21 Mayıs 1937 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 6

21 Mayıs 1937 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

No. 24 5 maiyetindekilere muhtelif emirler gönderdi KANUNİ SÜLEYMAN Yazan : Nedim Refik —% Bahadır Sahip Cenk Istanbula gelir- gelmez İki günde bir Parsal Ali vasıtasile Hintlilerin ne yaptıkları hakkında malümat alıyordu bahsetmiye başlamışlardı. O gün | Ali Şavkat ile Parhalinin başbâşa vererek konüşmaları reisin şu si lerile kapanmışlı: — Gideceğimiz yer (Kali) ev - lâtlarının yabancı oldukları — bir yerdir. Fakat para her şeyi yapar, AlH Şavkat bu konuşmalardan da anlâaşilıyor ki (Kali) nin evlâdla - rından bir gürühun reisi idi. Ken- disi Mayıstan gemiye binmiş, Ma- b her suretle muvaffak olduk - larını söylemeğe lüzüm — yoktur. Ali Şavkat ile en ziyade temas e- den, ondan doğrudan doğruya emir alan Parsalı idi. Parsalının diğor bir arkadaşı da veis ile temas edi- yorsa da bu ikinci derece sayılan- lardandı. Geri kalan yedi kişi ise Ali Şavkati tanımak, tanımamak gi-| bi şeylerle zihinlerini yoracak hnl—; de değillerdi. Onlara verilen emir | şimdilik gemiye binmeleri — sonra | acak şeyler hakkında kendi - | icab ettikçe tekrar talimat verileceği merkezinde idi. Al Şavkat ile maiyetinde bulu- nanlar tam birer müslüman gibi her türlü erkân veşeraite riayet e- derek Hicaz seyahatini bitirdiler, satacaklarını sattılar, ondan sonra Mısıra giderek Bahadır Sahip Cen» gin seyahat yolunu takip ile İs « kenderiyeden İstanbula — hareket ettiler, Bahadır Sahip yollarda ge- cikiyordu. Ali Şavkat bundan mem- nundu. İstanbula daha evvel gel- di. Ve kendisine İranlı bir tacir sü vererek Bedestende dükkân aç- tı. Yanında dalma Parsalı ile ar - kadaşı bulunuyordu. Bunlar da kendilerine birer İ - ranlı süsü vermişler, İrenli birer Arap ve Fars dillerini için İranlı ve Arap gibi görünmeleri kendi için zor olmu - yacaktı. Bunlar İstanbulda her biri birer tarafta dükkün açmak, tica- ı ret etmek, yahut dolaşarak satıcı- | lik etmek gibi kendilerine en uygun gelen birer suretle muhtelif işlere sarıldılar.. Az zamanda Türkçeyi öğrenmekte ilerliyorlardı. O kadar ki kendilerinin yabancı oldukları > derhal anlaşılsa bile onlar — artık gitgide İstanbulda kendilerini ya- bancı görmez olmağa başlamişlardı. Bahadır Sahip Cenk İstanbula ge- lir gelmez Ali Şavkat Parsah vası- tasile maiyetindekilere — muhtelif emirler gönderdi. İki günde bir Par-| salı Ali Şavkata izahat vererek di- ğer Hintlilerin ne yaptıklârını te- ferruatı ile anlatıyordu. Bedesten de dükkân tutarak' ge- tirdiği kıymetli eşyayı salan Ali Şavkat lie yanındakiler - işlerinde © kadar dürüst, başkaları ile m melelerinde o kadar te talâk kararları 7 bini geçmişti. Amerika kanunları «Kırılmış kalblerin, maddi tazminat ile ta« mir edil âmirdir. Evlen niz mi, evlendikten sonra da p man oldunuz mu, bu Pişmanlığınızı Para ile tamire mecbursunuz. Ger- Çi aşağı yukarı, haklı haksız, het Mmemlekette bu böyledir. Ancak burada bir kaç rakam zikretmek lâzımgeliyor. Amerikalılar has - sas kalbleri için de bülçelerinden mühim' yekünlat ayırmak Mecbu- riyetinde kalıyorlar. Meselâ bir kaç defa milyoner Stern'in karısı Ma- dam Allison kendisinden ayrılmak istiyen kocasından dört milyon do- lar almışti. Madam Taner Dub- ;dik :ıha mütevazı çıktı, köcası lakkornikten Bi di bir buçuk milyon Amerikada «Kırılmış kalblere> kanunen tazminat vermiye mah -« küm edilmiş olanların miktarı bu- Bgün 2 milyona varmıştır. Bu taz - Minat vasati haftada 15 dolardır. Hesap yapılırsa, yekün anlaşılır: Senöde otuz küsur milyar frank! Amerikad aevlenmek de, ba Mak da pek kolay de ucuz değil! Şan Şey amma, hiç | rdı ki müşterileri kadar çar « daki komşuları da kendilerinden sön derecede memnundu. Şav- katın diğer bir hali daha vardı ken- disine gelen müşterileri çok defa | yanındaki dükkâncılara gönderir, | aranan bir malın onlarda daha iyi- si bulunduğunu söyliyerek -hem mMüşteriye hizmet eder, hem de çar- şı komşusunun memnüniyetini cel- bederdi. Bi gün Pâsalı Ali Şavkat yeni topladığı malümalı anlatırken de- di ki: — Padişah tarafından — Bahadır Sahibe bit konak verilmiş. Bu ko- ağın yerini gittim, gördüm. Ken- disi de oraya yerleşmiş bulunuyor. Orada Bahadır Sahip kızının nasıl yaşadıklarını bize günü gü - nüne bildirecek vasıtalar temini de kabil olacaktır. — Parsalı biliyorsun ki — böyle mühim işlerde Kali evlâdları çok zengindir. Hasis davranmağa lü - zum yoktur. Mukaddes mabudemi- zin istediği bir bakireyi kurtar - mak için hangi fedakârlık bizi kor- kutabilir?.. — Hakkınız var, muhterem rei- simiz. Ben de buna iman etmişim- dir. Dediğim gibi Bahadır Sahibin İstanbulda nasıl bir hayat süreceği- ni günü gününe — öğrcenmek kabil olacaktır. — İşte —şim - | diden bu yolda bir muvaffakıyet | elde etmiş sayılabiliriz. — Tacı Ci- | han buranın dilini bilmez kendisi. ne lâzım olduğu zaman terecüman- | lik edecek bir kadıncağız bulunsa nasıl olur?. Diye düşündüm. Fa - kat bu kadını biz götürüp kendile- rine takdim edecek değiliz. Kadın | © civarda oturacak tesadüfen onlar-| Ja taniştmış olacaktır. » — Mükemmel.. Bu kadıncağızı buldun mu?.. öt düşen — mapel hem de kendisine göre münasip bir | de ev satın aldı, oraya yezleşti. Ali Şavkat takdir etti. Parsalı: — Kadın, dedi ölmüş bir İranlı- Tun dul zevcesi imiş, kendisi Fars- ca bildiği için Bahadır Sahibin kızı ile çok iyi konuşabilecek. Türkçe de bildiği için ona tercümanlık e- debilecek... Çok ümit ederim ki ya- kında dükkânımıza gelerek bazı kiymetli şeyler beğenmiş olsun - la, Uğursuz (5 inci sayfadan devam ) heıugk için bir balon inşa etlirdi. Bu balona Genera! Nobile kuman- da ediyordu. Balon yola çıktı, fa- kat kutbun Mmeçhül iklimlerinde | kayboldu. Radyo balondan haber | ve civarında bir ormana düştü. Ya- soruyor, cevap alamıyordu. müt - hiş bir facia başlamıştı. dünyanın | her tarafından kâşif balonun ta- | | barrisine çıkıldı. Vapurlar, buz - ların — arasında — işliyemezlerdi. Tayyareler yardıma koştular Bu arada —meçhur kutup kâşifi A « montsen -de araştırmıya çıktı, git- ti; fakat bir daha gelmedi. | Bu facianın iki cephesi vardı. Ba- | londa kazaya uğrıyanlar ölmemiş. lerdi. Buz dağlarının üzerine in - mişlerdi. Fakat bu sefer soğuktan we açlıktan öldüler. Balon, dünyanın her tarafından haber alıyor, Londradaki Sovoy ör- kestrasını, Pariste, — Sorbonda ve- rilen kotferansları, balonun im - dadına koşmak için yola çıkıldığımı haber alıyor, fakat verici cihazı bn« zulduğu için başma gelen felâke- ti kimseye bildiremiyordu. Wihayet bir İtalyan layyaresi felâketzedelerin bulunduğu i keşfetti ve bu suretledir ki <İta'. ya» balonundan sağ kalanlar kur- tulabildiler. 1930 da İngiltere R. 101 kabilisevk balonu — ile büyük bir gurur ve iltihar duyuyordu. Hattâ İngiliz « ler bu balon sayesinde Amerikan ve Alman tekniğini kat kat geğti- ğini iddia ediyorlardı. — Balon ilk seyahate çıktı. İçinde hava nazırı, | Parsalı ile birlikte Ali Şavkat, | devrisi sabah erkende n bedes- | tenin bekçileri daha kapıları'aç - | madan çok evvel giderek Bahadı Sahibin yeni konağını gördü. Ge - niş ve ağaçlık bir bahçe içinde bu- Junan bu büyük konağın girilecek, | çıkılacak yerlerine göz attılar. Du- yarlar yüksekti. Ali Şavkat: — İçerisi kalabalık — mı?. Diye sordu... zleri het yere girip çıkan, dü- varları atlayan, fakat girerken çık- mayı da hesap eden hem cesur, hem usta bir hırsızın gözleri gibi parlı- yordu. Parsalı: — Acaba, dedi, bedestendeki usta dükkâncı nerede?.. — Şakayı sonra ederiz. Buraya kendi adamlarımızı değilse bile bi- ze hergün haber verebilecek icap | ederse bizi içeri alacak bir iki « - dam yerleştirebilmeliyiz. Maama- fih para ile bu da olur. Para o za » man Para”o zaman!. Bu iki kelime Ali Şavkatın iki büyük menbat i- di ki mukadeds mabude (Kali) nin hazineleri tükenmediği gibizaman da biter, tükenir gibi değildi. Bahadır Sahip Cengin Padişah tarafından kabul edildiğini, Hin - distan için istediği yardımı temin ettiğini ve nihayet gitmek üzere ha- zırlandığını Ali Şavkat — öğrendiği zaman Parsalıya: — Bu seyahati demişti. | o geciktirmeliyiz, | Evet ,muhterem reisimiz, fa - kat nasıl yaplım' — Öyle bir şey yapalım ki hem Tacı Cihan kurtarılsın, hem de Bu- hadır Sahibin avdet seyahati eğer büsbütün akim kalmazsa bile hiç olmazsa geciksin. Sonra ikisi bedestemle — gittiler. Aitanindan daha a gelmiş'ölan Üüçüncü Hintli açmış Bu Hintli bu aktörler arasında aha ziyade uşak rolünü yapan bir adamdı. Ali Şavkat onu da konuş - mağa çağırdı. Üç kişi baş başa ve- verek uzun Uuzadıya Konuştular. â- Ni Şavkat nihayet: — Meselâ denizde bir kaza ni - gün olmasın?. Tacı Cihan niçin bir deniz gezntisine çıkmasın? Dedi. (Devamı var) Balonlar generaller, toknisiyenler vardı. İn- giltereden Hindiştana gidecekti. Fakat çok uzaklaşmadı. — Daha | Fransa topraklarının üzerinden ge- | çerken, fırtınaya yakalandı ve Bo- narak bükülmüş potrellerin arasın- dan 48 ceset çıkarıldı. Bu faciadan ancak 3 kişi kurtulabilmişti. En müthiş balon kazası 1983 de | Biraz yi vukua geldi. 100 milyona mal olan | meşhur Amerikan balonu — Akron | bütün modern cihazlarla müceh- | hez olduğu halde, Lakehurst tay- | yare istasyonundan harekel etmiş- | ti. — Üstünde 63 kişilik mürette - | battan başka, birisi hava şubesi şe- | fi Amiral Molet olmak üzere da- —— N vetliler de vardı. Akron Filadelfiyaya yirmi mil mesafede bulunduğu sıralarda müt- hiş bir fırtınaya tutularak düştü, dalgalara gömüldü. Bu balondan da ancak 3 kişi yüzerek kurtuldu- lar, diğer 72 kişi boğuldu. Amerikalılar yine balon sevd. sından vazgeçmediler. Bu selfer Ma- kar isminde bir balon yaptılar, O da 13 Şubat 1935 te San ansisko tivarında parçalandı. Bu sefer ka- za güpegündüz * ve gemillerle dolu bir yerde vukuâ geldiği ancak 3 kurban veri Artık bu kazalardan s0: merikalılar kabilisevlt'b; maktan vazgeçtiler, 30 senelik tece | rübelerden sonra, İngiltere, Fran- sâ, İlalya ve Amerika bu sevdadan vazgeçmiş bulunuyor, Ancak Al « manya ısrar ediyor, fakat ne pa - hasına! 4 | Orkestra, 22,15 Ajans ve borsa h- Gece Kuşu (4 ducü sayfadın devam) nü gördüğüm bir erke - van gibi âçık kolu « Avazım çıklığı kadar Fakat bu akşamki şarkım karşı acı acı haykırışımdan başks değildi. Çünkü ateş içinde u. Şarkılar bitince, alkış tufanı et- rafı dı. « Biz... Biz... l ayı tekrarladım. Herkes gü- Herkes alkışlıyor.. Herkes şa) diye bağırıyor.. Fakat bir ü bile: yadın nedir? Diye sormu- r.. Ne için bu kadar içten g yanık sesle ıztırab şarkısını söylü- yorsun demi yanıy alkışlıyor... Bu daki - Babamı.. Kardeş - | nlar çi lerini le.. Bir aralık garsonu Bana göstermek için n nü niyetle mi yandak! dam cebine elini daldırdı. Deste 1- le banknot çıkardı, İçinde bir tane beş liralık çekti.. Sigara ısmarla- di. B Bunu gören bar sahibinin göz - leri parladı, Bana âdeta en pahalı içkiyi 1s - marlamaklığım için — emrediyor.. Müşteriler banknotları ellerinin al-| tında olmasına rağmen en ucuzun- dan ısmarlamak için gözümün ( - çine bakıyor.. Saat 3.. İçtim.. Mektubu hatırladıkça iç- tim.. Bir aralık dışarıya — cıktım.. Mektubu tekrar sonuna kadar bir hamlede okudum.. Beynim döndü.. Fakat.. Tuvaletimi tazeledim. Şimdi yine içeceğim... Bakalım daha ne kadar içebileceğim.. İnşallah bu akşam kısmetim var. Çünkü dışarı çıkarken bar sahibi: - Siz gitlmeyin., Dedi. Anlaşılan müşteriler barı kapa- tacaklar.. Eğlenecekler. Yalnız bar sahibi şunu ilâveyi de unutmadı. Üzeelen vengin e damlardandır. Aman fazlaca neşe- 1i görün... Şimdiye kadar iki şiçe Tazla yazdık.. Biraz daha fazla dik- kat edersen 2 şişe daha fazla yaza- rız.. Yüzde yirmisi senin ha.. Bu akşam her şeye evet diyece- ğim.. Çünkü yarın pardon bugün evvelâ otelin parasını vereceğim Sanra anneme para göndereceğim.. Saat 3,5. Öyle içiyoruz ki.. İki kadın da- ha kaldı. Vur patlasın çal oyna - sın. Fakat akşamdanberi - bilmem kaç şişe oldu.. İyice düşünemiyo- rum... Dilim de dolaşmağa başladı. Biraz açılmak için dışarıya çık- mağa mecbur oldum.. Elimi yüzümü yıkadım.. Tuva - letimi tazledim.. Amma başım müt- biş dönüyor,, Duvara dayanmadan ayakta dı- ramıyorum.. Bu satırları da tuva- Tet arasındakikoridorda yazıyo - Bir hamlede buraya kadar oku - duğum defteri bana mütekait bir polis müfettişi olan dostum ver - Mişti., Okuyup bitirdim... Deyince.. G müldüğü koltuğundan — doğruld. Sonra: — (uuzofi nuos 29 ypouroyy) RADYO BUGÜNKÜ PROGRAM Akşam neşriyatı : Saat 18,30 Plâkla dans musikisi, 19 Sanatkâr Naşidin iştirâkile Şe- hir Tiyatrosu komedi kısmı tara« fından bir temsi), 20 Türk musiki | sanın altına İ manzara şu oldu: Kalyopi Eski İstanbul batakhaneleri: KUMAR.. İkinci kısım «Kalyopi kadehleri sundukça, cer'a bırakmadan — içiyor, verdiği mezeleri kapışa kapışa yiyorduk. «Böylece bir seans daha bitti. Ve seans esnasında Kalyopinin sun - duğu rakılarla, kafalarımız da ha- fif tertip dumanlandı: Neş'elendik! ] «Şurasını itiraf edeyim ki, neş'e- | Tenmemize rakıdan fazla sâik olan | Kalyopin'in ısıtan ve baktıkça in- sana mesti veren süzgün gözleri i- di. «Yeni seans için yeni kâğıt a- çıldı. Biz, doktorla ben, eski va - iyetimizi yine muhafaza ediyor, a benim soluma Tastga- muştuk. Buna rağmen ben hiç iti- Golimi bozmuyor; bütün dikkatim- le oyunu takip ediyor, elimdeki kâ- ğidin hakkını vermiye çalışıyor - dum. Fakat doktor (K.) işin e - hemmiyetini takdir etmemiye, sul- lapatı oynamıya başlamıştı. Bunun da sebebi vardı: Oyun sarhoşluğuna rakının verdiği mesti de inzimam ediyor, işte o zaman her kâğıda gi- riyor, en çürük ellerle üvertür va- piyordu. «Filhakika kendini bilmiyecek kadar sarhaş olmamıştı. Çakır ke- yifti. Ona masıl böyle, sallapatı o- yunlar oynamıya sevkoden: — Kalyapi! İdi. Şeytan kız, karşısına geçmiş, binbir türlü şaklabanlıklar, işve - kârlıklar yaparak çıldırtyıor, mini mini dilini göstererek, iştihasını tahrik ediyordu. O zaman, doktor elindeki kâğıtlara bakacağı yerde, Bgözünü ona dikerek, âdeta emer kının sarhoşluğu ve bu iki sat luğa Kalyopinin tatlı bir mesti ve- ren bakışları inzimam öltikçe, bi zim buradan, kazançlı çıkmamızın imkânı yoktu. Baytm Muhterem Bay ve Bayanlarımıza: hey'eti, — 20,30 Ömer — Rıza ta - rafından Arapça söylev, 2045 Ve- Gia Rıza ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları saat ayarı), 21,15 Orkestra, 2215 berleri ve ertesi günün ptoğramı, 30 Plâkla sololar, opera ve öpe- ret parçaları, 23 Son. YARINKİ PROGRAM Öğle neşriyatı: Saat 12,30 Plâkla Türk musik!si, 12,50 Havadis, 13,05 Muhtelif plâk kahvehane yazlık eğlence apartıman, dükkün ve ederim. neşriyatı, 14 Soön, Btlümum sayfiyelere yazlık ve kışlık muhtelif cins ve eb'adda ve Sümer Bank Bakırköy Yerli Mallar fabrikelarının kât- igyen su ve yağmur işlemez empir melitre- sinin muhtelif renklerinden husus? ve asx keri, sayfiyelere ve ümele çadırlariyle be- raber bar ve Birahane, gazino, çay ve mahallerine ğaza vilrinleriyle beraber portalif karyola şezlong ve salre d0t deri fennin ön svn usuld /“'VMJ j ) Sinde rerim ve model üzerine '“";“.’ Göli | kabul eder, taahhütlü olarak K | ,rim. Acele siparişleri günü gü Yazan: M. S. ÇAPAN “Eski kurtluktan kalma bir itiyatla ın: | baktım. Gözüme çarpt elini Jana telgraf veriyordu Projde deşnelmilel Şattane müsabekesnda dirinci gee AM aynı zamanda meşhur bir. kumarbazdı T — 78 — doktorU? ti «Bunun için, seansın bir 88 , | — el bitmesini istiyordum. BİF * Çip lhık, Kalyopi, yerini ti, doktor (K..) ile Jan'ın oturdu. Ve otururken ikisit€ den: d — Ortağıma uğursuz ıelüı’;, di Onun için yanından Kâ! Size de gelirsem buradan df karım. Filhakika, insanın 4 dururken, başkasının yanınâ © g ması doğru degil amma, seyretmek istiyorum da aranıza girdim. «Doktor (K..): — Uğursuzluk ne demek; lecek şekilde kâğıt çekiyordu. şans insanın kendinde olmale V, sAkşamdanberi oynadığımız i - | öyle şeylere clıçmnğıycl Mr.x Çin, bakikaten oyun sarhoşu ol - (?yle ortada değil, şöyle yap ğ liniz! «Kalyopi tam ortada daha muvafık buldu. Fakât tor: — Olmaz, olmaz! «Diyerek, sandalyesini nabaşına oturttu. ç «Oyun devam ediyordu. İ den matmazel Frozgo idi. M kötü oyunlarından biz de, larımızı geri veriyorduk. F le yüklü tarzda değil.. . EBir aralık rakı içmiye KA Bim zaman, açık ,ıazımuâü:__,;- K diği bir itiyadla, kimseyt ' madan masanın altına bi * «Gözüme çarpan manzarâ du: Kalyopinin sağ ayağı, J8 yaklarının üstünde değil «Derakap işi kavradım: doktorun elini Jan'a: — Telgraf! Veriyordu. «Bu görüşten sonra, arti insanın bir budala, bir ahi «— Boğuntu! gibi bir Dakışla öna bakıyor, göz- Evine, bir: lerile tarıyor ve kucaklıyordu. ye düştüğümi *Baktım olacak gibi değil, isin çığrından çıkmıya başladığını an - | ması lâzım gelirdi. ladiım. Oyunun sarhoşluğuna, va- «Demek, binbir tecrübede çAl ra, kumar işlerinde feleğif n * berinden geçmiş bir adam ğıma rağmen beni de: arak bir” v Wij’ aN':îı çei ÖŞ gayb dalir a Tnt anlamamak 'ğ: PE G u ADRES : Bayazıt çadırcılar caddesi numâfö çadır. yapımevi Mehmat Ali Gürsü

Bu sayıdan diğer sayfalar: