28 Kasım 1942 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 4

28 Kasım 1942 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yabancı Eller Yazan: Lennox R Yirmi ili yaşındayım. o Anam babam öleli çok oluyor. Biricik| yakım akrabanr, babamın kız kar| deşi Margarit halamdır. obinson ziyade ertesi yünü farkına var- dım. «Garib; kelimesi belki tam yerinde değil, Çünkü hepi - miz biliriz ki soğuk deriyi sert - Çeviren: İbrahim Hoyi — Asla küçük ham Diye cevab verdi. Armas sesi titreyor. du. — Bune lüzum da yek! Ben bir mekteb öğretmeniyim, | leştitir, çatlatır, elleri kaba ya .| Diye devam citim ve kolunu tut- yani resim ve şarkı dersi veririm.| par. Fakat serileşen yalnız deri!tum. Kadın elime baktı, iyi... Yalnız; değilayni zamanda bütün elim de|den — Ahlahım!,, Kazancım oldukça ve yeni- Diye söylendi, babam arkasında bir hayli borç) sanki benim değilmiş g'bi büyü: sonra şaşkın şaşkın geriye doğru bıraktığı için, bunları ödeyinciye| müş, irileşmiş, ve kuvvetli bir hal | çekilerek büzüldü. Yarım daki- kadar pek bi it bir hayat sür -| almıştı. Bu tuhaf geliyor size am! ka kadar böylece kaldık, Gözleri, mek zorundayım. İnce yapılı -İma, zaten bütün anlatacaklarım | şimdi dizlerimde duran ellerime ıyım: Sıska, âdete çöp gibiyim. Soluk, uçlarını doğru gittikçe in- celeşen parmakh, ve (san'atkâr| tuhaf, gardı!... O gece epeyce uyanık kaldım. Ellerimi düşünüyordum. Onlarla dikilmişti. Adeta dan aytramıyor Kadm nihayet: — Yüzün bir eli) dedikleri narin ellerim var.| meşgul olmamak elimde değildi| şenç kızı andırıyor, fakat Alla. Kışları Kork şehrinin garbimde| sanki, Karanlıkta irileştikçe iri -Ihıml., Ellerin tıpkı | ziyadesle yağmur yağar. Noel yortuları o başlarında e Margarit| hala, beni istasyonda karşıladığı! orangaton ellerini andırıyorlardı. kuvvetli, zaman da yağmur yağıyordu. «Bu ay pek zor geçti. Hergün! İYa o fırtınalar... İki gün evvel bacalarımızdan biri uçtu, ve mi. isafirlere ayırdığımız yatak od. sma yağmurlar doldu. Omun ik de sana aşağıdaki odalardan bi-| rini ayırdım.» dedi halam. Bu oda gerçekten hoş, rahat bir yerdi. Genişti. Önce deliksiz| *bir uykır uyudum, arma tuhaf da bir rüya gördüm. Anlatayım?! Rüyamda güya yaş'ı, fakat zen-| gin bir kadınla O kowuşuyordum. Bana senede bin İngiliz lirası ve. recekti, Bütün vazifem elbiseleri| ini göveden korumaktı. Kadının! gity'de devleşi- , korkunç bir leşir gibi ol yor, #deta mü Âdeta bütün odayı kaplamakta idiler. Bir elimle ötekin yokladı oardaktan boşanırcasına yağdı..) dım zaman, biz erkek eli gibi tüy) tiksinmeriğimdi. W ve kaba geliyorlardı bana...| Nihayet uyumuşum. Rüyamda | gidip açtığımı gördüm Parlak bir mehtab vardı. Sokağa çıkıp gezmeğe can alıyordum. Acele! erkek eli. fısıldadı. Ellerime baktım: Bunlar iri, damarları $*ş, ve kalın, kırmızı tüylerle kaplı eflerdi. Tu. hafıma giden şey, artık onlardan İnanır mısmız, onlarla iftihar ediyor, böyle kuv- vetli oluşlarından, hüviyetlerinde İyatağımdan kalkarak pencereye! engin birer kudret taşıdıkların- dan dolayı gurur duyuyordum. Sordum: — Bunlar seni neden korkut gözlerini ora i SUN ru>ım " Yarın yapılacak kupa maçları , İstanbul kupası maçlarının üçün- cü turu yarm Fenerbahçe ve Şeref sahalarında yapılacaktır. Bu maç « İarın galibleri kar dö finale kala » taklar ve o turdan itibaren de maç. lar cazib bir şekil almış olacaktır. Bu hafta yapılacak maçlarm bep si de birinci big ile İkinci lig takim- ları arasında oynanacaktır. Bu maç larin herhangi birinde ciddi bir sürpriz beklemek biraz yersizdir. Fenerbahçe stadı Taksim - Eyib Birinci Üzgde sonuncu vaziyette olmasına rağmen O #on haftalarda düzgün oynantak suretile iyi meli. CYRANO DE «Sabri Esad Siyavuşgil. in «Edmond Rostande dan tercüme ettiği «Cyrano de Bergeracı | dikkatle okudum. Yabancı isan- larda yazılmış eserlei şöylece gözden geçirip sonra istedikleri gibi çeviren mütercim! fı nazar edilirse haki wütercimlerin eserlerine dikkat olunursa anlaşılır ki bunlar ter iceme etmek istedikleri kitabın her cümlesini ince ince tahlil e- iderek ilmi ve fenni eserlerde müellifin düşündüğünü vuzuh ve sarahatle ve hakkile ifade etme- ği maksat edinmişlerdir. Edebi eserlerin tercemesiade de, bu vücub ile beraber, eserin edebi meziyetlerine inkişaf o vermek; hattâ müellifin o eserde ittihaz İ l Je su İŞTE TERCEMESİ BERGERA Yazan: H. Nazım le portier Mais... Zieme cavalier - mousguctaire. Kapıcı “Dur yabu!,. Duhuliye!... Süvari Ben beduva Kapıcı girerini Neden?... Süvari Hassa süvari bölüğünde neferi, Kapıcı (diğer bir süvariye) Ya siz)... 2 inci süvari Para mı dedin? Âdetim değ yavrum, Çünkü bugüne bugün sarayda lâhşorum!., şeelere doğru giden Taks'm takimi) ettiği üslubu bile türkçesinde be- İ Eyüb karşısında ciddi bir mukave -|lirtmek; fakat bunları yaparken met görecektir. Maça bu bakımdan) tercemeye yabancıhk kokusu bu- ehemmiyet vermek lâzımıdır. İlaştırmamak hususlarına itina et ğ mbt. İ mişlerdir. Böyle bir terceme ise Beykoz - Anadouhisar | i âdeta tanzir demektir ki, Vefa gibi sağlam bir takımı mağ bu itibar ile, biç kolay olmadı lüb eden Beykozun O Boğaziçimdeki| gını teslim etmek gerektir. on yakin konişusu olan Anadoluhi.' O Bütün bu güçlüklere zamime- sarı takımını kupa harici eimesi de ten, «Cyrano de mümkündür. Boğazın sert havasını! bilhassn fransız o zarafetini ve hergün teneffüs eden bu iki takimin! Fransız mazmunlarnı en büyük maçı seyre değer bir oyun olacak-| muvaffakıyetle gösteren tama. Bergerac» in acele giyindim, terliklerimi aya- sun! Bak ne güzel, ne biçimli ğıma geçirdim ve pencereden) ne kuvvetli sayler aşarak dışarıya çıktım. B'r tepe-| (o Fakat kadın ellerime donuk, ye doğru çıkan bir yol boyunca| “-wdsuz bakışlarını odikmekte sanki kilometrelerce o yürüdüm.|devam etti, Sonra tekrar ancak tir. Fenerbahçe - Galata yerçlik Birinci lig şampiyonası yolunda İ yürümekte olan Fenerbahçe için mile milfi bir şah-eser olması baş ka lisana tercemesini, vehleten, mümteni, gibi göstermekte ii Ancak mal sahillerinin ve bir de fransız edebiyatında onlar Kimseye rastlamadım. |duyulabilen bir fısıltı ile Derken tepeye ulaştım. Yol kenarında ve ısuz bir tarlanın ortasında bü; bir ev yükseli! yordu. Evin &ölne bir hali var- — Bunlar. bunlar leri... diye”söylendi. Arkasından, sanki boğuluyor. Con'un el- /bu maçta yürütülebilecek herhemei| kadar mümaresesi olanların bi- bir mütalea yoktur. Fenerbahçe di-| hakkin anlayıp zevkiyah olabi Yerss mevsimin en bol gölünü bu! iecekleri ilhamlarla, telmihlerle, maçla yapabilir. jinceliklerle dolu olan bu kitab, teklifini derhal kabul ettim, ve tona meş'eli bir sesle «işim beni 'la yormıyacak, Zira güve öldür mekten hoşlanırım.» dedim... Bunu söylemeli pek garibdi. Çün kü hakikatte ben güve öldürme- ği hiç sevmem. Hattâ herhangi! bir şeyi öldürmekten nefret e. idi amma kolaylıkla aştım, ve derim. (Fakat (rüyam (ke-jrüyamda, «Eğer bubir rüya olme layca çıkt. Zira bir o sa-)saydı kabili yok bu kadar kolay. i uyandığım ( za-ilıkla üzerinden geçemezdim..» i işaret par.) :7e düşündüğümü hatırlıyo- mağımın arasında ölü bir güvelrum. i z tutmaletz idim, Ne iğrenç şeyl. Kapıyı çaldım. Üst kattan bir Bütün gün oluklardan boşanır) pencere açıldı, ve birisi «Kim 0? casına yağmur yağdı, ve ben es.) Ne istiyorsun?..» diye seslendi. dem dışarıya çıkmadım amma,) Bu, soluk benizli ve kırçıl saç- hiç de rahat edemedim. Başıma ları omuzlarına düşen orta yaşlı bir ağrı yapıştı ve asabım bozul.| bir kadının sesi idi. ; du, bir türlü yatağa girmeği ca-| — Aşağıya in, sana diyecek. nım İstemedi. İlerim var. Dedi O yece uyuyacağımı hisseder) (Bu sözlerimi iki üç defa tek- etmez rüya görmeğe başladım.) rarladıktan sonradır ki kadın &- Gayet yüksek bir yerden aşağıya! şağıya indi ve şüpbe ile kapıyı doğru o bakarak (Okendi O ken-| ancak bir iki parmak kadar açtı. dimi seyrediyordum. Ü.| Ona, «Beni içeriye alf..» dedim. zerimde (gecelik, yatak (o. Kadın, asabi ve şeşlün ir tavır damın bir köşesine çömelmiştim.|la bana gideceğim yolu tarif etti. Neden böyle yaptığıma şaştığımı| (o Rüyamda ona «Bırak da içerir) hatırlarken birden orada çömele-| ye girip ımayım!..» dediğimi ha| nin kendömin değil de, bir fare|tmlayorum. e deliğini gözliyen böyük bir be.| — Vakit geç, e yaz kedi olduğuru gördüm. Ke-| sinl.. Cevabını verdi. di birden sıçradı Yakaladığı fa-| OFakat ben güldüm ve ayağım- reyi pençesinde tutuyor ve ho -|la kapıyı iterek, içeriye süzül murdanmakia mırıldanmak ara- düm. Kadının korkak ve çaresiz sında bir takı sesler çıkararak) kalmış bir sesle sAllahım!u diye bana beliyordu. Amına kayva -| söylendiğini hatırlayorum. Onun nın yüzü bir kadın yüzüne - be-| böyle korkmuş olması, ve ben'm n'eı yözüme benziyor, gözleri de| gibi genç bir kızım yabancı bir benimkiler kadar mavi idi. Efen-| evde, hiç tanımadığı bir kadınla dim, bem fareden ölüm derece -|kârş karsya bulunduğu halde sinde korkarım,Böyle bir pis mah | hiç korkmaması gerçekten garib lüku eflerimin arasına alıp dajdi. Ocağın başına oturmuş ısınır” tüylerine ağzunı sürmeği odeğiliken, çay pişirmekte elan kadının; düşünmek... Aman Yarabbim .| (Zira ondan çay istemişlim) çe-| böyle bir şeyi yazmıya bile ta -| kingen, korkak hareketlerini sey hammül edemiyorum. rediyordum. Bu aykırı vaziyet ta * bafıma gitti ve gülerek: Nerimin gitçide garib bir şe- bir — Benden korkmuş gibi alman başladıklarını dahalksliniz veri. Dedim. dı. İrlandada buna benzer birçok binalar vardır. Eve varıp içeriye girmeği tasarladım. Bir çemeni bahçe, yolda bir kapı ile ayrıl. mıştı. Kapı kilitliydi. Açamadım. Üzerinden aştım. Büyük bir kap” e dönmeli. E Wil | Tarihi tefrikamız: 72 AKİLE HANIM “GENÇ,, OSMAN Akşamla yası aram meltemi, Eyübsultan minarelerinden içe dokunan ezan sesleri giriyordu. Sipahi Hamza Bey, kötürüm: diz- lerine geniş bir şal örtülü anası mm el'ni öptü: — Bana izin verir maisiz vali - de? an balim aölnnem snelarını İ — Kahveye mi gideceksiz Hamza? — Şundaki semt kahvesine gi decek. idük, Ge | Delikanlı aşağıya inerken mer diven başındaki hususi odasına uğradı. Kıvrık Çerkes süvari pa- İns orada duvarda asılrydı. Kı - hncı boynuna geçirdikten sonra, dolap içinden üstü gümüş işle - meli bir çekmece çıkardı, çift namlulu küçük Bir pistov alarak sahtiyan silâhlığı arssma soktu. Aşağıda, taşlıkta kendisini kü- çüktenberi büyüten dadısı «Es ma» bacı ile karşılaştı. Bacı, sır- tını duvara vermiş hareketsiz ve düşünceli duruyordu. Hamza Bey sokulup. çenesini okşadı: — Andan bir haber Bacı? var m Alamadık. (Dudaklarını büktü) haber mi bekler idiniz? — Yok, kendüsi gönderdi mi deye sormuş idük. — Ya. simdi osmya mı gider- muş gibi elini boğanma götürdü ve yakasının düğmelerini çözdü. Uzun bir boynu vardı. Ellerim bu boynu kavrar mı ki... Diye düşündüm. Birden, kavrayabile. çeklerini anladım, ve içimden, el. lerimde, bu kuvvet var, diya ge- Şeref stadı: Süleymaniye - Haliç | Birimci ligde olduğumu hiçbir za- iman hatırından çıkasmıyacak olan Söleymaniye bu maçta rahatça ga. İMib gelerek kar dö finale kalmalı - girdim. Ayağa kalktım, ve kadı je. nn boğazına sarıldım. Öyle ime- calsiz mecalsiz çırpınıp, yere kay dı ki, başını döşemenin kenarına vurdu, ve sonra boylu boyunca yere, hiç kıpırdamadan serildi. Amma, parmaklarımm arasmda, boğazınm kımıldadığını duyu yordum. Fakat bir parça bile ol. sun ellerimi gevsetmedim. ze. "-öru çömelip eğilerek başı m yukarıya doğru kaldırdım, ve döşemeye ağır ağır küt ye vurdum. Bu hareket vaş hızlandırıp, kadının başım git gide havaya kullırarık tepesin. den delinen bir yumurla gibi e- zilinceye kadar var kuvvetimle yere vurdum, vurdum. Nihayet kadın boğulmuş ölmüştü. ve * Uyandığım zaman sabah ok muştu. Yavaş y 4 rüyamı ha. tırladım ve müthiş bir korkuya tutuldum. Ellerime baktım. Bun- lar öyle narin, öyle uçuk renkli ve biçare idiler ki.. Onları ağzi- ma götürerek öptüm. Fakat hizmetçi kadın odama gep bana seslenince, derhal bir hikâyeye başlayarak bir gece ev vel biz kadının öldürülmüş oldu - ğunu, mektub bırakmıya postacının sokak kapısını nasıl a- İsık ve cesedi mutfakta bulduğu. durdu; sonra kattı hasımeığım, zav kadın önesleri bu »dada yatar Tenlikardı. Bir keresinde kocası az kalsın kendisini, yine bu oda- da boğmıya kalkışmıştı. Kadın- cağız öbür dünyaya gitti de geldi (Devamı 7 inci *ayfadu) — Beli benim bacım. — Ya, gece gürüşmemiş mi idiniz? Delikanlı düşünceli düşünceli cevab verdi: — Görüşmüş idük. (Gözlerini önüne indi sesini pesleşlirdi | görüşmüş idük, görüşür iken a- yak sesleri olmüş idi. Esma bacı boynunu Ouzadup gözlerini açtı, kısık kısık sordu: — Ne derisiz? Ayak sesleri mi? — Beli ayak sss! — Ya, bubası haber mi aldi dersiz? Genç sipahi omuzlarım kal - dirdı: — Vallah bilmezüz bacı. — Ya, Gülçiçek amda değil mi idi? — Yek, Gülçiçek hatun anın la bulunmaz ve benden kaçınur! — Gülçiçekle | tanışur nsz nu anlat ' Yaşlı kadın tereddüdlü gö - gelen| | Vela - Unkapını Geçen hafta ağır bir mağlübiyet geçiren Vefalıların ciddi bir sar - İsinti içinde olduklarını sanmıyoruz. Şu hesaba göre bu maçın tabü ga- ibi Vefadır. İ. Spor - Alemdar İstanbulspor, son haftalarda yap. tığı büyük müçların yorgunluğunu bu maçta çıkaracaktı Ömer Besim Mektehlerarası lig maçları başlıyak 1942.43 mevsimi mekteblerarası Ng maçları bugün Şeref ve Fatlh sa İhalarında başliyacaktır. Her Cumar tesi devam edecek olan p İbu sahalarda devam edecektir. Geçen mevsim böyük bir alâka ile takib edilen mekteblerarası maç- larmın birçok oyunlar! herhalde bu sene de çok heyecanlı olacaktır. İ Mekteblerimize yeni mevsim maçla İrmda nnevaffakiyetler dileriz, Bugün yapılacak maçlar; Şeref sahası: Takan — , İstanbul ise 14,30. Hakem? Alimed Âdem, Darüşşafaka Kabataş saat 15.40: Hekem: Almed Âdem. Fatih sahası: Vefa — Yüce Ülkü snat 14,30 hakem: M. Güredin. Pertevniyal — Işik saat 15.40 Hakem: M. Güredin — Şöyle böyle ci/amın, Mer hum müfti Sadeddin Efendi za - manında Eyübe göç etmişler idi, ol zamandan tanuşıkirğımız var. dır. |Elini Hamza Beyin omuzu- na kodu) ix dönecek misiz? ' Delkanh cevab vermeden dı- sarıya uğradı: Yıldızlı gecede a- açlar daha kararık görünüyor, yatsı ezanı seslerinin son dalga. ları yaprak hışıltılarına karışıyor du. İlerlerde, mezarlık tarafında köpek ürüntüleri vardı. Daha u- zaklarda Haliç suları yılanlanı- yer, karşı Okıyılardaki kırmızı sarı şavklar titreşiyordu. Eyüb sokaklarında mescidlere gi den elleri fenerli ihöyarlara ras. (Tadı. Şeyhislâm Esad Efendinin evi, Ey&b tirbesine vırmadan çok beride, yan sokaklardan birin - den çıkılır çıkılmaz tm karşıya gelen yılma üzerindeki büyük bahçeli konaktı. Hamza Bey kü. çük tepeyi ibtiyath ihtiyatlı gık- İ saat meselâ üstadımız Reaci zadenin: Şeridırahte müşt zen, hayaziba. | erkeriz, İ Gusun içinde pür griv, şüküfe- lerle pür sitiz, Nihali gülde teb-nüma, yemi çe- mende mevç-hiz, Çemen çemen zemir-güzer, man zaman sema Hava-perest ü pür heves nes mi bi kararı gör. İvüngüra benzeyen böyle bir çirü mevzun ve mukaffa olarak, türk çe yazmak o kadar müşkül bn iş görünürdü ki düşüncesi bile, belki, hayale sığmakta o güçlük çekerdi. Edebiyatımızın eski &. tadlarından «Ziya paşas «Mel, ire» den terceme etmek istedi bir eserin türkçesinde kafiye kay dımı terketmiş olduğu, müntahabı olan eserin tercemesinde de bu kadar suubet bulunmadığı halde muvaffak addedilecek bir eser vücuda getirememişti. Bu işe bile bile, bi mahaba, girişen ,Siya vuşgiln in müşkili muvaffakıyet- le iktiham etmiş olduğunu mem- nun'yet ve iftihar ile söyliyebili- riz. Bu muvaffakıyetin nasıl teye- sür ettiğini anlıyabilmek için ter. cemeyi oasliyle (karşılaştırmak İfaydelidir zan ederim. İşte mese- İlâ eserin başlangıcındaki bu âdi | muhavereye bal le poörtler Hola!.. Vos guinze s0l3! le cavalier Jentre gratis le portier Pourgusi? le cavalier Je sais chevaw-löger de la mai- on du Roi! '« portier (â wn uvtre cavalier) Vous?... Ziğme cavalier Ja ne nave pasl... , yen yıldızlı, engin gecede ko |; nak pencerelerinde vuran şavk. lar, gece mariliğinde ağaçların üst kısmını sarartıyor. du. Duvar altında durup sesledi.! Bahçeden kalın ve kaba erkek! sesleri geldiğini duyunca yüreği çarptı: «Âkilev Hanım bu gece kameriyede yok muydu? Ya, bul erkek sesleri ne olabilirdi? Dün gece işittiği ayak sesleri ile bu gecekiler arasında bir münasebet var mıydı? Yoksa, kendisine bir tuzak mı kurulmuştu? Sonra teh- likeli bir şeyler va Âkilev nin, şuracığa, Topçulara bir ha- ber uçuruyermesi lâzım değil müştü: Bir türlü müsbet karara varamıyordu. Kalın erkek sesle- vi bahçenin ortasındaki kameriye tarafından geldiğine güre, orada bir takım erkekler olduğunu an- yordu amma, bunlar kimdi? Ka i i ? Kıt'asile tarit ettiği bahari bir; * Şimdi bir de diğer bir parça okuyulum le vicemte de Valvert (haussa, les öpaules) il fanfaronne!... de Guiche Personne ne va denc lui röpe: İdre?... | | Attendez!.. Je vais Ii lancej un de ces traits! (İl savance versCyrano gut Poll serve, et se campant devant d'un air fat,) Vous... Vous avez un Nez Heu... Un nez... trüs grand. Cyrano (gravement ) Trö le vicomte (iiant) Ha!... Cyrane (imperturbable) C'est tout!... le vicomte Mais... Cyruno Ahi, Nonl, C'esi un peu cou Jeune homme! On pouvait dire ...Oh Dicu! Bien dos choses en somme.. En variant İc tor, . par exem, le, tenez! Agressif: «Moi monsievr İğavais un tel nez, İL faudrait surle champ gul je Vamputasse!» Amical: «Mas H doit trempe dans votre tasse! Pour boire, fajtes - vous fal rigüer ün hanap!e Descriptif: «C'est ün rocj “e un pic! &est un cap! Oue dis. je, dest un C'est ne pöninsulel Curicux: «De güci seri cet oblongus capsule? D' öcr'tolre, Mensicur, ou « boite â dsenux?e Gracicux: «Almez » point İes oiseaurx Oue paternellement vous vo pröoccupâtes De tendre ce perchoir & le petites pattes?» İŞTE TÜRKÇESİ: iVicomte de Valvert | silkerek) İ Bah, farfaranın biri! de Guiche Elwerir, kabak tadı! ! Haddini bildirecek kimse y mu? Vicomte de Vaivert Ne deme cap vous â | (omuzun Durun şimdi. (Kendisini süzen o Çyrano yaklaşır ve azametli bir tavı karşısına dikilir). Burnunuz ne kozaman!... (Devamı 7 nci sayfada) Duvara çıkıp bakmağa cesa edemeden geriye döndü, dal, Kararan) ve kederliydi. Ev kapısını ça madan kapı kendiliğinden aç verdi. Esma bacı aralıkta küç bir şamdan tutuyor, ihtiyar dınm yüzü ve gözleri tatlı t gülümsüyordu. İlamza Bey i miye islemiye merdivenler: çi maktan vazgeçti: — Ne veb bacı? Neye güli sersiz? Dedi, yavaşça sordu, Esma dının dudakları şimdi daha gülüyordu: — Anı bulamadmız m? — Nereden bilürsiz? — Bilüriz elbet. fsırıtup ba iki yanına salladı) bahçade demler var idi değil mi? Delikanlı şaşkın şaşkın b yordu. Yaşlı kadının bilekie kavrıyarak sıktı: — Ya, bunları nereden bi siz?

Bu sayıdan diğer sayfalar: