6 Aralık 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

6 Aralık 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

X v 7 a» Sa Posta, nın Hikâyesi i Atın ölümü EE. Çeviren: Nimet Mustafa (ilEENW Zerzevatçının kısrağı onu doğurdu -! ikuluriar. Günün ferd#sında gene her zaman- küfeleri yüklenmiş, sokak sokak do- $Muştı. Küçük kırmızı tay bebeklik mein ahırda geçirdikten sonra, an- SİRİN peşi sira sokak sokak dolaşma- Ya başlamıştı. Küçük kırmızı tay gü - di, sevimliydi. Bakkalın çırağı, zer- <Vâtçnın müşterisi olduğu evlerin <zmetçileri, çocukları o kırmızı küçük Y! severler, öperlerdi. trmizı küçük tay henüz bir yaşına vi mişti. o Fakat kış yaklaşıyordu. Si İAY boğazı zerzev#tiçi için yük ola. #1. Zerzevatçı bir akşam ka: z — Artık bu tayı elden çıkarmalı. li. Karısı düşünceli düşünceli ba-| HE salladı; pi İyi edersin, hem bana da biraz pa- m Yersen, bir çift takunye ile, bir ha - ur tahtası alırım. Küçük tay ertesi gün pazarda satılı- Şikarılmıştı. “Yelri çok ihtiyarlamış sütçü, kü - ty: gördü. rim Bu taycağıza ne istersin hemşe - > Gel bakalım da konuşalım. > Hani bir tay almağa hiç n “u amma, benimki İhtiyarladı. Koşı s rirsa ne âlâ. O zamana kadar da bu | Yâr. Ucuza vereceksen, kışlık boğa. benden gidecek; bu işde kâr yok her ne ise söyle bakalım. çer şü ile zerzevalçının pazarlıkları t zur sürdü. Bir kaç kere elele tu - lar ve nihayet zerzevatçı sattım Yebildi, Sütçü de paraları sayabildi. > Haydi hayrını gör! yemedi Fakat yaz başında sütçü ev Bir Onun sırtına iki güğüm yükledi. Bi müddet sonra çocuğunu bindirdi. diğ, ç iddet sönra da güğümler boşal- a iki giğüm ortasıns! kendi taş zi tay, artık at olmuştu. Yük Se AYA çok genç başladığı için az 2a- iv kâvruldu. Tüyünün parlaklığı Yboldu. Başı vücudile mütenasib ol - in bir şekil aldı. N ün ahırı büyüktü. Gündüzle - tay diradan süt alıp şehirde dolaştı- Başay at geceleri bu ahırda tek (4, © kalıyordu. Ahir bakımsızdı. Pis- gün birinde sütçü ahıra yanında tan, > &lyinmiş bir insanla girdi, Bu in di ahira dikketli dikkatli göz gezdir - > Fen ş ” Le a yapılmamış amma çek ba Deği, Sütçü: i 17 Bele bir temizlensin, bakın ne gü- age olur, dedi, sizin kısrağı bu ta - ti, , ekeriz. Ferdhtır. Benim kırmızı E'nca; Hatayi > Biyinmiş adam itiraz etmek he bu olmadı. Benim kısrağın 8 atla beraber bulunmasını is - bir nezaket ksa gene tel- Ne olursa olsun istifade edece- nü alıp gözlerime götürdüm. Uzum atlamada birinci geldi; ken- mkaradaki son rekoru ile birlik- İkân milletleri kadın sporcularının mi rekorlarını da kırmış ve yeni Alın; tsi etmiş oluyordu. en dereceleri fin eden ses, ho etrafa yayılınca her birinci- dikiz binlerce kuşun birlikte çıkar- Ml ağ galata gibi gulgülelerle ışlar, Müzeyi yeni baştan doldurdu iM- Garib bir halefi rahiye icinde, Air ol Kendi Kendime avla izaha mukte- , câmid bir halde olduğum Dİ ye kal bu işin biran önce bitmesi. Deliğ, yl abalıktan tıkm hürriyete, val- lerimi kavuşmak imkân- A etini bekledim, dak, iye di Spin İstemiyor muyum? İm teş ir rine 4 İL as beni Düriye muyum? . dikka er ona çevrilmiştir; ing, tlerini bir yere toplayarak onun MN da, zun uzadıya her uzvunda ayrı Yölleşinirek, çizgilerinin. tenasübünü, me mi? 4 Artık # Yşen kuvvetle karısık yumuşak» eder udürün umumi suplesini tak- i reğiye dolaşıyor ve onun herkes için v ir, seyredildikçe zevkine va- *Z* tay sütçüye satılmıştı. O kış| bravolar, horralar| temem. İpleri kopar, birbirlerine 80 - Sütçü, itirazın önünü aldı. — Benim at için kensrda tahta ile ayrı bir yer yaparım. Ayrıca bir kapı- sı da olur, İpini koparsa değil ya, ne yapsa dışarı çıkamaz, siz o cihetten hiç merak etmeyin. — Öyle olursa diyeceğim yok. Ay - İlik da söylediğim gibi... Sütçü o gün faaliyete geçmişti. Ahı- rı temizledi. Bir kenara tahtalardan u- İfak bir yer yaptı. Bütün bunları kır - İmzi xt seyrediyordu. Sütçü işini bitir. dikten sonra, kırmızı atın yularını çöz- dit. Tahtalardan yaptığı ufak yere gö « türdü. Kırmızı at oraya girmek iste - miyordu, hiç bir zaman diklenmeyen baş, diklenmişti; Sütçü hiddetlendi: — Yezidin domuzu yürümüyor dal Atın göğsüre doğru bir tekme savur - du. At yarım adım gerileyebildi. Fakat daha fazla dik başlılık yapmadı. O dar yere girdi. Temiz giyinmiş adalmın seyisi ola - en, çevik bir delikanlı beyaz bir kıs - rağ; ahırın kapısından içeri soktu. Süt- şü: — Maşallah! Demekten kendin! alamadı. Kırmızı gevrek bir kişneme ile ahırın yeni Kiracısın selâmlamak istedi. Sütcü o « nun kişnemesine de hiddetlenmişti: — Sus yezidin domuzu. zı at susmuştu. © yana baktı: tı sıska da kimin? izahat verdi: — Benim, daha ofavken almıstım. Ervruk bir şey... İşimi-sörüyor da... Kırmızı at tahtanerden bevaz Xisrata bakacak oldu. nun baktığının farkına varmıştı. Elin - deki süpürgenin sapını basına? indirdi: — Otur oturduğun yerde! S nün kırmızı atı bir daha kisne. edi. Hatta bakmadı bile, kendi rinde kendi halinde önüne konulan sa- men: yedi. Kuyruğunu nes'esiz neş'e - isiz salladı. Halbuki beyaz kısrak temini yor, arpaları dişlerile * kırıyor, neş'eli neş'eli kişniyordu. Sütçü her sabah bin bir küfürle kır- mızı atı üzerine süt gütümlerini vik - lemek için ahırdan çıkarırken, seyis de alvra geliyor. Oksay# okşaya beyaz kıs rağı timar ediyordu. Gün gectikçe kırmızı ata bir hal olu. yordu. Yemekten kesildi. Zayıf bünye. si bir kat daha zayıfladı. Sütçü: — Bu hayvana da ne oldu? Diyor. Süt imlerini - taşıtama - mak kaygusile üzüntülü Üzüntülü ba - şm iki tarafa sallıyor. Buna rağmen gene: — Yeridin domuzu! ründen sobr# sopayı basıyordu. rm bundan sonrasını takib rılır ve arzu odilebilir bir güzellik olma- bitti; Ayşe kocası ile ve sporcular kaği- sı beni çıldırtıyor, Olimpiyad oyunları benim için tahammül edilmesi imkânsız bir azab oldu! * | ir halde binlerce insanın kar-! Çaresiz ıztırabımın sürüp ke Fe eserpe bütün vücud güze'lik-| yun eğmek mecburiyetinde idim, Neş'eli| dım. ederek dolaşması, kosması,İve memnun görüneceğim, Aysenin elini!hirde yiyerek matmazel Ritayı sahnede f in herkes tarafından! takdirle alacağım, hürmetle öpeceğim;| görmek İçin tek başıma Üyatroya gittim | dan ibaret değildi; Ayşe ile kocası da be- Ikutlulamak, onun da yarın gece Odeon larında ayni suretle izümüzü ağartmasını zım! Hey Allahım, zeytin ağacının ye -| SON POSTA Ressam Ali le Pants tarihi tefrika 74 Cemal öld Ressam Ali Ce malin Oo Mersinde çok ka bir has - telıktan sonru ha - yata gözlerini ka- pamış olduğunu teessörle öğren Si dik. Ressam Ali Ce mal Mersin Halk- Jevinin resim kur - sunda öğretmen - di, son yedi sekiz (o Cemal merhum İsenedenberi orada yaşıyordu. Sakin ve mütevazi bir hayat sürüyordu. Fakat âm- rünün en İsal ve en verimli zamanı İs - tanbulda ve gazete idarehanelerinde geçmiştir. Filhakiku ressam All Cemal bugün çok ileri gitmiş olan gazete res - samlığırı 25 sene evvel ilk defa olarak Tasviriefkârda Otatbik etmiş olan - lardan biri idi. Sonra 'Tevhidiefkârda, Cümhu - riyette ve bir müddet te Son Postada çalışmıştı, bugün bir an'a ne olduğu için devam ettirdiğimiz Hasan Bey. ilk olarak onun fırçasından çıkmıştı. Rensam Ali Cemalin yağlı boya ile yapılmış çok muvaffak harb ve deniz tabloları da vardır. Bu münasebetle kay- dedelim, eslen bahriyeli idi; ölümü bir iboşluk bır#kıyor, Ailesine taziyet beyan İ öder, kendisi için de Allahtan rahmet di- Bir otomo'il 7 yaşında bir çocuğa çarptı 'Tarlabaşında oturan Marinin 7 yaş - larındaki çocuğu Vartohi, İstik'Al cadde- sinden geçerken şofür Nevzadın idare «| sindeki 1928 sayılı otomobilin çarpmasile | İ yaralanmıştır. Yaralı çocuk tedavi edil"- mek üzere hastaneye kaldırılmış, suçlu şoför yakalanmıştır. Bir ot-- ri) 4 vecde hi-'uza çarptı Şoför Sezainin idaresindeki 1727 nu - maralı otomobil, Şehzadebaşından geçer- ken, Bozdoğan kemerinde oturan Alinin İdört yaşlarındaki kızı Fatmaya çarparak yaralanmasına sebeb o'muştur. Yaralı çocuk Şişli hastanesine kaldırılmış, şoför yakalanmıştır. İiecin tiryakisi yakalandı Sayfa 9 Yazan: Reşad Ekrem Şatranç oyunu Şehreminli eskici Tayyarın oğlu, dün- yanın en büyük imparatorluklarından bi- ri ile şatranç oynamağa başladı. Bu ara- da ortaya nadide meyvalarla donatılmış bir altın tepsi konuldu. Bilhassa, üzümler, fevkalâde mühte- gem idi; ortalığa, hafif bir misk kokusu yayıkyordu. 'Tayyarzade, İmparator nedimliğine yakışacak bir zarafet ile, çetin bir müca- deleden sonra Murada matoldu. Oyun akşam ezanından ez evvel bitmişti, Oyundan sonra, padişah, sakisi Musa Meleğe dönerek i: — Benim Melek oğlum, bu akşam son hizmetindir.. Dedi. Akşam namazına aptest tazeledi. Bu sefer suyunu Tayyarzade döktü. Nama- zmı, dünkü akşam namazının kasasile beraber, yalnız başma kıldı. Sonra, ya- Mın Tıhtımında hazırlanan işret sofrâsi- ma şeref verdi. Babanakkaş deresi çiftliğinde, düğün şenlikleri bütün neş'e ve gürültüsü ile devam ediyordu. Çiftlik ile kasaba ara- sındaki yola, onar on beşer adım fasıla ile meşeleler dikilmişti. Çiftlikteki halk, her an, sabırsızlıkla padişahı bekliyordu. Padişahın hâlâ Çekmecede O bulunması, bir anda boşalıp donatılan gofralara, cam- bazlara, hokkabazlara, pehlivan Ahmed kolunun mehpare köçekler;ne, saz takım- larına, pehlivan güreşlerine, çeşid çeşld eğlence ve oyunlara rağmen halkı, müp- hem bir merak*ve üzüntü içinde tutu- yordu: — Padişahımız çiftliğe gelmiyecekmiş, Çekemceden sarayı hümayununa döne- çeklermiş diyorlar. — Hünkâr kayığı yah rıhtımında hazır dururmuş... — Bre meded inanmayın bu Tâflara. bre işte karşımızdaki sofrada oturmuştur efendimizin kürekçi yiğitleri,.. Bu yiğitlerin Çekmeceye varması iş midir, İstanbulda kul tavfasınm... — Bre sus, biz köylüyüz, çiftiç ve ba- Dün gümrük muhafaza teşkilâtına i mensub iki memur kendisinden şüphe ettikleri Kemal adında birini takib et -! miş'er, Bihayet tenha bir köşede oturup; eroin çekerken suç üzerinde yakalamış- lardır. Yapılan araştırmada Kemalin ü » zerinde 8 paket eroin bulunmuştur. | Bu hâdiseden bir saat sonra ayni me -İ murlar Osman adında diğer birini daha eroin içerker. yakalamış'ardır. imüştü. Ahırdaki yerine konulduğu Eyi man ayakta duramıyordu. Beyaz kıs - rağın nes'eli kişnemesi ona biraz kuv-! vet vermişti. Güç hal ile bacakları üze-| rinde tutunmaya gayret etti. Yemlik - teki samana bakmadı. Beyaz kısraktan yana dördü. Kısrağın ne güzel bir başı vardı. Derisi ne kadar parl#ktu. Kırmı. Ve yere yıkıldı. ahıra girdiği za « idin domuzu, diye bağırdı, nal lesile birlikte bulunmak mecburiyetinde olduğu için bizimle gelmedi. Dimitriya- dişlerden şehirdeki işlerimi bahar 3 ede-| rek stadyamun kapısında ayrıldın. Ne 0! | ; Dimitriyadislerin evine uğrams- l gece Üstüste akşam yemeğini $e- | i rahatsız mı ediyor? O-/bu muvaffakiyetten dolayı kocasını da ve halkın arasında uzakta koltuğa otura- İrak ayni piyesi iki gece Üstüste seyret- Seler büz | lacak boks müsabaka-! tim. Mevzuunu bilmediğim bir eserdi, M- e muvaffak olup yü-| sanı anlamıyordum, öteki artistlerle alâ- temenni etmek lâ-| kadar olmuyordum. Matmazel Rita beni al-| san'atı ile heyocanlandııp meşgul edi- tında vahiy azabları içinde kıvranan İ-| yordu. Ben kendimi bilirim, gene oyalan- bir başkası içsin!» İnsan her şeye katlanıyor. Hepsi oldu sarın dediği gibi «mümkünse bu kadehi| mağa ihtiyacım var. * Balkan olimpiyadları üç gün sürecek- ıkçıyız, bize gerekmez öyle lâflai — Biz ulu padişahımiz Sulta, urad İn efendimizin tuz ekmek hakkı bilir köylüsüyüz... — Uğrunda başımızı feda ederiz.. — Vallah billâh, emretsin. balta ve nacak, tırpan ve orak ile ardından yüri- rüz. — Bugün bizim çocuk geldi İstranca- dan.. yo'lar İstanbula giden yeniçeriyi al- maz dedi, — Ne yapacakmış İstanbulda o nâbe- kârlar... — Benden işitmiş olmavın, hâşâ, Sul tan Osman gibi etsek gerek Sultan Mu- radı derlermiş.. — Bre susun viğitler... Bre bize ge- rekmez böyle lâflar.. bre insanın başını iki omuzu arasından alıverirer... — Biz köylüyüz.. bize devlet Jâfı ol- Z.. — Varahm Arab cambazi seyredelim. — Varalım köçek seyredelim. — Varalım hayal seyredelim.. — Varalım pilâv zerde yiyelim. — Verahm kuzu yiyelim. — Vara'ım elma suyu, limon suyu içe- Yazan: Refik Ahmed Sevengil ti; hesabea dün bitmiş olacak, Bugün de daha sabahtan otelde baskına uğradım. Kahvaltım: odamda etmiş, giyinmiş, €v- velki gün şehirde bir kitabe dükkânmin önünden geçerken vitrinde görüp merak; ü bitme: dan çı.| akşam, ne ertesi gün, ne de daha ertesi! ederek aldığım yeni bir Fransız romanı- Doğ göte iş miki Baba io | gin Mizele görmemeli bikemi gaye zın saçfalarını KenşorsAkik TAşpıkilir iyadisler Ayşeyi beklemek, tebrik etmek, | 6ttim; müsabakaların ikinci, üçüncü gün-| Oda hizmetçisi kapıyı vurdu; sonra içeri-| işman mıyım? Onun muvaf- hattâ alıp götürmek istivorlardı. Benim)İleri stadyorma gelmedim; bokösr Kenan|Ye girerek Mösyö ve m Yoksa ayrılmam hiç te münasib olmıyacaktı,| alkışlamak için Odeon tiyatrosuna git-İdisin aşağıda enldnda beni beklemekte olduklarını söyledi. Toparlamp odamdan dışarıya çıktım. Salonda bekliyenler Yorgi ile karısın. raberdi. Hepsini ayrı ayrı selâmladım, ziyarellerinden sevinç duyrluğumu söyle dim; zoraki bir neş'e ile misafirlerimi 8- Rırladım. ir — Sizi hanımların bir kararından hâ- börder etmeğe geldik, dedi, lâkin arzu- ları önceden razı olduğunuzu söyleme- nizdir. Bana da ayni suretle Lİ bulundular! — Varalım şerbet ve şira içelim... Küçükelendi, şevketli misafirini ağır ilamak için, Musa Melek Çelebinin etra- fında pervane gibi dönüyordu. Padi; yerini yadırgatmamak için. her şey, göze de sakinin tarif ve tembihlerine göre tans zim ediliyordu. Musa Melek, enderunü hümayuna alınan Çekmeceli oğlanı kendi elile giydirmiş, el ve ayak larına kına vurdurmuş, Küçükefendi hâs zinesinin altın ve mücevherli billür kımları ile, padişahın sofra hizmetine memur etmişti. Kırk kişilik bir saz takis mı hazırlanmıştı, Küçükefendinin aşÇISI, kendisinin ve efendisinin yüzlerini mamak için bütün meharetini göstermiş» ti. Padişahın Çekmeceye geldiğini haber alan Kalikratya Rumları, mandolin ve gitaralar çalarak hünkârın ayağı topra- ğına yüz sürmeğe gelmişlerdi. Aralarin daki bitmez tükenmez kan davalarma rağmen, Çekmeceliler, bu ziyaretten bi- lâkis fevkalâde bir gurur hissesi çıkar- muşlardı. Kalikratya Runilarının başında köy as Haları, köy ihtiyarları ve papazları vap- dı. Onların ardından, yorti esvablarını !giyinmiş delikanlılar geliyordu, başlarını Ida tabialarla balık vardı. Delikanlıların lardından, başlarında meyva sepetleri ila gelinlik kızlar; daha arkadan, omuzla" rmda birer küçük şarap: testisi ile oğlan çocukları geliyordu. Daha geride de hes men bütün köylü yürüyordu. 7 Sultan Murad, Kalikratyalıların alayı na önünden geçmesi için izin verdi, Rüms ilar, fenerlerle padişahın önünden geçtin ler. Köy büyükleri birer birer ayağına 'yüz sürdüler. Murad, Rum köylülerinin. balık, meyva ve şarap hediyelerini lütfen kabul etti. Omuzlarında şörap (testileri ile önünden geçerlerken de, küçük Ri oğlanlarından on kadar çocuğu da, ken elile işaret ederek ayırttı: — Kalikratyalı kullarımın da hatırı !hoş olsun, bu oğlancıkları da enderunu | bümayunuma aldım. hemen bu gece süm- net edilsinler, şerefi islâm ile müşerref folsunlar!.. | Dedi. Küçükefendi padişahın bu iltis ifatımı firsat bildi. Kalikratya köylüsile | Çekmeceliler arasındaki kan davasını kis saca anlattı. Murad, derhal Çekmece ka- dısı ile Kalikratya papazını huzuruna ça Rırdı; kadı da, papaz da korkudan dudak- ları çatlıyarak huzura çıktılar, Murad, gayet sert, kısa bir emir verdi: — Bana Sultarı Murad derler. Ben ada- man iki omuzu arasındaki kalabalığı kak dertıveririm; kan davası falan yok, Ka- Hkratyalı elinden Çekmeceli, Çekmeceli elinden Kalikratyalı kanı dökülürse, kik yünüzü, kasabanızı yerle bir eder, oca Bımzı, yuvanızı çil yavrusu gibi dağıt rem- Haydi varın şimdi sağlık ile... Bu akşam, dördüncü Muradın işreti gök kısa sürmüştü. Bir sralık Deli Hüse- yini sordu; «öğleye varınca göl kahvesin: de yiğit ve oğlancık güleştirirdi, sonra at ile ve atlı yiğitlerle kır seyranına gittiş dediler. Bu kır gezintisi, Muradın emri üzerine olmuştu. Fakat, Deli Hüseyinin bu kadar gecikmesine mana 'veremedi, (Güllü Fatma hâlâ erkek kıyafetinde idi, — Hanımlaran arzularına boyun eğ- mek boyrumuzün borcu... Diye gülümseyerek cevab verdim. Ayşe Yorgiye hitab edere; — Niçin böy dedi, Hüsevin beyin mle birlikte gelmesine den elbette memnun oluruz, tabit rahate sız olmayacaksa,.. Belki de başka işi vardır, yahud bu seyahati istemeyebiliri Sonra Liza işi anlattı: Balkan olimpi- yadları için Atinaya gelmiş olan muhte- 7 Vif miletlere mensub sporculardan bir kısmı dün akşam memleketlerine hares ket etmişler; Yunanistanda kalan bazılas rı ise milâddan önceki asırlarda ilk olim- !piyadların yapıldığı meşh' Olimpiya şehrine gitmek ve oradaki taribi harabe | leri görmek istiyorlarmış. İs kararlaştı. rılmış; Ayse ile Kenan da bu kafile ile birlikte gidecekmiş; sonra Lizanın, Yor- |gihin ve matmazel Ritanın da Atinadı nihayet üç gün ayrılmağı icab ettirecalk olan bü gezintiye iştirak etmelerine kas rar verilmis; şimdi de bana teklifte bü. Tunmağa gelmişler. Yorgi: — Oralarda tabiat manzaraları pek gü- zeldir, dostlarımız da beraber olduktan sonra herhalde memnun olacaksın, inn gelmelisiniz, yarın hareket edi ecek, Dedi, Benim için teklifi kabul etmek ten başka yapılacak 'münssib hareket yoktu, (Arkası var) yakin dsi. inin lik ini bü eülkdiğkdikni

Bu sayıdan diğer sayfalar: