1 Mart 1941 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

1 Mart 1941 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hergün Bir makale Münasebetile Muhittin Birgen tarzda makaleler okumak vesilesine tesadüf etmek kolay nasib olmuyor. Bunun için, İsmail Habibe Türk dili mevzuu üzerinde yazdığı bu iki ma- kaleden dolayı, Türk olarak kendi- mi, teşekkürle borçlu hissediyorum ve satırlarla evvelâ borcumu ö- deyorum. İsmail Habibin bu makaleleri, © Türk dilini eskisi ve yenisi ile iyi ta- “sıyan, onun ihtiyaçların: iyi sezmiş! “ve dil ibe millet aramndaki münase- betlezi ilmin esaslarına gü: İamış olan bir kalemden çıkmıştır. © Görülüyer ki bu kalem bir Türk ka- lemidir; aldığı kültürün Osmanlı ol-| ç masına rağmen, kendisini Türk küt-! SON POSTA Resimli Makale; w Söze değil, işe bakınız & | © lesinde yeniden eritmiş, kültürünü © Türke mal etmiş bir kalem. Bundan dolayıdır ki, türkçeyi, münhasiren “Türkün dili olarak mütalea ediyor. Beni memnun eden, hattâ sevindi yen de budur. Bu makaleyi de, sirf bu nokta üzerinde durmak için yazı- “yorum, * Tüzk denilen millet, bir büyük wk tir. İrkçılık nazariyesi, smefrit şekil “lerile, doğru olmayabilir. Fakat, irk tarihin bir realitesidir. Bunu bir res- Bite olarak kabul etmemek için, in- sanın kendisini bir ırka bağlayama-| “ — masıtndan başka bir sebeb olamaz. |" Bir Türk sfatile, kendimi büyük bir| Karkın mensubu olarak görmek bana| zevk verir. İrk ve irkçıhk Gökri üze- Yine siyaset kurmak &İsteyenlerle hemlikir değilim; fakat, Türk ok maktan, böyük Türk kütlesinin bir | çocuğu olarak dünyaya gelmiş ol- “ maktan memnunum. Bilhassa, yarım | ark, yarım tarihli, çeysek varlıkla! #siyasi milliyetlerin» ne kadar ko- layca çiğnenebilecekletini bugünkü ve dünkü tarihin bütün misallerile, bu defaki dünya vukuatı içinde bir! kere daha gördükten “sonra, bu! “meninuniyetime son Yoktur. Belki| “Türkiye içinde 18-20 milyonuz; fa- kat, yeryüzünde bunun iki mislihi kolaylıkla geçen bir millet ve &k © olarak #iphesiz daha ileri giden bir| irka mensubuz. Düny avukuatı için- “de, kendimizi, böyle sağlam, derin ve etrafa yayık köklere raalik bir| millet olarak tasavvur etmek, bana! İsra ve kendi kendimize karşı iti- mad ve emniyet telkin eden bir kuv- vet olayer. Bundan dolayıdır ki Türk dilini muayyen bir münevver ler zümresinin, dilediği gibi evirip çövirmesine, hetgün yeni kelimeler ve kaideler uydurmasma karsı mü-| © dafaa etmek bahsine son zamanlar-| “da bilhassa ehemmiyet veriyorum. | | © İşte, İsmil Habibin de ayni dave üzerinde durduğunu görmek beni Prannz tarihinin tanıdığı en büyük kumandanladan biri olan Mare. şal Juffre'dan bir toplantıya gelmesini ve orada söz almasını rica et- mislerdi: Beceremem, dedi. Yüzüne hayretle baktılar, y Ertesi çün harb Pransanın mmwtlak surette sleyhine dönmüştü. Al- man orduları Parise yaklaşıyorlardı. Mareşal Juffre o zaman Başvekil olan Viwani'yi görmiye gitti ve onu tamamen bitkin maneviyatı Öl- müş bir vaziyette buldu, ona ümid verdi, maneviyat aplam- ya çalıştı, Bu ziyaretten çıkarken de bir gün evvel söylediğ cümleyi işitmiş olan yaverine dönerek: —Görüyor musunuz? İnsan mükemmel bir hatib olabilir, fakat ayn: enemanesnesanesesananmmammesamaamazaammammasannesane0 DE es İeeoi ediblert: ( EL YZ Büyük Frans Üy er vE Theophile Gautier ( Teofil Gotye ) Yazan : Halid Ziya smear Vİ Son senelerde birçok (zahmete değmiyecek eserlerin tercüme edil diğine şahid oluyoruz. İstenir ki bu tercüme işini tanzim ve makul bir şekilde testib edecek bir heyet vü- cuda gelsin. Gerçi Maarif Vekâle - tünde tercüme işlerile meşgul bir te- şekkül vardır, fakat ber şeyi hökö- mmstten beklemek doğru değildir. A- caba tabiler kendi aralarında anla- şarak vukmf rbabının reyine mü - Tacaat suretile tercüme ettirilecek eserleri seçemezler ini? Gönül isterdi ki bahse mevzu o- lan şairin Mile de,Maupin, Capitsine | Fracasse kabilinden Fransiz edebi- yatının ölmez eserlerinden . sayılan romanlarını tercüme edebilecek bir gayur mütercim ve onları basi İcak bir cesur tabi bulunsun, Ben şairden bir nümune vermek Teofil Gotye “jsan'at günahı işliyerek... l PINAR İ karı alabildim. Belki büyük bir) ; samanda uçuruma İunabilir, dedi, Çok ve iyi söyliyenler arasında çok ve İyi şeyi yapmış olaniar dr bu lunabilir, fakat bunların sayıları belki müyonda birden ibarekli, haki. katte bir istimma, bir birika teşkü ederler. 44, muvaffak iş yapmayı bilenleri hemen daima az söyliyenler ara- Manda bulabilizsiniz, Bunlar söze #artedecekleri vaki düşünme ve dü- gündüklerini o tatbik etmiye sarfederler. Hibirler ki tatlı söz, bol vâd im sanı bir müddet öiçin aldatabilir fakat bu muvakkattir, boşluğu Ç buk meydana çıkar. Hiçbir saman tekzibe uğramıyacak olan ise söz dej harekettir, füldir. Söze değil, işe bakımı. DENİZCİLİK J , Amerikan ve Japon (ilolarını mukayese ( “Son Posta,, nın denizci muharriri yazıyor ) Harbin Uzakşarka intikal etmek | yaptırmağa malolmuş ve bugün için ihtirsali, dünya mücâdelesinde, ye-| bunlar belki de tamamlanmamı ni ve büyük bir deniz mesclesi ba - zırlamaktadır. Rus - Japon harbini kazandıktan sonra günden güne bü- rek bir hayli mevki temin etmiş ve sevkulceyş vaziyetini düzeltmiştir. Japonya sevkulceyş o bakımından ikinci büyük adımı da 1922 de toplanan Vaşington silâhlarını bı - rakma konferansında atmıştır. Ma - lâm olduğu üzsre “ bu konferansta yalnız silâkları bırakma değil, Üs az gemi kapmak mecburiyetine mu- kabil bir devletlerin meme ön yuvarlandığı taman kırılmıyan yaydan mhrum bu. | va | Sözün kısası İİ Memlekette otel derdi E. Ekrem Tatı B irkaç gündür iş dolayısile, Anadolumuzun hem deriz- den, hem de karadan muvasalmat ©- İlan güzel, mamur, çalışkan ve binme tice müreffeh bir şehrindeyim., Trenle buraya gelmek için yarım saat evvel davranılmazsa, kompar- tunanlarda yer bulunmuyor; bele haftada üç gün işliyen yataklı va - gonda, bir hafta önceden yeğlerini peylememiş olanlar açıkta kalıyor - Jar. Bu tafsilât: vermekten maksa - dum, bahseyle: şehire, memle - ketin her bucağından, ekserisi iş için gidip gelenlerin çokluğunu işa- ret temektir. Bu gidip gelenlerin ekserisi mü- hendis, tüccar, komisyoncu, banka- cı vesairedir. İçlerinde, onlar kadar onlardan #iyade rahatına, huzuruna n yahancılar'da vardır. Bil - sa bunların kafası, epey bir mas- raf edip de böyle nzunca bir yolcu- luğa katlandıktan sonra pis, kon « forsuz, tahtakuşulu, akar msuz bir otelde yatmayı almaz. Almaz am- ma, ne yapsın? Pek pek yapabile - ceği şey, oradaki ikametini asgariye indirmek, işinim bitmesini beklemi- yerek, yerden birine devrettiği gi- bi. geldiği vere dönmektir. İktisadiyatımız geliştikçe, genir- ledikçe, faaliyetimiz artıkça, hare - ketin medeniyet mesi olduğu anlaşılıp ân yard icerisinde ge- zenlerin sayısı çoğaldıkca otel yok- sulloğu bizde unulmaz bir yars ha- line gelmiştir Basşehrimizden baska bir de İs - taribul, İzmir ve Bursayı dersek Türkiyemizin hiç bir de, zamanın otel mefhumuna tota- buk eden bir ver bulamazsınız. O - bun içindir ki bu şehirlerden birine gitmek ve orada bir müddet kalmak zarsretinde bulunan yolcu, eğer hi sumdan, akrabadan, teklifsiz dost - tan kimseye malik değilse. - adamla östelik alay eder gibi palas ünva - nım takınan - han bozması mezbe - İelerde sefil ve perişan olmağa mah kümdur. Nedendir. anlıyamıyorum? Me - “İ deni kabiliyetimizi, senin ortasında bir Ankara çehri varstmakla zöste- ren, turizmin ehermiyetini, resmi - İbir turizm teskilân kurmakla, idrak eylediğimizi isbat eden bizler en 5- nemli ticaret ve sanaat merkezleri mizde bile gelip gecenlere, ve wzan- en bir müddet temellesmeğe mecbür olanlara temiz? rahat - amma yir » minci asr ileriliğinin anladığı ma - | mada rahat - bir barınacak yer sağ- yamıyoruz. Kalkınma davamızda otelin, .- telciliğin ne mühim bir rol oynıya- bileceğini artık tekdir etmeliyiz. A radığımız. istediğimi Söke değil nezafet ve konfordur. Bunları, Fran- sizların awberge, Almanların gesi - memnun etğ, arzusuna mağlâb olunca bir man » Türk dilini, Osmanlının osmanlı-| zum eserini elime aldm ki Fransız - camdan kurtarmak, on Türkün di-| ların Edition de huxe dedikleri ziy - li yapmak hiç şüphesiz bir ihtiyse-) net temsillerinden biri olarak baml- dır. Fakat, bu ne kadar mühira bir) mıştır. Pek iyi bamlınıs. ona mah - ihüyac ise, bu hareketi gene Osmanlı | sus bir kabla teclii edilmiş manzu- © usullerile yapmak ta o kadar büyük | melerin başlıklarile kenarları renk “bir zarurettir. Osmanlı, hiçbir za-| renk çiçeklerle, mevzun az çok ta man Türk kütlesile alâkadar olrer| allülk eden resimlerle | süslenmiştir. yarak, kendi kendisine bir dil uy-| Şiir me kadar esifi bir çüzellikle za- durmuştu; bugün de o dili bozup! rif ve narin ise sulühoyalarla yapıl. bir Türk dili yapmaya çalızırken, | mış olan bu süsler de o kadar ince, gene syni usuli kultanırsak, vücuda| hoc, el sürülüme hemen uçacak, si getireceğimiz eser yeni bir ommanlı-| inecek korkumu veten bir maziklik. cadan başka bir şey olmaz. Nasil tedir Sairin #maux et Camcösna - eski osmanlıcayı muayyen bir züm-| mile bir cildde toplanın manzume - Şive yaşar va şasayşin biz ümre 0 İleri li beş tanedir. Saatleri bun - kuyup anlar idiyse böyle uydurma|ların snn'at, hayal, nazım üibarile 'bir dil de gene muayyen bir zürve-| incelikleri arasında erdim, çene Bin dili olarak kalır. saatlerle san'at itibarile resimlerin te, İsmail Habib, makalelerinde) yarafetinn durup durup daldim mevzuu bu bakımdan ve bir dilci o- İarak mütalen ediyor. Ben ise, dil ve edebiyattan içtimaiyata geçmiş bir fikir adamı olduğum için bu bah- 7 i i dlarına dakantler mu? Bir gölün sü ötedenberi bir cemiyet meselesi! ” olarak mütalea ediyordum. Onurla Di a arasında & ayni Bahai ayni ruh içinde; fakarf “ e TŞ © başka başka bakımlarla mütalea et- ardan tercümeye kalkışmak gr ne büyük bir hata olacektı! Her şey-İ ed di renk memnun) den evoal: kabın isminde bocala > > dım. Ben Türküm, türkçü değilim. Ga- yem, münevver olarak o duyduğum | kat? Camöe. Bu kelime renkli tas ü duygulan ve taşıdığım fikirleri, küt- | zerine kabarma ve oyma resimlere | “le olarak bağlı olduğum büyük Türk | ad olmuştur. Türkçede buna mu - halkına vermek ve ondan kendime | kabil yok. O kelimeyi öylece almak duygu ve fikir almakim. Bu, bir) icab ediyor. Su halde bu sür külli - Türk muharririnin Türk o kütlesile| yatına «Mineler ve Kame-lers diye- © kalble ve kafa ile birlşmesi demek- | ceğiz. nlatmak için,| © Bir yandân kıyamıyavak bir yan- o çok iyi bilin ki, evvelâ onn anla-| dan da bunlardan hiç olmazes iki onun | küçük örnek vermemeğe razı «la - konuştuğu dille söylemem, onun İ-| mıyarak nihayet s0'0i n şitmeğe alıştığı kelimeleri ve tertib ———— “tarzını kullanmam icab eder. Bunun için, ben daima ona doğru j © mecburum: Ona kendimi anlatınak | ve onla iyi anlamak içini © Küzem Nami Duru veyahud onun- In ayni fikirde olanlar, istedikleri! ksideleri ihtira ve istedikleri keki- | “meleri icad etsinler. Onlara, ister! “lerse birer ihtira beratı verebiliriz; | “fakat, halk hangi kelimelere ahsık- “sa, ben o kelimeyi kullanırım ve €- (Devamı 7 me Reiimlere hasıl dakuumağa kiy- a a gr miieseğine bölmeli. Kelbek ka Emai in #mineler» diyelim, nur, alıp götürdüklen münhasiran İSTE (STER İstanbul Ilmamında hemen dama üç beş tane Yunan yelkenlisi bulu. Gölün tâ yakınında bir pmar six, maktadır, Bir köşede, iki taş arasında: Su şetareile koşmağı başlıyor, Pek uzağa gitmek istercesine, Mırddanıyor: Oh! Ne meserret! Toprağın altında e kadar karanlık idi kar. Şimdi kıyılarım yemyeşil, Ve sularımm aynasında gök akso. â; Mavi çiçeklerle myosolisler 79) «Beni unutma,! diyorlar. Liheeller usun kuyruklarda (99) Oyunları arasında beni tırmalayor- ar: Kadehimle “Kuşar susuzluklarını der ediyer Kim bilir? Birkaç def'a kıvrddıklan sonra, Belki ben bir urmak (Devamı 6 ncı sayfada) (*) Ne Kadar yazıktır, türkçede çi- | çeklere pek fena adinr verilmiştir. Bu İsarif çiçeğe de «Sıçan Kulağıs denil. mis. Garb Isanlarında ons «Beni u- nutma. manasına Ne m'oubhez pa, Vergissmeinniehi derler ve buhlar - dan birisine gönderilirse o mana an, laşılır. (**) Yaz sıcaklarında bahçelerde İpek çok görülen wzum kuyruklu, hiç durmadan iltriyeni kanadlarfe & - bellüle bir böcektir ki elle dokun -- maktan çekilinir, fakat temaşasina İdoyulmaz. Onun tutulmasına ünkün İda yaktur, datmi tir hareketle titee - mekten ve yaklaşılınca hemen kaç . maktan hiç hâli değildir. Şa'rin onun temasma tırmalamak tabirini kullar. ması me iyi bir bulustar INAN, taze balıktır. Birkeç Yüz tonluk küçük bir yelkenide frigorifik tesisi ne gezer? Bu gemiler anıp götürdükler; balığın 72 sant süren uzunca bir yoleniok 6s. masında bozulmaması için baz kullanırlar, kullandıkları buzu da gelir iSTER R iNAN, YO-| elo Saksun İŞTEN yapmamalarını teklif et Ba takkif üenrikde söle an münakaşalardan sonra grek oAme- rika ve gerekse İngiltere 112 tul da- iresimden daha şarkim üz yapmama yı kabul etmişlerdir. Üslerin ehemmiyeti Böylelikle Uzakşarkta en yakın; Anglo Sakson üssü Singapor e rak kalmıştır. Bu üs ise, bu iki An- memleketin Japonya üzerindeki tazyikıni arttırmaklan zi- yade Uzakşarktaki İngiliz ve Ame- rika ada ve müstemlekelerini müdafaa edecek mahiyettedir. Büyük Harbin denizaltı ve Rus-Ja pon harbinin mayinlerihden ve son harbin de tayyarelerinden evvel de- nanmalar istedikleri Kmanlardu ya- tıyorlar, kömürlerini ve erzakların tamamlıyorlar ve taarruz vazifeleri- ne devam ediyorlardı. O tarihlerde üslerin vazifesi yalniz sakatlanan ge- mileri tamirden ibaretti, Ancak mem İketlerin ana sevkukdeysini alâka - dar eden limanlar tahkim edilir ve donanmanın selâmetle tamir ini temin ederlerdi. Gemilerin, pek “yayar telbahirler önünden kacabilmesi ve onların atacağı torpillerden kurtu - labilmesi için, yüksek süratte insa e- dilmeleri, onların hareket mesafe - lerini pek ziyade ozalttı. Eskiden bir defada aldığı kömürle 20.000 deniz mili kateden harb gemileri begün bu mesafenin o dörtin birine ancak ulasabilmektedirler, Bu yüzden bu- gün donanma için Bir lâzımı gayri müfarık olan üsler Birbirine çok ya- kın buhunmahdırlar. Pu mesele Amerikaya, anavatan- dan Uzakşarka doğm biçok üs Bu cedveli üç bakımdan * “a Kiiydağ o oieekii | b 2— Nile 3 — Denizaltıları Zırhlılar deniz kuvvetlerinin te- melidir. Her ne kadar sırf bu gemi- leri imha maksndile yapılan hücum teknesi, denizalı, tayyare gibi si- Jâhların o zırhlıları altedeceği zan- nedilirse de tarihte bu gibi tekne- lerin batırdığı ekseriyetle gi müş kir sey değildir. Gerçi Büyük | Harbde bir İtalyan denizeltisi Avus- tarya zırhlı batırmıştır. Fakat bu vak'alara mevzii muvaffakiyet di- ye bakmaldır. Yoksa hiçbir deniz barbi hücum botları, odenizalı ve tayyarelerin o gırhbları © batırmasile sona ermiş değildir. Amerika, İngiltere o donan- masının o garbda hâkim olma- sı , dolaymile oOtekmi o zorhkları- m Uzakşarkta o kullanabilecektir. (9) Japon gemisine mukabil (15) zirhlının bulunması Amerika duru- mumu bir hayli takviye eder. Bun- dan başka inşa edilen gemiler ba- kımından da Amerikalılar kuvvet- idir. Muhribler Amerikan muhribleri de fazla” dır. Gecenin karanlığından istifade ederek düşman zırhklarım O batır- mak maksadile yapılan bu gemile- rin deniz omücadelelerindeki vazi- feleri pek ziyade artmıştır. Modern eve & ncı sayfada) INANMA! ken Yunanistandan getirirler, bir kısmının gelirken yolda erimemni de güne alarak getirirler. Bu zahmete ve bu masrafa neden katlandıklarını sorarsanız söylyelim: Çünkü İstanbulla büz hem kâfi derecede yoktur, hem e Yunanistandaki flatından bir hayli pahahdır. INANMA! haus dedikleri ufak, sirin, kıvracık misafrihaneler tarzında, triz b kadımnin bizzat nezaret eylediği belediyenin iz'aç etmiyerek kon - İtrol altında bulundurduğu (konuk yurdları) temin eder. İste her yerde hükümet bu kabil müesseselerin ku- rılmasını teşvik ve hatti onlara yardım etmedikçe yurdumuzda gör- mek istediğimiz tara medenf man « zara, bir tarafından mutlaka aksn - makta devam edecektir. Ve bu davayı eördiyetle ele mla- rak kökünden halletmedikçe de. iç turizm, yurd bilgisi diye ne türlü feryad ve fizan eylesek, nafiledir! Eds Türk - Macar ticaret anlaşması Macatistanla, Budapeştede yapıl makta olan Ücari görüşmelerin iki taraf arasında mutabakst hasıl ol- duğu hakkında alikadarlara mafö- mat gelmiştir. Anlaşmanın buçün- lerde imza edilmesi beklenmektedir. Anlaşmanın imzasindan sonra Ma- caristandan ilk partide ymühim mik- tarda manifatura eşyas: getirilecek- ör. Getirilecek diğer esya arasında radyo, demir tel ve çivi ile makinc- ler bulunm. TAKVİM olu

Bu sayıdan diğer sayfalar: