22 Mart 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 5

22 Mart 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

çakçı nedir?. Bu, en büyük memleket düşmanıdır. Güm- rüklere uğramadan, yaban- e n mal getirip satan a Wolnsanlara kaçakçı diyoruz. Bun - ların sattıkları mala da kaçak eş- ya diyoruz. Size, eski devi: ki gümrük tarihçesinden — biraz manlı devleti n bir resim ri muayyen bir vergi almağa başladı. 1859 yılında at isimli şekkül küruldu. Bu teşekkül, bu- Bünkü gümrük idaresinin esası - dır. Bir de muhafaza memurluğu teşkilâtı vücude getirilmişti. Bu toşkilât İstanbul gümrük nazırlı- ğina bağlı bir deniz teşkilâtı idi. Vazifesi, memlekete — kaçak mal sokmamaktı. Fakat, yalnız İstan- bulda bu teşkilât vardı. 1859 yılından 1923 yılına kadar, yani 64 senelik bir müddet içinde| 'Türk iten çıkan eşya belli dışarıdan ge almıyordu. Son rüşumat emaneti eye yapılıy ilânı ile beraber gümrük tanzim edilmeğe başlandı. Her sı ne, k ığın önüne geçmek Ü- tedbir alındı. 1931 tari» hipde Gümrük ve İnhisarlar Ve- kâletine bağlı olarak — ka zere yel e «gümrük muhi mutanlığı» teşekkül ağır cezalar nlekette kaçak- kilde mücadele et- miş e | kurulm: faaliy Süylenebilir: Son altı sene içinde 40783 diri, 286 ölü kaçakçı larla beraber 1337 mi yakalanı şek, 941 deve, 1138 öküz tutulmuş-| tur. 28343 kesim hayvanı musa - dere edilmiştir. 231 kaçakçı mo - törü ve kayığı yakalanmıştır. Musadere edilen kaçak eşya pek mükim bir yeküne baliğ olmak - tadır: 42823 kilo ipekli eşya, 40404 kilo yünlü eşya, 282753 kilo pa - Muklü eşya tutulmuştur. 14335 kat| de eski elbise yakalanmıştır. 150303 kilo geker, 91315 kilo gaz| Musadere edilmiştir. | Döviz kaçağı olarak da 187595 | lira tutulmuştur. 2345 deste oyun kâğıdı, 260398 kilo tuz, 188581 kilo, kaçak tütün yakalanmıştır. Bil - hassa sigara kâğıdı — kaçakçılığı Mühimdir. Son altı yıl içinde 17 Milyon 157,158 defter kaçak sigara, müsadere edilmiştir. Bun- | başka 6370 çakmak, 502782 taşı, 103838 kibrit, 48536 | ı içki yakalanmıştır. Eroin, kokain gibi uyuşturucu maddeler kaçakçıları ile müca - dele de çok mühim neticeler ver- Miştir. 11788 uyuturucu madde ve 26 uyuşturucu madde fabrikası Meydana çıkarılmışlır. Alâkadar makamların ifadesine Böce, yukarıdaki rakamların hu - dudumuzdan sızan kaçağın hep- Sini teşkil ötmiyeceği hstırlan » Malıdır. Yapılan tetkiklerde, kaçak eş- Yanın dörtte üç buçuğunur. Suri- Ye hududla, emleketi - Mize girdiği anlaşılmaktadır. Mütehassıslara göre, kaçak, ci- han tarihinde kuvvetlinin kuvvet- e yaptığı iktısadi faarruzun adıdır. Her taarruz g- ği ülke ve, istismar ve istilâdır. ise, yabancı memle - Bize barış yo Memleket Meseleleri Kaçakçılar Memlekete Neler Sokuyorlar? Kaçak Eşyanın Mühim Kısmı Cenub Hududlarımızdan Memlekete Giriyor Basılan bir uyuşturucu madde fabrikasının ületleri ketlere vasıta olarak ve yabancı- nin istadiğinı memleket içine ya- yan bir düşman elemanı ve alışıl- Mış tabirile bi rdüşmen casusu ve| öncüsüdür. | Kaçakçılık dünya tarihinde çok| eskidir. Çok eski devi e baş - lıyan bu fena iş bu güne kadar de- vam edegelmekte ve zayıf memle- ketlerde pek acı neticeler doğur- makt'adır. Tarih, içtimaiyat ve Iktısad & limleri kaçakçılığı, birçok siyas hâdiselerin sebebleri olarak da ile- ri sürmektedi: ki, bu, çok şa- yanı dikkattir. Meselâ, tarihi mi- iyana muhasarasıhda. mu - bir sebebi de kaçakçılıktır. Viyana, Osmanlı ordusu tarafından muhasara edil- mişti, Teslim olması bekleniyordu. Fakat, Osmanlı ordusundaki bir takım gayri Türk unsurlar Viya- na kalesine erzak kaçırıyorlardı. Bu erzak kaçakçılığı ile. Viyana- hların ynukavemeti ve maneviyatı artıyordu. Nihayet, malüm neti- ! Viyana zaptedilemedi. anlı İmparatorluğunun göç- biri de yi- kaçakçılıktır. İmparatorluğun birçok mıntakalarında gayri Tür ler ekseriyeti teşkil ediyorlardı. Yabancı memleketler bu mınta- kalar unsurlara ci gayri Türk kaçakçılık suretile silâh, cephane ve isyan vasıtaları veriyorlardı. (Devamı 7 inci sayfada) Amerikada Boşanma Neden Fazladır ? " Yeni Dünya Kadınları Müsriftir, Kocaları da Çok Kazanır Bir Amerikalı kadın tipi eçen yüz yılda yeni dünya- nın Kolorado, Alaska gibi beldelerine giden kocasız ka- dınlar, kızlar gemiden karaya ayak bastılar, arabadan indiler mi yüz- lerce erkek tarafından büyük bir sevirçle karşlamırdı. Bunlar, nasırlı ellerinde tut - tukları altın torbalarını uzatır - isimlerini, yüreklerini vermi- ye, hayatlarını birleştirmiye hazır bulunduklarını söylerlerdi. Kadınlardan bazıları en çok pa- rası olanları seçerler, yaşa ve gü- zelliğe bakmazlardı. Birçokları da paraya ehemmiyet vermez. Dinç ve yakışıklı delikanlılarla evlen- meyi tercih ederler: | | | lar — Parayı, derlerdi. Beraber ça- lışır, kazanırız... O devirde Amerikanın bütün şehirleri pis idi. Asayişten eser yoktu. Evler, ahşab olduğu için i- kide bir yangın çıkar; bütün bir mahalle, bütün bir şehir iki üç saat içinde yanar, kül olurdu. Şim- diki gibi hükümetler teessüs etme- mişti. Bazı yerlerde hükümet, kanun nedir bilinmezdi. Buna rağmen kadına, kadının haklarına riayet olunurdu. Kadın, para ile temin e- dilen bir lüksdü. O sırada, Kaliforniya ve Öre- gan köylerine de eski dünyadan birçok kadın gelmişti. Bunlar, ye- ni hayat arkadaşlarile beraber a- resrlarla içerilere doğru yola çı- kıyorlardı. Dağları aşıyorlar, nehirleri ge- giyorlar. Yerli Hindlilerle müca- dele ediyorla, rfakat fütur getir. Miyorlar, servete, sandete doğru ilerlemiye çalışıyorlardı. | Bu-tehlikeli seyahat esnasında yemekleri pişiriyorlar, arabaları yıkıyorlar, hayvanları tımar edi- yorlar, yemlerini veriyorlardı Nihayet istedikleri yere gelince karı ve koca bir kulübe yapıyor- lar, ocuğa odunları atıp lar; karşısına geçiyorlar, İstik - bale ald projeleri hazılrıyorlar - dı. İşte, şimdiki milyonerlerin, mil- yarderlerin ecdadı Amerikalılar, kadınlara — çok ehemmiyet verirler, hiç bir genç, ailesini geçindirebilecek para te- min etmeden bir kadına, evlen « mek teklifinde bulunmaz. Bulun- mıya cesaret edemez. (Devamı 7 inci sayfada) ŞAKA ÇOCUK AKLI: B ab, bir davul alması için ba- basına yalvarıyor. — Peki, alayım... Fakat, çalt - şarken çalacak, işime mani ola- çaksın. , — Merak etme, babacığım... Sen çalışırken çalmam... — Peki, na zaman çalacaksın?.. — Uyuduğun zaman'... AKILLI ADAM: — Nışanlımın terziye senede el- ı N bin frank verdiğini öğrendim. — | — Fee, sonr | — Sonrası dim!. Terzi ile evlen- ÇAM TAHTASI: Fifi, kırda gezerken babasına | soruyor: — Baba, şu derenin kenarında- ki uzun ağaçların ismi n — Kavak ağacı, yavrum... — Kavak ağacından ne yapar- lar?... — Keserler, sonra biçerler, ce çam tahtası yaparlar!.. TEVEHHÜM : B..., daima hasta olduğunu zan- neden bir adamdır, Bütün gün kal- bini dinler ganı yoklar, Haf- tada en aşağı üç dört defa dokto- ra gider, muayene olur. Bir gün dostlarından birisi zi- yaretine gelir; — Nasılsın, afiyetde misin?... Diye sorar. B... şu cevabı verir: — Bilmiyorum. Çünkü dokto- Tum henüz gelip muayene etmedi. MAHK EDE: Hâkimlerden biri, doktorun tav- siyesi ile her yarım saatte bir b dak şarab içermiş, Ve daima önü de dolu bir bardak bulundurur - muş. Bir gün şahidlerden birine: — Doj uyu söy edebilir misin?.. . Şahid: Demi em Şu Şşarabi içere layım. önündeki şa- vı alarak son yudü - muna kadar içmiş... Zozo Dalmas İstanbulluların “Sevgilisi Zozo Dalmas unanlı artist Zozo Dalmas İstanbullu'ların sevdiği bir sahne yıldızıdır. Ön sene var ki, İstanbullu'lar onu tanıyor, Yukarıdaki resim, onu son oy- nadığı Halime operetindeki kıya- fetile gösteriyor. Bu elbise siyah renkte idi. Yıl- dıza çok yakışmıştı. Son Telgraf foto muhabiri, Zo- z0'yu bir sahne antraktında, bir iki dakika işgal ederek, makyaj odasında bu resmi çekmeğe mu- | vaffak olmuştur. Her gün, Amerika ve Avrupa yıldızlarının resimlerini gören o- kuyuculara, bugün de yerli bir ( / yildiz resmi sunuyoruz. S—SON Düşmüş Kadınlar LGRAF— MART 1838 Hayatın Binbir Çirkin Zevk Ve Sefahati Bu:Ömrün Sonu:-Bir Kurşun arisde, yirmi beş yaşların- P di bet Aenglua adlı bir zevk ve eğlence kadını, kendisini himaye, sıyanet ve vi- kaye eden Lüi Berari, çehresini bozmak, çirlünleştirmek İstediği içn rövelverle öldürmüş! dsenin çok meraklı safhaları dır. Aşağıya hulâsa ediyiruz: Normandiyam küçük köylerin- den birinin kilisesinin çanları ça- lıyordu. Papa — Langlua'nın kızı Elizabet'in nikâhı kılıyordu, , , Elizabet, 18 yaşlarında, — etine di pembe yanakl: güzel bir kızdı. Kocası ufak telek, cılız bir delikanlı idi, Altıt ay geçmedi. Elizabet ko. casından şikâyete başladı. 1 — Arzularımı tatmin etmiyor!.. Diyordu. Az sonra, köyün deli- kanlıları ara: buldu. Gündi madığı zamanlar buz ne getiriyo şin farkına var yor, arz Nihayet, kocası di Bu is kadını kapıdışarı etti ve boşanma kararı aldı Genç kadın serbest kalınca el- biselerini bir çantaya yerleştirdi, trene bindi, Parise gitli. Bu vak'a geçeli beş sene BİR TESADÜF bu koca şehin il geçinecekti, Düşünüyor, gideceği yeri tayinde mdşti. Yakı- şıklı bir delikanlı idi. Sevimli bir bali Genç kadın, birini bek- lemediği, yalnız nereye gidece - ğini bilmediği cevabını verdi. a macerasını — anlattı. — Merak etmeyiniz, dedi. Ben size bir iş bulurum. Geliniz şurada bir şey içelim... Ne tehlike vardı? — Otomobile bindi. Geceyi, yeni — dostu Jan Favrö ile beraber geçirdi. Bu ma- cera hoşuna gidiyordu Genç ço- för çok nazik, çoksevimli idi. Ar- zularını fazlasile tatmin ediyordu. Batinyol caddesinde küçük bir a-| partımanda oturuyorlardı. Bütün hulyası bu değil miydi?.. Genç şoför: — Otomobil alıp satmakla meş-i gul oluyorum.. Diyordu. Sekiz gün geçti. Eli - zabet kendini, binbir gece masal- larındaki prenseslere benzetiyor- du, Artık köyünü, kocasını tama- mile unutmuştu. Bir gece Jan, kasavetli bir ta - vırla geldi: — Nen var? Bir şeye canın mı sıkıldı cicim?... — Evet, işler bozuldu. Benzin pahalılaştı. Müşteri yok, Masraf çok... Sonra sevgilisini kolları arasına| aldı: — Babet, - ona artık böyle hi- tab ediyordu - biraz da sen çalış malısın... — Hay hay!.. Yarın bir idare- haneye gider, iş isterim. — Zaten ben de sana bunu söyliyecektim, Genç şaför gülüms: — Fakat bu suretledeliği ka- patmanın imkânı yok Düşün bir kere, yalnız apartımana beş yüz frank veriyoruz... Dedi. Saçlarını okşimıya başla-, dı. Genç kadın, sevgilisinin mak- iylemeğe cesaret edeme- diği şeyi anlar gibi olmuştu. — Nasıl olur bi, Jan, dedi. BEE y vi Düşen kadınların evvelâ parlak bir elbiselerle gözleri Ben zeni seviorum... — Biliyorum... Fakat ne beis var. Kendilerini sevacek değilsin ya... Paralafını alacaksın... İşte © kadar... Elizabet razı oldu. O gece, bü- yük caddeye çıktı, müşteri aramı- yya başladı. * Dostu da beraberdi. Tanıdığı kadınlara prezante edi- yor, Naslı hareket edeceğini an - latıyordu. Genç şöförür otomobil nasaldan — ibaretti. rın kı ançlarile geçi - yör, Kokain, morfin kaçakçılığı yapıyordu. Bir sabah apartımanlarının ka- pısi şiddetle vurulmağa başladı: — Polis, açınız kapıyı!. — Eyvah... Mahvoldum... Genç şoför, bir gün evvel Go - mon sineması önünde duran hü- sus! bir otomobili çalıp kaçmıştı. Zabıta, hüviyetini tesbit etmiş. adresini öğrenmişti. İkisini de yakaladılar, pofk mü- diriyetine götürdüler: Dostunun kaçakçılık, hırsız- lik yaptığını bilmiyor muydun?. — Hayırt!.., İşlerinden bana buhsetmezdi. Zabıta, genç kadının doğru söy- lediğine kanaat getirdi. Kondisini serbest bırakacaktı. O sırada içeri giren polislerden biri. — Ben, dedi bu kadını tanırım. Geceleri (Avrupa köpsüsü), Şap- ha GU SikO ll hayatla, zevk kamaşır, sonra.,. eğlence ve pahalı | sal mektebi civarında dolaşır, müş teri arar!,, Elizabet inkâr edemedi. Mua- yeneye sevkolundu. Eline bir ve- sika verildi. Genç şo'ör beş sene hapse mahküm oldu Elizabet de mahalleyi değiştirdi Barbes bul- varında dolaşmağa başladı. | BİR HOYRAC Jan Favrö, Klervo hapishane -» sinde yatıyordu. Elizabet eline ge çen cüz'i paranın biz kumunu due- tuna gönderiyordu. Mahalle çapkınları — kendişine rahat vermiyordu. Bütün kadın- ların himaye edecek birer dustu vardı. O, sevgilisine sadık kalmak istiyordu. Jan napiskaneden gön- derdiği mektublarda: «Güzel ka- (Devamı 7 inci sayfada) İngilteredeki Milyonerler ilyoner hangi zenginlere denir? Bünun her tarafta ' ölçüsü başka imiş. Londra gaze - telerinin yazdığına göre İngilte- rede milyonerler artıyormuş. İn- Bilizlere göre mi denebilirmiş giliz Irası iradı gelirmiş. Böyle - zenginlerden — şimdi İngilterede tam 539 kişi varmış. gll ddi letedÜne bi eli aöi

Bu sayıdan diğer sayfalar: