4 Ekim 1937 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 6

4 Ekim 1937 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

'Ö—SONTELGRA Tefrika No : 91 Yazan : M. Süleyi İlESRARENGİZ F — 4 Birinciteşrin 837 Çapan Tercüme ve Iktibas hakkı mahfuzdur ESRARKEŞLER ARASINDA Bodrumun köşeıln:löki karyolada uzun, beyaz sakallı bir adam oturuyordu. Sır" ..iği iç tında gecelik,başında siyah takke vardı :,î,';”fd Bu tiplerle beraber yazılması, bahsedilmesi lâzımgelen bir zümre daha vardır : — Esrarkeşler! Bu adın nasıl ve ne surelte takıl- dığı malüm değildir. Esrar, Türkiyede ilk defa ne za- man i? Hangi tarihte Türkiyeye Bgirdi?.. Ve esrar kahveleri ne zaman a - çildı?.. Bugün bugorguların cevaplarını wermek pek güçtür. Hattâ kabil de- ğildir. Fakat, otuz kırk yıl evvel, İs> bulun hemen her semtinde birec esver kahvesi vardı. Esrar içmek müstevli bir hastalık halini almıştı. Otuz yıl evvelki asrar kahvelerinin kağında Kefalonyalı Todorinin, Çemn- berlitaşta Vezirhanı içinde Acem Ta- hirin, Dolapderede kör Mıgırır, Ye- nişehirde Aftos Recebin, Kalyoncu- a Uzun Andonun, Tahtakalede Ta- tar Murtazanın, Aksarayda Kulak- sız Durmuşun, Topanede Arap Ha - Banın kahveleri en başta gelenler - | dondi Çembrlitaşta Tavukpazarında, Sa- raçhanının karşısındaki Küçük Ri- zanın kahvesi de sayılı esrarhaneler- dendi. Esrar kahvelerine hırsızlar, kar- manyolacılar devam ederler, bütün günlerini nargile içmekle geçirirler- di. Zabıta, faillerini bulamadığı hır- sızlık, yankesicilik vak'alarının kah- ramanlarını (!) buralarda arar, dük- kân sahiplerinden isterdi. Çünkü, kahve sahiplerinin ekserisi polisin adamı, hafiyesi idi. Esrar kahveleri- nin müdavimleri arasında sabıka - hılardan başka beyler, efondiler, pa- şa zatleler de vardı. Bunlar serseri- Jerle beraber nargile çekerler, esrar alıp giderlerdi Esrar kahvlerinin en mühim si - mas), nargile ateşleyen adamdı. Sı- rasına göre günde yüz, yüz elli, bel- ki de daha fazla nargile yakan bu a- dam, hiç bir zaman ayık değil, daima: — Mastor! Daima: — Zom! dur. Bunun vazifeşi ocakta çalışmak, ısmarlanan nargileyi yakmak, sonra Mmüşteriye sunmaktır. Günde yüz, yüz elliden fazla nar- gile ateşleyen, esrarın ilk dumanla- rını, ilk zehirini ciğerlerine doldu - ran ocakçıların yüzü balmumu gibi sapsarıdır. gözlerinin içi yeşil, tıpkı yosun gibidir. Eski ocakçıların en meşhurları gunlardı: Yankesici Tazı Ali, Açık- göz Artin, Tatar Hayri, Tiriz Hüsnü, | Sardalya Şükrü, Baba Haydar, Kız Dimitri, Güllâç Zekeriya, Badi E - min, Karabiber Naci... Fski esrar kahvelerinde nargile i- çilirken cura, bağlama, ve çığırtma denilen bir düdük azmanı - ki, bodur kalmış bir flüt mütereddisidir - ça- lanır, semai, koşma, destan, mani söylenir, genç delikanlılar : Elinde fener Yalıya iner Çark gibi döner Vay cici beyim vay? Kantosile karşılıklı oyun oynar- lar, göbek atarlardı. Bu ahenge çöm- leğin tersi çevrilmiş ve bir deri ile kapatılmış şeklinden başka bir şey olmayan (darbuka) da peyrev olur- du. Mütarekenin uğursuz yıllarında İstanbula gelen (Pöti Pariziyen) ga- Zetösi muharrirletindi (Emil Bo- nark), o zamanlar çalıştığım gaze- teye gelmiş, sohbet esnasırıda esrar |kahvelerini görmek istedi söyle- misti. (Emll Bonark) 1 esrar kahvelerini iyi bilen, aralarda dolaşıp etüd ya- pan bir arkadaşın delâletile Galata- da Şeftali sokağında (Hacı Sümbül) adında birinin işlettiği bir bodruma götürmüştük. Buraya, evlerin altında, odun, kö- ak için yapılan pis, mü - kreh bir bodrum yolile bir kapı yolile asıl esrar içilen yere İgeçiliyordu. Kapıyı açar açmaz, tömbeki kaku- sile karışık, bir sigara dumamı, sert bir esrar kokusu ağzımıza, burnu - muza doldu, gözlerimizi yaşarttı Girdiğimiz yer büyükçe bir odâ Hidi. Köşede, demir bir karyola için- İde uzun beyaz sakallı bir adam bağ- |daş kurmuş oturuyordu. Sırtında da- malı bir gecelik, başında siyah bir takke vardı. Etrafta sıra sıra birkaç yatak... Yataklarda uzanmış birkaç kişi, | Bizi görünce bir&z doğruldular, el- Jerile sinek kovalar gibi birer selâm İçaktılar. 'Tavanda bir lâmba titreye titreye yanıyor, verem renkli, soluk işığı, |rüyadaki hayaletleri bile büyüleye- İrek harekete getiriyor. Duman.. Duman... Duman... Ve sonra ağır bir koku!.. Esrar kokusu! Bizi götüren arkadaş, karyoladaki 'ıakalh adama ziyaretimizin sebebini anlattı. Parisli gazeteciyi ona tak - |dim etti. Hacı Sümbül seslendi: — Hamdi! Efendilere kahve yap... Kabağı da hazırla, ateşle... Hamdi bir ayağı kısa, bodur bir a- damdı, Saksağan gibi sekerek tez- gâha, ocağa doğru gitti. Ve kahve İcezvesini kabartmıya başladı. Kahzelerimizi içerken kabak ateş- lenmiş, Hacı Sümbülün işareti üze- rine (Emil Bonark) a sunulmuştu. O, nargileyi almakta tereddüt edi- yor, ne yapacağını bilmiyor, tuhaf tuhaf bizim yüzümüze bakıyordu. (Devamı var) Müfettiş sustu. Kendini toparla- yarak devam etti: — Son günlerde Mösyö Senter ile Mösyö Perlon'un etrafınızda fazla do- laşarak sizinle alâkadar olduklarını görür gibi oldum. Bundan cesaret — Yakında, dedi, böyle bir tasav- vurum yok, Fakat belki bir müddet SONra ... — Teşekkür ederim. İzlm söyleme- İnize Tüzum yok. Hiç olmazsa bu şe- kilde hereket etmekle size sormuş alarak size sormakdstediğim bir şey 'olduğum sualin şahsi bir merak ne- var, Acaba, yakında bu Mösyölerden |titesinde olmadığını anlatmış olmak birile evlenmek gibi bir niyetiniz |isterim. var mı? A — Buna esasen eminim — mösyö Genç kadın acaba ne cevap vere- |Vens. Yalnız, düşünüyorum da, ada- cekti. Müfettiş bu kadar ânt olarak |lete her şeyi söylemekliğimin ne de- sorduğu suale, genç kadın tarafından İreceye kadar doğru olup olmadığı sert bir cevap verileceğini tahmin e- |hakkında bir karar veremiyorum. diyordu. Lâkin aldandı. Enkarnas- 'von sakin bir sesle * — No demek istiyorsunuz? Yoksa ibir şey mi sakladınız?, | Ingiliz ' Kadınları | Arasındaki Tezat (4 üucü sayfadın devam) — İhtiyarlığı düşünüyorum. İhti- yarlıyacağım, diye korkmuyorum. Çünkü bir kadının en güzel zamanı otuz beş ile elli yaşları arasında ol- duğunu bilirim, Genç kızın sözleri şayanı dikkat. giderek orada da okumuştur. Fakat memleketi olan Avustralyayı çok tekrar oraya dönmüşse kadınları İngilteredekiler &1 için pek de istememek - celmiş bulamadı Avustralyada kalmı tedir, Mis Elizabet bunun üzerine A- vustralyadaki kadınları inceltmek, gişiniş zevklerini düzeltmek, dünvadaki moda cereyanlarından on iarı haberdar etmek istiyerek böy İle bir işi de üstüne almıştır. Avus- tralyadan döndükten sanra orada terzilik etmiş, terzilerin yanında mangenlik ederek yapılan bir elbi- senin nasıl giyileceğini, nasıl yakış- tırılacağını, zengin-Avustralyalı ba- stermiştir. İyanlara gi Mis Elizabeti görmek için artık Sidney şehrinin terzihanelerine hücum eden edene!. , bir k ol- |Bu suretle genç ve zengin k: ök para kazanmıya da muv rüştür Radyaoda moda ve kadın âlemi için İher akşam konferanslar — vermiştir. |Tabit bundan da çok kazanmıştır, İŞimdi İngilterede bulunan Mis Eli « İzabet İngiliz gezetecilerine Avus - tr. lı kadınların modaya tâbi ol- mak — cesaretini göstermediklerini söyliyerek diyor ki: | — Avustralyalı kadınlar, yeni çık- mış güzel bir şeyi beğenmek zevkine maliktirler. Fakat bunu bizzat giyin- mek cesareti kendilerinde — yoktur. İşte ben bunu kendilerine öğrelece- |ğim. Onlara cesaret vereceğim. Bu, genç kalmak ve güzel görünebilmek san'atidir. Bakınız, Londrada orta yaş li öyle kadınlar vardır ki, birer hâ- rikadır. O kadar genç ve güzel gö- Tünmeyi bilirler. Yetmiş yaşında bir Londralı kadın bilirim ki, gözlerinin |bakışı, hâlâ otuz beş yaşındaki bir İkadının bakışıdır. Halbuki, Avustralyada otuz beş İyaşındaki bir genç kadın, ihtiyar bakışlı oluyor. Çünkü Avustralyalı lerini bırakıyorl | Şimdi kendimi düşünüyorum. İh- tiyarladığım zaman yapacağım şey şudur: Bakışlarımı kontrol edece » )im, gözlerimi öyle bırakıvermiye- ceğim, Nasıl bakmam lözimgelece- ğini düşünerek nazarlarımı idare e- deceğim. Eğer buna dikkat edersem, elli yaşıma geldiğim zaman hakika- İten alâka uyandıran bir kadın olu- TUm, Ben, hayati çok severim. İnsan canlı olmalı, Ben canlılığı severim, Londrada çok tatlı günler geçiriyo - rum.> Mis Elizabet'in annesi de onunla beraber Londrada bulunuyor. Aca- ba böyle güzel kalmayı, güzel bak- mayı annesine de öğretebilmiş mi?, Orasını söylemiyorlar. Yalnız yaşlı- ea olan annesi kendisini gören gaze- tecilere kızı için şöyle bir şey söy- lüyor: — Kızım?.. Bu kız, hakikaten şa- yanı dikkat bir şey... Bir buz parça- sını bir kutuya koyar ve bunu dün- jyada bulunmıyan bir şey diye Ku - tuptaki Eskimolara satar, gelir! Kadıncağız, sonra şunu da kadınlar, ke ilâve et. Mmiş: — Ah, bir parçacık sükün ve hu- Zür bulsaydım, ne olurdu!?.. | — Evet. İstintak hâkimine Gerni- ko'nun nişanlım olduğunu söylemiş- |tim. Halbuki... Enkarnasyon durdu, söylyeceği sözler çok mühim olacaktı ki, derin bir nefes aldı ve cümlesini tamam- ladı : —» **»* Gerniko benim kocamdır. ik, koltuğunun içine ye ğıldi. Bu ifşaat ona yeni ufuklar a- içıyordu. Enkarnasyon, onun bu halinin farkında değilmiş gibi devam etti: — Biliyorsunuz ki Gerniko ile Bermüd adalarında tanışmıştık, Da- ha tanışmaklığımızın ilk dakikala- rında, bana karşı duyduğu aşkı söy- ledi. Ertesi gün oradan hareket ede- cekti. Vapur, Bermüd'de bir gece kalıyıordu. Vapurda bir babası var- dı. Gerniko derhal evlenmemizi tek- lif etti. Benim onunla beraber git - mem, maceralı hayatına iştirak et. mem mevzubahs değildi. Bu izdivaç, 'ona, teşebbüslerinde muvaflak ol- imak için kuvvetli bir muharrik ola- li nnn aa amcınmaın nni kgENENerarm aA aA inada AAAiT acae A ANADOLUDA SON TELGRAF Trabzon, Karadenizin can noktası gibidir Yemyeşil memlekette tabiatın her çeşit nebatı bulunur Trabzon (Hususi) — Trabzon, şar- İkın kapısı, İran transit yolunun gü- ızul ve şirin bir limanı olarak tenıne mıyacak kadar değişmiş ve güzel « | Muntazam parkları, geniş Wcıddelerl_ transit yolcuların kalaba- ığı memlekete bir canlılık, bir faa- iyet ve iş kaynağı manzarası ver « |miştir. Trabzonu tanımıyanlar, bu mem- İleketin içine girdikleri zaman gör » dükleri intizam ve mükemmeliyet leşmişti. zaman arasındaki müsbet ice veren esaslı çalışma, bu tari- |hi şehre yepyeni, lâtif bir manzara ve şekil vermiştir. Evvelce sükün i- çinde bul: tarafta munman ile, alış veriş, gidiş geliş hareketlerile dalgalanıyor. Bir gün gördüğünüz simaların yerini başka simalar dolduruyor, bazıları şarka, İrana gidiyor, bazıları da. ge- İliyor ve deniz yolile muhtelif isti - kametlere gidiyor. Sefer eden vapur İyolcularının hemen hemen yüzde sekseni Trabzon yolcularıdır. Gerek 'Trabzondan, gerek İstanbuldan her hareket eden vapurlar tıklım tık - İhm yolcularla doludur. Bu vapur - larda kamara alabilmek için bazan yolcuların birkaç gün bekledikleri de oluyor. İşte bu yüzden Trabzon B Trabzon valisi Yahya Sezat Uzay esnafı hayli müstefid olmakta, mü- balâğasız ve kat'i diyebilirim ki, en lâdi otellerde bile yer bulmak imkâ- a bulunamamaktadır. DEVLET OTOBÜSLERİ Devlet otobüs servislerinin inti- zamı, otobüslerin mükemmeliyeti, yolların ârızasız olması ve bir gün- /de Trabzondan Erzuruma, üç günde İran hududuna kadar İstirahatle gi- dilmesi, ekseri yolcuların bu tarikt tercih etmelerine birinci sebep ola- rak gösterilmektedir. İkinci sebep ise para meselesidir. Otobüs servis- leri başlamazdan evvel bir nüfus, Erzuruma yirmi, yirmi beş lira ile seyahat ederken, şimdi mükemmel otobüslerle beş liraya seyahat et - imesi gibi ucuzluk, bu havali seya - batini pek sade ve kolaylaştırmıştır. UMUMİ KALKINMA Diyebilirim ki, Trabzon, Umumi caktı ve bana karşı emniyetini, de- rin muhabbetini de ispet edecekti. (Her gün rastlanmıyan bu teklif kar- şısında, itiraf ederim ki sarsıldım. Bu adam hakikaten beni sevmese, böyle hareket etmezdi. Kararımı verdim ve hareketinden beş on da- kika evvel, onunla evlendik. Vorobeyçik düşünüyordu. Demek | bu genç kadının da, altı arkadaşın servetine konmak ihtimali vardı. Ya- İni anun da, altı arkadaşın ölümünde bi rmenfaati vardı. Enkarnasyon, isözlerini şöyle bitirdi : — İşte bu sebepten, size, yakınlar- da evlenmem ihtimali — olmadığını söyledim, Zira tekrar evlenmeden Jevvel, yapılacak birtakım muamele- ler ve işler.... Müfettiş artık dinlemiyordu bile. Genç kadına Senter veya Perlon'dan birisi ile evlenmek niyetinde olup âdi: Belki o, mirascı, Senter veya Perlon'un mirascısı olmak isteye - cekti?, Halbuki, şimdi, görüyordu (Devamı var) ylün dünsüne hayretlerini celbeder. Beş sene kadar * £ Trabzon memlekethastanesinin yandan qomn0$o Müfettişliğin Ihdasımdanberi diğer İşark vilâyetleri de dahil olduğu bal- İde umumi bir kalkınma ve imara İkavuşmuştur. Umumi Müfettiş Tah- sin Uzer'in yılmıyan azmi ve idarede yüksek tecrübe ve büyük kabiliyeti ve himmetile Trabzon başta olduğu halde şarkta büyük bir inkişaf dev- resinin açıldığına şüphe bırakma - maktadır. Avrupadan celbedilen — şehircilik mütehassısı Bay Lambest tarafından İyapılmakta olan Erzurum ve Trah- zon plânlarını tatbik ve bir an evvel faaliyete başlanmak üzere hummalı çalışmalara şahit oldum. Trabzon şehrinde istifade Edilmi- yerek senclerce metrük - bırakılmış olan denize nazır bütün Karadenizi ufuklara kadar görebilecek mevki- de olan <Fale» nin boş yeri park ha- line konulmuş, me |başka halkın tenezzü için umuma açılmıştır. BELEDİYE Mansup olan Trabzon — Belediye Reisi doktor Cemal, bütün vaziyeti üç aylık bir memuriyeti esnasında kavramış, memleketin sıhhi veziye- ti ve imarı hususunda mübim ted- birler salmakta ve derhal tathikine Ötedenberi tecrübe ile sabit olan bir hakikat varsa, Belediye reisle- rinden iş beklemek, o şehirlere man- sup Belediye Reisi getirmekle müm- kün olabilmektedir. Zira man Belediye Relsi esasen memleketin yabancısıdır. Noksanları derhal gö- tür,. Müntahap Belediye Reis?' İse ekseriya gördüğü noksanları ikmal etmek için hemşerisi bulunan aza- ların tesirinden masun kalamaz ve bu yüzden memleket mutazarzır 0- lur ve işler de yüzüstü kalır. Bu te- zimizin er, geç kabul edileceğinde şüphemiz yoktur. Senelerce ihmel edilmiş asrt me- zarlık, muntazam kaldırımlar — ve hattâ yakında başlanacak asfalt cad- de, yeni ve mansup Belediye Reisi idoktor Cemalin eserlerindendir. Bu küdretli Vali, gelir gelmez, memlekete 250 yataklı 1,7 İile modern bir hastane yapılmak ve 1250 bin Jira ile de iyi su getirtmek İiçin çalışıyor. Stadı sahanın dar olaı İve gençlik ha tini bilen V Harın da istim ketlerinin ehemmi- civarındaki arsa- ni temin etmiş Ve yakında inşaata başlanacaktır. Vilâyet dahilinde 35 muhtelif men- fezler açılmış ve köprüler yapılmış, tamire muhtaç yollar tamir edilmiş- tir. ASANSÖR VE OTEL Trabzonun en mürtefi tepesi alan Baş, diş, nezle, grip, romatizmâ olmadığını sormaktan maksadı şu |DÜtÜN ağrılarınızı derhal keser. İcab! günde üç kaşe alınabilir. İsim ve markaya dikkat! Taklitlerinden sakıf İpara sarfederek gitmelerine ihtirfE *Boztepe» mevkiinde bir park ve ” (tel ve gazinolar yapılacak, ha kolayca buraya gidebilmesi içi bir asansör inşa edilecektir. Bu tasavvurun yakında İgetirileceğini haber aldım ve sevif” |dim. Memleket günden güne ıü’"ı leşmektedir. Yeni hastane yapılırsa - ki mwj ederim « şark vilâyetlerinden bENİN hastalram uzak memleketlere hâ$” Deliler cenneti! (4 üncü sayfadan devam? deliler bir araya gelerek dans bile”” Giyorlar. BİRİBİRLERİNE AŞIK OLUYON LAR!. » Lâkin, kadın ve erkek deliler l'; İsında biribirlerine âşik olanlara © tesadüf edilmektedir. Böyle aşk '; alarıma tesadüf ediliyor, fakat # felâket de, bu zavallı ” sevdazedek için bundan sonra başlamakla Çünkü izdivaç yasaklır!.. Biribiltt ven kadın ve erkek iki deli birili $ #ne varamazlar!.. Böyle vaziyek — leri idare etmek, çok zor oluyof> Şehirde, dokuz tane kilise v”:'! Diğer haikla beraber delilerin dt — liseye gittikleri görülür. * Bu delilerden şimdiye kadar azının firara teşebbüs ettiği Ğ& F müştür. Deliler, eğer fizara M ederler de yakalanırlarsa, kendilt rinin bemen bir timarhaneye SÖĞi derileceği, artık bir yere çıkarıl yacakları iyice anlatılmaktadı. O,p Bana burada bir İngiliz gösterdi'i ki, senelerdenberi bü şe!uıüâ şamaktadır. Kendisi aklından y imiş. Fakat bugün artık tabli almıştır, iyidir. Kendisile uıunğ, dıya konuşmak istedim. Londr80” bahis açtım. Bana, İngiltere Krali 4 pun 4a0 giyme merllmsine «i NN lerle dolu bir takım m::muılıfğ İterdi ve İngilterede neler oluğ " — tiğini sordu. ü Bir müddet geçmişti ki, m“”;ş x bım birdenbire yerinden fırladı. ra yere oturdu, ellerile yüı-nm:',_ padı. Ondan sonra bir şey SÖY $ oldu. ğ Hastabakıcı kadın, bunun ül"' beni aldı, başka bir yere g,âh“aı Delilere bakmak, Ghel şehti yen! değildir. Bu memleketif ğ, anannevi bir şöhreti vardır. PEk Tpi zamanlardanberi burada dW kılırmış. Bunu ne tahmin Söylendiğine göre bu şehrin dda:â bakmak şöhreti o kadar € bin seneyi geçmektedir!. tatalıklarının bu şehirde iyİ bu kadar eski imiş!..

Bu sayıdan diğer sayfalar: