30 Mayıs 1941 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

30 Mayıs 1941 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

6 Sayfa İzmirde Bir çoban 12 yaşında bir çocuğu döverek öldürdü İzmir (Hususi) — Bergamanın Ahlatlı köyünde bir cinayet olmuş tar, İbrahim oğlu 18 yaşında çoban Osman Durmaz, Mehmed oğlu 12 yaşında çoban Yahya Pel'de Çam mevkünde rastlamış, sebebi henüz bilinmiyen bir meseleden kavga et- miştir. Osman Yılmaz, çoban sopasile Yahya Pelidi öldürmüştür. Suçlu tutulmuş, Adliyeye verilmiştir. ” Ödemişte bir çocuk yaralanarak öldü Ödemişte Bey köyünde Hüseyin e oğlu iki buçuk yaşında Meh. med Altıntaş, yers düşerek yara” İknmiş, gece yarısına doğru yarası. tan tesirile ölmüştür. Bu ölüm hak- kında tahkikat yapılmaktadır. 10 yaşında bir çocuk boğuldu Menemenin Armutalan o mevkii! da Cemal Uygun suya düşerek bo. İskenuştur. Yapılan tahkikata göre, Mene - men kazanın Pazarbaşı mahalle- sinden Mehmed Uygun, on yaşin- da bulunan oğlu Cemali su almak İçin merkeble Gediz nehrine gön - ie Zavallı Cemal, ber zaman su almakta olduğu Armutalan mev kine giderek nehre yaklaşmaz ve m ayağı kayarak suya düşmüş ve bir daha çıkmamıştır. Su kenarında Cemalın yalniz bir görülmüş, ceset buhuna- raamıştır. İzmirde bir rüşvet cürmümeşhudu yapıldı İzmir, (Hususi) — Besahane belediye mintakası Sıhhet riemaru Kâmil oğlu Fehmi Sağdıç, yeni mü- zayede bedesteninde 39 numarada kebabcı İbrahim oğlu Ali Acardan 2.5 lisa rüşvet alirken yakalanmiş, adliyeye verilmiştir. Vak'a şöyle oğ- muştur. Kebabcı Ali Acar, dükkümmda öye almak istemiş verdiği ietidlast, dükkünnin muayenesi için Basma- hane belediye mıntakası shhat me. nuruna havale edilmiş 15 gün geç ği halde istida üzerine hiçbir mu- amele yapıhaamıştır. Ahmed Acar, zabtaya müra - caatla istidasının o muamelesi için kendisinden 10 lira rüşvet istediği ni haber vermiş ve hazırlanan bir tane 2 buçuk sikir numara serisi tesbit edilmiş ve Acar tarafından dükkânini ala geler. memu. ra verilmiştir. Memur Fehmi Sağ - dıç, dükkândan çıktıktan bir müd. det sonra tutulmuş, âzeri aranmış, rüşvet parası pantolonunun sağ ce- bindeki 45 liranın arasında bulun- muştur. «Son Posta» mın tefrikam: 63 — Evet, ağlıyorum... Gene ağ-J larını dindirmek, kendisine neş'e sin... Başkası söyler... Başkası, Memleket Eiaberleri Akhisarda yol tamamen yapıldı Balıkesir ve Manisa birbirine bağlıyan bu yolu kasaba iktisadiyatını canlandıracaktır Akhisar (Hususi) — Balıkesir ve Manisa vilâyetlerini karadan bir- birine bağlayan ve büyük bir ikti. sadi ehemmiyeti haiz Akhisar - Sındırgı yolu, bu defa esaslı ve air- di bir surette ıslah edilmiş ve işler bir hale bududları dahilindeki uzunluğu 63 ve Sindirgıya aid kismi 15 kilomet. ra, bütün uzunluğu 78 kilometre- dir. Yol, birçok ârzalı araziden geç- mekte olduğundan bu zamana ka. dar yapılamamış ve böylece büyük bir ihtiyaç crvabsız birakılmişti. Bu defa faal kaymakamımız Hikmet Akman bu mühim işi ba- #armağa ve memlekete hediye et- meğe muvaffak olmuştur. Kaymakamımız buraya ilk önce mülhakati gelince 1$. mma hitin ihtiyaçlarını tösbit ve bunlar)lara üzerinde etüdler yaprııştı. Simdi bu etüdlerin tatbik mevkiine girmiş ol. duğunu görüyoruz. Hikmet Akma- nın yerinde olan otoriterliği, ener. ji ve ateşinliği kazanın mübrem ih- tiyaçlarının günden güne itfa edil mesinde büyük bir âmil olmaktadır. Hemen her hafta yeni bir işin intaç edildiğini görmekle halkımız kendi. sinden cidden memnun olmaktadır. yeketlerinin bugünkü durumu işlere) müştür. Adliyece tahkikata el ko - verilen ciddiyete ayri bir misal teş- in davannda Akhisar muvaffa- Bu yolun Akhisar/değilse bile SON POSTA Dilekler İhtiyaclar Bigada ufaklık buhranı Bigadan yazılıyor: Bu. rada tırtılı okuruşlarla yir - imi parlak ufaklıklar bulun - mamağa başlamıştır. Bu yüz- den alışverişlerde hayli müş- külât çekilmekte, on üç kuru- şa bir ekmek alenlar, frinci- dan iki kuruş geri alamamak- tadır. Aid olduğu dairece bu. raya bol miktarda ufaklık pa- ra gönderilmeşi beklenmekte- dir, Bigada ispirto yok Burada iki ilmi İnhi. sarlar İdaresinde İspirto yok- tur, Burası bir ticaret mües- sesesi Air halde kolonya yöpmek işin ispirto voraslara -vaktile düşünülemedi, stok ispirtomuz kalmadı. denilmek te, ve müracaat #denler eli boş çevrilmektedir. Gümüşhacıköyü bir kuraklık tehlikesi atlattı Gümüşhaciköy (Hususi) — günlere kadar havaların kurak git- mesi ve iki gün de mütemadiyen cenub — rüzgârlarının o kurutucu bir inadla esmesi yüzünden o mahsulât çok bunalmağa başlamıştı. Hava - larin yeniden serinlemesi ve 4z mik tarda yağmurların ara sira yağması yeniden köylünün yüzünü güldür. meğe başlamıştır. Gümüş ve Havza taraflarına bol yağmurların yağdı. melrmaştar, ği haber alınmıştır. büyük bir vilâyetlerini karadan yol Akhisar - Sındırgı kil etmektedir. Filhakika beden ter. kiyetli hamleler yapmıştır. Çok şe- hir ve kasabaları gıpta ettirecek bir olgunluk ihraz öylemi Bugün bizim gençlerimizde, bit garnizon) askeri okul mensubu disipline hissini veren mazbut ve hürmetkâr bir zihniyet yer almiş Makunmaktadır, Kaymakamımız bu hafta kendi eseri olarak if“har edebileceği Ak. hisar - Sındırgı yolunu Sındırgı hududuna kadar kamyonla katede-. rek yolun işler hale geldiğine dair! vilâyete telgrafla tebşiratta o bulun. muştur. Bu yolun diğer teknik ıslah! ve itmamı hamlesi devam etmekte -| dir. Akhisar ve Sındırgı O halkının yolum iktisadi faydaları bakımından pek yakında mütekabil ticari temas girişeceğine muhakkak naz. tile bakılmaktadır. Adanada havuzda bir genç boğuldu Adana, e ea? — Kulalı 322 doğumlu Ali oğlu Hasan Hüseyin Atatürk parkı arkasındaki yüzme 19 Mayıs bayramı bütün yurdda coşkun bir şekilde kutlulanmıştır. Resimler Edremid, Zonguldak, Gemlik, Adapazarı ve Karamandaki bayramdan intıbalardır. uyorum... Daba çok ağlıyacağım!. vermek lâzımdı. Lâtifeye başladı. — Sakın ağlamayın... Silhn göz lerinizi değil mi? Yıldız hafifçe omuz silkti, — Sevilmedikten sonra güzel göz neye yarar!.., — Sevilmedikten mi? Şetvan kim bilir neler söyliye. cekti. Fakat cesaret etmedi, gü - Yümsedi. Yıldızın elini aklı ve bir kaç adım ötede duran üz dört ba- samaklı bir tahta merdiveni güs- #eperek: — Gelin şurada oturalım... Dedi, Yıldızla Şetvan, iki mah. zun, iki garib, iki mecruh yan ya na oturdular. Şimdi, kendilerine yabancı olan, içinde yaşamak mec- buriyetinde bulundukları cambaz- hane muhitinden ne uzak, ne uzak bulunuyorlardı!... Her ikisi de çi. çekli çayırda, bir su kenarında, büyük bir ağacın yeşi! gölgesin - deydiler. Şetvan Oo gülümsüyordu. Her şeyden evvel Yıldızın göz yaş sevmiyen?... — Kimmiş sizi Şu güzel gözlere yazık | Kimmiş o budala? Bir tarafı (ofolmuş) küçük bir çocuk gibi Yıldız derdin! anlata. cak birisini bulmuş olduğundan teselk bulmaktaydı. Manen Şet - vanın boynuna sarıliyor, başını göğsüne dayıyordu, hlırıldandı: — Kim olacak... Pekâlâ bili - yorsunuz... Sülün İşte!... Şetvan Tâtitede devam ediyor. du. Sesinde çocuğunu okşıyan, acı- sını unutturmağa çalışan bir anne veya pek ihtiyar bir büyük baba edası vardı. — Bak hele şu Sülüne!, Hele ben onu dedede yapayım da an - lasın!,.. Sonra hafifçe gülerek, yalancı bir neş'eyle devam etti; — Canım, iki gözüm hanımcı. ğım varsın Sülün sizi sevmesin!.. Hayat hülyadan ibarettir!... Sü - kün size: «Yıldız Hanım sizi Sevi yorum: demediyse varsın deme - mişli. Sadece cambazhanenin toz.| (o Şetvan hiddetle İu. loş kulisi kalmıştı, Bir de Te mei!,.. Kaba saba, şakacı, alaycı Temel!... Şetvan hiddetlenmişti, — A... Bu ne?... Sen nereden çıktın?... Temel bu hiddete gülümsiyerek mukabele etti: — Yerim burası değil mi?... Senin yanında değil mi?,.. Yerim- deyim işlet. Fakat bu aralık Şetvanın şake- Jaşmağa hiç gönlü yoktu. — Müsnade edersen biz küçük hanımla biraz görüşeceğiz... — Görüşün,.. Bana ne!, — Bizi rahatsız ediyorsun!... YAZAN : EKREM REŞİD meselâ Şetvan... Yıldız Hanım si. zi seviyorum! Bunu Şetvan söy - Tüyor amma, siz Sülün söylüyor diye dinleyin!... Hülya... o Bakın ben bile... Ben Şetvan, pinpon Şetvan, size: Yıldız Hanım sizi se. viyorum!... Dediğim zaman ken-| (— Estağfurullah... Ben rahat. dimi Sülün gibi bir delikanlı zan-| sız etmemi!... nediyorum. Dedim ya... Hayat birl O — Canım, belki gizli ko! uşada.. bülyadan ibarettir... ğır?... mma Yıldız anlamamıştı, Acı acı gü-| o— Benden gizlilik olur mu?... Tümsiyerek: Ben senin yârin değil miyim — Söylediğiniz güzel amma tat- — Çıldırmak bir şey değil... bikı güç!,.. — Çıldırırsın, çıldırmazsın o - Dedi. rasını sen bilirsin!,.. Ben vazife - — Neden güç olsun. Hele bir tecrübe edin... Beni Sülün farze- derek bana hoşa gidecek bir şeyler mi bilirim... Vazilem senin yanın da durmaktır. Yıldız Temelin bu cidden tu - söyleyin!... haf inadına güldü. Yanlarında Temelin müstehzil — Olur şey değil... Cidden çok sesi yükseldi: tuhaf bir işl... — Haydi, bakalım... bize tatlı Demesi üzerine zemini müssid diller dökt... bulan Temel kendisine hitaben: — Bizde tuhaflık mu ararsın?.. Biz cedbeced tuhafız... Eodadım. dan... Bir anda, su kenarı, çayırın çi. çekleri, uçuşan kelebekler, koca ağacın yeşil gölgesi, her şey Bilin- «Son Posta; nın tefrikasi: 13 Yusufun Adalıyı boğar — Adalı, Adalı!.. Buna da Şum nulu Yusuf derler! o Başpehliyanım diye gururlanma! Hasmina aldan. ma! Sakla kendini kündecazdan! Cazgır, Yusufun bir gün ev - vel Osman peblivana atığı künde- den bahsederek, Adalıyı ikaz edi- yordu. Menkıbeler de biter bitmez âdet- ten olduğu veçhile, cazgır, pehli - İvanlarin sirtina birer tokat vurup İmeydana salıverdi. Bu anda; davul zurnalar da fer. yada başladılar, sc acı sesleril, pehlivanları aşka, harekete getiri- yorlardı, Peşrev, başladı. Her iki pehlivan da ayak, parmaklarının uçlarına bi rer ceylân (gibi dikilmiş olduklari balde, huzur peştevi yapıyorlardı. Her ikisi de birbirinden üstün peş rev çıkarmağa çalışiyorlardı. Peşrev biter bitmez, hulâllaşma- lar oldu. (1) Bu da bitmişti. Adalı, çıtrınarak basmının üzerine (gelirken, ilk nü- rayı attı; — Haydi be! Yusuf!.. Yusuf da, çırpınıp hasminin üze rine gölirken mukabele etti: — Haydi bel Ustal Adalı; Yusuftan eski daha ve yaşlı bir pehlivan olduğu için usta|resf. diye mukabele etmişti. Kapışmalar, denemeler başladı. İlk hamleyi Yusuf yaptı, Uzun kol. larile Adahıya bir çapraz girdi. Ada hyı olanca kuvvetile meydan yerin de; nadas yapın öküzler gibi sür- meğe başladı. Seyirciler heyecana gelmişti. Acaba, Adalı daha ilk el- den yenik mi düşecekti? Adalı, hasminın o karşısında on, on beş adım sürüklendi, Fakat; Yu maf çengelini yetiştirmeden çapraz- dan sıyrıldı. Ve derin bir nefes aldiktan sonra: hasmına kal'n se - sile bir nâra sallayarak saldırdı: — Aferin bel Kızanı. Adalı, nâra ile karışık o Yusufa, gi paça daldı. Yunus, Adalınin dalışina uzun kollarile derhal mukabele etti. Ve hasmına kuvvetli bir o boyunduruk vurdu, Bu, Adalya bir ihtar idi. Demek istiyordu ki, dalar isen, boyunduru- ğu yersin, Adalı, #rpan, elense, dalma ya. parak durmadan hasmina çullanı. yordu. Yusuf; sakin, tertibli | güreşiyor, Adalının oyunlarını soğukkanlik la karşılıyordu, Güreş bir saat kadar, oAdalının elense ve Urpanlarile geçti, Yusuf; çalışmıyor gibi, gözükü- yordu. Bir saat boğuşmadan sonra; (1) Türk pehlivanlığında güre- şe başlamadan belkilesikii; dip el eni Düyek yardır. ü kesti: — Masallarını dinliyecek vazi. yette değilim!... Fakat Teme, Şetvanı çığırın dan çıkartacak mütebessim bir sü- künetle cevab verdi; — Sen dinleme... Lâfim sana değil, yanındaki küçük bayana - dır. Bayan çok hoşuma gidersin!. Bu sözüme ne dersin? Yıkdız hafifçe güldü, — Ne diyeyim?... Derim ki iyi, güzel amma ne yapayım tipim de- ğilsiniz!... Temel bu sözlerin manasını pek anlamamıştı. Sordu: — Ne dedin?... Ne dedin... Tipi mi?... Ne tipisi?... Kar tipi. si mi, Şetvan bayılmak üzereydi. — Ay, sus biraz... Bırak bizi, git işine!... Diye haykırdı. Sunra Temeln kımıldamadığını, şuradan şuraya gitmek niyetinde olmadığını göre. rek, Yıldıza döndü: — Gelin güzelim... O gitmiyor bari biz gidelim... Kulisin başka bir tarafına doğ- ru yürüdüler, Fakat Temel Şetva - nm yanından ayrılmamıştı, — Ay bayılacağım!... Be adam gölgem misin nesini... — Canım niçin böyle söyler pi Boğucu bi bir güreş casına ezmesi Adalını" tarafdarlarını çileden çıkardı ve nihayet müdahale mecburiyetinde bıraktı Adalınn fazlaca nefeslenmeğe bf ladığı görülüyordu. 4 Şimdi; kamara, ra diye güreş sırası Yusufa gelmişti. Yusuf, zaten hasmının bu sırf” pı kolluyordu. Güreşi bi başladı. i Yusuf; Adalınin bir gün evvel yorgunluğu üzerine bir suat ki daha; onu üstüne saldırarak iy” soluttuktan sonra; dolu dizgin #8 mağa başladı. Bu ana kadar, güreşi dikkati biç kıpırdamadan seyreden Alig Yusufun bu kurnaz hareketine haf” ran olarak yanında bulunanlara: — Te! He! Hepten pehlivan b kızancaz bel Agaynım!. Güreş şiddetlenmişti. Yusuf, b inane tutuyordu. Adalıya boyundi” ruk üterine, boyunduruk “> Çok sürmedi: ilk topladığı çs taktı, Çengelleyerek önüne buka şördü, Durmadan, sarmayı taktı, Gir laklaşmağa başladı. iraz sonra da; gövdesini kur! kapanı ile uzattı. boğmağa başladı. Durmadan esi yordu. Adalının taraftarları bağırmağı başladılar: — Pehlivan! Boğma, doğru gü Adalinn ko Yusuf; boşaltıp, boşaltıp boğu” ğuyordu, Adalimosmor o olmuştük Gözleri anadan doğma dışarı fırlar” aştı, Beyler, Leri bağınyorlardı: — oğmal,. Nihayet: Yeni dayanamadı. ma boşalttı. Ayağa kalkıp be — Bakal Ne zırlar durursun * be!,, Güreş bu bel. Kiran kırana güreş bu be!.. Adalı beni boğduğu zaman ne çağırmazdınız bel Yusuf; hain güreşçi idi. Aliço gibi ezici bir pehlivandı. Hasımla- rina aman vermezdi. Gözlerini sil gerin suya yollamazdı. uzamıştı. Üç sa ati öl Adalının bitkin ve yorgun olduğu görülüyordu. Bu se beble, taraftarları kavga çıkararak adamlarını hasmunın elinden çarelerini düşünüyorlardı. Aliço, olduğu yerden, gürültünüm #ebeblerini sezen bir tavırla beylere yan gözle bakıp gülüyordu. Bit a- ralık o da lâfa karıştı. > Beylerden birine dönerek: — Pehlivanlık bu beyim!.. Diyerek, Yusufu hak (verdiğini gösterdi. Güreş, k'ran | kırana de. vam ediyordu. Adali altta, Yusuf O kemanede bekliyordu. Hasma kol baskmile kalmak istedikçe; basiyordu boyum- duruğu.. En sonunda; Yusuf hasmına su. kı bir boyunduruk daha vurdu. Ve Adalıyı gırtlakladı, İşte; bunun üzerine kızılca bir ki yamet koptu. Adalının taraftarları olan beyler, ayanlar, paşalar o peh. livanlarını yakınlaşan © tehlikeden kurtarmak için meydana koşuştur lar... Yusufu döveceklerdi, gören jandarma kuman- dani maiyetine emir verdi, Yusufu halkın elinden aldı. Bu kavgaya ziyade Kavalalılar sebebiyet ver» mişti, Esasen; Adalıda hayır kalmamış. tı. Eğer güreş bir parça daha de- vam etmiş olsaydı. Yusuf; hasmını boğa, boğa yenecekti, İşte; Yusufun ilk Kırkpınar gü - reşi böyle patırtılı ve gürültülü ok du, Ve-neticesiz kaldı, Adalıyı, Yusufun elinden kurta- ran beyleri, pehlivanların yenik düşmeden kurtardıklarına hem 46 yinmişler ve hem de kızmışlardı. Demek, Yusuf denilen ve yeni tö- reyen bu pehlivan Adalinin başina belâ idi, (Arkan var) a Zayi — Malatya Askerlik şubesin. den aldığım terhii tezkeremi zayi et- tim. Yenisini siacağımdan & eskisinin hükmü yoktur, 1316 doğumlu Ömer oğlu Paşo Oran —————— KAYIP; 31/15075 sayılı ikâmet ter.

Bu sayıdan diğer sayfalar: