1 Ekim 1937 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

1 Ekim 1937 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Tiyatro — başlıyor Halide te krar Şehir tiyatrosu kadrosunda ilk temsiline Toka , piyesile çıkıyor. Bu akşam, saat 8,30 da yatro mevsimi başlamaktar Şehir Tiyatrosu Tepebaşı kısmın- da ilk eser k Şeksp bur «Kuru Gürültü» sünü Bu klâsik piyes diltmize Bay tarafından çevrilmiştir. Piyesi, sah- neye İ. Galip Arcan, büyük bir dik- kat ve itina ile koymuş bulunuyor. Yüksek tiyatra ve edebi eser seven seyircileri «Kuru Güri tatmin edici ve düşündürücü bir piyestir. Operet kısmında, Toka isimli bir eser oynanacaktır. ret Âdil tarafından adapte edil - miştir. Mevzuu, külhanbeyleri ara - nbul Ti- AU NTURANLENE HÜNİLENİ NIN Üati rinme ni bi di ee N dN İN Denam Bu eser Fik- | Bu akşam Fransız tiyatrosunda gösterilecek “Toka, piyesinden bir sahne /Bu sahne provo esnasında. alınmıştır| [ıındn geçen eserin İisamı 'da kül - |hanbeyi lisanıdır. Baş rollerde Ha- İngiliz mahkemelerinde garip, garip sualler: —| Bir kadına: - Siz eskiden ahlâksız bir .::7 2eAkıA 5. kadın mı idiniz? diye sorulabilir mi? Böyle bir sual soiüîîıyor,o kadın da çok serin kanla cevabını veriyor.. Genç kadının odasının anahtarını na-, sıl ele geçirdi diye genç bir adam uzun uzadıya muhakeme edilmiiş, kadın anahtarın çalındığını söyledi.. İngiliz mahkemelerinde iki tara- fin avukatları sual ve cevap yaparak hâkimler hiç bir şey sormuyorlar. Yalnız dinliyorlar. Avukatlar her şeyi sorabiliyorlar. Fakat yine bu avukatlar, karşı tarafı sinirlendire- rek aksi bir cevap âlmak suretile, vaziyetlen istifade etmeyi de unut- madıkları da görülüyor. Meselâ ba- kınız, geçen gün İngilterede bir dava görülürken bir kadın, şahit olarak getirilmişti. Bu kadına, karşı tara - fın avukatı birdenbire şu suali sör- muştur : — Siz, 926 senesinde ahlâksız bir kadın mı idiniz?.. Bu süal bir kadının elbette canım sıkar değil mi? Fakat avukatın mı hevrasını bilen kadın, soğukkanlı- hkla diyor ki : — Hayır, ahlâksız kadın değildim. Meğer ki, bir âşıkı olan her kadını ve bir metresi olan her erkeği büy- le sayasınız!» Maznun Conker isminde bir tir. Bu genç, beş Tira çalmak ve ş hit olarak celbedilen Mistres Sneyd ismindeki kadının apartımanma gir- thekle maznundur. Misters Sneyd fle Conker bir klüpte tanışmışlar- dır. Kadın, klüpten dönüşte bir ak- şam Conker ile evine gelmiş, sonra devrisi sabah Conker yine — Misters Sneyd'i ziyaret etmiştir. Kadının odasında masanın üzerin- de 5 lira ile daha başka şeyler de var- mış. Kadın bir aralık çekilmiş, Con- ker yalmız kalmıştır. Sonra birlikte Tefrika No: 22 “ Bunları gören serseri beş on Fran- sız genci de mavi gömleklerle orta- ya atılmışlardı. Bunlar da (Marsey- yez) söyliyerek: — Yaşasın harp... Diye bağırarak halkı başlarına top- Tamışlardı. (Eterya) nın para ile tuttuğu bu İtalyan ve Fransızlar. bir anda bal- kın heyecanını arttırmışlardı. (Şar- ki Roma İmparatorluğunun — ihyası için gönüllü) olduklarını ilân eden bu adamlar omuzlarda taşınmış, mu- Zzaffer birer ordu kumandanı - gibi, meydanlarda papaslar tarafından tak- dis olunmuşlardı. Kadının evine giren Con Ker sokağa çıkmışlar, kadın tekrar dön- düğü zaman masanın üzerindeki pa- İranın ve diğer bazı kıymetli şeylerin Jorada olmadığını görmüştür. | - Misters Sneyd esmer bir kadındır. Şahit olarak dinlenmiştir. Kendisi kocasından boşanmıaş, dul bit kadın- dir... Mahkemeçle kendisine soruyorlar: — Bir iş yapar mısınız?.. O yalnız şu cevabı veriyor : — Ben kocasından boşanmış bir |kadınım. Fakat söol elinde büyük bir yüzük İparlmaktadıt. Bundan tonra vak'ayı şöyle anlatıyor : — Ben, Conker ile 8 Temmuzda tanıştım. Benim nezdime geldi. Be- raber sokağa çıktık. Eve döndüğüm vanr UllAN FÜRK-YUNA müfarebesi oamiodin zım, Vasfi Rıza, Halide ve Perihan İvardır. Halide, uzun zamandır Şehir Tiyattosundan ayrılmış bulunuyor - İdu. Onu, «Toka» ile tekrâr karıştığı nında üzerine almış: olduğu Tolde, Halidenin avdeti muhakkak bir mu- vaffakiyet olacaktır. Bundan başka, Şehir Tiyatrosu sahnesinde yine Toka piyesinde Pe- rihan isimli yeni bir artist de göre- ceğiz ve ilk ehemmiyetli rolünü oy- mayan «Perihan» hakkında hüküm- lerimizi verebileceğiz. «Toka» piyesinin sahneye konuşu da mükemmeldir. Galip Arcan, bu- nunla da meşgul olmuştur. Bu iti - barla, Ertuğrul Muhsin gelene ka:- dar ona vekâlet eden kıymetli artist bir hayli yorulmuş bulunuyorsa da, aldığı neticeden memnuniyetini de gizlememektedir. Tiyatro mevsimi, bu sene kuvvot. İli eserlerle başlıyor, ayni şekilde de- vam etmesini bekliyebiliriz. Ertuğ- İrimize dönmüş olacak ve tekrer va- zifesine başlıyarak, Şehir Tiyatro - sunün mevsim | faaliyı takviye edecektir. zaman masamın üzerindeki para ve eşyamın orada olmadığını gördüm. — O gün evinize bir misafir gele- cek diye bekliyor muydunuz?. Hayır.. yalnız telefon çaldı. Bir misafir geleceğini öğrendim. Sonra uyumuşum. Conker gelmiş, beni u- yandırmış. Omuzlarımı silkerek be- mağlüp etmek istediğini gördüm İçinişti. Bir şeyler söylüyordu, fakat ve demek istediğini anlamadım. Bİ- ribirimizle mücadeleye başladık. — Bu vaziyet sizi korkutuyor mu idi ? — Tabil değil mi?. Korkuyordum. Fildişi saplı bir Hint çakısı gözüme elimi geçirerek kendimi müdafaaya başladım. İki defa Conkere bunu İsapladım, Yere düştü, sonra kalkarak İsokağa fırladı. Conker, kadın uyurken evine na- Sıl girmişti?. Bu, meseledir. Kadının iddiasınca Conker anahtarı daha ev- (Devamı Gncı sayfada) gizlisiyaseti Yazan : ZİYA ŞAKİR Mesele, bu nümayişlere münha - sır kalmamıştı. Birdenbire hudut - larda tecavüzler ve müşademeler başlamıştı. l Artık, Yıldız sarayına ve -0 dev- Tin (Harbiye Nezareti) olan -(Seras- ker Kapısı) na Etem Paşa tarafın - dan gönderilen raporlarda, şu hâdi- seler sıralanmıştı: a 1 — Martıin 10 uncu günü, Tu hala ile Yanya arasında asker s larile mücekhez, fakat başıbozuk el- biseli (üç bin beş yüz kişii reze) hudu geçmek fa - istemiş.. kat (azakiri şahane) tarafından gös- terilen mukavemet üzerine bunlar, geri çekilmiştir. 2 — (Kalabaka) civarında kuv - vetli bir çete hududu tecavüz etmek teşebbüsünde bulunmuşsa da, ric'ate icbar edilmiştir. 8 — (Alasonya) — istikametinde (bin kişilik) sivil bir müfreze, hu - dut kulelerine aleş açarak ilerle - mek istemişse de, gördükleri muka- bele üzerine ric'at etmişlerdir. 4 — Tekrar Kalabaka civarında; adetleri iki bin kadar tahmin edilen bir çete, hudut karakollarından bi- rine taarruz ederek karakolda bulu- nan (sekiz neferden ibaret) muha - faza efradını alıp tekrar geri çekil- mişlerdir. Bu suretle esir edilen se- |kiz Kürk neferi, istirdat edilememiş- e sale ah_'dı_._ı İrul Muhsin de, bu ayın beşinde şeh- | ni uyandırmak İstedikten sonra beni | ilişti. Bu antika bir şeydir. Hemen | Sade döşenmiş odada iki yaşlı a- dam şatranç oynuyordu. Biri saçı sa- İkalı bembeyaz bir ihtiyardı ve Vi- İyananın bu köşesinde inzivaya çe- |kilmişti. İki yaşlı arkadaş oyun taş- türürken, ılık ve tatlı bir ses odayı |kapladı. Bu, âdeta bir ninni idi. Be- açlı ihtiyar aldırmadı bile, fa- i arkadaşı Tuhunu okşiyan $meleri sanki yudum yudum içiyormuş gibi iskemlesine dayandı, yaz , dedi, bak bu kadın se- kısını» söylüyor!.. , ikisi de yürüyebil- mek için biribirlerinin titrek kolla - İzına girerek pencereye doğru ilerle- diler. Karşıki evde bif kadın küçük çocuğunu kucağına almış, bu ninni İlerinin bir dansını düzeltmekle meş- |lattım, o da düşünerek: ile uyutuyordu İki arkadaş ninniyi sonuna kadar İdinlediler, Beyaz saçlı ihtiyarın göz- İleri çoktan yaşarmış, h tan canlanmıştı. Arkada — Brahms, dedi, senin gibi bir be- 'kâr nasıl olur da, böyle ilâhi bir nin- ni besteler, bunu bir türlü anlıya - mıyorum. Mutlaka senin de bir re manın, başından geçmiş bir kaç ma ceran olacak ki... Brahms doğrularak; — Evli olsaydım, diye cevap ver- şeyi yazamıyacaktım!... Ve şatranç masasına döndüler. Ar- kadaşı: — Ne olur, Bi s, Şu romanını |bizaz olsun anlat, diye ısrar ediyor - du. Brahms elindeki oyun taşın: bi- rakarak: — Eğer toman ve macera denen |bimde yaşıyan, işitiyor musun, h yaşıyan bir macera var... Ve Brahms ağır ağır anlatmıya başladı: — Daha çok gençtim... - Akdeniz kıyılarında, dalgaların kayalara car- İparak gür r çıkardığı kumlük - larda geziyor, sanki bestelerime bu vahşi deniz çı; rını katmak isti. yordum, O a k, Macar Çi İlarını renkli dört köşelere getirip gö- di, belki de böyle güzel» dediğin bir | Beçip geçmediğini , benim de kal- MACAR DANSI Nakleden: Tarık Z. Tunay? guldüm, sabahtanberi çalışarak bu Macar dansına tam bir âhenk ver- dim, artık memnundum. Oturduğum için doğruldüm, fakat... benim otur- 'duğum kayanın bir kaç kadema u- İşağısındaki bir taşa çok güzel bir Çingene kızı oturmuştu. Sessizce ona aklaştım, ıslak kumların üzerine ioli!e bir kâlb resmi çiziyordu. Üfler |gibi: | — Matmazel Nita, dedim, “adını öncederi biliyordum.- Sizin için bir dans besteledim, bu akşam oynar ımısımz? O, güzel bakışlarile beni süzdü, Jsonra birdenbire elimdeki notayı İkaptı ve kıvrak bir koşuşla kaçmıya başladı. Tabil ben de arkasından ko- valarmya çabalıyordum, fakat bes- tem için mi, yoksa Nita için mi ke- rdum, bunu bir türlü kestiremi- um. Nita, Çingene kabilesinin olduğu yere gelmişti. Asıl araba ve çadır- lJarın kul orman ağzında bir demirci demir di vüyordu. Bu iri, adaleli, ve kavruk yüzlü bir de Nita demirciye doğru koşmuştu. Bu se- for delikatılmın etrafında dönüyor, |beni de kendisini tutmıya çalışırken Joraya, buraya ve demirciye çarptirı- İyardu. En nihayet işi demir âh- b aları çok- İkayanıri üştünde kalkmak ve gitmek | —— ve akşam oldu. Mm;_% İpeleri arabalarına renkli fet Şu lduğu ağaçlığa gelmeden, | * / Devamı 6 tnct sağı vr he Bu akşam, dedi, bütün înın önünde bu hava ile dans İğiz. ]c;v' rlarmâ hafif ışıklar veret ÜÜ balarını taktılar. Pos bıyıklı KETŞİ cılar ellerinde şarap testileri ÖÜ yerlerini aldılar ve birdenbif& © |manların pağmelerile berabef © |kun bir eğlence başladı. * İnce belli, kara gözlü esmtf ) car kızları, bütün şuhluklaril€ Ü nüyor, herkes kendinden $ daha o gün düzelttiğim, hemeft Ş telediğim Macar dansını hep Öiğe İğızdan söylüyor, genç, ihtiyâf Ü tün kabile, nağmelere uyarak Ü yor, oynuyordu... İ [ Ben, eserimin, zevk ve MI"J Çingeneler ımt% lmesine o kadar i:"" | munı bil: kadar se olmuştum ki, bir arabanın |dayanmış kahkahalara karışan ” 1 seyrediyordum... K da sıcak bir nefes dl'!" m. Bu, Nita idi. O da aFi ları gibi kendinden geçmişti İbu mahmurluk öna, cazip blr’ |lik vermişti, dayanamadımı .'4 larım dudaklarma yaklaştı.. Ü sırada Nita çevik bir hareketl | | İtir. 5 — Yine Kalabaka civarında, Os- manlı hudut karakollarından birine tecavüz olunarak karakol binası ber- hava edilmiş; bir nefer de yaralan - mıştır. | * | BU HÂDİSELERİN, İSTANBUL- DAKİ TESİRLERİ Abdülhamit devrinde, her şey ka- palı, örtülü cereyan ettiği halde, hiç bir şey gizlenemezdi. Nitekim, İs - tanbul matbuatının sansür altında- ki ketumiyetine rağmen, İstanbul halkı, Giritteki faciaları, Tsalya ve Epir hudutlarındaki hâdiseleri, Yu- panistanda harp lehinde yapılan taş- kınlıkları öğrenmekte, gecikmemi; Tabildir ki, efkârı umumiye, tecs- İsür içindeydi. Hiç kimse, bu teessür- |lerini alenen göstermiye cesaret e- dememekle beraber; — alâkadarlar, milletin kalbini yakan ateşi pek ça- buk bissetmişlerdi. Hamiyetli Türkler; bir taraftan Yunan tehditleri devam ederken, diğer taraltan da hükümetin bu ka- 'dar muhteriz davranmasına taham - Basştan başa modern bir şekilde tezyin edilen TÜRK SiİNEMASI KAY FRANCİS ve RİKARDO CORTEZ'in şaheseri e| BEYAZ ZANBAK ( MANDALAY ) İLÂVETEN: ÇİN-JAPON harbi ve Afrikada ar BU GECE iP'E K Sinemasıll KAHKAHA TUFANI - NEŞ'E KAYNAÇ EĞLENCE MENBAl LOREL ve İKİ DÜNYA KOMİKLER KRALI LÖOREL ve H 2 Komik * 2 EŞİ - 4KOMİK e | -< | Fevkalâde güzel, hiset Fransızca film BU AKŞAM yeni mevsime başlıy0f g n avı, öğretici filmi | * ZEVK FIRTIN” HARDİ ZLERİ TÜRKÇE SOZLÜ, 2 saatlik dayanılmaz mül edemiyorlar.. hele Avrupa ga - zetelerinin, (Babıali) deki hareket- sizlikle istihza ederke! (KHasta adam), bir türlü kımılda- namıyor.) diye alay etmelerine kan ağlıyorlardı. (Babıali) de, vükelâ meclisinde, bu meseleler etrafında konuşulmu - |yor değildi. Fakat, Yıldız Sarayının siyasetini takip etmek istiyen bazı |nazırlar, hudut hâdiselerinden bah- İsederken daha hâlâ ihtiyatlı bir lisan |kullanıyorlar.. mütecavizleri (eşki- ya) kelimesile tavsif ediyorlardı. Bir gün serasker Ali Rıza Paşa da- yanamamıştı: — Paşalar... hangi eşkiyadan bah- . İsediyorsunuz?.. Hudutlarımızda bizi tehdit edenler, mükemmel asker kıt'alarıdır. Hem de; zabitlerile, top- larile, borazanlarile muntazam emir jve kumanda altında hareket eden, asker kıt'aları... Bilmem ki, bunlara (Eşkiya) demekle kimi aldatmak is- tiyoruz?. Diye bağırmıştı. yetten en çok mütcessir olan, Seras- Devlet ricali arasında, bu vazi - | | derecede eilenceli büiük film ker Ali Rıza Paşa idi, Bu torpido filosunun Girit suli mir attığı, ve (Miralay Ve ğ Girit topraklarına ayak ba$ denberi fena bir sinir buhr! mekte idi. Yunanlıların bu bareketl? teakip derhal Saraya gitmi$i gf ya hududunda mukabeley€ P || İzamanının geldiğini söylet? | Fakat her hâdiseyi en noktalarından muhakeme dülhamit birdenbire bu t& vafakat cevabı vermemişti: çok tabif idi. Abdülhamit, (93 Rus © meş'um neticesini gördü; di yeni bir harbin mes'i denbire omuzlarına yük İsâret edememişti. - — Hek, biraz daha Sefirler, Yunanlıların harb€ gi edemiyeceğini söylüyorlaf” |bu gürültü ve patırtıların © yasetle geçebileceklei İveriyorlar... Şimdilik erini dinliyelim, Avrups İbiz ihlâl etmiyelim. (Devemt O

Bu sayıdan diğer sayfalar: