16 Nisan 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

16 Nisan 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—Ö — -— £DRTF'ECPAPR — 16 Nisan 19238 YARI CİDDİ YARI ŞAKA BİR REPORTAJ KIZ LİSESİNDEN DUYDUĞUMUZ ŞARKI Ben esmeri fıstık ile beslerim ! Genç kızlar hep bir ağızdan bağırıyorlardı: İlk mekteb'erden Çifte tedrisat kaldırıl'ıyer Maarif Vekâleti mden sonra ilk geçilen çif' nce) Geçen sene -Ben senin tedri- eneleri zar sat usulünün bu ders fında tatbik saha: sı hakkında baz: ından alümler için çok yorucu bır şekil Yazan rdiği ve bu şekilden fazla bir| Nusret Safa Coşkun —öğen ğ SUgfer Safa Çoşkul istifade memul olmadığı müfettiş- lerin verdikleri raporlardan anla. İşilmiş bulunmakta, bu sebeble bu| sistemin ilgası tasavvurlarına gi - rişilmektedir. Bu hususta Vekâletçe yeni baş - İtan yapılacak tetkilderden — sonra İraporların gösterdiği tecrübeye va- rıldığı takdirge bu ders senesi - için çifte tedrisat usulü ilga edilecek - Mekteblerimizdeki musiki tedrisatına, evlerimizdeki Jğüla teğritek Weriiğ. Üot bdile musiki terbiyesine ve ötede beride söylenen şarkılara | —— bu münasebetle bir kere daha ehemmiyet atfetmenin zamanı geldlğlne kanl olmuş bulunuyoruz. — Kızım!... Dediğim zaman; nasıl bir isyanla İdoğrulup gözlerinin dolu dolu ola- rak: — Rica ederlm; bir daha bana kı- zim demeyiniz, sinirleniyorum! sabileştiğini ve dizlerimin dibinden hiç ayrılmamak istediğini 've bir gün de; ellerime kapanarak: Beni affedin, beni affedin!... 1 sarsılarak ağladı diye omu halırlıyorum. İhtiyar gönlümün çorak bahçe « sinde açan bu taze, nârin çiçek, her — ÖW işitmek âzizliğini yapmaktan çe - kinmedi. ü e a ee n n vura Seyi, bütün dünyayı, dedikoduyu, OB“’“ :': L“'“"V"':_ :’y'::“f:“) r“"ı' nihayet ihtiyarlığımı unutturdu ba- maniye caddesi vay ya a ... Bir gün; ben de onun küçük elle- rini dudaklarıma götürerek - Ben de; seni seviyorum yav - Yazan: Nu - Sa - CO | yen sakaktan geziyordum. Size beni baştan aşağı bir hid -| Yanımda gazetemiz — muharrirle - det mengenesine kıstıran, bütün si- rinde Fuat Samih vardı. nirlerimi mandalları fazla sıkıştı - sinin arka ce) rılmış bir sazın telleri gibi kopacak- ker, Biz,, Ba mauşsına geren bir şeyden, daha doğ- canibin andıran bu binanı rusu bir şarkıdan bahsctmek isti * geçerken en az 40 - 50 yorum, İsöylediği sarı kordelâ İşbu şarkının adına <Sarı ko; ini? diyorlar. Bilmemenize, duymanısı Şaşırdık. Birbirimizin yüzüne bak za ihtimal veremem, çünkü mere- tık. Arkadaşım gülmiye — başladı. 'din bir; havayici zaruriye madde > Ben; her zaman bir ağızdan dinle-, leri içinden çıkmadığı kaldı. diğim yet Esmer olduğum halde, esemrele-/ böyle karc n rin fıstık, fındik vesaire ile bes -'vı kordelâyı göründe; ne biçim sarı lendiklerini tebşir eden bu mahud bir nesne olduğunu bilmeme rağ - şarkıdan nefret ediyorum... derecede de sarardım. Neden bilmiyorum... çok mu İçerde kıyamet kopuyordu. müptezelleşti... Ve bir de kulağımı- Ben esmeri fıslık Üc besleri: za tatsız bir geveze gibi dilini uzat- — Evvelâ kızalr tenelfüste sandık.. tığı için midir? Nedir, duyar duy - alay maksadiyle söylüyor dedik, Fa- maz, Tatanos iğnesi yemiş gibi sıç- kat bina; tam Bir sükünet içinde jdi.. Tiyorum. Anlaşılıyor ki talebeter muşiki der Atacan bi sum bir zi Kız lise. serve tenekesi bağladığı uyuz kedi- *ş nin, koştukça arkasından çıkardığı — til hapishanı kendinden büyük ve adetâ kahkaha atarak kovalıyan madeni sesden bu şiddette nefret edemediğini tahmin derim. Moskova radyosunun komünizm hakkındaki nşriyatını dinleyen — bir faşist ümid etmem ki; bu derece hid detle radyosunu kapasın, Bedbaht Negüs; memleketinin İ - talya'ya ilhakını Milletler Cemiyeti- nin tandığını; işittiği zaman san - mam ki bu kadar kanının donmuş, tüylerinin kirpileştiğini hissetmiş ol- sun... Ve bana... Halis diye yarı su olan|yüzerek geçtiğim sokakta belediye- sütü yutturan sayın sütçüme, her|ye bu çapta bir hiddet göstermiş de akşam içimden bir ördek azametile ğiliz... Sevmesin!, ların en müthişi- OÜ ni oynayormuşuz.. | Sevdiğim çocuk; benim kızımmış.. ben; beni seven genç kızın; babası imişim. Ben bunu bilmiyorum... Fakat anası böyle söylüyor... nanmak İâzım!. Bu genç kızla, ötede beride bera- ber görünmek, evime gelmesi, be - nim onu aramam, her zaman içli taze bir dedikoduyu ağızlarında çiğ-| nemek zevkini tatmak istiyen insan- | lara yeni bir fırsat oldu, Senelerdenberi hayatıma girmek istiyen isterik bir kadın bana, her- kesin güldüğünü ve acıdığını söyle- arlıyan bir adâmı, yemekten, içmektön, mi ediyoruz? Hayır... t geldikten sonva onu geri çevirelim? Çevirmiyelim... Sevsin... |amma, bütün bunlar benim için dü- e #im kız benim kızımmış... Annesi bir gün yalnız geldi evi- me... Yine tıpkı vel geldiği ve benim büyük günahı- ma karşılık olduğu gibi Gülmiyordu. Düşünceliydi... En- bir şey midir. Beğenmiyen sen misin, al sana,..|miyoruz. Nğ”rkıda yanmak,| sarı kordelânın şöhreti Robert Tay- imtihan ferdaşimin bir sembolü ©-| Ask, fijiyolojik bir hüdisedir. FiFİ — Ne demek istediğini anlamıyo- Ben esmeri fıstık ile beslerim, güzâfdan sonra bendeniz şunu arz- lâkaratını tekrarladı. Koca çe -|etmek istiyoruğm. Zinhar şarkıya ©- hirde; sarı kordelâsız bir yer, ea - lan hıncımı; mekteb meri fıstık ile... şarkısız bir an bu./alacağımı sanglayınız. lamadım. mek niyetindeyim ki: Eğet yavaş yavaş tavsıyan Bir mek K kahrolası şarkıyı dün; bülbül içinde, gen çkızlardan “müteşekkil tik,düşmediği dil ve muhit ıuırm_ bir koradan dinlememiş olsaydım,|mış bit piyasa şarkısını mı söyle-, belki size bu kadar uzun uzadıya an|meli?... Ben geri kafalı bir | latmaz ve dertleşmiye lüzum gör-|değilim amma, liseli genç — kızlar mezdim. mekteb çatısı altında Lâkin, buna bu mevzuu yazmıya il| “Yandım heceyyyy | ham eden tesadüf perisi ayin za -|di — vonda mübarek şarkıyı da bir daha, hakiki ve yaşanmış bir vuk'ayı tesvir eden ÇARIN CASUSU Fransızca sözlü filminin rollerini büyük bir kuvvet ve san'atle oynu: yorlar, Harpten evvelki Rusya ve Avüstürya'nın ihtişamlı sarayla- |lrının lüks ve ihtişamı arasında cereyan eden kuvvetli ve ihtiraslı birl vzu. ilüaveten : bu FOX JURNAL dünya havadisleri, Sıkılıp yere bakmıyor da, gözlerimin içine ba- | kıyor, gülüyor ve saatinin zincirini çıkarmış parmak-» larına doluya dolaya sallıyor. Niçin duruyorsun, söylesene.. Yıhsşarak cevab verdi; Söz söylememe fırsat vermiyorsun ki... ne iylodimse reddeddin... — Evet... O, öyle... tekliflerini tazelemene mü- saade etmiyorum. Bana, Veedet'le izdivacımı hütmet- le karşılıyacağını söyle... — Hürmetle karşılamak mı? Gülerim... — İstediğin kadar gül... Gülerim... fakat, yine sen pişman olursun. Her şey mahvolmadan dediğimi yaparsan daha iyi olur. — Mahvolacak bir şey görmüyorum... — Benimle evlenmekte ısrar edersen, yin bir anda nasıl mahvolacağını göreceksin... İstihfafla elimi salladım ve odadan çıktım. — Adam sen de... Fakat, bu iki kelimecik ağzımdan öyle çıktı ki. her şey istihfafeve istihkar! Dışarıda çok kalmadım. Dehşetli sıkılıyorum, sa- eler kafumın içinde kasırgalar yapıyor. Bilmem Dedim ve ilâve ettim: ; — Hem, sen ne tuhaf adamsın?... Zorla güzel - lik olur mu?... Ben seni istemiyorum. Sendet nefret ediyorum, Daha niçin bu kadar Üzerime düşüyor - sun?... Seni gittikçe seviyorum da ondan... Bu cümleyi söylerken dişlerinin gıcırdadığını, yü zünün buruş buruş olduğunu, sesinin katıldığını, yü- zünün morardığını, gözlerindeki beyazın çoğaldığını ve göz bebeklerinin irileşdiğini hissediyordum. Kor- kunç, vahşi, son derece muhteris, şehvet bedbini, i- rade mağlübu bir adam hali, Sesini daha yükselterek, cümleleri daha kısaltarak ve katılaştırarak devam et- ü ma dinlemek istemiyorum... Rica ederim seni evden fena bir şekilde kovmıya beni mecbur etme, Dedim. Yüzüm hiddetden kıpkızıl olmuştu, göz- lerim yanıyor; elim ayağım zarıgır zangır titriyordu. Ömer, bu kadar asabileştiğimi görünce, bilmi- yorum ne düşündü, ne düşünmedi; yanıma sokuldu. ellerimden tutarak: — Sen saadetin nerden ve nasıl geleceğini bilmi- yorsun da otlun için âsabileşiyorsun... Hem ben sana kendimi sevdirmiye çalışmaktan başka ne yaptım ki, bu kadar nefret ediyorsun? Yeisinin, nefretinin se- bebi mazideki hâdise ise onun tâbiyesi yine bugünkü neticeyi ihzardan ibaretti. Önünde de sonunda da sen muhakkak benim olacağına göre © zaman, hiç bir şeyden sakınmamıştım. Hayasız herif. Bir insan cinayelini ancak bu ka- dar cebbanetle karıştırarak te'vil edebilir. Namertli- ğini şimdi de adeta bir müdafaa silâhı gibi kullan « — Vicdan, eskiden sana büsbütün başka bir na- zarla bakıyordum. O vakitler belki bir gece... iki ge- €e ile beni savabilirdin. Fakat, bu dakikadan itibaren zinhar!,.. Belki, başımı senin yolunda veririm de yine 5 kimseye vermem... gitgide sana — tutuluyorum. Hele, bu kaaf tutuşların, kuvvetli inadım, hiç bir şe ;lyı“;?:’;')"lî:âyl!mive Yüğrdt İyEtamnü ye aldırış etmemen yok mu? İşte, bütün bunlar beni sözünü kestim: a n Ki çileden çıkarıyor, sana hâkim olmak için iradem beni mı"_m'i Treçi, her şe - ÜÇ GÜNLÜK HİKÂYE abâ_ı_n—mnşn ğa hak kazanmış demektir. Niçin. Sevmek bir ihtiyaç de- gezip dolaşmaktan men Şu halde ni-| çin sevgisinin önüne bir yasak! lev- hası koyalım... Neden buraya kadar Sevsin |sünülemez artık... Mademki sevdi- yirmi yıl ev -| g ü dişe vardı yüzünde... Hiddetim; ateşe tutulmuş Tori' -|sinde idiler: işi Ü A Yakkaa bi N celli borusundaki civa gibi en üst| Ve hep bir ağızdan bağırıWeriyor-| — G, insanlar ne'tuhaf mahlüklar.| — Bü gün seninle ciddi konuşa- v i:ı-î'kıi'n ;m!:rh ameliyesi rakkamlara kadar yükseliyor... Ta lardı: üÇ it.'ııgım! diye konuşmasının. eşiğini |Pa İ Aynımmıdmmuz va |ur£... biattan bahis olmaz ya.:: Bir türlü; Yandım beeyiğliğ aa aÜİ sevniğ.| *Hadı. B kanım kaynamadı; bu şarkıya. Bu. yansğanıt Bebebi, neden, bil -İçini . Sövmel Sağta ubAlI edilmiş | — Buna bir nihayetvvermek ı..yuîr“;"ı::y;ğ"ü Bı;n:'d’ zam! lor'u geçti. Jarak mi yükseliyor, yoksa ''e* yi ASk ç Tum :. n Tn e İ|yolojik hâdiselerin yaşla ne alâkası — Peki, başımı alıp, AM e f;;?“;'“::“îıî' - _“"”mf' fk““î"'""ı a ç . |Yaf? Bir insan, mademki yaşıyor...| - Dedim. duğu gibi, kızından da >[ ğ Ğam ima l A &e €" İyaşadığı müddetçe, yaşamanın ker| — Dedikodu eyuka çıkıyor... Kı- !'ıkzl bu gidişin kızını saratt| e AD öi ee be * aa ğlin vuz. — |eeşit zevkinden mahrum kalmama-|zın istikbaline mâni — oluyorsun... : | ası mi?, Ben esmeri fıstık ile beslerim —— | — Bu yanışı; 6 kadar şiddetli süylü-| T HküdücüE betict büsbütün ezilmesinden korlti Diye fefyad, fiğan etti. Ke rlar ki, Ağetâ; kokusunu bi Genç, yakışıklı ve ihtiraslı çi — ea vacı, kurabiyeci, sakız leblebici, S- nümuzda * başladık. Y WİLLİAM LUİSE Hü B v rı kördelâyı iyerek, Şo |haddimiz arak — hiddetlendik, | a ve R N 5 för taksinin bayrağını in Bu kadar, lâf POWELL RAİNER Hayır, hayır... Unutur Resimleyen ELİF NACİ Lekeliyorsun! Gözlerimi açmıştım: — Biraz daha açık konuş-s — Her şeyi biliyorum... Öf 'çin te'vile, inkâra kalkışma.. seni sevdiğini, senin de mukabele ettiğini itiraf etti. — Doğrudur. — Derhal kızımdan w Sın!... — Sebeb? — Sebeb mi, çocuk olma-| sebeb istiyorsun, sana sayayf — Bir tek yetişir!.., — İhtiyarsıı — İhtiyarım!, — Daha ne olsun?... — Doğru, daha ne olsun... değil mi?,.. Benim ömrü: |Yakında anlar amma, bunu evvel kesmek icab ediyor. hal evlendireceğim. Sen burad| dığın müddetçe onun evlent imkân yok! İstikbalino, mâni oluyorsun!... — İstikbalinden bu kadar misin?,.. — Eyet!... — İyi amma her istikbal # Erranti etmez. — Vereceğim delikanlı onu İgül edebilir. — Mes'ud olacaklarına kat' naatin var mı? — Tamamiyle... — Yanlış düşünüyorsun, Kd düreceksin!... Kendimi değik düşünüyorum. — Hayır, kendini düşünüyef annedersem kıskanıyor$ nu?... Buna tenzzüt etmiyeceğini € Tan bir pozisyonla doğruldu: — Anayımi! Sonra ilâve etti: olsaydı belki... Düdaklarını dişliyordu. Vaz geçeceğe benzemi; O halde sana hakikati söylemef) zım!.. Hangi hakikati? Boşandı... Mendilini dişlif? şu müthiş cümleyi söyledi: O senin kızındır! Gözlerimin oyuklarından ff cak kadar büyüdüğünü hisseti — Ne diyorsun!... — Yirmi yıl evvelisini hatf O günü... sana kendimi .nd" bir kat daha zorluyor...Ne yapsan nafile... Mutlaka be- — / Değim, kollarımı kuvvetle silktim, Teti Ö v nim olacaksın. İlk defa seni sıkan bu kollar son defa ratına üç dört tokat atmak arzusu bile geçiyordu. El- da sıkınak gürürünü alacaktiır. Anladın mi?.. lerimi bıraktı, sesini biraz alçalttı ve yumuşattı: mendil vardı, hi kdele Kızcağızım, ben seni mes'ud etmek istiyorum. imden fırladım: — İstemiyorum efendim... istemiyorum. Bırak benim yakamı!... mak için karşıma çıkarıyar, ezeli bir âşık rolü oynu- yör, ne kadar zaman goçti, Ömer kargi odadan bulunduğum odaya geldi: — Vicdan ben gidiyorum, san sözünü söyle... Dedi. Ağzımın içine bakıyor. Düşünmeden, te- reddüt etmeden, korkmadan cevab verdim: Cehenneme kadar yolun var... — Ömer, sana son defa bu bahsi kapatmanı söy- | lüyorum. Bütün ümitlerini kes, Ben, Vocdoet'le ev - leniyorum. Bu izdivaca hürmetkâr ol. Hem bu hür- metin şerefine seni affedeceğim. çolkt fazla oldun. Saç- e geldiğim günü... Beni 20f larının arasına alarak, kanapti” rüklediğin gü — Demek. — Evet.. Seni o kadar çok (Devamı 6 ımncı sahili 1

Bu sayıdan diğer sayfalar: