milyondan fazla in- san nüfusu yaşıyor. Bu nüfus, sayısını zi. binlerde tesbit etmek müşkül olan bir takim siyasi caminlar, «devlet» ler arasında taksim edilmiştir. Bu devletlerin sayısı yirmi sene. denberi hayli tahavrü) geçirdi. parçalandı; yeni yeni devletler çıktı; ların bazıları da tekrar battı; hülüsa, Gört yüz küsur milyonluk nüfusun siyasi ca- mlalarındz türlü türlü değişmeler geçirdi. Yarın, Avrupa yeni bir kalıba döküldüğü za man, bu siyasi camlaların ne şekil alacağını da bilmiyoruz. Bu küçük kıt'aya; bir törlü sığımıyan bu müfus, hülâsa, siyasi haritala- TI, siyasi onmlaları bakımından acınacak bir istikrarsızlık işindedir. Meselâ, ben hayatım. | da, siyasi coğraiya bakımından birkaç deta| çahli oldum. Son birkaç sene içinde mekteb- de okuyan çocuklar da bu coğrafyayı birkaç defâ yeniden öğrenmeğe mecbur oldular. Belki, yakın bir zamanda yeniden cahil ola- caklardır! Avrupanın bu istikrarsızlığı, daha doğrusu Du perişanlık, hangi tarihi sebeblere istinad öderse etsin, netice aynidir; Bu zavallı me. deniyet yuvam dahili bir buhrandan muzta- ribdir. O kadar muztaribdir ki, eğer bu ıztı- raba, nihayet bulunmıyacak olursu, Avrupa mın bu dört yüz milyondan fazla nüfusu, gü. nün birinde kendi medeniyeti içinde mahvo. bulunan saha içindeki miyon gibi bir rakamı kaları yirmi küsur devlet, irili ufaklı bir kım Mill ve siyasi cafniaları temsii edi Bunların en fazla nüfuslusu olan İtalya - bu mâmleket Tlilen bir dünya davasına sahib ol. vg hâkimiyet davası yüzünden, hiçbir büyük dava ihtilâfı bulunmıyan ba! Yüz elli mlyon nüfuslu kütlenin hayatı şa» man saman huzursuzluk ve perişanlık içine düşüyor. Bunun kadar manasız ve acıklı bir) hal tasavvur edilemez!, * Acaba, bu halin önüne geçmenin hiçbir) çaresi yok mudur? Acaba, büyük devletler! Arasında güdülen hâkimiyet davasının kü.| güklerin hayatlarını ihlâl etmelerine mâni! olacak tedbirler bulunamaz mı? Belki böyle bir imkân vardır; fakat, maalesef, bu imkân! şimdiye kadar bulunamamıştır ve halen do, onun bulunabileceğini gösteren o alâmetler insana ümid ve cesaret verebilecek mahiyet. | te değildir. Bu tarıda hayırlı bir inkişafın kapayan âmüler şunlardır: Ii — Avrupada hâkimiyet davası büyük devletler, bu küçük varlıkların na girerek onları birbi dır. Ural dağlarından Atlantiğe kadar wa - nan dört büylik devlet, Avrupayı ikiye ayır. inıştar. İrili ufaklı yirmi kadar devletin bir kısmı, şarktan garba doğru uzanan bu da. yalı böyük kütlelerin kısmen şimalinde, kız, men de cenubunda kalıyorlar. Bunun için aralarında jeopolitik bakımından bir tesa -İ nüd tesis'ne imkân yoktur. İ 2 — Gene bu milli camlaların hepsi de, ya! doğrudan doğruya büyük camisların dilleri. | Bİ konuşuyorlar, yahud da onlarin büyük dlllerinin yanı başında melez bir dü söyleyip melez bir kültür taşiyorlar. Bu bakımdan, Onların aralarında milli anlaşma imkânları da andır. : 3 — İktımadi bakımdan da bun'arın hayat. ları çok muhtelif tehalüfler içindedir. Hatid aralarında &n tezadlar vardır. 4 — İşin fenası oradadır Xi, bü milletlerin bazıları, gene kendileri gibi küçük çaptaki Koraşuları aleyhine olarax büyümek isterler ve bu maksadın da ötekilere dayanmak siya. selini güderler. İşle, Avrupanın küçük devletleri arasında | ki perişanlığın başlıca sebebleri bunlardır. Bunun içindir ki bu memleketler büfüs it) bartle hayli büyük bir kütleyi terasli ottikle.| ri halde, büyüklerin ellerinde oyuncak ola.| gelmişler ve büyükler arasındaki ihtilâflar.| dan şimdiye kadar hesabsiz zararisr gör.) mişlerdir. 3 * Acaba, bu defaki harb esnasında veya sonunda - olsun, bitaraflar, kendilerini bu asıklı vaziyetten korumak makşadile birleş. me çöreleri bulabilecekler mi? Bu suni orta! ya öyle bir mesele atar ki narin pa shin yorsak faydalıdır. Sule kısaca cevab verelim: Bu mletler| arasında halen mevcud olan münasebetlere bakılnen, anların evvelâ kendi aralarmda | , anlaşmaları ve sonra da vÂsil olacakları ka. © rarları ötekilerine kabul ettirmeleri imkânı yoktur. Yukarda zikrettiğimiz âmlller buna minieir. Fakat buna mukabil, bu memleketler ara. yollarımı Askerlik bahsinden anlıyanlar söylüyorlar: — Polonya ordusunun bütün plânları re hazırlanmıştı, kısa bir zaman içinde Berlin önüne gidebi- leceklerini sanıyorlardı. Taarruz yerine müdafaa mecburi- yetinde kalınca birdenbire şaşırdılar, muhtelif ordu grupları arasında muhabere ve muvasala mu- harebenin üçüncü günü kesildi ve koca ordu iki hafta içinde eriyiverdi. Garb cephesinae Kullanılan köpekler Fransızlar garb cephesinde irtibat iş- lerinde muallem köpeklerden istifade et- mektedirler. Bu köpekler, mevzilerdeki nöbetçiler tarafından yazılan raporları icab eden yerlere götürmektedirler. ketleri arasında kendisini gösteren bir ha. reket, coğrafya, kültür, Krtasad ve siyasi an'a. ne bakımlarından Birbirlerine çok yakın olan dört derlet arasında kuvvetli bir tasa. nüd hareketi yaratmanın mümkün olduğu. nu gösteriyor. Bunun gibi bir samandanberi Balkanlar. da da hareket halinde bulunan bir şuur var. Bi şuur, henfiz şnr olmuş değildir; henfsi Balkan memleketleri, hayatlarına ald müş. terek menfaatleri iyi kavrıyıcak ve bunlar. dan ayaz bir tanand kütlesi çıkarasak hale gelmiş değillerdir. Fakat, içinde bulunduğu. muz hâdiseler, onlara burun lüzumunu bir kere daha bütün kuvretile hissattirmekte di. duğu gibi dahn da hissettirecektir Şu halde, bir taraftan şimal memleketleri böyle anlaşmalar yapmaya çalışırlarken di. ğer taraftan da Balkan memirketleri kendi aralarında syni tarsda bir hareket uyandı. rırlarsa, belki de bu harbin sonuna doğru kuvvetli ve mütesanld bir kütle vücude geti- rebilir. O zaman şimeldeki grupla cenubdaki grup arasında müşterek bir hareket anlaş. iması niçin yapılaması? Bitaraf #fimreler için bu bir meseledir. BL taraf memleketlerin siyasi zümreleri ve # yasi müesseseleri bu mevsuu bliyecek olur- larsa mefisbet neticeler almak, büyüklerin ta. hakkümlerini hiç olmana tahdid edebilecek bir tesand deresesine vüsi olmak müm. kündür. Muhittin Bizgen İSTER Bir arkadaşımız söyledi: — « Ötedenberi âdet edindim. Akşamları işimden çıktık - tn sonra Beyoğlu caddesinden Tünele hur bir kitabçıya doğru, yabancı memleketlerden gelen £a- zetelerden bir iki tanesini alır, Adaya giderken vapurda va- kit geçiririm. Benim okuduğum gazeteler memlekette en çok rağbet gören, hattâ yerli gazetelere yakın satış temin eden gözetelerdir. Bu sebeble bazan bulamadığım günler de olur. Fakat son zamanlarda dikkat ettim, pek geç uğramaklığıma İNAN, taarruz esasina gö- müşte görür, p beğendi başkumandanlıkla Birincileşrin 23 e | Sözün kısası ) iğimiz, sevdiğimiz yol üzerinde yürür, karşımıza tahmin harici bir manlâ çıktığı zaman da şaşırı- rız. Kendinizi iki türlü düşünmeye, iki türlü hesab yapma- ya, istediğiniz olmayınca bedbinliğe düşmekten kurtulmaya | alıştırınız, ancak müsbe* yolda oldüğu gibi menfi yolda da yürümesini bilen kuvvetlidir SOZ ARASINDA gm Hargün bir fıkra Mübalağa ve izahı Birkaç arkadaş bir yere toplenmiş konuşuyorlardı. Bahis ;kara, kışa inti- kal etmişti. İçlerinden biri: — Ben dedi, bir tarihte iki metre kar yağdığını görmüştüm. Mübalâğacı olarak tanınmış biri de söze karıştı: — Bu bir şey mi sanli, geçen sene bizim bahçeye yirmi metre kar yağ- müşte. — Yirmi metre kar mı, geçen sene hal — Evet geçen sene. bizim bahçe- nin boyu iki metredir. Eni de on met- re... Sathi yirmi metre olur ... Bir sabah kalktığım zaman bahçeyi karla örtülü görmüştüm. e İngiliz askerlerinin Ayaklarındaki nasır Ik İ i i İngilizlerin Fransaya nakledilen deniz- aşırı kuvvetlerine mensub askerlerin bu nakil sırasında ayaklarında nasır olup olmadıklarını teftiş eden İngiliz sübayı- Bın karşısmda askerler gördüğünüz şe kilde dizilmişlerdir. İngiltere Bahrive Nezaretinin bir kararı İngilterede mezuniyet alan bahriye efra. dının hangi gemiye mensub olduklarının an- laşılmasını İstemiyen İngiltere bahriye ne - sareti, tayfsların karaya çıktakları zaman, İSTER Baz, dedi. doğru inerken meş - | ye şahid olmuştu: — Sebeb? bayan Orbay il Ve İngiliz kadınları ” — Eşi Orgeneral Kâzım Orbay ile bir -| likte Londraya gitmiş olan Bayan Or- bay, Londra sosyetelerinde büyük bir sempati yaratmış bulunmaktadır. Üni - versite kadınlar klübünün verdiği ziya- fete, diğer sosyal hareketlerin hepsine iştirak eden, Bayan Orbay İngiltere Kra- lu tarafından da huzura kabul olunmuş- muştur Burada kendisini kadınlar klü - , #bü Teisesi Madam Aşbi ile çay içerken görüyorsunuz. Kayzer Vilhelm nasıl vakit geçiriyor? | 1914 harbinde, dünya harbini idare e- denlerin başında gelen eski Alman Kay- zeri Vilhelm son günlerde, Holandada Doorn kasabasındaki köşkünde siğınak- Jar yaptırmıştır, Köşkün mahzenleri bu işe tahsis olunmuş, ve destekler betonla yeniden tahkim olunmuş, ve etrafları - na hüm torbaları istif edilmiştir. Bu si- ğımak altmış kişiyi kolayca alabilecek büyüklüktedir. Kayzer harb dolayıstle bütçesini çok daraltmıştır. Artık eskir! gibi ormanda odun yarmamaktadır. Hergün saatlerce fi haritaları gözden geçirmektedir. Ismar - ladığı ecnebi gazeteleri de başmakalesin- den neşriyat direktörünün ismine kadar okumaktadır. kasketlerinin üzerinde (H. M. 8. Oniy) yani, (yalnız bahriye efradındandır) diye yanlı kordelâlar takmalarını emretmiştir. İNANMA! 'Tam bü sirada bir tanıdığım kitabçıya girmiş, muhavere- — Yabancı gazete okumayı haddi asgariye indirenlerden bir tanesi de benim, diye söylendi — Çünkü gazeteyi artık gazeteci yapmıyor, #ütunları dol- duran istihbarat nezaretidir, anlaşıhyor ki her sabah her İ gazeteden bir muharrir çağırıyorlar, yarın şu mevzuu yaza- rağmen hepsi de paket paket yerlerinde duruyorlar, Satıcıya İ caksımız, diyorlar. O mevzuu her muharrir kendine göre ya- zıyor, siz de her gazetenin bir tek dil fe konuşmakta olduğu- sordum! « — Eskisi kadar gitmiyor, bu gidişle İSTER İNAN, miktarını azaltaca - | nu görüyoramuz,o EE vi halle neden dkuyacaksınız?» NANMAT Ölüleri rahatsız etmiyelim E Ekrem Talı u birim mahud Babılli caddesi. bül yundan Ym, suyundan mı nedir? Ege kiden parke, şimdi de asfalt döşeli olduğu halde, ne yapar yapar, bulur buluşturur, â yakta olsun, mezarda olsün, herhangi bi? şöhreti sıvama çamura bular. Bu onun kötâ iğne biridir. Niçin mi diyorsunuz? un orasını Allah bilir gayri! Biz, muharrirler.. hakikileri ve taslakla « rı. mesleğimiz icabı beşeriyetin zâflarını dâ meziyetlerini de tetkik etmiş ve öğrenmiş ol. mak iddiasında bulunuruz. Bu kddia hepimie xi de o zâtiardan kaçınmağa ve o meziyet leri edinmeğe mecbur kılmak lâzım gelirken, her nedense cemiyetin en kavgacı unsurla « rından biri de biziz, Böyle görünmemiz, ihtimal ki, elimizdeki kalem ve neşir vasıtaları sayssinde, busumd. Hâdiselerin kendi tahminimiz dahilinde inkişaf edeceğini | İMİZİ aleniyete vurduğumuzdandır. Biribirie düşünmek ve ona göre tedbir almak insanların bir çoğunda k kusurdur. Hep kendi isteğimizi bir vakıa şeklinde mize sördüğümüzü âlem duyar, Âlem duy - duktan sonra da nedametimiz para etmez, Bunu aramizda yapıyoruz. Çok fena edi. yoruz, şüphe yok. Hele manzara o kadar çir, kin oluyor ki haklı kim, haksız kim, bunu hiç kimse araştırmıyor da, meselenin esin» nâ bakarak müteellim oluyor. Bununla be, raber, dirler arasında dava bir bakımdan gene ehven kalmaktadır. Fakat, bazan da Öğ. iülere bulaşıyoruz ki, bunu herbangi bir #3, rekte tevil etmek, mazur göstermek imkân haricindedir. Ölmüş adam, cemiyetle her türlü besabıni kesmiş demektir. O, seyylatının da, basenğe tınım da hesabını, bilânçosunu beraberinde ahp götürmüştür. İslim felsefesi ölülerin ha, yır le yüdedilmesini yüksek ve insani bip düstur olarak ortaya koymuştur, Bu düsturg riayet, ahlâk sahibi insralar için sade dini bir farise değil, merdlik ieahıdır. Kendini müdafaadan âciz birisine hücum etameği erkekliğimize yediremiyen bizler, ölü. leri zemmetmekten çekinmiyoruz. Bunun ne derecelerde gayri ahlâki bir hareke: olduğu. nu en körleşmiş vicdan bile teslim eder. Plân şöyle kötü imiş. fulanca sağlığında ya suçu işlemiş. nemize lâzım? O adamlap sağ olsalardı, belki de bizim bugün kötülük İve suç tellikki ettiğimiz fillerin! bize o türlü izah ederlerdi Wi aksine kani olurduk. Halbuki onlar, şimdi ebedi sükün ve sükü» tun derinliklerine dalmışlar, bizim dedixo. dularımızın, kavgalatımızın, iftirelezimızn ve çamurlarımızın çok uzağında ve çok fev- Xinde bulunuyorlar, Eserlerini tönk'd' edebiliriz, Yükin şahsiyete lerine dil uzatmağa hakkımız yoktur. İptidal kavimler, ölülerine taparlarmış, Medeni in» sanlar, hiç olmazsa onlara hürmet etmesini bilmelidirler, Bahusus o medeni dediklerimiz, bir de mü. nevverlik iddiasında bulunuyorlar Wse!, & a al İngilizler İzmirde üzüm alıyorlar İzmir 22 (A.A) — İngiliz firmi yakında piyasa: külliyet: gekirdeksiz kuru üzüm alacakları habera, İınımıştır. Bu mübayaalarda, İhraca: Birliği arafından tesbit edilen flatların esas ola cağı anluşilmaktadır. n pek ii Belediye sarayının yeri Ankara 22 (Hususi) — Alemdar cad- desile Divanyolu caddesinin birleştiği noktada yapılacak belediye sarayı yerinin istimlâki için İstanbul Vilâyeti menafij umumiye kararı verilmesini Dahiliye Vekâletihden istemiştir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: