17 Aralık 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

17 Aralık 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

r 17 Birincikânun " “Son Posta, SOL AÇIK -- am». Çemdzen : Hasan Âli Ediz ME: Onu daima kapıda karşılarlardı. âniü © tanınmış bir delikanlı idi. aha doğrusu o, meşhür bir insindi. s#tadyomun kapısından içeri girer Girmez, kalabalık bir seyirci kafilesi a doğru koşar, etrafını çevirir; her - yi &yrı önun elini sıkmağa çal. h Grişa Çapelkin, futbol Üstadlarından İdi. Takımının yaman, müthiş bir sol Açı idi, rin; topu nyağına (geçirerek bir Mina üşman kalesine ilerler - Na kalbi duracak gibi o # top yıldırım sür'atile ağların içine ıldığı zaman bütün stadyom ayakta Olarak onu selâmlar, çocuklar: «Çapel- Gi Çâpelkin'» diye sesleri kısılıncaya 3dar heykırırlardı. Ru defa da böyle oldu. kanım mensub olduğu «Dizel» ta. X hiç durmadan «Burevestnik» ta. EİN kapılarını zorlamış, #Dizel» ta inin bütün akınları, ( bilhassa sol sn inkişaf etmişti. Yıldırım sür- © düsman müdafaasmı asan Grişa, santrfora vermiş, ve ondan aldığı i da, bir gülle gibi düşman kalesi - *9l köşesinden iceri sokmuştu. bir uğultu icinde ve ayukta olarak Orieamın bu gölünü selâmladı. İrinci haftaym ile ikinci baftaym *üdaki fasılada, gözlüklü bir amca sin balığı yararak Grisanın yanma $0- du ve delikanlnm kulağına: — Siz dâhisiniz! Siz bir harikası. Me diye fısıldadı. azn hihavet bularak (o stadvomun isleri dindiği zaman Grisa, yavasca, kapıdan sokağa cıktı. Arka karıda lüsya bekliyordu. Grisa sevcilisi- arkasında, sekizle on iki vaş ara - nda bir çocuk kafilesi farketti, vuklar Grisavı yörür görmez: © Yasa Çapelkin! dive bağırdılar. *ndisini burada da bulmalarından iran Grişaz — Siz de vasavın kartal vavrular! Diye cevab verdi ve sevgilisinin ko. A girerek yürüdü. uy günün alt tarafını, tenha bir ; başını sevgilisinin göğsüne da. Yavarak Yordu, onunla başbaşa geçirmek isti- Pa kolunda seveilisi olduğu hal - liye doğru yürüdü. Park 15siz ve Ma Grişa kanapelerden birine Me Sevgilisi de yanı başma olur. Lüsya büyük bir şefkatle, büvük çe ile Grişanm O yüzüne baktı. Me Grişa; dedi; sen budün harikulâ - Vİ oynadın!, düşün bir kere, polis- hariç, yüz altmış bin seyircinin gö- Seni takib ediyordu. Yart, ii (Bu gel!» diye sesleniyor. mektub gönderilmemiştir.) seyin Gerçek'ten boksör Kenana Son Kenan, Seyahatiniz esnasında birlikte ge- iş Rüzel günlerin hatırasını İez- a kliyorum. Hele, Se'ânikte hanım- kağ, Durakap ta yalnız erkeklerden bir kefile halinde eğlenmeğe şon gecenin tadı hâlâ dama- » Ötederberi tanistığımız halde ii ve durgun manzaranızın ar- i hareketli ve wysnik genç İn- Şeceve kadar tanıvamamıs olmam, bir fırsatın ele geçmemiş ol ri geliyormuş. mean otelinin altındaki barda umaraları gösteren Macar dan buradalar; mrksveleleri bit- imis; onlar gitmeden galiba ikten ayrı'amıvacağım. Macaristan, harbden evvelki TE 2. li e zl r, gi Mı 4 girleri | #hracatile meşhurdu: çesid çesid, türlü rönkte, Mey izellikte Henç kadın ihraeatile Yiüeriz Dl memlekette hangi bara uaka kr rl acar kadınlarının gö- beye inek üzere gönderdiği ka- toy : ie at ke birlikte Beyaz Kule- müyaaki calgılı kahveye gelen dil. temadien sizi sorup duruyor. Bu, klâsik bir goldü. Stağyom bü | ai, inci haftaymda Grişa bir gol dah3 ğ Saya) ferd ise, şimdi bana: «Bu kâğ evli bir kadına böyle şeyler - hakkın yok: ne yapıyorsun, nın Hikâyesi Grişa; hafifce sevgilisinin (sözünü tasdik etti, — Doğru! Lüsya sözüne devam etti: — Yüz altmış bin avuç seni alkışla - dı. Birlenbire; fundalıkların arkasından bir ses duyuldu: — Parmakları hesaba katarsak se » kiz yüz bin parmak sizi alkışladı - Aşıkla maşuk birbirine baktılar. Furdalıkların arkasından; prestişkârlarından bir alay çocuk çık t. En yaşlısı ancak on ikisinde vardı Çocuklardan biri ilerliyerek: Bizi affet Grişa; dedi. Biz sana » bir şey söylemek için arkandan geldik. «Bürevesinik> takımının Ksle - cisi topu havadan tutmasını hiç bece - remiyor. Bir ikincisi de şöyle tamamladı: — İste siz bu nokteyı hesaba kata » rak daima yukarıdan gol atmağa bak - malhısımız!. Grise; bundan sonra böyle hareket edeceğine dair çocuklura söz verdi ve sevgilisini koluna takarak, gavri mu - avyen bir istikamette yörümeğe baş - ladı. Çocuklar da sessizce onları takibe a biri Grişava yaklaşarak onu ko - Tundar. çekti. Gözlerini sık sik açıp ka- piyarak* olur: çantanızı verin de ben taşıyavım; dedi. Grisa: arkasına bakmağa lüzum gör- meksizin: üzumu yok; dedi; ben kendim Çocuk ısrar etti: — Ne olursunuz; su ağaca kadar ta » wwerevim. Benim adım: Tükindir. Grisa hie bir sev sövlemeksizin çan- tasmı Tükine uzattı. Kü kata sallanarak Grişanın ardından yürüme öe hasladı. Diğer çocuklar da çantalıyı takib et- tile Gris: sevrilisile vedalasmak kenara çekildi. Grişa ürkek bir eda ile sevgilisine: — Lüsya; dedi; yarın oyunumuz yok. im da bir yere gidelim? İstersen bu Lüsva gülümsiyerek: — Peki; dedi; ve kapının gözden kayboldu. Grise, kendi evinin kapısı önüne gel Tü . diği zaman çocuklarla vedalaştı. kin'in elini sıkarak kapıdan içeri girdi. Ayakta duramıyacak nara insansınız! Hem kiranızı vaktinde ve . rivorsunuz, hem de mükemmel futbol N yl Grişanın İş başladılar. Bir müddet sonra bunlar - Tükin ihtimamla çantayı ya-İnın we bahtiyarlığından fki tarafına |da ile: üzere durakladığı zaman, nezaketli Tükin bir içinden kador sarhoş olan kapıcı Pahomiç, iki yanma salla - iz Canelkin; dedi; çok dürüst bir Sek) CE Bu kabil eğlenceler birer gecelik ömrü İoyruyorsunuzl. Bugünkü O golünüz ne yamandı!. Neyse, geceniz hayrolsun! Kapıcı bunları söyledikten sonra yer lere kadar eğilerek Grişayı selâmlad: ve «Karmen» operasından «Toreador> aryasını mırıldanarak yatmağa yollan. dı. Grişa geceyi çok fena geçirdi. Saba- ha karşı rüyasında küçük Tükini gör - dü. Tükinin gözünde gözlük vardı; par- mağile Grişayı tehdid ederek şunları ordu: — Siz bir harikasınız Grişa! Şayet ayak parmaklarını da hesaba katarsak sizi alkışlayanların sayısı bir milyon altı yüz bin kişiyi bulur; | Bunu takib eden bütün hir hafta hiç müsabaka olmadı. Grişa sık sk Lüsya ile buluştu. Bu arada hemen ber gün Tükinden birer kart aldı. Ağustosun onunda Grişanın olduğu «Dizel» takımı «Zafer» takımile kar - şılaştı. Bu hakikaten enteresan bir oyun ol- du. Birinci haftaymın ilk beş dakika - sında «Zafer» takımı «Dizelse bir gol attı. Birinci haflaymn sonuna doğru, ralmı töpr geçiren Grişa, kolaylıkla hasım müdafaasını atlatarak ka. leci ile karsı karşıva kaldı. Seyircile - rin, heyecandan nefesleri kesildi. Gri - ük bir soğukkanlılıkla kalenin öşesine yıldırım gibi bir şüt çek - ti. Fakat... Top kalenin içine girece » ğine, sağ direği sıyırarak dışarı gitti. Böyle bir ıskayı futbol tarihi hemen| hemen hiç kaydetmemisti.. Stadvom,! saralı bir aslan pibi inliyordu. Hake - min düdüğü, oyunun bittiğini ilân et - tiği çöktü. Seyirciler, birbirlerinin yüzle - rine bakmaksızın sessizce dağılmağa basladılar. Tüsva, her zamanki gibi onu kapı - ında bekliyordu. Mahcub bir €- -— Buvün çok şükür (yalnızız, dedi. Kahır yüzünden lütfe uğradık. Grisa kabahatli kabahatli (oLüsyayı kucakladı. Tam bu sırada, duvarın ar- ka taratındanı tanıdık bir ses işitildi: — Onu unuttuğumuzu zannedecek.. onun icin kendisile konuşmamız lâzım gelir. Tüsva ile Grişa süratle oradan uzaklaş tılar. Tramvaya bindikleri zaman kon. düktür, bi bir esefle: — Ahh, diye söylendi, bir kaç san - *im sela gitseydi muhakkak gol olur . ân. Siz ise... Fvlerine yaya olarak gittiler. Grişa evinin kapısında ilk defa olarak ayık bir variyetle kapıcı Pahomiçe rastladı. Kapıcı, ona kapıyı açarken, resmi bir eda ile: — Buyurunuz; dedi. Faka* kendisini tutamıyarak; esefle, — Ahh, dive ilâve etti; onlar böyle «Son Posta» nın veni edebi romanı 56 vam edildiği takdirde nerelere varaca -! zaman ortalığa derin bir sessizlik YLÂN AYI nin her tarafına sn top galiba bövlelerindensiniz.. Etini pazara Karabumaki denilen mevkidir. Siz Selâ-' olan hatıralardır; insan kopuk film gibi parça parça, yer yer, hayal meyal gözü-| nün önüne getirse de hepsini birden tam olarak toparlayıp hafızasında canlandı- ramaz; hatia canlandırmak ta istemez. Hele her gece kim bilir kaç değişik çehre karşılaşan bu kadının sizin hatıranız rinde ısrar ile durması dikkate şayan, Bu kadını nasıl büyülediniz? Bazı erkeklerin görünmez bir yerinde şeytan tüyü taşıdığını söylerler; siz de| ğını tayin etmek güçtür, | Atinada manevi oOüzüntülerim: rağ - men mükemmel surette dinlenmete ol - duğum halde Selânikte o pek youlüyo - rum. Hemen her gece sabahlar» kadar uykusuz ve içki ile harab geçen ecele - Tin gündüzleri öğlelere, hattâ bazan ikin dilere kadar uyumakla, öldürüvuruz; fa- kat ne olsa gündüz uykusu vücudelâ - zım gelen istirahat ve sıhhati temin ede- miyor, Burada en sevdiğim yerlerden biri de çıkarıp karnmı doyurmağa, belki de',; 3 " memleketirdeki #htiyar anası için her e Ka e bsi ay para biriktirip göndermede mecbur manın ucunda körfezin isyeri pa olan bu sefileyi geçelim; fakat önha bas burun, bizim İstanbuldaki O Fenerbahçe kalarında, asla kiyas mevzuu olmu meak | gibi bir mesiredir. Burada bir katlı, a - yk aş re veyalglağ meme rig lez iwüci et e! var; hemer aturka | ye meçhul mahiyetinden ben Grküyo - meyhane tertibi bir yer... Fakat manza- Ta harikulâde. Bir terafta ( alabildiğine genişleyen deniz, bir tarafta sathı mail Tum, İ Bu bahsi burada bırakalım, zira de - İğm Türk tabiiyetli , yerli, Hamdi Alaz «Son Posta» nın tarihi tefrikas: 85 BİNBİRDİREK İBATAKHANESİ Yazan: Reşad Ekrem İsyanın sebebleri Padişah ortaya hitab etti: — Bir fitne çıkacağını mektubunu da almıştım... Vezir zorbaba-| Je» yürüyelim bu din ve devlet düşmare beklerdim., !ları üzerine... Dedi. Fakat Murad, zenciye, sadece bis sılar sağ kaldıkça, kul ve halk arasında tebessüm ile covab verdi O sırada da is Pe fitne ve fasad eksik olmaz. Onlara reşid çeriye Hasan Halife girmişti. padişah gerekmez. Babam zamanı gibi, Mermerler üzerinde nali Sultan Osman ile benim çocukluk zama-' koşerek padişalın ayaklarına nım gibi günlere hasrettirler, yahud ki Öptü ve İtarşısında el kavuşturup durd | Sultan Mustafa gibi mecrub isterler. bu| Murad gözücile kendisine oturması için fitne ve fesadın. başım bilirim ve önü- Yer gösterdi, nüzde âhdim olsun, bunca masum kul d, silâhtara: Tımın ve reayamın kanını orlardı koy-| —— Çubukisterim... maz, alırım. Bre bu devlet Âli Osmun|, Dedi. Melek Ahmed ajanın, dışarıda Sultan Murad Hânındır!. Amma korkum | hazır düran mücevherli kehribar bir çus sevdiklerim içindir. Ben sipahi ve yeni- buğu alıp gelmesi, bir dakika bile sürmes çeri eşkiyasına taç ve taht vermem, ben di. Padişah bir iki nefes çekti, Mavimtreli müsahib, nedim, vezir ve zabitlerimi eş- tütün dumanı, iplik iplik necef taşı ve kiya eline vermem. Bu devlet Âli Osma- akik kakma kubbeye yükselirken, padis nan iyiliğini istiyen sadık kullarımı hile $sh ta tekrar söze Daşladı: ve zor İle alırlar dive korkerım... Ba-; — Yalnız Hasan ile Caferin haberi sından korkana izni hümayunum vardır, vardır, Melek Ahmed dahi bilmez, bet dilediği yere varır, gizlenir... Sultan Mu- Çekmecede idim. orada Küçükelendinin rad elile onların eşkiyaya teslimi yoktur. | yalısında Musa Melek ile Güllü Fatmayı Dedi, gerdeğe koydum.. Sonra, gözlerini, şeyhislim Yahya e-| Dedi. Yabıya efendi gülümsedi. fendiden başlıyarık oradakilerin yüzün-| — Ne gülersin efendi?., Vallah doğru de gezdirdi ve en son Melek Ahmelle söylerim... Çingene bizim Musaya abayı yüz yüze geldi: yakmış, çocuk ta o kart aşifteye vurgun — Ahmed. dedi.. Hasan nerededir?.. | Sultan Murad gibi de erkeları var... Ex Melek Ahmed: fendi, ben Musa Meleği Mısır eyaleti ile çırağ etmek isterim, ne dersin? Şeyhizlüm. tereddüd etmeden: — Padişahım.. siz ne ki düşünür isenis isabet vardır.. Dedi, Murad, Melek Ahmed ağaya döndü: — Ahmed.. dedi, Musâanın yerine hize metime lâyık birini tanır mısın?, — Hasan Halife kulunuz dışarıda yeni soyunur. ayağınıza yüz sürmeğe şimdi ge'ir padisahım... Dedi. Murad, başını ağır ağır salladı:. — İnsen hatadan kurtulamaz... Hasan gibi sevgili kulumu yeniceri ağası et- mekle ona gar ve zulmettim. Onun gibi nahif ve nazik bir çelebinin bu fitne ve fesad asmnda yeniçeri erkivasına zabit) oSilâhtar da tereddüd etmedi: olamıyacağını bilmek lâzmdı. Amma! — Şevketlü Padişahım, hizmeti dev « yenicerive basbuğ o'maba, İeson ( eihi jletine lâyık iki genç tanırım... zeki ve calıskan ve cesur ve mazbut bir; Dedi â ki Su'tan Osmanın Hotin yüz karalığı bir daha olmıya.. Murad, şevhis'ima dönerek: — Yahva efendi, bu fitnede Ülemanmn gaAsketinden emin mizin? Diye sordu. Sair. ave İle galentin: #u- tup sıvarlıvarak biraz düsünür gibi oldu: — Sevketld pağleshım. dive cevab verdi o kullarım sen benden İyi bilirsin... Simdilik sadakat üzeredirler. ve onlar sipahi ve venicerinin sorba eskivalarına arka olmayınca sehirliden de emniyet ve güven üsere olmak Jâzımdır. Pae#eah. siir hir ses'e: ve Pre teni mehil in arkamlan Dediler. Padişah gülü ie vürüvesekini bilevim. bre ber. simdi! . Onu sonra bir kere daha görüşürüz. yürürüm Atmevdanmdaki Rineciler Ös-)itneyi bana mektub ile Hasan Halife ha) a ber verdi. Şirndi sen anlat bakayım bana Burada söze kızlar söve ön karıstı! | Ahmed. bu ne iştir? — Sevketlik, mehabetifi nadisahım.. de-| Melek Ahmed ağa bir kaç adım yak « | Al, sehirlive maden Tmihtacız, emir hırsır. İtastı. Padişah: bostaner. baltacı, ascı ve satır ve vevk ve vi ene eek ive | — Otur a anlat! enderunum ü apeleri ve komnılar| Dedi, Melek Ahmed diz çöktü J riimle on bin kem kulu halkın silâhle- sn va latmağa basladı: — Şevketlü Pağişahım.. İstanbul eş « kiva ile malâmal... Kayıkhaneler, bekâf odaları, kahvehaneler, hamamlar, han « lar sipahi ile doldu. Yeniçerilerle bera « | ber söz birliği edip, dün gece «Hüsrev paşayı azlettirenler Padişah ve devletin dostu değildir. diye Atmevdanmda töp- andılar ve bir defter yapıp :simler ya « xp «bunları versin paralayalım!» diye avsk dirediler.. Sipahiyi Hüsrev paşa « inn, Venireriyi Receb pasanın teşvik et. i, — Bre söyle kim imiş onlar?. 4 — Kücük Siyavuş kulun ile bu bende, nin akrabasından Kuyumcubaşı zade Evs liya Çelebi derler, bir sadık ve zarif gençtir. müsahib ve nedim olmağa lâ « yıktır padişahım... — Bre Küçük Siyavuş zâten hizme « timdedir, Evliya Çelebiyi de bilirim... Amma ben Musanm yerine msahib ola. rak Tayysrzadeyi almak fsterim... Yahya efendi e Melek Ahmed ağa, hemen ikisi birden; — Vallah Padişahım... Şimdi bizim hatırımıza da o'genç gelmişti... Padişas tamıza nedim olmağa lâyıktır. bir müsamahava lâyık (değillerdi. Ne diye rol yavmadınız da ıskx geçtiniz? Griş evden içeri girince posta ku - tusunda bir teleraf o buldu. Telerafta; «Hayretteyiz!. Bundan sonra daha iyi oynıvacağınızı umarız. Selâm. Halame. yon gilesi'» Grien telgrafı bir köseye fırlattı. Ve as7x bir suratla yatağına girdi, hae asılmış olmasına rağmen minaresi muhafaza edilen cami ile, hâlâ söylenen eski devirden kalma sokak isimlerile Os marlı Selânik, bu bağrı yanık Omusevi en sesinde feryad ediyor, san ” Azizim Kenan, Ben sizinle daha evvel uzun müddef © albablık ettiğim hâlde sizin hakiki hü viyetinizi ancak bu son seyahatinizde ta nıdım; hattâ Atinada, Olimpiyada falan da değil de Selânikte bir otelde ve bir « likte gecirdiğimiz son kısa bir kaç gün i- © çinde tanıdım. Ortn içindir ki duygularımı sere sen Yazan: Refik Ahmed Sevengil üstünde yayılan ve sed sed yükselen şe- hir, aşağıda inci bir gerdanlık gibi hal -'pe, gelisi güzel vazı9 size (o bildirmekte emeği ve sahildeki obeyaz yemek duyuyorum. Bu, gurbet ilde bir ah mamur binalar... babls derdleşmek ihtiyacından ileri Bu kücük gazinonun en meühim busu-|livor gelib Kİ #iyeti burada alaturka rakı ve alaturka! O Harvmefendive savgı'arımı bildirir, el saz bulunmasıdır. Bende kısa bir zaman lerinden öperim. Size de bir çok selâm, içinde şiddetli bir memleket hasreti baş-'ve sevgiler, doslum. lamış da farkında değilmişim. Türkiye. de yıllarca eski musikiyi dinlediğim ol- maz, burada konsoloshanemizde tanıştı- Avseden Lizaya Ankaraya gönderdiğin mektubu al - dım; Selâniğe gönderdiğin mektub da isimli bir tütün tüccarı bir akşam beni| k Karaburun gazinosuna götürdü, Tesadü-|döne dolaşa gelip Ankarada beni buldu fen,bir saz heyeti ile karşılaştım, işte üç!l açık konuşalım: Selâniğe gönder - gündür sıra İle buraya devam ediyorum. &i mektub samimi, çünkü onda oldu » Çalgıcılar yerli yabadilerden, bir de ha ğun gibi, bütün sinirim, kıskançlığın, hiğ nendeleri var. Fasıl tam tertib. Okuduk-;detinle sen varsın. Ankaraya gönderdi * ları şarkılardan bir mısra hafızama çivilğin mektub samimi değil; hiddetin ge - e mıhlanmış gibi yerleşti, gece gürdüz|Cince pişman olmuşsun. Eski bir arkadaşı dilime dolamp duruyor: darıltmış olmamak için kendine hâkim Virâneyim, ey gemzede dil, cevri|olarak bir takım nezaket cümleleri sıra felekten (o İlamışsın Meşhur, mevlei tekkesile, kapısına (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: