26 Nisan 1937 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 6

26 Nisan 1937 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

6 —-SONTELGRAF — 28 Wisan 1937 SA e MA ŞANUNİ SÜ LEYMAN Yazan : Nedim Retfik İL HikâyE H | Bir cinayetin Sebebi V4 üncü sayfadan devam J Delikanlı kapıyı çaldı. Abdullah Yavuz Sultan Selim kendi emellerinin şarkta ve karada olan| Etendi çıktı kısımlarını tahakkuk sahasına çıkarmıştı. Fakat denizde? Soelimin i. Yeni padişah kal Yavuz Sultan 'Trakyadan getiri Süleyman, babasını teşyi ederken de yükün kendi o1 diğini duymıya bi Yavuzun nisbeten kısa $ savvurlarına, emellerine göre kâfi olmıyan saltanat devri zamanın şa- iri tarafmdan şöyle t 2aman içre çok iş etmiş idi Sayen olmuş idi âlemgir Şemsi asr idi asıt da şemsin Ziıllı memdüud olur zamanı kasir Yalnız Sultan Selim şarkta bi yük muharebeler yapı hıristiyan âlemi de bı sinmişti. P adın verdiği hücumlar sonra bir gün y döneceğini dü hıristiyan düny lünan Papanm uykusu © kadar ki Papâ Leon Türklere kar şı İngiltere ve Fransa krallarını kandırmıya da büs etmedi ğü. Bununl. 8e imin de- beraber Yavuz Sultan Osmanlı guldu. bir te « durmak çok dalima büyük roller vermiş; lük aldığı rolü “dajma yapmıştı. Şimdi de denizlerde yapılacak iş tli bir gitmek, oradak: Terden adayı almak ürk donanmas hazırlanıyor, bü kendini toplu- rmeye gi- alaân. e 926 sene- (20 eylül i dün - ı tek bir seş halinde yeniçeriler yeni padi- | soltanatım kutlamışlar, veril- | ren paraları , devlet ida- İk. verdiği i yanında bir ca- gami, beyhude süsl. e den, gösterişten âri olacaktı. Ya - vuz Seltmin adımı taşıyacak olan mâbed ancak böyle sade, fakat hey- | betli olabilirdi. Daha ölmeden vek Yavuzdan işitilmişti: — Cami dediğiniz nedir?.. Bir mi- nare ile bir kubbe değil mi?.. Ölen padişahın bu sözü hatırlan- Mıştı. İstediği cami sade olacaktı Olsa olsa iki minaresi olacak, ve bir de kubbesi. Yavuz Sultan Seli- min oğlu ve bir gün Kanunt unva- nını alacak olan Sultan Süleymanın işte devlet idaresini ele alır almaz ülk iradesi bu oldu. Bu irade ye- rine getirildi. Genç yaşta padişah olmak sevin- | ci ne kadar büyük olursa olsun Sü- leymanın çehresinde en nafiz nazar için bile bu sevincin bir te- zahürünü sezmek müşküldü. Ken- Cisine tacü taht bırakmış olan be- basının ölümü, hem de çaresi bulu. namıyan bir dert ile ıztıraplar için- de dünyaya ihtiyarı veda etmiş ol- ması genç padişahı düşündürüyor, Niüteessir ed essürde de hiç bir mağlübiyet ese- ri görülmüyordu. Genç çehrede o kadar büyük bir vekar, sarsılmaz bir metanet vardı ki. O günün işleri bitmiş, padişah dev- Tet erkânile görüşmüş, akşam ol « muş, artık resmi hayata hasredilen cenacesi | kadar | let denilen ağır | zlarına yüklen - | vır ödilme- | , Avrupa | t Türklere | ündükçe © zamanki | sının başında bu « | Avrupa sini alamadı. du. Fakat bu te- | saatler geçerek hususi ve mahrem | Beçirilecek hay Saatlerine sıra | ın güzel yetiştiren her kö- şes'nden buraya nice «Mahı peyker» ler gelmiş, hayattan nasibini ala - | | ct genç bir hükümdara en tatlı | mak için her şey düşü- üştü. Haremi hümayunda kaç kadın vardı ki, padişahın bir em: kendilerince cihan değer bir iltifatını bekliyordu!.. Faremi hümayundaki güzeller tatlı bir korku içinde idi. İçin, için | m eden, fakat şiddeti daima artan rekabetler hep burada idi. | kadar güzel göğüslerden çık- mak istiyen gizli <Ah» lar vardı ki, r.ni zor zaptediliyordu. Tahta yeni çı- | kan genç padişahın gözdesi olmak emeli, dür her tarafından ge- tirilerek bu satayda bir araya ge- | tirilmiş olan dilber. de yatan bir arslandı. Padişah harem dairı iye kadar teşrilatın bir çok kalde- leri yerine getirildi. Sü: y Zunluğunu alamarı Fakat hiç yorgün görünmüyor, babasının ce- nazesinde bulunduktan, her şeye bizzat nezaret ettikten, Yavuz Se- Timin tabutü önünde yürüyerek o- nu mezarına kadar teşyi e k ihtiyacı var- t gıheşı hcp Öylermetin ve Ülema onu hep böy rüyorlardı. a bu ( vakurdu. viler e sakin ve rifat k. | çıkâarken kapıyı kapadı. di. Yerlerde, gerek sedirlerin, ge- ü rek ortada duran büyük bir rahle- nin Üzerine yere sarkmış haritaya benzer bir takım çizgili büyük kâ- gatlar ve bir çok öletler nazarı dik- | kâate çarpıyordu. Duvardaki kum saatleri vakti bildiriyordu. Ayakta kısa boylu ihtiyar bir adam, başın- daki aba takke ile yerlere kadar eğilerek, padişahı karşıladı. Padi- şah: — Selâmün aleyküm, dedi; son- | ra harem ağasına işaretle, dışarıda | beklemesini emretti. Harem ağası Padişah, sedirin üzerindeki kâğıtları toplu- | yarak kendisine yer açmıya çalış ihtiyar adama teklifsizce bir tavır- la - Zahmet ediyorsun, dedi, olsa otururum. Kıza boylu, seyrek beyaz sakallı, ne- aba takkeli adamın kaşları, gözleri ve çıkık oy sonra konuşurken bazı kelimeleri telâf - W fuzu, kendisinin Türkistan tarafla- tından gelmiş olduğunu tahmin et- | tiriyordu: * — Saadetlü padişak, dedi, kılı « | gmız keskin olsun, hem de ömrü- duanızı ük babam Bi müstecap | | | Okuyucularla genç ek zamanı geldiğine mem- nun olmaktan kendini alamadı. Fa- kat pek iyordu ki, burada her duvarın arkasında bir çok göz- ler kendisin! gözetliyor, bir çok kulaklar yordu. Pad! ufak bir h getirmek için her kaç harem di!.. Ufak bir işarelte bulunur gibi | oldu. Karşısında elpençe divan du- | n bir hârem ağasi belirdi. Padi: şah elini başına doğru götürerek bir işaret etti. Harem ağası yer- lere iğilerek, aldığı emri yerine ge- tirmiye köştü ra padişah a di kendisine; — Şimdiye tı, Fakat şimdidi onu din! usunu inki harom ağası tekrar belirdi. Elpençe divan durdu. Elile bir kaç işaret yaptı. Padişah hafifçe gülmekten kendi- orulduktan sonra, diye söylendi. Şu dilsiz insanın tu- hafına gidiyor. Harem ağasi dilsizdi. Efendisin- den aldığı emri işaretle alıyor, ar- zedeceklerini de işaretle anlatı - yordu. Fakat padişahın gülümse « mesi çok sürmedi. Harem ağası âl dığı bir işaretle öne geçti. Dehliz- ler boştu. Fakat her tarafta padi- şahın bir işaretile meydaan çıka- cak kadın ve harem ağası olarak kimbilir kimler vardı!.. Dilsiz hepsini tanzim etmişti. Pa- dişahın şu sırada yalmız kalmak is- başkalarına da anlatmıştı. Padişah üzerine sade bir| esvap aldı. Bu kıyafet hiç resmi bir şeyi andırmıyor, fakat gecelik ha- linden de uzak bulunuyordu. Bir çok dehlizlerden geçerek önde dil- siz olduğu hâlde yürüdü. Merdi « venlerden indiler, Ufak kapılardan çıktılar, sonra yine bir merdiveni çıkmıya başladılar. Bu da bir mer- divendi. Padişah buraları 'pek de iyi bilmiyordu. Fakat dilsizi takip ederken dik « kat ediyor, ziyası pek hafif, dar merdivenleri ise pok çevik hareket. lerle çıkıyordu. Yüksek bir yere çıktıkları anlaşılıyordu. Dilsiz, bir yere çıktıkları zaman ufak bir ka- pının önünde durdu, kapiyı açtı, içeri girdiler. Burası tavandaki a- vizeli kandillerden akan ziyanın işahın | | muz iyice aydınlatamadığı geniş bir yer- Bas başa Bulunan para Mühür, Keseve marka | Koca M caddesinde 358 numaralı dükkânda oturan Halil Dimzalı okuyucumuz yazıyor: an 937 günü saat 12 rad- de Koca Mustafapaşa cad - gesinde Çınar karakolu önünde bir | Mühüz bulunmuştur, Mühürle be- rabet 3144 nul içinde 672,5 kuruş para Bulunan bir bulunmuştur. Bulunan eşya, Çınar karakolu me gralı bir marka ve siyah ke urların. dan polis Bay Vasfiye verilmiştir hâlen zabıtanın muü - dır. Mührün rindeki isim Süleymandır. Bu müh- rün ve eşyanın sahibi her kim alâkadar zabıta memuruna müra - caal ederek almasını gazetenizle ilân etmenizi saygılarımla dile » rim.> ( SON TELGRAF — O kuyucu- Bay Halile gösterdiği bu insa- ni hareketten dolayı teşekkür ede- riz. Bu kayıp eşyanın sahibi yazıyı gözetemizde okuyunca, gidip müh- Tünü ve parasını bittabi alacaktır. Mal sahibi de ayrıca Bay Halile te- şekkür edecektir. Okuyucumuzun mektubundaki — ifadesinden, eşya ve parayı bulanın bizzat Bay Halil olduğunu zannediyoruz. Bay Hali- lin bu temiz hareketi ayrıza şayanı teşekkürdür.) BORÇKA (5 inci sayfaden devam ) asma köprünün başındadır. Yıllık geliri 3282 lira kadardır. Burada ka-i yün eti 20, ekmek 16, 15 ve 12 ku- ruşadır, Sade yağ 65, yumurta 1,5, şeker 33 e, adunun kilosu 20 paraya satılmaktadır. Kasabada bir otel, bir han, 73 dükkün, 73 ev vardır. Borçkanın temaşaya değer bir yeri varsa o da Asma köprüdür. Bu köprünün uzunluğu 113 ve geniş- liği de 5 metredir. Köprü, gümrük- le beraber 112 bin liraya yaptırıl- mıişlir, Çekoslovakyada — (Skoda) fabrikası tarafından Avrupada ya- pılarak bürada takılmıştır. - Kur- Şşunt renkte olan bu muazzam bina, Çoruh nehri üzerinde bir dağ par- çası gibi durmaktadır. Üze - — Ne var, hayır ola! dedi. — Odun almayı unutmuşu! m idare edecek kadar v , iade ederim. 1 odunun da lâs fr mi olur? Beraber odaya gird misafirle selâmlaştı. na göz gezdirdi. Köşedeki masanın üstünde adı geçen on beş gördü. Birden dini © kadar bedbaht buldu ki.. bunlara sahip sevgilisine her istediğini ya- Pabilirdi; ve sevgilisi ona ne 'çok ür ederdi? Hâydar aydara bir © da razı kit epey geçti. Misafir kalkip Delikanlı bir türlü kalkmak miyordu; bu odada halledil işi vardı. Nihayet i; fakat, Abdullah Efendi & ateşini canlandırmakla u, üzü sararmıştı. Kalktı: — Allaha ısmarladık! dedi ve dik- Efendinin fakat almıştı, kilidi bununla açabilirdi. Odunlar yandıkça, Haydarın kafa- arı da nihayet, da parayı almak imk etlenmiye — başladı; pmuya karar v «Şimdi, Abdı üşündü. Biraz t Çıktı, medrese de durdu, h alarının kapil dinledi a bir k:p 1 önüne geldi, kı Gibi y fırlıyacakmış gibi çarpıyordu. rmak için ü hiç ses yok, Anahtarı kilide soktu, ine hareket yok. Açtı, kapı acı acı min olmak için tekrar ine içeri girdi, ağır merdivenleri çıktı. Odaya girmi Karanlıkta, karyolayı görüyordu; Kamşusu derin bir uykudaydı ve duvar tarafına dönmüştü. Delikan- hi bir an durdu, yaptığı işin kö! dörimek istedi, der gilisi canlâr — Yarın, saat ikld hal, gözünde sev- « anladın mı? bit gün geçirece; Tatlı bir gün geçireceklerdi. Aşk- larından bahsedeceklerdi. Bu bü- yük saadet, onu hazırlıyan imkân- lar tehlike oldukça, daha çok bü; yürdü. Fazla düşünmedi, hattâ, ken dini haklı buldu. Karanlıkta masayı aradı, ayağı bir sandalyaya çarptı. Çıkan sesi dinledi, büyük bir korku geçirmiş- &. Biraz'daha ilerledi. Ellerile ma- sayı buldu, üstünü yokladı, temazla bulduğu üç kâğıdı cebine soktu. İ- sak çinde aşkı yar imkânlarını | bahşeden bir sevinç duydu; o kadar ki, birden şaşkına döndü. Süratle odadan uzaklaşmak, yarınki sevin- ce daha fazla yaklaşmak istedi. A- yağı bir tenekeye çarptı. Bir gü- rültü, ve arkasından bir çığlık.. Abdullah Efendi uyanmıştı. vazı çıktığı kadar bağırıyordu: — Hırsız var, hırsız var! Haydar olduğu yerde çivilenmiş gibiydi. Kaçamıyordu, fakat böyle bir vaziyette yakalanmanın fecaa- tini derhal anlamıştı. Birden ada - mın üstüne atıldı, boğazını sıkıyor- du. Herif mütemadiyen - kısik bir sesle: — Hırsız v iyordu. Eline karyolanın demiri geçti, adamın kafasına vurmak isledi, ya- pamadı. Fakat, hırsız olarak yaka- lanmak, en kötüsü, sevgilisile yarın buluşamamak; ona ber şeyi yaptı- rabilirdi. Gözleri karardı, boğazı sı- kılan adam kendini kurtarmıya ça- lışıyordu. Dışarıda ayak sesleri işi- tildi. Haydar, şaşkına dönmüştü, gözleri yataklarından fırlıyacakmış gibi büyüdü. Bıraktığı karyola de- mirini yakaladı, adamın başına bir kaç defa vurdu. Şimdi, karşısında iki kişi gördü. Eli ayağı titriyordu. Hiç bir şey yapamadı. Olduğu yer- z.. diye ba » Eski İstanbul batakhaneleri! —— KUM İkinci kısım AR.. Yazan: M. S.ÇAPAN — —33 -— (D. R) arkadaşının hile ile parasını çal- | dırdıktan sonra bu parayı sanki met- resinden alıyormuş gibi senetle ve faizle ona iktaz etmiş ve tekrar pokerde elinden aldırmıştı Hararetli bir parti Fezacı (A..) arkadaşı (D. R.) nt son defa kaybettiği paralârı kur - | tarması için, onunla kumarhanele- ri dolaşarak bakara oynamış, ve | iyice para kazanmışları ÇA.) n ralı bir adı rın nazarı dikkatini çekmiş, hırs - larını kamçılamıştı, (D. R.) bun « | | Gan istifade etmek fırsatını kaçır- | madı, son günlerde apartımana gel- n oyunculara haber elinde parâlı ve iyi bir oyuncu olduğunu bildirdi. (A..) da arkadaşına bir y sun diye, İstanbuldaki ikametini uzâtı ları söylemişt: adaşlarını, b iki günlük diğin poker- avet et, oynuyalım: B için bir kaç irım burada., (A.) nın girdiği kareler de çok kuvvetli ve büyük oyun oldu. Mü- himce ganyot çıkarıldı. (D. R) nın cebin”e epeyce para girmesine mu- kabil, (A..) bir hayli para kaybet- ti. Pokerde kaybettikçe, geceleri zararı kurtarmak hülyasile baka « raya da devam etmeğe başladı. (A-) bir taraftan şansı yardım etmedi kaybediyor, bir taraf- tan da (D. R.) -evvelce yaptığı gi- indeki öonluk, yirmi beşlik fişlerden: — Araklıyarak! Cebine indiriyor, ona serdirme - den Şanzor İsmailden bedeli olan paraları alıyordu. Bu, böylece bir kaç gece devam etti (A ) apartı « manda pokerde, kumarhanede, ba- karada, iki bin liradan fazla pora bayıldı. Elinde, avucunda âncak - ki, üçyüz Hra kadar bir parası kal- dı. Ve artık aynamamaya — ve bu para ile Ankaruya dönmiye karar | verdi. Fakat (D. R.) bunu da elin- den almak istedi. Bunun için bir plân hazırladı Bakarada kaybettiği geceden bir gece sonra, apartımanda otururlar- ——— — —— — ——— de bir müddet durdu, sendeledi ve sonra yıkıldı. ... Ertesi gün gazetelerde: — «Yaşlı bir hoca, parası için öldürüldü!. serlevhalı vak'ayı okuyan Huri: bu hâdise üzerinde hiç durmadı; fa- kat bir daha da Haydarı göremedi Bu katilin âşıkı olacağını aklına getirmemişti. Şimdi, o, erkek arka- daşları arasında kendisini sevecek iki gördü. Eli ayağı titriyordu. Hiç birini aramaktadır. | ken, ) geldi Arnavut (S B . amıya geldim, kifit — Poker se yok mu? Diye bir lâf attı ortay (D. R.): — Bu akşam tersen bir lur . Diye cevap ve Yirmi dakika İdi. O' da, valonü girer girmez! — Bu akşam kare yok © oynamak için geli (D. R.) dedi ki 3...) var, Sen de varsır im. Olduk ÜŞ amaz mı?, n sabah # nile Ankaraya g.dw k, baak ? şam erken Beklediler, Çene çaldılar, Tavla, piket oynadılar. Ya saat geçti, Bir saat geçti. (D. R.) kimsenin gelmi u—cı'l' biliyordu. O, yalnız (J...) ile (S-) davet etmiş, arkadaşını bu 4dâ darla beraber: — Boğmak! İçin tertibat almıştı. Kapı çalındı. (A...) dedi ki — Epey beklediniz ammna, gA” ba bir oyuncu geldi... kareniz mamlandı demektir. Gelen oyuncu değli, (D. R metresi Madam (H...) idi. Vakit geçiyordu. (J...) ile sabırsızlanıyor — Artık ne 0 Der gibi, (D.R.) yorlardı. Fakat o, miyor, (Â...) yı oyuna tahrik cek bir formül bulamıyordu. kü, (A...) bu akşam oynamıya* ğını, yarın erken kalkmak İÇİM ken yatmak lâzım geldiğini ©* den söylemişti mdi ona naşıl: l — Haydi bir seans 'v.ıpalm'dv, zir oyuncular da gelmiş, gefi mesinler. Diyebilirdi Bu biraz tuhaf, tuhaf değil " nasebetsiz bir teklif olacakli, ö Poker bahsını açmak ıgın ki yu re, bir girizgâh ararken, W’# j edi V ynl (8-) bir şey bahsi açması için, kendisine edilmiş gibi, metre (H...) * (Devamı

Bu sayıdan diğer sayfalar: