24 Kasım 1942 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 4

24 Kasım 1942 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Kuvvetli bir vesika Bundan bir müddet önce tuhaf ve çok dikkate değer bir vak'a ile karşılaştım. Vak'anın doğru- luğu ve hayattan alınmış olması, değerini benim gözümde büyüt- tü, Her şeyin düpedüz cereyan ct. Üğini zannettiğimiz bir sırada, hayat cephesinde ne enir şeyler cereyan ettiğini anlıyabil- memiz için bu vak'ayı beraber dinleyelim. Yazan: Saratov şehrinde Sereja Hre Gi nov İsminde genç bir delikanlı o- turuyordu. o Sereja bir dairede memurdu. Ayni dairede memur olarak çalışmakta olan genç bir kızla tanıştı. Kısa bir zamanda kıza abayı yaktı. Veyahud kız ona abayı yaktı. Neyse, burası o değil!, Aradan 2: man geçtiği için kimin kime aba. yı yaktığını iyice hatırlamıyorum. Fakat muhakkak olan bir şey varsa, kızla delikanlının son za- manlarda hep beraber dolaştık” Jarıdır, Evet, kızla delikanlı beraber dolaşmıya, birlikte o gezintilere gitmiye, beraber sinemslarn, ti- yatrolara girip çıkmağı başladı- Jar. Hattâ bumların kolkola ge. zindikleri, birbirlerinin kulakla rna âşıkane sözler bile fısılda - dıkları görüldü. Velhasıl, bunla" rm birçok haltlar daha karıştır. « dikları muhakkaktır. Gene böyle bir defasında genç kızla deFkanlı gezmiye gitmiş .! lerdi. Bir sürü geyler konusmus- lar, tatlı tatlı valeit yeçirmislerdi.! Konuşmalarının en hararetli bir! zamanında delfkanlı genç kıza| hitaben: | — Anna, dedi, biliyor musun| hatırıma ne geldi? Biz şimdi s6-| ninle tatlı tatlı konuşuyor, bera- ber gezip tozuyoruz. Fakat ileri- de ne olacağını şimdiden, tabii, lüm ya, ara » mızda çok samimi bir münasebet var. Bu samimi münasebetin çok i bir neticesi olarak ilerde bir çocuğumuz olmak ihtimali'de var. Bu beni cidden düşündürü - yor. Binaenaleyh, bir çocuğumuz olursa benden bir istekte bulun- mıyacağınıza, çocuğu bana mal etmiye kalkışmıyacağınıza d bana bir sened veriniz!. Elimde| böyle bir sened bulunacak olursa © zaman size karsı daha nazik,! daha sevimli odavranacağım!. Doğrusunu isterseniz, simdi sana| "karşı olan aşkımda ufak bir teke var. Aşk sahasmda attığım her adımı, ceza kanununun muayyen maddelerine uydurmak mecbu - riyetinde kalıyorum. Bu hal aş- kımın harareti üzerine tesir pıyor, Onu adetâ soğutuyor, M temadiyen ceza kanununun mu- #yyen maddesile ceza göreceğim, çocuk için nafaka vereceğim kor kusu çekmedense, aşktan vazgeç mek daha makul bir hareket o- Inenk... İşte sevgilim, vaziyet bu mer- kezde, Ya bana, söylediğim şe. kilde bir sened veriniz veyahud da ben bu sevdadan vezgeçmek zorunda kalacağım! Ya kız bu serseriye adamakıl.! li tutkımdu, veyahud delikanlı parlak sözlerle İasın gözünü bo- yamıstı. Her ne hal ise. Genç kız münakaşayı fazla uzatmadı. enlemi alarak delikanlının Tarihi tefrikarız: 18 AKİLE HANIM Si si İğ iğ “GENÇ, OSMAN, (Geçip yerine oturarak Dilâver Paşaya döndü) Öyle değil mi Paşa hazretleri karındaşım? fi Sultan Osmanın da gözleri su lanmıştı. Şu halası tarafından e. « miştesi Davad Paşa: Ne Padişa-| bostancılar ve kâlârı âmire ağa-| hemen ti bucuk milyon alin ve be “bni sever adamdı! Memnun ba- kışlarIn bakıyor, koca o adamın stediği vesikayı İmzalad imzaladığı bu vesikaya nazaran ileride bir çocuk falan zuhurun.! da, genç kız delikanlıdan herhan gi bir istekte bulunmuyacaktı, Genç kız bu vesikayı imzala makla beraber, birkaç dokanak.| lı söz söylemekten de kendini alamadı: — Doğrusu, dedi, bu hareke- tinize hiç bir mâna veremedim. Ben sizden önce görüştüğüm de Hkanlılara böyle senedler, bunun gibi vesikalar vermemiştim. Aş- kımızın böyle garib safhalara dö külmesi beni çok tiyor. Fa-l kat mademki siz bu vesikanın im) zalanması için bu kadar israr et. tiniz, ben bunu imza etmemezlik edemezdim. Delikanlı genç kızın bu kina” yeli sözlerine aldırmadı: —Güzelim, dedi, ben hiç de enayi mevkiine düsmek istemem. Etrafta ne olup bittiğini pekâlâ »üyorum. Bircok enayilerin düş ü vaziyete düsmek tarafdarı değilim. Bunun icin, aşkımızın selâimeti namma böyle bir vesi kayı imza etmiş olmanız çok isa- betli oldu. Neyse, lâfı uzatmıyalım. De - likanlı kuru bir imza ile iktifa etmedi. Genç kız bunu imzala - dıktan sonra vesikayı alıp ev ku- mandanına götürdü ve kızın im zasıni tasdik ettirdi. Öyle ya, as- İma uygun olmrvan bir imzanın ne keymeti olabilirdi. Delikanlı bu krvmetli vesikayı emin bir yere sakladı. öd Bu hâdisenin üzerinden bir bu- çuk yıl kadar bir zaman geçmiş- &. İki sevgili, hâkimin huzurunda eski ralarını anlatıp duruyorlardı. v l yaz bir kostüm, kucağında da küçük bir yavru vardı. Sakin bir sesle hâkime şunları söylüyordu: — Evet, vakıâ ben ona hiçbir istekte o bulunmıyacağıma dair bir vesika vermiştim. Fakat ne apalım ki bir çocuğumuz oldu. Şimdi ben onun du, çocuğun ba- bası sıfatile çocuğa alâka göster-| mesini İstiyorum, Dünyaya gelen bu masum yavrucuklan yalnız ben mes'ul olamam. Bu mesuli- yeti ikimizin müştereken paylaş. mamız lâzımdır. Bahusus ben şimdi, bu vaziyçite, çalışamıyo- rum da... Delikanlı kızın yanı başında durmuş onun bu sözlerine bıyık altından gülüyordu. Kızın iddia- larma karşı şu ifadede bulundu: — Bu vatandasın ne demek İ İ Bu sefer yüzünü Defterdar Baki Paşaya döndürdü: — Ya, siz ne dirsiz Defterdar Paşa? Dedi, Deftordarın da düşünce sini yoklayıp anlamak istiyordu. | Akçeden başka bir şey düsünmü.İotuz milyon, i yen Baki Paşanm hiçbir fikri yok| dahi «yüz on bir milyon yüz yet. tu. Hemen dizleri üzerine gelip boynunu büklü — Akçe maslahatdır Padişa- bm! Ya, yeni ve tâmüliyâr sikke bas trup “onluk Osmani> |1J kestir medün mi? | Defterdar cevab vermeden ba.| ını önüne eğince Sultan Osman incecik kaşlarını alnına doğru yaylandırdı: — Baka Paşa, «Kul mevacibi» yıllık tutarı nedir? .— Sarayı hümayun hıdamı ve vatı dahil mi padişahım? — Yo, saray lâzım değil. Bu İbâlâ omuzlarını oynatıp içini ço- e çeke hıçlürmasını içden gelen bir duygu ile beğeniyordu. (1) On akçelik bir arada, Yani; Üç örhem rürliş tutarı sike, | sevinçle haykırdı: Mih. Zoşçenhko istediğini pek de anlamıyorum. Ne sıfatla hangi hakla benden çocuğuna bakmamı istiyor?. Me sole gayet açık. Lütfen şu vesi- kayı okur musunuz?. Delikanlı cakalı bir eda ile ce- ketinin düğmelerini çözdü, Cep- lerin” karıştırarak mahud ve kayı çıkardı. Ve gene, bıyık al- imdan gülümsiyerek, vesilayı hâ kimin önüne koydu. Hâkim dikkatle vesikayı göz- den geçirdi Kızın imzasını, Ev kumandanının tasdik mührünü tetkik etti. Gülümsiyerek: — Evet, dedi, vesikada ber hangi bir sahtekârlık yok. Vesi- ka tamamen doğru Delikanlı kendini tutamadı, — Evet, evet, benim yalan söylemediğimi görüyorsunuz!, E-| limde böyle bir vesika varken sa- bık sevgilimin sizleri rahatsız et mesi affedilir bir suç değildir. Hâkim bir daha gülümsedi: — Evet, oğlum, dedi. Vesika hakikaten doğru ve usule uygun ölarak tanzim edilmiştir. Buna her hangi bir diyeceğimiz yok. Fakat ortada, hiç bir suçu olmı. yân masum bir çocuk var. Ka - nun ise herkesten önce çocuk - tan yanadır. Binaenaleyh, çocuk, senin gibi hinoğluhin, senin gibi it, senin gibi hergele bir baba- dan olsa bile, ona eziyet çektir - memiz revayi hak mıdır?.. İşte bunda ötürüdür ki sizin bu ve- sikanızın bizim nazarımızda hiç bir kıymeti olamaz!. Vesikanızı aynen size iade ediyorum. Bu çe. cuğim nafakasına siz de İştirak etmek mecburivetindainiz!, Acıkröz delikanlı, işte altı ay- danberidir mahkeme kararile ç0- cuğa tıkır tiker nafaka parası ver —etndir, Profesör Şerafeddinin| cenazesi kaldırıldı Tıb Fakültesinin emektar ve kıy. imetli uzavlarından profesör doktor Esad Şerefeddin Köprülü evvelki gün Erenköyündeki evinde gözle - rini hayata kapamiştır. Profesörün cenazesi dün sabah evinden kaldırılarak Beyazıd cami, ; sine getirilmiş ve orada namazi ki-| İlimdiltan o sonra talebelerinin elleri, harbde vezirinzamın maiyetinde üzerinde Üniversite merkez binası . süklüm büklüm, ma götürülmüştür. Cenaze töreninde) Paşa ilkin basit bir vali gib: bir mace.) Yali ve Belediye Reisi Dr. Lütfi şeydi. «Üyvar» harbine «Nikbo. | Kırdar, Üniversite profesörleri, ta-)lu» beylerbeyi olarak iştirak et- Genç kızım üzerinde örme be-'ninmiş dektorlar ve merhumsn dost! şişti? Fakat maiyetinde getirdi. Yari hazir bulunmuşlardır. Üniversitedeki merasim! müten. kib cenaze Topkapıya erek aile mezarlığına defnedilmiştir. Mer hum profesör doktor Şerefeddin Tıb Fakültesinde, cczaci ve baytar okullarında uzun müddet profesör lükte buhunmuş, kiymetli bir ilim a. damımizdı. O Kendisme Tanrıdan rahmet diler, ailesine, Üniversite ve Tıb âlemine taziyetlerimizi bil - diriviz. | eml Yeşilaycıların toplantısı Yeşilay Gençlik Şubesinden: Yeşilay ve gençlik | teşkilütinin, 29 İkinciteşrin - 1942 Pazar günü saat 9,30 da Eminönü Halkevi sn. lomunda yapacakları kongereye bü - tün azalarının teşrifleri rica olunur, devleti aliyyenin yeniçeri ve si-! pahâ İstanbulda verdiği. ne dir? (21 Baki Paşa koynundan bir def- ter çıkarıp baktı: — Sipah kullarınıza yılda yüz yeniçeri tnifesine miş iki bin beşyüz yirmi altı akçe verilür Padişahım, (3) Burada Davud Paşa ellerini o- vuştura ovuştura kırdıya ka- rıştız — Bu akçe ile Mıwr ve Irak ve Hicaz ve arzı Filistin ve Ha, leb ve Şam canibinden yüz bin| fârisihâris (47 tedarik edilebilür 121 Bir #sam olayacular İçin: Vi, vetindeki yeniçeriler Asarlan ve okizu, va g'bi vençilerien sörtare. 181 Faşümkli attın pâra ile hemen hesaba göre yüz milyon köke para da, mektir. (41 Bir kem ökuynenlar için: Mem, itki muhal ve görleylcisi süvari as evt, idarın hatası, kendi L TARİHİ MÜSAHABELER J Rakibini mahvetmek için . düşman karşısındaki orduyu tehlikeye sokan Sadrazam Bir padişahın gösterdiği ahlâki zaaf ve büyük bir vezirin mevki ihtirası yüzünden işlediği cinayet smanlı tarihinde padişah- lardan birinin, dördüncü Mehmedin bir aklâk zâfı vardır ki, devrin müverrihleri bunu or- du ve siyaset alanımda bir nizam muhafazası gayretine yormak yolile örtbas etmek isterler, Meselenin esası ne olursa ol-| sun, dördüncü Mehmedin göster- diği ahlâksızlık tarihin acı hük.| münden kurtulamamıştır, Bu re-| bat ve safasma düşkün büküm e beraber tarihte çok ünlü bir vezir olan Köprülüzade Fazıl Ahmed Pa- sayı da ahlâksızlığa v> vicd sızca bir harekete sevlcetmiş idi., Fazıl Ahmed Paşa bu yolsuz-| luğa düştüğü zaman çok © genç iz bulunuyordu. Yara- dılışındaki kendi: beğenme ve mevkiinin verdiği gurur yüzün. den işlediği kötü iş, kanun ve «örf» bakımından padişabınkin- den çok daha ağır olduğu halde, vak'aya sebeb olmak dolayısile dördüncü Mehmede düşen mane. vi vebalin yanında oldukça ha- fif kalabilir: Fazıl Ahmed Pnsr bir insan olmak itibarile mevkii- ne rakib olan bir adama kuru meşru olmayan bir yoldan kendi- sini korumağa çalışmıstı. Halbuki, dördüncü Mehmedin gösterdiği ahlâki zâfa düşmesi- ne hiçbir sebeb yoktu: Tarihte reisülküttab o (zama. nın hariciye naziri) oŞamizade Mehmed efendinin katli diye kı- saca kaydedilen satırlar altında gizlenen üç acı hakikat vardı ki, bunlar ayrı ayrı üzerlerinde durulup düşünülmeğe değeri o. lan şeylerdendir. Şamizade Mehmed efendi; ve- ziriazam Köprülüzade Far;l Ah- med Paşa ile birlikte «Üyvar» seferine gitmişti. Bu kaleye za- manın Osmanlı hükümeti ve dev- leti askeri ve siyasi Obakımdan büyük ehemmiyetler veriyordu. Samizadenin Kadızade İbrahim Paşa adındaki damadı da bu bulunuyordu. Kadızade İbrahim ği hususi askerin giyin ve kuşa- mı o kadar iyi idi ki, «Öskü düz-| lüğünde yapılan büyük bir ege- şid resminde» herkesin parmak- larını ağzında bırakmıştır. İbrahim Paşanın, İstanbulda saray ve devlet ileri gelirleri a.| rahim Paşayı başka bir yoldan yok etmek hilesine baş ME ta. O zaman harb meydanında) hazır bulunan bazı (şahidlerin bıraktıkları vesikalara göre, Fa- zıl Ahmed Paşa Cekirdlen önün- de verilen büyük bir harbde, İb- rahim Paşayı kendi kuvvetinden birkaç misli fazla düşman üzeri. ne göndermekle kalmamış, yas! rım saatlik bir yerde bulunan Türk ordusu «küllü kuvvetlerini de bozulmaya yüz tutan İbrahim | >; Paşaya yardıma göndermemiş, birkaç bin Türk evlâdımnı yok yere düşman kılıcından geçiril* mesine, bile bile sebebiyet ver-| mişti, l İşte Fazıl Ahmed Paşanın but! «Memleket ve millet menfaatini şahsi ihtirasma» oo feda etmesi keyfiyeti, padişahınkinden ayrı olarak bu büyük vezir zararına tarihin kapkara bir sayfasını teş kil etmek lâzım geliyor! | Öte taraftan rakibini harl meydanında düşmanlara yok et: tirmeğe © muvaffak olamayan genç vezire bu fırsatı İstanbul daki padişahın kendi ellerile £ zırlayıp vermiş olmasi da, rinde çok dikkatle değer bir vakıadır. Dördüncü Mehmed bu hareks ti niçin yapmıştı? Acaba padişah Fazıl Ahmed Paşa ile İbrahim Paşa arasındaki rekabeti b'liyor mıydı? Bunu bilmemesine imkân | yoktur. Çünkü, reisülküttab Şa-| mizade Mehmed efendiden Fazıl| Ahmed Paşa aleyhine ve damadı İbrahim Paşa lehine bir mektub almış bulunuyordu. Şamizadenin yazdığı mektub- da «Fazıl Ahmed Paşanın tecrü- besiz bir genç, damadı İbrahün Paşanın ise, tecrübeli bir harb adamı olduğu yazılarak vezir zamlık mührüne damadının lâ yık olduğu» bildiriliyordu. İşte padişah bu mektubu ol duğu gibi bir haseki ile harb meydanında düşmanla çarpışan ordunun başında bulunan Fazıl Ahmed Paşaya göndermiştir. Ta. > Pekmez ve üzüm kaça salılacak? Şeker flatlarınm artması, pek- mez, üzüm ve İncir istihlikinin art. masına sebeb olmuş ve bunun netl- cesi olarak pekmez, üzüm ve incir Flatları son günlerde hayli yüksel - miştir, durulmağa rasında geçer nüfuzu olan Şami zadenin damadı olmasıda bu takdirlere ayrıca bir kıymet iza- fe ediyordu. İşte bu günden, ve- ziriazam Fazıl Ahmed Paşanın yüreğine düşen bir mevki korku: su ve çekememezlik hırsı, İstan- buldaki padişahın ahlâksızca bir hareketi yüzünden hem Ş: denin, hem de damadının düş. man siperleri önünde boğdurul. manna sebebiyet vermiştir. Fazıl Ahmed Pasa daha bu fırsatı bulmazdan evvet bile, İb- ve bu yoldan taifci Boktaşiyan haklarından gelinebilür idi padi- şahım, Padişah eniştesinin ne demek istediğini birdenbire kavrıyama- mıştı. Defterdar ve Dilâvor Paşa bakışıp başlarını eğdiler. Sultan Osman: «Nasıl, nasıl?» diye kı- pırdandı. İşte burada Davud Pa- şanın fikrini aydınlatmasına mey dan kalmadan kapı önündeki ha. drmağaların oda kapısım ardına kadar k yerlere eğildikleri görüldü. Padişah da vezirleri de şaşıra komuşlardı ki, uzun boylu, ak sakallı ve limon yüzlü bir der vişin ağır adımlarla içeriye gir- diğimi gördüler. Şeyhiu sırtında siyah bir cubbe, elinde uzun bir tesbih, başmda ak imümesi var- İki ge omuzu arasındaki incecik boynu üzerindeki obası dimdik duruyor, ak kirpikli göz- leri dik dik bakıyordu. Genç hün Alâkadar makamlar yaptikl tetkikler sonunda en İyi cins üzü - mün 90 . 100 kuruş, pekmezin dei 130 - 140 kuruş arasinda satılması | izim geldiğini tesbit etmişlerdir.| Dün 200 kuruşa pekmez satan bazi kimseler yakalanmış ve milli korun ma mahkemesine verilmiştir. Bele diye yukarıdaki fiatlardan üstün U- züm ve pekmez satışını ibtikâr ad- dederek satıcıları mahkemeye vere, cektir. dim!» diye yerinden fırladı, ihti- yar şeyhin iki elini öpüp yüzüne gözüne sürmeğe başladı.'Odada- ki üç vezir ak sakalh (şeyh ile ikinci Osmanı «halvet» okomak için geri geri çekilerek çıktı - lar. Şeyh Üsküdari Aziz Mahmud Efendi sağ elini genç padişahm başı üzerine komuştu, Gözlerini| gözlerine dikerek tatlı tath gü- Tümsedi — Aleyke avnullah (5) ! Hadımağaları kapıyı sıkı sı - kıya çevirdiler. İkinci Osman #h- tiyar adamın balmumu renginde- ki elinden tutup az evvel kendi oturduğu yere oturttu — Benim inayetlâ bubacığım, yüreğimiz kati sıkılur idi, Sizi bize Haktaalâ mı ba's 7177 eyle- di? Babası Sultan Ahmedin ölüsü- bii Fazıl Ahmed Paşa da mek- tubu okur okumaz: «Fırsat bu fırsattır» deyip hem Şami efen- diyi, hem de damadını oracıkta siperler içinde boğduruvermişt:! Devrin tarihçileri, Oo padişahın «kendisine yazılan husu bir mektubu bir başkasına gönder- | mesi» meselesini: «Ikisinin dahi cezaları tertib ve emsali hedle. rini tecavüzden terhib © olundu» i korkutulup dehşete di rüldü diyerek padisah dördün. Mehmedin ahlâksız bir hareketi. ni yüksek bir devlet nizamı hafazası kaygısını atfetmek is. terler, Bu iddin doğru mudur? Dör- düncü Mehmedin hareketi bu gibi” tevillerle uzlaştırılabilir mi? Sonra, Fazıl Âhmed Paşanın düş man Üzerine çok nsağı kuvvetler. le zorla hücum ettirdiği bir ku. mandana yarım saatlik bir yer- den bile bile yardım etmemesi, binlerce vatan evlâdının yok ye. re mahvolmasına sırf bir çeke- memezlik yüzünden sebeb olma- 8, Şamizadenin yazdığı fbelki de bu bakımdan hak'ı) mektub- “İdan daha mı az bir suç teşkil e- diyordu? Bu adeta değil tam bir askeri ihanet sayılabilen kosko. ca suç gözönünde durup durur- ken, dördüncü Mehmedin, Fazıl Ahmed Paşaya harb meydanmda düşmana öldürtemediği rak'bini bir yok yüzünden öldürtmek ve- silesi hazırlamasına ne demeli: dir? Daha sonra, kayınbabası ta rafından yazılan'bir çekiştirme mektubundan zavallı o damada, Kadızade İbrahim Paşaya düşen suç ne idi? Sırf «iyi, cesur, aske- rini mükemmel hazırlayan bir kumandan» olması mı? Zamanın tarihçileri bu padi- sah tarafından düsülen bayağıca ahlâksızlığı no kadar tevile çalı. yırlarsa çalışsınlar, Fazıl Ahmed Paşa ve efendisi, vicdan mahıker mesi karşısında birer suçlu mev. kiindedirler. Dün külliyet'i miktarda bulgur ve pirinç geldi Dün şehrimize o muhtelif istihsal mintakalarından külliyetli arlktarda bulgur ve pirinç gelmiştir. Bu yüz « den dün bulgurun toptan fiatı 100 kuruşa, pirinç Flatlari ise 125 - 130 kuruşa kadar düşmüştür. ai yi Ord. Pof. Fahreddin Kerim'in kanferansı Eminönü Halkevi Dil - Edebiyat şubesinin tertib ettiği serbest konfe- ranslardan 4 üncüsünü, ord, prof. Dr. Fahreddin Kerim Gökay, 26/ 11İ1942 Perşembe günü saat (18) de, «Sosyal ümüllerin sinir cümlesi, ne tesiri» mevzumda verecekiir. Konferansa giriş serbesttir. «Şaban» dedeyi gönderen şeyh Aziz Mahmud Efendi, o babanin oğlu ikinci Osmanın tüysüz ve yumuşak çenesini şefkatle okşadı: — Şehriyaridürani (8)! Padişahım yüzünde bir sevinç alı dalgalanıyor, bıyık yerleri tas ze terlemeğe başlıyan dudakları üzerinde ince ter taneleri inciles niyordu. El çırpıp şerbet istedi. Şerbetçi oğlanın elinde şer- bet tepsisini alarak elile ihtiyara sundu, Üsküdari Mahmud Efendi, şeyhislâm Esad Efendinin kızı «Âkilee Hanım meselesi için gel- mişti: — Hüda bu izdivacı müteyem men eyler benim oğlum. Ecdadı izamınız Türk beyzade ve hü. kümdaran duhterleri alagelmiş- ler ve anlarla muşsaherst peyda eylemişler idi. Giderek (Okanun nü yıkamıya gitmeyüp halifesi kâr: «Benim tacı seri iptiha- cim (51, inayetlü bubam efen- (5) Başımın sevinç daci, 10) Alishım masrafı, yardım Üzerine olsun, (ii Hürmeten söylüyor, bozuldu ve sarayı hümayuna © canib avretleri doluştu. (Arkası var) 161 Otran padişah Denek,

Bu sayıdan diğer sayfalar: