11 Temmuz 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

11 Temmuz 1940 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Md Sayra pi » Hergün eni Avrupanın ölçüsü ? Yazan: Muhittin Birgen veupalılar, gu bizim köhne de olsa mamur Avrupaya bir türlü sığama- İür. Aralarındaki aile kavgalarını bir tör. raf etmenin çaresini bulamıyan bu ne zamandanberi birbirlerini bo ila meşguldürler. Bir taraftan m'li ve emperyalist davalarla, diğer 'a. lan da Menloji ihtiarlarile, b kavgalarile birbirine girmiş olan bu manın en büyük derdi, hax ve adalet utu, tahakküm hırsı, taassub, TİYa yalancüık, de rlayetsislik, vefasız. ME vesaire vesaire gibi. bütün insanlığın a, danberi dalma mahküm ettiği ahlâki rları yenememek gibi manevi bir has. ) e İS suretle hasta olan Avrupanın hâlen ye- & kurulması bahis mevzuu oluyor. Âv - den kurulman fikri yeni de - uğu gib defaki İP, Tarihte emsali « mi miztmin sörü de Ş MK, Avrupanın bu yeni Mim olacağımı ve tatbikine firsat bulunup Bilanamıyacağını henüz bilmiyoruz. Şu Xa ir söyler ki bu nizam, Avrupada hük Mdalet deyrini aşacak ve milletlere nı İY ve refah, run bir sulh ve rahat bir ça İmkânları verecekmiş. Eğer böyle ise Mi gözel dhaya «Amin!» dememek kabil de - * ak, İşin fenalığı oradadır ki hak ve a, denilen şev bizatihi çok nisbi olan bir İr ve herkes bumu başka bir endaze 15) | R LE aya bakabiliriz: üzünkü kontinantal Avrupada ünen iki ayrı ölçü vardır. Bunlardan biri ölçüsü, ırk ve milliyet esası üzerime âyar ir. Difteri de, adalet ve hak mefhum. N birer Içtimal sınıf mefhumu ile bir görür. Acaba yeni Avrupanın ölçüsü i Bilçü olacak? Avrumanın nimetleri, in- kütlelerinin heyat hakları, acaba hansi ile öleülüp milletlere ve ferdlere tak“ k? Birim gibi, kendi mili hudedları çekilip orada sakin sakin çalmaktan ka bir davaları olmıyan milletler için, bu eldden merak edilecek dir mesele tes - #der. Acaba, Avrupayı yeniden (tanzim ik işin! üzerlerine simış olanlar, bu in - nı tatbik imkânı buldukları Sek. Ti veni hak ve adalet tev "nf tevin bahsinde anlaşmış inuyorlar Tr? Yoksa. yaparım istiminin adan gelmesin: istiyenler mibi, onlar da #ünün sonradan gelmesini mi kararlartır - dir? Fier öleünün esasi ik ve milli olacaksa, bw ise sınıf öleieinlin davacı. & ne diyecekler? Böyle deği de. Avrupa - hak ölçüsü sınıf ölçüsü olacaksa. vrk ve M Mliyet davacıları bu bahisde ne düşünü - ki şöphe yok, bugünün en mühim mev - buradadır. Acaba, iki nevi ölcü «ister if etmek katli midir ve bu telif isi ya - midir? Yoksa, simdilik yalnız, Avru, büyükler arasındaki tonrak tasima rinde bir mutabakatla ikti milyona vakın bir nüfu« kü Eve refah verecek olan öteki is, hakların # Jetlerin tevzli meselesi, Napoleon'un ; Komlayonuna mı havale edilmistir? gi tetimsi ve sirasi bir liboratnar fir, Berlinde ve Romsda da börle birer Söratirr bulundutu malimdur Bu lâbo , İN İlarda yarınki Avrupa uzviyetinin here. ime istiyen terivet ve siyaset mü. lar». eBer, ayrı ayrı iki hüsre tipi ü. e çahyiyorlarsa ve messilerinin gerek , yarınki Avruma dn dünkü Ayruna baska hir sey olacak değildir: Anarşi ve ile, Eer, Avrupanın rahat ve huzuru m ümid etmek (istediğimiz gibi, bir mümkün ise ve tahakkuk etmişar, aca- nasi bir şeydir? » yoruz ki karıstırdıkca karşımıza me çikar. Bir nizamı yıkmak, bir müva. donmak kolay bir iş değildir. Avrupa. kurmak, onu yıkmıya nazaran daha güc bir işdir. Bir kaç haftalık bir hareket, bir senelik bir muharebe, za, in şartlerma göre, sade bir kıtanın belki de bütün bir dünyanın yıkılma. kifayet edebilir. Fakat, onu yeniden ik lâzım geldiği saman, zannediyoruz ileeek vakit aylarla değil. belki de #enelerle ancak ölçülebilir. Tahrih ko. imar güstür ve her seyde bu kaidenin #ürdüğü muhakkaktır. Bir binayı bir yıkmak kabi) olduğu halde onu ye - (Devamı 7 nel sayfada) sanem vsasan aaneEasEAMA Ke sess TAKVİM TEMMUZ l t Arabi sene || me 11 19 | Hamran Rent sane bm dal pi 1940 “ İ yani din ve) ölçer. Sırf bir misal almış olmak için'çu hâkim rını, gerek usullerini telif etmiş de-İ; birleşirler: Her ikisi İttihad ve Terakkinin verdiği vazife ,, Cemiyetin umumi merkezinde | Talâda iki yefikini buldum. bana bemen haber ver- diler: — Size bir yolculuk göründü; de - diler, ufak bir endişe ile sordum: — Ne - reye) arisel. cevabım alınca itiraf etmelidir di isin daima teshir eden cazibesi te - siri altında sevinç duydum, yıllardanberi hiç Avrupa seyahatine çıkmış değildim, he- İle Paris gözümde tütüyordu. Bu yoleulu - ğun sebebini hemen izah ettiler. Balkanlı- larla henüz kat'i bir uzlaşmaya varılmamış- tı. Pariste müsalâha şernitinin Türkiye le hine takarrürü imkânlarını yoklamalı, ve öteden Balkanklar lehine ve Türkiye Jaleyhine mevcud kanaatleri tashihe çahş - f malı. Bunlar kolaylıkla yapılacak işlerden değil, wzun zamandanbeti tecessüs eden| fikirleri değiştirmek iki öç ay içinde üç beş kişinin mesaisile, telkinatile mümkün ola - bilecek muvaffakiyetlerden | sayılamazdı. | Olsa olan mevcud fikirlerle bunların selb şareleri araştırılarak iptidai bir likir hasıl edinilebilirdi. O zaman asıl yapılacak işi söylediler: Cavid buradan benimle beraber hareket ederek önce orta o Avrupada, Peşte, Viyana ve Berlinde tevakkuflardan ve müzakerelerden sonra Parise geçecek - İmiş ve burada mühim bir istikraz akdi İ teşebbüs edecekmiş. Onun bu mesel muvaffakiyetini temin edecek surette bir zemin ihzanma çalışmak icab ediyormuş Haber verdiler ki benden ayrı çalışmak üzere Hamdullah Suphinin reisliğinde bir heyet de yola çıkmak üzere imiş; tabistile, onlarla temas edilmeli imiş. Müstakil ça - lışmak aykırı yollarda ilerlemek demek ol- madığına elbette dikkat edilir, deniliyor du, Sonunda Talât sordu: — Yanınıza bi - rini alınız. Kimi isterseniz. Hiç tereddüd etmeden — Reşid Safvetil Onu küçük yaşındanberi bütün huyla - sile, bilhasın pek müstesna o meziyetlerile tanırdım; yıllarca âmiri olduğum bir ida - rede gözlerimin önünde yetişmiş, İnaliye- tini, dirayetini, ikti bat etmiş bir gençdi; gerçi gene gençliği nin icabatından olan didişge: lıkları vardı, fakat ben bunlara o kadar kın idim ve onun her vakit kendi kendi- sini tenkid ve tashih eden muhakeme te - celliyatına o derece sık şahid olmustum ki bu seyahat pe€ekes- 1. ordan sikâyet vesi- | “lerinden çok daha ziyade istifade imkân- ları bulacağıma kanidim: ve hemen ilâve edeyim ki bunda hiç aldanmamiışım. Burada kaydetmeğe lüzum görüyorum: Hünkâr irtihaline kadar nasl buna takay - yüdden hali kalmadıysa cemi de infi- sahına yani Büyük Harbin sonuna kadar bana muhtelif vazifeler tevdiinden, yahud teklifinden hali kalmamıştı. Bu yazılarda onlara dair hatıralardan bahsetmeğe lü - zum kalmıyacaktır. Bu Paris seyahati saraydan sonra bana verilen ilk vazife oldu, O sıralarda doğru - dan doğruya İstanbuldan Parise demiryo- İSTER Gazrtede gözümüze iki fıkra ilişti. cevab verdim: İtalyanlar birçok maddeler ve bu arada dermeyi kabul etmişlerdir. o tığı seyahatin tafsilâtını veren bir telgraf caret anlaşmasile üzüm stokunun beş altı mümkün olacak bakalım: İSTER Çok düşünen insanla biç düşünmüyen insan bir tek noktada iNAN, Birincisi gazetenin kendi haberidir, şöyle diyor: «İtalyadan aiacağımız olan 3 milyon liranın mal mübayassı suretile ödenmesi üzerinde anlaşma olmuştur. özümüze ilişen ikinci fıkra Ticaret Vi Vekilin dilinden göyle bir cümle görüyoruz: «—- Hükümet bizden mahsul istiyenle'le müzakerededir. Müzakereleri yakında bitirilecek olan Türkiye « Almanya ti Evet, görünüşte vaziyet gerçekten böyledir, fakat.. füliyata Memleket gazeteleri kâğıdsızık derdile muztaribdirler. Sı- kintıyı ancak üç kaynak karşılıyabilir, birincisi İzmittir, ve ... iNAN, SON STA — — me ——— FP o — —— Resimli Makale: E İnad hem iyi, hem fenadır & m ŞA in ee AMY gr doğru görende YAZAN ... Halid Ziya Uşaklıgil in olmadığından Reşid ve Ben Köstenceye ve oradan vid aynı yol tutarak, biz Parise gidecektik. Öylece yaptık, Pariste görülecek işlere dair Reşidle ve daha ziyade o esnada Paris feriri olan aziz ve sadık dost Rifat Paşa ile efkür teati et- tikten sonra teşebbüsata giriştik. Bir yan - dan doğrudan doğruya istenilen mülâkat - larla, bir taraftan Reşidin U becerikliliğile tertib edilen telâkilerle, bir yandan da se- firin beni icab edenlerle buluşturmak üzere tertib ettiği öğle yemeklerile, hemen müm- kün ve müfid olan bütün şahsiyetleri gör- müş, onlurİn görüşmüş oldüm. ürkiyenin vefakâr muhibbi Pierre Loti Pariste değildi, Rochefortda inzivagihına gekilmişti. Oraya kadar gitmektense ken - disile habereyi tercih ettim. o da beni Academie refiklerinden birkaçile ve üç beş &dible temasa getirdi, bu suretle bizi uzun zaman işgal edecek, hemen bütün günleri- mizi dolduracak meigale zuhür etmiş olu- yordu. Geceleri?.. Geceleri, yalnız bize, tiyatrolara, konserlere, barlara mahsus ii Ben Parise karşı bütün nçkıklarımı doyu mak ihtiyacında idim, Reşid de gençliğinin bütün ihtiyaçlarına serbest bir zemin bula- bilirdi, bir müddet sonra Cavid de Parise gelip Crillon otelinde kellef bir daireye nce şecelerimizi üç kişi arasında en hos şartlarla geçirmeğe fırsat bulmuş ol - duk. i lerle temas-ettim, neler söyledim. e onlar neler söylediler, bunları taf- silâöle arlatmak kelâli mucib olur. Vüke » lâdan, âyandan, meb'usandan, matbuat er kânından, Academie azasından, edibler - den, o sırada iktid. beraber tekrar hükümetin basına geçmeleri mühtemel zevattar hemen hergün birer mülâkat aldık, Birkaç isim zikredeyim: İlk önce hariciye aazın Pichondan bah- setmeliyim. Fransızların, hususile hariciye mesleğinde bulunanların meshur olan na - zik etvarına bu zat bir misal olarak zikre- dilebilir, fakat hariciye nazım wfatile ne söyliyebilirdi? Pek ketüm, fakat pek mülâ- yim bulundu. Ben ondan memnun ayrıl - dum, ancak aynlırken şu neticeyi istihaal et- tim, diyemezdim. Destavrnelles - Constant ve Abin Ro>ay e oldu, valaız bu sonuncusu Reşidle beni evinde bir aksam yemeğine davet etmek suretile fazla bir ik- Tamda bulundu, o kadar ...Bu zat meb'u- san meclisinde hariciye encümeni reisi idi. Balkanlara dair tek bir kelime sövlemedi. belliydi ki bu zeminde içtinab siyasetini ta- kib ediyordu. Üdeba ve muharririnden şim- di hatırıma gelen iler arasında birkaçını İSTER e de böy enden geleni yapıyor. İkinci kaynak İtalvadır, muharebenin çıkığı günden deniz münakalesinin büsbütün zorlaştığı güne kadar iyi kötü çalıştı, son zamanlarda ise tamamen kesildi. bilhassa kâğıd gön- bederizin ekilinin İzmire yap- tır. Bu telgrafta da bin tona indirilmesi İSTER İnad denilen huy hem iyi hem fenadır, adamına göre deği- mevkiinde olmamakla | Ücüncü kaynağa gelince, o Almanyad muhareberin çıktığı gün Almanya ile mevcud öcaret mua - mü bitmişti, yer lsmayınca da Alman kaynağı 10 aydanberi hiç işlemedi, mdi deniliyor ki, İtalyan kaynağı da açılacaktır, Alman kayna da. Mümkün, fakat İtalyan radyosunun çok bozuk bir örkçeyle artık İtalyadan Türkiyeye muntazaman mal gön- derileceğini haber verdiği gündenberi yanılmıyorsak tamam 6 Almen enlaşmasının nihayet bittiğini yazdığı ne kadar geçen zaman da bir aydan fazladır. Ve biz elân İzmitin ne kadar kâğıd verebiledeğini, diğer iki kaynağın da ne zaman açılacağını metak edip durmaktayız. Bu vaziyet- te her heberin geçer akçe olduğunat fayda, yanlış görende zarar getirir. zikredeyim. Henri Lavedan, Jean Riche - pin, Jules Claretie, Emile Faguet... Bu 40- nuncusile olan mülâkatıma dair sonradan bir makale yazmıştım ki «Tanin» de mev- cuddur. Matbuattan Echo de Paris - Her- bette başmuharriri, OTardicw © zaman 'Temps başmuharriri, Gawvain Journal des | Döbats başmuharriri, Herbette-le benden ziyade Reşidin te- masları oldu, fakat Pierre Loti'ye hitaben yazdığım açık bir mektubu mümkün değil gazetesine kabul ettiremedik, Sefarette Ri- İat Paşanın himmetil sofrada yan yana saatlerce kaldığım Tardicu de Türklere hiç | mütemayil değildi, o da açık mektubumu kabulde itizar etti. Hele açıktan açığa Türk düşmanlığı yapan Jonrnal des Debats'nın başmuharriri husumetini ketmetmeğe hiç İâzum görmedi, Onu bu eski, sürümü ga - yet malydud, fakat siyasi mehafilde nüfuzu pek kavi olan gazetenin kendisi kadar eski ve pis matbaasmnın, bütün duvarlan evrakı havadis yığınlarile dolu bir odasında gör -| dük, Açıktan açığa Bulgaristanın O hudud taleblerine mümaşat ediyordu. Gençliğinin) zaptolunamıyan hamlelerle Reşid sinirlice | wübahsseye girişti. Yıllardanberi edinilmiş bir kanantin böyle yirmi dakikalık bir mü- bahase ile değiştirilemiyeceğine bükmede- rek ben mübaheseyi kısa kestim, ve itiraf ederim, bu adama karsı kinle oradan çık - tım. O, öyle anad, görüşünde öyle musir lidi ki hatıâ diğer temas ettiklarimde müşa» İhedi olan örfe aid narikâne bir lisana bile| lüzum görmüyordu. Pierre Loti'ye yazılan açık mektub böylece her taraftan istiskal göre göre nihayet matbaasında pek sakin İ bir mevcudiyetle ancak yaşıyan Gil Blas gazetesinin müdürü tarafından hösnü ka - bul gördü ve böylelikle bu bedbaht mek - tuh nihayet intişar edebildi. Gazetenin da- racık muhitinde pek iyi bir tesir hâml et - *iğini, hele bizde büyük bir memnuniyetle karsılandığını biliyorum, amma bundan ne çıkar? Zaten bütün bu temaslardan, mülükat- İardı tarafımdan sarfedilen gayretlerden ne çıktı? Tek bir kanant: Bunu şimdi s5y-| liyeceğim: İ Bende en iyi intibalar bırakanlar arasın- da eski maliye nazırı ve Fransa ile Alman- yanın uzlasmasına mütemayil olan Cal -| İlenux ile harbiye nazm Etienne, hüsüsile meclisi meb'usan reisi (ki muvakkat bir za- man için reisicümbhur olmuştu) Paul Deschanel zikredilmelidir. Bunlardan birin. cisi Türkleri ve Türkiyeyi değil, fakat biz- İlerden birkaç şahsiyeti tanıyordu. isi bir aralık İstanbulda bulunmus, ben ona! Türklerden ve Türkiyeden bahsederken © 'bana sade İstanbul intibalarından söz söy- lemiekle mukabele çiti. Üçüncüsü Fransanın en sık, en güzel adamlarından biriydi; bir aralık beni dinlerken ben «bizim de yasa- İmakta bir hakkımız yok mu?» svalini pek z (Devamı 4 üncü sayfada) İNANMA! Aksi bir tesadüfle bir türlü yapılmadı, vapi - iNANMA! dez özün kısası Münir Nigârıda kaybettik E Ekren Tali İİ ili sürleri ve pürüzsüz hisanile son Aasrm Türk edebiyat tarihinde muh- törem bir mevki tutmuş blan merhume (Nİ gâr binti Ozman) Hanımın üç heyrülha İef evlâdindan en bi Münir Nizâr, kalabalık bir dont kafilesi, dün Rürmelihi © ip muhletem annesinin koy- nuna gömdü. Münir Nigâr İstanbul kültür o muhitinin iyice tanıdığı ve sevdiği bir sime idi. Galatasaray sultanisinden aliyyülâlâ de- reçede çıkmış ve orada bir müddet male - matik hocalığı ettikten son Osmanlı Ban- kasına intisab etmisti, Fevkalâde türkçe - sinden ımaada İranstzcayı bir Fransız gibi bilir, söyler ve yazardı. Şair evlâdı olduğu halde şiire heves -tmemis, lâkin pek genç yaşında gazeteciliğe intisab el Uzun seneler bilhassa, fransızca ve ingilizce imi- r eden Levant Herald'da, fransızca İs- tanbul'da Türk Barsinı ve Türk zarafetini yabancılara tanıtırmağa © çalışmış, a meşrutiyetin iptidalarında Salih Cimcoz ile Celâl Esad Arseven'in müştereken çıkar » dıklar (Kalem) gazetesinde nezih, zarif, nükteli mizah yazıları yazmıştı. Münir Nigâr güzel san'atlara karşı fıtri bir meclüâbiyet duyardı. Bunlar içerisind en çok sevdiği, hepsins tercih eyledi yatro idi. Tiyatroya karşı gönlünde öyle bir muhabbet taşırdı ki bir aralık memuriyetle gittiği ve iki ay kadar kaldığı Pariste, her gecesini Komedi Frnnsezin termsillerine de- so İvamla geçirmişti. Bir zamanlar, Türk sahnesine fikren ve kalemen hizmet de etti, O vakitler Dorül - bedayi adını taşıyan şimdiki Sehir Tiyatro- sunun edebi heyetinde kendisile beraber - dik. Tiyatro onun san'at bilgisinden çok is- tifadeler etti. Bundan manda, yaliba Hü - seyin Sundla beraber yazıp temsil ettirdiği (Kayseri gülleri) adında piyesile o Üyatro ndeki yüksek kabiliyetini de isbat eylemiş oldu. Fakat bütün bu meziyetlerin haticinde ve fevkinde, Salih Münür Nigâr temiz, dü- rüst, samimi ve terbiyeli bir insandı, Mafevkine, akranlarına daima' hürmet, madunlarına daima bilm ve nezaket gör terirdi. Mesleği dolayısile geniş ölçüde temasta bulunduğu ecnebi mehafilinde Türkün müs vasıflarını kendi şahsı ve ahlâkinde sevdirmişti. İki senedir aman vermiyen bir hastalıkla penceleşiyordu. Nihayet. her fani gibi oda mağlâb oldu. (Devamı 7 nel sayfada) Sabahtan Sabaha 3 katil çocuk Bu hafta biri Adanada biri Bizada biri de İstanbulda üç cinayet vak'ası oldu ki failleri on ikişer yaşlarında ilk mekteb çocuklarıdır. Bu on iki yaşlarındaki katiller biri ecürmünü kama iile biri bıçakla biri de çakı ile işlemişlerdir. Adliye makam. ları ceza kamummun yaş tahdidine uyarak bu ağızları süt fakat burunları kan kokan müerimleri serbest bırak- muslardır. Kanun mutadır, Cezai ehliyeti ol mıyanı mücrim de olsa mahküm etmi, ve imkân yoktur. Biraz evvel kendileri gibi birer insana kıyan He'mierim 60. cuklar birar sonta afe sofralarında yerlerine oturup yemek yemisler, ya, taklarına uzanıp uykularını uyumus - Tardır. Ve hercünkü oyun, eğlence ba, yatlarına devam edeceklerdir. Mücrim çocuklar için ictimsi sevi; yeleri adli tekâmüllerile beraber yü. rüyen memleketlerde bile eldâi tedhir- ler atmmıstır. Mücrim, cocuk da olsa onu cemiyet için tehlikeli buldukları için hususi bir kontrol altında bir xa- man ruhanu ve Karakterini terbiye etmeyi tereih etmislerdir. Bu maksad. İn kurulmus çocuk wslahhaneleri diğer eernevlerinden başka şartlar dahilin. de milerim çocuklara müessir bir tel, kin ve tedavi yuvası olarak sinelerini açmeyardır. Bire çelince, cemiyet | terbiyemirin ceza kanunlarımmin bir seviyede ol - duğunu idin edemeviz. Bu kanunları kabul ederken belki de cemiyeti ve ferileri © kanımlarm tekâmül irti , fama yükseltmek filri hâkim olr. tur. Fukat fikirdeki samimiyet ba - yattaki hakikatle ook defa bağdasa - ma». Runda da öyle olmustur. Müerim çocuklar meselesi, we ve na- mux. arari ve hayvan davaları mem. *ekefin derin hir yarası olduğu kadar adliyemirin de bitip tükenmiyen acik. hı bir meşgalesidir. Müerim çocuklara ald kanun maddelerini çocuğunu ter, bive etmiyen mile reğslerini o teerive edecek sekilde tâdil etmek, x ve na. musa tecavüz vak'alarında müerime ve emsaline İbret olacak ağır cezalar tavin etmek, arazi ve havvan mesele, lerinde ve bu yüzden çıkan elnayet dnvalarmda ayni sekilde hareket et. mek cemiyelin nizamı ve ruhan bozuk ferdlerin wiğbi için şarttır. Keskin ağ“elin fazileti ietimat horuklukları kökünden ıslâh etmesindedir. Burhan Cahid

Bu sayıdan diğer sayfalar: