4 Mayıs 1941 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

4 Mayıs 1941 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

M (Resmi Tebliğler » Şiddetli bir bava akını Londra 3 (A. A.) — Heva neza Metinin tebliği: Bu gece İngiliz avcıları tarafın. den iki, hava dafi bataryaları tara- m bir Alman bombardıman Mayyaresi düşürülmüştür. bir düşman bombardıman tayya - Tesi de gece avcıları tarafından #imali Fransadaki hava meydan - larından biri üzerinde düşürülmüş Ve bu suretle tahrib edilen Alman İavyarelerinin adedi dörde baliğ “imuştur, Bu gece Mersev böleseine ya - pılan bir taarruz şiddetli olmuş ve birkaç saat silrmüştür. şimdiye kadar gelen rakamlar ölü ve ya - Tah miktarınn yüksek ve hasarın im olabileceğini göstermekte- r. Sark şehirlerinden birinde de bir baskın ve * <$ birçok evler a uğramışlır. Az miktarda Zayiat vardır. Birbirinden uzak diğer nokta - İar fizerine de bombalar atılmıs ise de pek az hasar ve misanca pek az zayiat vardır. Gi Başka| | | i | Yazan Kardeşim Nahid; Saza hiç beklemediğin bir habe- rim var; o Evlemiyorum. Birkaç ay evvel aklıma hiç getirmediğim hal de böyle bir karar verdim. Şimdi seni görüyorum: Ağzından döşmiyen yaprak sigarasını dişleri - nin arasına sıkıştırarak soruyorsun” — Ne vakit? Kiminle? İşte cevabı... Hera de uzun bir Bu yaz Feneryoluna gitmiştim. İhtiyar #nnemle birlikte ( eainimini bir köşkte oturuyorduk. Bitişikte biraz fazla eskimiş, yıkılmıya baş « lamaş bir köşk vardı. İki ev arasın. da da oldukça geniş bir bahçe... Ni- yetim tam iki ay İstanbula inmeden dinlenmek, sayfiyeden hakkile isti- fade etmekti. Bunun için beni Bey- oğluna bağlıyan bütün macera bağ. Mavi elbise Muazzez tahsin Berkand > * ». Mumun tarihi Eski zamanlarda mumların saat yerine kullandıklarını bilir misiniz ? Eski Iâmbalar esas itibarile üç per | parçalarla kapanırdi. Tabii bu vazi çadan mürekkebdi: e Yağ. fil velyet mumun yanmaman mini olu bunları koymağa mahsus kap, Fakat'du. bunların içinde en mühimmi yağ ve Beildir. Kabm rolu ikinci derecede Mum - Saat Eski zamanlarda saat kaç?.. Di ye sorulduğu | zaman, saate değil, kalır, Bunun için, kap olmadan da lâmba olabilir. , Bu masıl olur?. Kap olmazsa ya-İmuma bakarak cevab verirlerdi. Bu ğı. fitili nereye konur? z vaziyet tabii, dalgınlıktan ileri gel Telâş etmeyin, canıml, Bu iş bulmezdi. Fakat, o devirde prumlar yal kadar mühim değildir. Hattâ ze0-İnız bir tenvir vasıtası olarak değil, nedildiğinden de daha basittir. o |fukat bir zaman ölçüsü olarak da Kapsiz lâmba elde etmek İçin| kullanılırdı. Bitili kaynamış yağın içine boylu bo-İ © Anlattıklarına göre, Şarlkent'in yunca sokup çıkarmak | kâfidir. Olsnat kulesinde, siyah işaretlerle 24 zaman bütün fitil, baştan başa Yoğ İkisma ayrılmış büyük bir mum yan işmiş olacaktır. İşte bu fitil soğudu-)makta imiş. Bu işareilerin her biri ğu zaman, üzerinde ve içindeki bir saate delâlet edermiş. Bu işe tah yağlar ire bildiğimiz mum meyİsis edilmiş hususi hademeler her sna ge ğ sizgi başında mumun kaçta kaçımm ve eski devirlerde de böyle ya-İyandığını bağırarak ilân ederler parla: i mis, Bu mum pek büyükmüş, Öyle ki, tam yimi dört saat dayanirmaş. Yüz yıl karanlıkta larinı koparmış, serbest kalıniştım.!lar yavaş yavaş beni cidden asrmıya, Her sabah denize giriyor, sandalla |döşündürmiye başlı İgeriyor, velhasil tam manasile bir) Bir gün sokakta kar İ İköy hayatı yaşıyordum. vi envabına beyaz bir yaka takmiş,! Yürüdüler, Sesler kesildi. Ben ol! Bir sopanın ucuna bağlanmış o- duğum yerde donmuş kalmıştım. |Jan on, on beş tane fitil i Ciddi ve ağır başlı bir insana ya -Jcak ve erimiş yağ dolu bir kazanın kışmıyan bir harekette bulunmuş -İiçine daldinkp çıkarılabilirdi. Fiti- Alman tebliği Berlin 3 (A.A.) — Resmi teb- ie Düşman ticaret vapurlarina kar-| OBir gün yanımızdaki viran k * yaplan mücadele Nisan ayı irin- kün bahçesinde genç bir kız e parlak bir muvaffakiyet halini'düm. Kıvsreik sarı saçları gü -İbüsbütün güzelleşmişti.. Biraz küs İm, Bu hareketim büyük bir © tah ve mağrur bir bakışla beni süz.rürdü: Taze bir kızin sevimli nej 'dükten sonra .yörüdü geçti. İrimde!sini söndüren bir cürüm. Kendimi -İlin etrafmdaki yağ tabakasının da- İka kalın olmasını temin etmek öçin İleri birkaç defa yağın içine s0- Meşalelerin, kandillerin ve mam ların icadından sonia insanlar yıl Mİrmetir. Alman hava, deniz ve de. Mizaltı kuvvetleri cem'an 1.000.211 tonilâtoluk İngiliz vapuru veya var- dina vapır batırmelardır. Bun - lardan 450.000 tonilâtom Yunan sularında batırılmıştır. Diğer 250 Vapur da ayrica hasara uğratılmış — tr. Bu vapurları bir kısmına kay - bolmuş nazarile bakılebdir. Hava Ye denir kuvvetleri tarafından dö - ilen meyrlere çarparak batan va Purlar hu yeküna dahil değildirler. İyi rüyet şartlarından istifnde © den Alman hava kuvvetleri dün ge- $e Mersev mıstakasını bormbardı Man etmişlerdir. Liverpool Kanı tesisatında şiddetli infilâkler vuku. bulduğu ve büyük yangınlar çikti - # haber verilmektedir. İng'lterenin Sonub ve cenubu garbi sahillerinde sekeri hadiflere Kafsi akinlar va - pilmistır. Gromer açıklarında 3000 toniltoluk bir tenret vapura imha edilmisir, iman hava kuvvetleri dün ge Almanyada muhtelif yer. lere infilâk ve yangın bombaları at Mislardır. Hamburg'un eğlence wa hallelerinde, Bremen'in varaşların - da vesair bazı noktalarda maddi ha “ar vukubulmuştur. Sivil halk ara - #nda ölü ve yarak vardır. Gece gv- Sılarmız ve tayyare dafi batarya - Yerimiz hücum esnasında 3 İağiliz teyyaresi düşürmüşlerdir. İtalyan tebliği Roma 3 (AA) — İtalyan or - duları umumi karagâhının 332 humarah tebliği: Sirenaikte Tobruk o müstahkem mevkiinde düşman istihkâmlarına | kars topçumuz ve keşif kollarımız büyük bir faaliyet göstermişlerdir. 2 Mays gecesi düşman tayya - relerj Bingazi Üzerine bir akın Yapımıslardır. Birkaç kişi ölmüş Ve yaralanmıstır. Bir miktar ha - sar vardır. Bir İngiliz bombardı - man tayyaresi tayyare dafi batar. een tarafından düşürülmüş- ür, Şarki Afr kada Ambalagi mın - lakasında düsmanın şiddetli bir hücumunu ağır zayiatla tardet - mislerdir, altında parlıyor, mavi gözleri neş'e/ vahşi bir hınç doğdu, Uzaktan ken- ile yülüyordu. Bu kizin iyi teğekkül'disine hürmetle bağlandığım bir ka- etmiş zarif bir vöcudü, uzun müte- nasib bacakları, delikli ayakkabı ları içinde biçimli görünen ince w run ayakları vardı. Faakat her şey. den evvel onda yaşama nun olan sihhatk, | neş'el vardı ki ilk saniyede nazarı dikkati mi celbetti: Sarışın kız etrafına o bakiyordu. Beni gördü. Ehemmiyet vermeden başmı çevirdi. Bilmiyorum neden yüzümin öfke ile kizardiğın; hisset- Hm; o vakte kadar hiç bir kadın bana böyle ademi tenezzülle mua » mele etmemişti. idi. Kendimi düşüncelerime birak » mıştim. Yakından gelen bir konuş” beni alâkadar etti, İki kadın sesi idiz, — Mavi elbisem pek güzel oldu Veciha, — O me dedi? Beğendi mi? — Çok hoşuna gitti; «Bütün öm. Tümce seni bü enlari ile görmek İs. tiyorum.» dedi, O akşam yemekten sonra bahçe. de oturmuştum. Karanlık bir gece) ının beni böyle ezip geçmesi kib - rime dokundu. ondan intikam almi- miyordum. Elbette elime bir frsat geçecekti. Çok beklemedim. Bir akşam üstü onun mavi markizet entarisini bab. çedeki ipe astığını gördüm, Birden- bire içimde bir isyan doğdu: ve yeni bir esvab giymiş gibi mem- nun randevusuna gidecek. Bu düşünce beni müteessir etti, ömrümde ilk defa olarak fena bir proje hazirladım. Biraz sonra, on- ların yemekte bulunduklarını bildi. im bir saatte iki bahçe arasındaki duvarı aştım, kalbim çarparak ça- maşır İpine yaklaştım ve elimdeki makasla mavi elbiseyi iki yerinden tamir edilemiyecek bir surette kes. tim. Meliha ertesi gün sokağa çikma- dı. İki gün onu görmedim. Üçüncü — Yarın sabah bunu ütüliyecek! Json nefenine kadar aHfedemezdim.| Aradan günler, haftalar geçti ir akşam gene bahçede idim. Me tesadülen yakınımdan geçti Büyük bir cesaretle seölendim: — Affedersiniz hantmefendi, siz! den bir şey rica edeceğim, i, Terbiyeli. bir mektebli gibi yak. İlaşt. O zaman kendisine meseleyi anlattım ve af diledim, İlkin hid -! İdefle kızardığını gördüm; fakat be. İnim teessürüm kimbilir yüzüme na- İsil bir mana vermiş olacak ki hikâ. yemin sona geldiğim vakit onun peş'eli biz kahkaha attığını duydum, — Çok komik bir vak'a bu ... dedi. Elbisemden he istiyordumuz? Bu suale lâzim gelen cevabı ve- rirken kelimelerimi tartiyor. onu ürkütmemiye, incitmemiye (o geyret ediyordum. Yavaş yavaş, ilk daki- kalardaki vabşiliğinin yoz olduğu - Bu, sözlerimi alâka ile dinlemiye başladığını anladım. O günden sonra dost olmuştuk. hb | i kup çikarırlardı.. Bu çeşid O mumlara tun» denilirdi. aDaldırma larca bu cılız işiklarla Iktfa ettiler. Bu işıklar hakikaten pek zavalh idiler. günü bahçeye çıktığı zaman ondaki |Hemen hemen bütün günlerimi bah- değişikliğe hayret ettim. Neç'eli yü-İçede; (başbaşa | geçiriyorduk. Bir zü solmus, haline hasta denilecek İğün! Umumiyetle bu tarzda mum yap) Kandil ve mumlar mütemadiyen mak kolay olduğu için, eski zaman. |tötüyor, hiç durmadan ös meşredi - larda her ev kendi mumunu, dışa |yorlardı. Bunların neşrettiği pis ko- swan satın almaz, kendisi yapardı. |kudan, cizirtidan insanin başı ağır Sonraları, © mumlar, muwayyen maması mümkün değildi. kapların içine dökmek usulle yap.) (Elde taşınan kandillerde cam ye. mayı öğrendiler, Bu usulle yapılan|rine delikli bir takım madeni lâv - mumlar, hiç şüphe yok ki «Daldır-|halar kullanırlardı. İşik, bu delikler ma mumlarv dan her bakımdan da-İden dişari sizardı. O devirde henüz ha yüzeldiler., sokak Senederi icad edilmemişti. umları yalnız yağdan değil, fa), Şayed zaman zaman ay işği 90. vari a e MN kakları aydınlatması, sokaklarda Balmumundan yapılmış & rumlar |seceleri yürümek bile mümkün ola- yağdan yapılmış mumlara nazaran çok daha pahalı idiler. Halbuki o devirde çok fazla s0- Balmumundan yapılmış mumları|kak fenerlerine ihtiyaç vardı. Çün- yalnız kiliselerde kullanırlardı. kü o zamanlar sokaklarda kaldirim Krallar bile balmumunda yapıl-|yoktu, Her taraf yamru yumru ve mış mumları ancak meraşimlerde|çamurlu idi, kullanabilirlerdi. Büyük merasim -| Dar sokakların ortasından çirkef lerde kral sarayının salonları, yöz-' suları akardı. Ahali yürürken müm lerce balmumundan yapılmış mum- kün mertebe evlere yakın ©) la aydınlanırdı. — İseçmiye çalışırlardı. Fakat, bu Manmafih içyağından © yapılmış'emin bir vasıta değildi Çürkü ev- mumlar da pek ucuz değildi. İlerin üst katından sokaklara ve ge- Bundan birkaç yüz sene önce,'liP mlerin başına çirkef suları bir gevseklik gelmisti. Bu fevkalâde! tebeddülün benim yüzümden oldu. ğunu aklıma bile getirmedim. — Acaba nesi var? Hasta mıdir? dedim. Ne kadar yanılmışım! O gece işit- m bir mükâleme bana işlediğim ük cürmün mahiyetini öğretti, — Biraz mübaliğa etmemiş mi dersin Meliha? ır. Ben de karar verdim. Bu yar sokağa hep bu mavi elbise ile çıkacağım. Neş'eli kahkahalarla uzaklaştı - ir. Ertesi gün komşuda sarişm kü - etekleri bir şemsiye gibi açıldıkça böyle Vecihe, sana bile bugüne kadar bü hakikati söyleme- İöğrendiğim komşum yanımdan geç-|mistim. Babamin mali vaziyeti git İ6. bana bakamdan O yürüyordu.|#ide leşiyor, bu sene bana an- andevusuna' gittiğini anladım. İçi.|cak bir tek entari yapabildi, o da ime bir hasret düştü. Bu taze kızı) nlelâde bir markizetten, Ben bunun. bekliyen etkek olmadığıma acidim.|la mes'uddum. Şimdi, nasıl olduğu- un yürüyüşüne bir kuş | hafifliği veriyordu. İsminin Meliha olduğunu Orun sarı saçlarının rüzgürda uç - Yuğumu, mavi gözlerinin güneşte par- İadığını yakından görmek ne büyük. bir saadet olurdu! Aradan bir ay geçmişti. Meliha haftada birkaç gün, mavi elbisesile sokağa çıkıyordu. Evde bulunduğu günlerde bana ehemmiyet vermiye. cek kadar kendi havasında yaşıyor- du. Halbuki onun tazeliği, nep'esi, ev işlerini görürken, kitab okurken, dikiş dikerken aldığı sevimli tavir. bu anlamadığım bir kaza neticesin. de artık onu giyemiyeceğim, Geçen seneden kalan esvablarımı da an - hem kardeşime vermişti, sun ya, artik sokağa çıkmak benim için imkânsız — Onu görmiyeceğin için üzükü. yorsun değil mi? — Hayır, esasen onunla aramiz- da ciddi bir münasebet olamıyaca ğini anlamış ve kendisine söylemiş - üm amma... YAZAN : EKREM REŞİD — A... Sahit,.. Bak bunu dü-| yatmı pahahya satmağı karar ver şünmemiştik!.,. Diye buğırdıktan sonra, Davide atfen: — Vay habis!... Dive mırıldanmaktın kendini Mmenedemedi. “Temel de Davidin hilesini anlamıştı, — Sahi bel... deği... Sonra Da- vide: — Hişt, numaracı”... Paraları peşin verir misin?... . Suslinde bir tehdid edası vardı. Maamafih David bundan mütegs - sir olmadı. Kuvvetle; — Kabil değil... dedi. İstanbulu bir alım satım mun - melesi için getmis olan Temel Da» mişti. Pazarlıklarda kullanılan ta- — Gidebilirsiniz, yalmz iütlen şunları tesviye edin de öyle... bir ve hilelere mürncaat etti. — Sen bilirsin!... Ne yapalım, iş olmadı... Gidiyorum... Temelle Şetvan kâğıdlara hay vetle bakıyorlardı. Davidin ne de- Setvar bulunduğu bü kâbus mu hiti havası içerisinde, denize dü » şen yılana sarılır sözüne tevfikan Temele Karşı bir nevi yakinhik hissetmekte, fikirlerini paylaş - maktaydı. — Öyle ya... dedi... Hiç olmaz- sa İstediğimiz yerde ölürür,... Hay âi gidelim... Fakat Davidin şevtani çehresin. de korkunc bir tebessüm belirmiş. ti. Elini cebine götürdü. İki kâ - ğıd çıkardı ve bunlari uzatarak: mek istediğini oanlamamıslardı. Şaşkınlıkları katşısında David iza hat vermeyi faydalı gördü: — Dün geceki hesablarıniz... Biri yüz elli liralik... Diğeri yüz yetmiş beşlik!... Demek oluyordu ki buradan çik mek kabil olmiyacaktı, Şetvan bu nu bütün acılığıle beraber anla - dı. Eli ayağı kesilmişti. Bir iskem leye çöküverdi. Nerede ise hıçki- ra hıçkıra ağlıyacaktı. — Ayol bu parayı nereden bü- — Mavi esvablarınız. kestiğim pek iyi oldu, Sokağa çıkamtyorsu - nuz, benimle oturmiya mecbur olu. yorsumuz. dedim. Güzel mavi göz - ini yüzüme kaldırdı: — Artık sokağa çıkmak istemi - yorum, Bu cevabı, bütün itiraflardan da- kıymetli idi. İşte bir hafta sonra onunla evle- iyorum Nahid. Düğünde bulun - mak için buraya gelmez misin? Bu vesile ile, sandetin bir insan üzerin- de vaptığı büylik ve mücizeli deği. ikleri de görmüş olursun. Gözlerinden öperim kardeşim. Cevad Beşiktaşta hava denemesi Kazalarda yapılmasına karar ve- rilen hava tanrruzları denemelerine devam edilmektedir. Bugün saat 10 da Beşiktaş ka. zatında pasif o korumma denemesi yapılacaktır, Deneme Vali muavini Ahmed Kınık, vilâyet | seferberlik müdürü Ekrem Gönen ve diğer a- lâkadarlar tarafından takib ve mü- rakabe edilecektir. lalım.., Paramız yok... Kalma - dı... Soyulduk dedik ya... Daha kim bilir ne derdler va- nacaklı, Davidin zırblı bir kasa kadar soğuk ve sıkı sıkı kapalı kalbini yumuşatmağa, acmağa vğ- raşarak, ne acıklı, ne tesirli sözler bulacaktı... Fakat Apustolun bir somba gibi birdenbire patlamas buna mâni oldu. — Buldum!.. Buldum!,.. Apustolun yüzü, gözü, hali, tav rn değişmişti. Yıkılmış vücudu ye niden canlandı, Her tarafından ümid. peşe, hayat fışkırıyordu. Çıldırdığına hükmederek, Teme- bin; — Adam delirdi!... Demesi üzerine Şetvan sabık müzayede rakibine sığınmak iüzu munu hissetti: — Aman deliden pek korka- rm!... Simdi yanyana durmakta olan Tmeelle Şetvana bakarak Apus - tol, bir çılgın gibi abuk sabuk söz- leri bağıra bağıra sarfediyordu; «— İkiniz de ölmiye razısınız de #l mi?... Evet Tazısınız çünkü ekser aileler gecelerini ancak bir tek mumla geçirirlerdi Misafir geldiği zaman İse, fazladan olarak, iki, üç mum yakılırdı. Bu vazivetlerde her kes o tarafin çok işikk olduğunu söylerdi. Bügün bize bü biraz komik görü nür. ö. mumun aydınlattığı bir © dada o dansedildiğini ( düşününüz! Bugün biz yirmi mumluk lâmbaları bile az görüyor, salonlarımızda, en aşağı kırk. elli mumluk iâmbalar bu lunduruyoruz. Hattâ çok defa, bir değil, birkaç lâmba yakıyoruz. Biz, yağdan yapılmış mumlara nazaran çok daha iyi islearin mum- larile bile oturmağa razı değilizi. Halbuki dedelerimiz, istearin mum dökü! çok vakidi. I Eski devir mubarrirlerinden biri eserlerinden birinde bu nâdiseyi şöy le tasvir etmektedir: «Cece, zifiri karanlıktı. Ben etrafımı yoklayarak yürüyordum. Tam yolun ortasına gelmiştim ki evlerden birinin pence resinden başımdan aşağı bir su dök tüler. Suyun kokmasından, dökülen şeyin bir lâzımlik olduğunu istid - İâl ettim. «Çok berbad bir hale düşmüş - tüm, Bir an için geri dönmeyi dü - şünmüştüm, Fakat, arkadaşlarımın benimle nasıl alay edeceklerini dü- şünerek bundan vazgeçtim» O devrin inanlar ba gibi fena vaziyetlere meydan vermemek için beraberlerinde eli fenerli birer uşak larına nazaran çok daha fena olan tayırlardı. iç yağından yapılmış mumlarla ik-|tasrlardı. fa ediyorlardı. SeN, İçyağından yapılmış mumların Bir tayin en kötü tarafı tütmesi ve kokmas.| OAnkara Polis Enstitüsü Omüdür dir. Fakat bu mumun en kötü ta-İmuevini Sebati Ataman terfian İk. rafı, ikide bir yanmış olan fitil ko-İtısad Vekileti Patent Müdürlüğüne alla parmak, ve etrafina akan erimişİtayin : mumları, çekip ayırmak mecburiye-| o Değerk bir hukukçumuz olan Se sonüncusu — yapılmadığı|bati Atamana yeni vazifesine de tidir. Bu takdirde mum baştan aşağ; bu akan!muvaffskiyetler dileriz. —— — — — paraları Diyene Sizin ol -| Temel, hayretine rağmen: mıyan paraları... Bize emniyet €| Razı olmamı erim, dilmiş olar. paraları... Bu pâra -İNe para kaldı me xx “> lar nerede*... Kim bilir Diyebildi ii mu siz de bilmiyorsunuz?... Dün) a m — akşam nerelerdeydiniz?.. le bulundunuz?... — Al benden de o kdar... Sözlerini ilâve etti. haberiniz var mı?.., tvanla Temelin bir ağızdan:| Eler ne kadar müflis, parasız in ise de Apustolun gizli bir tarafın — Hayır... da sakh birkaç yüz lira ihtiyat ak Demeleri üzerine devam etti: çesi olarak bulunmaktaydı. Bu #- faydasız olur... Elinizde hiçbir ipucu yok!... Size sorulan sualle- re cevab veremiyeceksiniz!... Za- — Zabıtava müracaat etmek #iyatlı tedbir babasından, büyük babasından, dedesinden, ecdadın- dan kalmış, tabiat haline girmiş bıta ne yapsın?... Sizin dün ak - sam nerelerde dolaştığını nesil keşfetsin!... Bunu bildiğiniz için ölmiye razısınız... Temelle Şetvan başlarının bir işaretile bu sözleri tasdik ediyor. Tardı, Apustol da devamla: O halde ölün! Eveti,, Ölün!. Evet öleceksiniz... Temel öle - cek!... Şetvan ölecek!,.. Fakat iki niz de yaşayacaksınızl... Zengin ve meşhur olacaksınız... Razı mi- gni2?... bir âdetti, Kendisi canlandıkça, kuvvetleştikçe karşısındâ küçülen Davide iki yüz lira uzattı, — Al şünu!... Hesabların be- deli... Hesabları imzala da ver ba nal... David itiraz edecek oldu, takat #evşekçe, çekinerek, korkarak: — Yüz elli yüz yetmiş bes dö- ha üç yüz yirmi beşeder... (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: