27 Nisan 1941 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

27 Nisan 1941 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hergün Yı ugoslavya neden Çabuk düştü? « Muhittin Birgen rm altı sene ev- Harbi dediğimiz N tan hu- ordüsuna rbistanın h #lüb olacağı| ordunun â$ ile Bug arasın- sarlana gelen 5 r ordu y zifesile de m ne olursa ols Sırbistan ce e u. u h etmişti B übiyet oldi dı ve yeni getirdiği kuvvetlerle, bu cepheyi. o da güclükle, bulun-| duğu yerde ancak tutabildi. İ Arayerde biz de harbe karış ! Çocuk terbiyesinde fazla sıkı il ta sözüdür: Demir ir, Cam için de aynı şeyi sö ek kabildir: Camı sicak ve yumuşak iken üfle! Meşhur bir #icak iken di mıştık. Birkaç ay içi Osmanlı orduları dört ce il | be tutuşmuşlardı. Fakat, geni uzak cephelerde harbeden bu or-| ların çok kuvvetli bir iradesin- ndan baska biz- Wadi dul r hikâye mucibi rut» u yoktu. Harb de 9-| da. Çanakkalede top| şiddetile kendisini baş gösteri bi üşlerdi. Üç ta-| Banat ve Bul garistan hududlarından acılan bir makaslama sında Sırb ord vüşe, ve nil havet son enkazile Korfu ada cekildi Bur kadar Sırb ordusu, sında mütemadiyen ; fakat, kendisi hafta! ik hafta esna-| parçalanmıs- | ihata edilmek- | variyek Leş ni | müharebelerinin! or- süreceğine dair bu « ber tarafta hüküm anaat te İşte geçmişteki b üzerine teessüs etm miş olduğu misali tekrar edemedi. caba bunun sebebleri nedir? Bu sebebler muhteliftir. Fa bunlardan iki tanesi en esaslı suları teşkil eder, Birinci unsur olarak Yugoslar- yanm kendisini bu fırtmaya daha evvelden hazırlamamış bulunma-| $ı göze çarpar, Her ns kadar Yuz) goslavya tedbir; todariksiz| durmuş değil idiyse de Belgradda- ki vukuatı müteskib çok geçme- den daarruzun baslayıvermesi, Yu- goslav erkânı harbiyesinin gefil intaç etmiştir. ak ta şunu gö- büsbütün başka bir ka İ yapılıyor. Yeni tekrik ve bil- kaide- ve tank cephe sistemin tir. Burünkü harb, bir rinde değil, bütün bir memleket sathında eerevan edivor. Sanki A- tatürk «hattı müdafa voktur: (Arkası sayfa 8 sütun 2 de) kadar çabuk kırnlabildi Dövmekle üflemek arasinda ne gibi bir münasebet var?. Camların ve camdan yapılan #97 lerin üflenerek meydana geldiğini bilseniz bana bu suali sormazdınız! Evet, evet hiç şaşmayınız. Cam- dan yapılan şeyler, tıpkı sabun ka- barcıklarının üflenmesi gibi, üflene rek meydana getirilir. Yalniz şu farkla ki: Çocuklar sabun kabarcık lanm bir saman çöpü ile üflerler, cam balonlar ise bir tarafı tahta ©- Tan kocaman ve de borularla öf metli toprak İşe bu balondan her istenilen yapılabilir: Bardak, kadeh, şişe, a- lelâde cümla Meselâ bu balondan bir şişe yap- mak icab etse mi hareket ederiz?. Gayet basit, demir borunun we na aldığımız cam hamurunu üfler bir balon haline getiririz. Bu balonu e halindeki kalıba sokar-ve ülle- meğe devam ederiz. Bu üflememiz. balonun tamamen kalıbın bütün eş külini almasına kadar devam ğ ta ki balon tamamen şişe haline Vak gelir, o zaman üflememize nihayet veririz. Balonu demir çubukti gayet basitti lu iş için soğuk de. mir kullanmak, ve bunu bu demir- le kesmek İâzimdir. an ayırmak Usta bir camcının, bu üfleme ile b cam balona Yeremiyeceği hiçbir ye kil yoktur. Bilmem aiz Tâboratuar borularını, buradaki öletleri gördü. müz mü?. Bütün bu acaib şekilli #- letler hep üflenerek yapıştır. Cam balonlarım üflemek ağır ve in yararli bir iştir. Pumun içindir ki bü yük cam fsbrikalarında, bilhassa , büyük şeylerin yapılışmda insan ci- rinden niki tulumba) de, hava veren miha- r kullanılır. Cam üfleme makinesi ancak bun|! dan yirmi yıl kadar önce icad edil. miştir. İki içinin idare ettiği bu ma- kine, 80 cametsin gördüğü isi gör. mektedir. Bu makine günde 20.000 şişe yapmaktadır. Fakat cam üflemekle iş bitmez. Bir de bunu soğutmasın bilmek lâzımdır. Cum bir çubuğu (ateşte eriterek bir damla erimiş camı suya biraka- cak olursak, seffaf, sert bir cisim meydana gelir. Bu cismin parampar ça olması için, kücücük bir parça- pi koparmak kâfidir ne i gösteren denbire soğutulmuş bir camm we temin etmek icin, onu Küsusl tertibatı haiz bir fırına koyarak ted İrican soğumasını temin ederler Bazı camdan mamul, kadehleri, bardakları, vazoları donduktan son ta aynca cilâlarlar, parlatırlar. pür- töklü yerlerini izale ederler. Bamun Pei “Resimli Makale: in zwbat onda teşebbüs hissini öl bir serbesti ise çocuğu tesadüf rüzgürının götürece- Cam nasıl yapılır ? Camın terkibine giren maddelerin 12 ye baliğ olduğunu bilir misiniz ? neticesinde muhtelif köşeli, parlak, cilâlı camdan paamulât meydana ge bir. Maamafih bu O smeliye bazan ters yapilir. Yani camdan eşyalar dökülmeden örce cilâlanırlar. Baran da ilk şeklin aksini yapar- lar. Yani camı önceden üfleyip 80n- ra da yontacakları ve cilâlayacak - İarı yerde tamamen bunun aksini yaparlar, Yani çamı, « tıpkı dökme demiri döver gibi döverler veyahud çabuk eriyen «insinden ise © zaman bunu doğrudan doğnuya pres altna korlar. Dövülmüş veyahud tnyik (pres) neticesi meydana gel. miş bir camı yontulmuş bir camdan ayırd etmek çok kolaydır. Dövül - müş veyahud tazyikle meydana gel- iş bir camin bütün köseleri, diğe- rinin aksine olarak, yuvarlaktır. İmuş camları birbirinden ayırmak $ de budur. Büyülk aylan camları dövmedir. Bunlar, İk önce büyük parçalar ha- linde dövülürler. Sonra da cilâlanir ve arkaları sırlanır, Camlar, yalnız yipıliş seklikle İbirbirinden ayırd edilmezler. Ay - bunlar için kullarelan ipbdai meddelerin cinsi de, camlar üze - İrinde müessir olur, Meselâ yeşil şişe İcamları alelâde sarı kumdan, soda. İdan ve tebeşir taşından yapılır. Ale- lâde kumda birçok pos bulunduğu İiçin kumları sari Tenğe boyar. Bu sarı renk, yöksek hararetli fırınlarda sarıdan yeşile tahavvül eder. De - mek ki camlardaki hafif yeşilimtrak renk, camın içinde cüz'i miktarda demir bulunduğumu > göstermekte - dir, Beyaz pencere camları için duha eyazca bir kum seçilmektedir. İyi nsten camları yapmak için ise te. miz beyaz kum, soda yerine potas, tebeşir yerine de gireç | kullamılır. Bu malzeme kullanıldığı - takdirde ağır, parlak, elması andıran bir cam meydana gelir ki, buna kristal (billür) denilir. Yukanda da söylediğimiz gibi camin o başlıca (iptidai o maddesi , soda, ve tebeşir tamdır. Fa - bundan masada camin terkibine ok kimyevi maddeler daha gi mektedir. Hunların hepsini kutacak olursak, camın terkibine gi. ren maddelerin 12 ye baliğ olduğu- in İnca, İSTER INAN, rlamış O tereümesini mânzumesindi fikir şudu — «İnsanlar bi kü varadılışta İşte dövülmüş adi camlarla yon-| in başhca âlümeti farıkalardan bi.| ve manevi tinizden best olduğu si Biyü li, Fimond ve dul Yazan : Halid —3— Artık iki kardeşin edebiyat kür- süsünde yüksek bir östad mevki bir daha sarsılmamak üzere kurul - maş oluyordu. Birbirini o müteslab edebiyat meftünlarinın üne en büyük kıymete alin büyük hikâye koydular. Edebiyat meftunları di - yoruz, zira onların tarihleri yalniz ihtâ sahiblerinin o nlâkasını celb ettiği gibi hikâyeleri de halkın #2 gok edebiyat zevki dışında okalan kısmını cezbedemedi, bu hikâyele- rin mükemmeliyet ve nefaseti ancak edebiyat ile iştişal oedenleri, yani nisbetle mahdud bir zümreyi mem- İnn bırakabilirdi. Bu, hayatlarında olduğu gibi vefatlarından sonra da böyle oldu. Bu hikâyeler şunlardır: Ge Lacerteun, Rene Maupetin, Ma İdame Gervaisais, Manette Salomon, Charles Denailiy, Sosur Philomânc. Gonevur.lar tarihte yaptıkları - İnin bir aynini hikâyede de yapmak İistiyorlardı. Meselâ bu hikâyelerin birincisinde, şw sade O bizmetei kız hikâyesinde, cemiyetin bir sinif hal- kına mahsus hüsran hayatının biç bir küçük İevhasin: ihmal etmiyerek tasvir eti dir. Öyle ki bu kızm bütün giz! islerine, emellerine vö- kıf oluruz; sanki o, senelerce haya" ün noktasi noktasına takib ve tet. kik ettiğimiz bir insandır; büzün veten, kalbde derin bir elem uyan dıran bir bedbaht kız... Onun ter- cümei halini bu hikâyede elk sene- den fazla geçmiş bir zamanda oku. dum, bugün gözlerimi kapayıncı İhâlâ onu görür, ve bütün hizmetçi İkızların arasindan onu sezerim. Ha- yatımda tanılmış ne kadar hizmetçi kızlar varsa onların hislerini, elem lerini bana takrir eden bu kitabdan kalma hatıralardir, Zaten Gonccaurt-ların bütün hi. kâyeleri böyle değil midir? Rende Mauperin, on dokuzuncu asrın o hasta kibar kizi, Madame Gervai » sajs, o Fikrine düşmüş bir damla zehir ile yavaş yavaş tesemmiüm © den ana, Söcur Philame'ne miices- sem bir şiir nevhası olan genç rel be, Manette Saloman, o bir deha sahibini küçük pembe tırnaklı pen- çelerile paralaya paralaya mahve - den yahudi kızı, Charles Denailiy, bir şeyler olmak isteyip de hiç bir seye vâml olamıyan nihayet belâhe- in aHfetmiyen istilâs altında çöken ikir adan... Bütün bu çhreler, sönmesine imkân olmyan birer ha- yaldir ki ancak hurusiyetlerile be- raber, tanılmış adamların hatırasını | İSTER INANMA! | hepsinin sesası birdir. Bir insa- biri bir afete onun , aztırabı ğer uzuvlarda rahat ve huzur ığı gibi. Sâdi müdalı e haklıdır. ancak bu na yeyi bilmenin fayda verdi ne: İSTER iNAN, ISTER INANMA ! mayınız. fakat kendisince iniz, doğru yolda iyi yetiştirmenin İDE p sız ve İngiliz edible Miz OL muhitte bir saniye bile dikka- tamamen ser- tek i ©, ri es de Goncour (Edmon ve Jül dö Gonkur) Ziya Uşaklıgil © kadar vüzüh ve sarahatle muha. faza edebiliriz. Dört yüz sayfa... Bu koca kitab içinde yalnız basta bir genç kiz var ilk önce onu şen, şatır olarak 2. Sonra Onun meşesi içinde gizli bir derdini seziyorsunuz. Bu, pek saklanan bir derddir, fakat onu yavaş yavaş anlarsınız. Hasta kız ilk önce onu herkesten, hattâ kendirinden de saklıyor, ve gün İgeştikçe onun tesirile eriyor, nihayet söylüyor, sırşm — İpşediyor; Fakat İsaklıyabildikçe ona kars mukave met edebilen azmi birdenbire iflâ ederek, nihayet o zamana kadar serf olunan cehdlerin bahasın — ölümile te'diye ediyor Hikâye bundan Bu n şa ölümün #ecaatini anlatmış olmak, ış kabilinden e in dört yüz say- falık nefis bir üslüb ile sürükleni - yormunuz, bu dört yüz sayfada dört sey bulamazsiniz ki haşivdir diye - miyesiniz. Fakat bu uzun yazıları dolduran bütün ufak tafsilât sizi © İneticeye götürmek için aynı ayri İhizmet etmiştir. Eğer onlar olma - İsaydı bu hasta kızı tanımiyacak, an- İyamıyncak, ve ona yanmiyacaktı. z. Sanki verem bir komsu kızı ver İki her haline vâkıfsınız. Gece pen cerenizi açıp öksürüğünü dinliyor - sunuz, tabibini görüp marazın sey İrine dair tafeilât alıyorsunuz? Nasıl İyattığına, nasıl uyuduğuna, ne de. iğine, ne yaptığına vâkıf olmak in onun evinden esen havayı bile istintak ediyorsunuz, sonra bir sa - bah, heyhatl.. O kızın tabutu arka- sında duyduğunuz matem (hissini İsokakta tesadüf edeceğiniz herhangi İbir tabut için duyar misiniz? İşte Rende Mauperin... Muhar - İrirlerin halkettikleri bütün şahısları böyle görüp anlarsiniz. Fakat her İken, okuyanların yüzde doksanı, İvapurda, arabada, şurada burada gezerken sayfaları süzerek, tafsilâtı geçerek, fazla şeylerin yapraklarını kesmiye bile Kizum görmiyerek, at- Jarlar ve © zaman bu bayat levhaları anlaşılmaz. m Bir de güzel san'atlarin ker şube- sinde meselâ müsikide Wagner, To- sirde Delaeroin anlaşılmak için na- »l bir fikri terbiye İâzimsa edebi - İyatta da aynile bir istihzar silsilesin- den geçerek ülfet lüzimdir. Fikir ve san'at mahsullerini varmiş olkluk ları mertebeye göre takdir edebil - mek için yavaş yavaş yükselmek, tedrici bir ünsiyet kesbetmek mec- buriyeti vardır, hattâ bu muharrir leri anlamak için zamanlarına mis - betle daha sonraki devirlere de at. İlamak öcab eder, zira onler kendi asrlarını belki tecavüz bile etmiş » İlerdir. Bundan — dolayıdır ki Gon - İeourtlar halk kütlesi tarafından ts- İmamile © anlaşılamamıştır. Onlara üstad nazarile bakan meselâ Zola nin okuyucuları ile mukayese edile- ecek kadar az karı" bulmus olan bu san'arkâr ediblerin şöhreti mah. aret, başka bi i bulabilir sizi bir hemşire: olduğundandır ki aiz olan şöhretlerinin darlığına, lâyikile anlaşılamama- İarıma bir ikinci sebeb vardır ki esas meziyetleri de bundan ibarettir; o da her şeyi herkes gibi görmemele- Ir Sözün kısası Gençliğin huzurunda 8 E. Ekrem Talu hakimiyetin 21 inf ; öne rastlıyan ge * çen 23 Nisan günü sabahleyin sokö” #a çikmiş bulunuyordum. O güzel bahar gününden istifadt için ağir ağır şebre do İstiklâl meydi 2 r İne iştirak etmiye giden bir mektebli kafilesine rastladım. Yurdumun gençlerile, mekteblet de daimi bir sim vardır, Sen&” lerdenberi o metinde onu y8” kindan ta iman bağladım. Bir mu İbesine bazan bir babadan « kındır; baba maddi varlığın b: muallim manevi kıymetin isçisid Dürdum.. ve kafilenin betle, hayranlıkla m Çocukl zamanda Nahiflikleri den, kuvveti hüviyetleri ve ehemmiyetleri hakkın da bir fikir, bir kanmat edinmiş ol * malarından ileri geliyordu. i Canh, saf, heyecanlı idiler, Belli idi ki halden memnun, balden emin bul da d çle bakışla * rından anladım ki onunla arölarında mutabakat vardır. Ve şa neticeye vardım: Evlâdlermizen atisi mü * rebbilik ödevini hakkile ifa edecek kabiliyetli ellerde bulunuyor. Gençliğin telim ve terbiyesi bir memleketin mukadderati | üzerinde birinci derecede müessirdir. Tali ve terbiye dediğim zaman, bu il kelimeyi yalmz bilgi ve edeb niina- larile almtyorum. Çocuklarımıza v8 gençlerimize o verilecek | terbiyenin bilhama milli oknasında adeta taas- süb göstermek lâzımdır. Bunda rar edişim, bugünkü ta- lim ve terbiye sistemimizin İüzumu derecede milli olmadığını işaret için değildir. Bilâkis, tutulan ve feyzi görülen yolda devam etmemizi iste- | mek içindir. Mazide bu terbiveyi alamamış ne- | sillerin hâlâ içimizde yaşıyan ferd. leri bulunduğu içindir ki bazı vazi- *lerde ufak tefek iman zâflarile karşılaşmak tayız. Bugünün gençleri ve yarının ok gun vatandaşlarında bu zâf görül - miyecektir. | | isi ve nefe itimad, k küvvet kaya hür milletlerin en bi maklarıdır | Çalış, övün. ve güvenl, Bu sözler bize Atatürkün vasiye IN ei Cl VE ri Tesirlerin ahzinde ve teli kisinde bu iki kardeş mariz denile « bilecek bir tahassüs kabiliyetine ma Bik idiler; onların sinirlerinde, di « mağlarına giden elyafta öyle bir celik, öyle bir keskinlik vardı ki bunu kendi tahassüs melekelerini 3ş- leye işleye, uzum bir terbiye silsilesin den geçirdikten sonra peyda etmiş- lerdi. Her şeyde bir merkezi nokta yardır ki bütün tafsilât ve telerröz- H ondan intişar eden ziya tenvir eder, hüner o moktayı bem, , makta ve parmağı onun İbasarak ziya hüzmesini tutuştura - bilmektedir. Bu muharrirlerin gözlerinde o noktayı ilk hamlede keşfetmek has- sası vardır. Meselâ bir ev tarif olu- nacak. Herkes bir evi nasıl anlatı Nine mubarrirler vardir ki ğ girince şöyle, solda bu, & |havlu, yukarda sofa, arzı, tu İdiye başlı Halbuki bu ta tip hiç biri evin asl ruhunu an miş olmaz. Bir tasvir bir hendese şekli değildir, nasıl ki bir harita değildir. Bir levha pançurunun bir düşük kanadili İrinden koparak rüzgâr h ne göre sallanan sw borusile bir evin bütün hayatına aid tarihini tefsir eder; bu levhada öyle küçük nok - talar işaret edilmiştir ki mufassal bir 5 te) Rumi esas v7 Nina “ 27 Resmi sene 1941 GÜNEŞ D. İR. Evvel | İle.

Bu sayıdan diğer sayfalar: