20 Şubat 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

20 Şubat 1940 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

gi e FP “Son Posta, nın Hikâyesi Zorla güzellik KİLER. Çeviren : Hasan Âli Ediz ANE ç Boşalan odanın bir profesör tarafından'zin yolu kapıyarak koridorda durmasın-| onu alır, Bu bakımdan onlar dilenci ola- kiralandığı pek çabuk ortalığa yayıldı, E-İda bir mana yok. Profesör tilesiyim di-/maz» vin diğer kiracıları, henüz profesörü ta- mımamakla beraber, böyle muhterem bir adamla komşuluk edecekleri için, şimdi- den bir gurur duymağa başladılar. Nihayet günün birinde, evin cümle ka- pısınan her iki kanadı da «nadir vak'alar- da olduğu üzere) ardına kadar açıldı. Eş- yalar birer birer içeri taşındı. Profesörün kurs, elinde bavullar olduğu halde, te- vü telâş; evin içine girip çıkmağı baş-| Bütün bu işler olup bittikten ve pro -| fesörün ailesi eşyalarımı k:smen odaları- na yerleştirdikten sonra yeni kiracılara | çızırdıyor? Sakın gazin içine su filân ks. Zakerenin sora ermesini istiyordu. Diğer HaPum sultanı hiç görmemişti; ilk «hoş geldiniz!; diyen insan, korido -|rıştırılmış olmasın?. İsterseniz bize bu - maddelerin " run en dip odasında oturan kirac: Mariya! yurunuz da çayı beraber ijelim. Bizim Keçmiş, dünkü içtimada belediye zabıta. | Diye sordu. Stepanovna oldu. Koridorda profesörün gibi münevver insanların, birbirine dar - 5! falimatnamesinin 27 maddesi kabul e karısına rastlıyan Mariya Stepanovna: — Çok şükür, dedi, nihayet taşındınız! ! Sizi öyle büyük bir sabırsızlıkla bekli - yordum. ki tasavvur edemezsiniz. Sizinle! berber evin içindeki münevverlerin sa-! yısı ikileşmiş oluyor. Bu evin kiracıları İsonra yeniden sulh teklifinde bulunmak ğ: ve gelip geçenlerin üstünü kirletmek, öyle kaba, öyle kaba insanlar ki. Konu- gacak bir tek insan yok... Can sıkıntısın. dan çatlamak işten bile değil. derin saygılarımı söylemenizi rica ede- run, Yarım saat sonra Mariya Stepanowna, başını profesörün odasına soktu. Bu taş, | odanın içerisini İyice tetkik ettikten son- tuğu bir gündü, profesörlere mirafir gel- ve yığılmaları, sokak'arda odun kesilme- ra, gayet gizli bir şey söyliyen'er2 mah- sus bir edâ ile: — Size mühim bir şey Süyliyeteğim, de di: Sakın ha Mihaylovlara itimad ede -; yim demeyiniz! Bunların odası, kapıdan içeri girer girmez, sağılan birinci odadır. | Mihaylov yânkesicinin biridir. Karısı da hafifmeşreb bir kadındır. başka âşıkı filân da var... Akşama doğru idi. Profesörün karısı, | odusunda masa başına geçmiş, akşam ça-) yanı içmeğe hazırlanıvorlardı. Birdenbi.' re, deçarıdan kapının kilidine dokunul - muş gibi bir ses geldi. Aradan beş saniye kadar bir zaman geçtikten sonra, oda ka- pet aralandı. Bu aralıktan Mariya Sie - panovnanın başı uzandı: — Semaverinizin henüz kaynamadığı- nı görüyorum. İyisi mi, buyurunuz da ça- yı bizde içelim. Çok rica ederim, tek'ife! din; tutmağa çalışarak M. Büspanorkaya: | — Yalnız birkaç daklka müsaade et «| tekeliüfe hiç hüzum yok, Biricik münev. ver komşunuz olmam itibarile hiç çekin- meden bana gelebilirsiniz. Profesör, yorgunluğunu bahane ede - rek, bu daveti nazikâne reddetti, Ertesi sabah profesörün karısı, oda ka- pısinın önünde, koridorda bıraktığı se - petlerinin ortadan Kaybolduğunu farket- ti. Uzun aranmalardan sonra, sepet, mut- fakat, bir masanın altında ezilmiş bir hal de bulundu. Sepetin aranma ve bulunma işini dik- katle takib eden Mariya Stepanovna ga- yet soğuk bir eda ile; — Sepetinizi ben kaldırmıştım, Siz rosdemki benimle arkadaşlık yap - mak, çayımı içmek istemediniz, sepetini- Sonra birdenbire dönerek; — Affınızı rica ederim mösyö; dedim, bu hassasiyetimi mazur görmelisiniz. Derin bir sevinçle bağırdı: Matmazel. — Artık gidelim... .— Emir sizindir matmazel... el ayelacağımız. yanan Di b iz zaman. bir içinde, dudaklarımdan çıkacak sözlere intizar ediyordu. Her akşamki gibi elimi uzattım; ateş gibi yanan dudaklarını o parmaklarımın üstüne dokundurdu. — Bonnüi mösyö, yarın akşam gazi - — Sen ne güne duruyorsun cadı?.jmerakla yüzüme baktı. ri yürüdüm. sonra ia etti ve ben köşeyi dönünci- ye kadar yerinden ayrılmadı. el Peki; bu nasıl iş? Her akşam gezi- n bir kız?.. öğ m işin başından ha'letmiştim. — Nasıl?, — Kendimiz Bükreşliyiz. Buraya Te na İçin yalnız başıma geldim. Teyzemin evinde oturuyorum. Teyzem rahatsiz bir dul olduğu için evinde perhiz yemekleri pişiyor. Benim için külfete katlanmala - rını istemiyorum. Bunu teyzeme açıkça | anlatarak x benim için yemek pi 7 »tmeğe kalksrsan otele kaçarım» Ge «| e Ge razı oldu; yemeklerimi ga -| ginoda yiyorum. — Ya öğlen'eri?. een aa dk, ye lüzumundan fazla kurum taslıyorsu - nuz? Mariya Stepanovna, bunu takib eden üç gün içinde serdedilen dostluk teklifi -İ nin intikamını, profesörlerin gazocağına su dökmek, postacının getirdiği mektub- ları saklamak, mobilyeleri kirletmek sü- retile almağa çalıştı. Bu hâdiselerden, takriben, dert gün sonra gene bir basah, birdenbire Mariya Slepanovnanın başı profesörlerin odasına uzandı: — Kuzum sizin gazocağınız neye böyle gın gibi durması hiç de iyi bir şey değil Hem bu, diğer kiracıların karşısında pek awb o'uyor. Bu dostluk teklifi de. birmeisi gibi red. dedildi. Mariya Stepanovna bir hafta üzere, derhal gene harekâta başladı. | Dostluk etrafında yapılan mücadele - . Profesöre' nii ü ğ ri i esöre nin bu üçüncü safhası oldukça ağır cere- cek maddeler atmak ve dökmek yasaktır. |» gibi bir R Zi imi dr > yan ediyordu. Mariya Stepanovna, ağır! ağır, adeta tesadüfi imiş gibi profesörleri taciz etmekte devam ediyordu. Bu düşmanlığın can çekişmeğe yüz tut-| di. Misafirlerin şen ve şakrak sesleri, bay- ramlık kıyafetleri, ev sahiblerinin mi -! safirlerini ağırlamak hususunda göster “| dikleri ihtimam, bütün evin gıptasını, kıskançlığını tahrik eti Ev sah'blerile mirafirlerin tatlı taı konuşup gülüştükleri bir sırada, birden-| Kocasından bir» profesörlerin oda kapısı çalındı. Ma- miyecekti, Fakat bu sırada kendi odasın-; riya Stepanovnanın sesi duyu'duz | — Artık bu kadarı da farla. daha doğrusunu İsterseniz, bu sizin yaptığınız ,dünedüz edebsizliktir. Lâstiklerinizi ko - ridorda bırakmışanız; karlar erimiş, her taraf su icinde kalmış. Beş dakika sonra yeniden kapı çalmdı | J Avni ses gene ayni sevleri tekrar etti. Mi-| yrotestrü safirler seslerini kestiler. Hattâ biraz da somurtular. Profesörün karısı mutfağa gitti. Ken - — Kuzum, deği, Sizin bizimle ne alıp! i vereceğiniz var? diye sordu, İ Mariya Stepanovna, bir tek kelime | söylemeksizin, ateşin üzerinde kayna -| makta olan profesörün çaydanlığın aldı ve İçindeki sıcak suyu bulaşık çukuruna döktü. Profesörün karısı öfkesinden titriye - rek: — Benden, daha doğrusu bizden ne is- tiyorsunuz?, Mariya Stepanovna büyük bir sükü - netle; — Öğlenleri o bu gazinoya gelmiyor. ; — Geliverirse?.. | — İyi ya: bugün öğle yemeğinde 0) &rkadaşıma davetliyim, derim, — Peki; teyzeni sorarsa?. | Şimdiye kadar babamın kim olduğunu bilmeden bana annelik yaptın; şimdiden sonra da teyzem olursun. — Yaşa benim sevgili yeğenim!. — Teşekkür ederim teyzeciğim!. — Amanın çök merak ettim; sonra ne oldu Maryora?, — Sonra ertesi akşam gene buluştuk. Bir akşam evvel sarhoşluğun ve yeisin| verdiği cür'etle söylediği sözleri düşü - merek hicabından ölüyordu. — Bu kadar mı toy bu?. — Yok a canım; onu büyüliyen şey be- nim asaletimdir. Karşısındaki kızın ne cabetinden şüphelense vallahi kurd gibi saldıracak. | Bizim yüzümüzden her akşam gün »| deliği doğrultan Marçellâya ısmarladığı- mız piliç okızartmalarile şampanyalar İdan yükselen konuşma ve gülüşmeler o-| Son Posta,, nın tefrikası : 19 Sihirli pöz konuşuyor! Şehir Meclisinde belediya zabıtası talimatnamesi (Baştarafı 4 üneü sayfada) Sayfa 9 zazan: Reşad Ekrem Yavuklu ulağı Münakaşa gittikçe sahasını genişleti. fakat Hamdi Rasim: — Bu madde yerini şaşırmıştır. Mad- deden kasd, çalgıcılar birinci sınıf ead-! delerde şarkı söyleyip, saz çalarken et-! Kapı usulca aralandı ve Midilli, içe. kokulu saçlarınm bir kenarma, mücev « rafına kalabalık birikmesin ve izdiham riye süzüldü. Çocuk, bahçıvan Hristo - her bir çiçek demeti yerleştirmeği unut ye j olmasın, diyedir. Gürültü yanmış veya nun torunu İstelyo ile karşılaşmıştı; Mir mamıştı. Esma Hanım sultan, aylardan yapmamış, meselesi ayrı bir işdir» deyin. dilli saraya doğru fırlıyacak oldu, takat beri etrafa hasta olduğunu yaymış, İs - ce her şey anlaşılmıs, reis maddeyi #y-|Rum delikanksı önünü kesti; İtanbulun tanınmış hekimlerinden Ya » men müzakereye koymuş ve bu da diğer! — Bre dur! Hanım sultan hazretleri hudi İshak Çelebinin tenbihi üzere mi- maddeler gibi kabul edilmiştir. İ bahçededir! safir kabul etmiyor, ziyaretine gelenler Vakit ilerlemişti. Aza, biran evvel mğ- o Dedi. Midilli şaşırdı. Gevherli Esma Sahbâ kalfa dairesinde sğırlanıyorlar, hanım sultan namına da bu ziyaretleri © Sahba kalfa iade ediyordu. i Bahçıvan Hristo, Midillinin gönlünü — İkinci bahçededir, zerrinler bahçe-'alıp Gevher'i Hanım huzura götüm Gilmiştir. jsindedir... ; mek için bir hayli uğraştı. Sahbi da M& Dünkü toplantıda talimatnamenin ka. o Aman be İstelyo... Göreyim şu ha. dilliyi görmüş ve çocuğun Tayyarzade - bu! edilen maddelerinde şu yasaklar sultan efendimizi?... sinden bir haber getirdiğini anhyarali ayal — Bre çocuk çekil. sana hanım sul- sonsuz bir heyecana ve telâça düşmüştü. “ tanı görmek olmaz... /Kızın şaşkın hareketleri ne Benli Yusu- Binaların pencerelerini silerken soka- Midili, İstelyonun elinden sıyrılıp. İdiz ne de Gevberli Hanımın iii ç umumt mecralara mahsus baca ve ıga (dör? sed halinde olan Fazlı Paşa siplaş e Hattâ ibtiyar hanım sultan gü « raları ukayacak veya fena koku meşrede-| >” A GE i ranfiller bahçesine doğru atıldı, Fakat, o — Sahba kalfada yanık kokuyor... Bu oğlancık yavukla ulağına benzer! dedi, — cuğu kuşağından yakalamağı muvaffak Benli Yusuf, bu sahne ile alâkadar oldu ve Midilliyi iki üç tokatta yere ser- olmamış görünüyordu. Lâle tahtaların « di. Tokatlanacağını hiç bir zaman dü - dan birinin üzerine eğilmiş, Kanarya sas şünmemiş olan Midilli, bir müddet yere rısı üzerine beyaz oluklu bir lâleyi seyre /kımıldamadan, yarı baygın kaldı. Sonra, dermiş gibi dururken, gözucile Sahba eli, kuşağına doğru gitti. Küçücük par -kalfayı sürüyordu. Güllü Fatmanın feci lil Gövekai card. Imakları hançerinin kabzası kavradı. ölümüne Esma Sultandan gizli hâlâ gös Mariya Stepanovna, profesörlere ald Fakst tam o sırada gözünün önüne Tay |yaşı döken Benli Yusuf, uzun zamandan, raftaki tabaklardan birkaç tanesini eline Yörzade çeldi, Delikanlının bileğini bü - belki de bu saraya yerleşelidenberi, Saha aldı. ker gibi olduğunu sandı, parmakları gev- ba Kalfaya çılgın gibi vurgundu. Hanı - ” > şedi. Midilli bıçağını çekemedi. Yere, taş- mına sonsuz bir sadakati olan Sahba; i Femdesi a rle ert talkamamali edi ların üstüne kapanarak hühgür hüngür bir şey söylememişti. Gürcü Kızına, el z ağ'amağa başladı. Tünün derdini bakışları ile açmağa çalış land Gevherli Esma Hanım öultan da, © #1-| mıştı. Fakat dilber kız, sanki taştan ya pu ikaz etti. Misafirin yanında her hangi! sie Zerrinler bahçesinden üçüncü sed- pılmıştı. Bir çift ateşin yiğit iii bir rezalet çıkarmak pek ayıp olacaktı.) ix, öleler behçesine inmek üzere 1d. bütü i ne Di J z N bütün oyunlarına karşı, dalma w kasmişdebişm marieni ari /Toket sahnesini ve bir çocuğun yere Y3 -'bön bön bakmıştı. Benli Yusuf Sahb ti — Pekâ'â, dedi, teklifinizi kabul edi- , e. 9 e e ; kıldığını görmüş, bahçıvan Hristoya: (o İbeklediği baygın bakışları kaş işaretles yorum, buyurunuz bize gidelim, - Bu oğlancık kimdir? Bu oğlancığı ini. esrarengiz tebessümleri görememiş: n Stepanovna, şüpheli bir eda İle niçin döverler? Tiz var git o oğlancığı'y. ; 2 il ALA vee MS İri ei Midilli çocuk Gevherli hanımın huzus meksizin elindeki çanak çömleği tekrar! Diye emretmişti. runa çıkar çıkmaz, Esma Hanımın yüzüm rafa koydu. Sonra, şen bir tavırla: Hanım sultan bahçeye Benli Yusuf Bey İne bakmadan ayaklarına kapanıp öptü. ve Sahba kalfa ile beraber çıkmıştı. Es-İOndan sonra, zeki gözlerini hamm suk. meniz lâzım, dedi, sizdeki misafirler ne ma Hanımın sırtında şam ipeklisine kap- tana çevirdi. Çocuk, bir çığlık, hattâ bir' de olsa yabancı münevverler.. gidip kı-/lı ince bir sineab bahçe kürkü vardı. Ba-İkahkaha atmamak için kendisini zor tuğ yafetimi değiştireyim. İşında sıvama elmas döşeli, elmas titrekliltu. Gözleri, hayretten faltaşı gibi açıl « Üç dakika sonra, gene profesörün oda ve inci nazarlıklı bir hotoz vardı. Sırma | maştı. «Gevherli, Esma, hanım ve suk kapısı çalındı. Fakat bu defa yavaş ve na- işlemeli saten terliklerinin Üstüne elması tan, kelimeleri, onun muhayyilesi zikâne çalırıyordu. İ tokah nahn giymişti. Benli Yusuf da,| «güzel abla gibi bir genç kadın Odaya, süslenmiş ve puâralanmış bir gecelik entarisi ile, omuzlarına mor atla-| çizmişti. Midilli rahat, geniş bir nefes ak halde Mariya Stepanovna girdi. Profesö- 'sa kaplanmış bir samur kürk atarak çık-|dı. Bu ihtiyar kadının yanında dili tutuk rün karısı gözlerini kapıyarak ve yum -İmiıştı. Güzel delikanlının el ve ayakların-|madan rahat rahat konuşabilirdi. Gey - TUuklarını kuvvetle sıkarak: daki tırnak söküntüleri yaraları geç -|herli hanım sultan Midilliyi tepeden tın. — Tanışınız, dedi, komşumuz?. mişti, Toplanmış, topluluk, kendisini bir inağa kadar süzdü. Çocuğun yüzüne, yö Mariya Stepanowna, altın dişlerini gös- kat daba güzelleştirmişti. zünü silerken ellerinden çamur bulaş - terecek şekilde gülümsiyerek: Başında bir kadife takke vardı; yalma- |mıştı. Hanım sultan, Midillinin cin gibi — Bre nerededir hanun sultan?!, müzakeresi az omünakaşalı Odun, kömür, ev eşyası vesaire gibi şeyler nakil ovasıtalarından doğrudan doğruya ev'ere ve dükkünlara taşınır! Jar; bunların yol üzerine bırakılmaları .—. si memnudur. — Hiç, ne istiyeceğim!, Sadece dostlu-| — Oh, oh maşallah, ne kadar da kala-| yaktı, ayaklarına, hanım sultan gibi, mü-| bir çocuk olduğunu derhal anlamıştı; dedi. | punuzu istiyorum, dedi ve elini profesö-| balik, dedi. Artık ben teker teker herke -| cevher tokalı nalın giymişti. Sahbâ kal:| — Oğlan senin adın ne?.. rün karısına uzattı. sin elini mkmmıyayım da, topuna birden |faya gelince, bu güzel Gürcü kızı, her -| Dedi. vi Profesörün karısı kat'i bir eda ile; «bonjur> diyeyim. günkü gibi, itina ile süslenmiş; amber (Arkası var) sıfatile hehmen Bükreşe koşar; ebevey « ninizin huzuruna yükselerek muvafa « katlerini istihsale-müsaraat ederdim. — Onlar buna karışmazlar mösyö!, — Bilmek de istemezler mi?, — Benim bilmem kâfidir... — O halde matmazel; yalvarırım size, beni Teddetmeyiniz. Size yazın Adalar - da, kışın Nişantaşının en mükellef apar » — Teşekkür ederim... — Serbest bir kız olduğum için dü - — Bir dakika mösyö; dedim, size bir | şündüklerimi açıkça söylemeği faydalı geldi. İlk kadehi doldurarak benim şe - refime dudaklarına E şey söyliyeceğim.. bulurum: Bir 'Türkle evlenmek. benim Kadehi masaya bırakarak hayret ve için, enteresan bir şeydir. Fakat buna böyle üç günde karar verebilmek müm »- — Dün gece Tuna sahilinde sarhoş -İkün mü?. lukla bana aşkınızdan, İzdivaç emeliniz-| — Benim için mümkün oldu matma- den bahsettiniz. Alkolün tesirile dudak-| şe). Kararımda ilânihaye ısrar edece - larınızdan dökülen bu sözleri şimdi bit- Gi tabi hatırlamıyorsunuz. Sizden rica € -| — Çok garibi. Snlarix idil derim: Ya içmeyiniz, yahud içtikten s00-| — Hiç de öyle değil matmazel! Bul | romanlar ra kendinize hâkim olarak çocukça KO -İruhi bir hâdisedir ki bir an içinde doğar hehrrirlerin birer uydı nuşmayınız; olmaz mı mösyö?. ve büyür. Biz, hiç bir zaman, bir şimal lamel er uydurmı Matemli bir gülüş, yüzünü süsledi: adamı gibi aşkı ölçüye vuramayız. Aşk, > ez — Matmazel; dedi, dün gece size söy- maddiyetten tamamile uzak bir şeydir.. — Zannetmem r aharrir meve lediklerimin hepal de kelimesi kelime -| Gözlerim gözlerinize takıldığı andan iti-'Zuunu daime zakiki ttan alır, Os sine hatırımdadır; hiç bir şey unutmuş|baren kanımın Otutuştuğunu Oduyd un malzemesi hâdiselerdir. değilim. Müsaade buyurursanız © sözle -|Hayâlimin kadınım bulmektan müte — Kabul ediyorum matmazel; fakaf — Ayni erkek sözleri. a — Size başkaları da mı bu sözleri söy” Jedi matmazel?. — Ne münesebet mösyö?, Sizden baş- ka hiç kimsenin yanımda böyle şeyler konuşmasına müsaade etmiş değilim; ro rimde şimdi de ısrar edeceğim. Md bir heyecan tekmil varlığımı serdi. Ojben huzurunuzda klişeleşmiş sözleri tele — Çok tuhafmnız möayö; üç gün ev -|andanberi yalnız ve ancak sizin için yaşı-'rarlamak kasdile konuşmuyorum. Size yorum. Bil vel tanıdığınız bir kıza bütün bir hayat | yorum matmazel!.. Türkiyede bir yuvayı bütün saffetimle kalbimi teklif ediyorsunuz. Ciddiyetinize inan -| varlık içinde yaşatacak kadar servet şa- mem beni çok mu antipatik buluyorsu ya ir mamış olsaydım. şuiniyelinize hükme -|hibiyim. Beni kendinize biraz Jâyik bul- nuz?. derdim. saydın:z yer yüzünün en bahtiyar insanı | târkös ver)

Bu sayıdan diğer sayfalar: