9 Temmuz 1937 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

9 Temmuz 1937 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4 - SONTELGRAF 9 Temmuz 1937 Baltıktan Karadenize kadar o-— HIKAYE lan sahada yeni birhareket var —i geçen me İlerde bir harp çıkarsa Lehistan ile Romanya Sov- | yetlerin yolu üzerine çıkacaklarmış y Romanya Kralının Var| — İşŞovadan döndükteni Lehistan tirkânı narblye relsi Ridz' Smtgli'nin (solda) Fransa Erkânı harbiye reisi Gamlen ile (sağda) Pariste görüştükleri taman alınan bir resim yeti İspan- lse bile, dikkati velbetmek- te ondan âşa kr Var hist şovayı n - Roma lönmesi, bir kat daha küyvetlen - dikodul dan' «Son Telgrafı okuyuçularını yareti ve Le- ittifakmın taze- | mesi etrafında dö; haberdar etmiştik. Dünkü posta (l 'gölen Ağrüpa | gazelelerine göz atarak onlardan çıkardığımız hulâsayı da bugün arz edeceğiz. & Şu Avrupa kıt'asının ortası ka- dar dalgalı, hareketli bir yer yok, İ dense mübalâga edilmez. Öyle bir yer ki, günü gününe uymuyor. Bugün Orta Avrupada Alman vr İlalyan faaliyeti alabildiğine iler - , leyerek Belgradda olsun, Bükreşte olsun nüfuz ve tesirini göstererek, | bir &n evvel Küçük İtilâfi bözmiya | çalışıyorlar. Beraber hareket eden Almanya ile İtalya, elde edecekleri ve iktısadi menfastleri pay- faşmak lâzim geldiği zaman asıl is,ifadeyi Almanya edecektir. Vargova ile Bükreş arasındaki dostluk ae kadar artarsa bundan Avrupa sulhu için memnun olmak | lâzım gelirse de acaba daha evvel yapılmış muâhedelerl, ne kadar uyar, diye düşünüy İşte Orta Avrupada Alman nüfu- Zunun gittikçe artmasından endişe edenlerin mütalesları bu merkez- dedsi. Bundan kuşkulanaân da en çok Fransizlar olmaktadır. Roman- | ya kralı Lehistan seyahatinden Bük-| reşe döner dönmez oradaki sız elçisini kabul etmiş, kendisine, | seyahatinin neticesini anlatmıştır. Bükreş kükümeti Pransayı kuşku. bu dostluk | orlar, | ! beri Fransız dost): ler şu son zamanla: fuzlarımı hissettirerek Bükreş hü - kümetinin klerini anlatmaktan geri kalmamaktadırlar. Fransa, Orta Avrupada tabildir ki Çekoslovakyayı tutmaktadır. Bu - gün ise Çekoslovakya pek şayanı dikkat bir vaziyette kalmıştır. Kü- Çük İtilâfın diğer iki azası olan Ro- manya ile Yugoslavya onu açıkta bırakır gibi bir hal aldıkları gün - denberi Prag hükümeti bu yalnız- fi düymaktadır. Çekoslovakya i ı sonra Fransız elçisile İyaptığı görüşme ehem |miyetlitelâkkiediliyo Başvekili son günlerde bir nutuk | söyledi ki, buna siyasi mehafil çok ehemmiyet vermektedir. Tu zası pek mühim bir rol oyna vaziyetindedir. Orta Avrupada ö le yeni bir hal gö: i, bu- rada Avrüpa bü; devletlerinin nüfuz ve tesirleri pışacaktır. ğini mı düşünmek lâzım geldiğini istikbal gösterecektir. oslovak — Başvekilinin nutku öyle istikbali karanlık göre- | rek bağlanmamaktadır. Küçül: İti- | bağlayan rabıtaların kuvvet - lenmesi imkânsız değildir. Lehistan — Erkâmharbiye Reisi General Staçidoviç Bükreşe gitmiş- tinde kalabalık bir heyet r. Romanya ordusu - nun vaziyeti tetkik edilmektedir. Bu ziyaret çok manalı sayılmakta- dır. Nevyork Herald ismindeki A- merikan gazetesinin dediğine bakı- lirsa, Baltık denizinden Karadenize | kadar olan büyük sahâda Rusyaya karşı hazırlanan bir plân vardır. Fa-| kat bu plânda Romanı tan bitaraf kalmayı istiyorlar, Le- histan ile Romanyanın rolü, yal - mız eğer ileride bir- harp çıkarsa, Rusyanın Garbi Avrupaya girme- sine müni olmaktan İbaretmiş. Amerikalı gazete verdiği bu ma- tan Erkâmıharbiye reisinin Bükreşe tan Erkânharbiye reisinin Bükreşe gitmesindeki ehemmiyeti ona atfet- mektedir. | Fransa Rusya ile m iktir. Fransa Çekoslovakya ile bağlıdır. | Rusya Çekoslovakya ile müttefik- | tir. Hulâsa Küçük İtilâfın mühim | bir azası Çeka şiimdi böyle yalnız gibi bi te kalması Paris mehafilinin tabii- dir ki, hoşuna gitmemektedir. Romanya Kralının Bükreşten dön | düğü zaman hemen PFransız Elçi - sini kabul ederek Varşovada neler görüşüldüğünü anlattığı haber ve- riliyorsa da, tabif bu mülâkatta r ler cereyan ettiği bilinmiyor. Belki de Avrupa gazetelerinin muhabir- leri daha ihtiyatlı davranars olan kyanın yukarıda Nevyork Herald Amerikan gazete- sinin muhabiri, Baltıktan Karade - nize kadar olan geniş sahada Rus- dular lâve edyor, demektr. — EL) yaya karşı hazırlanan bir plânda Romanya ve Lehistanın bitaraf kal- mak istedikleri, fakat Şarki Avru- payâ Rusyanın girmesine mani ol- mıya çalışatakları sözleri şü gün - lerde arttıkça artan rivayetlere ye- ni dedikodular ilâve ediyor'demek: Diğer taraftan da Isviçreliler boş durmuyorlar, Isviçre ordusu her ihtimale karşt hazıtlıklarını Edebi Roman No: 51 Zekeriyya Sofrası Yazan: AKA Gündüz ş Ras hemen ayağa kalktı. Bana (kalk) demedi amma, bunun böyle olması lâzımgeldiğini anlıyarak ben de kalktım. Sodef kakmalı büyük kapı açıldı. Ve kapının boşluğu -ye- ni baştan kapüanmış gibi - doldu. Emir Hazretleri kapı eşiğinde dur- du. Öyle bir Emir Hazretleri ki rü- | yamda görsem insan olduğuna i- nanmam, Alabildiğine iri bir boy, iri bir gövde, iri ayaklar, iri eller.. | Ve bunların üstünde küçük bir ka- fa, İri püsküllü kıpkırmızı bir tak- ke. Pembe beyaza yakın bir ten ve hareli al yanaklar. Sürmeli kara gözler, Kanatları açık ve daima oynak bir burun. Altında, boyalı olduğu besbelli bıyıklar ve sivri Ççenesinin altında iki kat bir ger - dan., Sarı çubuklu beyaz bir ipek entarinin beli elmaslı bir tokası 0- lan geniş, altın bir ç rînıî"î::.;, :;ıı;n Biyilmemiş, som '€ve tüyü renginde bir maşlah. Çocukluğumda bir iki ktreıhabım Bötürmüştü. Taksimde pehlivan güreşleri vardı, Orada bir Kurtdereli, bir Çaya, bir Filiz Nu- rullah pehlivan görmüştüm. Macar pehlivanı Çaya bunun yanında ço cuk! Kurtdereli küçük kardeşi! Fi- liz Nurullah, eh, şöyle böyle biraz kendine yakı Gülmekle şaşmak arasında bir şaşkınlığa düştüm. Bizi misafir e- den bu büyük adama karşı nusil davranmalı? Yan gözle Ras Fed - dana bakıyorum. O ne — yaparşa ben de öyle yapmalıyum. Gördüm ki Ras Foddan kasıklarından baş- lıyan 90 derecelik bir zaviye şek dinde., bir adım atıp sağ dizini yes Kkemerle sarılı, gün bir re koydu. Kalktı, bir reverans ve bir diz çöküş.. bir iki adım daha; Bir reverans ve bir çöküş.. başını uzattı, ellerini yere koydu. Emirin ayaklarına uzandı. Öpmek istiyor- du, Emir bir söz mırıldanır gibi oldu, kalktı, elini öptü. Ben de mi böyle yapacaktım? Hiç bir zaman. Ben buraya is - temiyerek, bilmiyerek gelen — bir misafirim. Canı isterse! Hafif bir reverans yaptım. İler- ledim, Elimi uzattım. Emir, bozuk bir yabancı dille ; — Rahatsız olmayınız hanıme - fendi, dedi.. Siz bizim Geğerli, aziz Taisafirimizsiniz. (Ras demeden) Feddan sizi bize tanıştırdığı için çok bahtiyarım, kendisine teşek » kür ederim. Ras Feddan yeni baştan zaviye- ler cizmiye başladı. Küçük bir el » durdurdu, Bana yer gös- terdi. Kendisi de iki adım karşım- da bir sedefli koltuğa yığıldı. Sarı çizgili entarisinin altından topuk - larına kadar sarkan beyaz ipekli donu görünüyordu. İki elile apış aralarını kaşıdıktan sonra göbeği- ni iri bacaklarının üstüne yerleş -« tirdi. — Ehlen ve sehlen! Keyfe halek! A! Ge süyi, tire anşente! A! Ge suyi hodo hanımefendi! Ras Feddan ayakta! Bu nasıl dekolte, sütlü çikolata renginde, bakmıyor. Ras Feddan elpençe di- yan!. Pehlivan Filiz Nurullah azmanı el çırptı. Çıplak ayaklarına püs - küllü mercan terlik geçirmiş, dekolte, süslü çikolata renginde, güzel, fıstık gibi bir kızla ince ka- mıiş bastona benziyen bir zenci er- kek girdiler. Bir şeyler emretti. Yine kakuleli kahve ise? İşte bu sefer, ne olursa olsun içmem. Za- ten sinirliyim, kahve üstüne kahve olur mu? Buzlu franbuvaz şerbetleri gel- di. Üçümüz de susuyoruz. Bana İs- tanbulu sordu. İstanbulu çok sev- diğinden lâf açtı. İstanbulu çok sev- x I | idi. Y ; derli | saklıydı. diğini, fakat şimdiye kadar gide- mediğini anlattı. Hele Türk kızla« Tına pek bayıldığını, onların neza- Çv.ul:iuğumda"h&ıi bana arka- çe malların sırtından düşüp kırılmıştı. Ne kadar acıdım, bilseniz.. Aradan irkaç gün geçti. Bir yazı masası ih tiyacı, bütün şiddetile kendini gös- terdi. En büyük mobilyacılardan tutum da hazır mal satan Misiz çar- şısı dükkânlarına kadar her tarafı aradım, Yeni ve istediğim gibi bir yazı masası yaptırmak çok pahalı- ya çıklıyordu. Hazırlardan bir şey alsara, çürük çarık şeylerdi. Bir gün, Beyoğlunda, bir n ya mağazasında, dükkân sahi lerde, evden taşınırken, ham - obil- Bayım, dedi, hem iyi mal unuz, hem 'de çok para vermek emiyorsunuz. — Eski yapmalar şimdi yok... Size bir şey tavsiye e- deceğim. Şu arka sokakta bir apart manda gayet kıymetli bir yazı- hane var. Antika bir şey.. Az kulla- rılmış, fakat iyi muhafaza edilmiş, nadide bir mal.. Ev sahibinin başı sıkışmış, satmak istiyor.. Bir kere gidip bakalım.. Dükkân sahibi ile beraber o apar- tımana gittik. Yazı masasını gör - düm. Hakikaten nefis bir şeydi... Böş aşağı, beş yukarı 55 liraya pa- zarlığı uydurduk. Ve yazıhaneyi aldım. Hamalın sırtına — verince, eve yolladım.. Sevincime payan yok.. Şimdi masanın başına geçince, bir çocuk gibi seviniyorum. Eve gelince, ya- zıhaneyi temizletip, cilâlatmak için gözlerini açtiım, çıkardım. İrili u- | faklı birçok gözleri var.. Küçük bir gözü açınca, içinden bir zarf çıktı.. Galata postanesir miş bir mektup.. Damganın tarihi 18 hazi- ran 1937.. Merakla zarfı açtım. İ - çinde, şık, kenarları yaldızlı bir mektup kâğıdına yazılmış, inci gibi zarif ve ince satırlar.. Mis gibi de esans kokuyor. Hemen imzaya göz attım. MÜIGÂN.. şimdi henm: mek- tubu okuyor, hem de Müjgân adlı meçhul bayanı hayalimde canlan- dırıyordüm. Bu, her halde hassas, ince ruhlu, hattâ biraz şair bir kız andan — önü seziyordum. Mavi gözleri, ipek sarı saçları, ucu kalkık ince bir burnu, ay gibi küş- ları vardı. Bakışlarında, uzaklara, ere bakan bir mana ve melâl Mektubu okudukça, ken ketler likleri ne bileyim daha neler... söyledi durdü. Halife ve Padişah Sultan Vahdettin hazretlerile ötedenberi mektuplaştığını kurumla hikâye etti. Sonra karısı Emire Mehdiyerin | ayaklarından biraz rahatsız oldu- Runu, onun için buraya gelemedi- ğini, fakat beni hususi odasında kabul etmekle bahtiyar olacağını | söşledi. Ve çetrefil düili ile etti: — Emire Mehdiye Prenses Ha - neşka hazretleri ile çok dosttur. Siz de Prenses hazretlerinin dostu imişsiniz. Dostumun dostü- benim dostumdur. Burada kendi konağı- nızda gibi davranınız, Her şey em- rinize hazırdır. Size bir de tercü - man vereceğim, Asil bir kadındır. Adı Kontes dö Makro'dur. Şimdil yolculuk yorgunluğunuzu gideri - Diz... Ayağa kalktı, Ben de kalktım. İri elini uzattı, Ben elimi sıkacak san- dum. Baktım ki elinin tersini uzat: ilâve | mediğim; bilmediğim bu daşlık eden vefakâr yazıhanem, kimsede olmadığını, güzel- | n dillerde destan olduğunu | * Foyzi Yazan :_____/ mektup xıza kat$i adeta âşık oluyordum. s;-__.num.ın arasında gizli bir sıcaklık o“wîı— düm.. Müjgün. — zavallı Müji Kim bu Müjgân?. Mektubu, Adnan isminde gence yazıyordu. Adnan, he bu yazıhanenin sabık sahiğ cak.. Müjgân, Adananın eVİr > teklifini zeddetmemekle bSdTL şöyle diyordu: <hayat ne kudar zun ve yorucu.. karanlıklar, uçir rumlar, aşk yollarının ÇiÇER #olduracak büyük ejderler 9? Tüfimızı sarmış.. Hayatlarımız leştirme Ah.. bu, ne taflı hai ürperişle, bütün benliğimin Ö ç nefes O liklerinde yavaş yat yecat bir yavru kuş gibi veriyor.. - Adnan. sana ne söyleyeyim?.. Ne cevüP reyim?.. Adnan.. Adnan.. şönidi, nin isminden başka, sana SÖY cek bir şey bulamıyorum.. seni seviyorum..> Uzun ve içli mektubu akudıı;';; sonra, şunu anladım: Adnanla DA gân sevişiyorlar. Adnan KIZA G:W * lenmeyi teklif ediyor. ııüııi"w' — na razı., fakat, bazı, "b"pwk,.dl Kız, evlenme işinin, yalnız arzu ve kararlarına bağlı olamil cazını, birtakım kimselerin uâglnl işe rıza göstermeleri icap eti hâtırlıyor. Ve bu müdahaleler, istırap, acı veriyoru. İ Mektubu okuyup bitirdiktefi :: ra, derin derin düşündüm. fik üııı" giyaben âşık olduğum bu ww şı, şimdi, bir şefkat, acımak di yordum. Kendi kendime gül İki genç çocuğun temiz ıy*"" bisse çıkarmıya çalışmak ne DİT bir düşünce ... Müjgân kim7. iyorum. Tanısam, elimden ’ı:,.n yardımı yapacağım... O';wn a birleşmeleri için, Ve kudretimle — çalışacağım.-. 'Z" Müjgân.. benim gibi, evli b çoluk çocuk sahibi, yaşı “"be)' kını bulmuş, şakaklarında . | teller görünmiye başlamış b'f v dam, hâlâ çocuk olamaz.. # ig Reçmiş seneleri hatırladım. kendimi toy delikanli farzet ne gülünç.. halbuki, ben onlârıf yük ağabeyleri yerindeyim- Ben, yi bür ni miş, anladım ve ıludaklâ"m üğk yumuşak elin üstüne dökü dum. bi Ras Feddana (benimle gel) © bir işarct otti. İkisi çıktılar: açıke yalnız kaldım. Başka bir k'[’_' dı. İçeriye yapma üıcüğrd*';erl bir bir gerdanlık takmış, bileki sürü bileziki Çok Ti ji çun gibi. yağlı. Memeleri kayun gibi.. | lakları küpeli. Keskiü o“(;’:; saçlı: Ellilik bir kadın girdi O | , yüzle yaklaştı ve her parmit v mas taklidi - belki de ıılnîı tı Ve züklerle donanmış elini W kendisini tanıttı: — Köntes dö Makro! — — Anşante, Dürrünisal. — Emir ve Emire )wzşe:t rafından sizin hizmetlerin murum. a Size hazılanan daireyi göst bilir miyim? Beyaz mermer. Damarlı :'f::' Yeşil mermer. Sarı W mızı mermer. Bir me! vari (Devamı

Bu sayıdan diğer sayfalar: