7 Aralık 1937 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 6

7 Aralık 1937 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ŞA y - '€E-SONTELGRAFP - 7Birincikânun 027 AKŞAMCILAR! —385 — (Eski bir akşamcının defterinaen | Yazan: Osman Cemal Kayaılı O, işin iç yüzünü bilmiyordu, sadece bir sürpriz hazırlamıştı! Şimali Afrika Ve Fransa ( Süncü sahifeden desam) İFransaya, Umuml harbde — Şirmlt Afrikanın sadakatini temin etmişti. Ebedileşecek Bir mesele (S inel sayfadan devem) 29 teşrinisani günü tekrar başla - nan muhakeme çok şayanı dikkat Keramet HİKAYE i yi ; yağmurda ( 4 üncü sayladan devam ) Bunlar hep Şimali Afrikadan F sanıtı etmiş olduğu ve hâlâ da ettiği, istikbalde de etmeyi düşündüğü bü- kin bu menfaatlere mukabil Şimali (Afrika halkı da Pransanın kendini yük büyük istifadeler bahsidir. Lâ> | olmuştur. Tardiyonun mektubu © - |kunmuştur, Bunda deniyor ki: Söz Çalarak; şahid sıfatile, demiş, bazı |Kendi-elbiselerinden getirdi. Ve der- . İhal bir ateş yaktı. İhtiyar kadın: — | İşeyler söylemekliğm Iâamdır. Yi - .m;- Dünyada ne iyi insanlar var - | |mış. “'_ l z _î“;ğtâı“'f' e ’i”::";n*_ diye, duslar ediyordu. Ninemle iki- | — Ayaklarınızın altımı öpeyim; kulunuz, köleniz, köpeğ,iniz, koço - köçonuz olayım beyzadem; ne ki emriniz icab edeorsa başımızlar ba- tabardır. Değil ki o yukarı çıkan İz- maro karıyı, yukarıdakilerden en beğeneceğiniz hangisi ise hip deyi |kendisine talimat vermiş; sonra da bir araba ile İstanbul Balıkpazarına fırlıyarak ozada bir kaç gece önce gazel şarkı okumuş olan delikanlı « larla birlikte Aziz Beybaba takımıe ni âlıp yine bir araba ile Turhanla önce o biçimsiz eve getir- İdüşünmesi zamanı geldiğini ileri sür- kunmuş: Ber de şimdi tekrar bu me-| " Göarı çıklık. mekte hakhdır. Pransızların kendi (. Svdet etmek mecburiyetinde itiyaflarile de sabittir ki yerlilerin , » D e göylemek mec- elinde mal, mülk namıma bir şey kar , r L İ ben nazır iken mamıştır. Bunlar birer süretle elden yip h4 Gray intihabat masrafı olan gıkamlmış ve nihayet Bulran bukran | a L GD 201000 frank Üstüne gele gele bugün Şimali Alri- vermişimdir.» | jkanın. yerli halkı Kkıtlık içinde can Keza eski nazırlardan olup şahld emrinize hazır edeyim, alınız beğen- |mişti. Maksad, Turhanı bu gibi â - 'diğiniz yere gölürünüz. Emzederse- (Jemlere sıkı sıkı alıştırmak, onu her niz şimdi, bütün yukarıdaki aftosla- |gece kaz gibi yolmak, ve iyice pos- © buraya indirip huzurunuza terbi- İ|tunu çıkardıktan sonra dehlemekti. yeli maymım gibi dizi dizi edeyirm. |Turhanım arkadaşmın ayni zamanda Bakınız ,görünüz, beğenim, beğendi- |bir emeli daha vardı; o da bu gibi ğinizi, seçiniz, götürünüz! |sazlı sözlü âlemlerde Turhana tanı- — Mahmudpaşada işporta malı mı |tacağı genç, güzel kadınları da boğ- satıyorsun kalleş herif? — Vallahi, billahi, tâllahi beyzu - dem, benim hiç bir şeyden baberim yoktur. Bana bu herifler geldi ise akşanızlan bizi bir yere götür, saba- hacak eğleneceğiz dediler. Benim bildiğim bu kadardır. Amma sonra- dan İzmaro denilen o karı ilen sizin buraya teşrif edeceğinizden kat'iy- yen habarım yoktu benim.. Bana yalnız demişleridi ki sonradan bir kadınla bir arkadaşımız daha gele- vek, ona hoş bir sürpriz yapacağız, benim bildiğim bu kadardır. Herifin sözleri doğru idi. Hakika- ten o işin iç yüzünü bilmiyordu. Bi- raz sonra oen üÜst kattaki boş, sandık odasından mantosfle şapkasını almış olan İzmaro geldi; Turhanın karşısı- na dikildi: — Geldim pasa kamo! — Haydi düş önüme! İzmaro ağlar gibi: — Aman ben sok korkuyor sindi. Nisin, siz.fena kızdırız. Yapmayın sakın fena bir is bana dısarda! Turhandan önce kıranta herif atıl- di: — Hayır, hiç merak etme sen, bey- zadem öyle senin bildiğin adamlar- dan değildir. Görmüyor musun, in- san kılığından bellidir. O şimdi biraz hiddetlendi ise sonradan hiddetini geçincesi seni memnun bile edecek- tir. Kadın önde, Turhan arkada alt kata indiler, Kendilerine sokak ka- mak... Onları Turhan sana tutuldu, senin için yanıyor, bitiyor, ölüyor; fakat şimdi karşısına başka bir fot - tan kadın çıkmış, onu kendine bağ- F:::yı çalışıyor diye kadını kandır- ğut: ve Turhanı öteki kadından s0- mak için beriki kadından boyu- |na para filân sızdırmak... 'Turhan arkadaşının bu düşünce ve hallerini zaten çoktandır çakıyor; onun için onunla böyle yerlere git - ymek istemiyordu. Çünkü onunla bu Bgibi yerleri velce, iki kere gitmiş ve bu iki gidişi kendisine bir hayli 'paraya mal olduğu gibi o gitliği yer- İlerde hüsust kumaârlar filân da oy- İnandığını; kendizinin de kumara fi- lân teşvik edildiğini görmüş; bir da- İba öyle yerlere ayak basmamış; z Kendisini böyle yerlere düşürmek istiyen mekteb arkadaşile artık yal- mız arasıra İstanbulun koltuk mey- İbanelerinde buluşmıya — başlamıştı. İşte arkadaşının ona kurmuş olduğu oldukea ustalıklı bu ikinci plân da İböylece suya düşünce artık öteki, 'Turhandan tam münasile selârm, sa- bahı kesmişti. | —YENİKAPIDA BİR AKŞAM: .AZ KALSIN TURHANI ŞİŞ - LİYECEKLERDİ! Küçükken, çocukken pek korkak 'nlın. varayoğa her şeyden ürken PTurhan o gece, İzmaro kadınım gö - t:ürdüği evdeki o cesaret nereden |gelmişti? Diyeceksiniz. Onda vaş İvermek raddesine gelmiştir. Geçen H sıfatile dinlenmesi lâzım gelen Ma- sene Blum kabinesi Şimal! için vi e Bit reşando da bir mektub yallamış, Cj;îî.:ğ';âp'âa:_a";: ;gî; mahkemeye gelemiyeceğini - bildir- getirilmesi o kabineyi takib eden bu- |Miştir. Fakat Marşando de mektu - İgünkü kabinenin boynuna bore ol- |Dünda şayanı dikkat şeyler söyle - rauştur. Evvelce Müstemlekât Neza- maektedir. Evvelâ mahkemeye gele- retinde çok bulunmuş olan A. Sar- miyeceği için özür diledikten sonra youl'nun hükümet tarafından ken- ezcümle diyor ki: <Bundan evvelki | disine devkalâde olarak verilen va- muhakemede Lemeri benim kendi- zife ile Şimali Alrıhmnhdni ta- Sine, Dölarok herşeyi anlar ve be - m';;î“:f“:: ö "d":: İnim elimdedir» dediğimi söylemiş i> gösterdi ki, şimdiki Fransız hükü - 'meti de Şimali Afrikanın vaziyetini bir an evvel düşünmek istemektedir. Tedkikat göstermiştir ki muhtae halka paraca, sermayece yardım za- rureti vardır. Elinde, avucunda bir şey bırakılmamış olan yerliler - kıt- lktan ve türlü türlü hastalıkların hücumundan kurtarmak için çok şey yapılmasıma lüzum görülmektedir. Diğer taraftan, Şimali Afrikada Franmsızları endişeye düşüren mü - him Bir ethet daha vardır ki o da 'Fas, Cezayir ve Tunus'ta türlü türlü tahrikât yapılmasıdır. Vaktile yerli halk, kendi yağile kavrulurdu. Fakat sonra İş artmış, müstahsil vaziyete geçilmiş, biribi- rini takib eden buhranlar üzerine neye uğradığını şaşırarak elindekini, avucundakini de kaptırmıştı. Şimdi, îslmh" Afrikada birçok müşkülâta İgülebe etmek İâzim ki Fransanın balde ve istikbalde oradan beklediği temin edilebilsin. Bu işin ne kadar zamanda ve nasıl vesaitle başarıla- cağını öğrenmek ise çok faydalı ola- (eaktır. İşte bir — se de bu yanlıştır. Böyle şey söyle- medim.» Bunun üzerine şahid Lemeri de- miştir ki: — Marşando'nun buraya gelmeyi- |şine teessüf ederim. Benim tamaml'e ve iyice hatırımdadır ki bana Döla - Yirmi dakika sonra, değişmiş ol- iduğu halde yanımmza geldi.. O yaş | ve pılçık, pılçık elhiselerini çıkarıp, kurularını giyinceye kadar, minem de yemeği hazırlamıştı. Beraber öğ- le yemeğini yedik. Memnuniyetini naâil anlatacağını bilmiyordu. Bir a- ralık kendisine sordum: — Nine.. böyle yağmurda rnereden | geliyorsun? Anlamamış gibi yüzüme baktı ve: — Oğlum. dedi - Kulağım biraz ağırcadır bir şey mi dedin? Kulağına yanaşarak suaili tekrar ettim. Yutkundu ve anlattı: — Ekmek bulmak için evden çık - mıştım. Söylemesi ayıp, akşamdan- beri bir şey yememiştim. Sonra da rahmet geliyerdi. Eve gidemedim. Ne yapalım oğlum. Bu, rahmet yağ- mazsa gaonra karnımız ne ile doya - eak, Yine kulağına eğilerek sardum: — Senin kimsen filân yok mu? Çökük, kuru göğsünü, bir - ileri, bir geri götürdü, getirdi ve ağzından | ilk kelime, gür soluğu ile beraber | “iye kadar ne yapmalı?), rok'tan bahsederken şöyle demiştir: İçıktı: «Dölarok her şeyi anlar ve benim Bubabaları balkanda kaldı. Bir | ü oğlum vardı, beş altı yıl evvel Allah | Şimdi ortaya bir suretle hir de Yi- (önu da eli aldı, Şimdi kimsem | Hai almış olduğu tahsi- |yak. İşte, çürük, çarık bir ev var. Satı möstüre çıkıyor. Tardiyo ena; | Otün di hu kış dayanacağından şüp-| 30000 bin frank vermek - fırsatına heliyim. Eh, bu kadarına şükür. Al- Jah geri kalanlara ömür versin. Ne malik olduğunu, bu paranın Yiharnd diyetim?” dilmek için kullanıldığını söylemek. | | le ortaya daha büyük bir dedikodu | NÖBETÇİ atmış oluyor ki Bu gidişle - Fransız | ECZANELER — faşistleri arasındaki şiddetli kavga | Be gece şehrimizin muhtelif semt- hiç de biteceğe benzemiyor. llır'.nde nöbetçi ceraneler şunlardır: Ü a İstanbul ciheti: Eminönünde (Hüsnü Okar), Fatih Şehzadebaşında (Asaf), Karagüm - rükte (Ahmed Suad), Bakırköyde tı. (Canının kıymetini bil*), (Cum- |(İstepan), Aksarayda (Ziya Nuri), huriyet bayramı), (Hekim gelince- |Fener Bulatta (Merkez), Beyazıdda (Lokman | (Cemil), Küçükpazarda (Yorgi), A- | |Hekimin eczahanesi), (Lokman He- |lemdar Çemberlitaşta (Sırrı Rasim), kimin öğütleri), (Cildi ihtiyarlıktan |Samatya Yedikulede (Teofilos), Şch.f Yenl nesriyat LOKMAN HEKİM Lokman Hekimin 16 nci sıyıs, çık- pısını, peşleri sıra gelen hizmetçi İyirmiye geldikten sonra bir aksül - karı açtı. İzmaro kapının eşiğinde (amel başlamıştı ki dünkü o korkak, kurltarmak), (Derdini söylemiyen, İderman bulamaz !), (İnsan saçından (3 Inct soyfadan devam) neler yapılkyor?), (Çayırın daydala- kocakarıya rumca bir şeyler söyle. lürkek çocuk yirmisinden sonra a - di, o da: teşe sakan bir hal almıştı. Onun için | — Malista, malista! haydi orakali! 'Turhan artık güh tek başına, gâh | Diye cevab verip kapıyı kapadı ve |bazı arkadaşlarile içinde en kabada- haaaart diye içeriden sürgüledi. ya, ve en azılı, en şirret, en sulu sar- Zaten gece yarısı olmuştu, gece- (hoşların rakı içtikleri et tohlikeli bin kalan yarısını da Turhanla İz - |sayılan meyhanelere bile kollarını maro yine İzmaronun kendisini gö- |sallıya sallıya girliyor ve yine pra « türdüğü Peruzağa taraflarındaki bir (lardan kollarını sallıya sallıya çıkı- evde geçirdiler, yordu. Yukarıki vak'anın üzerinden —l0 — bir hayli zaman geçmiş, kış cavlağı TURHANA KURULAN TUZAK |İçekmiş, yerine enfes bir bahar gel - Arkadaşının o gece Turhana kur- İmişti. Thük bir mayıs akşamı Turhan Tuş olduğu tuzak şu idi: Onu bir |çoktandır medhini işittiği halde bir kaç gece önce Balıkpazarı meyhane- itürlü gidememiş olduğu Yenikâapı sinden çıktıktan sonra bir türlü Bey- meyhanelerini oğluna geçiremeyince o akşam peşi- ni takib etmiş ve onun Tepebaşın - Haki birahanclerdön birine girdiğini görünce hemen o kıranta muhabbet dellâlmı bulep o evi hazırlatmış; sonra o evden aldığı kadına Turha- nn kılığım, kıyafetini, halini, tavrı- nt iyice tarif edip hangi birahanede oturduğunu söylemiş ve onu ora - dan kandırıp o eve düşürmek için No: 2* Bir Günah di başına Yenikapıdaki meşhur mey- hanelerin birine gitti; unun asmalar va sarmaşıklarla çevrilmiş, kenarla- İçı renk renk çiçeklerle bezenmiş “bahçesine kuruldu. Vakit erken ol- duğu için bahçede ancak iki vardı; bunlar da dairelerinden yeni çık - mış da oraya gelmiş orta yaşlı, orta halli, babacan kalem- efendilerine benziyorlar dı. (Devamı var) ın Romanı ı Aşk hikâyesi | Politika sebebile aralarında dal- durulmaz bir ayrılık olan bu iki aile, kozlarile oğullarının - evlenmelerine muhalefet gösteremediler. Reis Ruz- jvelt, oğlunun düğününde hazır bu- ;handu. Ve: — Burada bir reis gibi değil, bir baba gibi bulunuyorum ! Dedi. Baş, diş, nezle, ve bütün — ağrılarınızı : Icabında Taklitlerinden Suna da arkadaşlarile beraberdi. binbaşı da yanlarındaydı. Hepsi uy- kusuz olduklarından kimsenin biri- biriyle konuşmağa hali kalmamıştı. 'Öndeki araba durdu, hepsi arka ar - Yazan : Nezahat Gültan — İkaya sıralandılar. Konağın kapıla- Gençler grupunnün o geceki neşesi, büyükleri kıskandıracak - raddeye gelmişti. Salonda bulunan bazı gençler, Suna ile dansetmek isliyorlar; fakat onu bir türlü spor meraklıları arasından kurtarıp cazbandın bulunduğu tata- fa getiremiyorlardı. Suna etrafını âlan gençlerle de « rin bir münakaşaya girişmişti. Ba- zıları, onu sporcudan ziyade bit sa- lon kızına benzetiyorlar, fakat diğer- leri de bunun aksini iddia ediyorlar- di Bufiların içinde Sunayı en çok müdafaa eden bir genç mühendis olmuştu. Etrafındakilere, hayır, di- yozdu, yanlış düşünüyorsunuz. Spor İçin daima narin ve çevik bir vücud lüzımdır. İşte Suna hanım da, böyle çevik ve atik bir vücuda maliktir. O halde hepiniz haksızsınaz... Geç vakte doğru coşkun bir müzik başlamıştı. Çiftler birer birer kalki- yor, ortada dansedenler gittikce zi- yadeleşiyordu. Suna da genç mü - di hendisle kalktı ve ortada dönen çift- ler arasına karıştı. Gün yavaş yavaş ağarıyor, caz - band son tangosunu çalıyordu. Su- mayı annesi kendi ahbablarından bir binbaşıya takdim etti. Suna bu son dansı yeni tanıştığı tayyare binbaşisı Ekrem beyle oy - namıştı. Misafirler dağılmağa başlamışlar- di; Kâmran hanım kendisile kalan bir kaç misafirile birlikte, hazır bek. liyen otomobillerin önüne geldi. On. ları otomobillerine yerleştirdikten 'sonra kendisi de arkada bekliyen hu- otamabiline atladı. Yanında ak- rabasından iki hanım bulunuyordu. TI açılmıştı. Suna salona giren misa- firler arasında pek az kalabildi. Çok yorgun ve uykusuzdu. Hepsinin mü- saadelerini dileyerek odasına çekil- vi renkte ipek bir gimole taktı ve karyolasına uzandı. Başı hafif ağ- rıyordu. Suna bu hayalı eğlenceden fazla bir yorgunluk telâkki ediyor, böyle kapalı yerlerde sigara ve içki kokularmı teneffüs edeceğine, gün- düz uzun gezintilere çıkıp bilhassa yürüyüş yapmasını gece mehtab ge- zintilerine çıkmasını daha çok isti- yordu. Ada hayatı Sunanın gözlerinin ö- inünden hiç çekilmiyordu. Adadan pek yakında dönmüşlerdi. Fakat bu sene her senekinden daha az kalmış- lâr Suna adaya doyamamıştı. Ve an- nesinin çaylı, danslı, Şişli hayatına remininde Topkapıda (Nüzım). Beyoğlu ciheti: Şişli Osmanbeyde (Şark Merkez), | | ri), (Ağız kokusu neden ileri gelir |'Taksirde İstiklâl 'caddesinde (Ke- (ve tedavisi), (Bir karında altı ço - 'mal Hehül), Beyoğlundu Tünelde cuk!), (Kısa boyluları uzun boylu ;(Mııkoıiç)A Yüksekkaldırımda (Vi- yapmak), (ElGç Tarına karşı ko- nikopulos), — Tupçular caddesinde lay ilâçlar), (Güzel saçlar, parlak bir | n çehremin pi ) gibi çok g'::'ğî M";;“““ Gileyyeli, kiymetli mündericat vardır. Tanesi » Begilretayin Çölkleye 7TA kuruştur. Bütün bayi ve kitab- (Man Receb), Sarıyerde (Osman), cılardan araymız! Herkese lâzımdır. | Tarabya, Yeniköy, Emirgân, Rume- jlihisar, Bebek, Arnavudköy, Orta « İköy eczaneleri. Kadıköy İskele caddesinde (Sotir- yadis), Yeldeğirmeninde (Üçler), Üsküdarda (Ahmediye), Heybelia - dada (Halk), Büyükadada (Halk) günde 3 koöşe alınabilir . | sakınınız ve her yerde israrla | GRİPİN isteyiniz. grip, romatizma | gderhal keser, | alışmayı da hiç istemiyordu.. O baş- Kbaşına kalabilecek, tabiatle, onun /|bu kadar güzelliklerile baştanbaşa konuşabilecek bir yer arıyordu... Suna böyle düşündüğü zaman he- men gözlerinin önüne bütün çocuk- luğu, orada geçen Yeşil Bursasmı, basretle anıyordu. Suna Bursayı çok severdi. Her sene binbir israrla an- nesin! Bursaya götürmeyi razı eder- di. Oraya gidince, köşklerinde üç idört ay kalhrlar sonbaharı geçirir * geçirmez la dönerlerdi. Sunâ Bursadaki eğtencelerini ha- tırladıket orasını fazla özlediğini Bis ediyordu. Bir akşam Suna ile annesi Küm- ran hanımla balkonda oturmuşlar, akşam — kahvaltılarını - ediyorlardı. Sunanın birdenbire hatırıma yine Bursa geldi ve arzusunu da anne « sinden gizlemedi. — Anneciğim, dedi, sonbahar mev- simi geldi. Biz her sene sonbaharı Bursada geçirmez miydik ya?. Dedi. Kâraran hanım kızının ne demek istediğini derhal anlamıştı. Güldü. İtâhi Suna şu Bursayı bir türlü unu- |eczaneleri. 0000000000EAAAANAAOACOADA. Göz Hekimi î Dr. Şükrü Ertan Cağaloğlu — Nuruosmaniye cad. $ (Dr. Osman Şerafettia apart. mam) No. 5. Teclon. 22555 $ vcererADALALALERAADATA AA tamazsın. Amma Bursayı sevmekte haklısın kızım.. orada doğdun, ve ço- cukluğun hep Bursada geçti. Yalnız bir kaç gün daha sabırlı ol. Benim İstanbulda yapılacak bazı mühim iş- lerim var. Onlar biter, bitmez, he - men hareket ederiz, olmaz mı Suna? Sunayı vu vâsd pek neşelendirdi: — Niçin olmasın anneciğim. Siz ne zaman arzu ederseniz ve işleri - niz ne zaman biterse, yeter ki erken, geç gitmiş olalım. Kümran hanım odasına gitmek i- için ayağa kalkmıştı. Balkondan sa- Tona geçeceği sırada aklına gelen şeyi süylemek için kızına döndü: — Suna, dedi, hem bu sene Bur - saya gilmemiz biraz da gizli olsun, hep ahbablarımız, bu sene Bursaya gitmiyoruz sanıyorlar biz de gidişi- mizi onlara bildirmeyiz. gittikten sonra da onlara güzel bir sürpriz hazırlamış oluruz. İyi değil mi Su- na*.. |i | Sonra adın: sordum. Emine iZtİk Pek de fena bir kadına benzemiş'tEj 'Anlatışından ve yaziyetinden söylemiyor gibi. Emine nineye: $ — Burada bizim yanımızda kalır sın ? -dedim- Sevinevek cı — Nerede olundu. vavvum. Ninem de b teklifi kabul ve TF vafakat etti. Madem ki o, kimsesiz ve muhtaetb masında mahzür yoktu. Demin penceremden isevrederken, bu kadar cok 3 yağmurdan bir şikâyetçi — bulunuf bulunmuyacağını, kendi — kenditi? Büal cevab açmış ve neticede hiç bi kimsenin bezginlik getirmiyeceğit düşünmüştüm. Fakat o sırada, bEf öe bir çokları gibi, bir damla bilt ıslanmamıştırm. Emine nine $ b lam olduğu halde, onun da bu Vezi” yetten gücürgenmediğini, memnun olduğunu, biraz evvel ıj yapalım oğlum, bu rahmet yağmai” aa sonra karnımız ne ile doyacak” /dediği zaman anlamıştım. İ Eğer bugün o kuvvetli yağıif Iy(ı—ıwi.nhıhnpmner*v' İdaşarısını seyredecek miydim, S0R” Ta, yine o yağmur yağmasaydı EMİ” ne nine, ta uzaklardan bizim kadar gelebilecek miydi?.. : Gelebildiğini farzedelim. Onu, * vaziyette göremeyince acaha mef hametimizi celbedeck ve bizim YE nımaza yerleşebilecek, sefalet ve #” hıktan kurtulabilecek miydi?. 4 Belki evet, belki hayır. Fakat evet olsa da, bayır olsa dt yine keramet yağımırda. Garay tarafından meh'üs İabara y Ga a a a a anlneninm aei maaamanama ae enaannncın AĞ RADYO BUGÜNKÜ PROGRAM — , Saat 18,30 plâkla dans Ş 19 çocuklara masal : Bayan Nime f7 tafından, 1930 konferans : Beyoğli Halkevi namıns İsmal Hâmi Di nişmend ( Yazının — teşekkülünüt Türklerin rolü ), 1955 Borsa balti” leri, 20 Tüzk klâsik musikisi : ) Nuri Helil, keman Reşad, ı Kemal Niyazi, tamıbur. Dürri, wSft 'ye Salâhattin Candan, ut Sedad, B? 'nun Vecihe, 20,30 hava raporu, 2Nf Bay Ömer Rıza tarafınden söylev, 20,45 Vedia Roza ve arkadif” ları tarafından Türk musikisi vı» şarkıları, (Saat ayarı), 21,15 4 Seala tiyatrosu dram Sopraı 'dan Madame Letitya Anuşka PirAf” cini tarafından konser : 1 — (V.. 'nin: Aida, operasından Ritorna Vİ” çetor, 2 — (Puccini) nin: nıı#; Butterfiy operasından Un bel di Y& remo, 3 — (Cherubini) nin: Ave Maria Morso aralarında stüdye ©7 uştı. Kızına uyup onunla ava çıkamıyordu.

Bu sayıdan diğer sayfalar: