21 Kasım 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

21 Kasım 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4—SON TELGE (F —2y ? ci Teşrim 1838 Misafirleri Beklerken İngiliz Başvekili ve Hariciye Nazırı Parise gelmeden evvel Fransızlar — da muhtelif vesileler bularak umumi politika İşleri için neler düşündüklerini anlatmaktan geri ka.mıyorlar Sulhu korumak ve Romaile, Berlin ile anlaş- . Peki, diyorlar, fakat Fransa yalvarır vaziyete girmemeli! mak Moskovadaki Fransız elçisi o « radan taldırılarak Berline, Ber- Jindeki Fransız elçisi de Alman payitahtından alınarak Romaya gönderildiler, Fransız ve İngiliz başvekil ve hariciye nazırları a » yın 23 ünde Parlede buluşarak konuşacakalr. Ayın 30 unda da Fransa hariciye nazırı meb'usan meclisi harieiye encümeninde u- zun uzadıya izahat vererek mil - letler arası politikasının son saf- haları anlatacak. — Geçenlerde Fransada radikal sosyalistlerin kongresi oldu. Harici siyaset ora- da münakaşa edildi. Söylenen sör- ler gazetelere geçti. Radikal s0s- | yalistler ki Fransada — bugünkü hükümeti idare ediyorlar. Diğer mühim siyasi teşekküllerin de kongreleri oldu, Bu toplantılar - da da dış politikaya dair müna - kaşalar geçti. Gazetelerde yazıldı. Bunlardan anlaşılan mühim bir nokta şudur ki eylülde Mü « nihe gidilerek orada Çekoslovak- EDEBİ ROMAN : YAZAN: NÜSRET SAFACOSKUN — Bonjur Madmazel!. Babası elleri arkasında, kaşlı çatık kendisine bakıyordu. Janet başile mukabele etmişti bey, oğlu elindeki şkün mermer merdi- venine birakırken bahçeye döğ- rü yürü beybaba! Bonjur Ahmed Si demişi Sermed, biraz benimle Delikantı, rolal» der giki Madmazel Janetin âne baka- rak başını salladı. Janet: nüş, yürürken de şöyle | yanın uğratıldığı akibet Fransız- larca hoş bir nazarla - seyredilir gibi olmamıştır. Bunun gibi İn - gilterede de kendini gösteren te- essür malümdur. Her iki memle- ket matbuatının o zamank!i yazı- ları da daha unutulmamıştır. Şim- di Fransız ve İngiliz devlet adam- larının yakında karşı karşıya ge- leceklerine göre Avrupanın bu- günkü hali yine matbuat için ta- zelenen en mühim mevzu olmuş- tur. r Lâkin bu itibarla yeni gelen Avrupa gazetelerine göz atılınca neler anlatıkdığını kaydetmek lâ- zımgeliyor: 1 — Çekoslovakyanın malüm akibetine uğratılması, — Münihte verilen kararlar ve bunların tat- bikatı Fransa için bilhassa şu ci- hetten acı olmuştur: Bir zaman - lar, yani umumi harbden sonraki devirde Fransa Avrupada en kuv- vetli orduya malik, her cihetten olduğu gibi askerlikçe de en kuv- vetli bir dost idi. Bu kuvvetil dev« let orta Avrupada kendine müt- telikler bulmakta güçlük çekme - aişti. Umumi harbin yeni vücu- Ve getirdiği Çekoslovakya da iş- «& böyle bir müttefik idi. Fakat sonra ne oldu? Almanya eeki Al- manya olmaktan çıktı. Eski mağ- lüp lmanyanın yerine kuvvetli bir Almanya geldi. Şimdi Alman- ya orta Avrupada hâkim oluyor. Bunun önüne geçilemediği — için Fransa da Çekoslovakyanın ma - lüm akibeti “karşısında — seyirci kalmaktan bir şey yapamadı. Bütün o gazetelerdeki neşriyat - tan, Fransadaki mühim siyasi te- şekkülleri kongrelerinde söyle - nen sözlerden anlaşılan bu oldu, oluyor. 2 — Fransa tarafından Berlin ve Romaya en ileri gelen elçilerin gönderilmesi ile Paris, bundan sonra Berlin - Roma mihveri ile münasebatını düzeltmek ve Av « Tupa sulhunu — kuüvvetlendirmek çerelenini arıyor- olduğuna göre başka bir nokta daha kendini gös- teriyor: Fransa gerçi sulhun mu- hafazasını kuvvetlenmesini is - tıyorsa.. Bunun için mutlaka yal- varır bir vaziyette değildir. O « - nun için meselk 935 de Fransa ile | İtâlya arasında âktedilmiş olan itilâfin tekrar tazelenmiş Pariste arzu edilen bir şey ise de Roma taraflı bu itilâfın artık zaman geç- tiğini, her şeyin yeni baştan de- ğişmesi lâzım geldiği fikrindedir. İtalyan Paris resmi mahiyette neşredilen Relazioni internazio - nali mecmuası Roma mehafilinin 4 1 — Bilmem! | —Mânasına gelen bir dudak bü- | küşile Sermedin büsbütüt mera- | kını kaldırarak, 1 girmişti. Delikanlı babasının yanına git- | tiği zaman, Ahmed Süha bey: — Otur şuraya Sermed! Diye sert bir sesle emretmişti. Oturdu. Ba yüz bakıyordu. Babasının bu kadar asabile ni hiç hatırlamıyordu. — Yaptığını beğendin mi?, Babasının birdenbire — sorduğu astnın bu sual karşısında afalladı: bu husustaki fikrini anlatıyordu. Son Telgraf bunu dün bu sütun- larda hülâsa etmişti, Bu böyle olunca Fransız tara- fi ne yapacak?.. Bekliyecek, diyor-) lar. Mutlaka ne bahasına - olursa olsun yalvarmak vaziyetine düş- memek için Fransız diplomatları müsaid zaman bekliyeceklermiş. Çünkü, diyorlar, Avusturyanın malüm şekilde Almanya tarafın- dan alınması, Çekoslovakyanın malüm şekilde parçalarması ü - zerine İtalya ile Fransanın men - faatleri arasındaki temas nokta - ları da azaldı. Onün için Fransa daha bekliyebilir deniyor. 3 — Bundan sonra Fransız « Alman münasebatına gelince, Fransızlar Berlin ile mü- nasebetlerini düzeltmek istedik - lerini her vakit tekrar ediyor - lar. Ancak bunda da yalvarır gö- | rünmek istemiyorlar. - Berlindeki PFransız elçisinin Romaya tayin edilmesi üzerine Alman payitah- tından ayrılırken Her Hitlere ve- da ederken uzun uzadıya görü - şüldüğünden evvelce tolgraf ha- berleri olarak malümat verilmiş- | tir. Bu ziyaret dolayısile Avrupa | — Hangi yaptığımı bey baba?.. Hangisinin — oldüğunu - sen benden daha iyi bilirsin! — Vallahi sizin böyle hiddeti- nizi ayaklandıracak hiçbir şey yaptığımı hatırlamıyorum. — Hatırlamıyorsun değil, hatır- lamak işine gelmiyor. Artık bu derecesine edebsizlik derler! Sermed, babasile birçok müna- kaşalar yaptığını, babasının ken- disine bazan türlü sebeblerle sert- lendiğini, bağırdığını hatırlıyor - du. Fakat hiçbir zaman onu böyle ilmez bir hiddet içinde, fe- görmemişti. almama se- beb olan h lütfen Fransız - | gazetelerinin şimdi yazdıklarına bakilırsa Fransa ve Almanya a - rasında anlaşmak için bazı im - kânlar aranmamış değildir. Fakat bundan ileri geçememiştir. (Devamı 7 inci sahifede) Tarafından Filme Alı hammül edemem. Delikanlı hâlâ bir şey anlama- mişti. — Şaşkın — şaşkım — baba- sinin kıpkırmızı kesilen yüzüne bakıyordu: — Neye tahammül edemiyor - sunuz anlamıyorum? — Yaa. maşallah küçük bey! Bu terbiyesizliğinize de sesimizi çıkarmıyalım demel Hangi terbiyesizlik bay ba- ba! Şimdi çıldıracağım. Ahmed Süha bey birdenbire hiddeti boşalmış gibi durdu. Çok aşağıdan bir tonla: — Bekliyorum! dedi.. kendin itiraf et ve hiç olmazsa bir kulp er misi: — Ben söylememi küçük bey! liniz izah eder iniz?.. ğa kalkmış, elleri cebinde, nun karşısına dikilmişti Sen terbiye hudur çıkıyor, ailenin şerefini lekeliyor- | sun. Yöo.. Ben bu kadarına ta - | tak Böğsünde kavuştur - b bekler bir tavır tal Sermed gülmeğe — başlamıştı. Babasının bilmediği bu - şiddetli asabiyet! karşısında yapacak baş- ka şey bulamamıştı. | ceğimi bilemiyordum. Birdenbine, H Bir dostum anlatıyordu: — *Seyahatim nasıl mı geçti?. Çok, çok güzel... Fakat bir gün süren bu gaybubete, uzaktan bir fakrabamın — bıraktığı — ehem- miyetsiz mirası almak için Pa- risten yü zkilometre uzakta bir yere gidip gelmiye seyahat deni- lir mi, bilmem... «Nasıl, beni çok değişmiş mi görüyorsunuz? Eminol, yanılı « yorsun... Biraz yorgunluk, biraz fazla meşgüliyet. İşte o Kadar. Sonra düşün bir kere... Yaş elli- yi aşınca insanın mukavemeti a- zalıyor, ruhen ve elsmen yoru - luyor. İhtimal bu, size değiştiğim hükmünü veriyar... «Ahi Evet... Sana hakikati iti- raf edeyim. Senden başka yüreği mi açacak, derdimi — anlatacak hangi dostum var?... Biricik ve en eski dostum ancak sensin. Şu halde dinle.. «Biliyorsun ki yirmi yaşında iken babadan ve anadan yetim kaldım. Çocukluğumu geçirdiğim kasabayı terkettim, Parise gel - dim. Mahrumiyet içinde çalıştım, mevki ve servet sahibi oldum. — | «Günün birinde, kasabadaki no- | terden bir davetiye aldım. Uzak- tan bir akrabamın öldüğünü va- siyetnamesinin açılmasında hazir bulunmamı rica ediyordu. «Doğduğum kasabayı, o dar so- | yüreğim tit riyordu. ihlamur ağacının altında, tabda düşünerek ne güzel geceler geçirmiştim. *Trene bindim. İnkisarı hayale uğrıyacağımı hatıra getirmemiş- tim, İstasyona ayak basar bas - maz, doğru noterin nezdine git- tim. Vasiyetname açıldı, okundu. Akşam trenile Parise dönmekten başka işim kalmamıştı. *Tvenin hareketine üç saat var- dı. Bunu nasıl ve nerede geçire- pek eşki bir hatıra zihnimde can- landı. Komşularımızdan - birinin kızı. Çocukluk arkadaşı... Ah! Bu kızla ne unutulmaz, ne tatlı gün- ler geçirmiştik. Fakat, otuz sene- dir biribirimizi görmemiştik... ULU ŞEFİMİZ ATATÜRK'ün Ebedi ve Mukaddes Hatırasını Tebcil İçin İstanbulda, Dolmabahçe Sarayında Dolmabahçe Sarayından - Sarayburnuna, İzmitten — Ankı Kadar ve Ankarada Yapılacak Bütün Törenlerin Tamamı Türkiyenin En Mahir 6 Film Öperatörü maktadır. Ve Bilhassa Bu Merasim Filmini Çekmeğe Gelen Avrupanın Meş- hur Foks ve Paramount Operatörlerinin Yardımı ile 3000 Metre Uzunluğunda Yapılacak Olan Bu PEK YAKINDA Peyoğlunda İPEK . SARAY- MELEK Sinemalarında İZMİRDE ELHAMRA Ve YENİ, BURSADA TAYYARE ve TÜRKİYENİN BÜTÜN SİNEMA- LARINDA - BİRDEN GÖSTERİLECEKTİR. FİTAŞ - BEYOĞLU Muazzam ve Tarihi Filimler: Utanmadan bir de gülüyor- yım bey baba?... Si- bir şey bilmiyo - rum, Söyler misiniz ne yapmı- şım?, — Daha no yapacaksın ki?.. Gece yarısı bir genç kızı zorla ku- caklıyarak — öpme, inmiyor musun?, Delikanlı o derece şaşırmıştı ki, gayri ihtiyari ayağa kalktı, gözle- ini kırpıştırarak babasına bak- tır — Bir genç kızı zorla kucakla- mak, öpmek mi?.. Fakat bey ba biliyor musunuz, bu isnad çok girkin! — Her halde senin küstahlığın kadar değil!.. Kızına karşı bu ter- biyesizliği yaptığın çok yakın ta- nıdiğımız bir ailedir .Annesi bi- | raz evvel buraya gelerek şikâ: etti. Sermed babasını ağrı bir karış | im Arşivlerimizde Mevcut Seseli ve Sözlü ve Bugün Milyonlar — Değerinde Olan Bütün Filimlerimizi Toplayarak Kıymetli Bir Eser Hazırlanmıştır. ER GÜN BİR HİKÂYE MAZİ... Yazan: ROJE RELEA «smi Jermen idi. O zamanlar sarışın, iri mavi gözlü, güzel, çok sevimli bir kızdı. Kendisini sevi- yordum. Fakat bu sevgimi ken- disine söylemiye cesaret edemi - yordum. Bir gece bahçede yalnız bulunuyorduk. Nasıl oldu - bil - mem, kendisini sevdiğimi söyle- yiverdim. Cevab vermedi, başını omuzuma koydu, sarışın saçlarını kokladım, öptüm, öptüm... *O geceden sonra birçok kere- ler buluştuk. Fakat aramızdaki münasebat çok saf, çok samimi idi. İhtimal kasabada kalmış olsay - dım, evlenecek, m: » :d olacaktık. Fakat, Paris beni çekiyordu... Kü- sabadan ayrıldım... «Otuz sene geçti. Kalbim, yine | evvelki gibi çarpıyordu. Jerme- | nin kocaya vardığını biliyordum, kocasını da tanıyordum. Evini sordum, gösterdiler. Kocaman bir bina... Kapıyı çaldım. Bir hizmet- çi kadın koştı Madama, kısa bir müddet i- çin kasabaya gelen Mösyö Lus- yen Menar sizi görmek - istiyor, deyiniz... «Beni bir salona aldılar. Kol « tukların ,kanapelerin — üzerine örtüler serilmişti. Bütün biblolar tülle örtülmüştü. - Her şey yerli | yerinde ve femiz idi. Etrafa bakı- yer, heyecan içinde bulunuyor- dum. Kapı açıldı, Jermen İçeri girdi: — Madam... Jermen... Sevgili dostum... *Ah! Şübhesiz kendisini yaş- lanmış ve değişmiş bulacağımı biliyordum. Fakat doğrusu bu derece değil... Eski güzel kızdan HAYAT İCRAATINDAN PARÇALAR iya açık dinliyordu. Lâkin, babası ne- ler söylüyordu. Hiç bir genç kıza karşı böyle bir harekette bulun- mamıştı. Bu iftira da nereden, nasıl ve niçin çıkmıştı. Anmesi şikâyete mi geldi de- bette ya!. Yaptığına kı şı &man ne İyi etti de kızımızi öp- tü diye sevinecekler mi zannedi- yordunuz, küçük beyefendit., — Demek annesi de geldi.. pe- ki bu kız kimin nesi, ismi ne?,. Onu sen benden daha iyl bik lirsin. Öptüğün kızın kimin neşi olduğunu bilmiyor musun?. Delikanlı sakinleşmişti. Gülüm- siyerok babasinin yüzüne bakı- yordu. Onun bu - soğukkanlılığı * Süha beyi büsbütün çile- Ake di Yirmi üç yaşındasın Sermed, EJ3 y şişman, gendanı (f saçları kırlaşmış, kaçmış, )'ııuklnınlb nın rengi solmuş bif Mahzun bir tavırla: OW - Rica ederim oti çak A Beni unutmadığınıza Vet kür ederim. Manlesefe İKi cak akşam yemeğint ğ zi görmüş olsaydi kalacaktı. Nasılsınız?-* «Hayatımdan kısadâ ” Kayıdsızca dinliyor. "'ı şını sallıyordu. ni —'Ya siz?. g' — Ah! Ben mi. # a sade. Bir kızım öldü: ÜLgat) mi yaşında. Terbiyesl H Lf meşgul etti, üzdü, MAT yt Sonra çok iş var. Eski Yi Yefİ) ciler kalmadı. Ev ııı»'";',; uğraşıyorum. Bu ""'ıai" ; vanoz reçel, on şiş€t bütün bu.., Bu lığı karşısında dendilük f | Demek Jermen ı,çı-ı:f) miz o tatlı günleri nutmuştu. Hiçbirini du? — Bilmezsiniz, sizi BT | kadar büyük bir kaldım. Bütün © berabif | #imiz güzel günler ğ ne geldi: Hatırlıyor men; bir yaz ihlamur ağacı altındâ” Hatırlıyamadığına TÜ soğut i- tavırla (e —1 yaz gecesl. lamur ağacı altında' AM «İsrar etmedim. e İ ni tamamile unutaf, & hayatından başka bİf miyen bir kadına bufl #Ff makta ne fayda VNÜ gf ben buraya ne şüncelerle gelmiştim *Fazla duramadım. — lini uzatşı | — Şayed bir dıhl lunuz düşerse bizi Mayınız... ” Dedi. Mırıldandım: — — — Peki, peki ma 4 Kapıya doıruld“f:&_' | içeri genç bir kız giri” — Kızımı size ul'd"â;l Aman Yarabbi!... yi evvel sevdiğim Jerti idi. Ayni sarışın SST v mavi gözler... sıhı;w' idi. Evet o... Tü (Devamı T ddi Çapkınlığın da bİF :; n vardır, namusu, hAYT yf reti vardır. Seninki * Sermed babasınlit elile yüzünü nla'.'“a kün merdivenlerint ledi — Ben babamip ai di. hiç böyle PK hi ğ genç kızlara kadar aşağılık hare rur muyum?.. Ahmed Süha bEf' pa ubali bir şekilde '“; sinden, gülerek Y vi masından afallarif iyari ama, gayri mwaw * yeti yürümekten d€ yofı / mıştı. Hem yürü! münevver bir insansın! Böyle ha- fiflikler sâna yakışmaz artık. |

Bu sayıdan diğer sayfalar: