26 Nisan 1941 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

26 Nisan 1941 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

26 Nisan eden bir adam varmış. ten başka bir iş görmezmiş. ge - yikleri terbiye eden adam da ge - İş görmezmiş. Her ikisi de bu yüz“ yikleri terbiye etmekten başka bir|dın. SON POSTA Bir varmış bir yokmuş, büyük) Yanımda bıçağım olsaydı, mu - bir köyde maymunları terbiye e.|hakkak birinin budundan bir par- den bir adamla, geyikleri terbiye) ca keser. pirzola yapardım. Geyikler bu sözü işitince ürk - Maymunları terbiye eden a -| müsler, hep beraber kaçmışlar, dam, maymunları terbiye etmek -, ormanlara gitmişler. Geykileri terbiye eden kızmış: — Sen benim geyiklerimi kaçır- — Sen de benim maymunlarımı Bay Tekin kırda geziyordu. Bir hırsız onu gördü, peşine düştü, Yakalıyacak, soyacaktı. Bay Tekin olanca huzile köş- tu. Bir bostane girdi. Hırsız ne- Tede İse yetişocekti. Yere saplı bir bel gördü, Bav Tekin belin sapına atla- di. Çatal tarafı dikleşmişti. Hırsızın karnına öyle bir çar- Pi$ çarptı ki, hırsız yere yuvar. landı Bay Tekin üzerine çul - laridı ve onu sıkı sıkı bağlayıp İandarmalara teslim etti. Sokak karanlık, kaldırımlar Gayri muntazamaı, Yanyana, bir- birine dayanarak, birbirini sen » üelemekten koruyarak. ik! âşık gi- Ni bir müddet ilerlediler. Birden- İr€ Melpomeni durdu. — Ahi... Kaymeni!... — Ne oldu hayatım >—- Odamda benim bilezik unut- Bn!,.. Ah ne yapıcağız?... Dö - elimi, .. Dürrü her türlü fedakârlığa ha- in bazııPur. sen beni burada bekle, m Koşu kosa g.der getiririm!... Dedi ve. Melpomeninin Mirazlarını dinlemeden uzaklaştı. Hile muvaffakivetle neticelen - | kaçmışlar, ormanlara gitmişler, sahte| bel den çok fakirmişler, Gün olurmuş in. ki yiyecek ekmek bulamazlarmış.| — Sus geveze. Günün birinde bu iki adam bir-| — Geveze sensin. birine tesadüf etmişler... Dağ da-| — Sen başladın. Aa kavuşmaz, insan insana kavu-| — Sen başladın. şur velev ki biri dünyanın bir u -| — Sen. cunda, öteki öbür ucunda olsun.| — Köy ne kadar büyük olsa genel Yumruk yumruğa gelmişler. Her ikisi de yere yuvarlanmıslar. Birbirlerine demediklerini bıkar - muyorlarmış. Jandarmalar yakala- mişlar, hâkimin huzuruna çıkar - köydür. Bir köyde olanlar buluş « mazlar mı ki! Bunlar az tamanda iyi dost ol- muşlar. Maymusları terbiye eden; ötekine: muşlar. — Evime gel de maymunları) Hâkim sormus: göstereyim. — Kim başladı? Onlar cevab vermeden hâkim gözün arkasını getirmei: — Her halde bir! ötekini itham edecek. Şimdi uzun söze lüzum yok. Bunlar barışmalıdırlar, Hâkimin arzusu Üzerine bars - mışlar. Biri mevmünlarını, öteki geyiklerini düşünüvormuş. May - munlarını düsünen bir aralık: — Bizim 'ş'miz'de akıllı işi de- ilmiş, demiş, Öteki tasdik etmiş: — Bakkın var, — Fakat şimdi ne yapalım? — Penim elimden iş gelmez. Demis, birlikte gitmişler. May - munlar evde yokmuş, — Yemeğe zitmislerdir. — Çağır da görelim. Maymunları terbiye eden bağır- mış, maymunlar gelmişler: — İste maymunlarım. Öteki maymunlara bakarken: — Eğer, demis, bunları orme: da görseydim, venımda da okla - rımla yavım olsavdı, muhakkak birinden birini vurur, etile kendi- me zivafet çekerdim. © kadar karnım ac ki. € — Aman dostum yüksek sesle U Yâftan -| — Benimde. il bunlar e — Peki ne vanacağız? — Calısacağız. Maymunlar konmaulanları duv - muslar, ürkm Hep beraber | Her ikisi de düşünmüşler: — Benim maymunlarım ne işler rlardı? Geyikleri terbiye eden: yor Ya benim geviklerim. — Benim evime gel de ben de| — Onlar hayvan. sana #eviklerimi göstereyim. — Biz insan. — Böyle olduğu halde bizlm e- Timizden nasıl olur da iş gelmez Karar vermişler, çalışacaklar - mış Bu kararla işe başlamıslar. İkisi de birer san'at sahibi olmuş- lar ve fakirlikten kurt Demiş. birlikte onun da evine gitmişler. Maymunları terbiye eden, ge - yikleri görünce: Bunlar ne güzel çeyikler, aç- şimdi bir kat daha hissettim. Yeni bilmecemiz Sekiz harfli bir kelimeyi, fevkalâde kâğdlı bir muhti- keserim. Baştan dört harfi- Ta defteri ve diğer otuz kişi- me para koyarlar. Sondan ye de ayrı ayrı güzel ve kir- dört harfim eski paralarda metli hediyeler vereceğiz. Bu görülür. bilmecenin cevab! en gec 16 Ben neyim biliniz. Mayıs Cuma gününe kadar Bu bilmeten'n hallini ya - İİ gezbtemize gönderilmiş olma- zın ve bize gö 5, doğru Yıdır. Bilmece cevabını “bize bilenlerden bir kişiye bir kilo gönderdiğimiz zarfın üzerine nefis şekerleme, bir Kişiye «Bilmece» kelimesini ve bil- bir aylık Son Posta abonesi, mesenin gazetede çıktığı ta- bir kişiye,maroken kanlı ve rihi yazınız. , Geçen bilmecede kazananlar lar, hediyelerini Pazartesi ve be günleri idarehane- mizden alabilirler, Taşrada bulunanların hediveleri pos- ta ile adreslerine gönderilir. Gezen bilmecemizde kaza- nanların isimleri Pazartesi günü çıkacak sayımızda ilân edilecektir. Hediye kazanan. Tardan İstanbulda bulunan - YAZAN : EKREM REŞİD mak, uzaklaşmak, kaybolmak İğ -|şecesti. Bu tahkikata kendisinin zımdı. Sokağın karanlığına, kaldı- | mutadı hilâfına Beyoğlundan u « rımların çöküklüğüne rağmen Mel zaklastığı öğrenilecekti. Beiki pomeni koşuyordu. Nihayet kenai- | kendisine neden bilkassa o akşam ni Beyoğlu caddesinde buldu, bir| ortadın kaybolduğu corulacaktı. taksi geçiyordu; durdurdu, bindi Bu sale he &ibi bir cevab vere - ve şolöre Bebeğe gitmesini söyle- di. ; Fakat henüz Taksim meydanı - ina gelmişti ki Dürrü korkusu zail oldu. Şimdi Dürrüden kurtulmuş- tu. İlk mâniayı atlamıstı, Diğer korku, Şetvan korkusu zihnini iş-| - Arabadan indi, taksinin kaydet- gal etti, Nereve gidiyordu? Be -İtiği parayı verdi - ve lâalettayin kte ne yapacaktı? Cüzdanınm)yürüdü. Etrafına baktığı zaman doğru değildi... Peki iyi amma git meyip ne yapmalıydı? Minareyi mıştı. Soföre seslendi: — Dur. dur... mişti, Şimdi hemen buradan kaç-|decekli. Zabıta da tahkikata gri-| cekti?... O halde Bebeğe gitmek! çalmıştı, fakat kılıfını hazırlama-| altındı Birkaç arkaraş bir araya gel- diğiniz zaman bu oyunu oynı - yabilirsiniz. Ele sarılıp geriden tutula - cak tarzda kâğıdlar kesersiniz. Arkadaşlarınıza: — Bu kâğıdlar elinizde iken, üzerlerine isminizi yazabilir mi- siniz? dersiniz. — Yazarız, diyeceklerdir. — Yazın öyleyse deyin, ya zacaklardır. Birinin yazdığını bir başkası görmemesi için di - ğerlerine arkasını çevirmesi âl- zımdır. Etrafta da ayna olma- malhdır ki, aynada yazdıklarını görmesinler. Bitirdikleri zaman kâğıdları: kendilerine gösteriniz. İsimlerini yazmışlardır. Fakat hepsi ters, vani sağdan başlı - yarak yazmış olacaklardır. Katlı bir mendili «şekil Avda gösterildiği tarzda tutunuz, ar kadaşlarınıza sorumu: — Bir elle mendüe düğüm yapabilir misiniz? Usulünü bilmezlerse hiç biri yapamaz. Onlar uğrassınlar, va- Ppamadıklarını anlayınca siz: — Een yapayım da görün. Deyiniz, gene «şekil A> da gösterildiği tarzda tutunuz. U- zun kalan ucu şehadet parma - ğınızla orta parmağınız arasın - dâ #utscak şekilde elinizi eği- niz (şekil A-i) sonra mendili elinizin üzerinden okaydıracak gekilde eliniz! hafif hafif sil - kiniz, mendil bir elle düğümlen- miş olur. (Şekil A3). — Hain çocuklar köpeğin kuyruğuna tavayı siz bağladı - mz değil mi? Köpek sizin mi bayan? tava benim. ğir ağır yürüyerek, rahat vahat bir hattı hareket ittihaz edebilir - di. Her halde ortadan kaybolmak zabıtanın şüphesini davet. etmek dermekti. Sirkat esnasında muay - yen bir yerde olduğunu isbat ede- bilmesi lâzımdı. Bunun için de şa- hidlere ihtiyaç vardı. O halde ka - labalık bir yerde ve kendisini ta - ie arasında bulunması lâ - zımdı. * Frenklerin şympathle ismi ver- dikleri hissin nasıl ve neden doğ- duğunu kim izah edebil'r?.. Bu his öyle acavib, öyle rar'bdir ki bir anda sebebsiz olarak doğabilir. Ba- zan doğması için bir tek bakış kâ- fidir. Temel, Nalmenin apartımanın-| dan fırlayıp çıktıktan sonra tesiri | bulunduğu hiddetin sev - kile önüne gelen yolu tutturmuş, |tenha yolda a-|Çok güzel seri adımlarla meçhul bir. ii mete doğru yürümüstü, Bu yürü. vüş, âsabına biraz sükünet vermiş- z ti. Gitgide adımları daha muntş -| ba nereye kaybolduğunu mmlayınca o Şetvan,| Dolmabahçede Gazhanenin ,önün-| zam, daha ağır olmuştu. Ayni za-|du, döndü, nazarlarile hiç şüphesiz zabıtaya müracaat e-İde bulunduğunu anladı. Şimdi, &-"manda düşünceleri de aydınlan - | Garib şeyler — Amerikada birkaç gün içinde kurulan şehir Bütün memleketten buraya müthiş bir insan akını var, ticaret yüzde bin kazandırıyor Birleşik Amerikada bir milyon- İuk ordu teşkili hakkında İn bir müddet evvel verilmiş olan karar bu ülkede yeni yeni şehir. lerin meydana gelmesine sebeb olmuştur. Efradın askeri talim ve terbiyesi için Amerika harbiye nezareti muhtelif mıntakalarda or dügühlar tesis etmiştir. Bu ordu- gâhların tesis edilmiş olduğu mın- takalar civarı derhal gözü açıklar tarafmdan tutulmuş, satın alın - mış ve buralarda evler, oteller, mağazalar, eğlence yerleri tesis e- li ilâh altına alınacak askerlerin miktarının bir milyon olduğu na- zarı dikkate alındığı takdirde bu adamların kazançlarını tahmin et- mek kolaydı! Âdeta yerden biten bü şehirler çinde en mühimmi olan şimali A- Be Floridoda Starke köyü- Bundan birkaç sy evvel ancak 1500 kişilik kücük ir köy olan Starkede köylülerin başlıca meş- gelesi çilek yetiştirmekten ibaretti, Günün birinde, Starke civarın- Ga buluran kumsal bir ovaya as- kerler gelmeğe başlamış ve bir ka- rangâh kurulmuştur. Kampa Aj - bert Blaudinz kapmı adı veril -| miştir. Bu ovaya kamp tesis edilir € - dilmez Starkede hayat birdenbire değişivermiştir. Gözü açık, paralı adamlar Star- keye üşüşmeğe başlamışlardır. A- merikan harbiye nezareti kampın tesisini Nevyorktaki bir müteah- hide on milyon dolara ihale etmiş tir. Kampın üç ay zarfında kurul ması kararlaştırılmıştır. Albert Blaudinz kampındak: as- kerlerin miktarı 60,000 olurak. tes- bit edilmiştir, Sterkeye gelen amelelerin mik- tarı günden güne arlmıştır. Bir kaç gün içinde köyde yatacak bir tek delik bile kalmamıştır. Ahır - Jara bile samandan yataklar sıra - Janmıştır, GONÜL İŞLE Ticaret yapmak ümidile ge - lenlerin sayısı az bir zamanda kampın asker sayısını geçmiştir. Günde on dolara kadar ücret alan işçiler geceleri caddelerdeki sıralar üzerinde uyumaktadırlar, Sterke köyünün nüfusu 1500 den 32,000 e çıkmıştır. Kampa yerleşen (askerlerden $1 inci fırkanın mevcudu tamami lanmıştır. 43 üncü fırka da yer leşmek üzeredr. Ayrıca iki top- çu alayı gelmiştir, Altın madenlerine karşı yapi - lan hücuma müşabih bir hücum karşısında bulunan Strake tama. , mile değişmiştir. Seyyar fotoğrafcılar, çalgıcılar, falcılar, sıcak sosis satıcıları, kun- dura boyacılar her tarafı kapla - miştir. Ştarkenin her tarafında yeni yeni evler yükselmektedir. Bu ev- va sübay gileleri yerleşmektedir. er, Otellerin inşasına dahi germi verilmistir. Hapishane yapılmıştır. Hapis - hane simdiden rağbet kazanmıştır. Dökkâncılar âdeta yüze bin ka - zenc vepmaktadırlar, Starkenin mamur bir hale gir - mesi Amerikada âdeta dillere des- ton olmuştur. ossersesemsene sene ssssananasras savesasanaa0asasasa. Görünmez kaza buna derler Evvelki yün Sizobdan şehrimize igelen Haydar adında bin, Galata nhtımınaan geçerken, bu esnada bir hamal tarafından (taşınmakta olan İbir yükün başina çerpmasile yara « Baygın bir halde Cerrahpaşa has- tanesine kaldırılan Haydar bir müd İdet sonra aldığı yeraların tesirile ölmüştür. İ Adliye doktoru Enver Karan dün . hastaneye giderek Haydarın cese « İdini muayene etmiş ve defnine ruh- sat vermiştir. Ölüm etrafında zabıta ve tahkikata devam etmektedir. Gkuyucularıma cevahlarım Bayan B. A» ya: hem dostlarımız arasnda garib Kıskançlık insanda tabii Obir| görülecektir; diyorsunuz. Endişe- histir, mülkiyeti muhafaza arzu-| nizi varid görmüyorum. Fakir ai- sundan doğar, Kadının hattâ bir|le mutlaka görmemiş, saymsız de- süsüdür, onu memnun etmesi xabjmek değildir, sonra fakir ailenin eder, Ancak bu tabii hissin kadını iz'sç ve bizar edecek bir siddet derecesine kadar (götürülmemesi lâzım gelir, Yapılacak tek şey bu bahiste ocanızla ani ibarettir. Yanlış anlaşılmasın, kıskançlığın» dan değil, kıskançlığının şiddetin- den şikâyet edeceksiniz. * Bayan «A, O»: Oğlunuzun evlenmek İçin seç- tği genç kıza itirazınız, eğer iyi anladıysam, münhasıran bu genç kizin pek fakir bir aile arasında yetişmiş olması düşüncesinden İle- ri gelmektedir. mıştı. Hattâ bir aralık kendi ken- din; — Eh ...Ne yapalım, oldu bir köre... Ne çare!... İşin içinde ö- Bü myok ye... diye mırıldandı. Fikirlerindeki bu süratli tahav- vüle işmiş olduğu rakı yabşncı kalmıyordu. Temel reis oldukça cakır keyifti, Tutturmuş olduğu yol kavisler çizerek iniyordu, Ü- zaklara deniz ve Üzerine akseden ışıklar görünüyorde. Acaba kar - resiydi? Üsküdar mm, Kadı- Bupu anlamak için nerede olduğunu bi mesi Iâzımdı. Halbuki kâa*'iyen bit. miyordu. Yol parlak bir seriâ gibi kıvrıla kıvrıla iniyordu, Birdenbi- re Temelin görleri bir çift gözle karşılaştı. Bir çift kadın gözü. Gü- zel bir kadın. Yalnız başna bu bii Tezdâhtan yeni çıkmış boyalı, cilâh bir kotra gibi zarif ve narin bir kadın. Acs- gidivordu?.. Temel dur- ilerlemekte olan kadını takib etti, Bu kadına İm BİNİN mi ike ili içinde yetişmiş bir genç kızın müt laka ayni vaziyet içinde kalmış olması icab etmez. m göre - nek, muhit, kitab ve mekteb se - viyeleri bir hizada birleştiren muhtelif âmillerdir. Essen bövle bir kusur mevcud olsaydı ihtiyar okuyucum bana bir ihtimalden değil, bir kat'iyetten bahsedecek- #. Sayılan itiraz noktaları ara » sında sadece «dostlarımız arasın- da garib görülecektir. cümlesinin üzerinde duruyorum. Bu, doğru » dur. Genç kız yeni muhitinde sa- dece gerib görülmiyecek avni za- manda da kıskançlık tevlid ede- cektir. Fakat bu, nihayet birkaç hafta, birkaç ay sürer, sonra unu- tulur gider. i TEYZE karşı içinde bir şıcaklık hissedi - yordu. Meipomeni, görlerinin içine da. lan gözlere lâkayd kalmamıştı, Herkesten uzak, cemiyetten ayrıl. müş, belki zabıta tarafından aran- makta olduğu bu sırada, gözlerin bakışında bir tevi dostluk sezmiş- ti, Bu gözlerin sah'bi mutlak iyi bir adamdı. Herkese, cemiyefe, hatâ zabıtaya karsı onu müdafaa edebilirdi. Emindi ki bu adamın Yanında oldukça ber türlü tehli - keden masım kalacaktı. Bu adam kuvveti, cesareti temsil ediyordu. Bu aralrk Melpomeninin kuvvete de cesarete de son derece ihtiyacı vardı, Durup başımı çevirdi. Ada- mın durup kendisini seyrettiğini mördü. Acaba hiçin durmuştu, nes den bakıyordu, maksadi neydi?. Mutlak bu adamı sivii hir zabıta me muruydu, Melpomeni oyürümeğe başladı. Hızlı hızlı, âdeta koşar - casına... Fukat bu çok sürmedi. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: