3 Eylül 1942 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

3 Eylül 1942 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

7 Güz HiKAYER el İhsan SON POSTA ET Yazan: Halid Ziya Uşaklıgil —i— İzmirin belki altmış yıl evvele aid bu meşhur adamının hikâye lerini o zamanın nesline mensub olanlar çocukken dinlerlerdi. On dan bahsedilirken mutlaka adi nın ynında lâkabı da zikredi di, bu lâkab owun yüzüne bir istihza gülümsemesile | yapıştı rılmış, artık bir daha fekkedile- miyecek kavi bir zamğ ile sanki ikinci bir deri gibi perçinlendi - rilmişti. O zaman İzmirde İhsan adını taşıyan pek az kimse var- ken o, anılınca yalnız İhsan Bey den'ise birden tahattür oluna - maz, mutla! işte, güzel İh - san!...» diye tasrih olunduktan sonra «Hal... Şu...« cevsbile ve bir gülümseme ile asil babsedilen İhsna hatıra gelmiş olurdu. Bu lâkab ona nereden gelmiş” 6? Tâ küçücük bir çocuk. iken annesi onun yüzüne bakarak, merhametten, şefkatten doğan bir tesliyet arzusile onu «benim güzel çocuğum! Güzel İhsa nım!...» diye okşamağa başlıya- bdanberi eşe dosta, komşulara, akrabaya sirayet eden bir itiyad ile mi bu lâkab bir daha kopa- rılamıyacak, silinemiyecek bir damga kabilinden yapışmış kal. maçtı. Güzel İksan!... Elbette anla - şıldı ki o hakikaten güzel değil,| tersine, ne kadar güzel olma - mak mümkünse, ne kadar çirkin olmak mümkünse öyle idi, Onu tahattür eden o zamanın gocukları bugün hâlâ yaşıyorlar- sa elbette hayallerinde görüyor- lardır. Hadden aşırı bir büyük lükte başının her zaman, yıkan mamiş, kirle dolu kalmış, hattâ taranmamış, sarı mıdır, kumral rudır, Bedir belli olmıyan saç - larını; yer yer bölünmüş kaşları- Ie dökülmüş kirpil da donukluğu | 1 arasın- ııldamağa kuv » : vet bulamıyan belki kestame, bel- ki çağla renginde gözlerini unut- mamışlardır. Çocuk iken yapıl - mış olan aşı lâyıkile tutmamış 0- lacak ki tam delikanlı olmak ça: ğma varınca çiçek hastalığına tu- tulmuş ve ondan sonra bütün ildi delik deşik olarak ona ta - ipi iğrenç olacak!..» diye bir hasıl olur, ve bunun neticesile bir tiksinti, bir bulantı başlardı. İşte bütün bu vasıflarından do- layı ona Güzel İhsan denilmiş ve bu lâkabla o şehrin en meşhur bir siması olmuştu. Ondan nefret olunur muydu? Hayır, nefret değil, merhamet, acımaktan döğan bir tahammül, çekinmekle beraber yanyana ©- turulsa bile uzak kalmağa bir ih- tiyaç duyulurdu. O da bunu his. seder olmalıydı ki her vakit bir sokulganlığı, hattâ bir yapışkan. lığı vardı. Tanıdıkirını kollar, on- ların arasında, hususile: gücil kuvvetile, pazularının, pençele - rinin çelikten döğülmüş zannmı veren çetinliğile, iriyarı vücudile meşhur olan ve bunun için olacak Pala Tevfik namile tanılan bir mahkeme başkâtibinin ve onun her vakit beraber bulunduğu iki arkadaşından mürekkeb zümre- ci biatin verdiği çirkinlik imtiyazımı! Kürataş mâyhabelerinde, Kor. tamamlamıştı. Kendi teşekkür etmiş olmalıydı bu sırada başlıyan bıyık ve sakal saçlarının müphem rengile, ya- hud esas renginden ziyade pek genç iken müptelâsı olduğu tü - tün dumanile boyanarak yanak- larını, dudaklarını, şakakların - dan başlıyarak çenesine kadar, seyrek kıllarla kaplamağa, kıs- men olsun hastalığın tahribleri - Bi örtmeğe çalışırdı. Assl örtül - meğe muhtaç olan dudaklarıydı. Kendisine pek yakıştırdığı için olacak, sebebli sebebsiz, vesile- ler bularak tebessüm etmek âde- 6 olduğundan bu dudakların ü - çarpık çurpuk, hiç bir zaman fircalanamıa, hattâ sabunla ©-İlediklerinden en ziyade memnun des, Demirci kendisine donboyu kazinolarnda, yakalar, ki gene! aralarına sokulur, onlar da pek açık istiskal etmezler, hattâ âra- sea onun o maskaralıklarından eğleniyor görünürlerdi; ve ga - yet tabii olarak hesab görmek za manında üç arkadastan biri eli cebine sokar, uyukluyor görü - nen, yahud o sirada bir iki da. kika sıvışan Güzel İbsanın his - sesini de vermiş bulunurdu. Onun tuhaflıkları ne idi? Ken disinin, o zâmanın kullanılan ta- birlerince, hoş sohbet, hazır ce- vab, fıkragö, nükteperdaz, maz- muntraz olduğuna kani » ha. kikaten her vakit değil amma &- rasıra öyle şeyler bulur, öyle mas karalıklar icad ederdi ki dinli yenler sırıtırdı; fakat kendi söy- Esi! ranırken etrafında olan gene kendisiydi. Etraf sırı tırken o'ilk önce kesik kesik gü. ler, sonra kendisini zaptedemi - yormuşçasına bu küçük kahka - bir büyük tarrake ile ve vücudunu sarsan bir uğul- tu ile ptlar, güler, güler, otur - duğu yerde #eğreklerini tutarak, kıvrılarak kahkahalarla boğu - lurdu; nihayet bu gülme buh ürüğe, bütün ciğer lerini söken, ve nerede ise orta hğa püskürecek zannını veren bir jöksürük dalgasına tahavvül & - İderdi. O zaman o bu halde kıv. bulunanlar ne olur ne olmaz diye iskemlele- vini çekerler, rakı masasını biraz selâmet kenarına çevirirlerdi. Bu adam ne yapardı? Nasıl yaşardı? Artık yaşlanmış bir olan annesinin Fettah sokağında bir küçük evi, Zindan çarşısında bir dükkân vardı, Zaten ana © ğul pek azla geçinirlerdi. Güzel İhsanın kazancı da o devre gi azırganruyacak derecede | i Rüşdiye tahsilini bitirdikten son- ra hükümet konağının muhtelif kalemlerinde mülâzemetler geci- irerek düzgün bir ifade, hele pek güzel bir yazı elde etmisti. İz. mirde onun kadar hüsnühat sa- hibi kâtib pek azdı. Bu iki kabi - iyet sayesinde. sunun bunun de- Iletle, Coye hanımda idareha - nesi bulunan Rum davavekill rinden Htinopulas ona vanma almıştı. Türkçesi vek kıt olan bu »m ona yazılarmı vazdmer maktublarını okutur. ve hitletmet Anirelerinde, hususile asıl işleri- nin merkezi mesabesinde bulu - —- Henret mahkemesinde evrak takikine kastururdu. i Hattâ rivayet ederlerdi ki o zaman ticaret mahkemesi riya- setinde bulunan ve ipek (gibi saçlarile, sakalile pek güzel bir adam olan Nüzhet Bey ona mah- kemede dolaşırken tesadüf ettik. «Aman! Bu Güzel İhsan bu raya nereden musallat oldu? O. nu gördükçe sinirleniyorum. dermiş. Bir işi daha vardı: Hizmetin - de bulunduğu Rum davavekili - nin tavsiyesile onun müsterile - İrinden olan iler icinde bir İ halı ticaret evinin, Habif musevi müessesesinin de yünde iki saat kadar kâtibliğini üzerine almastı. | Bu tücaretevinin Kaula, Gör. kabilinden halı tez- -1 birleri vardı, ve tabiatile muha- bere türkçe cereyan ederdi. Mü- essese sahibi Habif türkçe okur yazar takımdan değildi. e Güzel İhsan ona gelen mektubları okur, anlatır ve yazılacak © cevabları onun tarifi üzerine kaleme alır. pardı, Yahadiye türkçe mektub- sinden mana çıkararak cevab yaz mak epeyce tuhaf olurdu. Bu e- meğine mukabil kazancı da fena| i. Yalnız bir meselede w-| fak bir tereddüd geçirdi. Musevi tacir muhabirlerine yaltaklık etmek maksadile he - İmen her vakit onlara hitab eder- ken «pek sevgili karındaşımı ye başlanmasını isterdi. Bu) muhabirlerin hemen hepsi pek müteassıb müslümanlardı, hele Kula'da bir Hacı İbratim Efen - di vardı ki bütün mektublarm | dan koyu bir sofu olduğu anla - sildi. Güzel İhsan bu adamlara| musevinin karındaş hitabını kul- lanmak istemesinden dolayı şüp- heye düştü, kendi kendisine «a- damcıklar buna içerlemesinler!» dedi, sonra sbana ne?» diye ce. vab verdi, daha aonra rüşdiye| tahsilinde Gülistandan kelma bir İ hatıra ile «beni Âdem aznvı yek-! iğerinde» diye ilâve etti. Öyle ya ün insanlar ayni baba, ana evlâd: değil —ivdi? Hattâ ken - Aisi Demiryolu evleri eğlencele- rinin pek tanılmıs bir siması ©- lan kemancı kıpti Cevdete, İsre- tn coskimluk zamanlarmın ex - rilp: «Karındasım, Cevdet! Bir «wn havası Anhal,..» diye yal - varmaz mvdı? Bu iki iş ona ihtiyacından faz- İla bir para kazandırdı. Eğlence masrafları arkadaşların cebine yüklendikten, annesine ev mas - İrafı için bir miktar verdikten sonra kendisine tütün, yalnız kal İdığı vakitler rakı, boğaz işinde pek düşkün olduğu abur cubur, layda bir berber, iki ayda bir ba- mam kabilinden ufak tefek çı- kıncn gene epeyce bir şeyler ka- lıyordu. Onun kılık kıyafet icin bir me-| rakı yöktu. Senede bir Frenk mahallesinde hazır esvab satan i Alman vahudilorinden Hambur. ları anlatmak, yarı buçuk ifade-' ser'den bir kat elbise ile iki s*- nede bir malta alır, bunları töyleri aşmıp iplikleri sırıtıncıya kadar Harb iktisadiyatı (Baş tarafı 3/1 de) Irak üzerine taarruz için o müsald çıkış mevzileri elde cimek; — Rus ordularını en © Kuvvetli ikmal membalarından mahrum ede © rek gelecek seneki taarruz içinda. ha müsald bale sokmak; — Karadenizi emin bir yolu yapmak, ikmal Senede 7 milyon ton pe'roi çıkaran sahalardan, demir, çelik, tayyare denizaltı ve malzeme fabrikaların » © dan bahsolünuyor, Şimdiye kadar bir yabancı ayağı basmamiş olar bu yerlerin mahiyetini ancak herk harekâtı açığa vurabilir. Buralar şark seferinin son anah'aridir. Bı kaynaklar, mevcud stoklarla beraber Rus ordularını oldukça uzun müd - det ikmal edebilecek kudrete işe - İer, şark seferinin tahminlerden da. ha çok devam etmesi mümkündür. Geçen seneki o taarruzdan evvel Alman devlet reisi o nutuklarında kat'i neticeyi haber vermişti, Bu yi taarruz başlarken böyle bir vaidde bulunmadı. Bötün bu sebebler gös teriyor ki şark seferinde bu sene kat'i netice alinm»-* beklenemez. Seyfi Kurtbek | Askerlik işleri) Şubeye davet Fatih Askerlik Şubesinden: P. 'Teğm. Kemal Pelni (14093) sek © subeye müracanli, RAŞİD RIZA TIYATROSU Halide Pişkin beraber Harbiyede, Belvü bahçesinin alaturka kısmında bu gece ONLAR ERMİŞ MURADINA Vodvil 3 perde SADİ TEK TİYATROSU Bu gece Suadiye Nur Parkta SÜT KARDEŞLER Vodril 3 perde ayet dirsekleri, dize leri yağla, ellerinin terlerile pa * rıl parıl parlayıp da artık gören- lerin itirazma uğrayasıya kadar

Bu sayıdan diğer sayfalar: