26 Nisan 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

26 Nisan 1940 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“Son Posta, nm Hikâyesi Tecrübe pilotu Çeviren : İbrahim Hoyi a derhal havalanırlarsa ziya-|dur: Ben bir tecrübe piloluyum, ve ya- b Minnetiar kalacağız. Burası hu -|rın da öleceğim... | yi bir meydandır.. Ve elendi cenab-| Son altı ay zarfında on kişi... Veyahud Na uçmalıdırlar hiç birisi benden fazla yaşlı olmıyan en| eme kadar seviniim. Adamın! çocuk, deyiniz. Ve bunlardan kala kala h & Gan Alman olduğunu anla -İyalnız birisi kaldı, Birisi daha havalanıp tanca konuşarak: kakırdayacak... J⣠dedim. Hiç kimse. beni birl — Çok cesur bir delikanlısınız, bay anl e makine ile havalanacağı: teğmen. dedim. Siz yarın ölmiyeceksi - niz,, Delikanlı: — Ne zararı var? Yarın olmasa, göle- İcek hafta a âkibete ouğrıyacak değil miyim. Fakat, onlar buraya gelmeden evve'. uzaklaşmalısınız. Yoksa ikmizn İde başı belâya girer, Haydi durma - yınız; ve memleketi Dedi ve ilk defa olarak gülür Sordum: Nasıl anladınız? değişiverdi. Adetâ dıril bir ha Ah «n!, demek liz değildirler. O zaman İş! yaresini görünce! ak re bir dei hibi #lerledi.| “ sındı bunun 24 yaş- nda “nifor- "ı olduğunu gördüm in yy teğmen, içinde bir kabvehone- dir İunacağına asli şüph> etmediğım im” beni götürürlerse minnettar ola-| A dedim. | na yn ayaklarım birbirine vurarak,| te, adar hâkim konuşan bir sese der? ag) | verdim: Val — Cesur olduğunuz kadar da bir sport- mensiniz... Haklısınız azizim. Beni bi dirler. Saat kaçta kalka- yüzünüz de zi andırıyor, Arkadaş- lığınızdan ziyadesile o memnunum Amma de esiyor ha.. Burada zabit olarak yalnız ben varım. Onun için. onlar gek meden giderseniz, kims: bir çey sora - müz. Gayet minnet dolu bir tavırla cevab unun b vi verdi: a Her. vesikalarını da birlikte alır- > — Darılmazsanız. saat beş buçukta .. * inesinde güzel bir ateş yanan kah- ikimizden başka kimse yoktu Söm, Vede, Belki erken ge'ecekleri tutar. * , Makineniz, İngiliz, elbiseleriniz ve) so POSTA Mizah: Nimet teyze Sayfiyade (Baştarafı 7 nci sayafada) ma olraz daha inerseniz. Meselâ yedi yüz eli. — Yedi yüz elli pek az. — Aman kızım öyle söyleme, Düşün yedi yüz elli kuruştan dört ay otursak. Yedi yüz elli, yedi'yüz elli daha bin beş yüz. Yani on beş lira. On beş lira, on beş lira daha da otuz lira eder. Hiç az para değil Memnun kalırsak gelecek seneye de geliriz. Düşer gibi bir koltuğa olurdu. Kurul muş gibi kah kah kah keh gülmeye beş- ladı: A kızım aklını mi kaçırdın, o nasıl gülüş öyle. — Çok gülünç bayan, çok nç — Kızıyorum kızım. Ne gü'ünçlüğüm var?.. Ben burava hokkabaz diye, kukla diye gelmedim ki bak'c bakıp gülüyor. sun. Ben kiracı diva geldim. Beş aşağı beş yukarı pazarlık ederız. Arlaşırsak arla- şırız. Sen sekiz lira, dedir. Ben yetti bu- çuk lira verdim, Tayd! olmadı yirmi beş kuruş daha vereyim. - Bayan, sekiz yüz kuruş değil, sezon| için sekiz yüz ira, — Bizim için sekiz yüz Iira ha.. kızım,| yanlış anlamışsın. Ben büsbütün slmiyo- rum, Kira ile tutacağım. — Kirası sekiz yüz lira. Bu sefer yarı baygın bir halde ben bir ğa srtüstü düşüverdim İsmet Hlâşi gürültü, bir uğultu. duyuldu. Tayysrenin etrafında bulunan'ar uzaklaşlılar. Ar - kama dönerek uçuşunu seyrettim. Kuy- ruğunu tarlalara doğru vervrek yüksel O sabahı pex öyle kolaylıkla unuta -' muyacağım. Tayyar? meydanı fırtınaden| sonra sakin bir ha! almıştı. Hava çok so- miye başladı. hâdise vuku buldu. «Son Posta» nın tarihi tefrikası: 38 Yazan: Hasan Adnan Giz F Beye defineleri — Şeytan canını alsın ya habis! Söyle. |du. Tekin dizlerindeki küçük ve ateşli diklerinin hepsinde bir desise var. Vesi-İeli sıkarak: kaların yerini haber verir vermez beni) — Oh ne lâtif gece! - dedi - Geldiği- öldürteceğini biliyorum. Ölüme çoktanİme ne iyi ettim. bâzırım amıma hiç olmazsa bu sirri sana) — Ben ısrar etmesem gelmiyecek vermeden ölmek istiyorum. Ay ışığı, yeşil gözlü kıza efsanevi bir — Ne gülünç inad!: Ben bügün servet; güzellik vermişti. Herhalde şu toy ve yaşi ve sandet içinde yüzüyorum. Mısırın bü- | küçük delikanlı henüz bu Sirri tün hazineleri benim elimde. Firavun-|na erecek kadar olgun ve hassas bir ruha ların definesini ha ele geçirmişim, ha ge-| sahib değildi, Pek basit şeyler konuşu- Şirmemişim; bu benim için pek ehemmi-|yarlar, gene pek basit bir şekilde sevişi- yetsiz bir şey. Sade çocukça bir merak | yarlardı. Ay ışığı altında büsbütün tanrı- saikasile onları bulmak istiyorum. 'Tâ ç0-İlaşan bu melek yüzü bir air veya bir res- cukluktanberi böyle çözülmez sırları |sam görse acab. yapabilirdi? Bana ka- halletmeye bayılırım, Yoksa bu * yaştan |lursa hiç! O bedbeht san'atkâr, şliriyetin sonra bir define benim ne işime yarays-| çokluğu karşısında âciz kalan şairliğinin bi'ir? Sanki onu elde etmekle nail oldü-|derin istiğrakına dalarak sadece susardı. m nimetlerden daha fazlasına mı ma-| Toy gocuk basit şeyler konuşuyor ve daha 1? Yok!.. Dediğim gibi bu sa-|ciddi şeyler konuşmak istiyordu. Kucak de bir merak. Sana gelince, sen bu Sırrı | kucağa, dizdize devrilmiş bir kütü ü- saklamakla yaşamak hakkını hergün) zerine oturdular, Saat gece yarısına yak- biraz daha kaybediyorsun. laşıyordu. — Allah büyüktür. İnşallah sen be-| Zeliha demindenberi zihn'ni kurcalıyan den evvel gebereceksin. bir suali nihayet sordu: — Bunlar koca karı lâfları. Kimin da- - Bugün Seyfettin Kutuzu ha evvel gebereceği meydanda; sana s9nİmü Tekin? İdefa olmak üzere söy'üyorum. Aramızda | Delikanlı ümidsiz bir eski bir hukuk var, birçok (iyiliklerini | salladı; gördün halde başını gördüğümü de inkâr etmem. Gel inad et- me, şu vesikanın yerini söyle! — Eğer onun yerini söylersem Allahın bütün lâneti üzerime yağsın!. — Yemin ediyorum sana. söylersen — Çek meşgul dediler, gene yanına sokmadılar. Kız sinirlendi. Gösterdiği cüret böşa gitmişti. — Sen de çok çekingensin - diye söy- m — Burası rum neres; o'duğunu. ve sizin > burada bulunduğunuzu bir anlat- “e Gece uzun. Yarın, e v i lere çıkacağım... Bildiklerim sizi za- gene mavi lendi - ne diye yanma girmeğe bakıyor- asın, bazan konuşmak, derdieşmek sun, Yo'da giderken bir cesaret göster, derdini anlat. Seni yiyecek değil ya. Ku- tuz çok ni , çok kibar bir adam, ns kadar olsa bir Havarzimşah! — Nazik olduğunu sen nereden bili- yorsun Zeliha? Genç kız Kutuzun ziyaretini sevgili sinden saklamaya Yüzüm görmedi: — Dün babama ge — Babana mı? Fakat niçin? — Niçin olacak. Babamın esk! ahbabı Böyle demesin? rağmen mühim sırlar saklıyan insanların ciddiyetini takınmış tı. Delikanlı: — Sende bir sır var. - dedi - lah aşkına, — İmkânı yok söylemem. (Arkas ver) Buna rağmen delikanlı maharetle ye-| derhal serbest bırakacağım. Senin pis kanlı benimle birlikte tayyaremin yanı- re indi, amma islikametini iyice tayin; kanını akıtmakla elime ne geçecek? De- na kadar geldi. Havalandım. iki defa edememiş, rüzgir arkasına düşmüştü. | finenin bir kısmını sana veririm, istedi- Yarar. dedim. daireler çizerek onu selimladım. Deli » Onun için de makinesini daha dağrla- | ğin memlekete kalkıp gidersin. ikanlı: İ kanlı başını kaldırmış beni seyrediyor -|madan, bir kasırgıya tutuldu, ve sanki! — Beyhude söylüyorsun ya Şem'un! Besbelli hir ölümden mi bahsede -'dü. gümüş bir mermi gibi burunlama topre-! İmkânı yok beni kandıramazsın. Yin Hayır. Berden pas! Ne olursa Her nedenss aklım hep onun'a meş -'ğa saplandı. Sademenin çıkardığı donuk Pekâlâ! Ben de sana bak daha ne'er Min a, zayi! bir ımur- güldü. Onu tanımuyordum. Benim t“in'gesi duydum. Ayni zamanda da bir şey | yapacağım. Mümkün olduğu kadat ha- ur an başka bir şey olmamakla gördüm. Torba gibi bir şey, pilot odasın-| yatını uzatıp o kadar çok ab çektire- çi şi birlikte o geçirmenin dan hâvaya doğre fır'ad: ve tayyarenin | ceğim, İşte sana on gün let, bu or bir hisle, delikanlının otuz metre ilerisin: düştü. Arkasından gün zarfında yola gelmezsen artık işken- da tayyare ateş didi. İce ile seni söyletmek lâzım geliyor. Pa- Dürbünümü, yerie yatan cansız şeye| pasların arasında uzun müddet yaşadığı- t 8 doğrulttum, ve bu şeyin konulmalı Emi bilirsin, Onların dinsizlere tatbik et- meyi lkdiüen gsçen bir şosenin epiyet ni gördüm. Bir takım adamların bir sed-| tiği envaı türlü işkencelerin hepsini sana tesine indim. Meydanı uzaktan kolaylı'-| İye getirip teğmen olduğunu anladığım da tattıracağım. Düşün, taşın, kararını bu cansız şeyi götürünceye kadar orada | ver. Haydi hoşça kai! i kaldım. Sonra beni fark etmelerine| © merdiveni tırmatvrken, kendini çal- ehemmiyet vermiyerek doğruldum. Yü-'dıran adam zincirlerini şakırdatarak kü- züme, gözümden akan suları sildim, Bu/für ve bedduaların en korkunçlarını sa- yalnız yağmur değil, ayni zamanda ter-| vuruyordu. dide... Memleketim» dönünce, maceramı her kime anlattımsa, inanmadı. Doğru ola - mayacak kadar İacia'ı bir şey bu... dedi- ler... İşte bu inanmamazlıktır ki, teğme-| Gece çok güzeldi. Bahçenin bu sık &- * Sizin ben casusluğa geldiğinize ina İm ivaffakiyet'er dediler. ni hafızamda canlı olarak yaşattı. gaçlı ve en ıssız köşesine düşen kamer sİ Sonra bir kâbus kat'iyeti ile, geri geri, Fakat bu hâdiseden sonra, bir gün|bir kaskaddan yuvarlanan berrak sular vok ki böyle bir vazife çekildiler. Ve uzun boylu. yakışıklı icli-! Berlinde tayyaresınden yere fırlıyarsk| gibi kesif yaprakların arasından süzülü- kanlı tayyaresine tırmandı. Havada, per-' öldüğünü gözlerimle gördüğüm teğme -İyor, havayı kaplıyan böcek seslerinin ©-! hasil olan bir rin hayaletile karşılaşınca şaşırdım. zerinden yanık bir sahra türküsü geliyor- sesinde iğbirarını belli eden bir titre-|üz. Yoksa. seni şimdi onezarethaneye me ile cevab verdi: tikarım. — On beş lira vermişti. Fakal, benim | — Söyliyeceğim. Size Çarşamba gü- bir bahşişin tesiri altında kalarak ha-İnü otelde olan bir hâdiseden bahsede - kikati ketmetmiyecek bir adam oldu -İceğim. Fakat bu işin sizin cmayet hak ğumu dünya bilir. kındaki tahkikatınıza bir tesiri olup o- Orasın bırak. Bu bayan Jülide |lamıyacağım kestiremiyorum. hapse girerse müteessir olur musunuz? | — Sen benim işime kazışma., Söy- — Pek tabii olarak. iyeceğini çabuk anlat... Haşmet, yerinden doğruldu. Yüzü -| — Bu anlattıklarım belki sizin işi - ğuktu, Ve etraf alacs karanlıktı. Delı - aşamak istiyorü dedi. ları garib bir ae; ile kırıldı; ündiğim ainhi Giduğie ri. yani sağ kalmayı bu k3-Jöi la seçebilecek bir yerde durdum. * Tam vaktinde geldiler. Üç kişi idiler. i Otomobil meydana yaklaşırken, büyük sondurmanın Xapısı açıldı, ve bir mer » kimseye, iyi andıran küçücük bir tayyare dişa- m Bir seyi size sövliyeceğim.İrıya çekildi. Teğmenin ilerleyip, gelen- ktir. Konusmıya salâh'yetimiz yek-|leri cakalı bir tavırla selâmladığını gör. “bizim . Mademki vaktim pek azdır, Jüm. Onlar, zabitin elini sıktılar, Belk MA ne zararı dakunabilir?. Her ne hi 1 de, Allaha ısmarladık dediler, veyahud Söyle Av iner sanki kalbiredekileri okumaz) İŞ gibi gözlerimin İçine baktı. Son- Ağır ağır anlattı Hazin bir kayıb Cümhuriyet refikimizin Ankara muhabir Mekki Saidin hemşiresi Munzzer, pek genç yaşında Tanrının rahmetine kavuşmuştur. Epey zamandanberi rahatsız bulunan zaval. : çocuk bütün ihtimamlara rağmen bu af, fetmez hastalıktan Kurtarılamamıştır. Merhumenin cenazesi dün Cerrahpaşa hastanesinden kaldırilarak namazı öğle vak, «i Aksaraydaki Valide camiinde kılındıktan jsonra Merkezefendideki sile makberesine detnedilmiştir. Allah rahmet eylesin. — Bir deneme —3 yn GÜMÜŞ SAPLI HANÇER ke AMI orum e Tİ ge dedim. n âlâ övle Ise. . Sw Postanm zabıta romanı, 23 KELİMENİN Yazan: İhsan Arif — Ben sizi Çarşamba günü dinle - miştim değil mi? « detilim, in hakikati şu- vanelerin dönmesinden Sn Haşmet, sevincinden &deta yerinden sıçradı. O, bu kadarını ummuyordu. — Bunu nereden biliyorsun baka - lm? — Gördüm. — Gözlerinle gördün demek? — Evet! — Allah Allah,,, Bunu neden söy - lemedin şimdiye kadar? — Doğrusu da bu ya ... Gidelim bari, .. Bir Saat sonra Simon müfettiş Haş- ih odasına giriyordu. Haşmetin ya- hanesi köşede duruyordu. Ortuda heerelere karsı konulmuş bir iki is- le vardı. Haşmet, bu iskemleleri We koydurmakla buraya oturacak “İnların yüzlerini tamamen ışığa ve- terek onların mimiklerini ve gözlerini e teticik edebilmeyi düşünmüştü. Simon da odaya girince bu iskemle - en birini gösterdi: — Otur bakalım şöyle... Sana zah- Wet verdik, kusura bakma. — Ne demek bayım. Mm ği — Simon. polisten bir şey saklama» Ban beyhude olduğunu ve böyle bir ha- tekette bulunduğu sabit olan kimsenin — Evet! — Siz bana o zamen bayan Jülide. nin masum olduğunu söylemiş ve bu- nun için vemin bile etmiştiniz. — Evet bayım! — Bu Kanaatiniz neden ileri geli - yor? — Kafamı keserim ki o kızcağız ma- sumdur. Haşmet, gözlerini yarı Kapıyarak garsonu dikkatle süzdü: — Siz otelde. bay Atâ ile kızına hiz- met ettiniz değil mi? — Evet, ben o katın uşağıyam. okkalı bahşiş veriyorlardı. İgördün mü? Doğru söyle; yöksa — Bay Atâ çok zengindir. | — Bayan Jülide size bir şey vermedi ne ciddi bir mana vererek: — Eğer sen bildiklerini (O tamamile wlemezsen bu kız hapse atılarak ve bu katiklen mazmun olarsk itham edi- lecektir. Bu sözler, Simonun üzerinde büyük bir tesir yaptı: demek istiyorsunuz? Ben siz- e bir şey saklamadım ki. — Beni dinle Simon! Buradan çık - mak ve tekrar oteline dönmek ister - sen hakikati söyle! — Beni şaşırtıyorsunuz. — Cinayetin #kabinde bayan Juli - denin Senihanın odasından o çıktığını seni burada alıkovacağım. — Görmedim. nize yarayacak. fakat benim için fena olacak. — Neden? — Çümkü bunu anlattığın duyu - — Susma, söyle Ne zaman gördün? — Cinayetten iki gün evvel o Yeni Pazartesi günü... — Hoppala... Anlamıyorum am - lursa beni kovacaklar. İşsiz kalacağım. | ma. anlat bakalım. — Eğer hakikati olduğu gibi anla - — Biliyorsunuz ki, bayan Senihanın tırsan sana bir zarar gelmemesini te -İçok kıymetli mücevherat vardı. Ben ya çalışacağım. Fakat, lardan yürümeğe kalkışırsan bu sana pahalıya mal olacaktır. Siman, derin bir nefes aldı: — Bay müfettiş. âdeta beni maznun gibi görüyorsunuz. Benim ne kabaha - tim var? çi — Şu hâdiseyi anlatır mısınız mös. yö Simon? — Size Bayan Julidenin masum ok duğunu ısrarla söylemiştim. Bunun de s herleri aşırma pen hırsızlefiis'ası bü. yanlış yel -İbunlardan bir çoğunu balolarda relerde taktığı zaman güzel şeyler &arşısında gözlemi ka - maşmıştı. görmüştüdü'O — Bu mücevherleri hye d işitmiş « tim. — İşte, katilin çidâyeti bu mücev « #naksadile yap oki. Nitekim. onları birisi etdi. Fakat Boğazpalasta bir ım. velevki bir teşeb - ilinde kalmış olsa dahi etrafa şa- üphem — Bütün söyliyeceğin bu kadar mı? İdiğiniz gibi bir sebebi vardır. Bu sebeb inin de çök fena olacağını sen İyİ İşi bilirsin değil mi? 5 sual Simona dokundu. Polis mü- Simon başını salladı: esmer, | yi Olmasını otel idaresi kat'iyen arzu de, zavallı bayan Senibanın. etmez. Çünkü, bu, bizim için çok fena — Elbet bilirim Fakat, öyle zanne-|fettişinin bu sözile kendisine aldığı bah-| — Size bir şey söyliyeceğim amma.. |kırk yaşlarında kâdar, iki parmağı ke m ki, ben size bütün bildiklerimi İşişin tesiri allınde kaldığını ihsas et -| — Bir şey. iki şey... Artık ne bili - sik birisi tarafından öldürülmüş olmiâ-İbir reklâm olur. anlattım ve hiç bir şey saklamadım. o İmek istediğini sezinsedi. Bunun için) yorsan söyle de ne kendini, ne de benijsıdır.» (Arkası vor)

Bu sayıdan diğer sayfalar: