1 Mart 1941 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

1 Mart 1941 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Resimli hikâya Cambazla oğlu Cambaz, oğlunu da kendi. gibi çambaz yekişiresek istiyordu, Cam- a sok ustaydı. Bir gün oğlunu ça“ ki; — Sen de benim yaptıklarımı y#- Bacaksın, dedi, Bir taba e porselen bir gö- Bim oranı bir değnek ald. Değ - Beğin tepesine tabağı koydu. Ve değneği kaldırdı. Tabak ve güğüm dürmemişti, Değneğin veunm bur - nuna koydu, — İşte, dedi, bu burada böyle durur, ve hiç düşmez. Fakat tam bu esnada, arkasında | duran köpeği bir gün evvel cam »| bazdan yediği dayağı hatırlamış o - lacak ki ona doğru hücum etti ve havladı, Cambaz; köpeğin bacağını Mzacağnı zannetmisti, korktu, ti tetli, sopanın müvazenesi kaybol - muştu. Tabak ve güğüm fırladı. Tar güğüm de kendinin | bak oğlunun, bağına düşmüştü. Oğlu bağırıyordur — Sonunda da böyle mi ola: ba? ( Gaçen bilmecamizde kazananlar Geçen bilmecemizde kaza - $ İ : imleri Pazartesi giri Şıkacak sayımızda ilin edile - cektir. Hediye kazananlardan £ İstanbulda bulunanlar, hediye - $ İ lerini Pazartesi ve Perşembe i günleri idarehanemizden ele - İ bilirler. Taşrada bulunanların i hediyeleri posta ile adreslerine İ gönderilir. YALAN EN: MEBRURE $A Mina kazdıs — İstemiyorum.» Ya. Niçin istemediğimi yapıyorsu muz... İcmiyeceğim irtel O gülümsedi. — Peki, dedi. Ben içerim: hem dudaklarınıza değdiği yerden Gülümsiyerek, gözlerini kızdan rak, yavaş yavaş Mine de tebessilm ediyordu! san hoşlanmış gibi idi. Hem üs'üre hafiflik, seri de gelmişti. aranmadan, zorlanmıdan nden dökülüyor, saadet vETİCİ kolaylık!ı, rahatça konusuyor “ Salonlar, şöyle bir, dolaşmak tedi, Necdet min, bu hevesine Wwdu. Böylelikle Minesini göz ka aydınlıklar, piril pul aşik » Size söyledim ek MONOLOĞ Sen karışm —— Sen karnşma. . Diye başladığım için bana hid » detlenmeyiniz.. Aramızdan kimseye: . karışma, levi Mini dam, ye > bergüm, saat tekrarla * İller oözü bir kere de karşınızda kendi ağzmdan tekrarlaniak ve bu yüzden çektiğimi size anlat - maki, Bana hep esen karışma» derler... Adım «sen karışman değil amına, nerede ise annem, babam, büyük ânnem adımı da unutacaklar, — Sen karışma gel, ... Sen karışma git. Sen karışma yemek yiyece - ... Sen karışma uslu otur, Nere o karışıyorüum bilmem ki... Meselâ annem, babam, büyük Ea DİNAM eyi onuşuyorlar. Hepsi hir sey söyl e t de söylemek hakkım des gil mi? Neye söylemiyecekmişirs. .. Hem banim aklınım ermediği şeyler ko - snmulmuyor ki... Ablama kuramı ak muşlar, Terziye #erilecelkmin, tonun nasl olacağına bir türlü rar veremiyorlar. Yakasına (kürk koymalı mı, koymamlar mi?.. Ben de fikrimi söylüyorum: — Ben buldum, kürk yakasma dikileceğine, arka eteğine dikilse... İHem de manto biraz uzun olursa çok iyi olur. Yere sürünecektir. Bu Sayede sokaklar dn temizlenir. Cevab hazır: — Sus, sen karışma, Çarnâçar susarım. Büyük annemin disleri takmadır. nda ayıb bir şey yok sı, ağıza yapınk olana e m tercih edilir. Keşki benim dişlerim! de ağzıma yapışık olacağa tak - ç m stkılınca çıkarır, gene yernie takardım. “Büyük anneme mirafirler gel İ. Küçük Tekin oyuncak atımı kir başladı. Tekin artık ağlamıyordu. A* hiz oyunu, ona kırlan oyuncak atını unuttarmuştu, Hele babası kızaklı at gibi göbeğinin üdürde öne arkaya sallanırken keyfinden kahkahayla gülüyordu. — Daha halı, er yea baj Tekinin vi inliyor, gittikçe daha hızlı sallaniyordu. Mİ Jlar altında bir daha görmüş eldu. Uzun ayaahum önünden geçerken genç kız da göz weile parlak elbse- sinin süzülüp gidişine bakmaktan kendini eg hsıklar landı rine, mat teninin bey: Ya li artan bir parlaklık İiyordu. Çek biçimk dedaklarında bir meyva tazeliği vardı. Mineye bakyorlardı. Necdet gü- Tümsüyer! — Mine ne gözelsiniz! Hattâ fazla gözehiniz! Bir kere daha ve lemiştim ya size, Çıkaım buradan, demin Bizim otelde Kğ masan! bir iki adım ötede otu- rup per yiyen bir adamcağızın size nası) falaçı gibi gözlerini aça » rak baktığını gördüm. lik. LU urmadı... Anma hafızası işlemeğe — Üş gece evvel dişim çok ağr- dı... Dedi. Büyük verdi: — Benim da dişim Merak etmistim, dönüp sordum: — Çıkarıp komedinin o Üzerine koyduğun disinin ağırdığını vanl ol iu di annem da cevab vela, ik anneme adın büyük anne? Büyük annem kaşlarını çattı, hid- detle bana döndü: — Sen kanıma... | Ablamla sokağa çıkarız. O arka İ daşlarının evlerine gitmekten o çak | hoşlanır. Neve hoslandığımı biliya - rum. Arkadaslarile bir araya geldi - ler mi, ortaya artist kartları çıkar, Greta Garbalar, Silvia Sidneyler. filân... Onlsrn rma bakarlar, gözlerine bakarlar, saçlarına bakar- İar, Boyaları ellerine alırlar. Ağızla - rını onların ağızları gibi boyamak isterler. OÇantalarından İ çıkarırlar, saçlarını onlarm saclarma ! simlere, bir de onlara bakarım: — Nasıl oldu mu, benzedi mi | — Onlernkine benzemediği gibi bir şeye de benzemedi. — Sen karıma, istemezler, *#** Babası, o ağlamasın diye: — Ben yere yatayım, sırtıma otur, at ölür seni gezdiririm, dedi. Bu sirada kapı açıldı, içeri bi- ri girdi. Bu giren apartıman $4- Bibi idi, Tekinin babasına: — Şimdi buradan çıkacaksınız, dedi, bütün kiracılar şixâyetçi ev öyle sarsılıyor ki, yıkılacak “ye bep sokağa çıktılar, Siz çıkma. dan Hiçbiri eve girmiyecek Sizin yüzünüzden bütün kiracılarım- dan olamam yal başlad... Dans edelim mi? o Gelin, bahçeye çıkan taraçada:.. Öbür çift İerin arasında kimse farketmez. Haydi ne olur, peki deyin, yalvari- rimu.. — Ben dans etmesini bilmiyo - rum ki, — Ben de bilmiyorum, ne çı Kıza ko'unu duladı, onu göğsüne çekti ve çalımın tangonun o ahenk dalgasına uyarak, vörüttü götüşdü, Mine Nezdetin kendine iftira et miş olduğunu düşündü. İyi dana e - diyor mu, bunu pek bilmiyordu am- ma, musikiye içten bir uyüşla, çârp- madan, durmadan, aksamadan onu ne güzel götürdüğünü, döndürdüğü- nü, yürüttüğünü bisediyordu. Göz- leri yarı kapah, vücudu uysal ve ça- lâk, o da kendini erkeğine bırakmış, ona uymuş gidiyordu. Adımları, ha- reket ve kimıldanışları kendi irade sinden çekiyor, onu bilmediği, azlı bir âyinin ahenkli ve kat'i kaidele- rine uydurarak, yabancı bir kuvvete tâbi kılan bambaşka bir havaya, bambaşka bir #leme kaptırır gibi o- Tuş . Dana etmeği çok boş, taraklarını? Benzetmiye uğraşrlar, Ben de bir re-? “Kukla — O ne omuzundaki çi - rağm? Çırağı — Çuval, Kukla — Ne çuval, içinde ne var? Çırağı — Fasulye, Kukla — Yaş mi, kuru mu? Çırağı — Aldığım zaman karuy- du, getirirken yaş oldu. Kukla — Aman çirağım bu nasıl olur. Haydi yaş aldın kurudu diye - jim. O da olmaz ya,,, Kuru alman İ getirirken hiç yaş olur mu? İş, Crağı — Neye olmasın uslam. Üzerine yağmur yağdı. İnanmazsan İ elini sür, çuval yaş, İ Kukla — Ne sormak istediğimi | anlamamışsın, demek istediğim çu- yalın içindeki fasulye yaş mı, kuru mu? Çırağı — Onu bilmem, yağmur çuvaldan içeri geçtiyse kuru kalma- mıştır. Kukla — Sen de hiç lâf anlamı: yorsun. Kaç türlü fasulye vardır, söyle bakayım? Çirağı Aysekadın. fasulyesi, barbunya fasulyesi, çalı fasulyesi... | Kukla — Onlari say demedim. Kaç türlüden maksadım başka idi.! Sen bilmez misin, iki türlü fasulye olur. Yaş fasulye, kuru fasulye, Çırağı — Kuru fasulyeyi suya a- rlar yaş fasulye olur. Sudan çıka- rr, güneste kuruturlar, tekrar kuru İ fasulye olur. Kukla — O değil canım... İ fasulye, yani taze fasvlve, Çurağı — Ustacığım, kabahat sende mi, bende mi, demindenberi yaş fasulye diyeceğine, teze faul - ye deyiverseydin de ben de anlasay- dım olmaz mı? Şimdi söyliveyim. Omuzumdaki çuvalda kuru fasulye yen. ömre ALL İL LL Yeni bilmecemiz ? > Dokuz harfli bir meyvayım, Ya; Hâdiseler | K Şundan Mutad havadis Bana sorsala 7 Mütad havadis neye derler? veritirm? — İki muhtekir, yakalandığına dair hi vi lerim; — Hemen hergüi . bu havadar meveudane da * Kalem olsun... ve iki eroinci avadislerdir, Sahanlığında bulund. tram - vay düraklardan Me Ben neye durmadığını merak etmi etrafa bakmıştım. Evvelce: «İhtiyari durake, Levhası bulunan direkte siyah ör tüne beyaz yazile yazılmış bir levh gözüme ilişti, sDurak nakil edilmiştire, İkinci durakia da durmadı, Gen merak etmiştim. wvelce: «İhtiyari durak», Levhası bulunan bu direkte de gene siyah üstüne beyaz yâzile ya - zılmış bir levha gör, ? #Durak lâğv edilmişti, Yanımda duran orta yaşlı bir zat bana döndü: — «Kalem olawn eli el kâtibi baci Meni edi. Cebinden (sigara paketin çıkardı: Arkasına yazdı: e l * Tıraş zammı olur mu? Havadisi dünkü gazetelerden bi- rinde okudum: «Tıraş Üzeri; h a Eymen zam yapılması ka- — Tabit kabul edilmez, dedim, Bundan ie baar ke mil müm. in ©l kadar iç - larını bekleriz. A * — Otobün iletçileri Havadisi syoem kopye edeyim: #OÖtobüş biletçileri, şoförlere yar- "m ettiklerinden elleri pislenmek » dir. Belediye, emniyet altıncı ge- » müdürlüğüne gönderdiği tezke - de biletçilerin pis ellerle çalıştıni- amalarını istemiştir.» Otobüs biletçilerinin yalnız elle » i mi Pis2.. Üslerini, başlarını gören madı mı?.. Ya onlar konuşurken r dinleseler... Asfalt Konupuyorlardı, kulak misafiri lum? — Dün yağan yağmur müthişel, — Dese, bizim caddenin yeni apılan asfaltından hiç hayır kal « mamıştır, Kİ mi gh wlüsi Heybeliada açıklarında bir motör battı, bir kişi boğuldu Evvelki akşam geç vakit Heyba- linda açıklarında, bir kişinin boğuk masile neticelenen bir deniz kazası Büyükadada Katırcıoğlu aZafern adlı su mgtö- kladan Büyüksdaya gelir- ken su alarak batmıştır. Etraftan motörlin imdadına yeti- şen balıkçılar kaptan Mehmedi kur- tarmışlara da yüzmek bilmiyen ma- kinist Ekrem dalgalarm arasında kaybolmuştur, Mıntaka Liman Reisliği hâdise et- rafında tahkikata başlamıştır. Evve'â kavganın hakiki sebeblerini araştırm Açtığın zarfın içinde bir mek - tab, bir de hususf mektubla cevab verebilmekliğim için İeffedilmiş bir pul çıktı. Yalnız mektubu okuduk - tan sonra evirip çevirdim, mdrese benzer bir şey bulamadım, unutul - muş olacak, dedim. Bu mektubu bir erkek yazıyor, anlattığı derd ulak tefek farklarin ak lâzım e siz geldiniz, sorayım, de - | da bulunsalardı, bu hikâyeyi dinler düşünmeksizin, meş « hur bir Fransız kumandanının vm- lünü taklid ederek: — Bahis mvezuu olan sedir? Anlasamamak, değil mi? dive s6 - beş harfim bir arada sim binlerce ailenin basından geçebilir, | Fer, bu sunli mütenkıb de anlasa » hayvan Gur. altı hakfim, kapar açık kalır, besinci, altıncı koltarıdır. Biliniz. bümeceyi çazkteden yapıştırınız ve al. bin çündekini. bir kişiye dört 5. kitab, bir kişiye bir Şirley albü. bir kişiye mareken kaplı ve fev.| f ; 3 pAEKİT eş ii Mü otuz kişiye de ayrı ayrı güzel kıymetli hediyeler o vereceğiz, Bu bilmecenin cevabları 14 Mart Cama gününe kadar idarehanemize gelmiş a mahir. Bilmece cevablarımda — aüresinizi, İ nârese bir mektub gönderildiği sa İman mektuh size gelecek tarzda açık | yasamanın. Cevabı bie gönderdiği. Biz zarfın üzerine «Bülmeces kelime. sini ve bimecenin gazetede ar tarihi yazmaz. ararmyordu. Sadece bu halden hep landığını.... Dilemiş olduğu gibi saa- ti de, hayatın bötün o üzücü, gamlı şeylerini de unuttuğunu hissediyor - i du. Orkestra durdu, Mine, Needetin kohma birar daha kuvvetle abandı. Başı dönityordu. FE Ah ne güzeldi! diye fısıldadı. Necdet de ona sevgi dolu bir sü- 3ü şeyler söylüyordu amma, o bu kelmielerin mnnasile uğraşmıyor; sade biraz evvel kemanların. akor- deonların çelici, sevda sesini din- İerken olduğu şibi, içinin okşandı - ğım, idrakinin uyuştuğunu duyuyor- du. Uzak uzak arpejlerle örüki, a- Benkli bir valsin prelüdü başlarken hemen Mine atıldı: — Yine dans edelim, ister misi - niz) diye mırıldandı. — İster miyim?! Ah Mine, öyle mes'udum, öyle ms'udum kil Musikinin, sihri onları gene kap- tı götürdü, Serinlik ve yalnızlık ari- yan başka çiftlerin de, rüyada gibi eri bu taraçada, çok anal döndükl tatlı buluyordu. Bu zevkin sebebini! böylece ne kadar zaman dans etti-İ çırpınışla elleri titremeğe bu bakımdan düşündüm, tafsilâta bileceğine hükmettim, Gazfle-| o Okuyucum hülüsa olarak diyor! 9 «Yarlatılışımız ve karakterleri - miz birbirine uygun ca bir türlü anlaşamıyoruz, müna - kasa ve sert söz evde artık âdet ok du. Bu, belki böylece sürüp gide - cekti, Fakat dün akşam gene bir münakasadan sonra karnın birden - bire sekinlemrek gelip yanıma o - tarda. > — Anlasıldı, dedi, seninle hiç ge- çinemiyeceğiz, iyisi mi vol yakınken aynlalım, hazır çotuğumuz da yok. Birden, — Olur, dedim. ve sü kadar z1- mandanberi ilk defa olarak geceyi ayrı ayrı odalarda geçirdik. Bu müd det zarfında karrm ne yaptı, bilmi- yorum. Fakat ben düsündüm ve an- İadım nm sandığımdan fazla seviyordum. Sabah oldu, karım görmeden sokağa çiktm, hemen ler? bilmiyorlardı. Bu sorguya ikisi, de cevab veremezlerdi. biraz yorulmuştu: Necdeti bahçeye sürükledi ve oturdu. Gözleri dalgınlıkla etrafta dolaş tı ve taş külühimm içinde ışıldıyan santin, yuvarlak yüzüe doğru kalk- tı... Akreble yelkovan diklemesine, yukarıdan aşağı, bir hat çiziyordu: Yarımı beş geçiyordu, saatl eni İ sey gırtlağının takallüsü içinde | size Mine, boğulan bir cığlık kopardı... Ölüm döşeğinde bile sorsalar, bu korku sığlğımın yalan olmadığına yemin Saatin ilerlemiş olmasına sahiden, can ve yürekten şaşmiası ogaribdi. Geldi geleli, sanki beyninde sade bu varmış gibi durmadan saati ta - kib etmişti, Fekat bu insiyaki göz -| /” cülüğünün gevsediği yenâne anlar da geri alınamıyacak, - bozulamıyacak şeyi karara sokan asıl dakikalar ol- du. İstiyerek üzerine doğru yi müş olduğu uçurum, işte ape şık onu bekliyordu. türlü tutamadığı ihtilâçh bir - başladı. değil, kan ke-! mamanın evvelâ nasl O basladığım, kapılarda ba. | girmemek şartile bu sütunda yazıla- |*OnTa hani sebeblerden ileri gel - diğini birlikte incelemeyi teklif e - erdim. Evet, fakat işte karı koca karsım- ida değiller. Bu usulü tatbik edemem, yalnız mun! hir şeklini bulmak mümkün değil mi? Aziz okuyucum, Bu satırları okuyunca Okadar karşı karşıya gelmediyseniz, mesele üzerinde konusmadıysanız, sana tav- siye ederim, akşam ymeeğini gene mutadın veçhile evinde ye, sofrada normal bulun, yemekten sona da karnı bir köşeye çeki, — Bir karar verdik, fakat lâzım ki, bizi bu karara pötliren sek-bleri tahlil edelim, mukaddemesile söze Zaman denilen sey çok iyi bir nasihatçidir. Ümid ederim ki, senin kulağına fısıldadığı gibi karnın da kulağını fısıldamıştır, anlarsınız, aksi takdirde vaziyeti bir defa daha tetkik etmek icab edecek. Necdet onları avucuna aldı, sıktı, De es? heyecandan ürkmüş soruyor- — Necdet gece yarım olmus, ge- ce yarısını geçmiş! Bu saatte babam, üvey annsm dönmüşlerdir. Mahvol- dum... Anlamıyor musunuz Nec » det? Mahvoldum beni Hayır, anlamıyaordu. — volmak mı? Neden? Ben sanıyordum... Mervem Hanım bir snahtar verdiğini söylemiş Kimseye görünmeden içeri gir rebileceksiniz sanıyordum? — Evet otelden içeri girebilirim, amma odama giremem. Odam ü » vey annemin odasının yanında; a * rada sade incecik bir bölme var « (Arkası, var) 30 sene evvel Tobrık, Derne, Birgazi 'Tetrikamızı bugün 7 inci ; sayfamızda bulacaksınız. ea

Bu sayıdan diğer sayfalar: