21 Aralık 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

21 Aralık 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Suveyş Kanalının da - İdaresini istiyorlar Kanalın Müdafaasına İtalya da İştirak Etmek İstediğini Bildirdi Suveyş Kanalından Geçen Gemilerin Sayısında Ingiltere Birinci, Iİtalya da Ikinci Geliyor ransa ile İtalya arasındaki- F gerginliği arttıracak her Bgün yeni bir dedikodu ça « kıyor. İtalyanlar Süveyş kanalının i- daresine de şimdikinden daha e- saslı bir surette işlirak etmek is- tediklerini söylüyorlar. Süveyş kanalı Şarki Afrika İmparator - luğuna milk olduğunu söyliyen İtalya geçen nisanda İngiltere ile malüm olan anlaşmayı akteder - ken Süveyş kanalının idaresi me- selesini orlaya atmıştı. -Süveyş meselesi Mısır hükümetini de şid- delle alâkadar ettiği için kanalın idaresine İtalyanın şimdikinden daha esaslı bir surette iştirak et- i ihtimalleri Mısırlıları da çok dümüştü Birkaç hafta evvel Romada bü- yük bir kongre toplanmıştı. Volta kongresi denilen bu toplantınm meşgul olduğu dava Afrika işleri idi. Pek tabif olarak Süveyş ka- nalının hal ve istikbali de bu köngerede konuşuldu. Bu içtimada mühim bir rapor hazırlamış olan mütehassıs Sin - yör Pirelli Süveyş meselesinin Bsirf iktısadi olduğunu müdafaa e- derek bunun milletlerarası poli- tika âleminde münakaşa sahasına çıkarılmasını muvafık görmüyor- dv. Onun dediğine göre Süveyş meselesi bu kanaldan gelip n mühtelif bayraklı t gemilerinin istifadesi bah- nden ibaretti. Son günlerde İtalyan matbua - tında Süveyş kanalı için yazılan yazılarda da kanalın idaresi me- zelesi mevzuu bahsedilerek ta - rifelerin ucuzlatılması istenmek- tedir. İtalyanın Şab denizine gi- p çıkacak gemilerinden alınan kanal ücretinin azaltılması isteni- “yor. Davanın buraya kadar olan kısmı hep iktısadi hudud dahi - linde kalıyor. Fakat acaba bun- Munr devlet adamlarından Mahmud Bey bir merasimde dan ibâret kalabilecek mi?f, Kongredeki mütehassıs bu su- | ali de soruyor ve cevabını şöyle veriyor: Vaktile Süveyş kanalı açılır - ken bunu bir Fransız kumpan - yası üzerine almıştı. Fakat bu i- şin ehemmiyeti, kanalın oynadığı rol artık bu işi yalnız bir kum - panyanın meselesi olmaktan çe karmış, onu beynelmilel bir va- ziyete sokmuştur. Şimdi Süveyş kanalını idare etmekte olan şir- ket resmi sürette bir Mızır şirke- tidir, Filiyat ve tatbikat sahasın- 15 Yıldır Başvekillik Yapan Yaşlı G oğiliz — imparatı işinde mektir. Bunun başvekili General Hertzog ise on beş senedir baş- ubi Afrika dominyonu her müstakil bir devlet de « vekâlette bulunuyor. Yaşı 72 dir. meb'usdur. agiliz imparator- 30 senedenberi de Şimdiye kadar luğunda hiçbir olmamış derecede başvekile nasib uzun zaman eneral iktidar mevkünde kalmış demek oluyor. Bundan bahseden bir Londralı gazete Generalin daha şayanı dik- | kat olan bir hususiyeti varsa o da | şimdiye kadar ömründe ancak bir | defa dansetmiş olmasıdır. Bu da P07 de verilen ziyafette olmuş. General bundan bahsederken: O zamanın kızlarının şimdikilerden daha az güzel olmadığı fikrinde- yim!, diyor. ——— ——— -— —— — Bana verdiğiniz karan © kadâr çok hoşuna gitti ki.. Bu fırsatı kaçırmadım: ler daha çok değerli aldu. Hele içindeki düz beyaz karanfiller babamın da iş İngilizlerle Fransızların ve 'ade İngilizlerin elindedir. ların şiddetle ileri sürdük- iddia da kanal şirketinin herşeyden evvel hissedarlara bol para vermek ve meclisi idare a- zasına da servet temin etmekten başka birşey düşünmediğidir. O cihet k arasında hallediledursun İtalya- nın bugün kanaldan istifade iti- barile mevkli ne olduğunu göz- önüne getirmek lâzım gelirse şu anlaşılıyor. Süveyş kanalından gemi geçir- mek itibarile İtalya, bugün İn - giltöreden sonra ikinciliği almış- tır. En çok geçen ticaret gemileri İngilizlere aiddir. Sönra İtalyan leri geliyor. 937 senesinin rakamlarına götre İtalyanlar o sene zarfında kanal- dan geçirmiş oldukları — gemiler için 175,000,000 liret ücret vermiş; lerdir. Ele geçirmiş olduğu Habe- şistan imparatorluğuna işlelmek için İtalyanın Şab denizi ile olan alış verişi daha da artacak, oraya gidip gelen İtalyan — gemilerini: miktarı ra da artmış olacak. (Devamı 7 inci sahifede) a çoğalacaktır. Onun | için İtalyanın kanala vereceği pa- | BİR HİNTLİNİN MİDESİNDEN NELER ÇIKTI? merika gazetleri, Bombayda bir Hintliye ameliyat yapıldıkını ve midesladen tamam 18 çakı çı- karıldığını yazıyorlar. Yutulmaz zanmolunan geyleri yut - sak süretile marifet (!) gösterenler vardır. Çivi yutmak bu marifetlerin 'en başında gelir, en çok taammüm et- mişlerinden biridir. Doktor. Moniye, Pariste yaptığı bir | ameltyatla bir adamın midesinden se- kiz kahve kaşığı, bir bıçak sapı, bir azahtar çıkarmıştır. Cam karıkları yutanlar da — vardır. Fakat bu marilet, diğerleri kadar zor öeğildir. Cam yutanlar, evvolâ pata- tes püresi veya ondan yapılmış bü- lamaç yerler, Cam kırıklarını yüt - fuklan sonra da yine bunlardan yerler. Ve bir müzhil alırlar, Bu suretle cam kırıklarını, hem zararsız bir hale ge- tirmiş, hom de kâmilea çıkarılmış o- har. Kil veya pamuk yutanlar da var Çividen, çakıdan, cam kirik! Sönra en zararsız olarak kil veya pa- imük yutmayı zararsız — buluyorsunuz Hü mi?, Pakat hiç de öyle değil K veya samuk midede birike birike koçe ba- üni alır. Giltikçe hacmini büyülterek vütün mideyi do'durur. Mide dolduk- gıri Ameli Eğer bu kil ve pamuklar midenin Bışası ile birleşirse ve biribirlerine iyi- | 0 Vekit te birlelk kur - 'mek için yut - an malül ohlikeli şeylert ya- nyaklardan akarılmıştır. denin ne kadar sabırlı olduğuna | bundan iyi misal olur mut Bu nevi maddeleri yutanlı yüzde on beşi- nin öldüğü ve bir çoğunun da de - lirdiği veya ağır hastalıkların hayat- larının iztirablarımı senelerce sürük- lediği görülmüştür. 1918 DE PARİSİ BOMBARDIMAN EDEN BERTA TOPLARI B4 melre boyunda ve iki parçadan mürekkepti. fon ağırlığında İdi, Meyeti umumiyesi 750 too kadar geliyordu. Bertalar en fazla 65 mermi atabili- yorlardı. Bir mermi için 150 kilogram fotmek Jâzım geliyordu. Ve 5,900 murka maloluyordu. Bertalar, üç mevkle yerleştirilmişti. Birincisi Lac Paristen 122 ki- Laon - Amyen arasındaki demiryolu Üzetine (Parise etro) mesalede; üçüncüsü de Şato Tiyeride, yani Parisin 80 kdilo- metre yakınında.. Fransızlar tayyareler vasıtasile topların bulum keşif ve tahrib ettiler. ü yerleri birinin fazla / çakıltaşı Parçaların her biri 200 | I akleden: FAİK BERÇM ı abam memur — olduğu için B iki senedir bir, bir vilâyet- ten öbürüne nakletmek bi- zim için ekmek peynir yemek ka- bilinden bir şeydi. En son gitti - ğimiz yer kışı bol kapkaranlık se- malı bir şehirdi. Buraya bir türlü ısınamamıştım. Hele bundan eve velki şehirde bulunan, güzel, mo- dern ve aydınlık mektebe muka- bil buradaki eski ve yıkık bi mektebe hiç alışamamıştım. En ziyade hayretimi uyandıran şey de, mektebe devam eden kız talebenin saçlarının kesik olması ve başlarında birer takkenin bu- lunması idi, Öyle takkeler kl et- rafı beyaz dantelâlı.. Evet, küçük arkadaşlarımın başları kabak gıbi tıraş edilmişti. Küçük aklımla u- zun müddet uğraşıp bunun sırrı- Kendi ken- sAcaba bunlar ne gibi bü- kabahat — işlemişler de lar gibi saçlarını kesmış- lerdi, diyorum. Sekiz yaşlarında olmama rağ - men, yaşımdan umulmıyacak de- recede estetik meraklısı olduğum- dan bu saçları dibinden tıraş eden moda pek canımı sıkıyordu. Bu yüzden sınıftaki arkadaşlarımın hiç birile ahbablığı ilerletmemiş- tim. Yalnız pembe yanaklı, mavi gözlü, sarı bukleli saçlı bir köylü kızı vardı. Gübre kokan — üstüne başına rağmen onu seviyor ve ya: nimdan bir lâhza bile ayırmıyor- dum. Sadece onun saçları tıraş e- dilmemişti. Artık gece gündüz Ayşeden ay- rılamıyordum. Bir gün kafamın içinde Ayşeye ayırdığım yer de altüst oldu. Çün- kü bir coğrafya — dersinde beni dirseğile dürterek alçak bir sesie: — Biliyor musun, dedi, On beş gün sonra panayır var.. Panayır- da güzel mavi renkli bir entarim olacak. — Çok yumurtalarınız var ge- YARIN AKŞAM iPEK SİNEMASINDA — Heye canlı - Kuvvetli - Müthiş Bir Şaheser Amerikayı ttreten kanlı haydutların meraklı ve müthiş mace- ralarile dolu Fransızca sü büyük bir film. Baş Rollerde EDWARD ROBİNSON -—-—.| ı; liba. Annen yumarta çıkaracak? Ayşe bu susiime istihfafla gü- lerek cevab verdi: — Yumurta nu? Bizim öyle yu- müurtasını satacak kadar tavuğu- muz yok ki,, Ben bir şey sataca- ğim Bak ne satacağım? Ayşe başını hafifçe arkaya ite- rek sarı buklelerini sıranın üs - tüne yaydı. Havretten ve korku - dan az daha küçük dilimi yuta - caktım: — Ne? Dedim, saçlarını mı sa- tacaksın? Adeta isyan . Bu kadar güzel saçlar kesilip satılacağın: düşündükçe çıldıracak bir. hale geliyordum. Şüphesiz bizim zama- zda kısa, perçemli saç mo - dası yoktu, Hepimizin saçları be- Mmize kadar özgülü, uçları, aile- vi vaziyetlere göre kimisi sicimle| kimisi de kordelâyla bağlı du - rurdü. Dayanamadım, elimi —Ayşenin bükleleri içine sokarak aç aç ok- şadım onları ve sordum: -0 İşte on beş gün sonra pana- | yıra-bir adam . gelecek:. Saçlarımı| makasla kesecek.. Öndan şonra... — Ondan sonra sana para ve - recek.. Memleketteki âdetlerden biha- ber oluşuma. güldü ve omuzlarımı silkerek. — Aman ne abdal şeysin, de: ra mı verecek? Ne parası, Ma- vi bir kumaş verecek ve annem de bana bü kumaştan entari cak. — Vah, zavallı Ayşe eğer bu Ti nasıl satacaksın? büklelerin kesilirse annen sanı | nekadar güzel bir entari yaparsa yapsın öyle çirkin olacaksın ki uzun yıllar kaldığımı, çok İyi tenis oynadığımı, Fe — Yar ledin!, nerbahçede üye olduğumu söyledim. boş gezenin boş kalfası oldu panayire kaç tane | | alınan malümata göre ha' | da sakin kalmış, Trakyâ Aman buna çok sevindim. Deadim, ilâve ettim: —- Adadaki bahçede o karanfillerin daha o ka- dar çok çeşidi var ki... Babanız onları görse çok sevinecek, Evinizi bilseydim bütün o çeşitlerden getirirdim. sordum: Bahçeniz var mi?, Kısaca cevab verdi: — Küçük bir çiçek bahçemiz var, — Çiçeği çok sever misiniz? Gönlü tutuşturan alevli bakışları gözlerimin - çinde dolaştı — Bayılırım! — Bahçede çalışıyor musunuz?. Yüzünde güneş tenini kızıllaştıran yayıldı: — Ben yalnız çiçekleri koklamaya, bayılırım. — Bahçede babanız 'mı çalışır? — Evet, hemen her boş aaati bahçede geçer. Öyle güzel gülleri var ki, Fransedan getirttiği çe- bir renk sevmiye YOSMA şitler, İtalyan aşıları İstanbulda pek az bahçede vardır., Gülen ve titriyen bir sesle: — Demek siz yalnız babarızın yetiştirdiği bu gülleri seviyor, koklıyor, sonra da soldurup atıyor- sunuz. Dedim: O da güldü; — Evet... Öylel, Refet: — Anlaşılıyor. Gül... Bülbül. . Derken lâkırdı- nın biçimini getirip kıza aşkını anlatıverdin. Şunu kısaca söyle de bitsin! Dedi. Perit: — Sıktık galiba?. Der gibi bir saniye daldı, sonra cevab verdi: — Sözün kısası 6 amma, bu pek kolay olmadı. Yalnız adının Nesrin olduğunu öğrenmek için ya- rim saat dil döktüm. Gönül duy gulazımı kendisine aa aa ÖC. 19 ganmamamaan YaTAN: ETEM İZZET BENİCK gea LK hissettirmeğe çalışlığım zaman âdeta dondu kaldı: - Sizden bunu hiç beklemiyordum. Birer ar- kadaş gibi gidiyorduk! Dedi. Bin dereden su getirdim. Yüz bin şak- labanlık yaptım. Gönlümün derinliğinden gelen Suyuglarımın yine arkadaşlık çerçevesi içinde kal- dığını; küvvetli, sıkı bir tanışlık bağından başka hiç bir deyimi olmadığına kendisini inandırmaya ça- lıştım. Ancak bütün bu dil döküşlerden, yüzde yüz güvenç verişten sonradır ki, hislerimin içliğine, te- mizliğine inanır gibi oldu. — Peki kız senin kim olduğunu, ne iş yaptığı- ni sormadı mı? — Sordu. Zengin olduğumu, babamdan Lir para kaldığını, hayatta kimsesiz, yapyalı duğumu, en gelişli bir iş yapmak için firsat be lediğimi söyledim. Ayrıca Amerikayı, İngiltereyi hemen bütün Avrupa şehirlerin! gezdiğimi, Pariste Ferit içerledi. Uzatma Refet. Ne zaman istesem ben de şu veya bu işi hemencecik bulabilirim. Senin gibi Estern kablo şirketinde sabahtan akşamâ kadar ça- lışıp yüz yirmi papel almaktansa boş oturmak, ha- zır yemek, gençliğimi kadınla, sporla, dansla kana kana, doya doya geçirmek daha iyi değil mi?, Pa- ram varken ne diye kenı l yıpratayım! Dedi. Yine hikâyesine döndü. Yeniköye yak - laşırken: —”"Nesrin, bir kere daha ne günü konuşaca « ğız?. Dedim — Hiçbir gün için söz veremem. Dedi, Israr ettim, yine: — Gelemem, imkânı yok, çıkamam. Benim yak nız başıma sokağa çıktığım zamanlar pek azdır. Şimdi Yeniköye gidiyorum. Bir saat yol için hes sab ettiler, Bir saat sonra evden hemen telefon e- der, beni ararlar. Bu kadar sıkılık içinde sizinle na- Sil buluşabilirim?. Dedi. (Devamı var) Bu sözüme ağzını bir çarak güldü Bu on beş güniük müddet| fında her elime fırsat Ayşenin büklelerini ok kerdim! alamıyordum. mi kapıyor. Bükleleri k€ yen sonra, takkesile ve Mt tariztle Ayşeyi canlandırm raşıyordum. Bu düşünce kadar tesir etmişti İi dekten ve içmekten kesif (Devamı ? incl G 18,30 Türk müziği ılmı!’ 19,13 Saat ayarı ve 1925 Türk müriği devam) 20 Konuşma. 20,15 Biüzik (Riyaseti cumn. P su - Şef: İhsan Künçer) 21 Sant'ayarı. 21410 Türk müziği (S4Z garkılar) 71 Konuşma (mizalı senti), 29415 Müzik (küçük orkestrü) 2313 Müzik (hafif uvert0€) 23,45. 24 Son haberler program. (ıııı' çoetli YARIN 1240 Türk müziği ( 13 Saat ayarı ve hıbi“;'.,,, 13,10. 14 Müzik (dans P İfekvim ve HA 'Yurdda Hava Vaf 'apa- | Yeşilköy meteoroloji '“",.:ı vlı'.; ge ve cenub Nlırk“::;”# mevzil yağışlı, diğer gu palı geçmiş, rüzgürler G ge! palı geçmiş, rüzgi O Ert inde şimali, diğer YEİ'Er istikametten arta kuv | nizde küvvetlice esmiştir. — Dün İstanbulda hava İilege miş, rüzgârlar şimalden #W 10 metre hızla esmiştir. barametro 25 .mıın—l“"' net en çok güneşte 18Ğ, ve en az SA san 1357 Hicri Şevval Üü 1938 Ay 12, gün Wmı’ Zl Bırlndklnll" 1354 Fi girneiik

Bu sayıdan diğer sayfalar: