15 Temmuz 1937 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 5

15 Temmuz 1937 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Tifo yüzünden meyva ye- mege hasret kaldık Şimdi güzel üzüm mevsimi başladı, onu | da yiyemeden yaz geçecek Diyenlere doktorlar şu cevabı veriyorlar: / -Aşı ol! Ondan sonra doyadoyane istersenye! İstanbulun üç büyük hastahanesini dolaştım. Neler gördüm, neler işittim, Röportalı yapan : Naki Bora t, tifo salgını ların bep vurdum. Dört beş ağız - ohbet e sında beni — Kimi ar Osman Şerefeddini!.. yapacaktınız? tlarken kendini bünlar m etmek be 1 cehennem &a , dünya Önümüzde üzüm mev: Ber bu korku daha uzun — sürerse, #öyle oh! deyinciye kadı Venler tanırım ki, buğulu bir çavuş selkımının kütür kütür ta- Sıcak adamı oturduğu yerde su içinde kmıya yetip de artıyı bile... Kalorifer kazanından fark- Siz tramvay arabasında sıcak ve sar- Sittıdan oturduğum yerde biraz dal-| TMışım. Kondüktörün: — Hastahanet.. ile kendime geldim. Evvelâ Kkapısını çalacağım sıhhat müesse- Selerinden - «Gureba Hastanesi» ni Seçerek işe başlamışlım. Kapıcıya tordum: — Başhokimi göröceğim. Beni yukarıdan aşağı süzüp gö- Tünürde hastaya benzer bir alâme- timi farkedemiyen kapıcı, elile çu- kurdaki hastane binasını gösterdi: — Buradan dolaş, aşağı hastane- dedir, Sakakta —meyva almakton çekiniyorsunaz bir tifo mikrobu girmiş n gözle bakan doktorlar | bir anda toparlandılar. Bana ne ara- dığımı soran zat: — Şimdi burada değiller.. vakit teşrif edin!.. Diye atlatmıya kalktı... Nedense, şu tifodan, doktorlar bizden daha çok korkuyorlar... Amma hastalı- 1 kendinden değil, gazetecilere mat vermekten!.. Kiymetli — doktorlarımızı fazla Kapıcının gösterdiği yere gittim. | ku alamıya lüzum görmedim. Yüz- 'aşhekim yoktu. Entaniye lâbora- | lerindeki mana bâna: tuvarı Şefi Osman Şerefeddini ara- — Haydi Allah aşkına.. şu ye - İ"m © da biraz evvel çıkmış. Baş- | mek üzeri sohbetimizi böyle kor. h odasının önündeki hâdeme- | kulu suallerle zehir etme! başka Damacanalarda erkiden €n Ii bildiği a memde salarını tçemfgorsunuz “e. ci Der gibi geldi.. Usulca kapı - dan çıktım. Yolumun üstünde Haseki hasta- değerli Başhekimi elcan vardı. Böyle bir bhanesi.. onun deliğile meşhur bu bi- stahanemizin ön Tam ben 'e hasta kalabalığı kapıdan gi atomobili bir kadın hasta getirdi: | Sararmış yüzünde ölümün değilse | bile, öldürücü bi: gin sarı ve vakür manası dolaşan bir genç ka- dın hasta! Şoförün yanındaki 'bir hademe: ye sordüm: R — Nesi var? 'Tek kelimeli bir sözle müthiş ce- vabı verdi: — 'Tifo! e Sertabibin odasına giden kübik koridorda bir hademe kolumdan tuttu. — Heşt, nereye gidiyo: — Başhekimi göreceğim. — Goremezsin... — Neden? Namahrem midir?.. — Nemehrem falan bilmem.. Gö- | remezsün didük y | Ben yabancı değilim; Bay Naz- mi Azizi tanırım da. Hademe bir dakika ra azametle müsaade etti: — Hece... o bahis başha; öyle ise get... nah şu odada... Bu yüksek makamdan (?) mü « saade alınca meselenin birinci kıs- mı halledilmiş aldu... Başhekimin odasına daldım. Kıymetli doktorumuz Bay Nazmi Aziz, yazı masasının başında otu - rüyor, önünde ufacık bir acaip bez torba var,. Arada sırada bu torbayı alıp başının üstünde tutuyor, sonra yine yerine bırakıyor, Kısa sözle maksada geçlim: — Son 24 saatte 37 musap göste- ren tifo salgını hakkında. Burada da sözüm kesildi. Başhe- kim © esnada bir çay fıncanı içer - sinde önüne getirilen yoğurdu ken- dine doğru çekerken: — Ben, dedi, bu hususta söz söy- liyecek vaziyette değilim, beni ma- zur görün, çünkü daha dört gün ev- vel kendi oğlumu bu hastalığın öl- dürücü ellerinde kaybettim... 18 yaşında genç bir münevver o- lan Kâmuranın ölümü beni de mü- teessir etti. Önündeki acaip tar - bayı tekrar başına götüren başhe- kim, sözüne şunları da ekledi: — İşte, rahalsızlığım meydan - da... Şu (buz) torbasile bu yoğurt | kâsesi arasına sıkışan sıhhatim | dört gündür hayli sarsıldı... Size bu hususta malümat verecek entaniye Tâboratuvarı niz Esat Beyi gö- TÜN rica ederim, Ciğeri yanan babayı fazla deşe - mezdim, Lâbortauvarın yolunu tut- tum. Hastahane kapısının dışındaki Avrupa Gazetelerinde Meraklı şeyler | Hindi kuşi dağlarında Eski Türk kabileleri peşte (Hususi) — Macarla» $ ülimlerinden ve ri olan Meşhede gelmiş tanınmış âlimlerle temas etmi; Âlim burada bilhassa meşhur Cengiz Han hakkında ulunmaktadır. yuradan Hindi Kuşi üze rine gitmiş ve bir Mongol kabile- | sine tesadüf etmiştir. | Bu kabilenin Cengiz hana men- sup olduğu söylenmektedir. Dok - tor, aylardanberi bu kabile efradı ârasında yaşamış ve bunların taris hi ve dilleri hakkında tetkikat yap- | mıştır. ve orada | Doktor Sigeti evvelce *1928 de Mongolistan ve Çinde tetkikât yap- mışti. Doktor tetkikatını (Sarı İnsanlar ve Sarı ilâhlar) isimli kitabında toplıyacaktır. Ölümün ifşa ettiği sırlar ! Meğer Kral Faysalı tahta geçiren güzel bir Ingiliz kızı imiş! Viyana gazeteleri,vaktile “Lavrens'in sağ kolu,, denilen bir Ingiliz misinin de umumi harpte bir hayli esrarengiz maceralar geçirmiş ol0 'ğunu yazıyorlar Viv.—.m gazeteleri son günlerde Mis Gertrüd Bel işminde bir ka- gdının macorasımı ballandıra bal dıra yazmaktadırlar. Bu gâzetelere göre (Krallık ku- ran kadın) ismi verilen Mis Ger - trüd Bel çok güzel ve bir erkeği çi- leden çıkaracak derecede nefistir. «Talüin garip bir cilvesi olarak tarihte yeni bir devir yaratacak de- Tecede muazzam bir eser yaratmış- tir.» Bu kadar mübalâgalı kelimelerle tavsif edilen Mis Gertrüd Bel bir İngilizdir. Ve meşhur casus Lâv « rens'in muiyetinde çalışmıştır. Çok büyük bir enerji ile Ara « bistan çöllerinde koşan Miz, niha- yet muvaffak olmuş ve Kral Faysa- hn krallığa kavuştuğunu da gör- müştür. Mis«Gertrüd, Oksford üniversite- sinde arkeoloji okumuş, gayet ze- ki bir kadındı. Çok güzel ve ayni Zzamanda asil bir aileye mensup ol- duğu için bütün İngiliz asılzadele- rinin toplantılarında hazır bulunu- yor ve çok güzel nüktelerile herke- si kendisine bağlıyordu. Günde 7 saat çalışıyor, diğer sa- Muztarip çehreli ziyaretçi kalabal #ina mukabil iç, bahçede, baştan â- ga beyaz elbiselerile küme küme şakalaşan -zâhir saat 2,5 olmasına Tağmen paydos vakti olacak- bir çok hemşirenin sesleri, kahkahala- Ti neş'eli bir hava yaratıyor, genç bemşireler, çiçekli bahçeye üşüş müş kelebek sürülerini andırıyor- lardı. ÇAS Bunlardan” birine lâböratuvarı sordum. Elile bahçenin uzak bir kö- şesin| göstererek: — Şuraya doğru yürüyün de so- run, Dedi ve bir saniye için, kendisini, arkadaşlarının sohbetinden ayırdı- ğima müğber olmuş gibi bir çehre ile hemen arkasını dönüp şakrak sürüye karıştı. Lâbaratuvarda Bay Esat yerine Teşrihi Marazt mütehassısı (Ha- Bis) £ buldum. Üstadla tanıştığım halde söz tifo bahsine geçince mik- rop koynuna girmiş gibi bir isti - calle: < Yok, yok; ben bu İşlere karış- mam.. hasta, dünyadaki günlerini tamamladıktan sonra bana gelir... Ben de keser, biçer rapor veririm... Tifodan falan anlamam... Cevabını yapıştırdı. Daha salgının ilk günlerinde hâ- (Devamı 6 ncı sayfada) —PT AA Merhum Kral Faysalın Bağdattaki dikitmiş olan bir heykeli atlerini sporda, dansta geçiriyordu. Bir aralık İsviçreye de giderek se- yahatin tadını aldı İmtihanını çok İyi derecede veren Mis mesleki üzerinde çalışmıya baş- ladı ve İrandaki hafriyata iştirak için hareket etti. YO eee S Le| Fakat yolda aldığı emir üzerine Maverayı Erdün'e gitti. Şarka günden güne alışan Mis nihayet arapçayı bütün - şivelerile öğrendi, bir Arap kızı gibi talâf - fuza başladı. 1914 yılında bir araba ile erkek arkadaşlarile birlikte hafriyat ba » şından ayrıldı ve İngilizlerin daha evvel temas ederek elde ettiği be- devilerin arasına kariştı. Harp baş- ladı ve Türk ordularına karşı har- beden İngilizlerle Arapların arasın- da-Mis Gertrüd de göründü. Çök geçmeden Mis Kahireye da- vet edildi. Kahiredeki İngiliz Er- kâmharbiye reisliği tarafından Lâ: rensin yanında bir vazife ile Ara- bistana gönderildi. O zamana kadar arkeoloji ile uğ- taşan Mis Gertrüd bundan sonra casusluğa başladı. Ve ilk iş olrak tebdili kıyafetle Bağdada gitti, ora- da Arap şeyhlerile müzakereye gi- Çok geçmeden Bağdatta İn- giliz propagandaşına başladı. Bu esnada İngiliz orduları da Bağdat üzerine doğru yürüyordu. Mis Gertrüd bundan sonra Mu- sul ve Irakın, İngilizlerin eline geç- mesini temin etti. Velhasıl İngili pılması icabeden bütün işleri yap- tı. Hepsinde de muvaffak olduğun- dan Lâvrensin (Sağ eli) olarak ta- nındı. menfaati için Bu esnada Kral Faysal ile tanış- mış olan Mis Gertrüd, merhumun krallığa geçmesi için çok uğraştı. Ona hususi kâtiplik yaptı. İntihap- ta büyük roller oynadı. Sevindi, müteessir oldu. Çalıştı, yoruldu. Diz lendi. Mes'ut göründü. Kederli gün leri de oldu. Nihayet muradına erdi ve Kral Faysal'ın kraliyetini ve idaresini gördü. Kral Faysal, kendisinin krallığı almasında büyük yardımı olan Mis Gertrüdü unutmadı. Onun fikirle- rini almıya başladı. Bu süretle man da altında bulunan kral ile İngil- tereyi temsil eden komiser Sir Persi Koks'un en mahrem müşaviri ol- du. Yıllarca Irakı yıldı. Kreliyet sarayında en gözde ve her sözü yapılan bir hatun oldu. Bağdat sarayında Avrupa modası- mı o çıkardı. Önün giydiği her el - bise, en lüks bir moda tuvaleti ol- du. Filvaki onun tuvaletleri, Parisin €en meşhur terzilerinin elinde ha- zırlanıyordu. Hayatının en mes'ut zevi raştığı Irak Krallığının saltana! görmek olan M olunca çok dan çekildi. Hafriyata b dat Müze Coğrafya En: dalya larını çok görecekleri gelmi; hayet İngiltereye davet ettiler. Ger trüd işini terketmedi. İngiltereye dönmedi. Lâkin Arabistanın ikli- tacsız kralı sa- mi, bu Avrupa kadınanı günden gü--> »Ni ne çürütüyordu. 1926 temmuzunda — gözlerini dünyaya kapattı.

Bu sayıdan diğer sayfalar: