10 Kasım 1940 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

10 Kasım 1940 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ri Büyük mill SON POSTA Sayfa 2 1 ıztırabımızın iki yıllık tarihinden intibalar | | Atatürkü nasıl kaybetmiştik 2. O günleri hâlâ bir saat evvel iniş gibi hatırlıyoruz mini tara Atatürkün mhhari ene en verilecek (| tebliği Telefon çalıyor; Ajans Müdürü Pavattak Sunal'ın titriyen mesi: 77 Atatürkü kaybettik. Saraydan verilmek üzere. ie verebileceğiz. seda beş kişiyiz. Telefon çal- Zaman müşterek bir o suurun kabielvwkuile başına toplanan- ifbirlerinin yüzlerine bakryor- <İsfanu bıraktığım zaman tek söylemiş değilim. Gözlerle &. On çift göz bir- arişıyor, başlar öne eğilmiş biberi mek, bd aberi yetiştirmek, âldir- : bedbahılğz da baran varifele- arasmda yer alır. ikm sonra ajanstayım. ürü, memuru, telsizcisi, dak- » makinecisi. hademesi ile bö- Ajans ayakta. Her odadan bir sesi çıkıp sofada birleşerek aşıyor. Bültenleri veren rsa- vin bulunduğu odada iki ka- Makinelerin üzerine kapanma, | hn sarsıla sarsıla ağlarken bu-| . Ajans Müdürü Muvaffak. | RR e Re mi iradesinde yaptığı paniğe, mecburiyetile, zabıtai mania ğa çalışmak i İ Tek sip Şalışmakta.. emirler ver ipörmtle iş görmek istiyor. Fa- ya 2'srib bir telâş yakasına öy- m lir ki, nereye ne ko; Mv didi nereye bıraktığını Bdp 8 kişi, önümüzde duran elerde aramıyoruz. aydan verilen resmi tebliğ aktilolar, gözlerinin ya F ünlüklerinin — kollarıma - yat Yazmıya nazlarıyorlar, m unu kim (okuyacak? ine Oslan bir o kelime TR iye muktedir *, sonra atü tan borslarin, sağnak halin-| ünl arları boşanıyor. Elime tu- ilen resmi tebliği kekelemek| eh na da düşüyer: Yi Vi ve müsevir tabiblerin idi N son rapor ile, Atatür il a gözlerini kapadığı bil- tedir, İk ya hüdise ile Tüzk vatanı bö- imani Türk milleti Ulu Şe-! b kâ- di, Pay İhya, Manki ik evlâdım kay -| Mi biz azbrabı içinizde buğ- ak rak okumıya devam ede- "At kim yazacak? Daktile- özlerinden ince sellerden Kk ei ka raaklam, eller işl Mar kollarının kâğıdimra fa- 20 dakike- i A İYetmişlik nine, haykırıyorlardı — Ben neye yaşı- yorum da sen öldün? — Atam bizi bıra- kıp da nereye gidi- yorsun? — Paşam, Mustafa Kemal Paşam, 10 se- necik daha yaşasay- dın. Sana hepimiz ciğerimizi verirdik. tadır. let yaratan adam ölmüştür. kolay oldu. Ne çalak Taylar, topraklar, ağaçlar, binala dile mi geldiler? —Ata öldü! Diye mi er Ajansın kapısı bö mwenesiydi. başım parçalanarak yarabüldim. “29 Birinciteşrin 1938 de,, mahşer nü Cümhuriyetin 15 inci yılmı kutlu - luyar, Sarayın önünden geçen kali-| İeler, vapurlar, hoyecanlı tezahürat yapıyorlar, Alatiik hasta yatağın - da... Bunları duyuyor. O 15 yilder ilik defa olarak, yarattığı en büyük eserin heyecanına katılamıyor. Muz- taribdir. Okyamıs renkli v— pencezeye çeviriyor, tebessiöim. Halbuki, e bugün Az rada bulunmuğı ne kadar istiyordu. Hele Meclisin açılışında bukınmak, tarihi nutku söylemek. bu vazge » çilmez arzulanıdan bitini teşkil e diyordu. Dışardan akseden mille - #n sevinçli, heyecanlı sesi, omu mö- tecasir etmişti. İlk defa milletinden gı tekrar bütün vahşetle li başlıyor. fakat ölü yola fen, bir kere daha mağlübiyeti etmekten başka hiç bir şey yapa - İmaz. caktır. beş geriyor. Ar- amküiziğil ula ile vuruşunu bile deyurmamak- Ba ıztırab çok mu? Az. Bir mik Müşkülâtla hazmlanabiler büke- si mimak, kapıdan çıkmaktan daha! yadilan bir resmi tebliğ ile, duyulmuş? r ce yarın Ankaradan tahrik edilen hususi bir katarla İstanbula hareket GENÇ | ediyor. kadın, aksaçlı ihtiyar Saal 9u 5 geçiyor 10 İkinciteşrin saat 9. Ata, yatağında sakin uyuyor, 75 kilodan, yarısına düşen vü - endü yatağın içinde kaybolmuş gi- bi,. Saat 9 u 5 geçiyor. Kızıl saçlı başı bir sağa bir sola dönmüştür. Artık fani Atatürk, e - bediyetin çocuğudur. Ölüm o kadar sessiz ve beli oluyor ki, orada gm kam se farketmemiştir bile. Ölüm haberi Celâl Bayara bildi- riliyor, Uykusuz ve muztarib geçen gecelerin çökerttiği yorgun vücudi- le, yüzü balmumundan farksız bir halde Celil Bayar ağır ağır odaya giriyor. Muazzez ölünün önünde diz çökerek, onun etleri kemiklerini örtmeyen elimi son defa göz yaşin- rile yıkayarak öpüyor. Doktor Meh med Kümiül, beyaz bir tölbendle yü- İ zünü bağlıyor. Hastalığın ilk ilânı ve milli hissi kablelvuku 17 Birinciteşrin Pazar günü meş- millet Büyük Şefinin hastalığını ilk defa olmak eresmen> öğrenmiş bulu - meyordu. Bu tebliğde, | Atatürkün) duçar olduğu karaciğer ve dalgın Ben bu mahşeri üstüm | Atatürkün imei ve en kuvvetli krizi bugün (başladı. Türk mületi — Atam bisi bırakıp da mereye gidiyorsun? mormal seyrmi takib ederken 16 Bi-| mektedir. Buna rağmen, bir enerji rinciteşrin 1938 tarihine ies | den Pazar günü birdenbire lan krazı anlatı - yazılıyordu. Millet, bu tebliğden evvel Ata - tirkün bastalığından haberdar de - ği miydi? Aksini iddia etmek eaidillik olur. Herkes çoktan o Atatiirke (aid bir| Sevkelâdelik olduğunu, bütün iht - 16 İkineteşrinde stanbul Ataxmı Bu krizden sonra biraz daha iyi | günler geçmiyor değil. İmünden 48 saat evvel başlıyan in safsız bir ktiz onu kucağına alarak? İ gbediyete doğru çıkarmıştır. | kollarım kavuşturup kar- nda beklemekten, tabiat önünde kabul Artık aksam olmuştur. güneş ba tacaktır. Tabiat ezeli hükmünü icra | )edecek, bir malletin kalbi tutuşa - Artık hiç bir ümid yoktur. Hat tâ bir mucize — de onu kurtaramaz. hissi kablelvuku ile anlamıştı. Vazi- iyet, böylece — bir sansı (inkişaf göstermeden Birinciteşinin 23 öne kadar devam etmişti. Bu tarihte meş redilen resmi bir tebliğ, Atatürkün ğında mahsüs bir salâh gö - rüldüğüne işaretle badema rapor neşrne lüzum olmadığını bildiri - . İtiraf etmek lâzım ki, bu raporun sevindirici muhteviyau memleket a- sabı Üzerinde imüsaid tesirler yap - maktan çok uzaktı, Endişe hâlâ ay- ni derecede devam ediyordu. Millet, Atanın vücudüne ihanet eden ciğerin, bir milletin de bağr- nı yakacağını çoktan hissetzmişti. Hasta'ık ne zaman ve nasıl başladı? Müdavi ve müşavir tabiblerin raporlarına göz atılırsa, o hastalığın 938 senesi İkincikâmumunda başla- İ dığı görülür. larmda bir te Ar vücudünün alt kısım! “İkim kaşıntılardan müşteki #di, mamlara rağmen, adeta - bir! Filhakika Atatürk, bu sırnlarda| Ona azametli ve muhteşem bir cenaze töreni yapıldı #ra burnundan kan geliyor, halle - rinde umumi bir zâf görülüyor du, Halsiz ve iştihasızdı. Yalovada da yaptıkları bir mw- ayenede, Neş'et » Nihad Re - şad hastalığa şu teşhisi okoydular: (Kâzib dılı'ları üç parmak tecavüz peden bir kebed dahamesi) Bu, ev- İvelâları karaciğerin bafif çişmesin - İden ibaretti. | Bursa seyahati ve yatağa ilk düşüş Bu tarihlere Bursa seyahati rast- lar, Bursal, Büyük Şefi Yalov da uzun uzun görmek, ulunmak sandetini son anmışlardı. Lâkin Bursa soğuk algınlığı neticesinde Atatürk 15 gün Kadar yatakta kalmağa| mecbur olmuştu. Hastalığın nekahut O devresinde Ebedi Şef, İstanbulu Oo ve doğruca Savarona yabni teşrif buyurmuşin. Bu İstanbulu son gelişidir ve artık| buraya fani Atatürk (olarak gelir| ebedileşerek gider. Atatürkte, bariz bir renksizlik,| zafiyet ve halsizlik müşahede edil - kuyusu olan gözleri (ogene parlak, vücudü gene dinamik, kızıl saçlı ba- # gene diktir, Ve her zamanki gibi neş eli ve soğukkanlıdır; fani irade-| si ebedi hakikatle meydan muhare- besi yapmaktadır. Bu hastalığın kendisini ölüme götürecek kadar insafsız ve kuvvet. li olduğuna inanmamakta, kalbinin sağlamlığına güvenmektedir. İümün insafsız öncüsü siroz vü- cudümü kemirmekte, fakat enerji - sinden, zekâmndan bir şey çalama- maktadır. O, gene etrafındakilerle millet ve memleket işlerini konuş - makta, direktifler vermekte, dil, tarih mevzuları üzerinde akademik münakaşalarına devam eylemekte - Bir, Onun bu metin iradesinden na İsibini alamyan mel'un (hastalık, İhöddetini sanki ciğerden almakta - dır. 27 Şubatta Akil Muhtar, Neş'et Ömer, Hüsamettin Kural, Asım A- rar, Ziya Naki; Büyük Şefe kon - sültasyon yaptıkları zaman karaci- erdekii çiskinlik endişeyi mucib bir vaziyet almıştı. Profesör oFrank'ın istirakile yapılan diğer bir konsül - tasyonda evvelki teşhisde duruldu İse tedaviye devam edildi, bu sera -| larda Paristen Profesör o Fissinger getirtildi. Bir müddet sonra hasti İk hain bir itihza ile salha tutmuş gözüktü. Parisli o Profesör, daima Atatürkün bu bastahkı İmeğe başlamıştı. Bir çok zamanlar kurtulacağı kanaatini izhar ediyor - du, Bir kaç defa İstanbula gelmiş, her gelişinde daha iyi bulduğunu söylemişti. Fakat Bergman, fen riya kabul etmez düsturile, © Atatürkün ne karsı şöyle diyordu: «— Ekselans, hastalığınızın te -| davisi talie bağlıdır. Bütün sıhhi) tedbirler alınsa ve tatbik edilse bi-' İs ancak birkaç ay daha yaşaya - bilirsiniz.» Atatürk buna karşı gülmekle ik- tifa ediyor, kalbini gösteriyor, ona imadı olduğunu söylemek istiyor- du. Kriz devirleri ve Ankaraya! nakil hazırlıkları Hastalık, normal seyrini takib €- derken, birdenbire hummalı ve cid- di devreye girivermişti, Fi ger tekrar celbedildi, Atada k çer si denilen k hali baş. göster mişti. Mütcaddid defalar karnından su almak mecburiyeti hâsıl oldu. Biraz kendine geldiği zamanlar he- men Ankaraya dönmek, bü; mi geçidde bulunmak, Meclisin a - çılışında tarihi nutkunu © söylemek! arzusunu izhar ediyordu. Hattâ ya- tağın içinde nutkunu (o bazırlamağa| başlamıştı bile. Israrı karşısında Ankaraya nakledilmek hazırlıkları- na başlandı, Bu karar onu bir ço -| cuk gibi sevindirmişti. | — Resmi geçidde bulunacağım. | ANKARADA — Yuan, hayır ölmedi 6. Tabutun içindeki e deği, yazan söylüyorlar... Meclise gideceğim, mutkumu söyli - yeceğim! Diyordu. Lâkin komalar birbirini takib et- buhranlar içinde sarsılıyordu: — Aman yarabbi, aman yarabbi Diye bağırıyordu. 8,5 kiloluk son suyun alındı günün ertesi en şiddetli koma' nöbet tutmağa başlamıştı. Yüzü siyahlaşıyor, vücudu adeta eriyordu. Onu İstanbul nasıl tavaf etti? Zaman ne kadar kuvvetli bir! sünger olursa olsun, o günlere aid| intibalarımı katamdan silemiyecek.. | İstanbul halkı günlerce saray yaşlarile yıkadı. Tarihin hiç bir kında, hiç bır millette bu kadar & a bir kib serebiri giç em butu ve katafalk hazırlanmıştı. HEŞ8 İkinciteşrinde İstanbul Atasını tai vafn başladı, bir mübed dekoru vi havası içinde, İstanbul son vazife sini yaptı, Saray kapılarına on binlerce ân san birikti. Ben hâlâ şaşarım; nim ki, o mermer sütunlar © cağ hıraş feryadlara, dövünmelere sasi tahammül ve mukavemet etti, or tasından kırıp devrilmedi? Feryai ve hıçkırıktan o « kubbe nasi olup da çökmedi? Bu ulvi ve mehi teşem, bu ölçüsüz ıztırab Ye si gösteriye tavandan sarkan avize mani sil dayandı da parçalanmadı? i O günleri, bir sast evvel gibi bali tarliyorum Bir ihtiyar kadın, önünde bağı 9 nyordu; “7 — Ben niye yaşıyorum (da, sesi ik aşi can iğ i gi! j öldün? Bir genç kadın, çocuğu kucağım0lii da sesi boğazında o düğümlenezeliiii şöyle diyordu: Atam, Atam bizi bırakıp değ | nereye gidiyorsan? Ak saçlı bir ihtiyar, sanduka üne diz çökmüş hıçkırıyordu: © — Paşam, Mustafa Kemal Pa gi sam, on senecik daha yaşasaydıngI hepimiz sana ciğerimizi, (kalbimizi verirdik. 1 Gidiyor 19 İkinciteşrin Cumartesi Mu S8 azzez Ölü Ankaraya doğru yolu çi karıldı. O gün, Ata ile beraber Arpi karaya © giderken (oyolda O geri zeteye gönderdiğim telgrafa şu sü Si turları yazdığımı hatırlıyorum ? »Gidiyoruz, İstanbulun “erleri pi söktük, gözlerini kör ettik, kal bini dağladık, feryadı ve feganı #5 rannda sevgilisini elinden aldık si diyoruz.» İnçili. Franarz, Alman, Ras SİN pan, İtalyan harb gemileri arasın Si dan Yavuzun bu ağır izti hammül edemiyormuş gibi, öy günlü gidişi vardı ki barada tüylerim ürperir. Küpeştelerine silâhendazları di zilmiş ecnebi gemilerinin arasından geçerken şöyle mırldanmıştık Si — En ihtiyar tarihi en genç ta. rih önünde diz çökmüş görüyoruz. Ankara yolunda Bilmem neden? Ankara seyaha <5) önin en dokonaklı sahnelerini mitte bulduk. Belki oraya kit, güneş battıktan sonra (Devamı 6 ncı sayfada)

Bu sayıdan diğer sayfalar: