27 Kasım 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

27 Kasım 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON İÇEK BORSASINDA GÖRDÜKLERİM ı Biryanda tavlaşakırtı “beride de serpiştirilmiş. SI, Pariste yeni bir filmin geçirdiği son safha birkaç çeşid çiçek! sonra san'atkârların tetkiki için büyük bir sinemada oynatılıyor. Ba » Daha iyi bir yer, zevkin iştirak ettiği bir tertib... Çiçe rada Paris sosyetesinin en tanınmış simalarını bulmak kabildir. Hele filmde rol alan yıldızların yanıbaşınıza oturarak, sizinle beraber pazarının Balıkhaveden farkı olması icab etmez mi? Şu mahud, netameli Şişbane yoku - şundan geçerken gözüme çarptı: Bazan tiyatro, bazan sinema, bazan çalgılı gazino, bazan de kahve haline getirilen Evkaf gazinosunun önünde duran ara- ba, otomobil demet demet, kucak ku cak çiçek boşaltıyordu. Birçok adamlar, ellerinde Yaranfil buketleri, kasımpatı demetleri ayni yere giriyorlardı. Meni israf kanunu, şehir meclisinde bir kere daba hararetli münakaşa edildikten sonra, galiba tatbikine geçildi dive dü- şündüm. Oteller, salonlar cafcaflı dü- günlere açılmayınca, kalabalık davet - Fi düğünler artık gazino köşelerine mi Fakat çiçek bolluğu cenazeyi de, dü- günü de garipsetecek bir dereceyi bu- © Tunca merakldndım. Meğerse burada bir çiçek borsası açılış, haftada üç'gün çiçek Üzerinde muamele yapılıyormuş. Demet demet, buket buket, küfe kü-|bi! partileri, dij fe çiçekler de teşhir olup, satılmıya ge.|doldurulmuş b Miyormuş. beriye serp Çiçek borsasında bir müzayede r tara€ta içine sardalya /firiyorsunuz? sahne, beride öteye| Diye sordum. ilmiş birkaç çeşid çiçek!,| — Bahçıvanlar getiriyorler, dediler, ek sergisindeyiz. Şimdilik yer ol -| Ortaköyden, Yeniköyden, Beykozda İstanbul Ziraat müdürlüğü söylendi- ğ mil t çiçe Hazinoda leri gelir, Erenköy ve civarm » iğ nl EE İ Yen “İmezada çık'yor. Bir taraf o bildiğimiz yetiştirir. « Bire #öre «Çiçek sevgisini arttırmak, kulıve, diğer tarafin de kahvedekileri gül gibi memlekemizde yetişen çiçek cinsleri)... vercete, tvat a “ & pek din mik Gen hakkında bir fikir vermek, çiçeklerin! 2”, va'yele e MA bie ri değer fiata satılmalarin: temin etmek tin nek çoğu a tanıyamadım. Tanıt İçin burasını açmış... fiada üç 18 a Si 5 hergün sokaklarda türlüsünü gördü. R müz çiçeklerin, hakiki mânadakileri » burada alınıp satılacakmış.! Güzel bir teşebbüs!. Yalnız bu borsa-| yede vapmalı.. mın niçin 'açıldığını izah eden esbabi| Çicek meraklıları yalnız erkekler de- mucibede tuhsflik var: Çiçek sevgisini, | s'dir va... Aamasâ bile, mademki hal. Zirsat müdürlüğünden evvel, kadın. -İk- çiçek sevgisi vermek istiyoruz, ka- İarmız ilkbahar ve yaz modası şapka-İdın da, genç kız da herkes ciçek teşhir Jarile halka aşılamadılar m? ed'len yeri sörmek istivebilir. Halbuki Bana Zirast müdürlüğü bu işte geç) kadınlar henüz “bizde kahveye çıkmi - kalmış gibi geliyor. orları LİR > t * N atro yerini tutup eğ - mi Jüzayede vaktine bir hayli zman « Çiçekçilerle şörle bir hasbihal) dedim Hashihalden evvel benim bir itira * zım var; Müzayedeyi daba rabıtalı bir İn — Simdi kasımpatı, beyaz Sim (s0- i). menekşe, karanfi) aha bir takım çicekl |Mevsim ilerledikçe çesidler çoğalacak. — Bu işi san'at ittihaz edenler çoğa- r mu? — Gittikçe. vavaş yavas çiçek bizim memlekette de taamül arasına girdi Düğünlere, cenazelere, ziyafetlere, 21 yaretlere çiçek pötürmek moda oldu, *#leb cok olduğuna, herkes işi büv Eskiden bu is birkaç kisinin elin. (Devamı 4 uncu sayfada) ! İğan | arı, iskam-| yor. Bir N kırtıl — Rukadar ciceği nereden bulup ge- Memleketimizin üç taraf; denizle çevril - miştir, — Ah, denizi çok severim. — Hiç gördün mü? Hayır; Berlinden çıkmadım. — Onu bir defa görsen Lizbet; ne vah- gi güzeltiği vardır? İ «Son Posta» nın tefrikası: 13 : — Lizbet!, — Bira söyle; ben Türkleşiyorum... Zili basarak iki bira dahâ ismarlıyo - rum, — Nasıl Türkleşmek Lizbet? İ — Biraz sonra sö öim. nın ikinci kısmına gi Gazironun bütün elektrikleri birden -| o «Kuklarığım!, Sen be bire söndü; yalnız sema halindeki tavan-| beğisin.> dan yıldızların ve ayih ışıkları ortalığı) O «Ah, seni hayvanların yem yemesi gi- yarı aydın'atıyor. Lizbet de, ben de ne| bi saldırarak ömmek, öpmek. yutmak is Gülsün Lizbet; hakiki aşk işte bu - olduğunu düşünürken orkestra, tiyorum.s dur. Aşk merhale tanımaz. müddet bil - — İn der naht — Ne dedin bana Güreş? Göz bebeğilmez; hesab kaldırmaz sevgilim!. Aşk öy Şarkısına başlıyor: mi? ik te ayni şeyi söylüyor. le tarif edilmez bir şeydir ki ona man- «Geceleyin; aşk uyandı Bira gelsin... tıkla hükmedilemez. Her şeyi maddileş - Burlarını dökerek gülümser... Zil, garson ve bira... tiren garb medeniyeti aşka da bir ölçü, Sevgilim yatağında muztaribtir; ben - « Prozit!,, bir gem, bir tartı uydurmak istedi ve mu- siz üyuyamaz. ah sevgi ben benim Prozit!.. vaffak oldum zannetti, Fakat görüyorsun sins... Bir bira daha Güneş ki, Lizbetşin, bu hesab yanlıştır. İki da- Kemanların sesi, yüreklere o birer ok Fakat başın ağrıyacak... ” — gibi saplanıyor. Şimdi gazinoda da gece- Ağrımaz... © dir; yalnız yıldızı o gök görünüyor; bul Zil, garson, bira... bertak geceyi nurlandıran ay, Lizbete ve bana, muttasıl gülümsi TTüylerim diken diken oldu: ağlamak, hıçkıra hıçkıra, dövüne dövüne ağlamak #tivorum. Lizbet Zaydel, şarkıyı, derin bir alâka fle; adeta veci inde dinliyor, Yanıbaşımdan ansızın billürin bir ses yükseliyor: — Güneşşin!. — Lizbetşin!. Ben Türk'eşiim... — O nedemek gözümün * Ben bu suali sorarken mü Lizbelle sevişiyorüzt,, — Çok çabuk değil mi Lizbet?, Gülüyor. — Sana Türkleştim, diyoru beği?. ik be şarki-! iveç | Güne . a gözümün be. şi Buru kim duysa gülecektir. zaman.. ay kikadanberi buna bir Alman yüreği ce - Sandalyesini sandalvemin yanına ya -|vab veriyor. Niçin sevdin, sevmemeliy - pıştırarak oturuyor. Elini avucuma bı .'din... rakıyor. — Kalbim dinlemedi Güneş!, Güneş-. — Dinlemez Lizbet... — Lizbet!. E'lerimiz gene birbirini buldü ve o vazi — Ben Türkleştim... İyette müziğin tempolarına uyarak, sağs — Anlamıyorum güzelim. sola, aallandık, sallandık.., — Aşkı senin gibi düşünüyorum! Ne mes'udum Allahım,.. — Lizbet!.. Kapının önünde aşkımızı birde Tizbet baygın bir sesle fısıldıyor: ha mübürledikten sonra onu evine — Güneşi. Seni seviyoruml!. bıraktım ve o vansiyonda sabaha ka. *İdi, bir kra'içe azameti ile kika evveline kadar benim Türk kalbim | senin için karşılıksız çarpıyordu: iki da-|do kapıda durmuş; benden cevab bekli -| Gertrüdt sana piyanoda (in der naht) Bundan üç ay kadar evvel, yani dün - ya vaziyeti bu kadar gerginleşmemiş i - ken Pariste film sanayiinde büyük bir fa- filmi seyredişi, daha enteresan oluyor. — og ay İmliyet göze çarpıyordu. Stüdyolar dur -| jmadan film hazırlyorlardı... | Her biten film halka gösterilmeden ev- İvel, resmi sansürün gözünden geçtikten sonra bir de san'a'kârlar tarafından tet- kik ediliyor ve görülen bazı kusurlar tas. bih edisiyordu, Orada bulunduğum sıralarda böyle güzel bir fırsat te bana çıktı ve çok iste- n, kıymetli artistlerle yakından gö- rüşmek ve tanışmak zevkıne nail oldum. O günlerde bütün Fransa omatbuatı güzel ve sehhar «Edwige Fevilleresin çe- virdiği büyük bir hayat felsefesini içine almış olan «Yıkı'an Mabed - Sans Jen - demaln» İlminin mükemmeliyetini yazı. yorlar ve artistin bu rolü ile muvaffa - kiyetinin en yüksek ufuklarını — aştığını anlatıyorlardı. Bu haddinden fazla metheğilen filmi heyecan ile be' ken telefonda bu filmi hazırlıyan Mösyö Rabinoviç'in beni ara- dığını söylediler, Fransız film sanayini çok güzel eser - lerile zenginleştiren bu kıymetli prodük- tör, hazırladığı «Sans Lendemsin - Yıkı- lan Mabed» film n hususi müsamere - sine beni de divet ediyordu... yük bir sabırsızlıkla bek- ledim. Çünkü bu filmi Parisin en büyük artistleri, en tanınmış mütehassısları a - rasında seyredeceğim2 seviniyordum. Erkenden gittim, Herkesi görebilecek bir yere oturdum. İşte, en evvelâ siyah bir e'bise üzerinde rönar arjante'den'zen ân bir kâp, küçük voiletli bir şapka ile filmin yıldızı Edwige Fenillere içeri gir- yürüdü, ken - disine sel verenlere tebessüm ile mü- kabele ederek Ilerledi. Hazırlanan iskem- lesine oturdu. Arkasından gene bu fil - min eğön. promiyas si Georges Rigand, çok Şık ve zarif bir şekilde giyinmiş ola- râk içeri girdi. Her göz onları takib ediyor, her dn . dak onlardan konusuyordu. Bir kaç dakikı | İçinde bize: «Son şans», «Hayvanlaşan insan» «Bora», gibi Yazan: Zeynel Resim Sun dar Dizteti düşünerek günü ağarttım. Sa: bahleyin biraz sızmışım; uyandığım za. man saat İl i bu'muştu... Bir saat sonra restöran Müllerde öğle olmuştum, Bu hal, bir kereste fabrikası - nın sahibi olan dostum'Bredo reslörana | gelineiye kdaar devam etti. Öğleyin ye * meklerini iki oaydanberi daima be- raber yediğimiz bu neye'i © gençle ha kiksteti sevişen İki döst olmuştuk. Bredo, Türkleri tanıyordu... Çok geçmedi; intizamperver o dostum kapıdan'girer girmez bağırmağa baş'adı; — Güneş! Aşıx mi oldun? Kıpkırmızı kesildiğimi hiasettim. Bre- | yordu. Gülerek seslendim: — Oooo. Kim söylemiyor”. Akşim Madam Zeyde! buraya gelerek hepimize derd yandı. İnşallah kızını yememişsin dir. Ayol; bütün Lichtenburg sizinle mej gul Sabahleyin bizim kasaba uğradım; bana: — Haberin var mı; İrolayn Zaydel se. nin Türk dostunla dün akşem gezmeğe gitmiş. Dedi. Şimdi buraya gelirken köşe ba - sındaki çiçekçi kız ne dese beğenirsin. İ Fransanın en güzel yildin Edwig€ Pevillere'in bir portresi güzel eserler yaratan Jean Gabin ile Mi* hele Morgan içeri girdiler. Michele Morgan, yüksek bir şapka, dek bir etek ve gene rönar arjante'den Ki” İbir ceket giymişti. Saçlarını sarıya boy#” mış ve itiraf etmek lâzım gelir ki dabi fazla güzelleşmişti. Sarışın zannettiğim Jean Gabin'in, & müş gibi kır saçları altında, güzel olmi * yan fakat bin esrar taşıyan gözler ile zen ginleşmiş manalı bir yüzü vardı. Çok samimi bir tavır ile içe: ringe çıkan bir boksör gibi, etra lerek selâm verdi ve Michele Morgan yanyana oturdular. Daha arkadan, Parisin en şık erkeği diye tanman Jean Murat içeri girdi. Dudaklarındaki tebessüme rağmen t& na öyle geliyordu ki Annabelle'sını KAY beden bu kiymetli artist kalbinden yar” dır. : Pariste herkes onu çol de ona acıyor. di Daha sonra Andre Roanne, Marguer” İte Moreno ve isimlerini bilmediğim bir” çok güzel kadınlar ve erkekler içeri gif (Devamı 11 inci sayfada) İ Oİşi pişkinliğe vurmaktan başka ÇE İ kalmamıştı. muhavere #leni cereyan edi” İyordu: — Ne dedi”, — Dostun Türke söyle; çiçekleri ber “ den alsm. Frolayn Zaydel krizanteml&€ bayılır dedi. — Brak şimdi bunları da gel yiyelim” Bredo, olduğu yerden bir santim bi ilerlemeden iyni tonla mukabele etti, — Ağik olup olmadığını şu dostlari. huzurunda alenen söylemözsen (akş”. kadar burada ayakta bekliyeceğim.-- Hay Allah müstahakkımı versin; ne 8” fına Kö? ile şi k seviyor, bel” ; buna ben de şaşıyorum. Yarım gür | yemeğine gittiğim zaman tanıdıkların ba tika millet?. Herkes işin alayında.. Bi8” bile olmâdün sevmek... Aman Yarabbi! |na manalı manalı baktıklarını sezer gibi punların halkını değil de askerlerini #ö” düğümüz için Alman milletini haşin Hiriz.. Halbuki Alman halkının boş İmanları hep neş'eyle, kahkahahyla, 4097” la geçer. Şimdi de bu alayın hedefi İf“. ben oldum. İ — Breda, diye bağırdım; bu iş gönÜ işidir, gel de sana gizli söyliyeyim...» İki kollarını havaya kaldırarak 68”. verdi: — Olmaaaaaz!. ” Eğer âşık olduy”. kışını çalacaktır. ek Başımı döndürdüm; Müllerin eve İve nefis kızı Gertrüdt gülerek bana yordu. İ “İnadıma Bredoya cevab vermedim kıza hitaben: — Frolayn!, İn der naht şarkısın: yg lâbilirsiniz. Dedim; Restöranda bir alkış tuf& koptu. (Arkası var) | ydi 4

Bu sayıdan diğer sayfalar: