3 Nisan 1937 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 7

3 Nisan 1937 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Üç komita Makedonya komita- cıları arasında 13 yıl a eli Gazti Orman Paşanın sen hafidlerinin en son delikanit kızları Plevne Türklerinin belli başlıları Bulgaristanda komitalar faaliyette iken ana yurda göç etmişlerdir. Resimde görülen Plevneli Türk kızları, muallim Nabinin açtığı yeni harfler kursuna devam etmişlerdi. Heyhat, ki, komitacılık zihaiyeti, oradaki Türklerin bu yenilik hareketini, inkı- iâp ve medeniyet hamlelerini de yarıda bırakdırmıya sebep olmuştur. Bulunduğu için, büyük merasim ve ihtifaller, kongreler, ekseriya bu memlekette yapılmakta idi. Jan - darma ile yanyana oturduğumuz faytun Razgrad istasyonuna gel - mişti. Yolda giderken, namuslu bir Bulgar çocuğu olan jandarma, Dob- ruca çetelerinden ve âmiri Vaze - loftan acı, acı şikâyet ediyordu Bu jandarmanın bana karşı gösterdiği insaniyetperverane hareket!'n kev- di içinden geldiği belli oluvazdu. Kafamın içinde zehirli bir yılan çüreklenmiş gibi idi. Trenin pen- teresinden uzaklara doğru baktım. doymak bilmiyen bir hırs ile yeşil ovaları, yüksek ormanları, alçak Yâdileri gözümün önüne aldım. (Kuyucuk) sırtlarından — vatanı - | mın son gölgeleri yavaş, yavaş göz- lerden — kaybolmağa - başlamıştı.. zaman oldu biz bu yeşil çimen - li dar yollarda, Anadolu için ağ - ladık.. Zaman oldu, şimdi gözümün önünden sıyrılıp giden yüksek mi- narelerde Mustafa Kemal'in zaferi için kandiller yaktık.. Kadın, ço- luk, çocuk dualar ettik, mersiyeler okuduk.. İnönü zaferini biz bu bağların çotukları dibinde ve bazı Bulgar vatandaşlarımızla birlikte kutlu - Jadık.. Yüce Atatürke yürekten ve eandan tapanların kâbesi Çankaya- dır. Çankayaya bu topraklar yıl- Tarca secdelik etmişlerdir. Raz » grad, yarım milyona yakın Deli - orman Türküne yıllarca meşale ol- muştur, Bu meşalenin serptiği kı- vılcımlardan evvelâ (Spor birliği) sonra (Turan) birlikleri nur ve feyz almışlardır. Bu birlikler, bilâ- hele Bulgaristanın her köşesine ya-| yılmış, bütün Bulgaristan Tücküne birer ideal kaynağı haline gelmiştir. Fakat Trakya,Dobruca ve Makedon- ya komitaları Turan birliklerini kapatmağa muvaffak olmuşlar ve belli, başlı Turancıları da Anayur- da göç etmeğe mecbur ettirmişler. dir. Köse İvanof hükümeti, komi - taları kapatıp dağıttıktan sonra, Bulgaristan Türklerinin birer kül- tür ocağı olan bu birliklerin Vidin gibi bazı yerlerde yeniden canlan- masına müsaade edilmeğe başlandı- Bını işitmekteyiz, Bu hareket, mil- liyet farkı gözetmeksizin her me - deni insant sevindirecek bir iş- dir. Partizanlarla komitalar bu o - takları birer fesad kaynağı gibi göstermeğe çalışlılar ve kısmen muvaffak da oldular. Muvaffak o- Yazan: M.Necmeddin Deliorman Tamamış”olsalardı ben bir jandar - ma refakatinde kendi memleke - timdön bu suretle uzaklaştırılmı- yacaktım. 'Trende, jandarma ile serbest, serbost konuşuyorduk, - (Topçu). (Senovo), (Yetovo), (Kırmığı su) duraklarından geçlikten sonra se- rin bir Tuna havası yüzümü üşüt- meğe başladı. Tunayı aklıma geti - riverince içimde bir forahlık his - settim. Arkada kalan yollar sanki çamurlu ve bataklı imiş de, Tuna- nın sularını görünce, kafamın i - çindeki paslar yıkanacakmış gibi, bir hisse kapılmamak elimde de - ğildi. Çünkü, köpüklü ve mavi sa- hülerinde yıkana yıkana büyüyüp yetiştiğimiz aziz Tuna, biz nereye Bgidersek gidelim, nerde yaşarsâk yaşayalım, şuh ve şımarık bir ni- şanlı kız gibi şakrak sesi ve kıvrak | endamile daima bizim kalbimizin derinliklerine akacaktır. — Tuna, 'Tutrakan sahillerinde, Vidin ve Rusçukta, Adakale, ve Budapeş - tede hep o Tunadır, Tuna bizim i- çin efsane olmuştur. Çünkü Tuna güzeldir, çünkü Tunayı bütün gü- zel insanlar sevmektedir. — Onun milliyeti yoktur. O, güzeli ve sev- meyi bilen herkesin maşukudur. Yetmiş yıl önce, Tuna boyunda ö- Jen kara kaşlı Aliş, şimdi - trenin penceresinden gözlerimle gördü - ğüm bu sahillerde 'Tunanın çoş - kun köpükleri arasına karışıp git- miştir. Yetmiş yıldanberi güzel Alişini bekliyen Razgradlı nişanlı kız, Tuna sahillerinden yeni gelen yolculara iki kolunu havalara kal- dırarak gözleri yaşlarla dolu ol « duğu halde yalvarıp sormaktadır. Benleri var tane, tane Saramadım kana, kana Ah.. görmedin mi Alişimi Tuna boyunda Razgradlı nişanlı kızın Tuna bo- yuna üç beygirli fayton ile bir yol- cu götüren kara kaşlı sevgili Alişi, faytonu, beygirleri yolcusu ile bir« likte seller içine sürüklenerek 'Tu- manın sularına karışıp gitmiştir, Zavallı Alişi T0 yıldanberi yalnız güzel nişanlısı değil, bütün Türk- lük aramaktadır. Radyoda Bayan Safiyenin sık, sık ve çok güzel söy (Devamı var) Büyük Türk 'nkılâbinin Tana boyundakt filizleri Rusçuk'ta (Yeğit jimnastik gurubu) namile Naci Tabirin idaresi altında spor ve jimnastiğe çalışan gençler, sık, sık müsamereler vermekte, Türkleri cenebilere karşı çok yükseltmekte idiler, komitacılık zihniyeti bütün bu güzellikleri yıkmış, mahvetmişlir. W[ HİKÂYE | Ayağa gelen, Nimet yordu. Ben gittikçe budalalaşıyordum.. | Leylâ elbiselerini çıkardı. Gayet | dekolte bir rop gi: | Bir şezlonga beraber uzandık. | Ben de, kadına hakikaten tutulu « yordüum. Çü entes bir mah lüktu. Onu daha bir kere öpmüş tüm. — Zur... Zırrr... Diye kapı ça hınmaz mı?. Leylâ fırladı: | — Eyvah, kocam.. — Ne yapacağız?... — Korkma?... | | — Aman bir cinayet falan çı - karsa?.. Biz odada telâş içinde iken, ka- pıdan içeri şık bir adam girdi. Gözleri fal taşı gibi açılmıştı: — Alçak, diye bağırdı. İçerlemiştim: — Bana mı söylüyorsunuz?.. Adam, asabiyetini güç tutarak: — Rica ederim, beyefendi, zatı- âlinize değil., affedersiniz. Bu ka- dına söylüyorum.. kendisinden av- lardır şüphe ediyordum. Nihayet, e€ürmü meşhut halinde yakala - dım... Bunları söyledi. Ve hızla kapıyı çekti, gitti. Ben odanın ortasında donakalmıştım. Leylâya dönerek — Şimdi ne olacak.. dedim.. Leylâ, bir kanapenin üstüno 'Okuvucularla iBaş başa Zehirli gaz Kursuna kimler Gitmeli ?.. M. R! imzasile g lıyor: Geçen - gün, gazetenizin ökuy sütununda bir yazı gözüme * Zehirli gazlerden korunma k larından bahsediliyordu. seleye dair benim de ilâve 06 bir noktai nazarım var. Kurslar Nisanın sekizinde baş - lyır. Her evden iki kişi kurslara devam ederek zehirli gazlerden na- sıl korunulacağını öğrenecek ve bi- | lâhara 'bir tehlike karşısında, o i- | ki kişi ev halkımı, zehirli gazler - | den muhafaza edecek. | Bana kalırsa, kurslara davet e- dilen iki kişiyi tayin etmek nok - tasında bir yanlışlık daha yapılı- yor. Harp zamanında erkekler cep - hededir. Bilhassa genç — erkekler nehır, çavuş. zabit olarak cepheye ler. Binaenaleyh evlerde ço- kadınlar ve ihtiyarlar ka- Jasak.. Şimdi, kurslara her evden i adam seçerken. bu nokta; göz | önünde bulundurulmıyor. KUM —lymdoazan: M. S.ÇAPAN Bu- Y nun k bir şey kalmamıştı. idam cı ını te etmiş bir küm zavallılıi — Buyurun kidelim! öcdi Salondan çıkarlarken, sokal psinim zili, evin boşluğu tlak akislerle yay 4 bir komiser vardı. Bursa sokağındaki vak'da, Can kurtaran yok mu? Sesleri, halkın toplanışı, pence re konuşmaları, Beyoğlu mutasar - rıfı Hamdi beye ulaştırılmış, o da «mikdarı kâfi polis ve zabtiye ne- feri ahzile mahalli vakaya gi - dilmesi» için Galatasaray serko - miserine emir vermişti. Halbuki, halk Fehim (paşa) yı görür gör - mez dağılmış, onu görenler bir ko- leradan, taundan kaçar gibi kaç - mışlardı, Binacnaleyh bu küçük yanlış - hk yüzünden yarın, zehirli gazler- den korunma kursundan beklenen gaye ve netice elde edilmemiş olü- caktır. Onun için, bu kurslara her evden 2 kişi gitmeli.. Fakat bu 2 ki. şi kim olmalı? Hangi şartları taşı çıkmıştı, Ellerini havada sallıyor, gülüvor, bağınyordu: — Muradıma erdim.. saadete ka- | vuştum. Bu heriften ayrılmak | tiyordum. Bir türlü ayrılamıyor - l düm.. İşte en nihayet maksadıma | | | | is- | eriştim. Birden kâanapenin üstünden at - | ladı. Yanıma geldi. Biraz evvelki kadın sanki o değildi. Gayet ciddi bir tavıryla elimi sıktı: — Sizden af rica ederim bayım dedi.. sizi kocama karşı bir cürmü Meşhut yapmak için, belki de fe- na bir vaziyette, vasıta olarak kul- landım.. tekrar affınızı dilerim.. Güle güle beyefendi... Budapeşteden Bir borsa ( 5 nci sahifeden devam ) bihe yirmi sene içinde yedi milyon iki yüz bin frank kazandırmıştır. Fakat sahibi de bu adama bu müd- det zarfında bir buçuk milyon frank maaş vermiştir. Reklâm mas- rafı ve sairesi ile bu zat üç milyon iyi yüz bin frank sarfetmiş ve bu suretle tam dört milyon frank para Kazanmıştır. Cüceler son derece küçük olma- dıkları takdirde o kadar para et- memektedirler, Binental'in dos - yalarında bu cücelerden bin iki yü- zünün künyesi vardır. Dünyanın her memleketinden bu borsaya müracaatlar vaki olur ve istenilen şekilde ucube satım almır. Bilhasa sinema şirketleri de bu bor- sanın iyi müşterileri mevkiine geç- mişlerdir. Binental tanıdığı ve bol para verdiği doktorların yardımile bu ucubeleri daha ağreb bir hale sok- maktadır. Meselâ Paliçek isminde çok akıllı bir adamı, Avustralya ko- yunları için hazırlanan seromlar « dan şırınga yapmak suretile tıpkı köpeğe benzetmiye ve onun ka - dar kıllarını çoğaltmıya muvaffak olmuştur. Meseclâ Şarl Pepn isminde kü « » çük kafalı birisi vardı, bu çocuk iki sene içinde husus! usullerle yo- la getirilerek, kafası Gdaha ziyade küçültülmüştür. Şarl 21 yaşında olduğu halde, el'an annesinin ku- cağında dolaşmaktadır. ve sikleti on yedi kiloyu geçmemektedir. «İt» isminde birisinin de (Bu zate «A- dem ve Havva» ismi verilmişti) Sağ tarafını erkek, sol tarafımı ka« dın yapmak müyesser olmuştur. Yani «It» şimdi kadın mıdır, erkek midir, malâm değildir. Fakat Viyolet ve Dezi gibi tabi- atten bitişik yaratılmış olanlar faz. la kazanç temin etmektedirler. Bu iki hemşire gayet suhuletle yürü- mekte, oturup kalkmaktadırlar, malı? Bu noktalar iyi tayin edilme- | lidir. Başka memleketlerde de bu kurslara giden insanlar, zannedi- yorum ki böyle seçiliyor. Aksi tak- ditde kurslardan bir fayda bekle- nemez. ÇNM NLeN lNmDes eai klmnA iHti vi di senancen Silâh yarışı (4 Üncü sayfadan devam) mak için âzami derecede uğraşmak- tadır. 1935 senesinde şimal memleket- leri sulh bloku için Helsingfors'da toplanmış olan konferansta pek çok çalışmıştır. t Norveç'in askeri vaziyeti diğer memleketlere benzemez. Bilhassa şimal memleketleri ve garp sahil- leri için Buz denizi kıt'aları ya - pilmıştir. Norveçteki askeri mükellefiyet 90-180 gün arasındadır. Bir harp vukuunda toplıyacağı askerin ye - künu 110.000 i geçmiyecektir. Maa- mafih tayyare kuvvetine fazla e- hemmiyet verdiği için bugün 200 tayyaresi vardır. Bunların mühim bir kısmı de « niz tayyaresidir. HOLLANDA'NIN KUVVETİ Umumi harp içinde bir taraf- tan Almanya, diğer taraftan Fran- sa ve İngiltere orduları arasında kalan Holandanın vaziyoti çok na- zik idi. Sonuna kadar tam bir cid- diyetle bitaraflığinı muhafaza e- debilen Holanda Umumi Harpten sonra silâhlanmıya ehemmiyet ver- * Bugün Holanda'da da umumi as - keri mükellefiyet esası kabul edil- di ve ordunun suülhdeki kadrosu 20.000 kişi olarak tesbit edildi. Bir harp vukuunda bu ordu üç yüz bin Serkamiser, Fehim — (paşa) nın adamlarını görünce: — Paşa hazretleri de buradalar Salih: — Kendileri teşrif etmediler. Ne emir buyurdularsa biz yaptık. — O halde, bizim yapacak bir i- şimiz kalmadı demektir. Biz gi - delim artık! Maamafih eğer bir yar- dima falan ihtiyacınız varsa bz- liyı — Teşekkür ederim.. burada ku- mar oynuyorlarmış. Bastık, yirmi kişi kadar oyuncu bulduk. Siz, bunları alın, götürün, biz de şimdi gelir, lâzim gelen jurnalı yazarız. Yirmi oyuncuyu ikişer ikişer sı- raladılar, önlerine bir zabtiye ça- vuşu geçti, etraflarını da öbür zap- tiyelerle polisler sardı. Kafile merdivenleri indi. Bursa sokağının kazanlığına karıştı. Usun bir gölge oldu, yavaş yavaş silin- di, sonra büsbütün kayboldu. Evde Salih, Süreyya ve bir de hizmetçiden başka kimse kalmadı. Şarpul odasında uyuyor, âsabın. altüst eden buhranın tesirlerini gi- dermiye çalışıyordu Olandan, bi. tenden haberi bile yoktu. Salih hizmetçiye: —Haydi git, hanıma söyle bi- Taz kendisile görüşmek istiyoruz. Hizmetçi Adapazarlı bir Ermeni kadını idi. Kıt bir türkçe ile: — Uyyyyl. İşte ben bunu yapa - mam, hanım üuyuyor, ben nasıl u- yandırırım onu! Salih ısrar etti: — Sana git diyorum, yoksa sonra karışmam!.. Bu sözleri söylerken tabancası - nin namlusunu kadının kafasına çevirmeyi unutmamıştı. Bu kurusıkı tehdit tesirini gös- terdi. Kadın, hemen Şarpuinin o- dasına gitti. baba marmkasin ea nn üti li b iannienneamı ATARLA — TUTARIN. ©B SERUVENLER! BÖYLE YUTAR. CAMYAP kişi olacaktır. Hava kuvveti ise bugün 270 tay- yaredir. —Bir çok mühim askeri noktalar da tahkim edilmiye baş- lanmıştır. * İSVİÇRE'NİN KUVVETİ İsviçre son senelerde silâhlan- mıya ve askeri kuvvete pek fazla ehemmiyet vermektedir. Bir taraftan da tahkimat için bütçede fazla para ayrılmakt dır, Ordunun motörleşmesi için her türlü fedakârlık yapılmaktadır. Hava kuvveti bugünden 286 tay- yaredir. Maamafih her seneki büt- çede tayyare için biraz daha faz- la para ayrılmaktadır. Her ikisinin de güzel sesleri var - dır-ve kendi numaralarında şarkı- lar söylerler, İki kolu olmıyan Marya K... a- yak parmaklarına takılan tebeşir- le tahtaya istediğiniz şeyleri yaz- maktadır. 'Tom biraderlere gelince, bu üç kardeşin mecmu sikleti yedi yüz elli kiloyu bulmaktadır. Üçü de son derecede şen adamlardır., Eski İstanbul batakhaneleri: AR.. Siye (Güzel Ermeni kızının gözü karardı. Dü" şecek gibi oldu. Fehim paşanın karşısın? İçıkmak kendisi için bir felâket olacakt! dakika sonra Ş; bukran geçirdiği | bunlara rağt güzel bir kadın olduğu ordu. bir siyah elmas kadar ÇEğ . Kaşları bir yılan gibi, ÇIP? Jak topi kadar uzuyordü Bir yığın cazibe idi bu kadın! Bir içim su idi bu Ermeni yos * ması. Hayretle, Salih ile Süreyyay baktı. Bu bakışın içinde: — Benden ne istiyorsunuz? Diyen bir sorgu vardı. Salih dedi ki: — Sizi bu şekilde rahatsız €t * mek istemezdik. Fakat, Fehim (P? şa) hazretleri emrettiler de... — | Şarpui şaşaladı, rengi attı. YiNt mi 0? Yine mi Fehim (paşa)? © Fehimin çoktan kendisini unutti” ğunu zannetmişti. Halbuki, unut * mamış; ona yine musallat olmuş ” tu. ; Sordu; 4J — Mademki ev basıldı, — oyuli” cular karakola götürüldü, p8ft hazretlerinin emirleri yerini bul * du demektir. Bu işler bittikten S0f ra, artık benden istediğiniz bir #f olmasa gerektir. Salih cevap verdi: — Sizin de ifadenizi almak & * Zzım... — Görüyörsunuz ki rahatsrzifit Asabi buhranlar geçirdim. Karâ * kola yarın gitsem olmaz mı? — Sizin de ifadenizi almak retlerinin yanma gölüzmiye nW * murum. Güzel Ermeni kızının gözü İsâ ” rardı. Düşecek gibi oldu. Kenâiff güç tuttu. Fehimin karşısına 3* mak, kendisi için bir felâket baf langıcı olacaktı. Mülâyim ve ürkek bir sesle tek” lifi rededdi: — Bu halde, hasta hasta — o0tf yanına gitmek.. işte mümkün olti yacak bir şey!.. 4 Salih zorladı, ısrar etti, binbif dereden su getirdi. Fakat bir TÜf lü Şarpuiyi kandıramadı, Paşa W şe başında, arsbasında bekliy”” du. Onu daha fazla bekletmek, ##T” disi ve arkadaşı hakkında da gşi bir netice vermezdi Nihayet tı olacak gibi değil; işi daha SAft konuşma safhasına döküp uzstsif” mak için, cezri hareket etmiye "7 rar verdi. Ve hemen, Şarpulyi e cakladı, omuzuna aldı, merdivt? — deri atlıya atlıya inmiye başlâöi Kadıncağız, acı acı haykırıyo©” ” — Bırakın beni! Nereye gölü | rüyorsunuz? Kurtarın beni dest lar! (Devamt ver) n ÜŞTE NU BİZE

Bu sayıdan diğer sayfalar: