4 Ocak 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

4 Ocak 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

. KSN A DA g AA aS GAT G g Fca B S 4—-SOÖNTELECPAR- 4 İkincikânun #0»8 Korkunç ihtimaller 1941senesi bir çok;tehlikeli mücadelelerle doludur.. Deniz kuvvetlerinin üç yıl sonra alacağı şekil muhak- kaki beşeriyete büyük ziyanlar verecektir da söylendiğine göre Fransanın kuvvetlerini yeniden vücude getirmek lâzımdır. Çünkü Almanya- nın ve İtalyanın yeni deniz program- ları karşısında Fransanın da - geri kalmaması olduğu bu raporda krar edilmektedir. Fransız donan- ması buği ü halile mükemmeldir. Mevcud olan harb gemileri çok iyi ullanılmakta ve çok iyi muhafaza edilmektedir. Donanma gerek su - ları ve gerek mürettebatı itiba- hangi arifeyi yerine getirebilecek hal- dedir. duğu malümdür. Bugünlerde Fran- £ parlâmentosu yeni sene bütçesi- ! hrabü yerlerde İnin münakaşası münasebetile Fran- | | oları devletleri yeni - İsız deniz kuyvetlerinin vaziyeti u- ç K den çok düşündürmüştür. meselesi dolayısile Akdeniz zenesinin ne Filistinde İngılız Kuvvetle- rile müsademeler oluyorl Ingilizler Surıye hududuna ye- € niden asker göndermeye | mecbur oldular !.. | İspanya |zün uzadıya konuşulmuştur. Bu mü- si bahri hazırlanan ra - nasebetle âyan me cümei tarafından Buhunla beraber gene bu rapor- da söylendiğine göre istikbal için |vaziyet düşündürücü olmaktan geri aktadır. Almanyanın tet çok büyüktür. Yeni harb İgen apmak için Almanya elan- ca kuvvetile çalışmakta mön malik öldüğünün Üç mi jeesinde fona malik donanma vücude get maktadır. Bir de Almaz dan daha çabuk Surette” gemilerini |” yaptırmaktadır. Gelecek sene Al - anyanın herbiri 35 bin tonluk 2 zırh ır, Fakat 939 - senesinde yapılması bitecek olan Alman ge- mileri yalnız bunlar değildir. Bu Filistinde her tarafa korku yapmak|tıklarından şikâyet edilince İtalyan |zırhlılardan başka her biri- 26,000 | için teşkil edilen çetelerin öteye be- İgnzeteleri de günlerce yazılar yaz- İtonluk 2 harb gemisi daha olacağı | Tiye bomba atmaları, polisleri öldür- |mışlardır. gibi Doyçland sisteminde 3 gemisi meleri bu çetelerin hariçten bir çok | Fakat Filistinde İngilizler aley ve I1 de kruvazörü bulunacaktır. yardımlar görmek suretile yaşadık- İne olan tahrikâtı durdurmak için İn-| Alman donanması işte gelecek se- Jarimı gösteriyordu. Suriye hududu- İgiltereden oraya yeniden asker gön- ine böyle yepyeni gemilerle kuvvet- Ha:kaçtikları söylenen çeteler hak- İderilmiş ve Filistin hududları sıkı |leneceği gibi İtalyan donanması i- kında İhgiltere tarafından Süriye hü- jbir muhafaza altına alınmıştır. Fi- |çin de yeni inşaat hazırlıkları var- kümeti nezdinde teşebbüsler yâpıl- |listinin şimalinde ve Suriye hudu- |dır. İtalya 940 senesinde yeni ve ya- Mıştır, Filistinde İngiltere aleyhine |dunda İngiliz tayyareleri bombalar (hut yeni ihtiyaçlara ve terakkiye | propaganda için kurulmuş teşkilât- Jatrmaktadır. Bu süretle bir çok kişi- |göre değiştirilmiş olmak üzere 6 tan çok bahsedildi. Fakat geçenler- İler mecruli olmuş, bir çoğu da öl- |zırhlıya mölik bulunacaktır. Bun - | de İngiltere ile İtalya arasında bu lmî*ş.ür Havadan tayyareler bom- |lafın hepsi de âzami sürate malik ©- | bahis tazelenmiş, Avam Kamarasın- ere bir Flilistine yeni gönderilen ingiliz askerleri hududu bekliyorlar İba atarken 800 İngiliz askeri de çe- |lacaktır. Almanyanın bir taraftan, da da söylenmiştir. İngiltere aley - İleleri kovalamıştır. İki tarafta şid - !lı:ıly:mm diğer taraftan bu inşaata a- | hine İtalyanların - propaganda yap- 'detli müsademeler olmuştur. Devamı 6 inci sayfamızda İ sırrı muhafaza edebildi! Varşova 3 — Varşova sokakların- da dolaşan sağır ve dilsiz. dilenciler boynunda bir yafta asılı olarak do- laşırlar. Bu yaftalarda <«sağır, dilsiz> İdiye yazılıdır. Ak saçlı ve yahudile- rin giydiği uzun siyah elbisesile do- laşan bir dilenci on iki senedenberi Varşovada sokak başlarında durur, herkesin nazarı dikkatini celbeder- di. Fakat her dilenci gibi bu adam- cağızın da herkesten sakladığı bir derdi, bir sırrı var diye düşünülü- yordu. Bu adam('.ığ.ı birdenbire görün - ken düşüp ölmüştür. Oradan geçen-. |ler sağır ve dilsiz dilencinin düşüp öldüğünü görünce tahkikata girişil- miş, zavallının kim bilir ne zaman danberi içinde yaşadığı odasına gö- türmüşler orada fakir dilencinin ev- rakı, vesikaları aranmış, bulunmuş, bunlardan — hüviyeti — anlaşılmı: Lâkin bu sağır ve dilsiz dilenci eski Rus Çarlık devrinin generallerinden Moratof imiş. Bu general vaktile Rusyada yahudilere karşı çok eziyet etmiş, fakat çarlık devri yıkıldıktan sonra o da Lehistana gelmişt kin Lehistana geldikten sonra aç tan ölecek bir halde ne yapacağını şaşırmış, bu sırada kendisini yahudi göstererek Lehistandaki yahudilerin merhametini kazanmaklan başka çare görememiştir. Fakat kendisinin | asıl hüviyı kimseye açmamış, yalnız ad ettiği kendi gibi bir di- Jenciye bunu söylemekle beraber tık o andan itibaren kendi sağır ve dilsiz olduğma dair. boynuna bir yafta asara mıştır. Sağı den geliyor?. Eski Rı ğer kimse ile lâkırdı çindeki sırrını kendi dilile bir gün meydana çı! Eğer Lehi vaktile Rusy: çok fenalık etn ik dilenmeğe başla - nun yahudilere adamlardan ılar kendisine acı dursun her halde intikam al * şacaklarını dü: tür Açlıktan ölmemek için dilenmeğe dilenmek için de Rusyadan kacmıy 1 merhamet bir yahudi H_ılı U şaya dilsiz ve sağ mtof 910 senesinden! histanda Kendisinin kim oldu- ğunu o z mberi tak oluşü az ş imiş. (l(v olmasa gerekt Yunan- “Prensi evleniyor Sabık Alman Kayseri Vilhelm'in torunu olan Hanoverli Prenses Fri- Jedrike Luise ikinci kânun ayı için- İde Atinada Yunan prensi Paul ile © lenecektir. Prenses çok genç ve güzelliği ile meşhur bir kadındır. Kocasını öldürmüş İngilterede Karolin Vilyams is - minde kırk sekiz yaşlarında bir ka- din kocasını öldürmekle maznuün ©- larak muhakeme edilmeğe başlan - mıştır. Kadının kocası altmış sekiz İyaşlarında bir adamdır. Yılbaşı gü- nü başından yaralanmış olarak ölü- sü bulunmuştur. Senelerdenberi içindeki| | Ortancalar arasında mez olmuş ve geçen gün Varşoyada | bir sinagogun merdivenlerini çıkar- derse ergeç İ- vi (Dünkü sayıdan devam) Genç kızın evde geçen hayatı, da- daha ıstırabli idi. Yal - İnız -kaldığı zamanlar o kadar yetsli, |o kadar bedbin bir hal alıyordu ki, Neşe veren, gülen ve güldüren eskiden çılgınlık addedilen o coş- İkun heş'esinden, — şetaretirlderi “bir damlacık görülemiyordu. 'canlı ve güzel bir timsali oluyordu. Gecelerin serin koynunda, rahat rahât onu düşünüyor, onun heyecan | Gecelerin serin koynun da, rahat rahat. ıhı/lL l, yeni Lıı ke Üere yalak ölüyordu k ütün bu krizlerin ye- gâne ilâcı idi. Bütün hisleri, heyecan- ları doğmadan ölmüş, gönül azabı « İnu müğber ve küskün yap- u. Hayat evvelâ önüne bahçesi gibi rengarenk çiçekli görünmüş, bu çi- | çekler bir bahardan ömürsüz, ken — açmadan solmuşlardı kmaşti. bayatı - birdenbi İre hendekler ve manialarla kaplan- |mıştı. | Istırab kâbuslarma, — nevrasteni |buhranlarına düşü: eni bir arzu, Zedelenmiş ruhunu dinlendirmek i- çin, yeni bir emel. Kırk dört yılın yıp - rattığı asık bir çehre ile. Hem de e- 1bcveym zoruyla, ve mes'ud olmak ü- midiyle!.. İnsanlara kavuşmak fırsa- |tını vermiyen o hayatın, tesadüf ve İkaderin vereceği, karşısıma çıkardı- İği şaadet bu 'mu idi, bu mü olacak- Jat Kırıcı hayatla mücadele yerine, 'mn boyun mu eğmeli idi? Zaten başka ne yapabilecekti? Hırs, şehvet, ihtiras ve kıskançlı- İğin yıktığı sandetine isyan odeme- mişken, sevginin kendine cesaret verdiğini umduğu anda bile bu kuv veti bulamamışken, şimdi ümidsiz- lik ve muvaffakiyetsizliğin verdiği Genç kız, gittikçe melâl ve ıstırabm | İçekmiş, daha | Yazan : M. Sevgl |kuvvet ve cesaretle mi karşıya gele cekti? Rüzgârım önüne katılmış, kuru bi yapraktan farksızdı. Demek ki yaşlı adam, silesinin fik İrini kazanmakla, genç kızın ruhunu |zaptedeceğlini zannederek önunla ev. İlenmek istiyor... | O yıp ünye, zedelenmiş ruhtan aşk, hayat ve heyocan bekli- yecek, istiyecekti. Gözlerini saadetin sevinci fle par- ladığını, genç âşık bile göremem ken, heyecan ve ihtiras peşinde yıl- j İlarca koşan, ve nihayet maddi kuv- vetinin verdiği hızla yuva kurmıya kalkışan, zevk ve sefahatin buruş- turduğu bu yüz, ve- çukurlaştırdığı bu gözler mi, o hakkı istiyecek, ve bulacaktı. Halbuki onların ne saf ve masum arzuları vardı, mehtaplı gecelerde sandal gezintileri yapmak, genç kız; |İkuracakları yuva içn ve bu izdivacır |vereceği meyva için, evvelden istek- le hazırlanıyor ve bunu sabırsızlık. İa bekliyorlardı. Halbuki genç erke- ğin ölümü, bütün bu arzulara sed ah bir örtü kapamıştı. aralık bah- içeri girdi. Hızla yerinden kalktı, çe kapısından koşarak linde bir tabanca ile sonra © Yeniden şezlanguna u- zandı. | Orta biri susuzluk ve ba- n, kuruyor, diğeri aradı- çiçekler gibi İkamsızlı ği havayı bulamar ruhan sönüyordu. Artık ortancalar boyunları bükül müş duruyorlardı | Ortanca çi içiçeğin, bir © r, yüzünde geleri toplar gide kayboluy Iîalyanlar Ve Habeşistan Kilisesi ardaki Kabıt kilisesi Habeşis- papas Abr yor ve rdü... harici diye ilân etmiştir. Kilisen |Sinod meclisi fevkalâde bir toplantı parâk bu kafe. vermiştir. Mısir aman hiç tir Kebit kilisesine gö bir salâhiyet ve m mamaktadır. Bu m |kattir. İtalyanlar Habe: sinin Mısız'la alâkasını kesmek için oraya kendi istedikleri gibi bir baş papas olarak Abrahamı tayin etmiş: İlerdir. Kirilos Kabıt inin rızası İnilâfina talyanlar tarafından azledil diği için Mısır kilisesi bu azli tanı - mamaktadır. lıkoçyıda fteci tren kazası | Büyük bir kar fırtınasında yolu- nu görmiyen ve bütün hızi ile gelen bir ekspres konvansiyonel trenine çarpmıştır. Bu çarpışma o kadar fe- ci olmuştur ki, iki n - biribirinin İiçine geçmiştir. Bu çarpışma esna- sında 35 kişi ölmüş ve 100 kişi de a- ğır surette yaralanmıştır. vücudumu tatlı, derin, sarhoş edici bir zevke boğu- Şordu. Başını da başıma yaklaştırdıkca yanakları- nn penbeleşen teninden moraran ateş yüzüme vu- Tuyor; nefes zanbak, bir sünbül, bir yasemin ko- kusu gibi ciğerlerime doluyor, göğsüme, kanıma, si. nirlerime, başımın içine dağılıyor; mestediyor, oya- byor, durgunlaştırıyordu. Bu heyecanı ömrümde hu derece mütehakkim ilkk defa bu e düyüyor; veri avaş yavaş kendi- mi kaybediy i, öonun âheni musiki nağme h sesinin şiiri içine wdum! Bir an oldu gibi ruha işliy gömülen kandırıcı sözlere az kalsın yor, tama- mile kanıyordum. Ellerim, bileklerim ve nihaye! Cıtti, ayorum zannettim! Göz kapaklarım y kollarımdan kanımın zerratına yayılan ve bütün rımlanmış. gibi açılıverdi. Baktım: Vecdet, yerin kalkmış, hal'ıf bir büküntü ile üzerime doğru eğil- miş, gözlerimin içine bakıyor. Yüzü penbeleşmiş, de- Bişmiş,»dudaklarından yüzüne akseden bir tebe parçası, ufukta kaybolan güneş gibi açıla açıla ya- naklarının penbeliği arasından çekiliyor, da, Söyliycocek söz bulamadım: t — Fena yaptınız Bay ü Diyebildim. Asabi ve perişan yerimden kalkt u koştum. O da arkamda tle bileklerime yapıştı: benliğime hükmeden ihtiras ve heyecan dalgasına öyle kapılmıştım ki... Kulaklarımda onun sesi, bur- mumda onun ateşi, göğümde yalnız onun - tazyiki gittikce artıyordu. Rüyada mı idi?. Yoksa kurd gi- bi üzerime atılmıya ve beni didiklemiye hazır şe vetli bir erkeğin yanında mı idim?, Tocdi Her şeyi unutmuştum, düşünmüyordum. Bir niye içinde kulaklarımdaki musiki, burnumdaki sün- bül, yasemin, zanbak ve leylâk havası, avuçlarım- daki ateş humması her tarafımı sardı; kavradı, bitimden, kendimden, hüviyetimden sıyrıldım, ben- — Alfediniz.. Bir buse, bir buse ne olur?, / liğimden uzaklaştım, gözlerimi yumdum. — Böylece — mızın ilk hatırası. ne kadar kaldım bilmiyorum?. Sonra birdenbire kız- Dedi. Lâfi uzatmadım, kelimesi kelimesine ce- vab vermeğe takatim yoktu. Hem belki, bir saniye ,, sıcak, yakan, kavuran alevli bir ateş parçası du: teehhür beni yeniden onun kolları arasına atacak, laklarımın üzerine düştü: yaktı, sızlattı, dağlattı, a- AA Bu şaşkınlık e kararsızlık nerede Deditn, bi çenberliyen ellerinden ya fırladım. Arkar redidim. Y: nemekte müte- larımın yanına girip girr verecektim?. Yü biliyorlarsa, gör- cevab kat her şeyi Diyece dülerse: O, maşallah... Vecdetle.. Aklımdan bin bir şey geçti, zihni mdn hın bir hıyıl doldu, taştı. Karar veremiyordum. Bu zaaf niçindi? bir adım ı]en)e atabiliyor, ne bir virip geriye, Vecdet'in içinde kaldığı x.ıı.m bakabi liyordum? Hem ne fena?, Bu anda pençesinden * çıp kurtulmak istediğim bir his de bütün zoru ile bana musallat olmuştu. Hassasiyetimi kurcalı- mukavemetimi bozmak, dağıtmak, yıkmak; ira- J kırmak İstiyor, sinirlerimi gıcıklıyordu. Bu his Yyor; di iki dakka önce dudaklarıma düşen kızgın, ateş par çasından farksız yakıcı öpücüğün ilk defa damarla- yıma serptiği ihtira&li bir iştiha idi. Ban — Korkma, nereye det'in yanına dön, İşte ihtiras, zevk,”aşk ve şehvet, Hepsi bu... Diyor; teşvik ediyor, cesaret veriyordu. Bil- mmem, 0 büsede nö keramet vardı?.. Fakat, bunu yap madım, ürktüm, korktum. Ya itiyad veya iradem, ya- hut da ezeli kin ve ıstırabım Tühüma lan, an bu fitneyi defetti; le yürüdüni, mın yanına girdim. Şehdane , Vedad kemanla kendisine retakı ma bakamadım. Herkasin beni gözetlediğini, limden, tavırlarımdan, bakışlarımdan müna çı- karmıya çalıştıklarını, bu kısa, küçük bir buselik maceramı tahlil etmiye uğraştıklarını zannediyor- dum. Vecdet'le ikimizin odadan kayboluşumuz eb bette gözden kaçmamıştı, kaçamazdı da... (Devamı var) nis cesarı

Bu sayıdan diğer sayfalar: