29 Kasım 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

29 Kasım 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

29 “Son Posta, nın Hikâyesi ; Basit bir usul z Çeviren : Faik Bercmen .#llilMESilir Güzel Madam Trivat tek başına|harem gibi. Bu gece emrinde bulun -|” N »'daki bir gazinoda akşam yemeği - © Yiyordu. Usareli ve iştihn açan bir iyi Uzun ve pembe parmakları - e tuttuğu bir bıçakla bir ope - alör gibi soyuyordu. orgun görünüyordu. Göz kapak - gta melânkolik bir gevşeklik gölge- işti, m akşamın onu idi. Dansiğin ca- dap, ru nağmeler çulıyordu. Ma - ii Trivat tahayyülâta dalmıştı. Kan- e başına dolaşan güzel ve zengin Ta yy merikah kâdin ne düşünürdü? ve gizli maceralar.. şimdi sanki > ak ve gıcıklayıcı bir ses kulağı. €ğilip şunları fısıldıyordu: ii Iokantadan çık.. ve yıldızların a dolaş! Beklenmedik bir hâdise ay cal! Haydi kalkt. Mm 'Trivat yemeğin parasını ve- Fi kalktı. Şoföre, arabayı garaja çek- Pİ söyledikten sonra “palmiyelerin MA doğru yürümeğe başladı. Lo - da lm çıkürken onu . birisi görmüş kib etmişti. Miramarın yanına ge Büzel Amerikalıyı ciddi ve dü - t bir tavırla selâmlıyarak: tara eni affediniz madam, dedi. Bu $izi rahatsız ettiğim için beni dk görün! Hayatta bazı şartlar var- — Pardon mösyö, sizi tanımıyorum. — Ben, rrndam; mütevazı bir me - NR Emniyeti umumiyenin husu - . VS komiserlerinden Emil Hürde. dam Trivat endisesini gizliyerek Ni gururla süzdükten sonra: ki akat mösyö, dedi, zannediyorum Pasaportum tamamdır. Yi Oh, hayır madam, bunun için si « rini 42 etmiyorum. Hayır. Hüviyetini sim büyük bir şahsiyetin em - dü, Mm madam. Hükümet gece çün. mi afindan ayrılmamamı emret - tir. gi Bu bir tahtın varisi bir prens - Kk rkaç gündür Kan'da bulunuyor. “miser, bunları söyleyince güzel du, vi kalı madamın endişesi zel ol - ehey hafiyesinin anlattıkları onu — ş, sürette alâkalandırmıştı: ai '£ âlâ mösyö, bundan bana ne? Nene, te mesele burada madam, prens Ür. - Yekişiklı ve sempatik bir adam - kam “Vetmeab bana, macerasız bir i - edinin kemansız. bir çinzeneye ben- Pan, Male Söylemek tenezzülünde bu » e anlıyor musunuz madam? Muh, — adş dm olmalı mösyö Hürde. b i endeniz; madam prensin arzu - — ,*€rine getirmekle muvazzafım. ası)? k. ke ük basit madam. Amerikada böy Yonu, eğkilât olup olmadığını bilmi » Mz b Bizim burada taclı oprenslere kili * bir teşkilâtımız vardır. Bu teş. Yirm Yüksek ve tanınmış artistlerden me müş, yahud da- 'ade ile maddiyetimden sıy- help #üdece bir düşünen mekanizması Melap #elmiş gibiyim. Zihnimden neler İtil ciyor. Yakı bir mazinin gecid Lo e Şrediyorum. Arkamda bıraktı- Bra ml günleri düşünüyorum. ein gelince elbette eski a ile buluşacak ve elbette bir Ber by, Şoplanmuş olâcağımıza göre er Ayaş aşacağız. Yer öd Dasıl bir vaziyet alacak? Ben na. Yecek #im? Liza bu işlere ne di - 1 ki, Meselesini his cephesinden $ıyı - > getirebilmek, bir tarih ba şeklinde düşünme imkânla -| “ün, yemek bir terakkidir: demek iyi ol. lemek e vara kapandı! biz ai ale» içinde kalmış ve iyi. İçAR, bal inik ko'da zaman zaman rüz- İçİn ek hava, harici tesirler nasl tif bir sızı uyandırırsa ben de bu kadarcık bir şey hissedi - Bende, Bek, yemeğini otelde tek basıma ve- eden odama cekilmek ve fstira. izin prensiniz, anlaşılan hoş biri duğum asdletlü için 9 numarayı seç - miştik. Prens hazretleri lütfen onu ka- bul ettiler. Her şey kararlaşmıştı. 9 numara bu akşam mutlaka Kan'a gele- cekti, Fdkat meş'um bir hâdise prog - ramımızı altüst etti. Üç saat evvel ar - tist apandisit ameli; yaptırmak mec bvriyetinde kalmış. Bu hususta, Paris- ten bir telefon aldım. — Bu vaziyet prensiniz için ne bü- yük bir inkisarı hayal olacak. — Değil mi madam? Ona bu vazi - yeti anlatmağa cesaretim yok. Kaç sa attir Nis'le, Kan arasında dolaşıyorum. Ah, prens şimdi sabırsızlıkla 9 numa rayı bekliyor. — Su halde ne yapacaksınız? — Demin gazinoda sizi görünce içi. me su serpildi madam. şayanı hayret derecede 9 numaraya o benziyorsunuz. Ayni güzel ve sarışın tip. Ayni zara » fet. ayni cazibe. —E. sonra. — Sizi görür görmez işte 9 numara diye mırıldandım. İçimden şöyle di işündüm: «Bu zarif madamın cani sık'- yor, Ihtimal ki bu aksam can sıkın - tsını tasli bir maccra le gidermek is- ter: belki ömrünün defterine pembe bir vaprak ilâve etmek hoşuna gider.» İşte aziz madam, karsınızda bu fakir memur bunu düşündü. Madam Trivat, hususi servis komi - serine dikkatli dikkefli baktı. Gözle - rini bir ısık bürümüstü. Fakat tered » düd ediyordu. Gerdanmdaki incilerle oyvnvarak düşünceli düşünceli durun. ea Hürde: — Bu isi memleketimize olan sev « ngmns vavın, madam- dedi, Güzel Amerikalı gülümsedi. Hâlâ kırmızı dudaklarmın arasında bevaz #neileri duruyor; dudaklarınm arasın » dan sordü: — Mösvö Hürde siz asil bir adama bevzivorsunuz, serefiniz üzerine söy - leyin, prensiniz, ihtiyar bir Hindli ol. mesin? , — Temsil et*i#im müdürivetin, ne - zaretin, ve kabinenin şerefi Üzerine and ederim ki prens genç ve yakışıklı bir adamdır. — Pekâlâ beni 9 numara prense takdim edin! Birkaç gün sonra, biraz dinlenmek üzere Madam Trivat, Golf klübe gir - misti. Sağ taraftaki bir parmaklığın arkasında taht varisi prense gözü İli - şince heyecanla ürperdi. Prensin ya - nmda hususi servis komiserile beyaz sveter giymiş bir adam duruyordu. Prens yanındakine bir şeyler anlatı - yordu. Madam merakla mükâlemeye kulak kabarttı. Asaletmeğ& beyaz sve- terli arkadaşına şunları naklediyordu: — Azizim, güzel kadınları elde et - için kullandığım usulü san olarak canlandığımı saklıyamıyacağım. o Beni| burada kim arıyabilir? Ayşe, Atinaya gelir gelmez âyağınm tozu ile nerede ol duğumu söruşturup öğrenecek te benim- Je konuşmağa kalkacak deği! a... Menelâs telefon ediyordu; o Matmazel Rita ile gittiğimiz kabarede sabaha karşıl debiyat cemiyeti ikinci reisi Mösyö Me - he'âs... Ertesi gün öğle yemeğini biriik-| te yememizi istiyor, Yunan ediblerinden bir iki arkadaşı ile beraber beni şehirde) Grande Bretagne otelinin sâlonunda bek- liyecekler. mak istediğim şu günlerde bana bu fır - w yere rm otelin Din inmediğim halde ye . Şnki uy Eğe ihtiyacım var, Dün ak Yalaz uğun, serhoşluğun verdi- Bayi ekten ha geçmemiş demek... sonra odama çıkmak fzere m otal kâtibi gelerek telefon. #tiyorum. Hi hap. hi . Hiç bir iş yapma - Typ sine satı makul sebeblerle birlikte temin et - tiği için bu davete bilhassa sevindim. iki afyon kaçakçısı ve 3 afyonkeş yakalandı Sirkatlen zannaltında olup, zabıtaca a- ranmakta olan Yusuf adında bir sabıkalı» xw evvelki güz üzerinin taharrisinde bir iktar kaçak afyon bulurmuş' Hâdise ile münâsebeltar okaçakşıbk bürosu memurları yaptı! tahkikat s0- nunda Yusufun bu afyonu Galatada Ba- ba Neşet namile maruf bir kaçakçıdan al- dığı neticesine varmışlardır. Bunun üzerine dün Neşetin Galatada- ki kahvesinde ani bir araştırma yapılmış, bir kilodan fazla afyon bulunarak, müsa- dere edilmiştir. Arama esnasında bu kahvede afyon iç- tikleri görülen Kenan, İbrahim ve Mus- tafa adlarında üç şahıs ta yakalanarak hak'arında taklbata bs mıştır. Dün iki etemob | kazasında iki kişi yara'andı Dün biri Eminönünde, diğeri de E - yübde olmak üzere iki otomobil kaza- sı olmuş. neticede iki kişi ağır surette yaralarimıştır. Doyçe Oryent Bank tahsildarların - dan Muhittin, İş Bankasına para yatır. mak üzere Eminönünden geçerken he- nüz hüviyeti tesbit edilemiyen bir 50. förün idaresindeki kamvonun çarpma- sile başından ağır sureite yaralanmış- Kars esnasında tahsildarın yanın- a bulunan mühim miktardaki para - lâr caddeye döküldüğünden, zıyama meydan verilmeden zabıtaca muhafaza altına alınmıstır. Yaralı cankurtaranla Cerrahpasa ohsstanesine kaldırılmış, kazaya sebeb olan şoför yakalanmış - tır. Diğer kaza da Eyübde olmuştur. Soför Reşedın idaresindeki 3054 sa- yılı otomobil Evüb caddesinden geçer. ken harb malüllerinden Mehmed na - mında bir zat# çarparak vücudünün muhtelf yerlerinden yaralanmasına sebebivet vermiştir. Yarah hastaneye kaldırılmış, şöti'r yâkalanmıştır. suçlu Mili Müdafaa Vekili Valiyi ziyaret etti Mimi Mödafaa Vekili General Naci Tınaz. dün saat 11 de. Polonya konsolosu saat 1) buçukta Valiyi ziyaret etmişlerdir. Varsova sefirimiz Ankaraya gitti Evvelki gün Romanyadan şehrimize ge - len Varşova sefirimiz Cemal Hüsnü, dür râva hareket etmiştir. hükümet merkezinde bar lunduktan sonra önümüzde- fta ielnde şehrimize dönecektir. ibir aksam ziyafetine satıyorum. Hüvi- yetini gizliven bir prens sifatile dola - şacaksın! Bir de yanında, emniyet hu . suşi servis komiserliği rolünü (yapan bir arkadaşın bulunucak. Eğer arkada. şın güzel söz söyler ve kurnaz bir a - dam olursa bıldırcın vostosu hemen ağ- yüzgeçlerin bir kaynaşma halinde dalıp çıkma hareketleri takib ediyor, her de - nize dalışında avucunda bir sürü gü - müş para ile deniz yüzüne çıkan yüzgeç, avucunu açarak denizde dökülen para - rdan topladıklarını gösterdikten sonra, onları hemen ağzına atıyor, kendisi tek- rar daliyordu. Bu sahne, Sullan Murad kesesini boşaltıncıya kadar devam etti. Bir aralık hünkâr kayığının tâ yanına kadar sokulan bir genci, kayığın içine davet eden Sultan Murad, suları aka aka huzuruna çıkân bu gencin. denize serpti- Ai paralardan muhte'if kıymette elli par. ça para topladığını görmüştü. Delikan! ya iltifat olmak üzere, kenarında sırma ile tuğrası işlenmiş olan boş para kese - sini hediye etli; ve: — Padişah kesesidir, bereketlidir, için- den para eksik olmaz!.. dedi. - Delikanlı padişahın ayağım öptü ve Muradın işare- ti üzerine, keseyi ağzına aldı ve kayığın ize daldı ve denizde çırpı - nan diğer yüzlerce akranının arasma ka- rişıp kayboldu. Bundan sonra hünkâr kayığına, hüner göstermek üzere bir başka delikanlı yak- Jaştı ve Sultan Mur: müsaadesi ile ka- yığa alındı. Lâkabı ile adının Balık Ta, sun olduğunu yen bu genç elli arkasında sımsıkı, kıskıvrak bağlattı. Sonra denize atladı. on dakikadan fazla yalnız ayak ve göğüs hareketleri « le ve müthiş bir süratle yüzmeğe başladı. Ve sonunda, bir balıkçı kayığının yanım - da, taklid edilmez bir hareket ile, başı zıma kadar gelir. Meselâ geçen gün fev âde güzel, cazib bir Amerikal: ka dan istenildiğimi söyledi. Hafifçe heye -| Memlekete gelen yabancı devlet adam «|tinada halk sabahlara kadar ayaktadır. Jarı burada ağırlanıyor; resmi balolar bu- yada veriliyor; burada türlü milletler - den diplomatlara, Yunanistana tümü iş - Jer için gelmiş delegelere rastgelir iyor. Yunan edebiyat cemiyeti erkân. baha) karşı büyük bir nezaket göstermiş oluyorlardı. Toplantımız resmi tanıştığımız ihtiyar muharrir, Yunan €-|bir ziyafet mahiyetinde değildi, fakat te-|sald. Eğlenmesini biten neş'eli bir millet, İyer yer büyük kütleler halinde toplanıp bir heyet arasında geçen saatler mide birlikte yeyip içerek musiki ile, rakısla ve ile beraber ve daha ziyade dimağa hitab aşkla vakit geçiriyor. nmmış edebiyat mensublarından güzide eden eşsiz bir muhazara sayılmalıdır... | Dostluk havası içinde geçen san'at ba-| olan meslekdaşlardan ayrıldıktan sonra da hisleri, hususi sohbet, bilgi ve zekâ mah-| yaşlı, fakat genç ruhlu ve sağlam bün - Dimitriyadislerin muhitinden uzak kal|sulü, eğlenceli bir konuşma bana vaktin| yeli Menelâs, bazı yerlere telefon ederek galiba tertibat aldı; gece kalabalıkta şeh- Yarın 1 Mayıs... Birçok memleket .İrin bir ucundan başka bir ucuna gitmek yrı sebebler ve ayrı ayrı İsim-|için vasıtasız kalıp sıkıntı çekmememizi rasıl ilerlediğini farkeitirmedi. lerde ayrı 8; ve lütü'kârlık /etmişler. Mayıs, Atinada havaların âdeta denizin içinde ayakları yukarıda, dimdik oldu ve ayakları kayığın kenarına çen « gelliyerek öyece yarı gövdesi denizin içinde asılı kaldı. Arkadaşları bacakların» dan tutarak kayığa aldılar. Sultan Mu - rad, biraz sonra gene yüze yüze etek öp- meğe gelen Balık Tosunâ belindeki 7 vevherli hançeri hediye etti, Balık Tosundan sonra yirmi delikanh, ikişer İkişer o'mak üzere deniz içinde bir meşale yarı; ımışları Denizde arka rdı. Her çift vüzücüden biri arkada, bir önde idi, ön- deki ayaklarını erkadakinin koltukları altından geçirmiştir. Arkadaki de elinde bir meszle tutuyordu. Öndeki kol ha - reketlerini, arkadaki de avak ve bacak hareketlerini yaparak ikisi bir vücud imiş| sibi yüzüyorlardı. Hünkâr kayığının beşi bir yanından, beşi diğer tarafından bu tenizci renelerin meşalelerle geçişini, Sultan Murad o kadar beğenmişti ki, he. vecanından aysân kalkmış, hattâ, dümen tarafmdan yüksek yere. Deli Hüseyinin vanına cıkarak ohları oradan seyrelmiş, larım.. bre kılıç ih - «izin heninize birer mücevher <anım olmuştur!.. Diye bağırmıstı Hünkâr kayığının yanma kadar giden, Balık Tosun gibi de hünkâr huzuruna kan yiğitler. Su'tan Muradın «şerbet, tiğini görmüştü. Pek az sonra da, bütün kayık'arda «padişah serbet içer. bir âlâ balık meze lâzımdır!., sözleri dolaşmağa başlamıştı. Meşale yarışından sonra, Çek- meceliler, pa Yeri pişir. EF Yazan: Refik Ahmed Sevengil Menelâs, bu müstesna geceyi görmek! istersem beni yalnız bırakmıyacağını söy-| ledi, Kendisine teşekkür ettim, Hükümet, belediye teşkilâtı ve diğer bazı müesseseler bu eğlenceleri organize ısınmağa başladığı mevsimdir. Hava mü- King George otehnde beni taltif etmiş Yüzgeçlerin marifeti kenarından, harikulâde güzel bir peren »! Yazan: Reşad Ekrem kayığının yanına bir mangal ateş gö türdü, Sonra, bir beşinci delikanlı da, g4 yet büyük nefis bir barbunya ile bir tavd yağı eline alıp denize girdi. O da vüze yüze mangalın yanına vardı. Ve bir elinde balık ve tava, öbür elinde balığı çevir » mek için bir şiş, iki bacağı ve bir kolu ile su içinde âdeta bir iskemlede oturu - yormuş gibi rahat rahat durarak balık kı zarttı ve tavayı hünkâr kayığına uzattı, ! Dördüncü Murad, bu aşçı yiğitlerin ta vasına da bir avuç altın ihsan etti. | Bundan sonra, kırk kadar yiğit su gü reşi yaptılar. Bu güreş, hasmını belinden | “ kavramak ve deniz içinde bir saniye baş aşağı tulmaktlan ibaretti. Çok heyecanlı ve zevkli olan bu sahne de, meşslel ışığı altında bir kat daha güzelleşerek bir. saatten fazla sürmüş idi. Bütün rakible- rini yenmeğe muvaffak olan balıkçı peh- Jlivanı, Sultan Murad da kayığına aldır. tarak alnından öpmüş, adı Lerduhâ Ha“ san olan bu gencin sarayı hümayun bos-. tancıları ocağına alınmasını, ve kendi. hassa pehlivanları arasını katılmasın lemretmişti, Çekmecenin balıkçı ve gem | j mışlar, giyinmişler, bu seler de kayıklar. ida saz ve oyun faslı başlamıştı. Dördüncü Murad, bu gençlerin kendisine yaşattığı ibareketli, canlı saatler içinde, Çekmece deki ziyafeti, esrârensiz çeteyi. tehdid. mektubunu, ihtülâli, Musa Melek ile Gül ilü, Fatmanm düğününü, hepsini unut - mustu. Heyecanlı ve zevkli anlarında ok duğu gibi, süratli ve çok içmeğe başlamış» it. Arada bir de Tayyarzadeye, Evliya Çe- lebiye, ikçü Hüsevin Efendi, Güllü Fatma ve Musa Melek Çelebiye de: — Bre durmayın şerbet içi! Bre bü Cekmece yiğitleri kullarımın aşkına için, Tir Diyerek, zatı şahanesi için sureti mah- susada hazırlanmış Osmanlı imparator « luğu ile Frengistanın en nefis şarabların- dan tas tas içirtiyordu. Padişahın Çekmeceve gelmekte oldun ğu haberini Çekmeceliler daha ona rast. Tar rastlamaz kasabaya uçurmuşlardı. Bü haber, kasabadan da bir atlı ile Babanak- kaş deresi çiftliğinde Küçükefendiye var. mıştı, Bütün d halkı, akın akın Çek: meceye dökü'müs, kasaba derhal fener - Yer, meşalelerle donatılmış, köprübasn3 £elâm topları dizilmis, bütün halk sahile vığı'mış, gözler. ufukta, denize düsmür bir yıldız kümesine benziyen Cekmece kayıklarının meşalelerine saplanmıştı. F3 kat, deniz ortasında neler oluyordu? Me. göleler, ne kadar ağir yaklaşıyordu. Cek» mece halkı sabırsızlanıyor, o kayıkların yanma gidebilmek için çırp ordu, Fa kat kasabada bir tek kayık bile kalma mıstı, Çekmecenin o fener'erle o donanması, Cekmece kayıklarının meşalelerle denize açılması Kalikratyalıları da meraka dü - sürmüştü. Panayot reis, Rum tayfası, Tes. bibei ve Yandım A'i de, bütün Kali - beraber sahile gitmişler, işlerdi. - (Arkası var) yi doğru ilerliyordu. Demek genlik bilhassa Atinanın etrafındaki mahalle » Terde idi. Tramvay, otobüs, ofomobil gibi naki) vasıtaları tıklım tıklım dolu, srdı arkası kesilememecesine geçip gidiyor. Yollarda scl gibi akan kadınlı erkekli a- ha'i kalabalığı var. Kitâra çalanlar, sarkı B nler, yan yana, kol kola, kahkâaha- , gürültülü seslerle, türlü şekilde nefe tezahürü ile geçen kafileler,.. Yunan gençlik teşkilâtına mensub ü niformalı, dinç, gürbüz, güzel manzaralı erkekler ve kızlar muntazam yürüvüşle, askeri bir intizamla geçiyorlar ve alkış - lanıyorlar. Otomobille Patissiyadan geçerek Nea filâdeltiya'ya kadar gittik. Şehir dışın da, şehre asfalt yolla bağlı bir kasaba - ck. Mazbut ve muntazam binaları, güzel meydanı, parkı, sokakları pırıl pırıl ışık ve eğlence çağlıyanı içinde... Her tarafta top'antılar ve ziyafetler var. Belediye reisi, Menelâsın ahbabi imiş bizi neş'e ve nezaketle karşıladı ve içkiye davet etti. Geniş bir salonda mütemaği- yen temizlenen ve tazelenen uzun bir a- yak büfesinin önünde belediye hesabına yeyip içen kadınların ve erkeklerin ara. sına karıştık. Bir aralık dışırıdan gelen neş'eli se$- lerle tatil günü olarak kabul edilmiş o.|temin etmek üzere bir otomobil de ange-; Meslekdaşlar'a günümüz pek tatlı geç-İlan Mayısın ilk gününü Yunanistandaki)je etti. ti. Atinanin an'anevt büyük oteli, benim evvelce kaldığım King George'un Yyanın- dadır ve yarı resmi bir hüviyeti vardır. rejim de resmi bayram olarak ilân et - raiş; yalnız burada eğlenceler bir akşam önceden başlıyor. Yani bu gece bütün A- “ Ortalık karardıktan sonra sokağa çık- ık. Akın skın halk kütleleri şehrin banli-| leri takib ederek balkona çıktık, Manza- ra cidden gözü okşıvacak şekilde idi. Bü- yük meydanın etrafın: dolduran ve or - tayı boş bırakan ahali motörlü vasıta « larla gecen gençlik teşkilâtını alkışlıyor. du. (Arkas var) Bre koç yiğitler aşkına zehir surulsa içi.

Bu sayıdan diğer sayfalar: