9 Nisan 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

9 Nisan 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4 - SONTELGRAF — 9 Nisan 1998 Cürmü meş hud mahkemelerinde.. Neler görülür Bir öksüzün sesi yüzünden öksüzler soka- ğında oturan karı koca mahküm oldu.. MAŞALLAH ÖKSÜZ DE HİÇ ÖKSÜZ BÜYÜMÜŞE BENZEMİYORDU.. W "Bu son günlerde bir iki kere ad-| içip eğlenmişler; liyeye gitmiştim Cü ud mahkemelerinin| kânin önünde gördüğüm kalabalık'camları kırm celbetti; yim dinli; bu mah-'memur meşgulmi gelir... Sa -| mesi akşam göz önünde| zımgelen ge yip yakalananlar, davaları| Tekrar gelinciye görülenler kimlerdir, diye merak et- da gelmiş ve'bu ünü iade e yet etmiş. Tam ; siz de dinle-| dönen delik: ada bul nin yanındı nidiğinı anlatan leler kullanmış. Hâkim: acaba kmle adar a |yüzü, de merak ediyorsanız, ge- Kenarda süs- muhakkak kari koci kl lâr. Dört küçük ço - cuk, birbirlerinin kollarını tutmuş- pçeli bir adamı göste- ce, |bekçi | — Sabıkalı! Mahkeme Sabıkalı!... ası önündeyiz, geli- idekiler kim? Aşk ve kıskançlık sahnesi mi? Daracı, bej mantosunun altından Mavi elbisesinin etekleri görünen kahve rengi şapkasının kenarların- da turuncu süsler bulunan kara göz- lü, ufak tefek bir ermeni bayan. Suçlu da, iyi traş olmuş, kısa boy- lu, sevimli çekreli bir ermeni gen- gi. Davacının iddiasına göre, bundan altı ay evvel suçlunun dükkânına, tamir için bir yüzük vermiş, geri vermiyormuş. Şikâyet için karakola kitmiş. Karakölda bulunan suçlu da| — Bak, kızım, kendisine herkesin içinde namusu-|zi tanıyormuş; beraber gezmişsiniz, nâ tecavüz edici hakaretlerde bu -| ayıbdır. Vez geçi lunmuş. Suçlu iddia ediyor: Bu kadın, 0: nun dükkânının müşterisi değil, gö-| hakaret etti. Di daha bir çok yerlerde oturup rakı! Hâkim, sert bi Senenin en muazzam - En muhteşem - En zeng'n ve en güzel şaheseri HİND MEZARI rkçe sözlü musikili filmi SARAY ve İPEK sinemalarında muvaffakiyetle devam olunmaktadı. mış. Araları açılınca, o kavga çıkarmış man Genç kadın yerinden kalkıyor: — Hayır, vaz geçmem. Bana fenâ| , hliye edilip mü konuştuğu bir kadındır. var. Ben onu tanımam, bilmem; ne| Müteaddid defalar beraber gezmeğe| gezdim, ne de beraber içtim. gitmişler, Arnavudköyünde aynalı| — İnkâr ediyor. Gezdin de, geazinoda, Beyoğlunda Gülbahçede, de... Ayrılınca böyle kavga çıl azan: Suad DERVİŞ sonra araları açı- gelip dük ve Delikanlı karakola için bir| gelmiş, şikâyet etmek için, Nöbe üş; sırasını bekle - dam kadar genç adamın altı etmediğinden ş; bu sırada kara kadını orada görün- nöbetçi p. la, bu' kadını hakaret âmiz cüm- işle diyor, bu adam si-| — Oğlum, bir kadınla böyle şey- ler yapılsa bile, sonunda söylenmez. İhtarında bulunuyor. Şahidler dinlendikten iniz bu davadan. ve galon akere edildikten sonra, genç adam beraet e O giderken, yanında yürüyen ak saçlı, şişman bir arkadaşı: — Yazık... yazık, diyor, keşke bir İkaç gün hapse mahküm olurdun da ışarıda — şahidlerim ir sesle: bu, sana.bir ders olur, böyle gezmek. ten, tozmaktan vez geçer, uslanır; ev bark sahibi olurdun. İlk dinlediğimiz mahkeme hiç de fena değilmiş, Geliniz bir ikincisini dinliyelim Öksüzler sokağında oturan ök- süz bir kızın sesi güzel değilmiş, Davacı Mu: ğında oturan öksüz Suçluriki tane: biri balıkçı Os - man, ötekikarısı işçi Ayşe. Muzaffer, bozulmuş bir altı aylık ondülasyon izini taşıyormuş gi barık saçlı, incecik kaşlı, güzel y lü, kahve rengi mantolu; elinde kah- ve rengi fötr bir şapka tulan, uzun boylu, geniş omuzlu, hiç de öksüz, bakımsız büyümüşe benzemiyen bir genç kız,.. Suçlu Osman, siyah kısa bir pal- |to giyen, kasketini elinde tutan, tra- şı uzamış genç bir adam, a - Karısı,Ayşe; basit bir manto gi - İyen, başına örttüğü siyah baş örtü- yü çenesi altından düğümliyen, es- İmer, zayıf, solmuş, yorulmuş çehre- ka-| Bir Dram Oynandı. Yazan: Nusret Safa COŞKUN *Birinci sahne,, ... Odada iki kişi idiler, Birisi, şişman, pancar yü lak katalıydı. İhtiyar denebilirdi. Diğeri orta boylu, sihhatli ve ya- kışıklı bir delikanlı... İhtiyar yazıhanenin önünde ayak ta duruyordu, Ellerini arkasına bağlamıştı. Genç, köşedeki koltuğa oturmuş-| tu. Kolunu, koltuğun kenarına, çe - nesini de koluna dayamıştı. İhtiyarın yüzü karmakarışıktı. A-| sabiyetin en çetin tezahürlerini gös teren bir surat taşıyordu. Damarla-| rı şişmiş, kaşları çaltılmıştı. Genç, adam, daha çok düşünüyor du. Karşısındakinin aksine, rengi sapsarı, fakat kendi sakindi, — Ağır bir iki dakika geçti, Şişman ellerini arkasından çek - i beline dayadı... Diğerleri-, İhtiyar avazı çıktığı kadar bağırı|nihayet veriyorum, Başının yordu: İne bak. — Sayılır... Senin o uğurda aileni| Baba, bunları söyledikten a yüz bin|dik adımlarla, topuklarından erkeğin kollarından arta kalmış bir sesler çıkararak, azametle posadır, rek dışarı çıktı. Kapı bir tokat Ailemizin içinde bir - orospunun, |delikanlının yüzüne çarpmıştı. oğlumun karısı olarak girmesine| Derin bir neles aldı, müsasde edemem -Sana son defa 1s| Elini alnından geçirdi. Avuc rar ediyorum, Biliyorsun, evvelâla- içinde kalmıştı: rı ricta etmiş ve yalvarmıştım. Bu| — Başka türlü hareket etmemi sefer karar katidir. kân” yoktu... Eğer bu arzudan vaz geçmiyecek| Diye mırıldandı. Aşkısız yi dü, çıp| İterke kadar vardığın kadın, — Cevabını bekliyorum!. Bu iki kelimeyi tok bir sesle söy- lemişti. Delikanlı, başını kaldırarak, bula nik gözlerile ona baktı. Tekrar ba- Şını önüne eğdi. Ayaklarının ucu -| na çevirdi gözlerini... — Bana kati cevabini vermeli -| sin ... Bu orta malı kadınla derhal alâ -| İkanı keseceksin! Allemizin şerefini korumak için bundan başka — çare yoktur. Delikanlı içini çekere ayağa kalk| tı, Yumruğu ile avucunun İçine vu-| ruyordu. Başını salladı — İmkânı yok baba!... Ben onsuz| yapamam... Eğer benim bir artist- İle evlenmeğe kalkmam ailemizin 0- nuruna dokunuyorsa, beni redde - dersiniz... | İhtiyar, masaya şiddetli bir yum |ruk indirerek cevab verdi: | tansa, parasız kalmak daha hi lıdır, Gencim, Çalışır Kâzanırim. kon kapısını açarak dışarı çıktı, ünü okşıyan rüzgâr biraz onu Fi dine - getirmi Ayaklarının di serilen şehrin ışıklarına baktı. Yepyeni bir yolun başındaydı. yatını yeni baştan tanzim Fakt... Şimdi beraber yaşadığı nasıl bakacaktı, iş buluncaya ne (le gecinecekleri Yanında böl bol pâra sarfetm alışmıştı. İş bulduğu zaman bile, bunul min edeceği kazanç ile kadına al olduğu hayatını yaşatamazdı. se, tuvalete düşkün bir kadındı, kupkuru aşktan çabuk bıkacakti- aşkını yalnız sevgilisinin — kalb bağlayan bir kadın değildi. Yaşa” ken yaşamasını isterdi. Çıldıracak gibi oluyordu, Artık her ümid mahvolmuştu, Hem ailesini, hem istikbalini, de sevgilisini kaybetmiş - oluyı Babasının bu kadar şiddetle mi lefet edeceğini aklına getirmet” ti. lursan seni evlâdlıktan reddediyo- rum, Zalen bundam başka bir — şey| Mirasımdan da mahrum olur$un! İ yapmıyacağım t Bana ya evet yahut hayır deme -| xerine basarak konuşmu: lisini Seni müşkül mevkide bırak « L e tehdidinin oğlu SD AĞ e B GA d "İüzerinde; kendi lehine tesir yapaca, necek kadar vakit bıraklım, Görü - KTT yorum ki, halâ makül değilsin?i —a a aa a K LAT DAa PS - y likenle Zdudüklerını »- Giğlüyol im kadar mantığımı — irademin Cmrine verdiğim bir zamanı hatır -|elleri açılıp kapanıyor, yüzü takal - lamiyorum, lüs ediyordu. Fakat o kadar haksızsınız ki, bir| Odanın ortasında durdu. türlü arzularımdan feragat edemi -|Ağlyordu da: | yorum. Hem etmem için de sebeb| Dik durmağa çalışarak, babasına | yok... Bir artistle evlenmek, hiç bir | baktı: Zaman kusur sayılamaz. — Beni evlâdlıktan reddedebilir - iz, mirastan dâ mahrüm etmek| elinizdedir. İstediğinizi yapınız. Bu kadından ayrılmama imkânı yoktur. Ona söz verdim. Eğer beni şerefli bir insan görmek istiy zümü tutmağa mecbüur edii | — Demek cevab bul... | — Eveti... Emirlerinizi yerine ge! İtiremediğime müt! — Pek'alâ!... Yarın sal n cümlenin kelimeleri ü-| Miras- | Galiba| rsanız, 5Ö -| ürim!... bah pilini Şu Bugün saat | de talebe matinesi pırtıni toplar, defol Dedi, dudaklarını dudaklarıma uzattı, dudakları- ha hafif bir fiske vurdum: — Burada olmaz, belki, görürler. Dedim. Yoo.., Yoo... Hiç kimse görmez. Hem, bizden, kuşlardan başka kimse yok ki — Fakat, biz ihtiyatlı olahım, ne zararı vaı — Yok, vallahi olmaz. Bu günümü bana haram edersin sevgilim... Böyle söyleyince, ses çıkarmadım. Ben de onun düdaklarında zevkine doyulmaz bir tatlılık buluyor- 1 bu dudaklardan başka hiç bir yer- de değil. İç ve şaniyesinde sarhoş ol!... Bilmem, böyle dudak dudağa ne kadar zaman geçti, ne oldu?... Vecdet: aşk nöbetini cinnet merte- besine çıkaran bir çılgınlıkla her tarafımı didik di- dik ediyor, tırmalıyor, elbiselerimi çözmiye çabalı- yordu. Yüzü kıpkırmızı olmuş, gözleri süzüle süzü- le sisli bir ufukta bulutlanan güneş gibi kararmış, nefesi sıklaşmış, bütün sinirleri gerilmişti. Heyecan beni de o hale getirmemişse bile ona yakınlaştırmış- Kendirmde: — Yapma... Vecdet sonra fena olacak... Diyebilmekten başka hiç bir mukavemet arzu- su hissetmiyor, git gide ona tâbi oluyorum. İşte, o da o zaman; Kotkma sevgilim... Rahat dur... Bizi hiç bir kuvvet birbirimizden ayırd edemez. Diyordu. Kulağımda izi ve eseri kalan söz bu oldu, kendimi koyuverdim; Vecdet, dudaklarımı ko- Tokma: lokma çedip yiyecek — gibi isırmay; başladı, vücudünü vücudüme daha çok yakınlaştır. dı. Bir an gözümde bir iki damla acı, kirpiklerimi yakân yaş boşandı. Bir defa daha: - Ne yaptın Vecdet?... Dedim.Bütün mafsallarımın çözüldüğünü, damar- farımdan ılık, bayıltan bir şerarenin geçtiğini hisset- tim, Fakat, geriye dönülmesi imkânı olmıyan bu sa- niyede beynimin içinde: — Ne yapıyorsün Vicdan?... Bütün sırrın mey- dana vuruluyor!... Diye sanki bir ikaz ve tenbih çanının çaldığını düydüm, derhal aklımı başıma topladım, kendimi sıktım, dilimin ucuna ilk gelen sözü, biraz hırçın, söyledim: — Ne yapıyorsun Vecdet?... Genç kızlığımı dü- şünmüyor musun' Vecdet düymüyor bile. Bir daha ...bir daha... söyledim de nihayet: İnu da söyl gal etmekte olduğun —— —————-— Biran içinde şuurunu kaybettk Yi da ne yapacaktı? Artık gerisi bu içinde bulund! Diyebildi ve büsbütün kendin Biraz sonra, ine kendi âlemine daldı, ben de â kaptım salıverdim!... Vecdetin başı boynuna ağır gelen bir yük gibi göğsümün üzerine düştü, göz kapakları indi, nefesi derinleşti ve öylece kaldı, ben de... Belkiç bir saat sonra, yine ben armud soyuyor, çakının yeunda onun ağzına veriyor, o da başını ku- cağıma koymuş, çimenin Üzerine serilmiş yatıyor, bana bir şeyler anlatıyordu. Bir aralık, çakının sa- pi ile dudaklarına vurdum vurdum da: — Köca çocuk ...Ne yaptın?... Dedim. — Ha... şimdi, ha sonra... Hepsi bir değil mi?... Diyerek ellerimi avucunun içine aldı, öptü, öp- tü... O saniyede, bütün dünyaya sahib olmuş gibi sevindim. Hiç bir şeyin farkında değildi!... Hati — Artık sana, karım... diyeceğim, Bediç ben de; gece kadar karanlıktı, Ayağını balkonun parmaklığı? dan aşırttı. Ve bıraktı kendisini aşağı... k İkinci sahne Odada iki kişi idiler, y Birisi, şişman, soluk ve burus yüzlü, kulaklarında ve — elleri! kıymetli mücevherat taşıyan mâ rur bir kadındı. Diğeri, sarı bukleli saçlı muzi zam vücudlu, çok güzel bir gent din... İhtiyar kadın mağrurane bir * vırla ayakta durüyordu. Genç, bir sandalyeye çökmi Gözleri yaşlıyıdı. Başı önüne saff İmaştı; İhtiyar kaşları çatık müteaztif ne genç kadını seyrediyordu, boyalı dudaklarını kıpırdattı: — Cevabınızı bekliyorum! Genç kadın gözlerini — kaldi Göz yaşları yanaklarından süzül İyordu. Uzun uzun baktı karşısındakif, Cevab vermedi. Yine ihtiyar — Peki kocacığım Cevabını verdim. Ömrümda talihin ilk büyük yardımı! Temmuz Hâlâ içimde 0, sevinçtir... devam edip gidiyor. Her gün: — — Evlendiğim gece ne yapacağım?... Diye beynimin için oyan bu del nun azabından kurtulmak dünyaya yeniden gel Bibi bir şey!... Hay Allah razı olsun!.. Fakat, hani Vecdet bir de işin farkına vardı mı, kıyamet kopar! Eskiden onu teşhiste, muhakkak ki, çok yanılmışım. Göründüğünden daha çok temiz, daha çok saf. Halbuki, ben onu ilk zamanlarda her çiçekten bal arıyan bir arıdan başka bir şey zannet- mezdim. Hatâ. Çocukçağız, benim genç kızlığımın var olup öl- madığının bile farkına varmadı... Hem, beni de öy- le kıskanmıya başladı ki... Bunun da yeni yeni far- kına varıyoryum. Belki gün gelecek, her şeyden ve herkesten kıskanacak! et verici soru- imek &| 14 Temmuz Kararı verdik. Perşembe günü nikâh. Düğün yok. Ya pazar, ya pazartesi günü de Osmancığa gi- | onuştu: deceğiz. Vecdetin izni bitiyor. | — Sizden, oğlumla derhal — İzin müddetimi geçirmek istemem. Daha ilk ,nızı kesmenizi istiyorum.

Bu sayıdan diğer sayfalar: