19 Eylül 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

19 Eylül 1940 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SPOR Bursada serbest güreşler Dinarlı ile Polonyalı arasındaki güreş bir dövüş halini aldı Bursa (Hususi) — Bursa Çocuk Esirgeme menfaatine tertib edilen güreşler Atatürk stadında büyük bir kalabalık önünde yapıldı. Mülüyim #e Habaş Kasim Tafari Yü; halinde iken vAki olan protesto Bzerine iki peblivan da siddi güreşe mecbur oldu. Neticede Mülüyim 27 dakikada galib geldi. Dinarlı Mehmed ile Polonyalı arasındaki da çek heyacanlı aldu. Pol Mehmedden 25 kilo fazla idi, Polonyalı gek wert hareketlerle Ve bir hayli hırpaladı. Birbir. e yummak vurma, boğazlarını “ halkı heyecanlandırdı. 133 kiloluk Pol düşmesine sebeb sade Dinark Mehmed galebeyi te- min etmiş olda, pe takımı Şişli ile karşılaşıyor İzmirden şehrimize gelen Suri - takımı Cumartesi günü saat 5 de Bi takımı İle Şeref sahasnda bir maş yapacaktır, Ankarada cak Türkiye birinciliği maçı e günü Ankamda futbol e birimsiliği Eskişehir Demirepor plaşması lâm olan milli küme şam- piyonu Fenerbahçenin ayni gün Be- Fikir la liç olması dolayısile e Büyat bir “ii mukavemet şampiyonası İstanbul we aporları ajanlığından: İstanbul kürek mukavemet şampiyonluğu 22/9/940 Pazar gü- Bü Beykoz Üs Moda arasnda yapı- İncakitr. 2 — Dört tek kürekli kiklerle ya- k olan bu müsabakaya her istediği kadar ekiple iştirak debileceğinden müsabaka. lardan bir gön evvel ajanlığı mü - racantla ekiplerini (o kaydettirmeleri tebliğ olunur, 3 — Müsabakaya tam saat İİ de Bu tali alla başlıyacak olan “iy maçları İstanbul futbol ajanlığından: Fe- Berbahçe stadı: Süleymaniye - Vefu saat 13, ha- kem: Nuri Bosut. İ ğuşması arasında “İmısra, kafiye kafiye, kıt'a kıta LEDE İYATI ve hir kita Yazan: Halid Nerede o şairler? Bilhassa o ro- mantikler? Hani sonbaharın büznün- den, mateminden, vereminden, sis- ler içinde solgun kanayan günşin- den ve kuru yapraklar hışıldayan münzevi hiyabanlarından yana ya- kıla bahsederek mersiyeler okurlar- dı. Kendilerindeki melânkoliyi ta- bintte arayan o âşık ruhlar nerede? O yanık sazlar nerede? Bütün yadan, şimdi, yalnız hakiki öl mersiyesi uğultuları duyuluyor. Şa- irler, sonbaharda yuvaları rüzgür- larla, fırtınalarla o savrulan kuşlar gibi sinecek bucak arıyorlar. Maa- mafih asırların böyle korkunç hen- gümelerinde de, baz: gözlerini dehşetlere kapayıp il ve huzurunu, me lerini terennüm tür, Edebiyat (tarihleri bunlardan misaller getiriyor. Kadim (Yunan şairi Teokrit, Lâtin şairi Virgilina, on altinci asır Fransasının büyük Ji- rik şairi Ronsard gi Bunlar ya- şadıkları devirlerin büyük dahili is- yanları ve harbleri arasında yetiş mişle: Fakat bugün beşeriyetin görmediği ve bir daha da görme- mesi temenni edilecek en kanlı bo- böyle nadirattan | bir söz ve gönül hünerverinin sesi hiçbir ufuktan duyulmuyor. Duyu- lan, sadece, diplomatların feryadı- dır. Fakat o feryadlar bile, müthiş hav akınlarının kıyameti altında bo- ğuluyor. Ah, evet, nerede o eski şairler? Mümkün olsa idi de gene sazlarını ellerine alsalurdı ve bu bedbaht sanlığın kalbine hiç değilse selli akıtanlarda... Hiç değilme san'at ta, şür de bu asın bu mel'un faci- ası karşisinda sesini | işittirebilsey di... İnsanları, merhum Süleyman Nesibin dediği gibi: Artık yeter insanlara insanlığı öğret! acı, fakat demir katıh-| yapılan | ESKİ şairler, zevksizlik | h hikâyesi Fahri Ozansoy Vekar, nezaket ve nezahet... yeni san'atkârların kendilerinden | evvel öncüleri yalnız bunlar olmalıdır. Yoksa, bırakacıkları iz, sadace nef- ret ve tesssürdür. Bu da onlara kâfi gelirse. Hâsılı bütün bu saydıklarımız en sonunda gene bi lanabilir: zevksizlik, Bir kitabımı kaybettim Des Garnges'in «Ecnebi Edebi- yatların isimli geçenlerde bahs tiğim eserini on beş gün evvel Ada vapurunda unuttum. Sebeb de, va- pur boşalırken, bir madamın unut- tuğu paketi arkadaşlarımla görme- miz, sahibini aramamız ve o gürül tüde kendi kitabımızı unutmamız.. Hâdiseye ben kendim de gülü- yorum. Fakat canımı sıkan bir tara- fı da var: bu kitabı bulan ne A- da'da. ne köprüde iskele memurlu- ğuna teslim etti. Bana da çok lâ- ım... Yenisini al diyeceksiniz. Beyoğ- unda bütün kitabcıları aradım. Fa- kat bir tana yok. Sadece, bu eserin zeylini teşkil eden antolojiden He- «* kütübhanesinde bir tek kalmış, © da bana lüzumsuz: çünkü kendi kü- tübhanemde © cild rahat raht ra- bnda oturuyor, Bu vak'a bana, Fransız temaşa müellifi Tristand Bernard'ı hatırlat- ta. Bu zat, sakallı, heybetli ve çok nükteli bir adamdır. İşte başka bir tarzda onun da başma böyle bir kitab kaybı geliyor. O, bu hatıfası- m şöyle anlatmakta srigd cildii bir Voltaire serisi var- « Bir gün bir dostum ziyarı kurandan: “diyerek “Benden > Vak tsire'in bir cildini okumak izere is- tedi Reddetmeği nezakete mugayir buldüm. Zaten ken veriyordu, haftayn inde ederim di- ye ğında sağlam hakikatine eriştirebil- , İ ilmem, bu hülyadan da bir şiir &lemi yaratılamaz mt idi? Zevksizlik bu maraz, gene salgın halinde. yol ve bina mimarisinde bunun sakat taraflarını erbabına bırakalım. Fa- kat şu yarı, mecmua, kitab şeklin deki tezahürleri artık ruha o melâl verizi bir hal aldı, | Kitab çikaranlar var, avuç içi ke- dar... İçinde dünyanın en kötü; en İ eksik, en gülünç tercümesi... Mecmualar çıkarıyorlar, o sayfa- ları «defteri kebirn hacminde. ka- pağının üstünde, içiçe, ne oldukları belirsiz resim karalamalar... Hele la İst. Spor mat 15, ha rerbakşe Beşiktaş onat 17, Şazi Tezcan. ni stadış opkap - Beyoğluspor saat 15, hakem: Feridun Kılıç, yan hakem: t - Nihad Beykoz - Altmtuğ smat 17, ha - 1 Samih Boks seçme müsabakaları! İstanbul Boks — Ajanlığından ka seçme müsabakaları 21/9/ 1940 Cumartesi günü saat 20 de i Bu — cihetlere | dikkat o ve Allah için, başkalarına örnek gibi idi, di abehlar erkenden İşine , akşamları da tatil olduğu gibi çıkın: elin- losdoğru evine dönüyordu. Ancak, Müfgânn ondan bekle- bu değildi, Seimden, kendisine sandan bir arkadaş, bir derd ortağı | asmı istiyordu. Bir kere, onun: — Hanım!.. Yahul.. Gibi, kaba, gayri samimi bitab- ij . li - İceye varılmış değil İve yeni tefekkür hiç «Son Postam nın edebi tefrikası: 52 YEŞİL TULUMBA Yazan: Erciümend Ekrem Talu sayfaları - çevirmeğe (başlayınca, zevkaizliğin bu derecesi size yalnız bir his veriyor: dehşet. Şürlerde vezin yok, kafiye yok, aherik yok, fakat hepsinden beteri mana yok. Hikâyeler şöyle böyle.. başmakaleler tekerlemeden fark - « Tenkidler ise.. ha, bakın, bun- lar son derece keskin ve açık: zira iş ilimi çörünü dır, fakat hiçbir diyarda ve hiçbir devirde bu yoldan müsbet bir neti- ruk. tekme ve salya ile yaratılmaz. lası almıyordu. Genç kadın, bilâkis bunun bir yakınlık yakınlığın, arttıkça da, nasebetleri kuvvetlendireceğine ka- ildi. Kaynana bu vaziyette o olmasa, Müjgân, derdini ona dökecek, ce - saret edip de kocasına bir türlü a - çamadığı hicranlarını ona izah ede- İrek, derman arayacaktı. Annesinin haatalığı da, gün geç- ökçe Salınin mizacı üzerinde mü - İcildi de ilâve ederek ve kendisi zah- “ İdan dolayı bana tesekkür eden dos- İkiumun bir mektubu ie elleri İdönmüstü, İ kapısını kendi açıp, ansızın odaya at aradan birçok haftalar, aylar geçti, kitab geri gelmedi. Dös- tam beni her görüşünde #«veh, vah, unuttum! Ayıb oldu sana karşı. fa- kat merak etme, yarın yahud &bür- gün.» vâdile beni oyaladı durdu. Nihayet canım sıkılmıştı: Etaje- rin gözündeki seri cildler arasında artan * boşluğu gördükçe sinirleri- yordum. Bir gün hırsla bir mektub yazdım, fakat hire yalnız benim i- çimde idi, yazdığım kelimeler ise bilâkis gayet nazikâne sözlerdi, hü- lâsaten şunu yazmıştım: — «Dostum! Görüyorum ki Vol taire'i çok seviyorsunuz. Bu #ebeb- den bendeki eksik kalan or bir cil di de size yollayım, Tetkik ienb et-| izin kütübhanenizi ziya- Bu mektubla beraber, bendeki cildleri de bir paket yaparak wrn- #ımla o sevgısız arkadaşa yolladım. Ümid ediyordum ki, herhalde bu mektubumdan sıkılır ve bana, eksik mete katlanmıyarak kitabları tek- rar geri gönderir! Bunu ümid ediyordum, fakat ü- midim bosa çıktı. Cünkü gönderdi Zim usak, bütün takımı yolladığım. tek kelimede top- | #nda iki küçük düğme ie kapan . aramak bizundır. »| Kırışıklıkları azaltmak En | Örs ak elbisesi Orijinsi ve #nde.. Düz örgü uzun kollar, düz örgü bir arka, ön... Dö örgü şık bir yeke. bu yaka iki tara. makladır, Bütün bu düz örgüler fanterl ör . güden #ör roba ila ve roba bizelarına inen bir fantezi ol süsü ie orjinal bir hale konulmuştur. Btekteki ensiz kenar imi kenarlarile bir örnektir. İşte giyimi raha, şüsü çocuğa u - yan, örülmesi zevkli bir modet. Be -| bek elbiselerinde bu üç şartı dalma Güzellik bahsi: çaresi Gözlerinizin — kenarlarındaki kırı. #klıkları o gidermek veya ezaltmak| için basit bir çare var: Üçer parmağınızı gözlerinizin yan. Yarına bastırmuz. Ve bu vaziyette gör. lerimizi sti sıkı yutnmıya çalışınız. Her defa içinizden (18) e kadar sa. yınız. Parmaklarını deriniz! çekme. miye dikkat ediniz. 16 saydıktan sorma gözlerinizi açıl mz. Parmaldarınıs o kaldırının, Bir dakikn durup eyni şeyi tekrarlayınız. | (ler? em Hüdiseler | Karşısında Bizde kontrol — Merak ettim, Meraklı karşım di Ebi de bir tesbih vardı, em ağ — Doksan dokuzludur, dedim, | köyde bir cadd «merak ettirn»leri bununla yak bea bae — Alay ediyorsun ha?., merak ettim, merak ettim, ve arkadan « Topu topu, koca İstanbulda iki cadde ve bi Canım | kakta kontrol yapılmakla her merak | muş, bitmiş mi sayılıyor?.. ettim. ei — Dur Meraklı ben devamı İğneyi biraz oynat. yim: aFındıklıda sütü Kosti — O da ne demek. merak et -| kânini pis tuttuğundan.» tim. — Merak ettim. Sütcü Ke Ne demek olacak. Bozuk gra-| çöz. amma, temi sütcü var mofon plâkları çalınırsa, bazı yer -| —. şSiğtei Toma kalaysız kı lerde iğne takılı kalır, gramofon bir landığından.» iki k rkasna E m müte -İ Merak ettim, Tomas >» kâni temiz de, yalnız kabı ma ki ün EE zaman iğneyi dürterler de- > — İşte bildin. Sen de bozuk — «Necatibey caddesinde plâk | konulmuş gramofon gibi sme-| — Merak ettim, Ku rak ettim» kelimelerini birbiri er | merurlar da Kadıköydekilerlğ dına tekrarladın da.. tarzda kontrol yapmak için sözi — Heprini merak ettim de... | misler mi ki, B d — Neleri merak ettin söyl den ona müvazi ikinci cadı Cebinden bir gazete çıkardı, ba « | verdiler? na verdi: — «Ayni caddede kusab — Hele şuradan oku. kasab Yorgi kaba kâğıd kul Okudum: larından.» — «Dün de bir çok emaf ceza-| o — Merak ettim, İstanbulda landırıldı.» #âiğıd kullanmıyan tek kasab — Merak ettim niye ( cezalan -|cud mu ki). drıldı? — 117) —— Hele okuyayım, ; «Kadıköy,| Merak ettim, Jstanbulda Yeldeğirmeni caddesinde 80 numa- ralı börek ve simid fırını plalikten», — Merak ettim. İstanbulda pis olan börek ve simid fırını yalnız bu mudur? Okumağa devam ettim: — «Ayni caddedeki kasab Ali kıyma makinesi pis olduğundan.» — Kıyma o makinesi pis kasab, yalnız kasab Ali midir ki?. —1)7)7 — Merak ettim, belediye me - murlar: yalniz o Kadıköyde bir tek eaddede mi faaliyet gösterdiler de, pirleri bu caddede tesbit edeblidi - leli iş gören esnaf yalnız bun! mu İbaret? — 22127) | Merak ettim, o bu İrolu, esnafın hile yapmasının ime geçecek bir kontrol addedei k Üsküdar fırıncıla şirketi dağıldı Uzun zamanlardanberi bi #kâyetlere hedef olan. fakat mani imkânsızbklar dolayısile hi mümkün olamıyan Üsküdar fi cılar şirketi kendi kendine dj maştır. Bu dağılışa sebeb bazi riklerin çekilmesidir. Belediye İHalk Bankası arasında yapılanı İlaşma neticesinde, İstanbuldaki İmcılar şirketinin de dağılacağıl aolunmaktadır. Halk Bankas, di sermayelerile müstakil çalışağ nn eahiblerine kredi açmağı ki ettiği, belediye de bu gibiler yardımı göstermaği vâdeylediği —)d))7) — 447 numaradaki kasab Fahri manda etini dağlıç eti diye sürdü - günden.» — Merek ettim, bu Yeldeğirme- ni caddesi, hakikaten Yeldeğirmeni, yani fırıldak caddesiymiş öyle mi? — eKadıköy İzzettin sokağı, 67| Rifat noksan ekmek ont- — Merak ettim, belediye me - murlan, caddeden hemen yan soka- ğa mı saptılar? “ —eBir otobüsde, yolculardan bilet parası alındığı halde bilet ke - |hetle, badama fırıncılar y silmediğinden. xum kalmıyacağı müstakil çalışa! — Merak ettim, memurlar, birirm da fırıncılar girketinin, Pratik ev bilgisi Krep salan; buz ve çamaşır için duğu için pek beğenilen bir kumaş tır. Fakat bu parlaklık engeç ya aza- ar, yah biitün bütün geçer. Kuma, # yenilen ayni partıkfığı verebilmek için temiz bir bez üstüne yaymalı, içi, ne yüzde 6 nisbetinde sirke karıştı . rümiş suya batırılucak bir süngerle afmalidir. Sonra nemli nemli, tersin, den ütülemeti, tamamıle kuruyuncaya kadar asmalıdır. Pratik bilgiler Yüzününde bir sivilce çık mi eli nizle dokunmıya kalkışmayınız. Büs,| bitin çoğabır. Derhal biraz su key natınız. Bu suya batımcağınız pa - muk parçasnı daynnabileceğiniz ka bos * Şimdi ben de benim «Ecnebi atların nı alan zatı metak e ildirse, kitabın de ona yeli, ikinci antoloji cildi Genç kadın bunların hepsini: hammül edip dururken, Saim, denbire bir de kıskançlık (o çıkardı. Bir akşam, evine döndüğü vakit, karısını, kendi odalanrida, inik ka- fesin arkasında sokağı seyreder bul- du. Müjgân, evin, o bir de yatalak hasta bulunmasından dolayı ağırla- şan hizmetinden dolayı yorgun düş- müş, hem dinlenmek, hem de Se geçene bakarak (oyalanma! pencerenin önüne oturmuştu, rada, kendinden geçerek, A iğ türkü mırildanıyordu. Saim, cebindeki anahtarla sokak girince onu bu vaziyette “gördü. Derhal kaşlarını çattı: — Ne yapıyordunuz? diye sor - du. Müjgün ayağa kalktı: — Hiç! dedi. oturuyordum. So - dar scnk iken sivilcenin üstüne tat, bik ediniz. Sonra iyodlu elkola bati, rızmış bir pamuğu sivilcenin Üstünde birimç dakika tutunuz. e a ma yacağım: Kismetse, belki ahbab da oluruz. kireç gibi oldu; dudakları ttremeğe başladı. Karısına döndü, ve: — Bir daha sizl bu pencerenin önünde görmeyim! dedi. Müjgânın gözleri doldu. Biricik için | eğlencesi, böyle, akşamları burı oturup, sokağın hareketine (zihnini kaptırarak, kendi kendini unutmak- tı. Bundan da mahrum ediyorlardı. — Peki, efendim! dedi. Lâkin, bu itaat ve inkiyad onu kocasının şüphe ve takiblerinden kurtaramadı. Saim, içine birdenbire düşen kıskançlık kurdunun hükmü altında, ikide birde, vakitli vakit - siz evine dönüyor, karısını bastırı - yor, sorguyu çekiyor, bizar ediyor- çok kullanılanı ve düşür, parlak ol 1” iBu mesele nasıl halledilir İmemnun etmiyen bu rabıtayı sürük- cadde bir sokak geçtikten sonra yo-İden müteessir olmıyacağı anlaş rul tobüse mi bindiler? .imaktadır. ok aa GÖNÜL İSLER İZ Suali soran genç bir erkektir, bek-| ündenberi tanıdığı, hürmet lediği cevabı beklediği şekilde ala-| sevdiği bir ailedir. Onu kırmada mıyacak, fakat derdini hülâm ede-| işin içinden nasil çıkmalı?» yer Bay H. H. benden bu süsle Evlenmiş, ve is *İvab istiyor. o Meselenin | içyüi yet ederek evlenmiş, buna en von Bilayekker Geli Kk A a » “Bir müddet aldanmı, | hökmetmiş. bilmiyorum. Y lüşüncesile & beklemiş, |mademki sevmiyor, — sevilnedi sabretmiş, fakat hayır, günün bi -|de biliyor. O halde Romanın ki rinde sevmesine de ihtimal yok. Za-|papazından da mütenssı olusij ten sevilmediği de muhakkak, Dü- m. yek, yalnız bende #ünmüş, çocuğu yok, iki taraf dalreket tarzını yenmek — iste hoşuma gitmedi, kendisine verileğ nasihatim yoktur. Olsa olsa bü seleyi kadına bırakmayı omün gördüğümü söyliyebilirim, lemiye çalışmak mânasız olacak, ay- nİmak muvafıktır. Fakat nasıl yap- mah? Kadına oasıl söylemeli, sile - i ? Bu, küçüklü - hammül ediyordu. Hergün, evden çıkarken sikı sıkıya tenbih ediyor - du den bu a bakmak ağir geliyor? Buna karş'ık, Müjgân, hal haykıracak ol nuştu: — Hayırl Ağır gelen sade o g — Ekmek, süt alırken, kapıyı ardına kadar açmağa yok. Bizim mahalle acayibdir. O edebsiz|ğil, Bu evde her şey sğır!, Ben herif zaten yiyecek gibi bakıyor./raya gelin olarak geldim.. bir Bir de ona görünüp de, mesele çık-İden, bir halayıktan farkszım masına meydan vermemeli! Lâkin kendini gene tuttu. Müjgün: şilede ne, szanacaktı, a — Hangi herif? di -İSaimle kendi arasında bir rul yede. e O m eded olaya Şİ Başüstüne, © efendim. Merak |yavaş anlamağa başlatmıştı. dıkça da ondan soğuyor, uzaklği yordu; ve bu uzaklık, hergün di rinleşen bir uçurum vücude getii yor, bir kayıdaızlık doğuruyorduğ Müjgân artık kocasi nev beklemediği gibi, bi elmeyin! diye cevab vermekle ikti- fn ediyordu. Ancak bu vaziyet, gittikçe çekil- mer, dayanılmaz bir şekil alıyo.du. Kadıncağızın âsabı harab olmuştu. Şimdi de vücudce kaybediyor; za - yıkıyor, kuvvetten düşüyordu. Hiçlmarız kalsa da ci olmazsa Besime hanıma bakmak ü-|tahammül edemiy: eceğini i bismeğii zere, bir ahretlik, bir besleme teda- yordu. larına ki du. O bir ir olmakta idi. Olur olmaz kağa bakı di di : - a sey -|kağa bakıyordum. lu. ; i J bin Siz. diye Ge ii a ğe hiddetleniyordu. Her| — Sokakta kime bakıyordunuz? Biçare Müjgün ayda, yılda birfrik edilmesini kocasından ie m ki Saimden soğudukça, bei h Sin da kendisini bu evde teklifli bir) şeyde, hassaten Müjgânın £ Besime) (Kadın çaşırdı: komşuya da gidemez oldu. Saim, ği zaman, ondan çu cevabı nl Lu mere tiye a sö sanıyordu. «Sens diye hitab hanıma bakımında kusur o buluyor,| — Kime bakilir sokakta? dedi. Jeve de misafir gelmesini istemiyord. Gi ee e ie endi kendine bir Ekmekçi tablakârnın, sütçünün, sa- N kanın bile gelip gitmelerine zor ta-İbet gösteren, öz evlâd muamelesi €- — Ne bileyim? Keyfiniz var karı koca arannda o hür-| karısına bundan dolayı sik sik teka- ü Birkaç adım atarak, Saim pence- delâlet edeceğini bavta-Iza ediyordu. (Arkan var);

Bu sayıdan diğer sayfalar: