31 Mayıs 1941 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

31 Mayıs 1941 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hergün Abloka silâhı Muhittin Birgen M uhafazakir İngiltere, inan. dığı ve alıştığı şeylerden ayrılmasını hiç sevmez. Geçen gün de söylediğim gibi, sırf bu sebeb- den dolayı, bu harbde henüz or- taya yeni olarak hiçbir şey çıkar- madı, Bundan evvelki harblerde olduğu gibi, bu harbde de başlıca silâh olerak yalnız politikayı ve ablukayı kullandı. Halen başka bir silâh kullanacağına dair de or- tada hiçbir alâmet ur, t silâbım, pada kul- Janacak saha artık kalmamıştır. Bu si Am: hadde kadar kat, bu mu mın eseri olma dünya» da hüküm süren mücade in bün- yesinde kendiliğinden mevcud © orada bu silâh, bir muvaffak oluyor, Fa. lan unsurların mahsulüdür: Ame.| rika pekâlâ anlıyor ki Alman elile idare edilen bir Avrupa, kendi &- rasındaki ihtilâfları halleder ve! e Avrupa memleketleri birb harbetmek âdetini bir rakırlarsa, bu eski kıt'ası Amârkanın karşısı yük ve hattâ korkunç bir rakib o- İabilir. Şu halde, Bay Rooseweltle taraftarları, İngiliz siyasetinin hu. Busi bir meharetine dahi ihtiyeç kalmaksızın, İngiltereyi tutmaya çalışmaktadırlar. Eğer, ötede Ja- ponya tehlikesi olmasa, Amerika çoktanberi harbe girmiş dahi bu- Junurdu. Şu halde, İngilterenin bugün de en büyük silâh yalnız abluka ola. rak kalıyor. * Hayat yürüyor, dünya değişi- oluyor; İngilte- rkında olmuyor, len dâha fazla) birçok şeyler ni yeni hesabi yor değilse ahud ye- enüz başka bir silâh i yapmaktan çok duğunu artik herkes © başladı. Bunun birçek se- en harbde Almanya, doğrudan d a için, cephelerde ya va her- gün. gayet mühim zayiat vermeğe ui, Bu defaki harb. dusu silâh altında| lere zaman zaman veriyor ve izinli gidip erile meşgul olabiliyorlar. 2 — Geçen harbde Almanya iş-| çi bulamıyordu. Bu defa ise Av-| Tupanın her tarafından işçi teda- rik edebilir vaziyettedir. Bu saye. t Almanya sanayii, tam randmanla değil hattâ İazlasile çalışmaktadır. 3 — Geçen harbde Almanya, Ziranti geri bir memieket İdi. buki, bu defa Almanyada ziraat gerek hacmi, gerek randımanı itibarile çok ilerlemiştir; meselâ, evvelce koyunun şeklini unutmuş olan Alman köylüleri şimdi küçük küçük sürüler bile beskiyor! 4 — Geçen harbde Almanyanın etrafında bulunan bütün memle- ketler de Almanya gibi barb ha- linde idiler. , birçok memle. ketlerde harb bitmiş, her tarafta insanlar bilhassa zirmat işlerine &- hemmiyet vererek çalışmaya baş lamışlardır. 5 — Geçen harbde Almanyanm elinde iptidai madde yoktu; bu de- fa ise iptidai madde kaynakları o zamana nisbetle çok daha açık ol. duktan başka, Alman kimyasının ve sanaylinin ortaya atmış ol törlü türlü yeni şeyler sade ha kolaylaştırmakla k de Avrupanın #ktısadi hayat baştanbaşa bir istihalenin âmili o- luyor, Bunlar, gelişi güze! hatıra gel miş şeylerdir. Abluka şilâhmın bu defa, büsbütün değişmiş şartlar i- çinde kuilanıldığını daha birçok unsur kaydetmek ka. bil değildir. Biliriz ki, bi yanın bu harbi ğınin deli olm fakat, sbluka »ının ba harbde silâh olmadığını gös- termeğe kâfi sebeblerin çokluğu. nu bunlarla pek iyi görebiliriz. * Bu müşahedeleri yaptıktan son- ra şu neticeye varabil'riz ki, (Devamı 4 üncü sayfada) ön bunlar, Alman- | utlaka kazanaca ı var da gizli tutu.! gösterecek | ra kâfi değildir;! mi vağifelerinin ilki Tetkikler: | Büyük, kuvvetli, zengin, dünyanın bütün nim, bilirsin, fakat kendini sevdirmedin mi, yapmamışsın, demektir, SON POSTA i Resimli Makale tlerine namzed ola - kendine hürmet ettirmedin “Pike bombardıman tayyareleri Nasıl kullanılırlar, hususiyetleri, fayda e mabhzurları nelerdir ? Me KEK 7 Metre ELE YE Pike bombardıman tayyarelerinin birbirini takib eden dalgalar halinde bulutların arkasından hücumları li | Pike tayyarelerin hususiyet. leri, pike bombardımanlarının in- kişafi nisbetini yeni tip ve mu - kavim bir takım pike tayyarelerir ! | yapılışını icab tir, Umumiyetle pike bombardıman tayyarelerinin tek motörlerinin | kuvveti 800-1100 beygir kuvveti - dir, Ufki olarak, yani yere müva- zi olarak düz uçuşlar esnasında &- zami süratleri şudur: Tayyarenin tipi Yü.37 Yü.88 Haynkel-133 Blekbern (Skua) Hauker. (Henley) Fist Sürati 390 K.M 510 0 362 435 4509 Vout V-156 414 Brüster Be3 434 Pike bombardıman tayy: elleri. nin yapılışlarında birçok hususi. yetler vardır. Bunlardan biri de .. şıdır. Yani, pike bombardıman tay yarelerinin bomba bölmeleri bom- baların bu vaziyetini, bilhassa pi- ke esnasında bombalar atılırken, tayyareye herhangi bir zarar gel- memsini temin içindir. Umumiy: pike bombardıman tsyyarelerinin gövdeleri altında 250-1000 kilo ağırlığına kadar br veyahud iki ağır bomba; kar rının altında 'se 29-100 kilo ağ: ğında olmak üzere 6-10 bomba bulunur. Harb gemilerine karşı faaliyet te bulunan pike bombardıman tayyareleri, ekseriyetle fevkalâde Jağır (2000 kiloluk) bir tek bomba almakla iktila ederler. Pike bombardıman tayyarele - rinde, diğer bombardıman tayya. İ relerinde olduğu gibi hedefe nişan alınmaz. Burada pilot, nişangâh vasıtasile değil de, doğrudan doğ- ruya tayyaresile hedefe nişan alır.) fik pike tayyarelerinde pikeye| geçiş ve pikeden çıkış bizzat pilot bu| tarafından tanzim ve idare edilir. ği. Fakat bu hal birçok kazaları bombalarmın içeride bulunmayı-İ, mucib olurdu. Çünkü şu veya bu sebeb dolayısile pilotun birkaç sa. İniyelik bir taahhür göstermesi, tayyareyi vaktinde pikeden çı - karmayışı, tayvarenin yere çakık masını intaç edebilirdi, Pilotlar pi- ke esnasında çok defa şururlarım kaybettikleri için. bu gibi kazalar sık sık vukua gelirdi, Nihayet bunun önüne geçmek) ç için son zamanlarda otomatik ola- rak pikeye geçen ve bombalarını hedefine attıktan sonra, gene ken. diliğinden, otomatk olarak pike - “. çıkan tayyareler yapıldı. Bu , pilotun tayyareyi pikeden çıkarmakta gösterdiği taahhür, ve; yahvd şuurunu kaybetmesi gibi sebebler Golayısile vukua (gelen kazaların önüne geçildi, Umumiyetle pilotler, bir kaide olarak, pikeden çıkarlarken, ata - let kanunu dolayısile umumi ağır- (Arkası sayfa 8 söten 2 de) İSTER iNAN, E Sevgi ve hürmet. E Bir insanın en büyük icra vasıtası birinci derecede telkin ettiği sev gi, ikinci derecede telkin ettiği bürmettir. Kuvvet ve servet ancak İLEDE bu iki pu iki direğe di dayandığı takdirdedir ki yaşayabilir. İYATI Sürçün Refik Halidin yeni romanı Yazan: Halid Bazı eserler vardır, geçersiniz, bir dahâ da belki ya hatırlar, ya hatırlamazsımz. Büna mukabil bazı eserler de vardır, yu. dum yudum tadarak okursunuz ve bir daha da o çeşniyi, i mazsınız. Çok kere lezzettir bu, Değil mi ki teğir. Refik Halidin bu son romanı d& öyle, İtimal eserin ilk babların. dan sonunu tahmin eder oluyor - ere çok yer vel miştin Fakat bütün bunları i renk açılan ve baz üç canlı ve yerinde kelimenin irmtizacile bir anı, bir levhayı, bir ruhi haleti çizip, okuyana «Bu işte budur» de- dirten sihirli üslübu, eserin mü - kemmeliyetini tamamlıyan bu ikinei cephesi ve hususiyetidir. Romanda macerası arlatılan Hilmi Efendi kimdir? Muharrir bu tipin mazisi üzerinde israrla durmuyor, Yalnız şunu anlıyoruz ki, bu eski asker, bu eski zabit, Şi- binkarahisarlıdır ve basit bir kül- türün, fakat çok an'anelere bağlı) PPM bir ailenin çocuğudur. Hayatı dümdüz fuhu temiz ve dostluk, insanlık, şeref ve namus duyguları sok köklüdür. Fakat bir gün bu &- sbağız, karısının ve kızı Sehe- rin yanında, mütevazı aile oca » Kında geçirdiği hayatı kâfi görmü- yor, ihtimal hem onlara, hem ken- disine daha şatafatlı bir hayat sü dürmenin yollarını arıyor, İstan- bulun Büyük Harbde ve Mütare - kedeki sokak siyasetçileri bu vic- danı saf olan adamı avlamakta ge- cikmiyorlar. Maamafih görünüşte hiç fena bir iş yapmamıştır, öyle | a: iken, bir gün, bir şüphe ve belki de bir iftira yüzünden, memleket. ten çıkarılıyor. Hilmi Efendinin vi mamerenanae İSTER iNANMA! Netmeddin Sadakm bir yazi, sinda şa cümleleri gördük: — sİthalât ve ihracat yekünu 1938 yılnda 300 milyon lira iken 1940 yılında 180 milyona düşmüştür. İhracatımız 14$ mik yondan ancak (İİİ) milyona düştüğü halde itbalâtımız 150 milyondan 68 milyona inmiştir. Lehimizde sani bu ticaret müvazenesi hakikatte büyük bir buhran idir. Necmeddin Sad si tamamen di benin başladığı günde: kadar birçok defsler rük is- tatistiği neşreditdi. Hepsinde de ihracatımızın ihhalâtmızdan nis- in düşünce. Muhare- bugüne dur, betsiz surette yüksek olduğu gö. rüldü ve hemen bütün gezetele- rimizde de bu vaziyetten dolayi memnuniyet izhar edildi, bu ba. histe, eğer yazılmıyorsak yalniz biz birkaç küçük temasla istisna teşkil ettik. Şimdi ise Necmeddin Sadak daha ehemmiyetli bir su- Tette meselenin üzerinde duru- yor. İthalâtın azalması pahuhlık fat yükselmesi, ihtikâr vesaire gi. bi birçok derdlerin kaynaklar nın en başmda gelir. Memleket hesabına son derece mühimdir. Bu vaziyette bu mühim mesele ile matbuatımızın uğraşarak bir çıkar yol bulup göstermek için kâfi derecede çalışmış olduğuna: İSTER iNAN, iSTER INANMA bu Fahri Ozansoy bir okur, | sürgün hayatı işte bu suretle baş- lamaktadır, Roman bir gör, kereste yü şilep bozması bir vapurun, Hil Efendiyi Beyrut rıhtımına bırak - ması ile başlıyor. Yanında pı parası vardır. Çok geçmedi İalet, yakasına yapışacaktır.. İşte yasi sürgünleri; tanışmakta gecik. miyor, Bunl a. Çopur Apti, şair Dek Kenan, Daim Bey vesairedir Çopur Apti, niz ut sokaklarında bir el arsbasile gazozculuk eğiyor ve Hilmi Efendiyi de bu işe çaği- rıyor, İkametgih meselesini | ise, Çopur Apti, diğerlerilk beraber, evvelden halletmiş bulunmakta - dır. Harab bir medrese odasında şıyorlar ve E hayatını o düşkün, biçare Imsanların hayatını, yeislerini; kavgalarını, hüsran ve ümic a ve tahlilde cidden harikulâ- de bir kudret gösteren, muharrir, romnaın bu kışmını şair Deli Ke- nanın hazin ölümü ile kapa Then, Hilmi Efendiyi de, oradakilı yasi anlaşamamazlıkları yüzünden yeni bir sefalet kapısına sürüklü. yor, Medrese hayatı bitmiş, şimdi yeni tanıştığı Boğus isminde Tür. kiyeden gitme bir Ermeni ustaba- delâletile, yapılmakla olan bir #partımana amele yazılmıştır. Günleri, harç t: akla ve gece - İleri, alt katı biti artımanın çi- mento çuvalları ile dolu bir oda- sında yatmakla geçmektedir. Hilmi Efendinin her sefalete tahammülü var, yalnız İstanbulda bıraktığı ve parasızlık yüzünden hir türlü yanına çağıramadığı ka. rısı İle kızı Seherin hasretine ta- hammülü yok, İstanbuldan gelen müphem mektublar da | gittikçe seyrekleşmektedir. Ne var? Ne haldedirler? Niçin artık yazmıyor- lar? Hele karısının son mektubla. rından birinde, Seherin söz dinle. mediğinden, havalandığından bah- setmesi ve fazla izahat vermeme. si Hilmi Efendiyi çılgına çevir - miştir. Ne yapsın? Kimden hsber alsın? Derken, günün birinde, İstan - buldan Kâni namında tanımadığı birinin yolladığı elli lira karşısm. da hayretlere düşüyor. Bu elliyi bir müddet sonra, ikinci oObir elli ira ve onu da gayet şık iç ça- | maşırları hediyesi takib ediyor. İKimdir bu gaibdeki dostu? Niçin hakiki ismini gizliyor da,. | Artık hâdiseler, tesadüfler, bi- i ribirini takib etmektedir. Hilmi İ Efendi, kalbi yaralı, bitkin ve müz tarib yaşadığı, sürüklendiği gün- lerden birinde, İstanbullu eski bir dostuna rastlıyor. Dostu torunları ve çocuklarile berzberdir ve Bir 0- tomobile binip Cebel'e gitmek ü- zered'r. Orada köşkü var, Te” var, her şeyi var, Çönkü kızmın birini, zengin bir Araba vermiştir ve o sayede, kendisi de gelp Bey- suretle, Beyrutta bir takım si-| elda Amiral Darlarmış Sözün kısası Canına tak demiş! E. Ekrem Tala B ahçeli kazinoya, biraz havs almağa, pıtrak gibi açmif güllerin kokusile kuşların cıyıltisir İe ve orta yerdeki havuzun içine dö hskiyenin — tatlı şırıltısile gönül ferahlatmağa gelmişler. Kılıklarından işçi oldukları bel » h. Elbiselerinde, yer yet yağ Jeke leri var. Nasırlı elleri, kimbilir han gi bir imalâteane makinesinin kap * kara kirini kendilerine mal etmiş. Ayni peykenin üzerinde, yaslar mışlar, konuşuyorlar. — Memmedi Ne dersin bu işe? — Hangisine? — Bizim ustabaşı, bu sabah ba na gene çıkışı. — Pulatika etmesini bilmiyor « sun da, ondan! — Ben hazetmeri pulatikadan, — Neden hazetmezsin, be? — Bıktım, usandım gayri, Lâ“ fını bilem işitmesini istemiyorum, — Di bak, hele! Ne oldun bir- denbire be Aliciğim? — Ne olacağım onam? Pulati - ka, dünyayı mâsıl mafetiyse, beni de öylecene yedi, bitirdi. Pavlikar da, kavede, evde, yabanda, hep onun lâf Bir dakka kafam rahat etmiyor. “m kaynana tam bir yıl ders aldı, yeni harfları söke“ mediydi. Gelgelelim. Habeşistanını üni de, vermiş; boyuna tekrarlayıp duru * yor. Mahallede adını «Ayaklı â jana» koymuşlar, Köroğlu dersen, © da öyle, Yu kopiller?. Büyüğü, Hmerideei evin kızlarına imesaj gönderiyor. Ortancası, sinir o harbi yapiyorum diye, sarı kedi ile fino köpeğini bir çuvala koymuş, biri- birlerini helâk ettiler, Hele en küçüğü kan kirmizi. Geçen gün annesine karşı gelmiş, Akşam ben eve geline: bana: — Tam dayağı yiyeceğim sırada plân dahilinde kaçtım; demez ıni?i Divane olacaktım.. Sonra evde pe kusur bulsam, hep muharebeyi, pulatikayı bahane tutarak dan kalkmağa, zeytin- yağı gibi su üzerine çıkmağa bulaşirlar, çanakları kıran Çörçil, yıkanmış çamaşırları çamu- ra bulayan Ruzvelr, ocakta yemeği yakup, tencsrenin — dibini tutturan i Sanki Pulatika mı? Ömrümü yüz yıl uzalacağını bilsem, istemem! Canıma tâk dedi gayri!, Şikâyetçi lâfım burada | Öteki ona ne cevab verdi? duymadım, bilmiyorum., EE Clrami “Cola âdeta kaçışı, başlı başına bir insan lık komedisi ve bu komedi içinde gizli bir insanlık faciasıdır. Müref feh dost, Hümi Efendiye izaz ve ikramda ne kadar ifratla gösteriş yapıyorsa, onun balini sormamak hususunda da o derece hodbin davranıyor. Öyle ki, Hilmi Efen- di bu köşkten, yangından . kaçar gibi kaçmağı ve gene Beyruttaki rençperliğine bir an evvel dön - meği canına minnet biliyor. Roma. nın bu kısmından itibaren, Refik Halidin tahlil kadar tasvir kudre. #indeki emsalsizliği de yeni misal- ler vermeğe başlıyor. Bakın me - selâ şu Cebel tasvirine* «Güneş batarken, dağların şa » rab rengi aldığı hoş bir saatte Bey. itirdi, Onu rut yolunu tuttu. Derken, ln ade yük » sek dağlarda rastlanan duman bastı, Denizin buğusu, böyle, çoğu akşam, Cebele tırmanır gözgözğü görmiyecek kadar koyn bir sis yer yer köyleri, yamaçları kap - lardı. Otomobil fenerlerini, ev ve dükkân lâmbalarını hâle çevirmiş fırtmalı aya benzeten bu düman hamam önü gibi yaş odun ve çü- (Arkası sayfa 8 sütun 3 te) TAKVİM rut'a yerleşmiştir. Hilmi Efendiyi, İl babacan ve samimi bir tavırla küş- küne çağırıyor. Hilmi Efendinin o köşke misa- fir gidip bir gece kaldıktan sonra

Bu sayıdan diğer sayfalar: