11 Ocak 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

11 Ocak 1940 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

© 8 Sayfa üyük şair Meh SON POSTA Akif hakkında ilmediğimiz şeyler Yazan : 23/X11/939 » Ankara - Geçen gün hâsta bir arkadaşımın hatırmı yoklamiya gitmiştim; bend evvel gelmiş daha birkaç kişi vardı; lâkırdıları edildikten sonra söz döne dolaşa edebi- yata ve sonra -ev sahibinin, ziyaretçi- biraz hastanın, hastalığın lerden birinin de baytar olmaları m nasebetile- şair Mehmed Akife intikal etti. Hem ev sahibi hasta, hem de misafir, baytar Akifin yakınlarından oldukları için hususi hayatından söz açarak Aki- fe isnad edilen (taassub) gibi bir şail nin asla doğru olmıyacağını, şairin vaktile içki müptelâsı bile olduğunu ve sonra, hakikaten ehemmiyetli bir vak'a dolayısile terkettiğini anlattılar. Bir şan'atkârın hususi hayatile ya- üseyin en ü- be Mehmed Akif ile gene hayatının sonuna kadar dost kalmasıdır. Bu vak'a şair için bir nakise değil rattığı bedislar arasında sıkı fıkı müna-| bilâkis bir meziyet teşkil eder ki husu- sehet aramak ne dereceye kadar doğ olabilir? Ve san'atkârın edasının o yazı- lardaki müeddaya uymuyor diye hayatı görüş ve yaşayışını biyoğrafisi yazılır- ken bilerek ve istiyerek nasıl ihm veya imhal edebiliriz? Gibi birçok m pakasalar yürütüldü. -Akifin seyyal şiirlerinden bahsedili ken sözün bu vadiye dökülüşüne sebeb bay Eşref Edib tarafından merhum şair hakkında yazılan fki cilâlik büyük serde bu cihetin noksan bırakılmış ol- ması idi, Eşref Edihin pek kıymetli olduğ şüphesiz buluran şair hukkındaki et dünü okuyamadım; fokat yapılan bu #ddialara göre de, noksan bırakılan bu ciheti doğru bulmadım. Bunun içindir ki o mecliste cereyan edip de doğrul ğunda hiç şüphem bulunmıyan eksik- liği tamamlamak istedim. * Sair Mehmed Akif içerdi ve pençli- Binde uzun müddet müskirat kullandı. Fakat bir hâdise onu içmekten tam men kurtarmıştı. Merhum; bir gün fazlaca içmiş bir hâlde fken kendisinin pek sevdiği: irfan kardeşi Babanzade Na'm hoca merh mâ bir mübahase neticesinde -haklı veya haksız- bir tokat indirmişti, Ertesi rün yaptığı bu hareketten dolayı «haklı da olsa- arkadaşına kaldıracuk kadar asabını bozan İçki terketti ve ondan sonra bir daha da e zına koymadı. Görülüyor ki Akif bu hâdisede sahi! TÜİst hayatı yazılırken bu cihetin kale alınmaması, büyük bir meziyetinin zikredilmemesinden başka bir şey ifade etmez, zannederim. * Bir vak'a daha: Akife karşı bütün gençlik büyük bir hürmet eseri gösteri yerine kadar başları a) rü r- & râşir bir mezar yaplırırken heykelini mezarının üzerine koymak istedi. Hemen her şiirinin başına bir ayet iliştiren şairin bazı dostları bunu onun dine olan sıkı rabıtasile mütenasib gör- müyorlâr, ve (Akifin rubu bundan wuazzeb olur) diyorlardı. Heykel, mezarma konuldu mu, ko- nulmadı mı onu da bilmem; fakat şairin hali hayatında geçen şu vak'a da böyle bir heykelden memnun veya muztarib ölacağını pek güzel gösterir: Akif hakikaten mütedeyyin olduğu için namaz kılardı ve borç telâkki etti- ği bu işi de öyle alenen değil, evinin tenha bir odasına giderek eda ederdi. Bir gün gene bu vazifesini yaparken, evinde misafir bulunan ahibbasından bir zat odaya girmiş, şairin namaz kı- larken karşisına tesadüf eden duvarda d bir resmin asılı bulunduğunu görerek, wjiresme karşı ibadetin caiz olmıyacağını ğ- söylemişti. Şair Akif ona cevaben di- yor ki: ğu ü- > > bil — İslâmiyetin ilk günlerinde putpe- bulunduğu iki büyük hasleti * birden (restlik vardı; ilk müslümanların, na» göstermiş oluyor. mazlarmı kılarken karşılarında bir pu- Birincisi müskiratın asabını bozacak İtun bulunması onun gene eski taptığı kadar fena bir tesir yaptığın görerek İbir şeye tapmakta olduğu fikrini vere- birdenbire terkedivermesi ve hayatımın | bilir alma. İkincisi de Naim hoca merhümjcevaz — Haydi kumandan; dedim, şuradan bir otomobile atlamanızı, kültür direktö- rile orta mekteb müdürünü de aldıktan sonra hapishaneye giderek Haşmet Gü- sonuna kadar da bir daha ağzına masi, meşi, hep birlikte, buraya getirmenizi ca ederim, Kumandan: palım... Gittiler ve geldiler. ... Aman yarabbi, Haşmet Güneş hakikaten bir Pe üstü bağı perişan: fakat kendid Bem den, başından da perişan. larını örtüyor. yüzünde en sakal var... Kültür direktörile mekteb direktörü. Haşmet Güneşi ortalarına marak karşı - ma oturdular. Ayakta duran jandarma kumandanı - sordum: — Bir şey söylediniz mi? ri. Haşmet Güneş birdenbire ağlamağa |tamir kabul etmez adı! Kültür direktörü de ağlıyor! Mekteb müdürü de ağlıyor!. iyetle; dedi, hep tevkif mi Güeceğiz? Bazan da böyle tahliyeler ya- ; bu zehabı kaldırmak için puta rTesme- karşi namaza o günlerde verilmedi. Fakat aradan o «Son Posta» nın tefrikası: 58 ri- Jandarma kumandanı da ağlıyor!. Ben de ağlıyorum!... saçlar kulak-| O Harçeremi bir şey tazyik ediyor. Dal 42 on günlük! ga, dalga mütevaliyen gelen bu tazyiki!ti, Siz manevi bir ölümden kurtuldunuz. durdurmak için her iki kelimede bir yut- kunarak söze başlıyorum: Dünyanın hiç bir hâkimi, nün hiç bir mahkemesi bu adli ii den kaçamazdı. Hadisatın lâilin aleyhinizdeki şahid daha olsaydı— adliyeyi Rifat İzaraan geçti ve puta tapmanın mâna- tecellisi —eğer TİRE İİİ sahib her Türk gibi medeni haklarınız - bir hata felâketine şu. |dan derhal istifade edebilirsiniz. Tüklerdi. Bütün bu maceradan sonra na - siyeniz tekrar ade edilmiştir. sızığı o kadar anlaşıldı ki artık bu iyete de mahal kalmadı. Kalb Allaha müteveccih olduktan sonra kar- şıya tesadüf edecek hiç bir şeyin mâ- nası yoktur, Şu hikâye de şairin, dindarlığı ne kadar kayıdlardan ve şartlardan üzak- laştırarak sadeleştirdiğini ve... Ken- disinin mezarına konacak bir heykel den ruhan memnun mu ve muztarib mi olacağını ve kendisinin nasıl bir muta- assıb! bulunduğunu açıkça göstermez mi? * Akifin dindarane olan şiirlerini, mü- taassıbdır diye sevmem dersem yalan söylemiş olurum; o, vatanı aşkını, millet sevgisimi yurddaşlamna telkin edebil menin ancak bu yolda kabil olabilece- ğine kanidi; onun eserlerini büyük bir heyecanla okudum ve hâlâ da oku- rum; nasıl ki dindar olmıyan şairlerin de şiirlerini ayni zevkle okudum ve 0- kurum. Yeter k! bu iki itikad sah'bin- den biri ötekine hakaret etmiş olmasın; çünkü inanmak, inanmamak... Bunla- rin ikisi de birer «dinidir. Netice olarak şunu söylemek isterim- tabutunu son /ki kasten sönylenmemiş olan bu nökta- zerinde götürdü. |Jar IDaba sonra onun büyük kudretine va-|değ şairimizin şanı, şöhreti için ğ zlan eser için bir nakise teşkil ediyor; bir san'atkârın her halt, en kü Denizyollarına aid çalınmış eşya bulundu Cide müddelumumiliği; Devlet De - nizyalları Umüm Müdürlüğünde me - mur olduğu anlaşılan Hasan Ertekin adında birinin evinde araştırma yap - mış; mühim miktarda çalınmış eşya meydana çıkarmıştır. Bu eşyanın Devlet Denizyolları U - mum Müdürlüğüne aid olduğu tesbit edilmiş olduğundan; memur hakkında burada kanuni takibatta bulunulmak üzere keyfiyet İstanbul Müddelumu - miliğine bildirilmiştir. Hasanın Cihangirde ayni evde vakti- le beraber oturduğu arkadaşı Rasimin evinde de dün yapılan araştırma neti- cesinde mühim miktarda eşya meyda - na çıkarılmış, müteakiben Mehmed A- teş adındaki kardeşinin evinde yapı - lan aramada da gene bir takım eşya e- le geçirilmiştir. Bu eşya arasmda yağ- b boya, sabun vesaire bulunmaktadır. Bu işle ambar memuru Ziya da alâ- kadar görülmüş ve onun hakkında da takibatı kanuniye (yapılmasına karar Haşmet Güneş ağır, ağir sordu: — Neclâ dirildi mi? — Heyhat! Fakat hâdise tavazzuh et - Geçirdiğiniz macera büyüktür. Mukâdde- ratın önüne geçilemiyor bay Haşmet Gü- meş; hayatınızda böyle simsiyah bir safha da varmış... w | mamya Agadire Panther harb gemisini med —Dinyayı itare eden General Aleyhinde çok söylendi, ağır ithamla- ra maruz kaldı, fakat nihayet kendi da- vasını kazandı. Bugünkü çılgın Avrupa içinde sakin sakin yaralarını sarmağa çalışan, bütün devletler ile dost geçinmeğe karar veren ve İspanyanın başında bulunan General Franko harbden sonra da iyi bir siyasi adam olduğunu göstermiş, İspanyayı Av- rupadaki ateş çemberinden açıkta bulun- durmağa muvaffak olmuştur. Son seneler içinde ismi pek sık geçen bu devlet reisinin hayatı dikkate şayandır. General Frencişco Franco Baamonde, 17 Kânunuevvel 1892 tarihinde İspanya- da Ferrol şehrinde dünyaya gelmiştir. Bugün tam 47 yaşındadır, Bütün ecdadı bahriyeye mensubdu. Babası da bahriye müntesiblerindendi, İçinde doğmuş olduğu Ferrol şehri İs- panyanın başlıca limanlerından biridir. Küçük yaşındanberi denizciliğe merak saran Franko bahriye mektebine girmek için müsabakaya hazırlanmış, fakat 1907 senesinde dühul imtihanları tasarruf do- Jayısile hazfedilmiş olduğundan bizzarur Toledo şehrinde bulunan piyade mektebi müsabakasına iştirak eylemiş ve bu mek- tebe girmişti. Franko buradan 1910 sene- sinde mülâzimievvel olarak çıktı. O srada İspanya Fes muharebesine girişmiş bulunuyordu. Faslılar İspanyol- ları adamakıllı mağlâb etmişlerdi. Bu mağlübiyet İspanyada efkârı umumiyeyi #iye ayırdı. Bir kısım halk Faslılara karşı harbe devam eylemek, diğer kısım ise bu maceraya nihayet vermek arzu- sunda bulunuyorlardı. 1911 senesi Kânunusanisinde kralın Melillada yapmış olduğu seyahat harb ta- rafterlerına yeni bir şevk asıladı. O ar- larda da İspanya meselesi büyük devlet- Terin iştihalarını kabartımş bu'unuyordu. Fransa Kasablankaya erker çıkardı. İn- giltere Tanca üzerinde hak iddia etti. Al- gönderdi. Fasta harb gene başlamış, İspan- yollar gene müşkül mevkide kalmışlardı. O srada Franko görülü olarak Fasa gitmiş bulunuyordu. Yeni vücude ge tirilen mahalli zabıta teşkilâtıma Franko da dahil bulunuyordu. 1915 senesi niha- yetinde Franko, ilk olarak yazılmış olan 49 gönüllüden seğ kalan yedi zabitten bi- ri idi. Franko 1918 senesi içinde vukubulan harbde yaralandı ve İspanyaya avdet et- ti. 1990 senesinde tekrar Fasa döndü. O sırada yerli askerlerden İot'alar teşkil €- den Milan Astray fle tikren anlaştı. 1921 senesinde Frankonun kumandası altındaki kıt'alar Melillayı tekrar ele ge- çirdiler ve bu muharebelerde çok cesur, müdebbir bir kumandan olduğunu isbat etti. Fasta yeni bir isyan hareketi baş gös- termişti. İsyanı Fas mücahidlerinden El Resul idare ediyordu. Bu çetin harb 80- nunda Franko gene galib olarak çıktı. Bu > Franko | Franko, kızı ve köpeği tı. Bu hareketin kumandasını dA ya tevdi ettiler. Franko burada dö. rane harbederek bütün gayelerin “© kuk etmesini temin etti. , İspanya harbi bu suretle hita ken Franko 32 yaşında generslliğ? seldi ve İspanyanın en gerç rak temayüz etti, Frarko mesleğini harbede ede © miştir. Askerlerinin küvvei man ne pek büyük bir ehemmiyet Ayni zamanda düşmanlarının k menabtini de tâkdir edenlerdendir. Fransanın en meşhur generaller” olup Fasin fatihi ünvanını almiş Lyautey onu ve İtalyan generali © aniyi devrin en şayanı dikkat K& darlarından ikisi addeder. İspanyada cümhuriyet idaresi eder etmez ihtiyaten, Franko B* adalarına uzaklaştırılmıştı. 1934 sef de İspanyâda Asturies mıntaküsmd? di bir ihtilâl hareketi vukubuldu. BEİ reket Barce'ona ve Madride ys istidadını gösterdi. Bu hareketi bastırmak için Frankoya rmürucnat citi, O kend beklenen hizmeti'ifa eyledi. 1935 senesinde harbiye nazırı GÜ les orduyu yeniden tensike karar, mişti, O sıralarda Fas kıt'aları başında nan Frankoyu kendisine muavin etti, Bu sırada İspanyada yeni bir hareketi baş gösterdi, bu hareket geçtikçe vüs'at peyda etti, hükümet Frankoyu Canarles sdalarına günde tehlikesini azaltmağa çalıştı. Fakat için devami eden ihtilâl nihayet bö dehşetile patlak verdi, Fasta bul kıt'alar da isyan ettiler ve Franko def” ihtilâleilerin başına geçti. i Aylarca, yıllarca süren bu ihtilği * reketinin safahatını burada anlatacak Biliz, İspanyol dahili harbinin bütün ferrüatı elân herkesin hatırındadır. panya bir harabezare döndükten *” hükt ih muvaffakiyetlerinden dolayı 30 uncu yaşına basan Franko albaylığa terfi et- tirildi. 1995 senesinde Fasta Alhucemas mev- ine bir ihraç hareketi kararlaştırılmış- Yazan: Zeynel Besim Sun alan!. Yalan!, Aslâl. Ben - öldür - medim!, Diye bağırmağa büşladı. Evvelâ far - kında olmıyarak sörüme devam etmek) firetten sonra kalktı, gitti; aradan h istedim; fakat ikinci, üçüncü, dördüncü “ defalar ayni nakaratı tekrarlayınca der - |rek bu eseri vücude getirdim. Fakat © hal telefona sarılarak ssabiye mütehs . İlektrik ziyasının altında perişan yüzüil Serplgz Şimdi artık hürsünüz. Açık alnınızla | sıslarından birisinden acele gelmesini ri. | bir defacık görebildiğim Haşmet G ge cemiyetin arasına karışarak hürriyetine | <a ettim. # iki elini birden kaldırarak; Geldi; Haşmet Güneşin karşısına otur- du. Bir santten fazla onunla meşgul ol - du. Biz, heyecan ve helecan içinde, dok- temizlenmiş, namusunuz (-| Ben bunları söylerken, Haşmet Güneş, |torun dudaklarından çıkacak söze inti - zar ediyorduk. Franko zafer kazanmış ve bu kan W€ teş memleketine diktatör olmuştur. İhtilâl ve harb hareketlerinde iyi Sl #sker, iyi bir kumandan olduğunu * (Devamı 9 uncu sayfada) Doktor, nihayet ümidsizlik içinde münü verdi: — Delirmişi, — Tedavi ettirelim doktor. ; — Maalesef imkânsızdır. il Son zamanda, bir iki ticari mu yüzünden, tekrar - zenginleşen ği kimseye zararı olmıyan bu zavallı © kurbanını istediği yere salıyor. 1 Doktorlar: : — Tabiate terkediniz. İstediği gibi 2 laşsın. Allahtan ümid kesilmez, âl Demiş'er, m Ekrem Çelik anlattı; birkaç gün m 9 zaman geçti; ben notlarımı tanzim ede yali şin Heybelideki asfalt caddenin kent” rından yükselen hazin sesi kulaklar” dan hâlâ gitmiyor: — Yalan!, Yalan!, i Ben öldürmedim!... © iğ —SON—

Bu sayıdan diğer sayfalar: